
BÖLÜM 7:DENK GELEN YARALAR
Bölüm Şarkıları
Melek Mosso-Gel Desem De Gelme
Murat Güneş-Hayat Kavgası
İçimde kardan bir kadın ağlar,yaşlarımla yaşlarımla...
Bu sol yanımda erirse ne ala parmak izlerin her yaramda...
Ağladığım çok gece olmuştu.Üniversiteye gittiğim ilk zamanlarda geri dönmek için bavul hazırladığım çok sabah olmuştu.
Agah Arslan arasın diye gecelerce beklemiş,aradığında açmamak için telefonu kapattığım çok gün olmuştu.
O günlerde örmüştüm duvarlarımı.Sonradan fark etmiştim.O kadar sağlam ve kalındı ki o duvarlar Agah Arslan'a koşmak istediğim her an daha da kötü çarpmıştım duvarlarıma.Bir daha da denememiştim ördüğüm duvarlarının arkasına geçmeyi.
İki gece öncesine kadar.
Akşamın bir vakti Agah Arslan gelmişti.Tüm yorgunluğundan,sorumluluklarından kaçıp bana gelmişti.
Nasıl geri çevirirdim ki onu?
Tüm gece kafası kalbimin hizzasında,elleri belimden sarılı bir şekilde uyumuştu.
Annem Melek teyzeyle konuşurken duyardım Arslan'ın kardeşini verdiği o denizin en büyük kabusu olduğunu.Bu yüzden bekledim bir süre,kabus görürse sakinleştirmek için;buradayım demek için.
Ama uyanmadı.Ben de bir süre sonra uyuyakaldım zaten.
Sabah kalktığımda yoktu yanımda.Bir haber dahi vermeden gitmesine olan kızgınlığım mutfak masasında benim için hazırlanmış sadece sevdiğim yiyeceklerden oluşan kahvaltıyı görünce geçmişti.
Çay bardağının önüne bir not vardı.
Üzerinde"Uzun zaman sonra uyuduğum en güzel geceydi.Gün güzelimsin ama artık en güzel gecemde senin.Kahvaltıyı brilikte yapalım isterdim ancak emniyetten aradılar.Kahvaltı sözüm olsun güzelim.Afiyet olsun."
İçimde tarifsiz bir hisle yapmıştım o gün kahvaltımı.
Bugünse geç kalmamın etkisiyle hızla hazırlanıp evden çıkmış,yolda simit almıştım.1 ayın üzerine işe geldiğim için zamanımı ayarlayamıştım sanırım.
Hastanenin girişinde kimliğimi okuturken bir yandan annemle konuşuyordum.
"Bilmiyorum annecim nerede kaldığını.Hayır tabiki bende kalsa neden söylemeyeyim anne ya?Tamam.Tamam bu akşam bana gelecek zaten.Konuşunca haber veririm sana.Hastaneye girdim şimdi.Görüşürüz."
Abim döndüğünden beri sadece 2 gün annemlerde kalmıştı.Sonrasında yaşananlarla birlikte başta çalıştığı için eve gitmiyor sanıyorduk ama neredeyse 1 aya yakın bir süre olacaktı.
Morgun giriş kapısına geldiğimde Yiğit'i elinde iki kupa ile kapıya yaslanmış halde görmeyi beklemiyordum.Gülerek aldım elindeki çayı.
"Hayırdır?Yollarımı mı gözlüyorsun kırık çıkıkçı?"
"Ne gözleyeceğim senin yollarını.Ölülere bakmaya geldim ben yoktun bayadır ilgileneyim dedim."
Başımı olumlu manada sallarken kapıyı açıp girmesi için kenara çekildim."Gel birlikte bakalım madem bu kadar merak ettin ölüleri."
Yiğit birkaç saniye durdu ardından yanımdan geçerken ne kadar sessiz söylese de mırıltısını duymuştum.
"Sıçtın bir de sıva bakalım Yiğit efendi."
"Bir şey mi dedin?"
"Şey dedim sen geldin ya sen bakarsın ben çayımı içeyim."
Elimdeki kupayı masama bıraktım.Gülerek Yiğit'e adımlarken o da pes etmiş gibi iki adımda geldi yanıma.Kolları arasına alıp sararken konuşuyordu aynı zamanda.
