
Herkesin hikayesi farklıdır. Birisinin hayatı mutlu ve zenginlik çekerken, birisi de mutsuz ve fakirlik çeker. Ben ise daha farklıydım. Ben yaşadığım şeylere rağmen dik durmam gereken, zor durumda olsam bile asla göstermemem, gülmek için kendini zorlayan birisiydim.
Yanınızda kimse yoksa o hayat sizin için zorlaşır. Dağ gibi babanız, sevgili anneniz, duygularını anlatabileceğin ablan ve küçük şakalar yapabileceğin bir kardeşin yoksa o insana hayat zor gelirdi.
İnsanlar size acır ama umrunda bile olmazlar. Onların başlarına gelince anlarlardı. Kimse söze merhamet etmezdi, başını okşayıp şefkat göstermezdi, size yardım etmezlerdi.
Birisine asla güvenmemelisiniz. Aksi takdirdearkanızdan gelir ve sizi arkadan vururdu. İkiyüzlü olurlardı. İhtiyacı olduğunda size iyi davranır, ihtiyacı olmadığında sizi umursamazdı bile .
Murata artık güvenmiyorum. Son olaylardan sonra elayı alıp kaçıcaktım istanbuldan. Belki Hatay, Sinop yada Trabzona giderdim. Elada yanımda gelmek isterse onu da alırdım orda güzel bir ev kiralardık.
Ben hayallerimi gerçekleştirildi. o da kendi hayalini. Böylelikle zaman geçerdi. Belki birine aşık olurdum. Onunla evlenip mutlu mesut yaşardım.
Ben bunları düşünürken uyuya kalmıştım.
♡♡♡♡♡♡
Uyandığımda saat akşam sekize 5 dakika kalmıştı. Yataktan çıkarak önce yatağı düzelttim sonrada giyinme odasına giderek kendim için rahat bol paçalı siyah pantolon üstüme de beyaz bir crop giyerek odamdan çıktım.
Merdivenlerden aşağıya inerken hizmetlilerin birisi geldi. "Efendim murat bey sizi akşam yemeğine çağırıyor" dedi. O beni ayağına mi çağırıyordu? Asla ayağına gitmem
Çok beni çağırmayın istiyorsa kendisi gelsin çağırsın. Ben niye onun ayağına gidiyim ki. "İstemiyorum, o kişi yemeğini yiyebilir" dedim.
Merdivenlerden indiğimde kapıya doğru yürüdüm artık burdan defolup gitmek istiyorum. Onun yüzünü dahi görmek istemiyordum. Zaten beni farklı bir eve getirmiş bunun kaç tane evi var acaba, tabi insan zengin olunca nerde harcayacagını bilemiyor.
Kapıdan çıkınca sadece demir kapıdan çıkmak kaldı onu da hallerinde özgürdüm. Korumalar beni görünce durur mu? hemen yanıma geldi. "Efendim çıkmanız yasak" dedi.
"Umurumda bile değil" dedim. Ve hızlıca koşarak demir kapıya gittim. Ben koşunca korumalardan koştu. Onlar bana yetişmeden demir kapıdan çıktım. Etrafıma baktığımda karşımda taksi duruyordu.
Oraya giderek taksiye bindim. Bindiğimde taksici arabayı çalıştırarak "nereye abla" dedi. Hızlıca "Sabiha gökçen" dedim. Taksici arabayı sürerken arkama baktığımda 10 tane siyah Mercedesin son modellerinden vardı.
Tam önünde ise maserati vardı. Kesin bunu murat kullanıyordu. Bana yaklaşınca taksiciye "şu ara sokaktan girin" dedim. Oraya girdiğinde önünümüze 2 araba arkamıza 2 araba yanlarımıza ise 3 araba sıkıştırdı.
Taksiden inerek öndeki arabanın kabutuna çıkarak arabanın en üstüne ondan sonra arabanın arkasından aşağıya inerek onlardan kurtuldum.
Ben son sürat koşarken arkamdan arabalar yaklaşmaya başlamıştı. Dar ara sokaklara girerek onları sıkıştırmaya planlıyordum. Bir yerden daha girerek koşarak ilerledim. Nefesim daralıyordu artık.
Dönmek için bir yer bulmaya çalıştım bir de ne göreyim. Çıkmaz sokak. Artık yolun sonuna gelmiştim. Duvar çok büyüktü ve çıkmak için çıkıntılı yoktu.
Arkama baktığımda arabalar yaklaşıyordu. Önümde maserati durdu. Yanında geçerek kaçma çalışacaktım ama maseratinin kapısı açılarak durmamı sağladı tam onunda yanından geçecektim ki.
Selim beni tutarak durdurdu. Ondan kurtulmaya çalıştım. Sıkı sıkı tutuyordu. Yanıma murat gelince beni, murata teslim etti.
Kaşlarını catarak bana bakıyordu. Bana birşey demeden arka kapıyı açarak zorla bindirdi. Ben ne kadar tepinsem o, o kadar diretiyordu.
Ben rahat durmadığımda Selime "Selim git bana İp getir" dedi Murat. Bunu diyince daha çok ondan kurtulmak istedim.
"Bırak beni"
"Rahat dur"
"İstemiyorum seni, bizi korumana gerek yok, düşmanım da öldürürse öldürsün"
"Ben sizi bırakmak istemiyorum, artık benim hizmetçimsin"
Be ona şaşkın şaşkın bakarken o umursamıyordu bile. Ben onun asla hizmetçisi olmam. Selim İp getirince elimi bağlamaya başladı. Sıra ayağıma geçince ayağımla onu uzaklaştırmaya çalıştım ama nafile.
Ayağımı kavrayarak ikisini de birleştirip bağladı. Ondan sonra beni arka koltuğa yatırıp kapıyı kapattı. Murat şoför koltuğuna geçip arabayı sürmeye başladı.
"BIRAK BENI ŞEREFSİZ! SENDEN NEFRET EDIYORUM! SENDEN TİKSİNİYORUM!" Diye bağırdım.
Son dediğimi duyunca arabayı set bir şekilde durdurdu. Durdurmanın etkisiyle koltuktan yere düştüm. Burnumdan sıcak bir şey geliyordu.
Bağlı elimle burnumu uzattım. Burnumu değdirip geri çektiğimde, elime kan bulaşmıştı. Bunu gören selim "Abi sen ne yaptın, kızın burnu kanıyor" dedi.
"Boşver kanarsa kanasın" diyip arabayı bir daha sürmeye başladı. Selim arkasını dönerek beni kaldırmaya çalıştı. Ama pek de beceremedi. "Abi durda kızı koltuğa koyalım" dedi selim.
Murat onu dinlemeyerek "düşmeden önce düşünseydi" dedi. Selim ya sabır çekerek önüne döndü. Zaten kim bana yardım etsin ki öksüz bir kadındım. Kim benim elimi tutmak istesin ki. Ben kim, o kim yani.
Gözlerim dolmuştu. Bu kadar değersiz olduğumu hatırlattı bana. Biraz zaman geçtikten sonra araba durdu. Murat ve selim arabadan indi.
"Abi hazalı almayacak miyiz?" Dedi selim.
" hayır almayacağız cezasını çeksin. Kendisi eve gircek, kimse onu ordan çıkarmayacak" dedi.
Ondan sonrası hiç bir ses gelmedi. Gitmiş olmalıydı.
Ne kadar çabalasam kalkamıyorum. Burnumun kanaması durmuştu, ama her yerim kanlar içinde kalmıştı. Kandan nefret ederdim. Ailemle kaza yaptığımız zaman aklıma gelirdi.
Kanlar travma olduğu için çok bakmıyordum. Bunun için psikolojik destek bile alıyordum.
Ben arabada debelenirken çıkamıyordum. Artık havasızlıktan mi? bilmiyorum ama artık nefes alamıyirdum. Gözüm karartıyor başım dönüyordu. Kendime gelmek için başımı iki yana salladım.
Biraz gittiğinde koltuk arasından kendimi çıkarmak için önce ayağımı ve bacaklarımı koltuğa çıkardım, kendimi de çekerek üste çıkmaya çalıştım.
Birkaç denemeden sonra koltuğa yatay pozisyon da kaldım. Derin nefes alarak kendimi yukarı çektim ve koltukta oturur pozisyona geçtim. Burdan sonrası kolaydı.
