14. Bölüm

Sen Nasıl Dayanıyorsun?

Caylakk
melez__

Sen Nasıl Dayanıyorsun?

‘’Selam, Yağmur ben...’’

Kanepede oturmuş ne yapacağımı düşünürken telefonuma bildirim gelmesiyle kaşlarımı çattım.

‘’Adım Efe.’’

Soğuk yapıyormuşum gibi mi olmuştu? Neyse ne… O kadar derdin içinde bir de bununla uğraşamazdım.

‘’Nasılsın Efe?’’

Başımı sol omzumun üstüne yatırdım ve ekrana bakarken boş boş gözlerimi kırpıştırdım. Ne yani soğuk yapıyorum diye tersleyip gitmeyecek miydi?

‘’İyi sayılmaz. Sen nasılsın Yağmur?’’

Mesajın sonuna adını özellikle eklemiştim. Neden bilmem ama böyle daha rahat gelmişti.

‘’İyi olmak için varım. Ve iyi hissettirmek için. Neyin var?’’

‘’Neden iyi hissettirmen gereksin ki?’’

Sağ elimi saçlarıma geçirdim ve içli bir nefes verdim.

‘’Böyle istediğim için. Söyle hadi neyin var?’’

Dudağımın kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Birinin benimle ilgilenmesi çok hoşuma gitmişti.

‘’Bir arkadaşım ‘öyle gerekti’ diyerek diğer arkadaşımın hayatının içine ediyor.’’

Göz ucuyla balkonda sigarasını içen Alp’ e baktım. Normalde içmezdi ama son üç aydır deli gibi sigara içer olmuştu.

‘’Öyle gerekmiştir belki?’’

‘’Arkadaşını konuştur. Onu anla. Ve sonra ona tavsiye ver. Ona doğru yolu göster Efe.’’

Gözlerimi kıstım ve tekrar Alp’e baktım. Bir yardıma ihtiyacı olduğu kesindi. Kesik bir nefes aldım. Cevap yazacağım esnada evin zili çaldı. Alp’e seslendim.

‘’Zil çalıyor bak buraya. Senin evinde ben kapı açmam demiştim sana.’’

Alp oflayarak arkasını döndüğünde ve sigarasını söndürdüğünde çökmüş gözaltları ve uzayan saçları gözüme çarptı. Mahvoluyordu görüyordum ama madem üzülüyordu neden böyle yapıyordu ki?

Üç aydır elinden düşürmediği telefonunu sıkıca tutarak kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında önce bir sessizlik oldu. Sonra biri birine öpücük attı. Öpücük mü attı?

‘’Kim öpücük attı lan?’’ dedim ve hızla kanepeden kalkıp Alp’in yanına gittim. Görmeyi en beklemeyeceğim kişi elinde bir tabak kurabiyeyle karşımda duruyordu. Kazım amca…

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığım esnada Kazım amca eve girdi. Tabağı tezgâha bıraktı ve Alp’in omzuna sarıldı. Alp’in omzuna mı sarıldı?

Alp zar zor geri çekilirken elimle salonu işaret ettim. ‘’İçeri geçmez misin Kazım amca?’’ nezaketen gülümsedim. Bana bakıp yüzünü buruşturduktan sonra hızla kapıya ilerledi.

‘’Yok, şekerim ben başka zaman geleyim Alp’in yanına.’’ Alp’e göz kırptıktan sonra evden çıktı. Kapı ardından kapanırken kaşlarımı çattım. ‘’Şekerim mi dedi o az önce bana?’’ tiksinircesine yüzümü buruşturdum. ‘’Ne dediyse dedi. Kurabiye falan ye aç oturma.’’ Yorgun argın sesi kulaklarıma ulaştığında yüzümdeki alaycı ifade silindi. Alp balkona döneceği esnada omzundan kavrayıp kendime çevirdim. Artık konuşmamız gerekiyordu…

‘’Bana bak, ben bir defa konuşurum Alp. O kızın hayatını mahvederken, onu üzerken ve onun acı çekmesine sebep olurken burada sanki çok acın varmış gibi davranmayı bırak artık. Ne bu vicdan azabı çekiyormuş gibi yapıp gönlünü mü rahatlatıyorsun? Vicdan azabı çeksen yazardın Efsun’a! Anlatırdın her şeyi! O kız var ya! Her şeye rağmen seni sevmeye devam ediyor. Ederdi de zaten. Sevgi görmemiş bir kıza umut verip sonra ortalıktan defolup gidemezsin anladın mı? Ben artık o kızın acı çekmesine katlanamıyorum! İkinize baktıkça benim içim yanıyor sen nasıl dayanıyorsun Alp! Nasıl gönlün el veriyor söyle bunu bana!’’ lafım bittiğinde öfkemin yüzümden okunduğuna emindim. Hızla nefes alıp veriyordum. Çenem kasılmıştı. Ama Alp benim en beklemediğim şeyi yaptı. Ben bana kızmasını, bağırmasını veya kendini savunmasını beklerken onu tanıdığımdan beri en fazla üç defa gözleri dolan bu çocuk bir anda duvarın dibine çöktü. Yüzünü avuçlarının içine aldı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Omuzları titriyordu. Elleri, dizleri ve hatta tüm vücudu titriyordu…

Yüzümdeki öfke ağır ağır silindi. Omuzlarımı indirdim. Yavaşça yanına oturdum ve destek vermek istercesine elimi omzuna koydum.

‘’Bana anlatmadığın, belki de anlatamadığın bir şeyler var farkındayım. Umarım benimle paylaşamadığın bütün o sessiz savaşlarını kazanırsın Alp. Özellikle de bu son savaşı. Çünkü eğer bu savaşı kaybedersen tek acı çeken sen olmayacaksın. Bu savaşta koruman gereken biri var. Çok daha dikkatli olmalısın. Eğer bir gün destek gerekirse anlat bana… Ne olura olsun. Konu ölümde olsa yanındayım kardeşim. Kardeşimsin sen benim. Anladın mı? Kardeşimsin.’’

Başını kaldırdı. Kızarmış yüzü, kasılan çenesi ve titreyen dudağı o kadar acıttı ki canımı. Onu hep güçlü görmeye alışmıştım ben. Olmuyordu böylesi…

Ağzı açıldı. Bir şey söyleyecekti sanki. Ama o esnada bir şey oldu. Alp’e onlarca bildirim geldi. Uygulamadaki oturumunu bildirim gelmesin diye kapatmıştı. Bu da neyin nesiydi şimdi? Yavaşça ve tedirgince telefonu kaldırıp ekrana baktı. Göz ucuyla telefona baktım.

‘’Darmaduman hesabından 267 yeni bildirim!’’

Derin bir nefes aldı. ‘’Ben artık dayanamıyorum Efe…’’ çatallaşmış sesiyle mırıldandı. Mesajlara tıkladı.

‘’ ‘’Alp yapmadım de!’’

‘’O ben değilim de Alp.’’

‘’Lütfen.’’

‘’Yalvarırım yapmamış ol.’’

‘’Ben sen olmadan ne yapacağım Alp?’’

‘’Lütfen Alp…’’

‘’Hadi be buz adam… Yalvarırım yapmamış ol.’’

Gözlerinden birkaç damla yaş telefonun ekranına düştü. Mesajları hızla kaydırırken son bir yeni mesaj geldi.

‘’Bugün benim doğum günümmüş.’’

‘’Hediyem olsana.’’

‘’Bir anda çık ortaya şaka yaptım de.’’

‘’Yemin ederim kızmayacağım.’’

Hiçbir şey yapamadı. Kaybediyordu. Görebiliyordum. Alp bu savaşı ve koruması gereken kişiyi yavaş yavaş kaybediyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve kendi kendime mırıldandım.

‘’Yalvarırım bu savaşın sonu çok ağır bitmesin Allah’ım. Kimse bunu kaldırmaya hazır değil…’’

Efsun hala bir şeyler yazarken ağlamaya başlamama sebep olan şey Alp’in hıçkırıkları arasında bağırarak kendine sövmesiydi. Başını arkasındaki duvara vurup duruyordu. Ensesinden tutup onu duvardan uzaklaştırdım ve sırtını sıvazladım.

‘’Söz veriyorum geçecek.’’

Bölüm : 15.03.2025 22:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...