9. Bölüm

GEÇMİŞTEN GELEN

Ayşenur Keskin
maximoff

 

İNCİ’DEN

Sessiz bir yemek geçirdik.Arslan arada abime laf atsa Asaf ve yanındaki kızın sesi çıkmıyordu.Asaf kızın tabağı azaldıkça ekleme yapıyordu ama kendi tabağına dokunmamıştı neredeyse.Sormak isteyen yanım baskın geldiği sırada Arslan ile göz göze geldik.Baktı,gülümsedi,sakince gözlerini kapattı.Bu sonra anlatacağım demekti ya da ben öyle umdum ve sessizce yemeğimi yedim.

Şimdiyse herkes salon geçmişti.Ben de yaptığım tatlıyı tabaklara koyuyordum.Arkamdan bir kol uzandı,kapağı açıp raftan bir bardak aldı.Dakikasında değişen nefesime kızdım içimden.Ben anlamadan kalbim nasıl anlamıştı onun geldiğini?Konuşmadan işimi yapmaya devam ettim Arslan ise doldurduğu suyu içiyordu.

“Sormayacak mısın gün güzeli?”

Elimdeki spatulayı tepsiye bırakıp Arslan’a döndüm.

“Sormadan anlatırsın diye bekliyorum.”

“Gülfem’e şerefsizin biri saldırmış.Asaf da görmüş,adamı paketlemiş.Buraya gelirken aradılar emniyette işlemleri hallettik.”

Kalbim endişeyle dolarken konuştum.

“Hastaneye gittiler mi?Herhangi bir yarası var mı?”

“Yok.Malum Asaf günlerdir o semtte zaten.Duyduğu gibi çökmüş adamın tepesine.”

Usulca başımı salladım.Tatlıları alıp içeri geçerken Arslan da peşimden geliyordu.İçeri girdiğim anda bakışlarım Gülfem’i buldu.Sessizce önündeki sehpanın üzerinde bulunan kürelere bakıyordu.Aklından geçenleri tahmin etmemek zordu.

Üzerimde hissettiğim baskıyla başımı çevirdiğimden Asaf’la göz göze geldik.Sormamı,mevzuyu açmamı istemiyordu.Tatlıları bırakıp yerime geçerken konuşmaya başladım.

“Okuyor musun Gülfem?”

“Evet hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim.”

“Ne kadar güzel.”

“Gülfem aynı zamanda Ruhun Gıdasında çalışacak İnci.”

Ben soramadan abimden gelmişti soru.

“Hangi semttekinde?”

“Benim bulunduğum yerde.Mahalledekinde.”

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken Gülfem çekingen tavrını kenara bırakmıştı.

“Sizin mahalleniz nerde bilmiyorum Asaf Bey.Yurda uzak bir yerde çalışamam.”

“Güllü Çeşme Mahallesinde.Ayrıca uzak ya da yakın olması senin için bir problem olmayacak.Yurttan ben alıp ben bırakacağım seni.”

Gülfem’in şaşkınlığı yüzünden okunurken hangimiz daha çok şaşkındık karar verememiştim.

“Öyle şey olmaz Asaf Bey.”

“Bana karşı gelmek istiyorsan sen bilirsin Gülfem ama bu işin sonunda seni bizim mahalledeki evlerden birine yerleştiririm yine de benim yanımda çalışmak zorunda kalırsın.”

Asaf’ın kendinden emin cümlesinden sonra Gülfem tekrar bir şey söylemedi.İkiside birer bardak çay içtikten sonra kalkmışlardı zaten.Ben de mutfağı toplayıp bir bardak çay alıp salona geçerken Agah Arslan da balkondan içeri geliyordu.

“Çay ister misin?”

“Alırım ben kendime.”

Agah Arslan çay doldurup geri geldi mutfaktan.Yanıma oturdu.

“Sen mi ayarladın lan bu kızı?”

Abimin sorusuyla kaşlarını çattı Agah Arslan.

“He anasını satayım he benim işim olmaz oyunla.Ben döve döve alacaktım onu oradan bir hafta daha gidip gelseydi.Ama Gülfem denk gelmiş.Haberim yok.”

“Daha gitmez mi sence?”

Arslan düşünceli bir hal aldı.

“İnşallah gitmez.”

Birkaç dakika kimse konuşmadı.Ben abimi asıl çağırma sebebimi hatırladım.

“Evet Ege bey size dönelim.”

“Ben niye bana dönüyoruz?”

Agah Arslan gülmeye başladı.

“Lan döndüğünden beri doğru düzgün eve gitmiyormuşsun.Sana niye mi döndük?Vay am-“

Elimi kapattım ağzına sussun diye.Ama o buna kızmak yerine elimin içine belirsiz bir öpücük bıraktı.Benden başka kimse anlayamaz hissedemezdi.Elimi geri çektim hemen. Abim anlamasın diye konuşmaya devam ettim.

“Arslan haklı.Nerede kalıyorsun sen?Hayır bana da anlatmıyorsun annem ben biliyorum sanıyor benim bir şeyden haberim yok.Ev mi tuttun?”

Abim hayır diye başını salladı.Arslan daha fazla dayanamamış olacak ki elindeki çay kaşığını fırlattı.Abim ani bir refleksle kaşığı tuttu.

“Anlatsana ne naz yaptın ya.”

“Kız arkadaşım var benim.Adı Firdevs sınıf öğretmeni 26 yaşı-“

İçtiğim çay boğazımda kaldı.Öksürürken Agah Arslan elimden bardağı aldı.Bir yandan abime söyleniyordu.

“Ortan yok mu oğlum senin?Deminden beri ağzından lafı zor alıyorduk.Şimdi susturamıyoruz.”

“Vay amına koyayım size de beğendiremedik anlatmıyoruz anlat anlatıyoruz yavaş anlat.”

Agah Arslan arkasındaki yastığı fırlattı.Abim bu kez tutamamıştı yastık yüzüne çarparken sustu.

“Küfür etme lan kızın yanında.”

“Diyene bak küfür sözlüğü”

“Ay bir durun.Abi ortadan girme mevzuya.Nasıl tanıştınız?Kim bu kız?Nerede yaşıyor?Nerede çalışıyor?”

Abim derin bir nefes aldı.

“ Firdevs matematik öğretmeni.Benim ajansın karşısındaki ortaokulda çalışıyor. Biz önceden tanışıyorduk zaten ben Ankara’ya gelip gittiğimde sevgili olduk 1 sene önce. Okula yakın bir evi var.Bu süreçte orada kalıyordum.Anneme anlatınca iş ciddiye binecek.”

“Ciddiye binsin 1 sene olmuş abi.”

“Abisinin gülü ciddiye binsin ama şimdi doğru zaman değil.Firdevs’in ailesinin haberi var.Son olanlardan da haberi var.Uygun zamanda geleceğiz dedim.”

Agah Arslan’ın siniri bozulmuş olmalı ki gülmeye başladı.

“Lan oğlum senin ananın babanın haberi yok sen kızın ailesine geleceğiz mi dedin?Görücü usulü yapmışsın ama ailenle kız görücü usulü olacak.”

“Abartma lan haftaya tanıştıracağım bizimkilerle.”

“Acele etmeseydin ya düğünde tanışırlardı.”

“Lan bir dur.İnci sen ne diyorsun abicim?”

“Ben ne diyeyim abi?Geç kalmışsın yani o bir gerçek.Hayır ucundan çıtlatsaydın da annem nerede kaldığını bilseydi bari.Kadın merak etti seni.”

“Arkadaşımda kalıyorum dedim kızım.Annem sen biliyorsundur diye sıkıştırmış seni.Ben yarın gideceğim eve anlatırım annemlere.Haftasonu da Firdevs’le tanıştırırım.Aha bak arıyor çiçeğim.Efendim güzelim?Geliyorum birazdan.Tamam görüşürüz.Ben gidiyorum.”

Abim ayağa kalktığında gözü koltukta rahatça oturan Agah Arslan’a takıldı.

“Sen kalkmıyor musun lan?”

“Nöbete gideceğim 2 saate.Eve gidemem şimdi.Ayrıca sanane lan.”

Abim gülerken konuştu.

“Bu da önce açıklama yapıyor sonra sanane diyor.”

“Lan siktir git.”

“Ben de seni seviyorum Arslan’cığım.Görüşürüz..”

Bana dönüp sarıldı.

“Görüşürüz abisinin gülü.”

“Görüşürüz dikkatli git.”

Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimde Agah Arslan’ın başına iki eliyle bastırdığını gördüm.

“Başın mı ağrıyor?”

Mırıldandı.

“Migren..”

“Migrenin mi var?”

“Hmhm…”

“Ne zaman ortaya çıktı?”

“8 sene önce…”

Bir şey diyemedim.Diyecek bir şeyde yoktu.Saate baktığımda 10’u geçiyordu.

“Benim odama geçip uyu biraz çağırırım 12 gibi.”

Sessizce kalkıp odama gitti.Kapıyı kapatırken ışık gelmesin diye yapmıştı anlamıştım.Salondaki bardakları alıp mutfağa götürdüm bardakları makineye koyacaktım ama Agah Arslan’ın seslenmesiyle bardakları tezgaha bırakıp odama gittim.

“Noldu Arslan?”

“Uyutsan dizlerinde olur mu?”

Derin bir nefes aldım.Olurdu ama böyle nereye kadar gidecekti bilmiyordum.Hayır demek için aralanan dudaklarım Agah’ın morarmaya yüz tutmuş göz altlarını görünce kapandı.Bir şey demeden başımı sallayıp yatağa ilerledim.O da zaman kaybetmeden dizlerime başını koydu.5 dakika geçmeden uykuya dalmıştı.Bana da onu izlemeye fırsat vermişti.Ciddi bir yüz ifadesi vardı.Hep böyleydi ama huzurlu gözüküyordu uyurken.Kirpikleri kıvrık değildi ama sıktı.Sakallarını düzenli olarak kesiyordu ama bıyıkları vardı.Annem Arslan bıyık bıraktı dediğinde kesin çok gülerim diye düşünmüştüm ama görünce öyle olmamıştı,bıyık yakışmıştı Agah’a.

Her zaman düzenli ve arkaya doğru taranmış olurdu saçları ama şimdi birkaç tutamı alnına düşmüştü.Dalgalı hatta hafiften kıvırcıktı saçları.

Yakışıklı adamdı Agah Arslan.Derin bir nefes aldım.Böyle mi uzak kalacaktım ben bu adamdan?Dizlerimde uyutarak mı?Yiğit’in dedikleri geldi aklıma.Buraya geldiğimde ona karşı koyamayacağımı da biliyordum,ailelerimiz sürekli beraber olduğunu da biliyordum.Agah Arslan değişmiştir diye düşünmüştüm dönerken.Aradan yıllar geçti ikimiz de büyüdük diyerek o her çocukluk arkadaşının koyduğu mesafeyi koyar sanmıştım aramıza.Ama öyle olmamıştı.Agah Arslan mesafe koymadığı gibi benim koyduğum mesafeyi de yıkma derdindeydi.Başarılı da oluyordu.

Sessizce onu izlemeye devam ettim telefonuma baktığımda saat 12 ye 20 vardı.

“Arslan…Arslan saat 12 ye geliyor.”

Birkaç dakika sesi çıkmadı.Ardından başı dizlerimden ayrıldı.Yataktan kalkıp odadan çıkarken konuştum.

“Mutfağa geçiyorum.”

Mutfağa gidip saklama kaplarını çıkardım akşamdan kalan yemeklerden koydum.Ayrı bir kaba da börek ve ekmek koydum.İkisini bez poşete yerleştirdim.

“İnci çıkıyorum.”

“Geldim dur.”

Elimdeki bez poşeti alıp kapıda ayakkabılarını giyen Agah Arslan’a uzattım.

“Kalan yemeklerden koydum.Acıkırsan yersin gece.”

“Teşekkür ederim Güngüzelim.”

“Afiyet olsun.”

“İnci…”

“Efendim Arslan.”

“Yarın akşam 8 de alacağım seni yemeğe gideceğiz.”

Ben cevap veremeden asansör kapandı.Sinirden gülerken kapıyı kapattım.

Agah Arslan geç kalır diye uyuyamamıştım ama uykum gelmişti yatak odama geçtiğimde Agah’ın yıllardır kullandığı parfümü doldu içime.

Uykuya dalarken aklım geçmişe gitmişti.

14 SENE ÖNCE

Annemler yemek hazırlarken Agah’a anlamadığı soruyu açıklıyordum.

“Anladın mı?Agah?Ya sen beni dinlemiyor musun?”

“Senin kıyafetin farklı bir parfüm kokuyor İnci.”

Hırkamın yakasını kokladığımda hatırladım.

Annemin arkadaşı gelmişti bugün.Bizimle yaşıt oğlu var adı Doğu.Annemler sohbet ederken anlamadığı birkaç konu varmış onları anlatmıştım.Sinmiştir o zaman baya kalıcı bir kokuymuş herhalde.Kötü mü kokuyor?”

Agah Arslan ‘ın yüzü sinirli bir hal aldı.O kadar kötü mü kokuyorum diye düşünmeden edemedim.Hırkayı tekrar kokladığımda gayet güzel koktuğumu fark ettim.

“Bu parfüm gayet güzel kokuyor niye sinirlendin sen şimdi anlamadım ben.”

Önümdeki kitabını çekip aldı,kendi kalemini ve silgisini alıp yerden kalktı,sehpada çalışıyorduk salonda.Hiçbir şey demeden yemek hazırlayan annemlerin yanına gitti.Onu gören Melek teyze konuşmaya başladı.

“Bitirdiniz mi oğlum dersinizi?Yemek hazır olur birazdan.”

“İnci bugün yeterince ders anlatmış bana zaman kalmamış anne.Biz sonra çalışırız,Asaf çağırdı dışarı çıkacağım ben şimdi.”

“Oğlum yemek yiyip çıksaydın.”

“Yok Elif teyze biz yeriz dışarda.Afiyet olsun size.”

“Uğurla annecim Agah Arslan ‘ı.”

Ben daha ne olduğunu anlayamadan Agah Arslan ayakkabılarına giymeye başlamıştı bile.

“Agah noluyor ya hani ders çalışacaktık?”

Yüzüme bakmadan konuştu.

“Bir şey olduğu yok.Sonra çalışırız sen bugün ders çalışmışsın yeterince.”

Sonra mırıldandı.

“Başkasının kokusu üzerine sinecek kadar çalışmışsın.”

Ben bir şey söyleyemeden evden çıktı ve kapıyı çekti peşinden.

3 GÜN SONRA

Melek teyzelerde kahvaltı yapıyorduk.Agah Arslan’ı üç gündür doğru düzgün görmüyordum babasının yanına gidiyordu okuldan sonra çalışmak için.

Tabi bana tavır yaptığı için normalde beni bırakıp giderken şimdi okuldan çıktığı gibi dükkana gidiyordu.

Üç günün sonunda bir Pazar kahvaltısında onların evindeydik ve sonunda karşımda oturan Agah Arslan’ı görüyordum.Onun bana değmeyen benimse ondan çekmediğim bakışlarımla kahvaltı yapıyorduk.

Arslan amcanın sesi yükselince gözlerimi Agah’tan çektim.

“Agah bey 3 gündür dükkanda çalışıyordu Mehmet.”

“Ne güzel işte çocuk okuldan sonra sana yardıma geliyormuş.”

“Beyefendi parfümcü babasının dükkanında çalışıp biriktirdiği parayla babasının dükkanda satmadığı pahalı parfümlerden almış.”

Arslan amcanın isyankar ses tonuyla masadaki herkes gülmeye başladı.

“Olsun Arslan çocuk çalışmış kazanmış senin çakma parfümlerini kullanacak diye bir şey yok.”

Babamın Arslan amcaya takılmasıyla masadaki gülüşler arttı.Arslan amca da gülmeye başlamıştı.

Ben gülerken Agah Arslan’a baktım ilk defa gözleri değdi gözlerime.Yakalanmış gibi bakıyordu.

Anlamıştım.Ama sonra konuşmayı aklıma not edip kahvaltıma döndüm.

Annemler mutfağı toplarken babamlar salona geçmişti.Agah da onların yanındaydı.Kimseye fark ettirmeden üst kata çıkmıştım Agah Arslan’ın yeni aldığı parfüme bakacaktım.Ezbere bildiğim odasına gittiğimde parfümü masasının üstünde bıraktığını gördüm,elime alıp bileğime sıkmamla tanıdık bir koku yayıldı.Bu koku benim o gün üzerime sinen kokuydu,aynısını almıştı.Parfümü yerine bıraktığım sırada Agah Arslan girdi içeriye.

“Napıyorsun sen burada İnci?”

Elimdeki parfümü gösterdim.

“Nereden buldun aynı parfümü?”

“Parfüm satan bir yerden.Çok ilginç di mi İnci?”

Verdiği cevapla gözlerim devrildi.

“Neden aynısını aldın ki?”

“Kokuyu beğendim aldım işte neyini soruyorsun?”

“İnci hadi kızım eve geçiyoruz.” İstediğim cevabı alamayınca moralim bozulmuştu,ne demesini bekliyordum bilmiyordum.

“Ben gideyim görüşürüz.”

Odasının eşiğinden çıkacağım sırada konuştu.

“Yarın sabah birlikte gidelim okula.”

Agah Arslan görmese de gülümsedim.

“Tamam.”

 

GÜNÜMÜZ (Yazardan)

Aklındaki anılarla uykuya dalan İnci’nin yüzüne o günkü gibi bir gülümseme yerleşmişti.İnci’yi uyurken bile güldürebilen tek kişi Agah’tı.

Sonra sen geliyorsun aklıma.

Yüzümde tatlı bir gülümseme.

Diyorum kendi kendime;

Ne çok seviyorum ah bir bilse..

 

YAZARDAN

Arslan kahvaltı masasında oturduğunda eliyle ıslak saçlarını geriye doğru taradı.Uzun ve yorucu bir nöbet geçirmişti.Sabah çıktığında ayakları İnci’nin evine doğru gitmek istese de bu akşam konuşup kendini anlatmadan Gün Güzeli onu affetmeden sınırını zorlamak istemiyordu.

Çünkü İnci kıyamıyordu ona.Kırgın olan tarafını susturup Arslan’ı sarıp sarmalıyordu.Ama bakışlarından belliydi,sesinden belliydi kırgınlığı.

Sussa da duyuyordu,görüyordu Arslan.Ama geç kalmıştı.8 yıl ne demekti?Onu kaybetmeyeceğim diyerek susmak da ne demekti?İnci bu kırgınlığına rağmen geri dönmüşken Arslan bu cesareti gösterememişti.

Neden onun peşinden tayin isteyip gitmemişti Trabzon’a?

8 sene beklemek de neyin nesiydi?

Düşüncelerinin içinden çıkamadığında mırıldandı sessizce.

“Senin aklını,yolunu,yordamını sikiyim Arslan.”

Annesi çay doldururken ona döndü.

“Bir şey mi dedin oğlum?”

“Yok annem çok yoruldum onu diyordum.”

“Kahvaltını yapar uyursun annecim.Akşama kadar dokunmam sana.Ama akşam misafir gelecek tatlı almaya gideceksin şimdiden söylüyorum Arslan.”

“Ne misafiri anne?Akşam dışarı çıkacağım ben.”

“Elif teyzenleri çağırdım nereye gidiyorsun oğlum?İnci’ye de diyecek Elif.Sen de iptal et planını.”

Arslan çayını bitirince kalktı sofradan.

“Sizin planınız ne Elif teyzeyle onu söyle sen önce.”

Annesi gözlerini kaçırırken konuştu.

“Ne planımız olacak bizim hep beraber yemek yiyeceğiz işte.”

“Öyle olsun.Uyuyacağım ben.”

Arslan merdivenleri çıkarken annesi seslendi arkasından.

“İptal etmeyi unutma planını!”

Odasını girip kapısını kapattığında İnci’yi aramak için telefonunu çıkardı cebinden ama İnci ondan önce davranıp mesaj atmıştı 20 dakika önce.

“Arslan günaydın.Annem aradı az önce akşam sizinkiler yemeğe çağırmış annem de çok ısrar etti.Bir şey diyemedim.”

Derin bir nefes aldı Arslan.

“Ben de şimdi öğrendim.Hayır da diyemedim senin gibi.Yarın akşam çıkarız güzelim.”

Mesajı atıp telefonundan alarm kuracaktı ama annesinin çağıracağından emin olduğu için alarm kurmadan bıraktı telefonu.

İnci hastaneden çıkıp eve gelirken annesiyle konuşuyordu telefonda.

“Siz bir şeyler karıştırıyorsunuz ama anlayamadım anne.”

“Ne karıştıracağız kızım biz?Her zaman yediğimiz gibi yemek yiyeceğiz işte.”

“Ne bu ısrar sıradan bir yemek için?”

“Asıl senin bu kadar önemli olan işin neymiş ben onu merak ettim.”

İnci küçük bir duraksamanın ardından devam etti.

“Akşam gelirken tatlı alacağım başka bir şey lazımsa mesaj atarsın.”

Telefonu kapattıktan sonra derin bir of çekti.Arslan’la konuşmaktan daha önemli bir şey yoktu ama bunu annesine anlatamazdı.Annesi bu zamana kadar hep bir arkadaş gibi sırdaş gibi olmuştu,İnci de her şeyini anlatırdı annesine.Üniversite için Trabzon’a gittiğinde bile her şeyden annesinin haberi olurdu.Ama bunca yıldır anlatamadığı tek bir şey vardı.

Agah Arslan.

Kendine anlatırken bile sessiz kaldığı bu adamı annesine nasıl anlatırdı?

Ailesinin yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği karşı komşusunun oğluna aşıktı.Ayrıca annesi Agah Arslan yüzünden Ankara’dan gittiğini öğrense kızmaz mıydı?

Düşüncelerinin ucu birbirine değmemeye başladığında elini radyoya uzandı İnci’nin.Sesi son ses açarken çalan şarkının cümleleriyle daha da sinirlendi.

“Sana bakışlarımdan sevdiğimi anlaman mümkün değil mi?

Seni böyle uzaktan,ellerini tutmadan sevmem imkansız mı?”

İnci arabasını evin önüne park edip aşağı inerken yan koltuktaki tatlıyı almayı unutmadı.Annesinin çoktan yardım için karşıya geçtiği bilerek direkt Agahların evine ilerledi.Zile basıp beklerken kahküllerini düzeltti. Normalde her yere şık gitmeyi seven tarafı Agah’ın onu göreceği hissiyle daha da şık olmak istiyordu.Ama bugün hastanede o kadar yorulmuştu ki eve gittiğinde duş aldıktan sonra sadece balık sırtı örmüştü saçlarını.Üstüne bej rengi bir tişört altına da aynı renkte bir eşofman altı giymişti.

Kapı açıldığında karşısında Zümra’yı görünce gülümsedi.

“İnci abla hoş geldin.”

“Hoş buldum güzelim,nasılsın?”

Zümra ona usulca gülümserken cevap vermedi.Yeni yeni toparlamaya başlamıştı.İnci de bunu bildiği için cevap beklemedi.

“Annemler mutfaktadır herhalde ben bir gideyim yanlarına.”

İnci mutfağa gittiğinde annesinin ocağın başında içli köfte kızarttığını gördü.Masadaki tabak fazlalığı dikkatini çekmişti.

“Kolay gelsin hanımlar.”

Melek teyzesi onu görünce gülümsedi.Ellerini havluyla kurulayarak yanına geldi,havluyu kenara bırakıp sarıldı İnci’ye.

“Hoş geldin kızım.”

“Hoşbuldum Melek teyzem de bu tabak fazlalığı ne?Kim geliyor bakalım başka?”

Annesi ile Melek teyzesi birbirine bakarken cevap vermediler.Annesi İnci’nin kıyafetlerine bakarken yüzü düştü.

“Başka zaman düğüne gider gibi gelirsin İnci,bugün eşofman mı giyesin tuttu?”

İnci elindeki tatlı poşetini tezgaha bırakıp annesine döndüğü sırada arkasından gelen Agah’ı fark etmemişti.Agah da aldığı tatlıyı tezgaha bırakırken burun buruna geldiler.İnci kendini zorlukla geriye çekerken bozuntuya vermeden önüne dönüp annesine cevap verdi.

“Anne o kadar yorgunum ki sana anlatamam yani.Duşu zor aldım hem ne var kıyafetimde biz bizeyiz.Aa pardon biz bize değiliz.Bu tabak sayısındaki artışa bakarsak birileri geliyor ama ısrarla kim geliyor söylemiyorsunuz hanımlar.”

“Evet anne sabahtan beri ne karıştırıyorsunuz siz?”

Melek ne diyeceğinin düşünürken zil çaldı.Elif hanımla kapıya birlikte kapıya bakmak için çıktılar mutfaktan.

Bu kaçışı izleyen İnci Agah’a döndü birbirlerine bakarken Agah mırıldandı.

“Kızacağım bir şey yaptılar…ama ne yaptılar onu anlayacağız şimdi.”

İnci mırıldandığını duyunca gülümsedi.Kapıya ilerlerken Agah’ın duyacağı şekilde mırıldandı o da.

“Normalde çok sakin birisin seni nasıl kızdıracaklar bakalım.”

Agah arkasından gülümseyerek ilerledi.

Arslan amcası kapıdaki insanları gülerek karşılarken babası da yanındaydı.

“Hoşgeldiniz Mustafa.”

“Hoşbulduk Arslan abi.”

Babalarıyla hemen hemen aynı yaşta olan adam gülümsedi.Bu insanlar İnci’ye tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştı kim olduklarını.Agah’a döndüğünde onun bakışlarının adamın arkasında duran genç adama takıldığını gördü.Bu bakışlar İnci’nin hoşuna gitmemişti.Tam soracağı sırada gülümseyerek ona yaklaşan kadını fark etti.

“İnci ne kadar güzelleşmişsin kızım sen.Hatırladın mı beni Gülcan teyzen ben,caminin yanındakini evde oturuyorduk gerçi çok zaman geçti.Biz buralardan taşınırken sen daha 7 yaşındaydın.”

İnci gülümseyerek ona sarılank adına karşılık verdi.Kadının biraz uzağında ve kadının oğlu olduğunu tahmin ettiği adamın onu izlediğini gördü.Yüzüne biraz dikkatle bakınca hatırladı geçmişi.Bu genç adamın adı Güney’di ve Agah’ın niye böyle baktığını açıklar nitelikteydi.

Güney,çocukken İnci’ye aşık olduğunu söylerdi.

Buradan sonra parçaları birleştirmekten zor olmadı İnci için.

Ailece yiyecekleri yemeğe dahil olmuşlardı ve annesi bunu saklamıştı.

Rahat giyinip geldiği için kızmıştı çünkü bu insanların neden geldiğini biliyordu.

Annesi ve Melek teyzesi,İnci’nin Güney’le tekrar görüşmesi için ayarlamıştı bu akşam yemeğini.Gülcan hanımından bundan haberi olduğu kesindi hatta belkide Gülcan hanım istemişti bunu,bilemiyordu İnci.

Tek bildiği bütün bu olanları Agah’ta anlamıştı zira karşısındaki adama onu öldürecek gibi bakmasının ve yumruk yaptığı ellerinin başka bir açıkalaması olamazdı.

Bu akşam uzun olacaktı.

 

 

BÖLÜM SONU

YORUMLARDA BULUŞALIM BALLARIM.

💗💗💗💗

Bölüm : 26.04.2025 16:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...