Kumralım
‘’Ben senin için günlerce ağladım! Haftalarca, aylarca ağladım! Herkesi gördün bir beni göremedin sen!’’
Elimdeki vazoyu yere fırlatıp paramparça olmasını sağladıktan sonra ellerimi saçlarıma geçirdim ve çığlıklarımla birlikte kanepenin yanına yığıldım. Yanıma yaklaştı ve önümde çömelip gözlerimden akan yaşları elinin tersiyle sildi. ‘’Herkese baktım da bir tek seni gördüm ben… Şimdi bana böyle yapma. Her gözyaşın için ölürüm ağlama…’’
Perde kapandığında sevinçle ayağa kalkıp olduğum yerde zıpladım. Perdenin dışından alkış sesleri yükseliyordu. Oyunda yer alan herkes geldiğinde perde tekrar açıldı. Eğilerek selam verdik. Perde tekrar kapandığında 32 diş sırıtarak sahne arkasına ilerledim.1
‘’Yağmur saat geç oldu sen çıkabilirsin artık.’’ Tiyatrodaki bölüm başkanımızın sesini duyduğumda hızla paltomu omuzlarıma attım. Çantamı sol koluma taktıktan sonra caddeye çıktım. Aslında amacım eve gidip dinlenmekti ancak telefonuma gelen bildirimle dudaklarımın kenarı yukarı kıvrıldı.1
‘’Yağmur kuşum bizimkilerle günbatımındayız sende gelsene işin yoksa.’’
Günbatımı arkadaşlarımla genelde gittiğim bir bardı. Zühre’ye geleceğimi belirten bir mesaj yazdıktan sonra gelen ilk taksiye bindim. Gideceğimiz yeri söyledikten sonra telefonun ekranından kendime baktım. Sahnede rol icabı ağladığım için rimelim akmıştı. Hızla makyajımı tazeledikten sonra şöyle bir kendimi düşündüm.
Üstümde kare yaka dizlerimin bir karış kadar üstünde biten uzun kollu güzel siyah bir elbise vardı. Ayağımda kırmızı topuklu ayakkabılarım vardı. Çantam ise tıpkı elbisem gibi siyahtı.
Taksi durduğunda ücreti ödedim ve arabadan inip bara doğru ilerledim. Beni zaten tanıyorlardı. Babam sağ olsun. Saçlarımı savurarak dik duruşum ve kendine güvenen adımlarımla arkadaşlarımın yanına ilerledim.
Zühre yanımdaydı. Dans ediyor, gülüyor ve şakalaşıyorduk. İkimizde deli gibi sarhoştuk. Lavaboya gideceğimi söyleyerek Zühre’nin yanından ayrıldım. Adımlarım kalabalığın arasında sersemce ilerlerken kendi kendime gülüyordum.3
Lavaboyla aramda yalnızca birkaç adım kalmışken sert bir yere çarptığımda yüzümü buruşturup başımı kaldırdım. Yaklaşık 1.80 boylarında kumral bir çocuğun bana baktığını gördüm. Kaşları çatıktı. Halinden memnun durmuyordu. Onu taklit edercesine kaşlarımı çattım.2
‘’Önüne baksana!’’ omuzundan ittirdim. Ya da dokundum. Çünkü çocuk sarsılmamıştı bile. ‘’Kusura bakma dalgınım biraz.’’ Çatık kaşlarım normal haline döndü ve bakışlarım anlayışlı bir hal aldı. ‘’Neyin var koca bebek?’’ kıkırdadım. Ayakta bile zor duruyordum.3
‘’Af buyur?’’ dudağının köşesi hafifçe yukarı kıvrıldı. Bunu görünce ellerimi çırptım. Zıplamaya kalkıştığım esnada ayağım kaydı ve dengemi kaybettim. Yeri boylamak üzereyken bir el belime ulaşıp beni ayağa kaldırdı. ‘’Dikkat et. Sarhoşsun.’’1
Küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarımı büzdüm. ‘’Sensin sarhoş!’’ belimdeki elini ittirip geriledim. ‘’Hem sen niye orama burama dokunuyorsun?’’ kaşlarımı çattım. Teslim olur gibi ellerini kaldırdı. Kıkırdadım. ‘’Adın ne senin?’’ başımı sağ omzumun üstüne yatırıp gözlerimi kırpıştırdım.1
‘’Yarına bu kafayla hatırlar mısın bilmiyorum ama Efe ben. Senin adın ne Silvermist?’’ onaylar biçimde başımı salladım. ‘’Yağmur…’’ sırıttım. ‘’Ama Silvermist’de olur.’’ O ise kaşlarını çattı ve ifadesi ciddileşti. ‘’Kahretsin ya… Benim bir arkadaşa bakmam lazım. Sonra görüşürüz.’’ O giderken arkasından boş boş el salladım. Sonra lavaboya gideceğimi unutarak Zühre’nin yanına döndüm.1
Bir süre sonra bardan çıkmış ve benim evime gelmiştik. Yatakta uzanırken ellerimi sallayarak konuşuyordum. ‘’Efe’ymiş adı… Çok güzel değil mi Zühre?’’ Zühre kafama bir şaplak indirdiğinde çığlık attım. O ise üstümü örtüp odadan çıktı.1
Eve geldiğimde duşa girip kahve içtiğim için biraz açılmıştım. Uyku tutmamıştı. Telefonumu aldım ve şu dostluk uygulamasına girdim.
‘’Buldum seni.’’
‘’Silvermist :)’’
Bu mesajlar geçen gün konuştuğum Efe denen çocuktan gelmişti. Elimle ağzımı kapattım olduğum yerde tepindim. Dudaklarımdan bir kıkırtı döküldü.1
Kim barda karşılaştığı sanalda konuştuğu birinden etkilenirdi ki? Evet, o kişi benim!1
Telefondan ‘Kumralım’ adlı şarkıyı açtım ve silik olan anları düşündüm. Kıkırdadım ve şarkının sözlerini tekrar ettim.
‘’ Bilmem hatırlar mısın gözlerim ne renkti
Söyle kumralım benim adım neydi?’’3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
821 Okunma |
342 Oy |
0 Takip |
18 Bölümlü Kitap |