17. Bölüm

Allah’ın Emri Peygamberin Kavliyle…

Caylakk
melez__

Allah’ın Emri Peygamberin Kavliyle…

‘’Nerede olursa artık İsmail! Bulun bana bu çocuğu.’’ Son cümlesini de en tehditkâr haliyle söyledikten sonra odadan çıktı ve kapıyı ardından çarptı Onur Bey. Onunla çalışanlar bu tavırları dolayısıyla hep kaba biri zannederlerdi. O da zaten bir tek hayatındaki tek şansı olan kızına karşı pamuk gibi olurdu… Başka kim var kim yoksa yalan der geçerdi.

Kızına karşı yumuşak olduğu kadar kıskanç ve korumacıydı da… Kamera kayıtlarında kızının kendi barında genç bir oğlanla gülüşüp temas halinde bulunduğu videoları izleyince ‘yandım anam’ diye bağırma isteğine zor engel olmuştu. Şu an tek istediği o çocuğu sakince (!) uyarıp kızından uzak tutmaktı.

Bir süre evinin durgun koridorlarında yürüdükten sonra evin en renkli yeri olan Yağmur’unun odasına geldi. O sert iş adamı tavırlarını bir kenarı bıraktı ve kapıyı çalıp tatlı tatlı seslendi.

‘’Güzel kızım, gelebilir miyim içeriye?’’

Bir süre sessizlik oldu. Sonra Yağmur’un tatlı sesi ilişti babasının kulaklarına. ‘’Gel baba.’’ Sakince kapıyı açtı ve içeri girdi Onur Bey. Yağmur makyaj masasında oturmuş tiyatro gösterisi için hazırlanıyordu. Usulca yanına ilerledi babası.

‘’Annemden haber var mı?’’ diye kırgın bir umutla konuştu Yağmur. Ama cevap yine aynıydı. İki yıldır Zübeyde Hanım’dan ne bir iz ne de bir eser yoktu…

Olumsuz anlamda başını iki yana salladıktan sonra kızının saçlarını okşadı Onur Bey.

‘’Güzelim sana bir şey soracağım. Senin şu Yağız denen çocukla sohbet muhabbetin bitti değil mi?’’

Minik bir mırıltıyla onayladı Yağmur. Gülümsedi babasına.

‘’Peki, şu geçen gece bardaki o kumral çocuk kim?’’ Yağmur duraksadı. Babasına baktı. Gözlerini kırpıştırdı. Sonra aynaya döndü. ‘’Bilmem. Sarhoştum zaten. Öyle konuştuk sadece baba…’’

Dudaklarını ısırdı Yağmur. Yalandı… Haftalardır yazışıyorlardı Efe’yle. Babası ise başını sallayıp kızının başına bir öpücük bıraktı ve kapıya ilerledi. Çıkmadan önce son kez kızına baktı.

‘’Çok güzel olmuşsun yine güzel kızım benim.’’ Güldü Yağmur. Sonra odadan çıktı Onur Bey. İki yıldır hem annelik hem de babalık yapıyordu. Annesi bir anda ortadan kaybolmuştu.

Birkaç saat sonra İsmail, yani Onur Bey’in sağ kolu Onur Bey’i arayarak çocuğu bulduklarını iletti. Onur Bey sert adımlarla hızla yanlarına girdiğinde görmeyi beklediği manzara bu değildi… Bu çocuğun korkmuş olması gerekmez miydi? Hani kendi halinde sessiz bir çocuktu? O halde neden şu an adamlarıyla bilardo oynuyordu?

Tehditkâr bir biçimde boğazını temizlediğinde herkes duruşunu dikleştirdi. Kimisi yaptığı işi bırakıp yanına geldi. Kimisi korkuyla geriledi. Çocuk ise yavaşça arkasını döndü. Sonra gülümsedi. ‘Şaka mı bu?’ diye içinden geçirdi Onur Bey.

‘’Oğlum sorunlu musun niye sırıtıyorsun? Kaçırdık ya biz seni?’’ çocuğun yüzü hiç düşmedi. Hatta daha çok sırıttı. Onur bey ise bir ‘ya sabır’ çektikten sonra çocuğun yanına yürüdü. ‘’Adın ne senin?’’ kaşlarını çattı.

Gözlerini kırpıştırdı ve gülümsedi karşısındaki çocuk. ‘’Efe. Efe Köseoğlu…’’ yine sırıttı. Derin bir nefes aldı Onur Bey. ‘’Günlerdir benim barıma gelip kızımı soruyormuşsun? Hayırdır aslan parçası? Ne istiyorsun?’’ elini Efe’nin omzuna koyup sertçe karşısındaki çocuğun kolunu sıktı Onur Bey.

O an Efe duruşunu dikleştirdi. Boğazını temizledi ve gururla konuştu. ‘’Allah’ın emri, peygamberin kavliyle kızınızı kendime istiyorum.’’ Onur Bey elinin altındaki omzu daha çok sıktı. Çenesi kasılmıştı.

‘’Ne diyorsun lan sen?’’ diye yükseldiğinde karşısındaki çocuk masum masum gözlerini kırpıştırdı. ‘’Allah’ın emri, peygamberin kavliyle kızınızı kendime istiyorum.’’ Melül melül sırıttı. Onur bey derin bir nefes aldı ve dişlerini sıktı.

‘’Onu duydum! Kim olarak söylüyorsun lan bunu? Kimsin ki sen benim biricik kızıma göz koymuşsun utanmadan! Kimsin lan sen?’’ bunun üzerine ‘Edep…’ dercesine ellerini önünde birleştirip başını eğdi Efe. ‘’Adım Efe ama siz bana damat diyebilirsiniz…’’

Onur Bey’in alnındaki damarlar sinirden belirginleşmişti. Karşısındaki çocuğun yakasına yapıştı. ‘’Kızımın peşini bırak! Gelmişsin pişkin pişkin sırıtıyorsun! Hadsiz köpek!’’

İlk defa kaşlarını çattı Efe. ‘’Beni buraya getiren sizsiniz. Ve ayrıca bana hakaret etme yetkiniz olduğunu sanmıyorum. Evini biliyorum kayınpeder falan dinlemem dava ederim.’’ Daha fazla dayanamayacağını anlayan Onur Bey adamlarına Efe’yi evine bırakmalarını söyledi ve odasında döndü.

Arabada evine giden Efe ise yolun kenarında o güzel gözleriyle masum masum etrafa bakan ve elinde senaryoları tutan Yağmur’a gözleri iliştiğinden beri aralık camdan dışarıya sırıtıyordu…

 

Bölüm : 03.05.2025 17:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...