Bağlı elimle kapıyı açtım ve çıktım. Korumaların hepsi başı eğik yere bakıyordu. Onları boş verip eve girecektim çünkü buna zorunluydum. Elim ayağım bağlıydı kaçamazdım.
Eve paytak adımlarla ilerledim. Kapının önüne gelince koltuğa yayılarak oturan murat vardı. Yanında endişeyle ben bekleyen selim vardı.
Kapıdan girerek onlara doğru yürüdüm. Elimi ona kaldırarak "senden nefret ediyorum!" Dedim. Bir anda gözüm kararınca dengemi sağlıyamayarak yere düştüm.
Bunu beklemeyen murat "Hazal " dedi. Başımı sertçe zemine vurdum ve gözlerimi karanlığa gömdüm.
MURAT'IN ANLATIMIYLA
Hazalı arabada bırakarak eve girdim. Koltuğa geçerek rahat bir şekilde oturdum. O sırada arkamdan selim gelerek "Abi ne yaptın, kızın burnu kanıyordu" dedi. omuz silkerek "banane benimle konuşurken düzgün konuşmalı." dedim.
"Ya bu kızı zorla tutuyoruz"
"Bu kızın babasıyla, benim babam yakın arkadaş bir sır var bunu çözmeliyiz. Bu kızda birsey var hissediyorum."
"Tamam da o zaman kızla açık açık konuş niye böyle yapıyorsun, kıza bildiğin eziyet çektiriyorsun"
"Nazik davranırsam herseyi boşlar, benle nasıl davranacagini bilsin"
Selim sen iflal olmazsın der gibi baktı. Selimle biraz daha konuşmam sonra hazalı merak etmiştim. Ona acımasız davranıyordum ama düşünüyordum onu.
Koltukta yayılarak onu bekledim. Kapıya bakarken hazalın geldiğini gördüm. Üstü başı kan içindeydi, saçı başı dağılmıştı, burnunun kanaması durmuştu. Ellerimi ve ayakları bağlı bir şekilde buraya geliyordu.
Elini bana kaldırarak "senden nefret ediyorum" dedi hazal. Tam birsey diyecektim ki. Hazalın dengesi bozularak yere düştü. "Hazal " dedim.
Hızlıca yanına giderken yetisememistim. Kafasını zemine sert çarpmıştı. Yanına giderek kucağıma aldım. "Hazal!" Diye bağırdım.
Bayılmış olmalıydı ki duymuyordu beni. Odama çıkarak Selime "doktoru ara" dedim. Başını sallayarak odadan çıktı. Hazalı dikkatli bir şekilde yatırarak nabzına baktım.
Burnunu temizlemek için pansuman Araç gereçleri alarak temizlemeye başladım. Temizlemem bittikten sonra doktor geldi.
Doktor hazaya müdahale ederek işini yaptı. Sonra serum takarak yanıma geldi. "Öncelikle hanımefendinin sıkıntısı yok sadece halsiz kalmış bu yüzden başı dönmüş önemli bir şey yok, geçmiş olsun" diyerek odadan çıktı.
Selime hareket yaparak arkasından gitmesini istedim.selim gittiğinde hazala baktım. Yüzü solmuştu.
♡♡♡♡♡♡
Birkaç saat sonra Hazal kıpırdamaya başlamıştı. Koltuktan kalkarak yanına gittim. Gözünü açtığında önce nerde olduğunu baktı. Yüzünü burusturarak bana baktı.
"Nasılsın"
"Bok gibiyim"
"Düzgün konuş benimle, bunu sana farklı şekilde öğretebilirim, bunu hiç istemezsin eminim ki"
Yataktan kalkacakken "dur daha serumun bitmedi, ayrıca dinlenmem lazım senin" dedim. Yeni farketmiş olmalı ki kolundaki seruma baktı.
Derin bir nefes alarak geri yattı. Uykusu olmadığı için yatakta huzursuzca kıpırdanıyordu. Seruma baktığımda az kaldığını gördüm. Telefonunu çıkararak "Selim benim odama gel" dedim ve kapattım.
Selim bir dakika sonra kapıyı çalarak içeriye girdi. Yatağın önüne gelerek "geçmiş olsun hazal" dedi selim.
"Saol selim" dedi hazal. Selim hazalın yanına gelerek canını acıtmadan serumu çıkardı. Hazalın eli rahatlayınca yataktan çıkmaya kalkıştı. Onu durdurarak "nereye" dedim çatık kaşlarla.
"Evime"
"Evin burası zaten"
"Hayır, evim burası değil"
"Benim evim senin evindir. "
Oflayarak geri çıkmaya çalıştı. Buna müsaade etmedim. "Benden ne istiyorsun" dedi hazal bıkkınlıkla. Yanımda kalmanı" dedim.
Bir gün beni delirtceksiniz ama ne zaman ? Çok merak ediyorum" dedi hazal. Onun bu çıkışıyla selim ve ben gülmüştük. Gülüşümüz daha çok sinirlenerek "siktirin gidin" dedi.
Hop orda dur bakalım, gülüyoruz eğleniyoruz ama küfür olmaz. Sınırı aşmamak lazım. Kaşlarımı catarak hazala baktım "bir daha küfür duyarsam o ağzından, seni gebertirim, duydun mu?" dedim. Ve çıktım. Odadan.
Selimde arkamdan çıkınca "Abi önce gülüyorsun sonra niye sinirleniyorsun" dedi selim.
"Bak selim ben küfürden hoşlanmam, birisi bana söyleyince zaten tepem tasım atıyor benim biliyorsun. Ona küfür söyleme diyorum, ama yok. Bir süre etmiyor zaman geçtikçe bu alışkanlığına devam ediyor"
"Amam sen ediyorsun "
"Ben ediyorum çünkü bana etmiyorlar. Zaten küfür etmesine karışmıyorum sadece bana etmesin yeter"
"Tamam abi sen haklısın" diyip selim sustu. Zaten susmasını gerekiyordu. Çok konuşmaya başlamıştı.
Aslında selim benim kardeşim gibiydi. Kardeşim kaya ile aynı kefeye koyardım.kayaya ne yaptıysam Onun aynısını selimde yapardım. Kayaya hediye aldığımda selimede alırdım.
İkiside bende yeri aynıydı.
Çalışma odama geldiğimde masamın üstünde bir sürü dosyalar vardı. Hazal geldiğinden beri işleri boşluyordum. Hemen halletmem lazımdı bu işleri.
Çalışma masanın yanına geçerek dosyaları incelemeye başladım. Bu ay büyük bir kâr elde etmiştik. Bu iyiydi.
Diğer dosyalara baktığımda bazı eksiklikler fark ettim. Bunun için yarın toplantı yaparak eksiklikleri bildirerek daha iyi çalışmalarını söyleyecektim.
Bu işte tek bir sıkıntı çıkmaması lazımdı. Bir balo düzenleyecektim. Oraya çeşitli yerden gelen mafyalarla iş görüşmesi yapılacaktı. Sıradan görünmesi için tek bir haya yapılmaması lazımdı.
Dosyaların tümünü bitirip saate baktığımda saatin epey geç olduğunu fark ettim.
Çalışma masasına çıkarak odama girdim. Soğuk bir duş alıp altıma eşofman giyerken odadan çıktım.
Kimse uyanık olmaz diye üstüme birsey giymemiştim. Mutfağa giyerek kendime bir viski doldurdum, masanın sandalyesine oturdum. Viskimi yavaş yavaş içerken mutfaktan birisi girdi.
Kim girdiğine baktığımda hazaldı. Uykulu, kalpli pijama takımı ile mutfağa girmişti.
Bir bardak su alıp suyu kana Kana içti. Bellimi çok susamisti. 2. Bardağında içtiğinde benim tarafıma döndü. Işığı açmadığı için benim sadece gölgemi görüyordu.
Yavaş yavaş geri adım atarak mutfaktan çıkıyordu ki. Ben ayağa kalkınca çığlık atarak koşmaya başladı.
Bende arkasından koşunca daha çok çığlığa bastı. Eğlenerek ona yaklaşmayatak koştum. Oturma odasında koltukların etrafında dolanıyorduk.
Seslerimizi duyan selim ışıkları açarak silahını buraya dogrulttu. Bizi görünce de silahını geri çekerek beline koydu.
Selim buraya gelirken hazal ışıktan dolayı beni görünce dehşetle bana baktı. Koştuğu için göğsü hızlı havalanıp iniyordu.
"Sen"
"Ben"
"Salak mısın? Ödüm koptu. Az kalsın öbürkü tarafı boyluyordum."
Bu dediğine gülerek "bana küfür ettiğin için cezasını aldın" dedim.
Elini havaya kaldırarak tamam işareti yaptı. "Hadi ben gider bu kadar aksiyon bana fazla, herkese iyi geceler" dedi hazal. merdivenlerden çıktı ve odasının kapıyı açtığı ve kapattığı sesi geldi.
"Abi kızı niye korkutuyorsun yüzü bembeyazdı" dedi selim
"Bu ona ders olsun"
"Şu kıza eziyet etme murat bir kerede huzurlu olsun, mutlu olsun. Bari babana saygın olsun, arkadaşısinın kızı" diyip selimde gitti.
Tek kaldığımda bende odama giderek uyumaya karar verdim. Odama geldiğimde yatıp uyudum.
HAZALIN ANLATIMIYLA
Murat çıktığında selimle göz göze geldik ben söze girmeden o girdi "murata küfür etme kendisine küfür edilince hoşlanmıyor ondan böyle davranıyor " diyip çıktı selim.
Ama ben bir şey söyleyememiştim.
O gidince çok yorgun olduğum için yattım bir süre sonra uyuya kalmıştım.
Uyandığımda saatin epey geç olduğunu fark ettim.bundan sonra hayatta uyuyamazdım.
Dilim damağım kurudu için yataktan kalkarak sessiz sessiz mutfağa gittim. Dolaplardan bardak alarak musluktan su içtim. O kadar su içmiştim ki ikinci bardağa nasıl geçtiğimi hatırlamıyordum.
Masanın olduğu tarafa döndüğümde bir gölge vardı. Muratın düşmanlarından biri olacağını tahmin ettiğimde geri geri yavaş yavaş gittim.
Allah kahretsin ki ışığı açmamıştım niye ışığı açmadım ki. Işığı açsam kim olduğu fark ederdim.
Benzeri geri giderken gölge ayağa kalktı. Çığlık atarak oturma odasına kaçtım arkama baktığımda o da benimle beraber koşuyordu. Ben daha çok çığlık atarak koltukların arasında koştum.
Çığlığımı kimse duymuyor mu? Yoksa selim ve murat bir yere mi gitti beni burda tek mi bıraktı? Ağlama raddesine gelmiştim ki.
Birisi ışığı açtı. Işığı açtığı için gözüm ışığa yeni gördüğü için biraz bekledim ışığa alışması için.
Işığa alıştığında kimin açtığına baktım. Bu kişi selimdi. Murat nerdeydi. Beni kovalayan kişiye baktığımda bunun murat olduğunu baktım. Dehşetle ona bakarak
"Sen"
"Ben"
"Salak mısın? Ödümü kopardın. Az kalsın öbürkü tarafa gidiyordum" dedim.
Bu dediğini gülerek bana küfür ettiğin için cezanı aldın" dedi Murat.
Ona tamam işareti yaparak uzatmadım. Uzatsam işin içinden çıkamazdım. "Hadi ben gider bu kadar aksiyon bana yeter, herkese iyi geceler" diyip oradan ayrıldım.
Odama çıktığımda hiç uykum yoktu. Acaba ne yapsaydım ben bunu düşünürken kapım açıldı.
Kapıya dönünce karşımda murat vardı. Yapmadığımı görünce kaşlarını çattı. "Niye buradasın?" Dedim. Ne işi vardı ki odamda. Hem burası dingonun ahırımı kapıyı çalmadan giriyordu.
"Sen uyumadın mı?" Dedi murat. Bir de soruyor mu bu? İster uyurum ister uyumam ondan sananeydi. Hem ben onun kuklasımıyım yat deyince yat kalk diyince kalkıcakmiydim?
Artık buna dur demenin sırası geldide geçtide. Murat benim ne yapacağımı ne yapmayacagımı karar veremezdi. Buna hakkı yoktu. Özgür yaşamak istiyordum. Başkasının beni tutsak tutmasını değil.
Şuan bir tutsak gibi yaşıyordum. Ben bir oraya gidiyordum bir buraya, kendimi artık yonetemiyordum. Sanki bedenimde sıkı bir iple beni yönetiyorlardı.
Ve ben buna sesiz kalmak istemiyordum. Artık bundan sonra kendime bir söz verdim.
bir daha kimsenin kuklası olmayacaktım.
"Sana hesap mı vericem?" dedim. Hadi bakalım hodri meydan. Kim yeniliyormuş kim kazanıyormuş. Bunu görmek için zamanı bekleyecektim.
"Vereceksin"
"Vermezsem nolur"
"Ağır olur cezan"
Omuz silkerek banane yaptım. Bunu gören murat sinirlenerek yanıma gelip beni havalandirarak omzuna attı.
"Bırak beni"
"Sen benim hizmetçimsin unuttun mu? Şimdi odama gidip benim işlerimi hallediceksin"
"Ben senin hizmetcin değilim."
"Hizmetçimsin, şimdi kapa çeneni ve uslu dur"
Bunları duyunca gözlerim dolmaya başlamıştı. Aklıma yengemin bana dediği laflar gelmişti.
annemin, babamın, ablamın ve kardeşimin cenazesindeydik. Ben ağlayıp ağlayıp duruyordum herkes bana bakarak yüzünü buruşturup üsten üsten bakıyordu.
halbuki ben onlara ne yapmıştım ki...
sırf ben ölmedim diye ailemin katilleri ben ilan edilmiştim. Sanki onlara ben çarban arabaya ben çarp dedim. Hepsinden nefret ediyordum. Kendilerini birsey sanan ukala bir varlık olan akrabalar yüzünden kendimi öldürüyordum.
evet yanlış duymadınız. İlk intiharım 13 yaşındaydım.
O gün herkes küçük çocuklar, benim yaşıtlarım, akrabalarım ve komşular hep bir ağızdan bana katıl diye geziyordu.
Bende küçük aklım ile ben katılsam niye yaşıyorum diye kendimi ikinci kattan aşağıya atmıştım. Zemin toprak olduğu için sadece ayağım ve kolum kırılmıştı.
Akrabalarım beni deli hastanesine bile yatırmayı planlıyordum. Ama bir adam gelerek ne yaptı ettiyse akrabalarımın vazgeçmesinini sagladı.
onu gorsem tanırdım. Onu zihnimde kurtarıcım olarak kodladigım icin hiç unutmuyordum.
Bu intihardan sonra halam bana yapmadığı eziyet kalmamıştı. Artık onun hizmetçisi olmuştum küçük olmama rağmen bütün ev işlerini bana yaptırdı.
Hergün birseyle meşgul oluyordum. Tam işim bitti diyorum koltuğa oturacakken halam gelip başka iş veriyordu.
Sadece geceleri rahat edebiliyordum. Tabi o da denilebilirse. Benim yatağım hep ahırda samanların üstünde olmuştu..o zaman halamlar köydeydi. Şehire gidince halının üstüne yatardım bir yastık bile vermezdi.
Birgun sesimi çıkarmak istedim "yeter artık" demek istedim. "bıktım sizden" "kurtulmak istiyorum" demek istedim. Ama sonu ne olacagını bilemediğim için bunları diyemedim.
Hep içimde kalmıştı. Temizlik yaparken ayağım su dolu kovaya çarpıp halıyı ıslanmıştı. Bunu gören halam bana saldırmaya başlamıştı. Bir yandan saldırıp bir yandanda saçımı tutup bana vuruyordu.
"sen ne kadar beceriksiz ahlaksız bir insansın, senin sesini duymak istemiyorum artık o uğursuz çeneni kapat ve uslu dur"
bunu dedikten sonra odasına gidip telefonla konuştu. Ben öylece kaldım. saçlarımın dipleri ağrıyordu. vurdukları yer morarmaya başlamıştı. Buğday tenli olduğum için çok çabuk göze çarpıyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutmuştur kendimi.
O günleri hatırlayınca gözlerim dolmaya başlamıştı. Kendimi tutarak onun yanında ağlamak istemedim.
Beni kucağında taşırken hiç zorlanmıyordu. Eskiden olsa asla beni taşıyamazdı. Eskiden balık etliydim. Ayva gibi göbeğim vardı.
Ne yapıp etsem o gitmiyordu. Bir kıyafet beğendiğim de göbeğim çıktığı için almıyordum hep bol tişört ve Swift alırdım. Dar bir giysi almazdım hayatta.
Bazen özel günlerde güzel elbise alıp eğer göbeğim çıkarsa korse takardım. Aslında ben rahatsız olmazdım. Kendimi seviyordum ne olursa olsun hep severim.
Ama yakınımdaki akrabalar ve aile baskısı yüzünden kendimi sevmemeye başladım. Ne kadar çirkin olduğumu düşündüm.
Bol giymek bana göre değildi. Ama onlari giymek zorundaydım. Sırf göbeğim gözükmesin diye. Annem her göbeğimi gördüğünde "onu erit kıyafetler düzgün olmuyor" derdi.
Bu yüzden kendimi gelerek zayıflamaya karar verdim karar verdim. Bütün önerilerin hepsini denedim 5 gün aç kaldım az kalsın öbürkü tarafı boyluyordum.
Bir hafta su içtim sadece, bir hafta zencefilli sarımsak robotun geçirerek onu içtim, bir ara maydanozu su yapıp içmiştim hepsinin tadı iğrenç ama kilo vermemi sağladı. Şimdi fit bir şekilde yememe dikkat ederek devam ediyordum.
Beni odasına getirip koltuğa oturttu. Ben ne yapacağını beklerken murat yatağın başlığını yaslanarak ayağını uzattı. Yatağa ayakkabısına girmişti. Bari yattığın yerde çıkar onu yani. Ben kendi kendime söylenirken.
"Ayakkabımı çıkar "
"Ben mi?"
"Yok. Cin gelip o çıkartcak" dedi alay ederek. Benle damga geçiyordu. Ayrıca ben onun pis kokuşmuş ayaklarını ellemezdim. Kim ne yapıyorsa yapsın, banane.
Koltuktan kalkarak kapıya doğru yürüdüm. Murat ellerini belime sararak beni tuttu. "Nereye böyle ben sana ne dediysem onu yapacaksın" dedi Murat sert bir şekilde.
"Odaya gidicem" dedim bıkkın bir şekilde. Artık bundan yorulmustum.beni bir oraya bir buraya sürükleyip duruyordu.
"Sen beni duymadın herhalde benim hizmetçim olacaksın. Aslında soykebir karar aldım." Yüzüme bakarak sırıttı. "Benin odamda kalacaksın. Yarın bütün eşyaların buraya taşınacak " dedi.
Ben ona şok içinde bakarken. "Ben seninle kalmam" dedim bir mafyayla aynı odada kalmak. Çok sıkıntılı, ben uyurken beni boğup öldürebilir yada silahı alnıma dayar hiç düşünmeden tetiği çeker.
Ben bunları düşünürken ne düşündüğümü anlamış olmalı ki "merak etme öldürmem ben seni" dedi Murat. Oh ya içim rahatladı sanki. Bunu soylemesende olurdu.
Ben sıkıntıdan tırnağımı yerken elimi tuttu. "Bu alışkanlıkları bitirmenin lazım, artık çocuk değilsin" dedi Murat. Elimi ondan çekerek ayrıldım.
Kendisiyle aramda bir buçuk metre mesafe koymam lazımdı. Bu şart yani. Yoksa böyle olmaz her an tetikte oluyordum...
Yapacak bkrsey yoktu. Kalktigim koltuktan bir daha oturarak dizlerimi kendimi çekerek uyumaya çalıştım. Murat başımda bekleyeme başladı.
Uyuma taklidi yaparak ne yapacağını bekledim. Bir kaç dakikadan sonra ışıklar kapandı. Herhalde uyumuştu. Gözlerimi açtığımda murat yüzüme eğilmiş bana bakıyordu.
Benim uyumadığımı anlamıştı. Ve beni oyununa getirmişti. Işıkları açarak "hazL hanım ne zaman ayakkabılarımı çıkaracaksınız" dedi Murat. Halâ çıkarmamişmıydı.
Ayağına baktığımda ayakkabısı duruyordu. Allahım sana geliyorum, bu inat ne ya. "Çıkarmayacağım murat bey" dedim. Bey kısmını bastırarak söylemiştim.
Omuz silkerek "sen benim hizmetçimsin bunu yapman lazım' dedi. Sınırlı bir şekilde ona baktım. Ayağa kalktım. Ona doğru yürüdügümde şaşırarak bana baktı bunu beklemiyor olmalı.
Tam ayakkabısına eğilirken hızlıca arkasında banyo kapısı açarak içeri girdim. Kapıyı kapattıktan sonra kilidini çevirerek kitledim. Derin nefes alarak kapının arkasına oturdum.
Murat kapıyı yumruklayarak çıkmamı söylüyordu. Umrumda bile değildi. Beni rahat bırakması gerektiğini bilmeliydi.
Murat yumrukları kestiginde "kapıyı kırmamak eğer kapının arkasındaysan 20 saniyen var ondan sonra kapıyı kırarım.
Şimdi boku yedim. Hızlıca yerden kalktım ne yapmalıyım ondan kurtulmam lazımdı. Eğer buraya gelirse ben biterdim. Boyaya baktığımda dolaplar vardı. Dolapları açtığımda işe yatıracak birseyler aramaya başladım. Muratta saymaya başlamıştı. En son dört beş diye gidiyordu.
Çekmecelerin birinde temlik malzemeleri vardı. Hızlıca karıştırarak domestosu döktüm ardından fairy alıp bolca döktüm o sırada murat son 10 saniye diyordu.
İyice panik yaparak bütün temizlik malzemeleri karıştırdım. Dolapları karıştırdım, başka birşey bulmak için ama hiç birsey yoktu.
Kendimi korumak için ne yapmalıyım.
Aklıma dahiyane fikir geldi. Duşakabinin içine girdim, oradan duş başlığına alarak soğuk tarafını getirdim. Murat gelince açacaktım.
Dusakabinin içinden çıkarak en uzak yere gittim. Şampuanı alarak bana yaklaşırsan kafasını atacaktım. O da işe yaramazsa ayvayı yedik.
Murat saymasını bitirmeli ki sustu. Bir anda kapı yerinden oynayarak açıldı. İlk önce banyoya baktı. Sonra bana baktı. Elindekilerin görünce alayla sırıttı.
"Bunlarla mı koruyacaksın benden?" dedi murat. Başımı safça aşağı yukarı salladım. Bu halimi görünce kahkaha attı. "İnanmıyorum sana" dedi Murat. Bir yandan da yanıma geliyordu. Domestoslu yerden biraz zorlandı ama kendini kaymadan geçti.
Bundan geçince bende ikinci planımı devreye soktum. Suyu açarak Murata dogrulttum. Murat ıslanıyordu, onun hiç umrunda değildi. Bana doğru geliyordu.
Üçüncü planımı devreye sokacaksın artık bunu da geçerse boku yedik. Elimdeki şampuanı atacaktım ki "aklından bile geçirme" dedi Murat.
Tabi hazal bunu dinler mi? Hayır dinlemez. Şampuanı kafasını attı. Bundan kılmayı kurtulan Murat kaşlarını çatarak bana baktı. Hala su tutuyordum heryeri sırılsıklamdı.
Bana yaklaşmaya başlamıştı...
Haydi hayırlı uğurlu olsun öbürkü tarafı boylayacagım.
Murat yanıma geldiğinde suyu yüzüne tuttum. Kafasını biraz geriye çektiğinde sevinmiştim. Ama ne yapıp edip kolunu tutarak suyu bana çevirdi.
Çığlık atarak kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Elimden duş başlığını alarak bana daha çok yaklaştı. Ben ondan kaçarken Murat Çevik Bir hareketle belimden tutarak kendine çekti.
Göğsüne belim yaslıyken o başımın üstünden suyu tutuyordu. "Bırak " dedim. Her yerim sırılsıklam olmuştu. Burak dememe rağmen beni bırakmamıştı. Daha çok kendine çekti beni.
Biraz durduktan sonra dusakabine elini uzatıp suyu kapattı. Nerden aldığını bilmediğim havluyuda eline alarak kendi saçını kuruladı.
Hemen ondan uzaklaşarak banyonun kapısına doğru yürüdüm. Murat çıkmama izin vermeyerek benden önce davranıp banyo kapısını kilitledi.
Ben put gibi kalmışken o bana sırıtarak bakıyordu. "Nereye gitmeyi düşünüyorsun " dedi murat.
"Murat üstüme ıslak kuru giysi giymek için odamam gidicem" dedim ona açıklayarak. Dediğim şeyden memnun kalmadığı icn yüzünü buruşturdu.
"Bu odadan çıkamazsın şimdi ben çıkıyorum, sende duş al çıkınca sana birseyler ayarlarım." Dedi. Ben ona şok içinde bakarken o arkasına dönüp kapıyı açarak çıktı.
Ben öylece kalakaldım. Hiç rahat hissetmiyorum. Odada bir erkek vardı ve ben duş alacaktım. Hayatta olmaz. Ondan elime bornozu alarak giydim.
Ondan sonra tek tek üstümü çıkardım. Biraz vakit geçirdikten sonra kapıyı kısık bir şekilde açarak odaya göz attım. Murat koltukta oturmuş sigara içiyordu.
Yatakta da kıyafetler vardı. Onun önüne çıkışta o kıyafetleri alamazdı. O yüzden "murat" Diye seslendim. Murat kafasını kaldırarak bana baktı. Önce beni süzdü. Ondan sonra kaşlarını çattı.
"Niye duş almadın" dedi. Ben ona şaşırmış gibi bakarken o kaşlarını çatıyordu. Hemen yüz ifademi düzelterek ciddi hale büründüm.
"Öncelikle sen oradayken güvende hissetmiyorum rahatsız oluyorum. Ondan duş alamadım bir sorun mu var?" Dedim tek kaşımı kaldırarak murata baktım.
Ayağa kalkınca o kadar ürkütücü görünüyordu ki ondan korkmamı destekliyordu. Yatağa yaklaşıldı kıyafetleri aldı. Bana uzatarak "Hadi al giy duş almıyacaksan" dedi. O doğru koltuğa giderken ben kapıyı kapatıp üstümü giyindim.
Dolapları karıştırdıktan sonra kurutma makinesini buldum. Saçımı kurukladıktan sonra, saçımı bir güzel taradım.
Aslında saç bakım yapmam lazımdı ama onun için hiçbirsey yoktu o yüzden saçımı hafif örerek banyodan çıktım.
Banyodan çıktığımda muratın beni beklediğini fark ettim.onu umursamadım. Aşırı derecede uykum vardı. Ama ben nerde yapacağımı bilmiyordum. O yüzden yataktan yastık ve battaniye alarak çift kişilik koltuğa yerleştirerek yattım.
Bunu gören murat bana uzaylıymış gibi baktı. Cık cıklayarak benim yanıma geldi.
"Ben uyumadan niye uyuyorsun hizmetçim" dedi sinir bozucu sesiyle. Onu umursamadım yoksa umursarsam daha çok üstüme gelecek ve beni deli edecektim. Bunun için hiç kendimi yoramazdım.
Gözlerime kapatarak koltuktan yan dönerek muratı görmemeye çalıştım. Battaniyeyle kafama kadar çektim.
Ben uyumaya çalışırken muratın ne yapacağını merakla bekledim.
Murat koltuktan kalktı ses çıkarmadan. Mini buzdolabının içki alarak geri koltuğa oturdu. Niye uyumuyordu. Eğer uyusaydım kolaylıkla gidebilirim. Bunu tahmin etmiş olmalı ki uyumuyordu.
Keyfi bilirdi. O uykusuz kalacaktı, ben değil. İyice yerime yerleşerek derin bir uykuya kollarımı açtım. Ama murat olacak öküz beni uyandırmaya çalıştı.
"Hazal uyan" dedi Murat. Bu niye beni uyandırıyor ki ne işi var benimle. Onu umursamayacak gözümü açmadım. Kendimi uyumak içn zorladım.
Ama o ne yaptı kafamın dibinde hazal hazal diye söyleniyordu. Artık buna katlanamıyorum. Onun yüzüne donerekten "ne var?" Diye çemkirdim. Murat yüzünü buruşturarak. Egildigi yerden kalktı.
Ben ona bön bön bakarken o rahatça koltuğa yayılaraktan oturdu. "Benimle ilgilenmeden nasıl uyursun hizmetçim" dedi Murat. Bende kinayale ona baktım "pardon" dedim.
Ben ve hizmetçi asla uyumuyoruz ben alışveriş yapan, makyaj malzemelerine yatırım yapan bir kişiyim. Ben kim, hizmetçi kim.
Hem ben murat kadar olmasada zengindim. Benimde bir duruşum var bir unvanım var.
iç ses; senin bir unvanın yok saçmalamayı keser misin artık?
Tamam doğru söylüyorsun ama bozma beni. Unvanım varmış gibi davran.
Herhalde kafayı yedim hem içimden konuşuyordum hemde iç sesim bana cevap veriyordu. Demek artık delirmiş bulunmaktayım. Tabi muratla kalınca insan delirir.
Hepsi muratın yüzünden. Beni böyle bir kadın oldum, delirdim ben ya.
Kendimle konuşmayı kesip murata cevap verdim. "Ben senin hizmetçij değilim bunu anla, eğer duymuyorsa doktora git artık " dedim büyük bir öz güvenle. Başımı dik durarak bunu yapmayacagimi görevinin içine baktım.
Bunu anlamış olmalı ki başını iki yana salladı. Onun inadı ile benim inadım haydi bakalım. Hangimiz önce pes edecekti.
"Bunu yapmayacaksan sana bir ceza vericem" dedi Murat. Onu dikkatle dinledim. Acaba benden ne isteyecekti. En kötü ihtimal 1 hafta onu odasında kalmak, diye düşünüyordum.
Kalp krizi bana geçircek olan cümleyi söyledi. "Yatağında yatacaksın" dedi. Ben ona şaşkınlıkla bakarken. Beynim uçup gitmişti.
"Nee!" Dedim. İnanmıyorum artık, ciddi olup olmadığına baktığımda bana ciddi bir yüz ifadesiyle bakıyordu.
Ölürümde onunla yatmam. Kapus gibi, eğer kabusla lütfen şimdi uyanmalıydım. Daha fazlasını kaldıramam.
"Duydun" dedi Murat. Sınırım bozulduğu için kahkaha attım öyle bir güldüm ki gözümden yaş geldi. Karnım ağrıdığında karnıma tutarak hafif eğildim. Murat bana tuhaf tuhaf bakarken kahkahımı bir anda kestim.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?" Dedim. Başını sallayarak beni onayladı. Bunu görünce tepem tasıma attı. Ve nerden aldığımı bilmediğim vazoyu ona attı..
Kılpayı kurtulan Murat kaşlarını çattı. Benimle böyle nasıl konuşurdu. Beni yatağa atmak ha. Ben ona gösterecektim.
Murat atmış olduğum parçalara ayrılmış vazoya baktı birden bana bakınca irkilerek geri çekildim. Yavas adımlarla bana gelince ondan kaçmadım. Ne yaparsa yapsın.
Benim kolumdan tutup kırılan vazonun yanına attı. Ben şok içinde yere bakarken o umursamayıp bu sefer yatağın üstüne oturdu.
"Ya yerdeki vazoyu elinle toplayıp tertemiz edersin yada ben olacakları tahmin bile etmek istemiyorum" dedi.
Pislik, iğrenç adam...
Onu dinlemeyerek ayağa kalkacakken "otur uturdugun yerde ve orayı temizle" dedi Murat. Bir ona bir parçalanmış vazoyu baktım gözlerim dolmuştu. Murata birsey demedi istiyorum. Ama boğazımda keskin tellerle örülmüş. Sanki konuşsam bana batıcaktı.
Eğer konuşsam ağlayabilirim sesi. Titrerdi bunun sonucunda muratın karşısında aciz bir kadın gibi gözükürdüm.
Ondan konuşmayacak camları toplamaya başladım. Küçük taneleri ellerime batmıştı. Acı hissetmesemde camların derine battığını hissedebiliyorum.
Camları tek tek topladıkları sonra koyduğum poşeti alarak banyodaki çöp kutusuna attım. Odayı geri dönünce ellerim kanla kapanmıştı.
Kan görünce kendimi kötü hissederdim. O yüzden ona bakamayarak kanı unutmaya çalıştım. Murat daha elimi görmemişti elimi saklamıştım. Kim bilir görünce sinirlenir benim ne kadar beceriksiz olduğumu düşünürdü.
Ben odayı girince murat bana baktı. Yüz ifademi bakınca birsey olduğunu farketti. Beni süzerken rahatsız, olduğum için kıpırdadım. Beni iyice süzünce gözü arkamdaki ele baktı.
"Elini göster" dedi. Onu dinlemerek öylece yerimde kaldım ne koltuğa gidip yattım yada yüzüne baktım. Başımı eğerek gözlerimin dolmasını engellemeyeçalıstım. Biraz sonra ağlayabilirim çünkü elim ağrımaya başlamıştı.
Çok kötü ağrıdığı için bir anda hıçkırarak ağlamaya başladım. Şaşkınca bana bakan murat yataktan hızlıca kalkıp bana geldi.
Arkamdaki bileğimi Nazik bir şekilde tutarak arkama çevirdi. Ellerimi halini gören murat kaşlarını çatarak bana baktı, bileğimi bırakmadan önüme getirdi.
Gözyaşlarım birer birer akıyordu. Onları silmek istiyordum ama yanaklarım kana bulanır diye onlarda silemiyordum.
Murat elime baktığında hiç iyi olmadığını yüzünden anlaşıyordu. Bana baktığında gözyaşlarımı fark etti. Eliyle yanaklarımı silerek beni banyoya götürdü.
Arkasından ilerleyerek banyoya girdik. Ben ne yapacağını beklerken murat musluğu açarak elime tuttu. Tuttuğu anda yanma hissi geldi.
Elimi murattan çekmek için çok uğraştım ama o bana mısın demedi. Ellerimi sudan çekince kanlı olan ellerim temizlenmişti. Ama halâ derin olan cam kesikleri kanamaya devam ediyordu.
Murat banyonun dolabın kapağını açarak ilk yardım çantasını eline aldı. İçinden tentürdiyot, pamuk ve sargı bezi alarak yanıma geldi.
Burada yapmayacağını eliyle kapıyı göstererek anladım. Ben kapıdan çıkarken o da eşyaları alarak arkamdan geliyordu.
Odaya geldiğimizde koltuklara oturduk ben iki kişilik koltuğa oturdum o da yanıma oturdu. Malzemeleride masaya koydu. Önce Murat bileğimi tutarak kendine çekti. Eline tentürdiyot alarak pamuğa döktü.
Pamuğu elime tam uzatacakken bana baktı. "Biraz acıyabilir" dedi Murat. Acıyacağını bildiğim için kendimi hazırladım. Murat Önce avucuma bastırırken yanma hissi ortaya çıktı.
Yandığı için üfleyecektim ki murat benden önce davranarak avucunu üflemeye başladı. Ben şaşkınlıkla bakarken Murat yüz ifademi görmüyordu.
Avucumun içi bittikten sonra sıra parmaklarıma geldi. Onları da tek tek yaparak acımaması için üfledi. Ve son olarak elimi sargı beziyle sardı. Diğer elimide aynı şekilde yaparak üzerini sardı.
Murat bana baktığında eliyle yanaklarımı silerek okşamak başladı. Ben ne ara ağlamıştım. Murat yanağımı silmese ağladığımı anlamayacaktım.
Murat bir daha bileğimi tuttuğunda nereye gideceğimiz bilmeyerek ayağa kalktım. Murata "Nereye " dediğimde bana "gidince görürsün" dedi.
En gıcık olduğum laflardan birisiydi. Nereye gidiyorsak söyleyin, bizde bilelim. Hani sanki sürpriz yapacaksınız.
iç ses; belki yapacak nerden biliyorsun.
Sen sus sen zaten çok şey biliyorsun. Ben iç sesimle hemde kendimle konuşurken delirdiğimi zannettim. Tabi Murat gibi birisiyle yaşayınca insan delirebilir.
Odadan çıktığımızda merdivenlerden aşağıya indik, oradanda mutfağa ilerledik. Ben mutfaktan ne yapacağımızı düşünürken. Murat bir duvar kenarını giderek elini uzattı.
Murat bakarken "bu mal mı?" Diye içimden geçirdim. Murat elini uzattığı an duvar kapı gibi açılarak bizi gizli bir geçit sundu. Murat bileğimi çekiştirerek yürümemi sağladı.
İçeriye girmeden önce merdivenlerden aşagıya indik. İceriye girdiğimizde ben şaşkınlıkla etrafa bakarken murat hergün geldiği gibi bir yere bakmadan yürüyordu.
Onun arkasında kaldığım için koşarak ilerliyordum. Muratı büyük bacakları olduğu için onun bir adımı benim berdeyse dört adım ediyordu. Murata seslenerek.
"Murat biraz yavaş yürü " dedim. Murat başının arkasına bakarak adımlarını küçülttü. Şimdi etrafa bakabilirim.
Aslında etrafta çok bir şey yoktu. Loş sarı bir ışık ve aşağı duvarlarda kurumuş kırmızı renkler vardı. Aşağıdaki kırmızı boyaları anlamamıştım çünkü bütün duvarlar beyaz boyayla kaplıydı niye oralara kırmızı olsun ki.
Aman banane diyerek çok düşünmemeye başladım. Yoksa aklıma kötü kötü şeyler geliyordu. Önüme bakacakken birden sert bir şeye çarptım. Bunun duvar olacağını düşünerek kafamı kaldırdım ki.
Karşımda murat vardı. Önümüze baktığımda sağ ve sol diye ayrılıyordu. Biz oradan sağa girerek ilerlemeye başladık. Acaba solda ne vardı. Kesin orası da gibi bir yer olmalıydı. Yer altında olduğuna göre.
Murat sağa ilerledikten sonra biraz daha yürüdük. Önümüze yin emir kapı çıktı. Bunu da eliyle açacak zannetmiştim ki bu sefer gözünü okutarak kapı açıldı.
Vay be. Bu zenginlikle bunu yapmışlar keşke bende zengin olsam bende neler neler yapardım. İnşallah zengin olurdum.
Kapıdan içeri girdiğimizde aşağıya doğru merdivenler vardı. Merdivenlerden indiğimde bizi bir kapı daha vardı allahım inşallah bu da faklı birsey değildir.
Her kapıya girmek için farklı yöntemlerle açılıyor acaba bu nasıl açılıyor merakla bekliyorum. Murat elini uzatarak bildiğin kapı kolunu açarak girdik.
Girdiğimizde küçük bir hastane vardı. Dolaplarda çeşit çeşit ilaçlar, makineler ve birçok araç gereç vardı. Odanın tam ortasında sedye vardı. Sedyeden yanında 4 doktor bizi bekliyordu onların yanında kaya, selim ve ayhanda vardı.
Murat beni sedyeye yatırdı. Ben ne yapcaklarını beklerken kaya konuştu "bu nasıl oldu" dedi elimi göstererek. Ona baktığımda "şimdi bu murat beni hizmetçisi olarak odasına götürdü bana birçok iş verdi. Bende sinirlenerek elimle vazoyu murata attım. Murat kılpayı kurtuldu. Vazo kırılınca mecbur ben temizledim, temizlerkende ellerime cam battı" Diye kısaca ne yaşandığımı anlattım.
Onlar saskı bir şekilde murta bakarken murat omuz silkiyordu. Doktorlar birsey yaparken, onları bekliyordum. Bir doktor önüne döndüğünde dehşetle gözümü açtım.
Elinde kocaman bir iğne vardı. Sedyeden kalkınca murat ne olduğunu sordu bende "İğneden korkuyorum" dedim. O bana ciddi misin diye bakarken yüz ifadem ciddi olduğunu kanıtlıyordu.
Bana sabır çektiğinde Beni bir daha sedyeye yatırdı. Ben ona kaşlarımı çatarken doktor bana doğru geliyordu. Muratın boş bir yerini yakaladığım için sedyeden adeta zıplayarak indim.
Hemen merdivenlerden çıkıp kapıdan çıktım. Arkamdan muratın sesi geldi "hazal seni yakalarsam seni benim elimden kimse kurtaramaz" dedi. Ben hızlıca koşarken. Nereye gideceğimi planlıyordum.
Eğer burdan çıkabilirsem, evden kaçaçaktım. Ben hızla çıkışa kapısına ilerlerken muratın bir daha sesi duydum "Selim ve ayhan siz sola gidin, bizde kaya ile çıkışa kapısına gidicez" dedi Murat.
Onları duyduğumda daha da paniğe kapılarak nereye saklanacağımı düşünmeye başladım. Aklıma dahiyane bir fikir geldi. Eğer karanlık bir yerde durursam kimse beni göremezdi. Hemen etrafa bakıp karanlık yer için nereye gideceğime karar verdim.
Çıkış kapısının demir merdivenlerden indiğimde için merdiven boşluğu karanlık okdugu için oraya girdim. Ben oturmuş bacaklarımı kendime çekmiş, kollarımda bacaklarımı sarmış bir şekilde bekliyordum.
Ben bugün o İğneden vurulmayacaktım.
Bir kaç dakika geçmeden muratın ve kayanın ayak sesleri geldi. Bir yandan da konuşuyorlardı. "Niye kaçtı abi" diyordu kaya.
"Hanımefendi İğneden korkuyormuş" dedi Murat. Evet korkuyorum ne var bunda. Birde benle alay ediyor.
Çıkış kapısına geldiklerinde etrafa bakındılar. Onlar nefes sesimi duymasına diye nefesimi bile tutmuştum. Murata baktığımda göz göze geldik. Bir an da irkildim.
Ben ona bakarken kayada muratın olduğu yere baktı. Kaya gülünce benim yerimi buldular, işte boku yedim. "Sen mi çıkmak istersin yoksa ben mi çıkartıyım?" Dedi murat.
Belki bana oyun oynuyorlar , bence beni bulamadılar bei bulmak içn böyle yapıyorlar, diye kendimi kandırmaya başladım ama besbelli beni buldular.
Ben yerimde kıpırdamadan kalınca murat bana uzanarak kucağına aldı. Ben tiz bir çığlık atarken murat yüzünü buruşturdu.
Yanımızda kayada geçince yürüme başladık. Ben ne kadar murata bırak desem o inat olsun diye o kadar beni sımsıkı sarılıyordu.
"Kaya bari sen bana yardım et" dedim. Kaya bana dönerek ellerini havaya kaldırıp "ben karışmıyorum" dedi. Al birini vur ötekini. Ikiside birbirinden inatdı.
Sağa dönerken selim ve ayhan solda bekliyordu. Demek onlarda beni orda aramıştı. Onlarda muratın arkasına geçince,kadro tam olduk.
Şimdi nereye gidiyoruz dersek cehennemin dibine gidiyordum. Sağa dönüp merdivenlerden aşağıya indik . Kapıdanda geçince yine beni ortadaki sedye bekliyordu.
Doktorlara baktığımda bütün hazırlıklar yapılmıştı. Bir doktorun elini arakya saklamıştı. Ben onu sanki anlamıyacaktım. Arkasından belli oluyordu iğne.
Ben daha çok kıpırdandım. Murat kaşlarını çatarak "kıpırdanma düşeceksin " dedi. Allah allah. Sen beni mi düşünüyorsun? Eğer sen beni düşünseydin iğne yaptırmazdın. Başka çareler bulurdun.
Beni sedyeye bıraktığında kalkmamam için ellerimi tuttu. Bacaklarımı selim ve ayhan tuttu. Diğer elimide Kaya tuttu. Ben sedyeyde çırpınırken doktorlar bir an önce iğnenin vurmanın derdindeydi.
Ben o kadar kıpırdıyordum ki doktorlar yanlış birsey yapacaklar diye korkuyorlardı. Eğer bana birsey olursa murat onları öldüreceğini biliyordu. Öküzden canımı yakmamaya çalışıyordu.
Ben bir çığlık attığımda herkes yüzünü buruşturdu. " Yeter artık, istemiyorum" dedim. Murat sert bir şekilde beni kucağına alarak kollarıyla sıktı. Bedenim küçücük kaldı.
O kadar sıkı sarmıştı ki gözlerim doldu. Gözlerinin içine baktığımda bu hallerimden bıkmış gibi gözüküyordu.
Ama bikmiyordu ki her iğne vurulduğunda annem yanımda elini sıkıca bana dolamış korkmamam için masallar anlatıyordu. Beni rahatlatmaya çalışıyordu.
Bunu murata soylerdim ama yapmmamasindan korktum. Bana bağırıp çocuk demesi. Yüreğimde parçalara ayrılıyordu. Kalbim sıkışıyor, nefes alamıyordum. Beni iyi hissettiren sadece ailemin yaşadığı dönemlerdi.
Ailem gittiğinden dünya benim için koca bir boşluk olmuştu. O günleri çok ağır atlatmıştım. Yanımda sadece sevim teyze vardı. Başka kimse yoktu. Benim için iyi gelen kişiler hepsi arkasını dönmüştü.
Doktorlar yanıma geldiğinde gözlerimi sıkıca kapatıp annemin masal anlattığı zamanları düşündüm. Ama sadece koca bir karanlık gördüm. Gözlerimi açtığımda murat yüzüme eğilmiş bana bakıyordu sanki gözlerimden birşey anlamak istiyordu.
"Önce üstünü çıkarması lazım " dedi doktor. Ben şokla bakarken murat hiç düşünmeden üstümdeki cropu aşağıdan tutarak hiç zorlanmadan çıkardı. Onun karşısında siyah sutyenle kaldığımda şimdiden yüzümün kızardiğını biliyordum.
Herkes farklı yöne bakıyordu. Kimse gözünü bana degdirmiyordu. Doktorlar bile sadece isiniyaoacagı yere bakıyordu başka yere bakamıyordu.
İğneyi gördüğümde muratın kucağında küçüldüm. Önce damarlarım gözükmesi için kolumu sıktılar, uzun uğraşlar sonucunda damarı bulup o bölgeye pamuk sürüp iğneyi batırdılar.
Ağzımdan küçük bir inilti kaçarken gözlerimi kapatıp muratın göğüs girintisine başımı koymuştum. Derin derin nefes alırken doktor hızlıca isini bitirip geri çekildi.
Murat beni sedyeye yatırırken onları bukanık görüyordum. Doktorlar üstüme birseyler örttüler. Onlar kapıdan çıkarken muratın son dediğimi şeyi duydum.
"Eğer ona birsey olursa ne olacağını biliyorsunuz demi " diyip çıkıp gitti. Ben yavaş yavaş gözümü kapatırken herşey giderek derin bir karanlığa gömüldüm.
MURAT'IN ANLATIMIYLA
Hazal ameliyata girerken bende diğer işlerimi halletmeye başladım. Onun olduğu zamanlarda işleri çok aksatmıştım. Onları halletmeden önce bir isim daha vardı.
Yer altından ilerlerken sola döndüm. kaya, selim ve ayhan masa başı işlerle uğraşmak için gitmişti. Ben bunları halledersin onlarda onları halletmeye gitti.
Biraz ikerledikten sonra kocaman kapıda,
İŞKENCE ODASI
Yazıyordu. Oraya girdiğimde beni farklı renkler bekledi bunları ben yapmıştım. Her odanın farklı rengi ve amaçları vardı. Toplamda beş oda vardı. Hepside birbirinden beter insanlar vardı.
Benim iki tane işkence odam vardı birisi garajı altı biriside burasıydı. Garajın altı küçüktü sadece orada küçük işlerimi hallediyorum. Burası büyük sorun olanlar oluyordu.
Aslında ben bir mafyaydım ama diğer mafyalardan benim ayrıcalığım vardı.
Ben diğer mafyalar gibi masumları öldürmüyordum. Ben masum kişilere zarar veren insanları öldürürdüm. Kendimi iyi diye tanımlamıyordum. kötüyüm, bunu biliyordum.
Bu yoldan ilerlemek istemezdim. Ama hayat şartları bu yola itti beni. Babam ve annem öldüğünde sadece kardeşimle ben kalmıştık ve arkamızda koca bir mal varlıgıydı.
Bunları yönetmek için babamın ne işler yaptığını öğrendim. Eğer ben bu işi yapmasaydım düşmanlarımız bizim soyumuzu tüketmek için öldüreceklerdi.
Babam ölmeden önce bana bir mektup yazmıştı.
20 ocak 2010
Sevgili oglum,
Bunu eğer okuyorsan ben bu dünyadan çoktan göçmüş olmuşumdur.öncelikle bütün mal varlığım senin ve kardeşinin elinde.Bu mal varlığımı senin yönetmeni istiyorum benim varisim olacaksın.
Yer altı lideri bundan sonra sen olacaksın. Sana öğrettiğim herşeyi unutma asla masumlara dokunma sadece masumlara zarar verenlere haddini bildir. Biz kötü olabiliriz ama onlar gibi değiliz.
tek farkımız bu olsun. Sana ağır bir yük veriyorum bunun için özürdilerim belki hayallerin vardı. Ve bunları gerçekleştiremeyecegin için üzgünüm. Ve sana son kez birşey demek istiyorum, bu sözü asla unutma.
Ne olursa olsun bu hayatta zor durumda kalacaksın. Bunun için seni zorlu koşullar bekliyor . Bunları yenmek için asla pes etme . Burnunun dikine git. Olmuyorsa başka birsey yap ve oldur onu. Eger düştüysen kalkmasınıda bil.
Baban Alp.
Kapıdan girdiğimde ilk önce birinci odaya girdim.
Birinci oda; burada kaçakçılık yapan insanlar vardı. Burada ağzını arar ondan sonra tek kurşunla beynini dağıtırım.
İkinci oda; burada dolandırıcılar yer alıyordu. Bazen hacker olanlar benim şirketimin özel güvenlik yerine girmeye çalıştırdıkları. Bunları bulup niye yaptığını felan sorardım. Birazda onu hırpalayarak öldürürdüm.
Üçüncü oda; burada taciz yapanlar olurdu. Onlara türlü türlü işkencelere yapar. Ondan sonra özel bölgesine vurup onu öldürmedim. Kendisi kendini intihar ederdi.
Dördüncü oda; masumları bıçaklayan onları, öldüresiye döven kişiler yer alıyordu. Onlarda işkence edip onları asarak öldürürdüm.
Ve son olarak beşinci oda; onlar bana ihanet eden, düşmanlarım olanlar orda olurdu. En ağır işkenceler orada yapardım. Önce onlara bir ilaç verip acı çekerek zamanla onları öldürürdü. Sinirlerim bozulursa oraya gider.
Ellerime eldiven giyip işkenceler yapardım. Genelde bana ihanet eden olmazdı. O oda boş olurdu.
Birinci odaya gittiğimde yerde birisi baygın bir şekilde yatıyordu. Gömleğinin üç düğmesini açtım. Gömleğinin kollarını kıvırarak kendimi hazır ettim.
Masada duran kaynar suyu alarak başının aşağısına döktüm. Adam hızlıca kalkarak suyu gelmediği yere geçti. Bana korkuyla baktı. Eller kolları titriyordu.
Kaynar suyu bıraktım. Masada çeşitli işkence aletleri vardı. Onlardan birisini alarak yanına gittim. Ben yanına giderken o bağırarak bana yalvarıyordu. Yanına gidip elini tuttum, tırnaklarını kerpetenle tek tek söktüm.
Söktükten sonra bana herseyi anlattı. Onunla işim bittikten sonra belimdeki silahı çıkarıp kafasına silahı dayadım. "Son istediğin şey ne" dedim. Birşey diyecekken tetiği çektim.
Heryer kan olduğunda onun buradan götürülmesi için ayhanı aradım o gelip aldı ve gitti.
İkinci odaya girdiğimde burada kimse yoktu demekki öldürmüşüm. Üçüncü odaya girdiğimde leş gibi kokuyordu. Bütün odalar leş gibi kokardı. Ama burası fazlaydı rutubetli, duvarları kanla boynmış yerlerde kanlar ve ölü kokusu.
Odaya girdiğimde. Uyanık üstü başı kirli bir adam vardı. Tiksinerek baktım ona. Bana bakarken gevşekçe güldü. Suratına bir tane yapıştırdım. Yumruklarken yüzü gözü kan olmuştu. Bütün sinirimi bu adamdan çıkardım.
Adamı duvardan duvara çarptırdım. Adamın kafasını alarak duvarlara çarptım. Onu öldürmemek için kendime zor durdurdum. Silahımı çıkarıp özel bölgesine sıktım. Acı içinde kıvranırken onun acı çekişlerini zevkle dinledim. Onu da o odaya bırakıp dördüncü odaya gittim.
Oradada birsey olmadığını gördüğümde geri kapattım. Zaten beşinci odada kimse yoktu.
♤♤♤♤
İşkence odasından çıkıp banyo yaptım. Üstümdeki kanlardan alındıktan sonra çalışma odama gittim. Kaya selim ve ayhan oradaydı. Onlar işlerle uğraşırken bende çalışma masam yürüyerek dosyalara baktım.
Hazal uyandığında hep onunla ilgileniyorum.bu işlerle meşgul olamıyorum. Hazal şimdi ameliyat olurken bu işleri bitirmem lazımdı.
Dosyalara girişlerde önce hizmetçiden bir kahve sipariş etmiştim. O gelene kadar hangi dosyalar daha önemli olduğunu ayırarak onlara daha önce bakıcaktım.
Hizmetçi gelip kahvemi verip çıktı. Kahveden bir yudum alarak dosyalara gömüldüm. Bu dosyalara baktığımda. İşler iyiye gidiyordu. Kâr elde ettiğimiz giderek yükseliyordu. Bu da benim şöhretimi artırıyordu.
Diğer dosyalarada baktıktan sonra saate baktım 5 saattir masa başından kalkmadan çalışıyordum. Önüme baktığımda.
Hepsi koltuklara oturmuş dosyalara bakıyordu. Bir süre sonra onlarda dosyaları bırakıp bana baktılar. "Abi biz bu dosyaları bitirdik. Hiç bir sorun yok.
Başımı onayladım. Cebimden bir titreme sesi geldi. Hemen telefonuma baktığımda doktorlardan biri arıyordu. Açtığımda hazalın çıktığını , hiç bir sorun olmadığını söylediğinde kapatıp odadan çıktım.
kaya, ayhan ve selim arkamdan geliyorlardı. Mutfaktan yer altına girdiğimizde onun nasıl olduğunu merak ediyordum.
Tek tek kapılardan geçip hastane odasına geldik. Sedyede gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu,. Yüzü solmuştu, elleri sarılmış iki yanına konulmuştu. Üstünde hâlâ örtü vardı.
Onu çok sarsmayarak aldım üstünde örtü sıkıca örttüm. Biz yer altından çıkarken Hazal bir şeyler mırıkdanıyordu. Çok fazla anlayamıyorum.
Odama getirdim. Üstünü ince pike örttüm. Doktor biraz sonra uyanır demişti. Ben onu beklerken selim ve ayhan odamdan çıkmıştı. Kaya ise koltuğa geçip telefonuna bakıyordu.
Hazal iniltili bir şekilde gözünü araladı. Ben ona bakarken, Hazal gözlerini alıştırıyordu. Gözünü açtığında bana kaşlarına çatarak bakıyordu.
Tam kalkacakken "kalkma dinlenmen lazım" dedim. Hazal sözümü dinlemezdim ama bu sefer dinleyip geri yattı. Bunu yaptığını şaşırdım ama yüzümü düz halde tuttum.
Geri yatarken derin bir nefes aldı. Birsey anlatmak istiyordu ama anlatıyım mı? Anlatmayım mi? Diye düşünüyordu. O birsey demeden "ne anlatacaksın" dedim.
Sıkıntılı bir şekilde oflayarak bana baktı. "Sana güvenemiyorum, ama şuan içimde çığlıklar var ki birine anlatmam gerekiyor. Sana tam güvenemiyorum. Anlatırsam bana acırsın diye korkuyorum" dedi hazal.
Acaba neler yaşadı da bu kadar acı çekiyordu. Hazal kayaya baktığında onun çıkmasını istedi demek bana güvenip anlatıcaktı.
Ben onu merakla beklerken o sadece bir cümle kurdu ve beni bitiren cümle oldu.
biliyor musun? ben küçükken akrabalarım bana zorla uyuşturucu içirdi. Niye biliyor musun ?Benim ölmem için..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |