1. Bölüm
Mekikelebegi / Kalbe Operasyon / Tanıtım

Tanıtım

Mekikelebegi
mekikelebegi

 

 

* Yazma isteğimi keşfettiğim zaman henüz on iki , on üç yaşlarındaydım. Bu konudaki hevesimi ve yeteneğimi gören Türkçe öğretmenim Caner'e ve lise yıllarımda arkamda duran, güzel işler başardığımız başka bir öğretmenim Sibel Hanım'a teşekkürlerimi sunuyorum. Öncelikle şiirler yazarak başladım bu serüvene. Ardından kompozisyonlar, kısa kısa ve derin anlam ifade eden sözler, mektuplar...

 

* Sıra bir hikaye, bir kitap yazmaya gelince acabalarım oldu. Acaba nasıl olur? Acaba yazabilir miyim? Cümleler tam olarak aklımdakini yansıtabilir mi diye. Ve sonunda vardığım karar o gün aklıma düşen ilk kelimeleri sayfaya dökmek oldu. Çok eskiden, daha çocukluk yıllarımda kafamda büyüyen bu hikaye kalemimin de gelişmesiyle açığa çıkmak istedi. Ben de en güzel şekilde yazıya dökmek ve sizinle paylaşmak istedim.

 

* Bu kitabı okumak, keyifli vakit geçirmek için gelen dostlarımdan isteğim şudur : Burası farklı bir dünya. Dolayısıyla bundan önce okuduğunuz ve ilerde okuyacağınız kitaplarla, yazarlarla bu kitabı ve şahsiyetimi ilişkilendirmemenizi isterim. Karakterlerim benim hayal dünyamda yaratılmış ve olaylar yine şahsım tarafından kurgulanmıştır. Sizlerden ricam doğal olarak onları başka karakterlerle karşılaştırmamanızdır. O yüzden yorumlarda başka kitap, yazar, kitap karakteri, benzetme, olaylar görmek istemiyorum. Bu beni keza diğer yazarları da çok üzer.

 

* Evet. Şimdi odak noktanızın sadece bu kitap olmasını istiyorum. Kurgumuz asker kurgusudur. Bu hususu belirteyim ve burada kocaman bir aile oluşturmak, sıcak bir ortam yaratmak, hayatın zorluklarından ve koşuşturmacasından bir nebze de olsa sıyrılıp güzel vakit geçirmek temel amacım.

 

* Tanıtım için hoş geldiniz Kalbe Operasyon okurları. Yazarınız size keyifli okumalar diler : )

 

* 09.07.2024- 21.00 📌🪶

 

 

 

 

 

 

 

 

TANITIM

 

 

( Gökçe’nin Anlatımıyla )

 

 

 

Ellerin titrerken birden bire, gözlerin karanlığın binlerce katmanında ararken ışığı, bazen de karanlıkta kalman gereklidir, özlemen gereklidir aydınlığı.

 

Benim aydınlık umutlarıma gem vuran, tatlı heyecanımı söndüren, yaşadığı değişimle içimdeki ihtilali başlatan o adamdı. Babamın katilinin oğlu. Çevremdeki baskılar nedeniyle sustuğum ancak sustukça ismini haykırdığım adam. Namı diğer Kestane. Hayranlık beslediğim, kalbimin derinliklerinde kendime bile itiraf edemediğim Kestaneydi o.

 

Eskiden sanki daha masum bir çocuktu Deniz. Saftı, mahzundu. Alık alık bakardı suratıma. Hiç susmaz, kafasına takılan her şeyi de sorardı. O zamanlar bilerek yaptığını düşünürdüm bunu. Yeri geldiğinde kızar yeri geldiğinde alaya alır, dalgaya vururdum. Aynı yaşta ancak düşünce olarak çok çok zıt iki çocuktuk biz onunla. Bu gördüğüm görüntü Deniz’se eğer, eğer ben Gökçe olarak, onun Menekşe Gözlüsü olarak bu vahşete tanıklık ediyorsam, çocukluk yıllarımı süsleyen o saf çocuk kimdi?

 

Doğanın bin bir tonundan alınan ve bakışlarıma işlenen renkli gözlerim gördüğü görüntüyle sarsılırken yaşlarını yanaklarıma salmaktan da geri durmadı. Sol gözümden elmacık kemiğime inen bu bir damla yarım kalan aşkım içindi belki de. Belki çocukluk yıllarıma duyduğum hasretime belki de baba yarım olan İhsan Amca'nın kaldırımda öylece uzanan bedenineydi. Üzerine örtülmüş siyah bir örtüyle gördüğümde dahi öldüğünü idrak edemiyor oluşumaydı. Ya da buz olduğumu bildiğim halde onun için erimeyi göze alabilecek kadar mantık dışı tavrımaydı.

 

Yokluğuna henüz yeni yeni alıştığım adamın profil fotoğrafı televizyon ekranının en köşesinde duruyordu. Nefretim küldü, küçük bir kıvılcımla yandı, alevlendi. Tenimde ve yüreğimde gezinen, alaz alaz yanan bu yangının sönmeye niyeti yoktu. Ellerimde duran çanta parmak ucumda asılıydı. Düşmesine ramak kalmıştı. Az önce yatağından, kokusundan ayrılıp gelmiştim. İçerisinde ona ait eşyaların olduğu çanta fayans zemine çakılmak üzereydi. İzin vermedim. İncecik parmaklarımın arasına hapsoldu kulpları. İlk şoku atlatmıştım. Gözlerimi kan bürümüştü.

 

Yalnız ben değil bir yemekhane dolusu asker de böylesine iğrenç bir görüntüye tanıklık ediyordu. Bir son dakika yazısının sığdırıldığı kırmızı şerit en sade biçimde olayı anlatıyordu. Ekranda beliren beyaz takım elbiseli spikerin son derece düz ve ciddi sesi kulaklarımıza ulaştı. “Evet sayın seyirciler,” diye girdi söze. Ellerinin arasında tuttuğu beyaz sayfaları hafif masaya vurdu, düzeltti.

 

“Bugün akşam saatlerinde haber ajanslarına düşen bilgiye göre Yarbay İhsan Çelebi'nin faili bulundu. İhsan Çelebi suikastını eski Üsteğmen Deniz Atınç’ın gerçekleştirdiği öğrenilirken bunu neden yaptığı ise henüz gizemini koruyor. Şu an firari olan bu şahıs emniyet güçlerinin radarında. Polis ekipleri Hakkari sokaklarını sararken Türk silahlı kuvvetleri ise kırsal alanda geniş çaplı bir arama başlatmış durumda. Ekranda fotoğrafı bulunan şüpheliyi görenlerin emniyet güçlerine haber vermesi ve sürecin ivedilikle yürütülmesi biliyorsunuz ki davanın erken sonuçlanması açısından çok önemli.”

 

Kamera açısı genişledi. Stüdyonun arka planında kalan kırmızı ambiyansa değdi gözlerim. Spot ışıklar daha parlak bir görünüme büründürdü onları. Tam olarak idrak edemediğim cümleler eşliğinde spiker karşısında duran orta yaşlardaki yorumcuya odaklandı.

 

“Sayın hocam,” dedi sesindeki ciddiyeti bir an olsun azaltmadan. “Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Deniz Üsteğmen böyle vahşice bir cinayeti neden işlemiş olabilir? Sonuçta İhsan Bey onun komutanıydı. Aralarında bir husumet mi vardı? Ruh sağlığının bozuk olduğuna dair söylentiler de var taktir edersiniz ki. Görüşlerinizi merak ediyoruz doğrusu.”

 

Spiker, sözü karşısında duran orta yaşlardaki yorumcuya bıraktı. Kafamın içinde hiç bitmeyen bir uğultu peydah oldu. Kulaklarımı kapatıp bir köşeye çekilmek ve bağırmak istedim. ‘Hayır, benim Kestanem öyle bir şey yapmaz,’ demek istedim. Ama olmadı.

 

Katildi. O masum çocuk hayatın kirli ellerinde yetişmiş ve kirlenmekten de kaçamamış azılı bir katildi. Vatanını seven, canı pahasına koruyan biriyken babamdan sonra en yakınımı, İhsan Amca’yı da hayattan koparmıştı. Annem, babamın ölümünden Mustafa Amca’yı sorumlu tuttuğunda karşısında ilk duran ben olmuştum. Mahallemizde dönen kötü dedikoduları ilk duyan ve duyduğum anda çemkiren de bendim. Bir söz düştü aklıma. O dedikodulardan, en ağırından.

 

‘İtten, çakaldan aslan türediği nerede görülmüş,’ demişti bir kadın. Kim olduğunu hafızam seçemedi. Ama her dediği kelimesi kelimesine aklımda duruyordu. ‘Ben bir caninin çocuğunu barındıracak değilim mahallemde,’ demişti. ‘Bugün babası yapar, yarın veledi.’

 

O küçük mahallede babamın ve Ferhunde’nin ölümünden sonra hiçbir şey yolunda gitmedi. Bütün hanelerden yükselen küfürler, ağıza alınmayacak hakaretler, aşağılamalar Deniz ve babası içindi. Savunmalarımın kifayetsiz olduğu o noktadaydım. Vaktiyle babasının babamı aldığı Deniz şimdi babam yerine koyduğum adamı almıştı. Acı dolu bir yaş daha yuvarlanırken gözümden yüzüm yanımdaki iri bedene döndü. Deniz’in en yakın arkadaşına, Aktuğ'a. Askerlerin kiminden şaşkınlık belirten nidalar, kiminden sinir dolu küfürler savruldu. Yemekhaneyi saran uğultu gittikçe artıyordu. Aktuğ çatık kaşlarıyla şaşkın bir vaziyette halen ekrana bakarken pürüzlü ve kısık sesim mırıldandı.

 

“Deniz...” kelimesi dökülebildi sadece. Boğazımı zorlayan keskin ağrı ve ağlama isteği engel oldu lafıma. “Sence böyle bir şeyi yapmış olabilir mi Aktuğ?”

 

Sonda can alıcı bir hıçkırık canımın ne kadar yandığını gözler önüne serdi.

 

“Komutanım dediği adamı gözünü bile kırpmadan öldürmüş olabilir mi?”

 

Aktuğ’un çehresi seğirdi. Kara gözlerinde eski bakışını yakalayamadım. Boğazından güçlükle gönderdiği yutkunuşun ardından yüzünü bana döndü. Henüz görevden yeni gelmişti. Sakalları oldukça uzundu. Bu imaj onda daha sert bir profil çizerdi, bilirdim. Ancak şu an kan kokusunu zeytin gözlerinden alabiliyordum. Suratında cinayetini işlemek için hazırlanan bir adamın cinnet noktası vardı. O, artık normal bakmıyordu.

 

Hangimiz normal bakabilirdik ki? Benim Deniz'im, Kestane’m, elayla yeşil arasında sıkışıp kalmış o huzur dolu gözler, naiflik barındıran kadife ses tonu, öylesine mükemmel bir adam... Artık babasının damgalamalarına boyun eğen bir zavallı. Aktuğ durumu çoktan kabullenmiş, gardını almıştı. Bu savaşta ordunun en ön saflarında Aktuğ’un olacağı aşikârdı.

 

“Artık aynı saflarda değiliz, ”diyebildi. “Düşmanıma merhamet etmem Gökçe. Bu yıllardır arkadaşım olan bir adam dahi olsa. Hele komutanımın canını alan bir düşmansa bu, kendi yaptıklarını değil benim ona yapacaklarımı düşünsün...”

 

 

 

■■■

 

 

· Instagram yazar : @mekikelebegi

· Instagram kitap ve yeni bölüm duyuruları için : @kadife.kalem

* İnstagram hesaplarını ve yazarınızı takip ederseniz minnettar olurum. Profildeki linkten hem bu hesaplara hem kitapla ilgili görsel içerikler bulabileceğiniz pinterest hesabına ve wp kanalımıza dahil olabilirsiniz.

 

 

■■■

 

 

Bölüm : 12.08.2024 07:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Mekikelebegi / Kalbe Operasyon / Tanıtım
Mekikelebegi
Kalbe Operasyon

4.99k Okunma

264 Oy

0 Takip
4
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...