"Çok özledim be İnci.Çok da merak ettim neredeyse bir ayın üzerine işe geliyorsun.O gün dağılmıştın."
Geri çekilip sessizce masama ilerledim.
"Toparlanmam uzun sürdü biraz."
"Toparlandın en azından.Abisi nasıl?"
"Asaf...her gün aynı saatte gidiyormuş hala aynı sokağa.Birkaç defa denediler ama kimse vazgeçiremedi."
"Zor tabi çok zor.O nasıl?"
Çayımdan yudum alıp masaya geri bıraktım kupayı.Kaşlarım çatıldı.Kimden bahsediyordu?
"Kim nasıl?"
"Agah Arslan."
Duraksadım.Nasıldı bilmiyordum.Gece bende kaldığı günün üzerinden 3 gece geçmişti.Ne konuşmuş ne de görmüştüm onu.
"Çok yoruldu bu süreçte.Herkesin yükü ondaydı uzun zamandır.Şimdi nasıl bilmiyorum görmedim 3 gündür."
"Aramadın mı?"
"Hayır neden arayacağım ki?"
"Aşıksın çünkü."
"Saçmalama yok öyle bir şeyler."
"Kör değilim İnci.Senelerdir hayatına kimseyi almadın.Bir sebebin vardır onu anlamıştım zaten.Okulda onca yakışıklı çıkma teklifi etti.Kimsenin yüzüne bakmadın.Açıkçası merak ediyordum bütün bu manken gibi adamları geçecek biri mi acaba diye.Valla onlara tur bindirirmiş.Yunan tanrısı gibi adam."
"Yiğiiit."
"Neyin inadı bu?Ne yaşandı da bu kadar saklandın sen o duvarın arkasına?"
Ayağa kalkıp dolabımdan önlüğümü alıp giydim.
"Bir şey yaşanmadı Yiğit.Bazen tek sorun budur.Hiçbir şey yaşanmadı.Başkasının elini tuttu geçti karşıma.Ben de gittim.Başlamadan bitti,perde kapandı."
Yiğit de ayağa kalkarken boş kupaları aldı eline.
"Bana pek kapanmış gibi gelmedi.Hadi senin dediğin olsun,başkasını sevdi diyorsun.Bu adam niye öyle bakıyor kızım sana?"
"Sana öyle gelmiştir.Normal bakıyor işte."
"Kör müsün İnci sen?"
"Evet bu defa kör olacağım ona karşı."
Derin bir nefes alıp dolabın kapağını hızla kapattım.
"Ne duymak istiyorsun Yiğit sen?Ne söyleyeyim?Ben düşünmüyor muyum bunları?Delirecek gibiyim artık.Beynim alllak bullak oldu tüm bunlar yüzünden.Madem beni seviyordu niye başkasının elini tuttu ya da madem beni sevmiyordu niye hala ona aldığım yüzüğü takıyor,niye "beni uyut"diye geliyor bu adam bana?"
"Seviyor işte İnci niye bu kadar katısın?"
"Seviyorsa söyleyecekti Yiğit.Kaçak oynadı.8 sene geçti.Seven adam bu kadar bekler mi?"
"Sen beklemişssin."
"Ne?Beklemedim ben onu."
"Beklememek için buraya döndün İnci.Bak herkesi kandırırsın.Arslan'ı bile kandırırsın ama ben yemem bunu.Biliyordun sen bu adamın burada olduğunu da ailelerinizin sürekli iç içe olduğunu da biliyordun.Bilerek geldin.İstedin.Senin attığın bu ufacık adımla Arslan koşuyorsa peşinden engel olma."
Dolan gözlerimi gizlemek için odanın içinde gezindi bakışlarım.Olacak şey değildi bu.Agah beni sevseydi onun kadar net biri bunu ilk an söylerdi.Gitmeme izin vermezdi,o göz göre göre gidişimi seyretmişti.Konuşmaya başladığımda sesimin titremesine engel olamadım.
"Öreceğin duvarlarını tek tek yıkacağım dedi Yiğit.O duvarların altında can veren yine ben olacağım."
"Duvar örme o da yıkmaya gelmesin.Boya ver eline duvarlarını renklendirsin."
Benim bir şey dememi beklemeden kapıyı açtı.Odadan çıkmadan önce döndü arkasını.Kararsız bakışlarımı,karışan kafamı görmüştü.Gülerek konuştu.
"Biz erkekler çok basit ve düz varlıklarız İnci.Çiçek verirsen ekeriz,balyoz verirsen yıkarız.Sizler kadar mükemmel değiliz.Biraz da böyle düşün tamam mı kadavram?"
Hafifçe tebessüm edip başımı salladım.Yiğit odadan çıktığında sandalyeme geri oturdum.
Düşüncelerim ve kalbim yine savaşıyordu.
Ve galip çıkanın ben olmayacağımdan adım gibi emindim.
Düşünmeyi bırakıp önümdeki raporları incelemeye devam ettim.
6 SAAT SONRA
Telefonumun çalmasıyla elimdeki rapoları kenara bıraktım.Yabancı bir numara arıyordu.
"Efendim."
"İnci hanımla mı görüşüyorum?"
"Evet siz kimdiniz?"
"Adım Nergis emniyetten arıyorum.Arslan başkomserimle çalışıyorum.Bir raporda imza eksiğiniz olduğunu fark ettik.Buraya gelebilirseniz çok seviniriz."
"Tabi...tamam.Rapor acil mi?Yarın sabah uğrasam."
"Bugün mesai bitimine kadar gelmeniz gerekiyor İnci Hanım.Gelemiyorsanız bir arkadaşımı görevlendireceğim raporu size getirmesi için."
"Yok gerek yok.Ben çıkacağım birazdan.1 saate emniyettte olurum."
"Tamamdır,görüşmek üzere İnci Hanım."
Telefonumu kapatıp üzerimdeki önlüğü çıkardım.Dolaptan çantamı ve kabanımı aldıktan sonra masanın üzerinde emniyete gidecek olan diğer rapoları aldım.
Emniyetin kapısından içeri girdiğimde asansörlere yöneldim.4.kata bastığımda kapı kapanmak üzereyken biri dosyayı araya sıkıştırdı ve kapı geri açıldı.Esmer uzun boylu bir adam bindi asansöre.5.katın düğmesine basıp geri çekti kolunu.Önüne bakarak konuşmaya başladı.
"Serhat Birkan."
"İnci Günhan,memnun oldum."
"Ben de memnun oldum İnci hanım.Daha önce görmedim sizi burada çalışmıyorsunuz sanırım."
Cevap vereceğim sırada asansör 4.kata geldi,kapılar açıldı.Asansörden çıktıktan sonra arkamı döndüm.Kapılar kapanmadan önce cevap verdim.
"Hayır."
Koridorda sağa dönüp masasında çalışmakta olan memura Nergis hanımı sordum.Aldığım cevapla Arslan'ın odasına ilerlemeye başladım.
Kapıyı iki kez tıklatıp içeri adımladım.
"Müsait miydiniz?"
Agah Arslan'ın bakışları anında bana döndü,hızlı adımlarla yerinden kalkıp yanıma geldi.
"Hoşgeldin güzelim.Ama hayırdır bir sorun yok di mi?"
Ben konuşamadan Nergis hanım lafa atladı.
"Ben çağırdım başkomserim.İnci hanımın birkaç imzası eksikti."
Arslan'ın kaşları çatıldı ama bir tepki vermedi.Onun haberi olmadan çağırılmış olmak şaşırtmıştı beni.Eli nazikçe omzuma giderken masasının önündeki sandalyelerden birine oturdum.Arslan da karşımdaki sandalyeye geçerken hala ayakta olan Nergis'e bakmadan konuşmaya başladı.
"Sen çık Nergis.Dosyaları İnci hanım çıkarken imzalayacak."
Nergis hızlı adımlarla odadan çıktıktan sonra konuşmaya başladı Arslan.
"Bana sormadan bir şeyler yapınca iyi yaptık sanıyorlar.Haberim olsa ben getirirdim rapoları."
"Sorun değil Arslan.İşim bitmişti uğradım.Yolumun üzeri zaten."
Oturduğu sandelyede kolunu ileri uzatıp telefonunu aldı eline.Birini aramaya başladı.
"Songül abla 2 çay gönderir misin benim odaya?Biri açık olsun."
Aldığı cevaptan memnun bir şekilde kapattı telefonu.Kollarım iki yanda birleşti.
"Bana sormadın."
"İçmeyecek miydin?"
"Belki kahve içecektim.Sormadın."
"Sen kahve sevmezsin İnci."
Gülümsedi.Ama buruk bir tebessümdü yüzündeki.Devam etti konuşmaya.
"Sevmezdin yani.Alışkanlıkların,sevdiklerin değişti mi?"
"Değişmedi Arslan.Bazı alışkanlıklara zaman etki etmiyor."
O sırada kapı çalındı ve açıldı.İçeri Arslan'ın arkadaşı girdi.
İki adım attı.Sol elini arkasına aldı sağ elindeki tepsiyi bize doğru uzatıp başını hafifçe öne eğdi.Bu haline gülerek çayı almak için uzattığımda tepsideki gül yaprakları dikkatimi çekti.
Agah Arslan'la kısa bir an göz göze geldik.O da görmüştü tepsideki gülleri.
"Çağan sikerim seni.Ne lan bunlar?"
Çağan kafasını kaldırdı.Önce bana baktı,sonra Arslan'a.
"Yenge gelmiş.Nergis söyledi dışarıda İnci hanım geldi diye.Çay da istemişsiniz.Dedim ben de ortam olsun."
Yenge dediğini duymamla yüzümdeki gülümseme yavaşça söndü.Tepsideki çayları yavaşça aldım.
"Yenge yok Çağan.Çaylar için sağol."
Arslan bu düzeltmemle daha da sinirlendi sanki.
Eliyle kapıyı gösterdi.
"Siktir git lan şu odadan.Sokacağım gülüne de sana da."
Çağan saniyeler içinde odadan çıkarken Arslan'ın siniri hala duruyordu.
Oturduğu sandalyeden hızla kalkıp cam kenarına ilerledi.Pencereyi açtıktan sonra sigara paketini çıkardı.
Belki de Yiğit'in dediği adımlardan birini atmak için uygun bir vakitti.
Sakince aralandı dudaklarım.
"İçmesen olur mu?Çay içsek sadece?"
Paketten sigara çıkaran parmakları durdu önce,bana döndü bakışları.Hafif bir tebessüm vardı yüzümde.Bir beklentim vardı içimde ama dışa vurmuyordum şimdilik.
Sigarayı pakete geri koyduktan sonra masanın üzerine fırlattı paketi.
Sandalyeye geri oturduğunda bakışlarım yeniden tepsiye döndüğünde tutamadım kendimi.Güldüğümü gören Arslan ters ters baktı önce.
"Gülme İnci zaten sinirliyim.Puşt bu çocuk.Gülleri nereden buldu onu da anlamadım."
Arslan'ın bu serzenişi beni daha çok güldürürken o da dayanamamış gülmeye başlamıştı.
Birkaç dakika sonra odaya sessizlik çöktüğünde konuşmaya başladım.
"Asaf'la konuştunuz mu bu ara?"
"Her gün aynı saatte o sokakta bekliyor.Alamadım oradan.Dün 3 saat bekledim yanında."
"Nasıl hallolacak bu Arslan?"
Elindeki çay bardağını masaya bırakırken yüzündeki düşünceli ifade çoğalmıştı.Bir eli sakalında dolanmaya başladı.
"Kefaretini ödeyene kadar."
Anlayamamıştım.
"Ne?"
"Asaf bir gece orada birine yardım edene kadar devam edecek."
"Arslan bu...bu sonsuza kadar da sürebilir.Farkındasın mısın?"
"Benim tanıdığım Asaf oradan başka türlü ayrılmayacaktır."
"Biz bulsak birini yardım istiyormuş gibi olmaz mı?"
Arslan'ın yüzünde bir gülümseme olmuştu.
"Bekleyelim İnci.Belki de gerçekten kurtulması gereken birisi çıkar karşına."
"Arslan..."
"Akışına bıralım İnci.Tamam mı güzelim?"
Bu durum içime sinmese de başımı olumlu anlamda salladım.Arslan kalkıp masasında çekmeceden dosyayı çıkardı.Masadaki kalemlerden biriyle birlikte önüme bıraktı dosyayı.Dosyadaki önemli kısımları okuyup imzalarken konuşmaya devam ettim.
