Oy atıp yorum yapmayı unutmayın sevgiyle kalın öptüm 💐
💌
Bazen insanlar doğru kararlar veremez, bazen insanlar ne yapacağını bilmez,
Bazen insanlar bazı şeyleri anlamaz.
Ve bazen insanlar, öylece kala kalır.
Şu an Eflah'a sadece bakıyordum, ne ona doğru bir adım atıyordum ne de ondan uzaklaşıp gidebiliyordum.
"Leyla?" Dediğinde saniyelerdir kırpmadığım gözlerimi kırptım ve gözlerine baktım, yine anlayamadım aklından neler geçtiğini.
Yine diktin duvarları Eflah zemheri, ha?
"Lütfen." Dedim, anlamsız bir ses tonuyla, şu an komşusun istemiyordum, şu an baksın istemiyordum. Gitsin. Sadece gitsin.
"Lütfen ne?" Dediğinde bana doğru bir adım attığı an aynı mesafa kadar geriye gittim o tam eşikte iken ben ise evin içindeydim.
"Git." Diyedildim, zorlukla. Çok zor kurduğum bu cümle hem bana güç verdi hem beni mahvetti. "Git, Eflah zemheri." Soyadını söylemek zorundaydım, bilsindi. Kim olduğunu bilsin.
"Bak Leyla..." Dediğinde durdu fakat bir kaç saniye yüzüme baktığında, devam etmeyeceğini anladım. "Anlatamazsın öyle değil mi? Ve yine benim iyiliğim için." Dedim alayla.
"Evet." Dedi ciddi sesiyle, tam gözlerime bakarken yüreğimden kopup dilimin ucuna gelen zehri söyledim;
"Benden uzak olursan, her şey benim için daha iyi olacak."
Yalan, yalan. Her ne kadar Eflah Zemheri bir zehir olsa da yine aynı Eflah zemheri panzehirdi. Hem yaraydı, hemde yara bandı.
Gözleri, dondu bir kaç saniye öylece baktı, sonra dudağı aralandı fakat tek kelime dahi söylemedi. Sustu bir kaç saniye öylece baktı.
Anlatsa dinlerdim. Anlatsa, anlardım.
Bir kaç saniye sonra geriye doğru bir adım attığında, hiç vakit kaybetmeden kapıyı yüzüne kapattım, fakat oradan bir adım dahi uzaklaşamadım.
Diye geçirdim içimden. Fakat bunu dışıma vermem mümkün dahi değildiz bitmişti. Zorundaydı bitmek.
Çenem titremeye başladığında, kafamı dikleştirip göz yaşlarını engellemek için bir kaç saniye boyunca derin nefesler aldım.
Aldım, ciğerime işkence olan nefesi. Verdim.
★
"Vallahi abi çok sağ ol." Dedim, elimdeki kahveden bir yudum alırken. Baya yoğun bir gün olmuştu çünkü haftalar sonra ilk defa işe gitmiştim. Bu iyi hissettirmişti.
Üç haftadır, hülya her gün Tuğkan abinin yanında kalıyordu hemen hemen, hafta sonu dışında.
"Yüzünü gören cennetlikde neyse." Dedi tuğkan abi, " e abi yoğunluk falan."
Hülya önümdeki tatlıyı yerken saat sekize geliyordu, büyük ihtimalle bir kaç saate uykusu gelirdi, "ev buldum bu arada." Dediğinde ona döndüm.
"Nerede?" Haftalar öncesinden evden ayrılacağımı söylemiştim zaten ama büyük ihtimalle bu restoranda şu an onundu. Eflah'ın.
Sahi nasıldı? Haftalardır ne mesajlarına neden aramalarına dinlemiştim. Kapıya bir kaç gelse bile hiç kapıyı dahi açmadan dönüyordum.
"Buralarda, küçük bir mahalle varmış, ev çok güzel 2+1 aile apartmanında."
Aile apartmanı kulağa biraz karmaşık gelsede umursamadım ve evin fotoğraflarına baktım, Tuğkan abinin gösterdiği kadarıyla ev sahiden çok tatlı ve minnoştu. Hem burayada da yirmi dakika mesafede olduğu için sevinmiş ve adamın numarasını istemiştim.
Yarım saat daha oturduktan sonra, hiç vakit kaybetmeden eve gelmiştik.
Hülya'nın uyuması hiç uzun sürmemişti, telefonumu sabahtan beri hiç açmadığımdan ilk defa elime almıştım resmen. Bugün tuğkan abiden aldığım numaraya yazdım, iyi günler, eğer müsaitseniz Barış Mahallesi'ndeki kiralık dairlerinizden birine bakmak isterim.
Geç yazdığım için hemen cevap beklemiyordum, zaten. Odadan çıktığında mutfağa girdim ve kendime sert bir kahve yapıp geri masaya oturdum. O sırada elim rast gele uygulamalardan birine girdi.
İlk karşıma çıkan, heştek genel ülkenin durumu hakkında olmuştu ki zaten buna baya alışmıştık, ne yazık ki.
İkinci hesteğe baktığımda kaslarım çatıldı, Eflah Zemheri'nin gizli sevgilisi.
Ne?
Eflah'ın sevgilisi mi? Hemde gizli. Elim mavi haberin üstüne gittiğinde, tıkladım bir kaç saniye sonra ekrana Eflah'ın ve tam önünde beline sarıldığı bir kadın çıktı.
Bende kollarımı sıkı sıkıya onun boynuna dolamıştım, bu görüntü evin önünde çekilen görüntüydü.
Oflayarak, biraz daha kaydırdım ve bir kaç tane yoruma denk geldim.
Efsunefsun; Abi şakamı ya, ne demek bu adamla yatamıyacağım.
Ben bu, efsunefsun hesabına içimden haddi hesabı olmayan şeyler sıralarken gözüme bir şey daha kaydı.
Bilmesekde: yalan haber, Eflah'ın yanında olan biri olarak söylüyorum ki bu çok eksilerden.
Bilmesekde, kimdi? Eflah'ın yanında olan biri. Kim?
O sırada iç sesim, sanki kim olduğunu bilceksin. Dedi. Haklı sus, sus Leyla. Hiç bir şeye hakkın yok.
İçtiğim kahveden sonra öylece koltukta oturdum, bir kaç Saniye öylece oturduğumda. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama birden kapı açıldığında oturduğum yerden hızla irkdim ve zile değilde kapıya yavaşça çalan kişinin hep Eflah olduğu geldi aklıma.
Kapının önünden gelip delikten baktığımda yabancı bir adam vardı kapıda, bir kaç saniye sonra üzerime çeki düzen verip, kapıyı yavaşça yarısına kadar açtım.
"Buyurun?" Dedim, hala yarım içerdeiken.
"Leyla hanım?" Dedi adam, kafasındaki siyah şapka ve siyah kombini ile hiç güven vermiyordu.
"Kimsiniz?" Dememe kalmadan, adam cebinden çıkardığı bir şeyi bir kaç saniye içerisinde gözüme değilde tam olarak havaya sıktı, kapıyı kapatma şansım olmadan hava geçti genzimden içeri bir kaç saniye sonra durduğum yerden sarsıldım ardından ise, tem hatırladığım o adamın birinin aramasıydı.
★
"Evet, sakın ama sakın çaktırma." Eflah? Neredeydim ben neler oluyordu?
"Tamam, ben gideyim. Evi ayarlatırım. Uyanırsa zaten haber veririsin." Gökhan? Neler oluyordu burada. Hülya nerede.
"Tamam hadi görüşürüz." Dedi, Gökhan bu sefer.
Gözlerimi, hafifçe açtığıma gözüme loş ışık çarptı, bir kaç saniye ışığa alıştıktan sonra doğruldum, olduğum oda bir otel odası kadar Lüks ama otel olamayacak kadar da büyüktü.
" Leyla?" Eflah'ın sesiye gözlerimi kapıya çevirdim.
"Sen? Sen ne yapıyorsun be?" Dedim yataktan hızla kalkarak, tam önünde durduğumda gözlerime baktı, farklı bir şekilde.
"Aç mısın?" Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Çekil, delirmişsin. Aptal! Eşkiyamısın sen?" Dedim gür sesimle fakat yerinden milim kıpırdamadan önüme geçti.
"Aç mısın?" Dedi yeniden. Bu sefer gözlerimi devirdim ve sert bir nefes verdim. "Eflah Zemheri, çekil."
"Leyla, üç haftadır burnumda tutuyorsun zaten sabrımı sınama." Sesi neden sert çıkıyordu. Buna hakkı yoktu.
"Çekil." Dedim yana doğru bir adım attım ki kolumu kavardı. "Eğer aramalarıma dönseydin, bunu denemezdim."
"Konuşmak istemiyorum demek ki. Gitmek istiyorum!" Dedim serçe ve kolumu çektim.
"İstemiyorum." Dedim omuzu silkerek. "Hiç bir şey istemiyorum."
"Ben istiyorum," dedi aynı benim gibi. "Seni."
"Lütfen." Dedim, bu sefer sakince, "çekil, gideyim."
"Gitme." Dedi yalvarır gibi, "sensiz olmuyor."
Omuzları düşmüş, kirli sakalları uzatmıştı.
"Yapma." Dedim yine. Fakat dinelemedi ve bir adım yaklaşıp saçlarıma doğru derim bir nefes aldı.
"Leyla? Dinleye beni anlatayım, sonra dön sırtını git, zaten ben gelirim." Dediğinde kafamı iki yana sallasam da dinlemeden konuşmaya başladı.
"Daha küçüktüm, çok. Annem benim yüzümden bir yere kapatıldı. Orada günlerce işkenceye maruz kaldı, benim önümde..." Biraz duraksadı,
"Hayır, sus lütfen." Dedim dişlerimin arasından. İstemiyordum, onun yaşadıklarını bilip de yaşamak istemiyordum ama devam etti.
"Benim annemi boğdular, Leyla. O koca yer yavaş yavaş su alıp da annem bakışlarını benden çekene kadar kavurun öylece durdum." Dediğinde içimde bir şey koptu.
"Sonra ben o halde bile dedim ki ne olur annem yaşasın dilek diledim ama hayır, olandı. Sonra günler yıllar geçti ben dilek dilemeye küstüm kadere döndüm sırtımı ama sonra seni bir kafede gülerken gördüm, o gün ilk defa ikinci kez dilek diledim, Leyla. Çık dedim karşıma sende çıktın. Defalarca ve ben döndüm yüzümü kadere nasıl bir daha vaz geçeyim. Bırakamadım seni."
Gözlerimin dolduğunu ara verene kadar anlamamıştım bile.
"Leyla, sensiz yapamam, olduramam." Dediğinde bana daha fazla sokuldu.
"Lütfen, izin ver." Dediğinde gözlerimi yummak istedim.
"Eflah..." Zemheri. Sus. Git. Hayır konuş kal Eflah.
"Leyla?" Dedi masumca. Böyle bir adamın yaptığı onca şeye inanmıyordum.
Bir kaç adım vardı aramızda, bana bakan gözleri sanki küçük bir yuva istiyordu, ilk defa gardını bu kadar indirmişti Eflah.
Bana doğru bir adım attığımda dayanamadım, en azından şu an dedim yanında ol. Sar kollarınla onu, yapabilirsen ona küçük bir yuva ol şu anlık.
Haftalardır, diktiğim o uzun duvarları tem hamleyle indirip, aramızdaki tek adımlık mesafeyide kapattım ve boynuna doladım kollarımı.
Katilini affeden, ölmeye mahkumdur.
O bir katil değil, sus. Senin katilin değil.
Bir kaç saniye sonra derin bir nefes çekti içine ve beni kendine bastırdı.
Ve ilk defa aylar sonra, bu konumdayken ve aramız bu kadar limoniyken. Konuştu,
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![]() | @yogurdusaeimsakkas 6a önce |
![]() | @melegim.mwm 6a önce |
![]() | @melegim.mwm 6a önce |
![]() | @hyunam 6a önce |
![]() | @seymalardanbiri8 6a önce |
![]() | @kitapsevermisimm 6a önce |
![]() | @gece_victoriaa 7a önce |
![]() | @gece_victoriaa 7a önce |
![]() | @gece_victoriaa 7a önce |
![]() | @gece_victoriaa 7a önce |
81.05k Okunma |
4.53k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |