

FOTOĞRAFTAKİ KİŞİ MURATTIR. İYİ OKUMALAR YENİ BÖLÜME HOŞGELDİNİZ
♡
♡
♡
♡
MURAT'IN ANLATIMIYLA
Hazal uyuduktan sonra odasından çıkmıştım. Bügün görmemesi gereken şeyleri gördüğü için onunla ciddi ciddi konuşmam lazımdı.
Ne yaparsam yanımda kalırdı ki?
Onun için kim önemliydi ki?
Bunlarla daha sonra düşünürüm şimdi hazalı depodan çıkarıp eve doğru götürdüm. Arkadaşı, hazalı böyle görmesin diye kendi odama getirdim.
Yatağa yatırdım, leş gibi kokuyordum banyo yapmam lazımdı. O uyunana kafar ben banyo yapardım hızlıca banyoya girdim. Saçlarımı şampuanlayıp, yıkadıktan sonra vücudumu da temizledikten sonra havluyla belime sardım ve çıktım. Giyinme odasına girdim, üstümü hızlıca giydim. Hazal'a baktığımda uyuyordu hâlâ.
uyanmasını bekledim. Tekli koltuğu oturdum ve şömineyi yaktım. Bir süre sonra bekledikten sonra uyanmaya başlıyordu. Koltuktan kalkıp yanına dikildim.
HAZAL'IN ANLATIMIYLA
Gözlerimi açtığımda yanımda dikilmiş murat vardı. Hızlıca yataktan kalktım. Ben burada asla yaşamazdım, böyle bir pislik adam bana yardım etmesede olurdu. Gözlerimi kapattığımda muratı ve o adamı görüyordum. Hızlıca gözümü açtım. lavaboya giderek kusmaya başladım arkamdan birisi saçlarıma gelmesin diye yüzümden çekiyordu. Kustukça ağlıyordum, kusmam bittiğinde ağzımı çalkaladım.
Aslında biraz olsun rahatlamıştım, bana iyi gelmişti. Tam banyodan çıkacakken Murat kolumu tuttu. Elini kolumdan çekmeye çalıştım ama olmadı. "Ne istiyorsun benden" dedim. En fazla beni öldürür ne olabilirki "arkadaşına bu gördüklerini anlatmıycaksın yok-" cümlesini tamamlamadan söze atladım "ne yapabilirsin ki" dedim. Sözüni kesmemden sinirlenmiş olmalı ki beni duvara sıkıştırdı.
Canım yanmıştı, belimdeki kemiklerin sızladıgını hissettim. "Bir daha benim sözümü kesersen seni cezalandırırım. Cezanı biliyorsun de mi?" Dedi gülerek. Pislik adam. Ne yapabilirdim ki onun gücü benim gücünden 100 katı fazla mecbur kabul edecektim en azından bu saçmalıklar bitene kadar.
Kafamı olumlu anlamda salladım "güzel şimdi bir balo düzenlemişler. Sana elbise yollıycam onu giy, hazırlan, aşağıya in" diyip bana emir verdi. Yapmak istemesemde yapmak zorundaydım.
Murat gidecekken Aklıma soru gelince kolundan tuttum bana döndüğünde noldu diye kafa oynattı "ela nolucak o da mı bizimle gelicek?" Diye sordum. O da bunu düşünmemiş olmalı ki biraz düşündü "evet o da gelsin" dedi. Başımı sallayarak önce Elanın odasına girdim.
Ela uyuyordu, onu uyandırmak için yastığı alıp bacağına vurdum. Vurduğum an hızlıca kalkıp "noldu " dedi.urduğumherhalde aklı halâ o çatışma da. Elanın yanına gelerek "Sana birşey diycem" dedim heyecanlanarak. O da bana dönmüş dememi bekliyordu "noldu çatlatma insanı " dedi. "Bugün baloya gidicez çabuk hazırlan" diyip odama kaçtım. Çünkü bunu dedikten sonra bir sürü soru soracaktı.
Duşa girdim ve kendimi temizleyerek hızlıca çıktım. Yatağının üstüne baktığımda siyah dekoltesi olan mini bir elbise vardı. Öncelikle iç çamaşırımı giydim, elbiseyi de üzerime giyindim. Aynadan kendime baktığımda çok güzel olmuştu. Siyah Yves saint laurent stiletto topuklu ayakkabısı giydim.
Makyaj masasına oturduğumda ağır bir makyaj yapmayacaktım, o yüzden bir tek gözlerimin yeşil rengi ortaya çıksın diye uğraştım ve tamda istediğim gibi olmuştu. Sadece son dokunuş kalmıştı. Kırmızı ruj. Ruju sürdüm. İşte hazırım. Son kez aynaya baktığımda odadan çıktım.
Ela benden önce hazırlamış olmalı ki beni bekliyordu. Ela üstüne beyaz uzun dekoltesi kalp şeklinde olan ve derin yırtmaçlı bir elbise giymişti. Altına ise beyaz topuklu giymişti. (O da markalı ama ben bilmiyorum adını tabanı kırmızı renkli ) makyajı sadeydi.
Murat, selim ve ayhanda benden önce inmişlerdi. Onlarda siyah sık bir takım elbise giymişti sadece tek fark selimle ayhan siyah gömlek giymesi. Murat ise beyaz gömlek ve siyah kravat takması ama hepside yakışıklı olmuştu.
"Ooo bu ne güzellik" dedi selim. Selime gülümseyerek onu taklidini yaparak "Ooo bu ne yakışıklık" dedim. Tebessüm ederek bana baktı. Bende ona tebessüm ettim. Burdan en iyi alıstığım kişilerden biriydi.
Bu tatlı sohbetimizi murat bozdu "Hadi çıkalım yoksa geç kalıcaz" dedi. Biz kapıdan çıkınca korumalar hızlıca arabaların kapısını açtı. Ne gerek vardı ki sanki elimiz kolumuz yok dedim içimden. Dikkatimide çekmedi de değil neden bu kadar araba vardı ki? İşleri güçleri yok gösteriş yapıyorlar.
Arabaya bindiğimde selim, ayhan ve Ela başka arabaya bindiler. Niye aynı arabaya binmedik ki ben bu adamla nasıl yalnız kalabilirim. Kendimi sakinleştirmek için derin derin nefes aldım. Hiç birşey olmuycak güvenli bir şekilde eve gelicen diye diye kendimi teselli ettim.
Çok derin derin nefes almış olmalıyım ki murat "iyi misin?" Diye sordu. Ona dönerek "evet iyiyim" dedim. arada sırada bana dönüp bakıyordu. Herhalde kendi kapında beni kontrol ediyordu.
Bir süre sonra mekana geldik. Arabadan indiğimde murat kolumu uzatmıştı. Anlamayan gözlerle ona baktım. Oflayar yanıma gelip elimi sıkıca tuttu. Çekmeye çalışsamda "rahat dur" dedi. Biz içeriye girdiğimizde bütün gözler bize bakıyordu. Bazıları fısır fısır konuşuyorlardı.
Biz bir masaya geçtigimizde ailesi olduğunu daha yeni öğreniyordum. Onlara gülümseyerek tek tek tanıştım. Ezberim çok iyi olduğundan aklımdaydı.
Kendi yerime oturarak zamanın geçmesini bekledim. Ama yok hiç zaman geçmiyordu. Ne yapsam zaman geçerdi ki ben düşünürken kolumdan birisi tuttu. İrkilerek kimin olduğuna baktım. Bu Murat' ın kuzeni gamzeydi. Benden ne istiyordu ki. Ona anlamayan gözlerle baktım. Bana tebessüm ederek "ben gamze Muratın kuzeni" e biz bunh biliyoruz zaten. Sadede gelmesi için eve der gibi yaptım.
"Hadi gel biraz eğlenelim hem seninle tanışmak isteyen bir sürü kişi var" dedi. Benjamin niye tanısınlsr ki ben geçici olarak burdaydım tanişipta napicaktim. Kafamı olumsuz anlamda salladım. İstemezdi. Kuzeni sayesinde düşmanlarım olmuştu oh ne güzel. Bana birde düşman verdi. Git onla uğraş şimdi offf.
Napicaktım ki. Ama çok sıkıldım "Hadi ama ya iki eğlenelim dedik" dedi gamze. Kafamı olumlu anlamda salladım. Biraz eğlensek nolur ki. Horon çalıyordu. Horon duyunca tebessüm ettim. Bir keresinde mezuniyette oynamıştım.
Aslında Karadenizli değilim ama biliyordum. Ela' yıda çağırmıştık. Ben, Ela ve Gamzeyle birlikte Horon çektik. O kadar güzel oynuyorduk ki herkes hayranla bize bakıyordu. Gamze de oynuyordu o da biliyordu acaba o karadenizli mi? Aman sonra sorarız dedim iç sesime.
Horon bittiğinde masaya ilerledik biraz eğlenmemiştim iyi olmuştu. En azından iyi hissetmiştim. Murat bana bakıyordu sanki gözlerimden birşey anlamak için. Gözlerimi kaçırarak başka şeylerle ilgilendim.
Masaya geldiğimizde sandalyeme oturdum yanımda murat vardı. Diğer yanımda ise Ela. Elayla konuşurken gülüyordum. Muratın gözleri gülüşüme takıldı. Hemen gülüşümü sonlandırdım.
Horondan sonra eşler arası dans etme çalınıyordu. "Murat sen niye yengeyi kaldırmıyorsun" dedi bu kişi. Teyzesinin çocuğuydu. Yani kuzeniydi. Ona boş boş yüzüne baktım. Bunu duyan murat bana baktı kafamı görünmeyecek şekilde olumsuz anlamda salladım.
O anladı ama anlamazlımtqn geldi. Tehditkar şekilde güldü. Hemen tehdidini anladım. Ayağa kalkarak elini uzattı bana. Bu eli tutmak zorundamıydım yani. Niye ya bir kerede hayatım güzel geçsin aksiyonsuz geçsin bu ne ya artık bıktım. Bizde bir insanız bize de acıyın.
Elini tutarak dansa kaldırıldım. Ben ne kadar istemiyorsam o ne kadar istiyordu. Değişik birşey ya birbirimizin zıttıyız resmen.
Biz tam sahnenin ortasında oynuyorduk. Elim muratın boynunda , muratın elide belimdeydi.
Herkes bize bakıyordu. Herhalde bu kız kim diye kendi kendine düşünüyorlardı? Aman banane kaç gün kalcam ki onun evinde en az 1 hafta en fazlada 2 hafta ondan sonra ben yoluma onlar yoluna.
Ayrıca yaptığı işlerden dolayı onları polise şikayet edecektim. Onları sürüm sürüm süründürcektim. Kim adam öldürebilirdi ki.
Ben bunları düşünürken murat sanki benim ne düşündüğümü anlamış olmalı ki. Kulağıma yaklaşıp kulağımı üfledi ve şunları söyledi "beni polise şikayet etsende ben hapishaneye girmem. Benim için 2 saatlik bir süre kalırım geri evime dönerim" dedi. İçime bir ürperti doldu.
Bu adam nasıl böyle konuşabilirsin. Artık evinde kalamazdım kaçmam lazım. Hemde hemen olmalı.
Düşünmeyi son vererek dans etmeye başladım. Ben gözümü başka yerlerden gezdirirken murat sadece bana bakıyordu. Aman ne hoş.
Şarkı bittikten sonra yerlerimize geçip oturduk. Bende konuşmuyordum o da konuşmuyordu. Aramızda ellerimi bir seslik vardı. Bu sesligi bozan kişi ben oldum. Salonda horon oynanıyordu ve bende oynamak istiyordum. Bunun için bir sakıncası var mı diye murata soracaktım.
"Murat şey ben horon oynamak istiyorum oynayabilir miyim?" dedim.
Çok çocukça göründüm ama horon benim içn önemliydi. Aslında karadenizli degildim. Ama seviyordum oynamayı. Murat biraz düşündükten sonra kafasını onaylamak bana izin verdi.
Hızlıca yerimden kalkıp horon oynayan kişilerden birinin elini tuttum. O da elimi tutarak oynamaya başladım.
Adımlarım ne hiliydi ne çok yanaştı arada sırada hızlanıp geri yavaşliyordum.
Bir çift göz benim üzerimdeydi.
Bu kişi tabi ki murattı.
B
Horon bittikten sonra makyajımı tazelemek için önce masaya ilerledim ve çantamı aldım. Beni izleyen murat ne yapacağımı düşünüyordu. Onun düşüncelerine açıklık getirerek
"ben lavaboya gidiyorum makyajımı tazelemek için " dedim.
"Tamam"
Diyip yanından ayrıldım. Lavaboya girdiğimde aynanın karşısında makyajımı tazelemeye başladım.
Kabinden birisi çıkarak benimyanıma geldi. Elbisesini kaldırarak "ya benimle gelirsin ya da sevdiklerin ölür " dedi. Ben son içinde ona bakarken onun umurunda değildi bile.
Benim sevdiklerim kimdi ki? Bir Ela vardı, bir de bana annem öldüğünde annelik yapan Suzan teyze vardı.
Elayi murat koruyabilirdi, ama Suzan teyze onu murat bilmiyordu kimse bilmiyordu Ela bile. Onu da kaybedemezdim.
Teklifini kabul ederek "tamam seninle geliyorum" dedim. Cevabımdan memnun kalarak dudağını kıvırdı.
Pislik Kadın.
Sessizce lavodan çıktı, sağına soluna baktı kimse yok diye kanaatine getirerek beni kolumdan sertçe çekerek ilerlemeye başladı. Ben nereye gittiğimiz hakkında hiç birşey bilmiyordum
Bir kapı gördüğümde o tarafa gittiğimizi anladım. Herhalde arka kapıdan çıkacaktık biz çıktığımız an. Salondan silah sesleri geldi.
Bunu duyan kadın beni daha çok çekiştirerek ilerletmeye çalıştı.
O benden biraz daha kaslı olduğu için ve bende kasın gramı yokken ona yenildim.
Beni siyah büyük bir arabanın arkasına attı. Kendisi de ön koltuğa geçti
Araba yoldan ilerlerken arabanın camına baktım. Arabanın camlarında, siyah film çekilmiş. Hiç birşey göremiyordum.
Offff. Nolcak şimdi en son çıkmadan önce silah sesleri geliyordu. Elaya nolcaktı? O silahlardan çok korkardı. Acaba benim kaçırıldığımı fark etmişlermidir?
Ben bunları düşünürken arabanın havalandırmalarından bir koku gelmeye başladı. Ben kokuyu koklamamaya çalışırken artık son raddeye gelmiştim.
Nefes almam lazımdı. Burnumu hayla doldurarak kendime gelmeye çalıştım. Ciğerlerime hava gidince rahatladım.
Ama artık uykum gelmeye başlamıştı. Supelendigim doğruydu, o koku uyumam için verilmişti.
Ben gözlerime yavaş yavaş kapatırken son düşündüklerim şunlardı;
Şimdi bana ne olacağı?
...
Gözümü bir arabada açtım. Araba değişmişti eski Araba değildi bu. Yavaş yavaş kendime gelirken dogruldum.
Başım çatlıyordu, alnıma bastırarak dinmesini çalıştım. Ama sonuç başararısızdı.
Arabanın içine baktığımda arka koltukta ellerim bağlı bir şekilde yatıyordum. Uyandığımı fark eden kadın ve adam "az kaldı gelmemizi rahat dur" dedi kadın.
Onu umursamayarak işlerden kurtulmaya çalıştım, çalışmakla kaldım. O kadar sıkı başlamışlardı ki neredeyse bileğimi kesecekti İp.
Benim uslu durmadığımı anladığında sabır çekerek bana doğru, ön koltuktan arka koltuğa eğildi.
Bana bıçak çıkararak
"O güzelin saçlarını kesmemi istemiyorsan kes sesini" dedi
Pislik tam anlamıyla pislik. Belki biliyordu benim saçımı sevdiğimi. Off.
Bugün çok "off" çektim. Biraz daha ilerledikten sonra ev gibi bir yere geldik.
Ev desem ev değil, ama ev gibi. Yalan ev değil bildiğin harabenin içinde bir yerdeydik.
Kadın benim kolumu sıkıca tutarak harabeye götürdü.
Harabenin içine girdiğimde midem ağzıma geldi. Rutubet ve kan kokusu vardı. Duvarlarda birçok yazılar vardı. Bunlardan bir kaçı;
Yardım edin.
Bizi kurtarın.
Yapmayın.
Bize işkence yapmayın.
Bunu gibi birçok yazılar vardı. Bunların hepsini de kendi kanlarıyla yazmıştı. Bazı duvarlarda elleriyle tırmalanmış çukurlar vardı.
Burda olmamam lazım bunlar beni lime lime ederdi.
Korkmaya başlamıştım. Gittikçe kan ve rutubet kokusu artmaya başlamıştı.
Bir kapı gördüğümde yanında 2 koruma vardı. Onlar bizim içeri geçmemiz için çekilirken biz içeriye girdik
Loş bir ışık vardı, içeriye göz attığımda duvarlardan kan lekeleri aynı şekilde yerde de birçok kan lekesi vardı. Duvarlarda asılı işkence aleti vardı.
Ve odanın tam ortasında elleri iki yana zincirli ve ayaklarıda iki yana zincirli üstü çıplak bir adam vardı.
Kafasını kaldırıp bana baktığında yüzü kanlar içindeydi kaşı ve dudağı patlamış sekildeydi ayrıca ağzından ve burnundan kan geliyordu.
Onun için üzülmüştüm, acaba bana ne yapacaktı bunu bilmek bile istemiyordum.
Adam bana gulümsemişti, sanki bana rahat ol korkma diyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Geri önüne dönmüştü.
Biraz daha odayı incelediğimde adama işkence yapan başka bir adam vardı. İşkence yaptığı için yorulmuşa benziyordu ki baya terlemişti.
Görünüşüne baktığımda koyu kahverengi gözlü 3 vurulmuş saçları, yamuk burnu ve bazı dişlerinin olmadığı iğrenç gözüküyordu.
Boyu benden biraz uzundu 1 75 falandı. Siyah takım elbiseli gömleğinin üç düğmesi açık gömleğinin kolları katlanmış, adama yumruk attığı için elleri kanla kapanmıştı.
Beni görünce hafif gülümsedi. "Küçük hanım da gelmiş" dedi.
Başımı dik tutarak ona baktım. Hiç birşey demedim, onun ne demesini bekledim ona göre hareket edecektim. Beni eliyle gel işareti yaparak
"Gel buraya, yanıma"
Ona tiksinerek orta parmak çekerek "bok gelirim" dedim. İşkence gören adam gülerek bana göz kırptı. Onun karşılığını vererek bende kırptım. Bunu görünce küçük bir tebessüm etti.
Buna sinirlenen işkence eden adam "şunu çabuk sandalyeye bağlayın" diye bağırdı. Onun emrini alan korumalar kolumu tutarak sandalyeye bağladılar. O kadar sıkı baglamışlardı ki canım acıyordu.
Adam tam benimle konuşacakken telefonu çaldı. Hızlıca telefonuna bakıp kim aradığına baktı. Kaşlarını catarak bana baktı ne olduğuna anlam verememiştim.
Telefonu açarak etrafa kısa bir sürede gözünü gezdirerek çıktı. Onun çıkmasıyla bütün korumalar çıktı.
İşkence gören adama baktım, acı bir durumda bana gülümsüyordu.
Ellerimi ipten kurtarmak için biraz çekiştirdim. Bunu yaptığım için bileklerim tahriş olmuştu. Bunu gören adam
"Yapma" dedi.
Ona ne ki, kim beni bu hayatta düşünmüştü, sadece iki kişi başka kimse düşünmüyordu. En acısı da sevdiklerin olunca işin rengi değişiyordu.
Zaten hep sevdiklerimiz bizi yaralamaz mı? Hep onlar bizim kalbimizi kırarlardı. Belki başka birisi kalbimizi kırar diye düşünürüz ama asıl o kırmazdı kalbimizi.
Bunu anladığımda daha çok küçüktüm, annemi, ablamı, kardeşimi ve babamı kaybettiğimde anlamıştım.
Acı günlerim benim hiç bitmemişti. Hergün yeni acılar oluyordu.
Birgün mutlu olucam diyorum tam. Hop geri en başa dönüyorum. Hep bu döngüyle ilerliyordum.
İnsan ailesini kaybedince anlıyormuş sevgisizliginin ne demek olduğunu. Ailem gidince kimse merhamet, şefkatlik göstermezdi.
Sadece acırlardı, üzülürlerdi. Bir kaç gün sonra yüzleri güler kahkaha atarlardı. Sadece o acıyı anlayan gülmezdi.
Yapma demişti. O bilmiyordu ki yıllardır bunu yaptığımı, şimdi yapmasam nolur yıllarca yaptığım şeyi bir gün yapmadım. Bugün yapmazdım ama gel gör ki yatın yine acılarla yaşardım.
Acı benim için hayatımın tam ortasında yer alıyordu. Ne kadar onu yok etmeye çalışsamda bir türlü yakamdan inmiyordu.
Canım acıyordu ama sevdiklerimin umrunda değil, ne acı ama. Ben bunlara alışmıştım, ben bu acıları biliyorum. Bunlardan daha kötüsünü yaşamışlığım vardı.
Hepside ailem öldükten sonra oldu. Aileni değerini bilmek lazımdı. Aile bizim için çok önemli.
Aile olmazsa hayat olmazdı. O hayat zehirinin ta kendisi oluyordu. bana olduğu gibi.
Onun için durarak gözünün içine baktım. "Ne yapıyım şansımı deneyim dedim" dedim.
O da başını sallayarak etrafı kolaçan etti sanki bana birsey diyecek ve duyulmaması için etrafa bakıyordu.
Etrafta emin olduğunda kısık bir sesle .
"Murat abim biraz sonra gelicek zaten merak etme sen sadece sakin ol yeter burdan kurtulcaz" dedi.
Ona başımı sallayarak onayladım. İnşallah öyle olurdu yoksa artık vazgeçmiştim. Kimse bizi kurtarmayacağını ve burda çürüyüp öleceğimizi beklerdim.
İşkence gören adamı adını çok merak ettiğim için sordum
"Senin adın ne? Murat'ın neyi oluyorsun?" dedim.
"Muratın öz kardeşiyim ve adım kaya" dedi kaya.
"Memnun oldum bende hazal" dedim.
Başını sallayarak "bende memnun oldum." dedi. Böylelikle tanışmış olmuştuk. Ama asla inanmıyordum, öz kardeşi olduğunu.
Nasıl ya.
Aslında biraz baktığında benziyordu, dikkatli bakarsak. Ama böyle bir adam muratın kardeşi olamazdı. Ben şok üzerine şok yaşıyorum. O benim yüz ifademi görmüş olmalı ki.
"Çok şaşırdın dimi bende olsam bende şaşırırım, abimle biz benzemeyiz çok abim genel olarak babama çekmiş ben de anneme çekmişim." Diye bana açıklama sundu.
Yani annesi ve babasını bilmediğim için onların kardeş olduğunu anlayamamistim. Bu normaldi. Genelde herkesi birisine benzetirdim ve doğru çıkardı. Yüz tanımam iyiydi.
Tam birşey soracaktım ki işkence eden adam gelmişti. Onun gelmesiyle susmuştuk. "Evet şimdi sizinle napıyoruz" dedi. Ondan sonra aklına birsey gelmiş gibi bana pis pis sırıttı. Bedenimin iyice süzdü.
Sapık.
Sapık.
Sapık.
Şuan ölmek istiyordum, eğer bana dokunursa kendimi 1 dakika yaşatmam öldürürdüm.
Adam bana yaklaşıyordu, sandalyeye bağlı olduğum için ondan kaçamazdım. Kayaya baktığımda burnunda soluyordu.
"Biraz eğlenelim küçük hanımla" dedi işkence yapan adam.
"Ona dokunursan murat seni yaşatmaz bunu biliyorsun değil mi?" Dedi kaya. Adam sinsice gülerek "bu güzelliği taktıktan sonra ölebilirim " dedi işkence yapan adam.
Ben sandalyede debelenirken o yanıma gelip önce ayağımı sonra ellerimi açtı, ondan kurtulmak için çırpındım ama nafile.
"Kaya yardım et, lütfen. Dokunmasın bana o pis elleriyle" dedim. Ağlamaya başlamıştım. Kaya arkamdan adama bir sürü küfür ediyordu ama adam duymazlıktan geliyordu. Onu takmıyordu bile.
Beni bir odaya getirerek yatağa attı. Ben tam kalkacakken üstüme atladı. Üstümü soyuyordu. Üstümü çıkardıktan sonra siyah sütyenle kaldım.
Ben adamdan kaçmaya çalışırken o dahada bana dokunuyordu.
Adam dudaklarını dudaklarım yaklaştırdı. Öpmemesi için sağa kafamı çevirdim. Dudağımı öpmekten vazgeçerek boynumu öpmeye başladı. Yavaşça aşağıya doğru öpmeye devam etti.
Etrafıma baktığımda yakınımda bir vazo vardı. Onu ulaşarak kafasında patlattım. Adam sersenerek bayıldı.
Onu üstümden iterek ayağa kalktım. Odada keskin bir alet bulmak için çekmeceler karıştırdım. Ve bir silah buldum. Hızlıca onu kavrayarak odadan çıktım.
Etrafımı kolaçan ederek gidiyordum birisi beni görürse sıkıntı olurdu.
Kayanın olduğu yere geldiğimde tekti hiç kimse yoktu. Şans başım gülmüştü. Kayaya baktığımda o da kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
Onu hızlıca ellerini zincirlenmişti ve bir anahtarla açılıyordu. Etrafıma baktığımda kaya konuştu "anahtar çekmece de " dedi kaya.
Oraya adımlayarak çekmeceyi açtım anahtarı aldım. Boyum kısa olduğu için sandalyemi altıma alarak çıktım ve zincirleri teker teker açtım.
Açtığımda eli rahatlattı "o it sana dokunmadı değil mi?" Dedi kaya.
Ona yalan söyleyerek "hayır dokunmadı" dedim. Bana inanmış olmalı ki elimdeki silahı alarak beline koydu.
Beni sıkıca tutarak arkasına sakladı. Bir elide silahtaydı. Biz son hızla çıkışa ilerlerken önümüzden korumalar geldi. Kaya onları vurarak etkisiz hale getirdi.
Harabeden çıktığımızda bir araba gördük hızlıca ona koştuk. Kaya tam sürücü koltuğuna oturacakken "kaya sen yaralısının ben kullanırım" dedim. Başını onaylamak salladı.
Ben sürücü koltuğuna geçerek kemerimi bağladım. O da binerek kemerini bağladı. Artık yola çıkmak için hazırlık.
Tam gaza basarak asfaltta bir çığlık gibi ilerledim. Ben arabayı sürerken kayada torpido gözüne bakıyordu. Birşey bulmuş olmalı ki
"İşte bu ya telefon buldum" dedi kaya.
"Hadi muratı ara" dedim heyecanla.
Telefona numarayı girerek aradı. Biraz bekledikten sonra murat açtı.
"Alo" dedi Murat şüpheyle.
Kaya hızlıca "Abi benim kaya, abi hayatımız tehlikede yanımda bir kız var adı Hazal. Adar denen it bizi kaçırdı" dedi.
"Hazal mı? Hazal orada mı? Hemen telefonu ona ver sesini duyayım" dedi Murat .
Murata seslenerek "Murat benim hazal iyiyim merak etme sadece atacağım konuma gel. Adamlarını topla arkamızdan adamlar geliyor, Kalabalıklar." Dedim.
"Tamam hazal" diyip kapattı.
MURAT'IN ANLATIMIYLA
Neredeyse günlerdir onu arıyordum. Aslında günler olmadı daha 5 saat geçmişti, amam sanki bana günler geçmiş gibi gelmişti. Yokluğu o kadar belli oluyordu.
Hazalın arkadaşı Ela'ya yalan söylemiştim. Hazalın bir yakınına gittiğini ve ne zaman geleceğini söylemediğini ona söyledim. Ve böylece onu kandırdım.
Eğer Ela Hazalın kaçırıldığını bilseydi, büyük olay çıkarırdı. Onunla uğramamak için böyle bir yöntem buldum.
Hazalın kim kaçırdıysa iyi kaçırmıştı. Korumalarımdan biri gelerek "Abi kaya bey Türkiye'ye giriş yapmış" dedi. Ayağa kalkarak "bu nasıl olur hani 2 ay sonra gelicekti" dedim. Koruma başına eğerek "kaya bey öyle söylemişti" dedi. Onu kapıyı göstererek çıkmasını emrettim.
Kaya benim küçük üvey erkek kardeşimde kimse bunu bilmezdi. Yurtdisinda yaşar orda hayatını yaşardı. Bu pis işleri onu çok ön plana çıkarmazdım. Ama ne yaptığımıda bilirdi. Bazen bana akıl fikirleri Bile vermişti.
Zeki bir yapıya sahipti. Akıllıca kararlar verirdi. Benden sonra yerime kim geçeceğini bilmiyordum belkide oğlum geçerdi belkide tamamen bu işleri bırakırdım. Mutlu mesut bir ailemiz olurdu.
Kayayı hiç nefret etmedim. Uvey diye ona bundan bahsetmedim bile. Onu öz kardeşim olarak görürdüm. Birazda kafa dengimdi.
Oğlumun böyle işlerde uğraşacağına pek sanmam böyle bir hayatı kim isterdi ki ben bile istemiyorum huzurlu ve mutlu olmak istiyordum. Ama hayat bana bunu vermemişti.
Kaya geldiğine göre önemli birsey vardı. Onu aradığımda telefonun kapalı olduğunu anladım.
Ayağa kalktım, üstümü düzelttim. Şimdi kendimizi gösterme sırası geldi. Silahımı çekmeceden çıkardım ve belime koydum.
Evden çıkarak siyah BWM ye bindim korumqlarda peşimden geliyordu. Hızlıca hazalın attigi konuma baktım burdan en fazla yarım saatti.
Gaza köklenerek çevrede kükreme geldi. Yollardan hızlıca geçerken onlardan önce varmamak lazımdı yoksa plan yapamazdım. Düşmanlarım beni gafil avlayabilirlerdi.
Hazalın attığı konuma gelerek hızlıca plan yapmaya koyuldum. Attığı konum eski süt fabrikasıydı. Alan genişti, ormanlık alan vardı. Bu buzim icin artiydi. Düşmanları cok iyi tuzaga getirirdik.
"İsmail ve İbrahim siz çatıda nişan alın, Akif ve mehmet siz de ormanlara saklanın ve diğer korumalar kendinizi saklayın." Dedim.
Onlar emri yerine getirirken selim yanımdaydı. Selim en yakın korumamdı. Nerde duracağını, nerde konuşacağını iyi bilirdi. Ben küçükken tanışmıştık. Babası bizim evde bahcivanlik yapıyordu. Gizli gizli selimle buluşup konuşurduk.
Benim babam asla selimle görüstürmezdi. Selimi hep ezikleri ve kucumsedi. Şimdi de benimle darkı yok onunda lüks arabası, evi, yatı herşeyi vardı.
Babam benide sevmezdi. Hep benim zayıf olduğumu söylerdi. Ama şimdi kendisi acizdi. O bunları hak ediyordu. Bize yaşattıkları çok ağırdı.
Şimdi yaptığı hataların bedelini ödüyordu. Artık kendisi bir huzur evinde yatıyordu. Annem ise ben dokduktan sonra ölmüştü. Annemin hiç kokusunu içime çekemedim, nasıl koktuğunu bilemedim, annemin yüzünü göremedim.
Fotoğraflara baktığımda ben nota ne kadar benzediğini farkettim onunda kemikli yapısı vardı, onunda kara gözleri, keskin bakışları vardı. Annemin ayrı bir havası vardı.
Selim ve ben arabanın arkasına geçerek hazalın gelmesini bekledim.beklenen an gelmişti uzaklarda arabanın hızlıca buraya geldiğinin sesi geliyordu. Korumalara kulaklıktan
"arabanın içinde Hazal ve kaya var sakın birsey yapmayın onların arkasında bir sürü araba geliyor onlar sizin hedefiniz" diyerek gür bir sesle söyledim.
Kulağımdan emredersiniz diye birçok ses duydum. Araba asfaltandan yankı yapacak kadar sert bir şekilde gelerek hızlı bir manevra yaparak 90 derecelik bir açıyla direksiyonu sola çevirerek arabayı durdurdu, böylece kendine güvenli bir alan oluşturdu.
Arabanın içine baktığımda Hazal sürücü koltuğundaydı. Bunu o mu yapmıştı? Beni her geçen gün şaşırtıyordu. Ne kadar iyi araba sürdüğünü şimdi görüyordum.
Kayaya baktığımda yüzü gözü dagılmisti, gömleğin her tari kan lekesi ile doluydu. Anlamıştım ona ne olduğunu.
Kaya eli silahla hızlıca çıktı ve kendine arabanın sürücü kısmına yanındaki güvenli alana geçti. Hazalda çıktığında kaşlarımı çattım. Çünkü üstünde sadece sütyeni vardı. O siktiğimin elbisesi niye üstü yırtık bana bunu açıklaması lazımdı.
Hazalda kendini içeriden çıkararak kayanın yanına oturdu. Hazala baktığımda bütün vücuduna baktım yarası var mı? Tek bir bile kan yoktu. Buna sevinmiştim, benim yüzüme onun kılına zarar gelseydi kendimi affetmezdim.
Arkalarında bir gurup araba geliyordu. Kulaklığımı aktiflestirerek "hazır olun hedef geliyor" dedim.
Herkese baktığımda herkes yerine almış hazırlıklarını yapmış bir şekilde bekliyordu. Arabalar daha durmadan ateş almıştık. Teker teker camdan kafalarını indiriyorduk. Şoföre hedef alarak kaza yaparak ağaçlara çarpıyorlardı ve böylece otomatik olarak içindekiler de ağır bir yara alıyordu.
Artık azalmaya başlamışlardı. Sarjörleri yenildikten sonra gözümü hedeflere gezdirdim. Taki hedeflere bakarken hazala baktım. Bacaklarını kendine çekmiş kafasını dizlerine koymuş elleriyle kulaklarını sıkıca kapatıyordu.
Onu görünce onu ordan almalıydım daha fazla bu sesten uzaklaşmalöydı. Biz alışık olduğumuz için rahatsız olmuyordur ama hazal daha böyle ömrü boyunca böyle birsey görmedi.
Birçok kişiyi öldürdükten sonra hazala doğru yürüdüm. Önüne çıkan her iti kafasından sıkıyordum. Hazalın önüne gelerek çöktüm. Tir tir titriyordu. Ona saçlarına dokunduğumda kendini geri çekerek "dokunma bana" Diye bağırdı.
Ben ne olduğunu anlamadangrei geri gitmeye başladı. Sanki beni görmüyordu başka şeylerle görüyordu. Ha siktir kriz geçiyordu. Ama anlamıyorum ne olduda bunu tetikledi.
Daha fazla benden kaçmaması için onu tuttum ve kendime çektim. Kaçmaması içinde ona alan bırakmadım.
Silah sesleri susmuştu, herkes bizi çemberin içine alarak korumaya çalıştı. Kaya yanıma gelerek "abu noldu" dedi. Ben hazalı zap etmeye çalışırken "kriz geçiriyor arabamı getirin çabuk" dedim. Selim hemen arabaya doğru koşarak getirdi. Ben hazalı arabaya bindirmeye çalışırken o inat binmiyordu.
En sonunda kucağıma alarak birlikte bindim. Selim şoför koltuğunda kaya ise onun yanındaki koltuktaki. En arkada hazal ve ben vardık.
Hazal kucağıma aldığımda kokumu içine çekerek serin derin nefes aldı. Ondan sonra nefesleri düzene girdi. Ona baktığımda gözleri kapalı uyumuştu. Onu daha çok kendime çekerek ona rahat bir pozisyon yaptım.
Üstü sadece sutyenle olduğu için üstüne ceketimi örttüm.
Kaya hazalın uyuduğunu görmüş olmalı ki kısık bir sesle "Abi niye böyle oldu " dedi. Ah keşke bende bilsem sıkıntıyla nefes alarak "bilmiyorum ne olduğunu ondan dinlememiz lazım" dedim. Kaya başını sallayarak geri önüne döndü. Bir süre yolculuk yaptığımızda eve varmış olduk. Burası kafamı dinlenmek için geldigim yerdi.
Malikaneye gitmedim. Ondan Ela vardı eğer hazalı böyle görürse birsey olduğunu anlayacaktı o yüzden başka evime gelerek hazalın iyi olduğundan geri elanın yanına götürecektim.
Burası malikaneye benzemese de aşağı kalır yoktu. 2 katlı küçük bir villaydı. Geniş bir bahçesi olmasada duvarların kenarlarında çeşit çeşit ağaçlar, evin sağ yanında ise garaj, sol tarafında ise koca lüks bir havuz vardı. Havuzun kenarlarında ise 3 tane şezlong vardı. Ön tarafında ise çok bir şey yoktu çimenlik alan vardı ve garaja ve eve giden yok vardı.
Bahçeden içeriye girerek eve doğru adımladım. Korumalar başlarını eğerek bana selam verdi. Bende hafif başımı sallayarak selamımı ilettim.
Evin içine girdiğimde ferah olduğunu beklemiyordum. Her halde kaya temuzlikçileri çağırarak evi temizledi. İyi yapmıştı birde onunla ugraşacaktım, benim aklıma hiç gelmemişti.
Merdivenlerden odama çıkarken kaya da evi salonun koltuğuna kendini atmıştı. O da yorulmuştur, çünkü yüzü gözü dağınıktı. Onunla konuşmam gereken meseleler vardı.
Odama girdiğimde yavaşça yatağa yatırdım, biraz ağzının içinden mırıldanarak birseyler dedi sonra tekrar uyumaya başladı. Üstünü örterek odadan çıktım.
Kayanın yanına gitmeden çalışma odamdan 2 shot bardak ve içki şişesini alarak yanına gittim. Yanına geldiğimde bitmiş bir şekilde beni bekliyordu. Bardağı ve içkiyi masaya bıraktıktan sonra mutfağa ilerledim.
İlk Yardım çantasını bulduğumda geri yanına gittim. Kayanın yanına bende koltuğa kendimi attım. Koktuğu sarstigim için kaya ağzının içinden küfür etti.
"Bana söylemezsen olacağı bu" dedim. Suçlu olmasına rağmen bana diklenerek "Bir kerede haber alma ben çocuk değilim " dedi. Bak sen büyümüşte bana mı dikleniyor? Onun bu dediğini gülerek "büyümüşsün de sen tek başına buraya mı geliyorsun?" dedim. Sinirle bana bakarak
"Abi yapma şöyle."
"Ne yapıyım lan ölebilirdin, bunu hiç mi düşünmüyorsun? Düşmanlarımız çok bunu bilmemiş gibi hiç bir koruma almadan buraya geliyorsun ondan sonra kaçırılarak işkence görüyorsun, ben sana ne yapıyım şimdi."
Haklı olduğum için susup kalmıştı. Yine abilik yaparak "Gel yarana bakıyım" dedim. Küsmüş gibi yaparak elini kolunu dolarak sırtını bana döndü. Bu davranışını kahkaha atarak " sen bana Trip mi atıyorsun lan?" dedim. Hiç bir şeye cevap vermedi. Ne dediysem tınlamadı bile. Karadeniz inadı tutacağı tuttu.
Bir süre sonra ilk yardım çantasını çekerek kendine pansuman yaptı. Bende onu sakince izledim. Onun işi bittikten sonra kendine ve bana kadeh doldurarak kendisine bir bardak aldı ve içti.
Bende kendi bardağını alarak küçük bir yudum aldım. "Buraya gelmemin sebebi çok büyük" dedi, artık konuşmaya başlamıştı.
"Evime baskın yaptılar tabi önceden haberi aldım ve önemli dosyaları alarak başka bir yere götürdüm orada güvenli halde merak etme. Ben nerde kalırsam evimde baskın yapıyorlardı. Bende çözüm olarak buraya geldim ve araştırma yaparak onların kim olduğunu bulmaya çalışacağım. Ondan sonra onları yok edip geri yurd dışına çıkacağım." Dedi.
Nefes almadığı için derin bir nefes aldı. Kafamı aşağı yukarı sallayarak "kolay iş çözülür bir iki güne kadar" dedim. O da başını sallayarak beni onayladı.
Biz içkimizi içerek derin bir sessizliğe gömüldük. En sonunda o konuşarak "karşılıklı içmeyi özlemişim " dedi. Bende özlemiştim kaç aydır göremiyorduk birbirimizi o kendi işleri ile meşgul, bende kendi işlerimle meşgulüm. İkimiz bir araya gelerek konuşamıyorduk bile.
"Bende" diyerek ona baktım. Supeyle şu soruyu sordum. "Sevdiğin biri var mı lan? evlenme yaşın geçti." dedim. Kafası iki yana sallayarak "hayır " dedi.
"Sen varken kime aşık olabilirim canım."
"Sus lan boş konuşma benim asabımı bozuyorsun böyle."
Yoksa birini mi seviyorsun? Doğruyu söyle beni aldatıyor musun? "
"Lan ben sana sus demedim mi ? Ayağımı altına alırım seni."
Tam cümlesine başlayacakken benin yüzümü görmüş olmalı ki gür bir kahkaha attı. Yumruğundan onun karın boşluğuna vurarak gülmesini kestim. "Sus lan kız uyancak" dedim.
O da ne yaptığını anlayarak dilini ısırdı. "Onu ben unutmuştum, pardon" dedi mahçup bir şekilde "neyse dua et uyanmasın, uyanırsa belanı sikerim" dedim. Başını sallayarak "tamam " dedi.
HAZALIN ANLATIMIYLA
Uyandığımda ne olduğunu hatırlamıyorum. Zihnim bulanık bulanıktı. En sin hatırladığım silah sesleri geliyordu ben oturmuş kulağımı kapatıyordum ondan sonrası yoktu.
Ve en önemlisi burası da kimindi. Yansa o adamlar beni buraya mı getirdi? Ama murat gelicekti. O beni kurtarırdı. Ben odayı inceleyerek baktım ağır olarak siyahtı. 2 kapısı vardı tahminim birisi giyinme odası diğeri ise banyo olabilirdi. Odada sadece koca büyük bir yatak boydan boya cam olan pencere ve oraya çıkan orta büyüklükte bir balkon.
Pencerenin manzarayı izlemek için deri siyah 2 kişilik bir koltuk ve bir kişilik koltuk arasında koyu gri tonlarında küçük bir hali vardı.
Yatağın yanlarinda berjer vardı. Yatağın direk önünde ise koca bir televizyon vardı. Oda bağırıyordu resmen ben zenginim diye hepsi pahalı eşyalardı.
Ben tam kapıdan çıkacakken Murat girdi. Onu umursamayarak odadan çıkmaya çalıştım. Çevik Bir şekilde beni kolumdan tutarak kendine çekti aramızda neredeyse mesafe olmayacak şekilde bıraktı.
Kolumu çekmeye çalıştım ama çekemedim sıkı sıkı tutuyordu. Rahatsız olmaya başladım, nefesi ban çarpıyordu. Ben ondan küçük olduğum için boynumu kaldırmak zorunda kalıyordu o da ben küçüğüm diye boynunu eğerek bakıyordu bana.
Rahatsız olduğumu fark edip "öncelikle seninle konuşmam lazım" dedi Murat. Ama ben onla konuşmak istemiyordum zorla mı konuşturacak? "Ben seninle konuşmak istemiyorum" dedim. Kaşlarını çatarak bana baktı. "Konuşacaksın benimle yoksa sevdiklerin ölür " dedi Murat. Ben gözlerimi büyüterek ona baktım. Böyle aşağılık bir şeyi yapar mıydı?
"Ne istiyorsun " dedim. Başını zafer kazanmış gibi kaldırdı "en son ne olduğunu hatırlıyor musun?" dedi murat korkarak. "Evet" dedim. O birsey söylemeden "en son silah sesleri geliyordu bende oturmuş kulağımı kapatarak bitmesini bekliyordum " dedim.
O başını sallamakla yetindi " peki niye kulağını kapatıyorsun?" dedi Murat. Aslında geçmişimde birsey yaşamıştım ama onun bilmesine gerek yoktu ona yalan söyleyerek " silah sesleri çok geliyordu. Beni rahatsız ediyordu bende kulağımı kapattım." dedim. Bana inanıyormuş gibi bakarak üstüme doğru yürüdü.
"bana yalan söylemeyecek demedim mi" dedi Murat. O üstüme doğru yürürken ben arkaya doğru adım atıyordum sonlara doğru geldiğimizi anladım duvarla beni arasına sıkıştırmıştı.
Ben ağzımı açacakken "sakın bana yalan söyleme yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim " dedi Murat. Beni tehdit ediyordu. Hızlıca kolunu altından başımı eğerek geçtim. Kapıya ulaşacakken belimden tutarak beni yatağa attı.
Ben ne olduğuna anlamadan murat gelerek Yatağın başlığına sağ elimi sağa iple bagladı diğer sol elimi de sola bağladı. Ben çırpınırken o durmadı ayağımı da bağlamaya çalışınca onu itmeye çalıştım ama gram oynamadı
Sağ bacağı tutarak nerden bağlandığını bilmediğim bir yerden çıkararak ayağıma bağladı. Aynı şekilde diğer ayağımı da yapınca, bacaklarım iki yana açılmıştı. Aynı şekilde ellerimde her iki tarafa açılıyordu .
Ben korkarak onun ne yapacağını bilmezken o yatağın yanına gelerek yanıma oturdu. Tabi ben hiç birşey yapamıyordum o da bundan yararlanıyordu. Adı herif.
Saçım yüzüme geldiği için bir tarafı kapanmıştı. Bunu fark edince elini uzatarak saçlarımı geriye çekti. "Dokunma bir daha bana!" dedim. Umursamayarak beni süzdü. Rahatsız olduğumu için kıpırtıdadım. Bunu anlayınca geri yüzüme çevirdi.
Bana acıyormuş gibi bakarak "yalan söylemenin bedelini ödeyeceksin burdan 5 gün yemeksiz ve susuz geçireceksin bu da sana ceza olcak dua et daha ağır şeyler yapmadım sana, sana özel " dedi murat. Sana özeli bastırarak söyledi.
O kapıdan çıkınca ben bağırmaya başladım. "Çıkar beni burdan! Şerefsiz! Adı pislik!" dedim. Birkaç daha dedikten sonra sesim kısılmasın diye bekledim.
Odanın etrafına baktığımda hiçbirsey yoktu. Sehpanın üzerinde bir şey vardı ama göremiyordum. Biraz ipler genişlediginde, hemen elimi çıkarmaya çalıştım. Birisini çıkarınca çorap söküğü gibi gelirdi.
Biraz ugraştıktan sonra açtım. Sevinerek diğer elimi ve ayaklarımı çözdüm. Şimdi ne yapacaktım, burdan asla çıkamazdım ama eğer ölürsem çıkardım.
Sevdiklerim sadece sezin teyze ve arkadaşım Elaydı. Başka kimse sevmiyordu beni. Sezin teyze anlamazdı. Zaten alzeymır başlamıştı bir süre sonra benide hatırlamıyacaktı. Bunun için zaten herseyi ayarlanmıştım.
Kim olduğunu yemek tariflerini, mutfağın nerde olduğunu, yatak odasının nerde olduğunu, oturma odasını nerde olduğunu, banyonun nerde olduğunu hepsini teker teker yazmıştım.
Haftada bir kez bakkalcı gelip ihtiyaçları var mı? diye sorardı. Ayda bir kez doktor gelip kontrol ederdi. Eğer bir şey varsa tedavi için hastaneye götürüp orda müdahale ederdi. Sonra geri getirip giderdi.
Sesin teyzenin bende olan emeği çok vardı. Annem gibi sevmiştim. Onun yokluğunu aratmıyordu bana. Ailem vefat ettikten sonra psikolojik olarak çöküşe girmiştim. Akrabalarım beni suçluyordular, zaten oburku tarafta hesap vereceklerdi.
O günlerde sezin teyze beni o çukurdan çıkarmıştı. Bana yeni bir hayat vermişti. Hep ona anne demek isterdim bir gün anne demeyi çok istiyordum. Keşke en son uğradığımda söyleseydim. İçimde hep bir ukde kalacaktı.
Ela ise benim yol aradım, ahiretliğimdi. Onun sadece tek bir arkadaşı vardı o da bendim. Aslında benimde tek arkadaşım oydu. Sadece ona güvendim. O da benim güvenimi kırmayıp ahiretligim olmuştu.
Elayı çok seviyordum sezin teyze gibi. Ne kadarda o da beni sevse ben gittikten sonra yeni bir arkadaş bulur. Onunla hayata devam ederdi.
Hayat, birisi gittiğinde, diğeri gelir. Hayat bize bunu ögretiyordu. Birisi gittiğinde yerine birisi getirdi. Halayın akışı öyle. Bunu kimse değiştirmezdi.
Balkona çıktığımda bütün korumalar bana bakıyordu. Birisi elini cebine götürüp telefonla birisini aradı. Bunu tahmin etmek zorda değil. Tabiki de muratı arıyordu.
Artık umrumda bile değildi.
Aklıma bir şarkı geldi. Tamda beni anlatıyordu. Kendim mırıldanarak onu söylemeye başladım.
güzel günler gelir
ben görür müyüm, bilemem
su yolunu bulur ben bulur muyum, bilemem
Balkonun mermerini oturdum sirtim yere gelcek sekilde oturdum. Kapıya bakıyordum, eger murat gelirse hemen atlarım. Ve böylece garantilemiş olurdum.
Vazgeçtim ben bugün
Vazgeçtim bu dünyadan
Vazgeçtim ne var ne yoksa hepsi sizin olsun.
mermere kazınmış adım
Ben okur muyum, bilemem
üzerimde beyaz bir gül
ben koklar mıyım, bilemem
Son kıtasını bağırarak söylemiştim. Artık vazgeçmiştim bu hayattan.sadece şuna üzülüyordum; hayalim vardı onu gercekleştirememiştim. Onu gerçekleştirmek istemiştim. Sadece bunu yapamamak acı veriyordu.
Tam kendimi hazırlamış atlıyacakken kapı bir anda açıldı, kaşlarını catarak hızlı adımlarla bana geliyordu. Bu sefer olmayacaktı beni tutamayacaktı. Kendimi aşağıya bırakıp gözümü kapattım. "Hazal" diye bağırdı Murat.
Artık çok geçti. Tam yere cakılacaktı. Ki belimden birisi tutarak bir yere çekti. Ve şak diye havuzun içine düşmüştük.
Ben ne olduğunu anlamadan, beni havuza doğru çekmişti. Yoksa yeri boylamıştım buna emindim yine beni kurtarmak için kendini attı.
Ah gerizekalı niye beni tutuyorsun ne güzel gidiyordum öteki tarafa.
Çıkmak için hamle yaptığımda kendisi kollarımda tutarak aşağıya çekti. Beni kısmen cezalandırıyordu. Ellerimle onu ittirmeye çalıştım ama gram oynamadı. Nefesim son demler vuruyordu. Boğularak ölücektim ki son anda kollarıyla beni çekti.
Saçlarım önüme geldiği için elimle saçlarımı geri atarak derin bir nefes aldım. Çıkmak için hamle yapacaktım ki murat beni bir daha içine soktu.
Ben yine suyun içinde debelenirken o hissiz gibi bekledi. Ağzımdan köpükler gelince bir daha beni şu yüzüne çıkardı. Saçlarım daha çok önüme geldiği için saçlarımı çektim. Daha gözümü açmadan ve nefes almadan bir daha havuzun içine soktu.
Nefes alamadığım için ağzıma ve burnuma su kaçmıştı. Diğerlerine göre bunu daha kısa tutarak beni çıkardı.
Ben öksürük krizlerine girerken o hiçbirsey olmamış gibi havuzdan çıktı ve eve doğru yürümeye başladı. Onun arkasından baka kaldım. Gel bana işkence et sonra git. Oh ne güzel dünya.
Öksürük krizleri bittikten sonra burnum sızlamaya başladı. Havuzun kenarına tutunarak çıkmaya çalıştım ama çıkamadım. Havuzun kenarında merdiven de yoktu ki çıkalım.
Önümde birisi elini bana uzattı. Bu kaya idi. Yardımını geri cevirmeyerek elini tuttum. O beni havuzdan çıkarınca korumalardan birisi havlu getirerek kayaya verdi. Kaya elindeki havluyu omzuma attı.
Üşümemek için havluya sıkıca sarıldım. Eve girdiğimde titreyerek nereye gideceğimi bulmaya çalışıyordum. Pencerenin önünde duran murat "Ayşe hazalı odasını götür " dedi Murat.
Ayşe dediği kadın başını sallayarak bana geldi. "Buyur efendim" dedi. Kafamı sallayarak önden gitmesini istedim. O önde yürürken bende arkasından ilerliyordum.
Arkamda bir çift göz bana bakıyordu hissediyordum. İnşallah düşündüğüm kişilerden değildir.
Merdivenlerden yukarıya çıkarak o kaldığım odanın sağ tarafını benim odamı gösterdi. "Burası efendim, sol tarafta ise murat beyin odası" diyip çekip gitti.
Odaya girdiğimde beyaz ve gri tonlarında orta büyüklükte bir odaydı. Benim için yeterde artardı. Kapıyı açtığımda karşı tarafımda pencere vardı. Tabi olmazsa olmazı krem rengi lüks model koltuk vardı. Kapının sağ tarafında yatak vardı. Yatağın karşısında ise orta boy televizyon vardı.
Yatağın sol tarafında kapı vardı içeriye girdiğimde giyinme odası vardı. Çeşit çeşit kıyafetler vardı. Ayrıca ayakkabılarıda unutmamak gerek.
Bedenlerine baktığımda, bedenlerimle aynıydı. Murat benim bedenimi nerden bilsin ki. Tesadüf bir beden almış doğru çıkmıştır.
Sade düz siyah mini boylarında elbiseyi aldım, iç camasirimda işlendiği için onlarda değiştirmem lazımdı dolapları jiraz karistirdigimda ihtiyaçlarım da burdaydı. Hızlıca iç çamaşırımı alarak giydim. Ardından elbiseyide giyerek son dokunuşlar yaptım aynadan kendime bakınca çok şık olmuştum.
Biraz abartı oldu ama olsun abartı severiz .
Giyinme odasından çıktıktan sonra banyoya girdim. Banyo duşakabin klozet el yıkama yeri vardı. Ve ihtiyaçlarımızı koymak için küçük bir dolap vardı.
Dolabın içine baktığımda saç kurutma makinesini alarak saçımı kuruttum. Ondan sonra fön çekerek saçımı şekillendirdim. Bunla da işim bittikten sonra derin bir uykuya gidecektim.
Banyodanda çıktıktan sonra yatağa giderek kendimi yatağa attım. Artık murat güvenme duygum yoktu. Aklından sadece şu geçiyordu;
Murata asla güvenme.
İçimde bir his vardı. Ona güveneceksin çık yanlış bir yola sanmıştım zaten şimdi o yoldan dönme zamanı gelmişti. Muratın gerçek yüzünü biliyordum artık. Ondan kaçarak Hayatımı kurtarıcaktım.
BÖLÜM SONU
Diğer bölümde görüşmek üzere oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |