Melike
@melikekocak2195gma
TAKİP ETTİĞİ KİTAPLAR
tamamlandı 3a önce tamamlandı KARANLIĞIN İMPARATORU
@yagmursss_16
Okuma
5.4k
Oy
234
Takip
33
Yorum
6
Bölüm
18
Simay özdemir, yirmi yaşında genç bir üniversite öğrencisiydi. Fakir bir ailenin kızı olarak ayakta kalabilmek için geceleri İstanbul’un en lüks gece kulüplerinden birinde garsonluk yapıyordu. O ihtişamlı hayatı yakından görüyordu ama asla bir parçası olamıyordu. Onun dünyası dersler, borçlar ve ayakta kalma mücadelesinden ibaretti. Ta ki o geceye kadar…Kulübün ağır ve kasvetli havasında, herkesin önünde saygıyla eğildiği bir adamla göz göze geldi Tibet Kaya. İstanbul’un en korkulan mafya babalarından biri, kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bir isim. Soğuk bakışları, keskin duruşu ve karanlık gücüyle Simay’ın hayatına istemeden girdi.Simay, onun dünyasından uzak durması gerektiğini biliyordu. Ama Tibet’in gözlerinde yalnızca karanlık değil, sakladığı derin bir yalnızlık da vardı. Ona yaklaşmak hem tehlikeli hem de yasaktı. Fakat kalbinin atışlarını durdurmak imkânsızdı.Güç, karanlık,kan ve sırlarla çevrili mafya dünyasında saf bir aşkın var olabilmesi mümkün müydü? Simay, kendini bir anda karanlığın tam ortasında bulurken, Tibet’in hayatına girmek ona yalnızca aşkı değil; aynı zamanda savaşmayı, kaybetmeyi ve yeniden doğmayı da öğretecekti.Karanlığın içinde parlayan bir ışık…Ve ışığı söndürmek için pusuda bekleyen düşmanlar.Bu hikâye; aşkın en tehlikeli haliyle, tutkuyla ve kanla yazılmış bir yolculuk.(BÖLÜMLERİ OKUYUP BEĞENİP YORUM YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM)🖤
tamamlandı 3a önce tamamlandı Mafyanın Aşkı
@furydancer
Okuma
19.22k
Oy
1.11k
Takip
189
Yorum
403
Bölüm
17
"Ne istiyorsun" "Kızını..."
devam ediyor 2a önce güncellendi Adı Sanı Yok
@kotyonok19
Okuma
10.81k
Oy
861
Takip
349
Yorum
148
Bölüm
9
Bir gece sokakta Ahmet tarafından bulunan Biricik o gece evlatlık edinilir. Yıllarca beraber yaşadığı aile bir ttafik kazasında ölünce abisiyle yalnız kalır ve hayatın acı darbelerini bir bir yemeye başlar.
devam ediyor 4a önce güncellendi KAN VE GÜL
@larendiaz
Okuma
379
Oy
24
Takip
27
Yorum
10
Bölüm
4
ZALİM PRENS EVAN: ATEŞİN VARİSİ Evan, bir kitap karakteridir. Güzce`in kardeşi Güzay; bir gün Evan isimli kitabı ablasına anlatmaya başlar. Güzce, kitaptaki başrolün çok acımasız olduğundan bahseder ve adalet anlayışını eleştirip durur. Sağanak yağmur yağan o gece, Güzce kendini o romanın içinde bulmayı asla beklemez. Kitap, intikam hikayesinden bir aşk hikayesine dönüştüğünde; kendi evreninden silinmeye başlayan Güzce, geriye dönmek için Evan`ı bulmak zorundadır.
devam ediyor 3h önce güncellendi KALBE DÜŞEN KIVILCIM
@aynrdq1
Okuma
4.96k
Oy
374
Takip
238
Yorum
171
Bölüm
7
Arina, son 4 yılını Türkiye`de geçirmiş bir kızdır. Kafa dağıtmak için geldiği mekanda çıkan olaylardan dolayı mekandan ayrılmak ister, fakat işler onun isteği üzerine gitmez. Kimsenin bilmediği bir sırrı öğrenir. Bu durum yüzünden başı derde girer. Yer altı dünyasının en acımasız Patron lakabı ile tanınan adamın eseri olur. "Bunu bilmemeliydin." Gözlerim kapanmadan önce en son duyduklarım bunlar oldu. "Artık istesende kurtuluşun yok."
devam ediyor 2g önce güncellendi Karanlığın Tutsağı(Artı On Sekiz)
@lyrdaas
Okuma
43.26k
Oy
1.48k
Takip
209
Yorum
2.19k
Bölüm
59
“Benden kaçabilirsin sanıyorsun, ama adımların nereye giderse gitsin, gölgen yine bana ait. Adını bile fısıldamadan yaşayamam; sen, kendini unutsan bile bende kalacaksın.” Alpay Aras Demirkıran “Onun karanlığında boğulmakla, onsuz yaşayamamak arasında kaldım… ve galiba ikincisi daha korkutucu.” Simay Altan Gazeteci olan Simay, kimsenin cesaret edip eline alamadığı dosya üzerinde çalışmaya başlar. Bu dosya, kimsenin dokunmaya cesaret edemediği mafya patronu Alpay Aras Demirkıran’ın dosyasıdır. Bunun hayatındaki en büyük haber olacağını sanıyordu. Oysa bu, hayatını geri dönüşsüz bir şekilde çalacak adamla tanışmasının başlangıcıydı. Sigara dumanı, yağmur kokusu ve tehlikenin çekici yüzü… Simay, her adımda daha çok karanlığa çekiliyordu. Ve bazen, en büyük hata; gerçeği ararken, onu koruyacak olanın aynı zamanda seni mahvedecek kişi olmasıydı. ~Kesit~ "Sana olan bu his," diye başladı, parmakları kucağındaki tenimi okşarken. "Bu, sadece bir aşk değil. Bu, benim varoluşumun tek nedeni. Sen, benim son sığınağım, ilk ve tek zaafımsın." Aras... Bu adam... O, bir mafyaydı. Kanlı elleri, karanlık sırları ve tüm dünyayı yönetme gücü vardı. Ama bana baktığında, o kehribar gözlerde gördüğüm şey... o, dünyanın en büyük zayıflığıydı. Ve o zayıflık, bendim. ​Bana "zaafım" demesi... Bu, bir milyon dolarlık mücevherden daha değerliydi. Onun için zaaf olmak, tüm o zırhının, tüm o kontrolünün tek çatlağı olmak demekti. O, hayatı boyunca düşmanlarının en ufak bir zayıflığını bile acımasızca kullanırdı. Ama şimdi, en büyük zaafını, tüm bu gücün merkezinde, bir kontrol odasında kucağına almıştı. ​Bu bir aşk değil, bu bir bağlılık yeminiydi. Beni, varoluşunun tek nedeni olarak görüyordu. O kadar saf, o kadar karanlık ve o kadar delice bir sevgi ki, beni boğuyordu. Nefesim daralıyordu ama bu boğulma, bana hayat veriyordu. ​Kendimi bildim bileli güven arıyordum. Ama Aras`ın sunduğu bu güven, normal bir liman değildi; bu, tüm dünyadan koparılmış, sensörlerle ve bir erkeğin yıkıcı aşkıyla korunmuş, yalıtılmış bir kaleydi. ​Onun laneti bendim... ​Eğer ben onun ilk ve tek zaafıysam, o da benim son ve tek sığınağımdı. Ve biliyordum ki, bir gün o zaafı için dünyayı yakarsa, ben o alevlerin içinde gülümseyerek yanacaktım.
devam ediyor 6g önce güncellendi Kan Ve Kül
@elarisnova
Okuma
4.94k
Oy
281
Takip
94
Yorum
59
Bölüm
27
Ben bir ölümle doğdum. Annemin son nefesi, benim ilk suçumdu. O günden sonra ne zaman nefes alsam, biri daha ölüyordu. Babam bana hiç “kızım” demedi. Onun gözlerinde sadece yitirdiği kadının hayaletiydim. Bana sevgi değil, kurallar verdi. Merhamet değil, emirler. Oyuncaklar yerine silahlar, masallar yerine kanla yazılmış yasalar… Beni kız çocuğu gibi büyütmediler. Bir tehdit gibi eğittiler. Adımı duyanlar dizlerini bükmüyorsa, kurşunlarını hazırlıyordur. Ama bu hikâye yalnızca benimle ilgili değil. Bir ad var dudaklarımdan hiç düşmeyen. Henüz yüzünü görmedim. Henüz göz göze gelmedik. Ama adını biliyorum. Soyunu, damarlarındaki nefreti, bana miras bıraktıkları öfkeyi… Alaz Koral. Kanla beslenmiş iki isim. Hiç tanışmadan düşman olmuş iki çocuk. Ve o gün gelecek. Toprak, kanı emdiğinde, küllerin içinden sadece biri kalkacak. Ben Maria Rossi’yim. Kanla doğdum. Külle yükseleceğim. Ve bazı savaşlar… doğduğunda başlar.
tamamlandı 4h önce tamamlandı Okyanus Masalı
@em_ineee
Okuma
21.37k
Oy
1.85k
Takip
155
Yorum
311
Bölüm
38
Zorla başlayan bir evlilik, ne kadar zor ve zahmetli olabilirdi? Bir kadın onu istemeyen kocasına karşı ne kadar sabırlı olabilirdi? Peki ya adam sevmediği bir kadına nasıl duygularının değiştiğini anlatabilirdi.? Bu evlilik hiç bu kadar zahmetli olmayacaktı.
devam ediyor 3a önce güncellendi Kocam bir mafya
@buse_naz18
Okuma
6.17k
Oy
311
Takip
61
Yorum
49
Bölüm
16
19 yaşındaki sahra ailesinin borçu yüzünden tanımadığı bir adamla evlenmesi
devam ediyor 2h önce güncellendi AMADEYİ EMRİNE BERDEL
@aytengul
Okuma
10.13k
Oy
807
Takip
175
Yorum
92
Bölüm
16
"Bir kere ya, bir kere! Bir kere de ben dediğimi yapın lan! Bir kere! Dişimi kıracağım, sizin gibi lavuklar ancak bana rast gelir zaten. Şerefsizler." Asabım bozulmuştu. Neymiş efendim, şirket hisselerinin birçoğu evli ve çocukları olan abilerime verilecekmiş! Bok yerler... Ben sağ olduğum müddetçe, kimse benim olanı alamaz. O kadar! Sandalyeye daha da yayıldım, başımı ellerimin arasına alıp soluklandım. Daha şirketin yolunu bilmeyenler, bana ahbaplık kesilmekten başka bir şey bilmiyorlardı. Oysa ki ben canımı dişime takıp gece gündüz çalışmıştım. Onlar ortalıkta fink atarken, ben ter döküyordum. Onlar gece kulüplerinden çıkmazken, ben kendi çabamla yolumu çiziyordum. Onlar her gece bir kadının koynunda uyurken, ben iyi bir geleceğim olsun diye didiniyordum. Ben koskoca Kenan Azadoğlu’yum. Buraların hiçbirine yapmamıştım, yapmayacaktım da. Babam ağa olmasına rağmen, ben kendi şirketimi kurmuştum. Babamın şirketi iflas etmişken, benim şirketim her geçen gün biraz daha ihtişam kazanıyordu. İlaçlarımı içmeliydim. Doktor, ilaçlarımı ihmal edersem durumumun kötüye gideceğini açıkça söylemişti. Sakin olmalıydım. Daha 26 yaşındayken felç kalmak isteyeceğim son şeydi. Maazallah başıma bir şey gelse, beni ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yaparlardı. Hele o Kezban cadısı... Kimseye fırsat vermeden, ilk o beni cehenneme yollar. Şeref yoksunu bir insandan farksızdı. Kimseye bir hayrı dokunmayan, aile dağıtan bir kadındı. Kadın demek bile kadınlara hakaretken, bu kadın, ortada namuslu rolü kesip göz boyamaktan başka bir bok bilmiyordu. Yedi aylık hamile annemi merdivenlerden itmiş, annemin ölümüne sebep olmuştu. Üstelik kardeşim de o olay yüzünden erken doğmuştu. Kezban yüzünden, güzeller güzeli can parçam Canan’ım tekerlekli sandalyeye mahkûm kalmıştı. Telefonum titrediğinde aramaya baktım. Can parçam arıyordu. Derin bir nefes alıp hızla kendime geldim. Onu üzmek, isteyeceğim son şeydi. Telefonu açtığımda Canan bıcır bıcır konuşmaya başlamıştı bile. Canan: Ağabeyim, nasılsın, iyi misin? Ben: Güzelim, can parçam, sen iyi misin? Canan: Abi, benim canım çiğköfte istedi. Geldikten sonra bana ellerinle çiğköfte yapıp yedirir misin? Ben: Can parçam, lafı mı olur? Ağabeyin değil miyim? Yaparım tabii. Sen iste, konağı ateşe bile veririm. Kıkırdadı Canan: Ağabeyim, sen iyi ki varsın yaa... Yine lafları uzatarak konuşuyordu. Biliyordu ki, en sevdiğim şeydi. Ben: Ağabeyin kurban olur kuzuma. Merak etmeyesin. Erken geleceğim. Sen şimdi git, bir iki bir şeyler ye. Aç kalma sakın. Canan: Ağabeyim, beni hiççç merak etmeyesin. Benim karnım yıla basa dolu. Sen gelene kadar da yerim. Ben: Yiyeceksin tabii. Ağabeyin boşuna çalışmıyor yaa. Canan: Canım ağabeyim, sen hiç merak etme. Ben senin kazandığın paraları çatır çutur yiyorum. Bugün de mağazaya gitmeyi düşünüyorum. Ben: Can parçam, hava sıcak. Sağlığın etkilenmesin. Canan: Ağabeyim, ben iyiyim. Hem tek çıkmayacağım. Korumalar da yanımda olacak. Ben: Elbette ki olacaklar. Boşuna para vermiyorum. Şöyle bir karı kız peşine düşmesinler de, yanında adam gibi dursunlar. Canan: Ağabeyim, sen hiç merak etme. Senin korkundan, bir milim bile benden uzak durmuyorlar. Ben: Can parçam, ben kartına para atacağım. Gönlünce harca, gez dolaş. Sağlığına dikkat et. Bu arada başka diyeceğin yoksa kapatmam lazım. Canan: Ağabeylerin bir tanesi, canım ağabeyim... Sen merak etme. Ben: Hadi sağlıcakla. Canan: Bye bye. Telefonu kapatır kapatmaz Cihan’ı aradım. Cihan ve Cahit… Aradığımda her zamanki gibi uzun süre çalmasını bekledim. Beşinci çalışta açılan telefonla bir an duraksadım. Normalde pezevenk onuncu çalıştan önce açmazdı, şaşırdım. Ben: Alo. Cihan: Buyur ağam, hayrola? Ben: Canan elbise falan alacak. Yanında durun. Cihan: Ağam etme eyleme... Canan Hanım mağazaya gitti mi çıkmıyor, bir de akşam olmadan dönmüyor, bilirsin. Ben: Cihan, oraya gelirsem topuklarından asar, yarım saatte bir kafanı suya sokarım. Dediğimi yap. Cihan: Ağam, emrin ola. Ben: Ha şöyle, adam ol. Ha bu arada, Cihan, kaşın gözün oynamasın. Cihan: Ağam, benim kaşım gözüm ne zamana oynamış? Tessüf ederim. Ben: Cihan, Cahit’i sana  düz getirip yan sokmadan dediğimi yap de. Cihan: Emrin olur ağam. Telefonu kapatıp işime odaklandım. Bu ayki kazançlar epey yükselmişti. Ancak boşa harcayacak zamanım hiç yoktu. Elimdeki dosyaları alıp teker teker okumaya ve imzalamaya başladım. Hiçbir evrakı gözüm kapalı imzalamazdım. Zamanında yaşadığım tatsız olaylar, bu konuda titiz davranmamın en büyük sebebiydi. Küçüklüğümden beri tek isteğim, biricik kız kardeşimin her isteğini yerine getirmekti. Annemin yokluğunda ona en iyi şekilde bakıp, iyi bir hayat yaşamasına olanak sağlamak için elimden geleni yapıyordum. Elimdeki dosyalara gömülüp projeyi incelemeye başladım. Dosyada, gelecek vadeden bir projeye gözüm takıldığında dudaklarımda hafif bir gülümseme oluştu. Tamamen doğa dostu ve düşük maliyetle hayata geçirilecek bu proje, epey para edecek gibiydi. Hemen önümdeki telefonu aldım ve asistanımı aradım. Sen: Alo, Sezin. Bana müdürü çağır. Sezin: Tamam efendim. Telefonu kapattım, gözümü tekrar dosyaya çevirdim. Kısa süre sonra Cemil Bey kapıyı tıklattı. "Gel," dedim. İçeri çekingen adımlarla girdiğinde, karşı koltuğu işaret ettim. "Fire Oranlarını Azaltma Projesi" başlıklı dosyayı önüne bıraktım. Gözümle “bak” der gibi işaret ettim. Dosyaya göz attığında ona döndüm. "Güzel iş," dedim. Bunu beklemiyor olacak ki, şaşırdı. "Efendim, beğenmenize sevindim," dediğinde, hafifçe güldüm. Yüzüne baktım. "Bir de sen açıkla bakalım projeyi," dedim. Bana bakıp hızla konuşmaya başladı: Cemil: “Bu çalışmanın amacı, üretim hattında meydana gelen firelerin sebeplerini analiz ederek, üretim süreçlerinin iyileştirilmesi ve fire oranlarının düşürülmesine yönelik sistematik öneriler sunmaktır. Bu proje sayesinde: Maliyetler azaltılacak, Kaynak israfı önlenecek, Üretim verimliliği artırılacak ve Kalite standardı iyileştirilecektir.” Yüzüne baktım. "Aferin," dedim. "Efendim, beğenmenize çok sevindim. İnanın, güveninizi sarsmayacağım," dedi. "Bak," dedim, sesimi biraz alçaltıp sertleştirerek, "Bu proje iyi sonuç vermezse, bu belgeleri sana yediririm." Yutkundu. "Tamam efendim," deyip odadan çıktı. Saatler sonra gelen telefon aramasıyla hızla ayağa kalktım. Arayan Canan’dı ve sesi korkmuş gibiydi. Canan: Ağabey, hemen eve gel! Ben: Ne oldu canım? Bir şey mi oldu? Canan: Abi... Yaren Abla, Dağdelenlerin oğluyla kaçmış! O an yerimde donakaldım. "Osalak kızın böyle bir şey yapacağı belliydi," dedim dişlerimi sıkarak. Canan: Ağabey... Berdel kararı aldılar! Bu söz, kafamın içinde dönüp duruyordu. Bir an sustum. Canan’ın sesi beni kendime getirdi. Canan: Ağabey? Ben: Kime berdel istiyorlar?! Canan: Sana, ağabey... Boğazımdan öfkeyle gelen bir homurtu koptu. Ben: Nasıl olur bu?! Canan: Vallahi ağabey, Dağdelenlerden Burhan Ağa, kızını kolundan tutup evin önüne attı bile. Berdelin olmama gibi bir ihtimal kalmadı, herkes sus pus! Ben: Olmaz. Sertçe ve kararlı bir şekilde söyledim. Canan: Vallahi abim, gelmelisin. Hemen gel! Ortalık çok karıştı, çok! Hemen yerimden kalkıp hızlı adımlarla yürümeye başladım. Odadan çıkıp asansörün önüne geldiğimde, düğmeye bastım. Asansör hızla geldi. Biner binmez dakikalar içinde aşağı indim. "Hemen arabamı getirin!" dedim. Dakikalar sonra araba gelirken hızla kapısını açıp bindim. Emniyet kemerini bile takmadan aracı sürmeye başladım. Ellerim titriyordu. Birinin benim adıma karar vermesi, en nefret ettiğim şeydi. Böyle bir kararın da ancak Kezban cadısının başının altından çıkacağı belliydi. Trafik ışığının kırmızıda yanmasına aldırmadan geçtim. Çıkacak ceza, gram umurumda değildi. Konağın önüne geldiğimde, arabayı hızla kenara çektim ve indim. Koşar adımlarla konağa girdim. Yerde ağlayan bir kız, görüş alanıma girdi. Üstü başı toz toprak içindeydi. Üstelik giysilerinde kan lekeleri vardı...
Loading...