"Akşam abim gelecek yemeğe.Sen de gel müsaitsen."
"Erken çıkabilirsem gelirim."
Dosyaları geri bıraktım,çantamı alarak ayağa kalktım.
"Tamam görüşürüz Arslan."
Benim kalkmamla birlikte o da ayağa kalktı.Aramızdaki mesafeyi kapatıp saçlarıma derin bir öpücük bıraktı.İçime yayılan,bana nefes aldırmayacak kadar güçlü bu his karşısında ne yapacağımı bilemedim.Titrek bir nefesle geri çekildim.
"Görüşürüz Güngüzelim."
Asaf Akyazı'dan
Nesrin:Oğlum nereye gidiyorsun?
Ceketimi giyerken annemin sesiyle salona ilerledim.Kapı eşiğinde durduğumda annemin Kur'an okuduğunu gördüm.
"Allah kabul etsin annem."
Nesrin:Amin annecim.Nereye sen bu saatte?
"Biraz hava alacağım. Gelirim hemen."
Arkamı döndüğümde annemin dedikleriyle durmam zorunda kaldım.
Nesrin: Asaf'ım,yapma annem.Senin suçun değildi yapma yavrum.Her gün aynı saatte aynı sokakta bekliyorsun.
Dolan gözlerimi kapattım,arkamı dönemedim.
"Yarım saat sonra gelirim anne."
Annemin bir şey demesine kalmadan çıktım evden.
Yürüdüğüm sokaklardan nefret ediyordum.
Onu benden alan her şeyden herkesten nefret ediyordum.
33 gündür ezbere bildiğim sokağa döndüğüm sırada bir çığlık sesi duyuldu.
"YARDIM EDİİİİİİİN"
Hızlandırdığım adımlarla sokağın sonuna vardığımda kendini adamdan kurtarmaya çalışan kadını görmem beynimdeki tüm şartelleri arttırmıştı.
O şerefsizi ensesinden tutup duvara yapıştırmam 4 saniye sürdü.
Belki daha az.
Kendini toplamasına müsade etmeden boğazına yapıştım, duvarda hafifçe yukarıya doğru kaydırıp ayaklarının yerle olan bağlantısı kestim.
Çırpınıyordu,boşunaydı bunlar.
O bayılana kadar dövdüm.Tüm sinirimi atmak istercesine dövdüm.
İpek'i öldüren o puşta yapmak için can attığım her şeyi yaptım bu adama.
Bayıldığında bir çöpmüş gibi bıraktım kenara.
Bu şerefsizden çöp bile olamazdı, orospu çocuğu.
Köşede tepkisiz duran kadına ilerledim.
Ellerimi havaya kaldırıp zarar vermeyeceğimi hissettirdim önce.
Bana döndü bakışları.Ağlamaya başladığında benim aramıza koyduğum mesafeyi sıfırladı.
Bana sarıldı.Ağlaması şiddetlendi.Elim biraz tereddütle saçlarına gitti.
Yavaş yavaş okşarken sakinleşmesi için konuşuyordum da.
"Geçti,geçti hanımefendi sakinleşmeye çalışın biraz.İyi misiniz?Hastaneye gitmek isterseniz polisler geldikten hemen sonra götürebilirim.Bu şerefsiz canınızı yaktı mı?"
Kadın hâlâ ağlıyordu.Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sen sen beni kurtardın.Eğer görmemiş olsaydın ya da geçip gitseydi-"
"Ama gördüm ve kurtardım.Çok zor ama aksini düşünme."
O sırada polis arabası durdu yanımızda.
Araçtan inen polislerin yanına ilerledim.
"Neler oldu burada?Bu adam neden baygın?"
"Memur bey,bu şerefsiz hanımefendiyi taciz etmeye çalışıyordu.Ben de görünce sessiz kalmadım."
"Niye bu kadar çok dövdünüz?"
"Elim kaymış memur bey."
Memur gülecek gibi oldu.Ardından topladı ifadesini.
"Siz de geçin arabaya.İfade vereceksiniz."
"Bana bir beş dakika verirseniz hanımefendiyi sakinleştirip duruma anlatayım."
Polis başını sallayıp o piçi arabaya bindirirken ben de hala köşede korku dolu gözlerle beni izleyen kadına ilerledim.
"Hanımefendi emniyete gitmemiz gerekiyor.İfade vereceğiz."
Kadının bakışları değişmedi.Hatta aklından ne geçiyorsa yüzündeki acı daha da arttı.
"Siz....olmasaydınız ne olacaktı bana?"
Titreyen sesiyle sorduğu soru içimde bir yangın başlattı.Ne olacağını biliyorum,o yüzden günlerdir buradayım diyemedim.
Bu izbe sokak bir kadına daha mezar olmasın diye bekledim diyemedim.
Birkaç adım daha yaklaşıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdim.Elim sağ omzuna giderken hareket etmesi için hafifçe dokundum omzuna.
"Bunları daha fazla düşünmeyin hanımefendi.Arabam yanımda değil polis aracı ile gitmemiz gerekiyor.Gelin lütfen."
Sonunda adımlarıma uyum sağlayıp benimle arabaya gelmişti.Titremesi hala durmamıştı.Üzerimdeki deri ceketi çıkarıp omuzlarına bıraktım.İkimizde arabanın arkasına bindik.Dakikalar sonra,eskiye nazaran daha sakin sesi ile konuşmaya başladı.
"Adım Gülfem."
"Memnun oldum Gülfem Hanım,Asaf ben de."
"Asaf Bey bu gece sizin için sorun çıkmaz di mi?Benim yüzümden başınız derde girsin istemiyorum."
"Bunları düşünmeyin Gülfem Hanım.Bir sorun olmayacak."
O andan sonra hiç konuşmadı.Başını hafifçe salladı,akıp giden yolu izlemeye devam etti.
Telefonumu çıkarıp Arslan'a mesaj yazmaya başladım.
"Emniyette misin kardeşim?"
Dakika geçmeden mesaj geldi.
"Çıkacağım birazdan,hayırdır?"
"Önemli bir işin var mı Arslan?"
"İnci'de yemek yiyeceğiz gel sende."
İnci'nin durumu anlayışla karşılayacağından emindim.
"Çıkma Arslan.Oraya geliyoruz.Şu işi halledelim ardından gideriz İnci'ye."
"Hangi işi?"
"Ben birini dövdüm Arslan."
"Emniyete geliyoruz."
"Siktir."
O andan sonra bir daha mesaj gelmedi Arslan'dan.Biz de kısa süre içinde emniyete giriş yaptık.Arslan da geldiğimiz haberinin ona verildiğini belli edercesine çıktı odasından ve bizim yanımıza ilerledi.
Onun geldiğini gören yanımdaki memurlar baş selamı verdi.
"Nolmuş Emir?"
"Bu hanımefendi saldırıya uğramış,beyefendi de kurtarmış.En özet hali bu başkomserim.Detayları öğreneceğiz."
Arslan'ın kaşları derince çatılırken endişeli bakışları bir adım arkamda duran,ceketime sıkıca sarılmış olan Gülfem'e döndü.Ardından memura döndü ve konuşmaya başladı.
"Siz o şerefsizle ilgilenin Emir.Kendileri ile ben ilgileneceğim."
Memur başını olumlu anlamda sallayıp gidiyordu ki Arslan yeniden seslendi ona.
"Emir."
"Efendim başkomserim?"
"İstediğiniz gibi ilgilenin."
Memur bunun üzerine hafifçe gülümsedi ve gözden kayboldu.
Arslan'ın odasına geldiğimizde masasının önündeki sandalyelere oturduk.Gülfem hala sessizdi.Arslan odasındaki küçük dolaptan iki şişe su çıkardı.Gülfem'e uzatmadan iki şişeyi de bana verdi.Onu korkutmamak için ani hareketler yapmıyor rahatsız hissetmemesi için temas kurmamaya çalışıyordu.
Uzattığı suların birini masaya bıraktım.Diğerini açtım ve karşımdaki kadına uzattım.Önce olumsuz manada salladı başını.
"Gülfem Hanım,iyi gelecektir.En azından birkaç yudum alın."
Bu kez aldı elimdeki şişeyi ve yavaşça dört yudum aldı.Suyunu içerken ben de Arslan'a döndüm.
"Bir sıkıntı çıkar mı kardeşim?"
"Hallederiz o kısmı."
Gülfem'in bakışları Arslan'a döndü.
"Asaf Beyden şikayetçi olursa ne olacak?"
"Buna cesaret edemez Gülfem Hanım.Şu an bunun bir önemi yok.Siz nasılsınız?Hastanelik bir durumunuz vars-"
Kafasını hayır anlamında salladı yine.
"Saat kaç bu arada?"
"8'i geçiyor Gülfem Hanım."
Panikle ayağa kalktı.Onun bu haliyle ben de kalktım.
"Noluyor Gülfem Hanım?"
"İş...işe gitmem gerekiyordu.Geç kaldım."
"Bu halde bir yere gidemezsiniz Gülfem Hanım."
"Benim gitmem gerekiyor Asaf Bey bakın gerçekte-"
"Şu anda bir yere gidebilme ihtimaliniz yok Gülfem Hanım.Birazdan ikinizin de ifadesi alınacak.İşlemler bitmeden emniyetten ayrılamazsınız."
Arslan'ın dedikleriyle yüzündeki panik daha da arttı.Sonra bana baktı.Ardından kalktığı sandalyeye geri oturdu yavaşça.Elleri yüzüne kapanırken mırıldandı hafifçe.
"Kesin kovulacağım."
Bir şey söyleyeceğim sırada telefonu çalmaya başladı.Açtı.Karşıdaki ne söylüyordu bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığı kesindi.
"Zafer Bey gerçekten açıklayabilirim."
"Restorana gelirken yolda tacize uğradım.Emniyete gelme-"
"Beni ilgilendirmiyor.Yarım saat içinde geldin geldin.Yoksa kendine iş bul kızımBanane ne yaşadığından senin!"
Yüksek sesi bana kadar geldi.
O andan sonra sakin kalamadım.Gülfem'in elindeki telefonu aldım hızlıca.
"Bana bak nesin lan sen?Orospu çocuğu.Vicdansız pezevenk kadının ne yaşadığından haberin var mı senin?İnsanlık yoksunu ibne.Siktir git başka çalışan bul kendine."
Telefonu adamın yüzüne kapattıktan sonra Gülfem'e geri verdim telefonu.Arslan ve Gülfem hayret dolu bir ifadeyle bana bakarken.İkisi aynı anda konuştu.
"Bu işe ihtiyacım vardı Asaf Bey."
"Sen o kadar küfür biliyor muydun lan?"
Arslan'ın duymazdan gelerek Gülfem'e cevap verdim.
"Gülfem Hanım,böyle insanlarla çalışmanız en az nezarathaneye attıkları şerefsiz kadar tehlikeli.Başka bir iş bulacağınızdan eminim."
Başını olumlu anlamda sallasa da yüzündeki ifade hala aynıydı.
"Maaşımı almama 4 gün kalmıştı.Napacağım şimdi Allah'ım?"
"Part time bir iş anladığım kadarıyla.Okuyor musun Gülfem?"
Başını olumlu anlamda salladı."Hukuk son sınıfım.Boş kaldığım her an bir işte çalışıyorum.Bu işten alacağım para sadece yurduma gidiyor.Diğer çalıştığım ufak işlerse günlük harcamama.Yurt parasını nereden bulacağım?"
"Aile-"
"Kimsem yok."
"Tamam Gülfem,halledeceğiz.Önce bir buradaki işimiz bitsin.Yardımcı olacağım sana."
Geldiğimizden beri ilk kez sinirli bir hal aldı yüzü.
"Sizden para istemiyorum.Yanlış anladınız beni."
"Para vermeyeceğim ki Gülfem.İş teklifinde bulunacağım."
"Ne?"
Yüzündeki şaşkınlıkla hafifçe gülümsedim.
""Ruhun Gıdası"duydun mu daha önce burayı?"
"Tabi ki duydum.Oldukça popüler bir restoran."
"Bizimle çalışmak ister misin Gülfem,Ruhun Gıdasında?"
"Orası sizin mi?"
Başımı olumlu anlamında salladığımda bana cevap verecekti ki kapı iki kez çaldı.İçeri iki tane memur geldi."Başkomserim ifadelerini almak için geldim."
"Gel Emrah sen Asaf'la konuş.Füsun da Gülfem Hanımla görüşsün.Ben de bir telefon görüşmesi yapacağım o sırada."
Arslan odadan çıkarken Gülfem ve ben de olay anını anlatmaya başlamıştık.
İNCİ'DEN
Her şeyi hazırladıktan sonra üzerimi değiştirdim.Odadan çıkarken zil çalınca kapıya ilerledim,kapıyı açtığımda karşımda frezya çiçekleri ve abim duruyordu.
"Elindeki o suçsuzum çiçekleri ile kurtulamazsın Ege efendi.Ben sana diyeyim."
Elindeki çiçekleri bana uzatırken hoşnutsuzca söylendi.
"Kızım bi dur daha eşikten içeri girmedim."
Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde söylenmeyi bıraktı,bana bakıp gülümsediğinde ben de gülerek sarıldım ona.
"Hoş geldin canımm."
"Hoşbuldum abicim."
Abim saçlarıma bir öpücük bırakıp beni hiç şaşırtmayacak şekilde mutfağa ilerledi.
"Mükemmel kokuyor kız burası çok acıktım hadi yiyelim."
"Arslan gelecekti abi."
Abim masadaki salataya uzanan parmakları duraksadı.Gülerek bana bakmaya başladı.
"Bunları bana hazırladın diye kıskandı di mi şerefsiz?"
"Haberi yoktu ben çağırdım abi."
"Öyle olsun bakalım.Hadi biz yiyelim o da gelince yesin."
"Dur bir arayayım."
Ben telefonumu almak için salona geçerken sandalyenin çekilme sesi geldi.
"Abi bekle bak bozma masayı!"
"Tamam be kızım."
Telefonumu elime aldığımda Arslan'ın mesajını gördüm.
"Son dakika işim çıktı İnci. Gelip gelmeyeceğim belli değil o yüzden.Siz yiyin güzelim,afiyet olsun."
40 dakika olmuştu mesajı atalı. Yeni bir mesaj da gelmediğine göre demek ki işi uzun sürecekti.Elimde olmadan üzülmüştüm. Bunu bir adım saymıştım içimde ama onun elinde olan bir durum değildi bu.Arslan'a tamam yazıp gönderdikten sonra mutfağa geçtim.
"Gelemiyormuş biz yiyeli-"
Cümlemi bölen zil sesiyle mutfaktan çıkıp kapıyı açmaya gittim.Kapıyı açtığımda karşımda Arslan'ı görmemle şaşırırken beni daha çok şaşırtan onun arkasında bekleyen Asaf ve bir kadın görmekti.
Neler oluyordu?
Şaşkınlığımı bozuntuya vermeden konuşmaya başladım.
"Hoşgeldiniz,buyrun içeri."
Asaf içeri girip kadının da girmesini bekledikten sonra konuştu.
"Hoşbulduk İnci.Kusura bakma davetsiz oldu biraz."
"Ne kusuru Asaf?Duymamış olayım.Hadi geçin mutfağa.Abim masaya saldırmadan kurtarın yemekleri."
Gülerek söylediklerimden sonra Asaf gülerek yanındaki kadınla birlikte mutfağa geçti.
Arslan ise hala içeri girmemiş kapı ağzında duruyordu.
Elindeki sarı krizentemler ne anlama geliyordu bilmiyordum ama öğrenmeyi aklıma not edip aldım çiçekleri elinden.
"Teşekkür ederim Arslan."
Sonunda içeri girdiğinde önce elimdeki çiçekleri aldı ve arkasında vestiyere bıraktı.Ardından sıkıca sarıldı bana.Kaç dakika öyle kaldık bilmiyordum ama o çekilmese çekilecek kadar güçlü hissetmiyordum.
Geri çekilip konuşmaya başladı.Bir yandan kaküllerimi düzeltiyordu.
"Ya onlarla gelecektim ya da gelemeyecektim İnci,sana gelmemezlik yapmak istemedim.Onları sorun etmeyeceğini de biliyorum ama özür dilerim yine de."
"Sorun yok Arslan.Asaf yabancı değil zaten.Ama yanındaki kadın kim?Neler olmuş?"
Arslan mutfağa geçmeden konuştu son kez.
"Yara yaraya denk gelmiş Güzelim."
BÖLÜM SONU.
Yorumlarda buluşalım.
Kusura bakmayın biraz geç geldik ballarım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |