
Selamlar, selamlarr🩷
Kız haftada bir bölüm ne büyük rahatlıkmış ama ben sizi özlüyorum ya?! Onu napacağız?
Neyse bu bölüm sakın bölümün ruhuna kapılıp okuyup geçmeyin geçseniz bile geri dönün ve yorum yapın tamam mııı? Özlemimi gidereyimm
Not: Bu bölümün topluluk içinde okunmaması önerilir..
İyi okumalarr🩷

"Evimizi benimle bir yuvaya dönüştürür müsün? Senin yanında olduğum her yer benim evim ama sen... Sen hayallerindeki evine beni de dahil edebilir misin?"
Arkasında duran ellerini önüne getirdiğinde ahşap, oymalı bir kutu tuttuğunu fark ettim. Bu kutu...
Kutunun kapağını açtığımda gördüğüm yüzükle bakışlarımı Aziz'e çevirdim.
"Ama.." diyen sesimi ben bile duyamamıştım.
"Benimle evlenir misin bir tanem?"
Karşımda duran adam 1 hafta boyunca evlenme teklifi beklediğim adamdı ama neden şu an ağzından çıkan kelimeler yine de beni şaşırtmayı başarmıştı.
Bu ev.. Benim yıllar önce hayalim diyerek çizdiğim evdi. Burada kendimi bu kadar huzurlu, bu kadar evimdeymiş gibi hissetmemin nedeni sadece Aziz'le birlikte olmam değildi demek ki. Bu evin projesini çizerken düşünmemeye çalışmama rağmen kendimi Aziz'le bu evin içinde hayal etmiştim hep. Kendime kızıp hayal etmeye devam etmiştim. Şimdi o evde onunla birlikteydim ve bana evlenme teklifi ediyordu.
"Bana evlenme mi teklif ediyorsun?"
Ağzımdan çıkabilen ilk kelimeler bu manasız soruyu oluşturmuştu.
Dudaklarını birbirine bastıran Aziz gülüşünü tutmaya çalışarak "Sence?" diye sordu.
Evet, elinde bir yüzük kutusu vardı ve 'benimle evlenir misin?' demişti. Galiba yeterince açıktı. Ama benim algılarım kapalıydı. Şu an için bana evlenme teklifi etmeyeceğine inandırmıştım kendimi. Ne zaman karar vermişti ki buna? Hem de müzayededeki yüzükle? Bunu 'veledin abisi' almamış mıydı? Çok dikkat etmediğim için fiyatını tam olarak hatırlamıyordum ama büyük paralar dönmüştü.
Aziz sessiz kalışımı yanlış yorumlamış olacak ki "Kafanda soru işaretlerin olabilir..." diyerek kendisini açıklamaya çalıştı. Ama böyle bir şeye ihtiyacı yoktu.
"Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde. Ama kendimden eminliğim onda istediğim etkiyi bırakmamıştı.
"Hayır mı?" diye sordu gözlerime bakarken.
O an bunun ne kadar yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu fark edip kendimi toparlamaya çalıştım. "Hayır, yani hayır. Kafamda soru işaretleri yok. Ona hayır. Sana evet.. Yani teklifine... Evlenirim. Evet, seninle evlenirim."
Aziz'in beni yanlış anlamaması için birbiri ardına sıraladığım cümlelerim etkili olmuş olacak ki derin bir nefes verdiğini gördüm. Yüzündeki korkunun yerini içimi eriten gülüşü almıştı.
Elindeki kutuyu gözleriyle işaret etti. "Tekrar söylersen eğer yüzüğü parmağına takarım." dedi bir gözünü kırparak.
Oynadığı oyunda ona eşlik ettim. "Tekrar sorarsan eğer tekrar cevabımı veririm."
"Birce Işık, benimle hayallerindeki mutlu yuvayı kurar mısın? Bu yüzüğü parmağına takıp karım olur musun? Benimle evlenir misin?"
'Karım' kelimsiyle kalbim tekledi. Karısı olacaktım değil mi? Aziz de benim kocam olacaktı. Biz evli olacaktık.
"Seni çok seviyorum.." dedim mırıldanarak. Burnundan verdiği nefesle dişlerini göstererek gülmeye başladı. "Bu sorumun cevabı değil"
Ona yine cevap veremeyişime ben de güldüm. "Evet." diyip aramızdaki mesafeyi kapattım. Bir elim yanağını bulduğunda gözlerinin içine gülerek baktım. "Seninle evlenirim. Karın olurum... Seninle yuvamızı kurarım."
Aziz gülümseyen bakışlarını benim üstümden çekmeden yüzüğü kutusundan çıkardı. Kutuyu koltukların üstüne attı. Sol elime uzandı ve yüzüğü parmağıma taktı. Tam olmuştu. Ve bu yüzük yakından çok daha güzeldi. Gözlerim yüzükteyken çenemde hissettiğim parmaklarla başımı Aziz'e doğru kaldırdım. Yeni yüzük takılmış elimi koluna dolayarak parmak uçlarıma kalktım ve Aziz'in dudağına bir öpücük kondurdum. Saf bir mutluluk barındıran bir öpücüktü. Aziz de bana aynı şekilde karşılık verdi. Dudaklarımız ayrıldığında ikimiz de az önce yaşananlara inanamıyormuş gibi ama mutlulukla birbirimize bakıyorduk.
O an tekrar aklıma gelen şeyle gözlerim doldu. Ellerim Aziz'in omuzlarından göğsünün üstüne kaydı. "Sen benim hayallerimdeki evi mi yaptırdın? 5 sene önce aldım dememiş miydin?" dedim alacağım cevaptan biraz da korkarak.
Sağ göğsünün üstündeki yüzüklü elimi eline aldı ve yüzüğün üstünden elime bir öpücük kondurdu. Bana bakmadı, yüzüğe bakmaya devam etti.
"5 sene önce yapımı bitti."
Kafamdan geçenleri dilime dökmek istemiyordum ama gerçeklerden kaçamazdım. "Geri gelmeyi düşündüğün zaman..." diye mırıldanabildim sadece.
O an Aziz de gözlerini benden kaçırmanın bir faydası olmadığını anlamış olacak ki bakışlarımız tekrar buluştu
"Amacım sana her şeyi anlatıp kendimi affettirmekti ama o sıralar buradaki şirketi bırakmam şimdiki kadar kolay değildi. Belki beni affedip benimle İngiltere'ye gelmeyi de kabul edersen, burada kuracak hayatımızı göstermek istemiştim sana."
Az önceki mutluluk gözyaşlarım yerlerini kolaylıkla acıya bırakmıştı. O burada bize bir hayat kurarken ben kendime farklı bir hayat kurmaya çalışıyordum... Gözyaşlarıma sahip çıkamadım. Birbirini takip eden birkaç damla ardı ardına aktı.
"Ama sonra fotoğrafı gördün..." dedim sanki zihnimdekilerin onaylanmaya ihtiyacı varmış gibi. Her şey apaçık ortadaydı ama ben kaçacak bir yer arıyordum. "Aziz, özür dilerim." dedim kaçacak tek bir delik bulamayınca. Yüzleşip kabul etmem hatta af dilemem gereken bir gerçekti bu.
Elleri akan yaşlara engel olmak ister gibi yanaklarıma çıktı hemen. Baş parmaklarıyla, yaşlarla savaşıyordu. "Özür dileme." dedi şaşkın bir tonda. "Niye özür diliyorsun?"
Hâlâ benim özrüm ona fazla geliyordu. Yaşadıklarına rağmen benden hesap sormuyordu.
"Sen benden vazgeçmemişken yaptıklarım için özür dilerim.." dedim hıçkırıklarım arasından alabildiğim nefesimle.
Başını iki yana sallayarak başımı göğsüne yasladı. Kalbinin üstüne.. Atışını dinlemek belki beni biraz olsun sakinleştirirdi. Bir süre orada öylece kaldım. Gözlerimi kapattım ve sadece Aziz'in atan kalbinin ritminde kaybolmayı diledim.
"Senden ilk vazgeçen bendim Birce..." demesiyle gözlerimi açtım ama hâlâ başım göğsündeydi. O da çenesini başıma yaslamıştı. "Senin iyiliğin için yapmış olabilirim ama ben yaptım bunu. Bir keresinde bana 'sen kendi seçimlerinin bedelini ödedin bense seninkilerin' demiştin hatırlıyor musun? Çok haklıydın. Diyecek tek bir kelime lafım da yoktu. Ben de çok isterdim hesap sorabilmeyi ama hakkım yok ki. Sen neden gittiğimi bile bilmezken, benden haber alamazken ne yapacaktın başka? Oturup gelip gelmeyeceği meçhul bir adamı mı bekleyecektin? Üstelik sana seni sevdiğini bile söyleyememiş bir adamı?"
Başımı yavaşça göğsünden kaldırdım. Kollarını etrafıma sardığı için fazla uzaklaşamadım. Sadece bu söylediklerini gözlerinin içine bakarak dinlemek istedim. Kırıldığını, kalbinin paramparça olduğunu biliyordum ama en azından gerçekten bana hak verdiğini duymaya ihtiyacım vardı.
"Biriyle bir yuva kurmak istemene ağzımı açıp tek kelime laf edemem. En büyük hakkın. Benim canım belki de bundan ziyade, ben daha Ankara'dayken benden vazgeçtiğinde yanmıştı.." Pişmanlıkla gözlerimi kapattım. Yüzümde hissettiğim eli gözlerimi açmamı ister gibi yüzümden saçlarıma doğru ilerledi. Ona baktığımda gözlerinde kırgınlık görmemem belki de tek dayanağımdı. "Ama seni ben bile anlamazsam kim anlayabilir ki bir tanem. Ben o gün oradaydım. Teyzeni bulduğundaki halini gördüm. Sen benim sadece oraya gelişimi hatırlıyorsun hayal meyal ama ben kollarımda çırpınışını hatırlıyorum. Kendini korumak istediğini biliyorum. Senden uzaklaşarak yanlış insanları hayatına sokman da benim suçum o zaman. Kendimizi suçlayıp duralım mı böyle?"
Son cümlesi sanki bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibi çıkmıştı dudaklarından. Parmakları yanaklarımda gezinirken ben de bir çocuktan farksızdım zaten.
"Ama senin yaşadıklarını düşündükçe benim canım çok acıyor." dedim. Kendime engel olamamıştım, dudaklarım büzülmüştü. Şu an gerçekten de bir çocuktan farksızdım. "Ne yapacağım Aziz?"
Dudağının kenarının kıvrılmasıyla birlikte yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırdı.
"Telafi edebilirsin."
"Nasıl?" dedim gerçek bir merakla. Hem Aziz'in içindeki hem de kendi içimdeki bu acıyı almak istiyordum.
Hafifçe eğildi ve yüzümde dolaşan elleri, yanaklarımı kavradı. Dudaklarının sıcaklığını hissettiğimde ben de kendimi ona teslim ettim ama hayal ettiğim kadar uzun bir öpüşme olmadı. Dudaklarını dudaklarımdan çektiğinde burunlarımızın uçları neredeyse değecek mesafede kaldı.
"Beni çok sevebilirsin mesela. Ve bu yüzüğü parmağına taktığına göre... En kısa sürede benimle evlenebilirsin."
"Evleneceğim!" dedim sakinliğimden eser kalmamış bir halde. Evlenecektim! "Çok da seveceğim. O kadar seveceğim ki bunalacaksın. Birce biraz daha az sever misin diyeceksin."
Ben gayet ciddiydim ama Aziz beni kıkırdayarak dinliyordu.
"O imkansız işte. Böyle bir şey olursa Henry'ye ulaş bile demeyeceğim sana. Konu senin sevgin olduğunda ben artık doyumsuz bir adamım. 10 yıl boyunca alamadığım sevgiyi almayı bekliyorum. Haberin olsun."
Gözümdeki bakışın değiştiğini fark etmişti. Üzerine giydiği kazağı yakalarından tuttum. Aziz'i iyice kendime çektiğimde dudaklarına fısıldadım.
"Seve seve..."
Benim yakınlığıma muhtaçmış gibi dudaklarıma yapıştı. Sonunda istediğim öpücüğü alıyordum. Ben üst dudağıyla ilgilenirken o alt dudağımı dişlerinin arasında eziyor, dudaklarının arasında dinlendiriyor, canının acısını almak ister gibi diliyle üstünden geçiyordu. Dudaklarımı biraz daha açtığım anda dillerimizin buluşması içimi titretti.
Hesap sorar gibi kazağına tutunmuş parmaklarım yavaşça gevşedi. Bir elim omuzundan sırtına doğru kazağının içine sızdı. Diğerini göğsünden karnına doğru tırnaklarımı sürterek ilerlettim. Onların rotası da Aziz'in kazağının altında saklanmış karın kaslarıydı. Bir elim sırtında diğer elim karnında, tırnaklarımı tenine batırdığımda dudaklarından çıkan inleme bana istediğim şeyi verdi.
Hafifçe uzaklaştım dudaklarından. Hâlâ konuştuğumda dudaklarım onun dudaklarına çarpacak yakınlıktaydı. Öyle de oldu.
"Üst kat boş mu?" diye sorduğumda birkaç saniye algıyamamasınım sebebi sadece sorum değildi.
Kendini bir anlığına da olsa toparlayabildiğinde "Tamamen değil." diyebildi. "Neden sordun?"
Onun sorusuna cevap vermedim. "Yatak odasında yatak var mı?"
Gözlerinin bir anlığına ışıldadığını fark ettim.
"V-Var."
Kekelemesi komiğime gitse de şu an geri vitese sebep olabilecek herhangi bir hareket yapmayacaktım. Cilvemi zırh gibi üstüme kuşandım.
"Denemek istiyorum."
Baş parmağıyla yukarıyı gösterdi. Gerildiğini hissedebiliyordum. "Uyuyacak mısın?" diye sorduğunda alnımdaki damarın sinirden belirginleştiğine emindim.
"Azizz!" dediğimde sesim düşündüğümden daha yüksek çıkmıştı.
"Yorucu bir gün değil miydi sence de?"
Değildi! Hiç de değildi. Ne yapmıştık ki yorulacaktık. Asıl yorulunacak şeyi şimdi yapmam...
"Neyden kaçıyorsun?" dedim beynimdeki arsıza dur diyerek. Bunu çözmemiz gerekiyordu.
"Bir şeyden kaçmıyorum." Normalde bu cümleyi yerdim ama bir haftada nasıl oyunlara getirilip uyutulduğumu ben bilirdim.
"Hayır kaçıyorsun.. Bir hafta boyunca inanılmaz yerlerde gezdik.. Harika odalarda kaldık.. İnanılmaz romantik anlar yaşadık. Yakınlaştık. Ama sen uzaklaşmanın ya da beni uzaklaştırmanın bir yolunu buldun. Neden kaçıyorsun?"
Belli ki üzerine gitmemi beklemiyordu ama o da artık kaçacak bir yerinin olmadığını fark etmişti. Nefesini dışarı verdiğinde omuzları hafifçe çöktü önce. Bir eli başını buldu. Baş ağrısı varmışçasına iki parmağıyla şakaklarını sıktı. 'Başım ağrıyor' derse şuraya yığılıverirdim. Neyse ki demedi.
"Kaçmak değil.."
"Ne o zaman?" dedim kem küm etmesine vakit vermeden. Sonra aklıma farklı bir ihtimal geldi. "Evlenmeden olmasını istemiyor musun?"
Olabilirdi. Bunu ben de böyle tercih edebilirdim. Önceki ilişkilerimde etmiştim de. Ama Aziz'le öyle olmasını istemiyordum. Onun da farklı düşünceleri olabilirdi.
"Öyle bir düşüncem yok." Gayet netti.
"O zaman?" dedim devam etmesini umarak. Bir müddet daha sessiz kaldı.
"Aziz??" Sesim beklemekten bunalmış gibi çıkmıştı.
"Korkuyorum" dedi en beklemediğim anda. Başını kaldırmış ve gözlerimin içine bakmıştı. Ama bu kelimeye de ben anlam verememiştim.
"Neden?"
"Yani korkuyorum sayılmaz." Cümlesini toparladı. "Çekiniyorum denebilir."
Yine benim için bir şey ifade etmiyordu. "Neden çekiniyorsun?"
Bir süre sadece gözlerime baktı. Söyleyip söylememekte tereddüt ettiğini görüyordum. Elimi uzattım ve elini tuttum. Gözleri birleşen ellerimize düştü. Sonra tekrardan beni buldu. Sanki ihtiyacı olanı almış gibiydi.
"Beklentini karşılayamamaktan."
Duyduğum cümleyi anlamlandıramadığım için birkaç kez kafamın içinde tekrarladım ama bu hiçbir işe yaramadı. Ağzımdan sadece bir "Ne?" nidası dökülebildi.
"Duydun işte." dedi omuzlarını silkerek. "Yaşayacağın hisler üzerine büyük bir beklentin olduğunu biliyorum Birce. Bunun senin için özel olduğunu da biliyorum. Kadınların tatmini erkeklerden çok daha zor. Ve ben tecrübesiz bir erkeğim. Tamam bilgisizim demiyorum ama sonuçta bilgi kadar pratik de.."
Saçma sapan konuşan dudaklarına bir öpücük kondurdum. Öpücüğün etkisiyle susmak zorunda kaldı. İşte Avrupa'nın aranan avukatı da olsan bir öpücükle şu şekil susturulabiliyordun.
Ama doğruyu söylemek gerekirse nedeninin bu olması hem içimi rahatlatmış hem de hoşuma gitmişti.
"Sen benim için mi endişe ediyorsun?" diye sordum dudaklarımızı ayırdıktan sonra yanağını okşarken.
"Her şeyin senin için mükemmel olmasını istiyorum."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Peki beni uzaklaştırırken bunun için ne yapmayı planlıyorsun? Tecrübe havadan inen bir şey değil sonuçta."
Gülmem hoşuna gitmemiş olacak ki kafasını geriye doğru çekince elim göğsüne düştü. "Bilmem belki şu kalplediğin filmleri tekrar izlerim diye düşündüm."
Fırsatını bulduğu her an bununla dalga geçecekti. "Aziiz!" diyerek uyarıda bulundum. Ama şu an azıcık da olsa sinirlenmenin bana bir yararı yoktu. Aziz konuyu dağıtıyordu.
Daha sakin bir tavırla konuşmaya devam ettim. "Evet benim için önemli ve evet beklentilerim var." Ellerim yavaşça Aziz'in belini bulmuştu. Kazağının iki yanından tutarak kendimi Aziz'e iyice yaklaştırdım. "Ama senin ellerin vücuduma dokunduğu an bile benim içimde neler kopuyor biliyor musun?" Sağ elini tuttum ve boynuma doğru ilerlettim. Kolundaki saatin metalinin soğukluğunu boynumda hissettiğimde omuzlarımda aşağıya doğru ürperdim.
"Sen tecrübesizsen ben de öyleyim. Ama biz... Biziz. Benim seninle yaptığım herhangi bir şeyin kötü olma ihtimali yok." Dudaklarımı çenesine yasladığımda gözlerini kapattığını biliyordum. Çenesinden dudağına iki öpüşte ulaştım. Dudaklarım dudaklarının üstündeyken konuştum. "Ya da sen bana bu kadar yakınken benim zevk almamamın.."
Dudaklarına bıraktığım öpücüğün ardından milim milim uzaklaşarak dudağının kenarına, yanağına boynuna sayısız öpücükler bırakmaya başladım. Belimdeki elinin kasıldığını hissedebiliyordum. Boynumdaki eli ise çoktan saçlarımın içine girmiş, hakimiyetini kurmuştu.
"Hem, bana kalbimin yerini gösteren sendin. Ben sevmeyi seninle keşfettim. Aşkı seninle keşfettim. Yine birlikte keşfedeceğiz. Kendimi bu konuda daha açık fikirli bir insan haline getirmeye çalışıyordum ama artık umrumda değil. Çok mutluyum, iyi ki birlikte keşfedeceğiz."
Saçlarımın arasındaki eli sıkılaştı. Avucunun arasındaki saçlarımı acıtmadan çekti. Başım geriye doğru yattığında dudaklarını alacaklı gibi dudaklarıma bastırdı. Dilini katıp öpüşü derinleştirecekken geriye çekildiğini hissettim. Ne olduğunu anlamak için gözümü açacaktım ki belimde ve bacaklarımın altında hissettiğim ellerle havalanmam bir oldu. Dudaklarımın arasından kaçan çığlığa engel olamadım ama anında kollarımı Aziz'in boynuna doladım.
"Madem çok merak ettin.. Sana üst katı göstereyim o zaman."
Ben kucağındayken hızla odadan çıktı. Merdivenleri ikişer ikişer çıktığını görebiliyordum. Giriş katına geldiğinde durmadan tekrar merdivene yöneldi. Nefeslerini kontrol etmediğimi söyleyemezdim. Ama son basamağı da çıktığında nefesinde herhangi bir sorun görememiştim. Etrafa bakmaya vaktim olmadan beni koridordan geçirdi ve çift kapılı bir odadan içeri girdik. Burası gerçekten çizimimdeki gibi büyük bir odaydı ama odada sadece tek bir yatak vardı. Başka hiçbir eşyası yoktu. Gerçekten de buraya yerleşememişti bile.
Ben odaya bakarken beni yavaşça yere indirdi. Elini belimden çekmemişti. Dudakları boynumu bulduğunda başımı geriye attım. Boynumun dört bir yanından göğüslerime inen dudaklar nefes alışımı hızlandırıyordu. Bir noktaya geldiğinde kafasını kaldırdı ve parmaklarını oraya sürttü. Gözlerimi aşağı indirdiğimde hazırlanırken üzerine kapatıcı uyguladığım morluğun şu an daha belirgin olduğunu gördüm. Aziz de oraya bakıyordu.
"Bunu ben yaptım değil mi? Özür dilerim."
Kollarımı boynuna sararak bana bakmasını sağladım. "Rüyalarına bile girmişken gerçek hayatta nasıl bu kadar kontrollü olabildin aklım almıyor."
Utandığını hissediyordum ama bu daha da üstüne gitmek istememe sebep oluyordu.
"Rüyalarıma girmene alışkındım. Hem rüyalarımda hem kollarımda olmana alışık değilim."
Yaptığı itirafla bir süre yüzüne bakakaldım. Ama sonrasında gayet hoşuma gittiğini anlasın diye yüzüme gülüşümü yerleştirmiştim. "Beni rüyalarında mı görüyordun?.. Nasıl?"
Dudaklarının arasından çıkan tek nefeslik gülüşü rüyalarının içeriğine dair bana ipucu veriyordu.
"Konuşmayı severim biliyorsun. Ama bu konuda sözlü anlatım yetmez. Uygulamalı anlatmalıyım."
Boynumdaki eli omzumu okşayarak yavaşça elbisenin askılarından birinin üzerine geldi ve parmağını takıp aşağıya indirdi. Askının gece boyu durduğu yere nefesini içine çekerek büyük bir öpücük kondurdu.
Başını kaldırdığında gözlerimin içine baktı. Gözlerimle onu onayladığımda diğer askıya da parmağını takıp onu da aşağıya indirdi. Gözlerimi ondan kaçırırken arkamı döndüm. Madem başlamıştı. Devamını da getirmeliydi. Birkaç saniye hareket etmemişti ama sonrasında parmaklarının sıcaklığını sırtımda hissettim. Ardından da fermuarın açılma sesi çıt çıkmayan odada duyuldu. Fermuar kuyruk sokumuna kadar ilerliyordu. Aziz'in yavaş müdahalesi ise bu yolu çok daha uzun hissetmeme sebep olmuştu.
Elbise bollaşırken ben de düşmüş askılardan kollarımı kurtardım. Bir elim göğsümde olmasa elbiseyi tutan hiçbir şey olmayacaktı. Aziz'in fermuarla işi biterken saçlarımı omuzumdan aşağıya sarkıttı ve açıkta kalan ensemi öptü. Ellerini belime doladı ve arkamdan sarıldı. Dudakları omuzlarımda dolaşırken ben de başımı omzuna yaslamıştım.
Yanağımda hissettiğim öpücükle gözlerimi açıp dibimdeki dudakları öperek Aziz'e doğru döndüm. Ellerim boynuna uzandığında tutunacak dalı kalmayan elbisem vücudumdan aşağı kayarak yeri buldu.
İkimiz de birbirimizin dudaklarında birkaç saniye bekledik. İşler ciddiye bindikçe bu zamana kadar benimle olmayan utanç duygum ortaya çıkıyordu.
Aziz'in gözlerindeki o çapkın bakışı gördüm. Vücuduma bakmak için dudaklarımdan ayrılmak istediğini tahmin edebiliyordum ama ben buna henüz hazır değildim. Ellerimi boynumdan çekmedim ve tekrar dudaklarını öpmeye başladım. Aziz benden daha vahşice bir karşılık verdiğinde ona ayak uydurmak için hızlandım. Belime sarılı kolları beni havaya kaldırdığında elbisenin içinden tamamen çıkmıştım.
Kalçamda hissettiğim eliyle beni yukarı kaldırdı ve bacaklarımı beline doladı. Öpüşmeye devam ederken yürüdüğünü hissettim ama ne gözümü açıyor ne de dudaklarımı dudaklarından çekiyordum. Birkaç adımın ardından sırtımın yavaşça soğuk bir yerle buluştuğunu hissettiğimde gözlerimi açtım.
Aziz beni yatağa yatırmıştı ve şu anda da üstümdeydi. Gözlerimi açtığımı gördüğünde dudaklarını dudaklarımdan çekti ve yavaşça üzerimde doğruldu.
Gözleri resmen vücudumu tarıyordu. Önce göğüslerimde sonra karnımda sonra kasıklarımda ve daha sonra bacaklarımda dolaştı. Aynı şekilde bacaklarımdan göğüslerime doğru gözleri tekrardan çıktı. Bir şey söylemek için ağzı aralanmıştı ama belki de doğru kelimeyi bulamıyordu.
"Beni delirtmeye çalışıyorsan çok doğru yoldasın." dedi boğazından gelen bir sesle. "Paris'te beni sokmadığın mağazadan mı bu üstündeki? Hem de bu renk.. Açık konuş bugün bunu planlıyor muydun?"
Aziz'i tanıyordum, ben utanırsam üstüme daha çok gelirdi ama ben de onun kadar arsız olursam.. Ortada buluşabilirdik.
"Günlerdir planlıyorum. Ne yazık ki beni kandırıp uyuttuğun için bundan öncekileri göremedin.."
Gözleri sütyenimle gözlerim arasında gitti geldi. "Bundan... öncekiler?.."
İstediğim yerden yakalamıştım. "Yani bazı günler sütyenim yoktu tabi sen de farkındaydın ama çok güzel şeyler giydim. Yazık oldu." Dudağımı büzüp, çok üzülmüşçesine çıkan sesimle Aziz'i süzüyordum.
Üzerimden doğruldu ve yatakta dizlerinin üstünde durdu. Sonraki saniye ise kazağını üstünden çıkardı. Bu hareketi beklemediğim için bir anlık şaşkınlıkla daha önce birkaç kez görmeme rağmen önümdeki manzaraya bakakaldım.
Üzerime doğru eğildiğinde elinde olan kazağı yatağın başlığına bıraktı. İçimden bir ses başka bir kazak olsa yere fırlatacağını söylüyordu.
"Yazık olmuş gerçekten..Bari bunu yazık etmeyelim."
Dudakları sütyenin açık bıraktığı kısımlarda dolaşırken benim de ellerim sırtını bulmuştu. Spor yapmaya izni olmadığı yıllarda bile yüzdüğünü söylemişti. Lisedeyken de yüzüyordu hatta daha öncesi olduğunu da biliyordum. Yıllardır yüzen bir adamın omuzları ve sırtı vardı karşımda. Karşı koyamıyordum.
Göğsümden çekilerek sütyenimi parmağıyla işaret etti. "Bu önden mi açılıyor?" Yüzünde bu soruyu sorarken gerçekten cevabını merak ettiğini anladığım bir ifade vardı.
Ama neden böyle bir soru sorduğunu anlayamamıştım. "Evet.." dedim mırıldanarak.
(+18 sahne başlangıcı)
Sonraki saniyede elinin sütyene gitmesiyle sütyenin iki yana açılması bir oldu. Göğüslerim şu an tam anlamıyla Aziz'in gözlerinin önündeydi. Ve dudağının kenarına konan gülüşten bundan ne kadar memnun olduğunu görebiliyordum.
Sütyenin askısı olmadığını için beni yataktan hafifçe kaldırdı ve yatakta kalan sütyeni odanın bir köşesine fırlattı.
Gözlerimin içine bakarak yüzüme yaklaştı ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra öpücüklerini peş peşe çenemde ve boynumda dolaştırdı. Boynumdan aşağı indiğinde hedefinin neresi olduğunu anlamıştım.
Göğsümün etrafı öpücüklerinin tadını çıkarırken ben heyecan ve zevk arasında bir yerde salınıyor gibi hissediyordum.
Göğsümün ucunu dudakları arasına aldığında ağzımdan kaçan iniltiyle karışık çığlığa ben de hazırlıksız yakalanmıştım. Ağzının sıcaklığını hissederken göğüs ucumu dudaklarının arasına almasıyla tekrar inledim. Dudaklarının arasındaki ucu sıkıştırıp serbest bıraktı. Çoktan dikleşmiş ucu dudaklarının arasından çıkardığında başını hafifçe kaldırıp gözlerimin içine baktı. Orada ne gördüğünden emin değildim ama nedense kalbimin hızlandığını hissediyordum.
Gözlerime bir saniye daha fazla bakmadı ve dudaklarını tekrar göğsüme gömdü. Bu sefer ağzına aldığı ucu emiyor, dilini etrafında gezdiriyordu.
Ensemden kulaklarıma, karnımdan kasıklarıma doğru beni etkisi altına alan bir sıcaklığın içine düşmüş gibiydim. Bir tanesiyle işi bitmiş gibi diğerine geçtiğinde tüm hislerim tekrardan başa sarmıştı. Öptü, emdi, dişlerinin arasına aldığında inlemelerimin de dozu arttı.
Dudaklarını çektiğinde derin bir nefes alabileceğimi düşünmüştüm ama yanıldığımı saniyesinde fark ettim. Çünkü dudakları göğsümden aşağı adım adım karnıma doğru ilerliyordu.
Kasılan karnımın aşağılarında küçücük bir sızı hissediyordum. Tam karnımın üstüne büyük bir öpücük bıraktığında kafasını kaldırıp tekrardan bana baktı. Bacakları bacaklarımın iki yanındaydı. Gözümün içine bakarak kollarını yatağa yasladı. Dudaklarıma tekrar bir öpücük kondurup doğruldu ve işaret parmaklarını kilodumun iki yanına taktı. Bakışları benden izin ister gibiydi. Bu izinden sonra durmak onun için imkansız olurdu. Bunun farkındaydım.
Ve farkında olarak gözlerimi kapatıp açtım. Dudaklarımdaki gülümseme de iznimin bir diğer habercisiydi. Aynı gülümsemeyi onun dudaklarında da gördüğümde asıl gecenin şimdi başlıyor olduğunu hissettim.
Parmaklarını aşağıya doğru çekiştirdiğinde ben de kalçamı yataktan biraz yukarı kaldırdım. Böylece kilodu önünde hiçbir engel kalmadan bacaklarımdan çıkardı. Bunu öylesine yavaş yapmıştı ki içimdeki heyecan kat kat artmıştı. Yatakta yavaş yavaş geri gitti ve yere ayak bastığında kilodumu da ayaklarımdan çıkardı ve yere attı.
Karşısında tamamen çıplak kalmamın utancı yeni yeni vuruyordu. Bunu Aziz de kızaran yanaklarımdan, iyice dikleşmiş göğüs uçlarımdan, sanki etkiliymiş gibi diğerinin üstüne kırdığım bacağım ve kadınlığıma kapanmış ellerimden anlayabilirdi.
"Haksız rekabet olmasın." deyip elini belindeki kemere götürdü. Boynunu hafifçe geriye atmış, gözlerini gözlerimden bir an olsun bile çekmezken saniyeler içinde kemerini çözüp düğmesini açmış, fermuarını indirmişti. kemerini bıraktığında pantolonu bacaklarından aşağı düştü.
Siyah boxerındaki kabarıklıkla daha önce tanışmıştık ama ilk kez yüz yüze geliyorduk. Gözlerimi oradan çekemeyince Aziz'in tok kıkırtısını duydum. Tekrar dizini yatağa bastırdı. Ellerini iki yanıma yatağa yasladığında dudaklarında çapkın bir gülümseme vardı. "Ona böyle bakarsan arsızlaşır."
Gözlerimi gözlerine çıkardığım an bacaklarımı birden iki yana açarak arasına girdi. Üstüme eğilerek vücutlarımızı iyice yaklaştırdı. Sertliğini, boxerının üstünden kadınlığıma sürttüğünde inledim. "Bak, arsızlaştı." dedi yüzündeki çapkın gülümsemesini bozmadan.
Bacaklarımın arasındaki bedeni gözümün önünden tekrar aşağıya doğru çekildi. Kollarını bacaklarımın etrafına sardı, iki yana açtı. Gözlerini gözlerimden, önündeki kadınlığıma çevirdiğinde derin bir nefes alıp başımı yastığa bastırdım. Karnımdaki karıncalanma kasıklarımdaki sızıyla birleşiyordu. Bu hisse daha fazla nasıl dayanabilirdim bilmiyordum.
Gözlerimi kapatıp kendimi rahatlatmak için derin bir nefes almak üzereydim ki kadınlığımın üstüne kapanan dudaklarla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ağzımdan kaçan küçük çığlığa engel olamadım. Dudakları oradan çekilmeyince kollarımı yatağa yaslayarak sırtımı yataktan kaldırıp bacaklarımın arasındaki adama baktım. Tam o sırada dudakları olduğu noktayı emdiğinde başım geriye düştü. Dili ve dudakları en doğru anda en doğru hareketleri yaparken kadınlığımdan karnıma doğru yükselen hisle başa çıkmak çok zordu.
Dili klitoristimin etrafında dolaşırken ben artık o yatakta değil gibiydim. Sanki olduğum yerde yavaş yavaş yükseliyordum. Farkında bile olmadan bir elim Aziz'in saçlarıma gitmişti bile. Avucumun içindeki saçları çekiştirmek istemesem de kendime engel olamıyordum. Bu kadar zevkle yükselirken düşmemek için tutunmam gerekiyordu.
Başım ve kalçalarım yataktayken Aziz bacaklarımı omuzlarına attı ve mümkünmüş gibi kadınlığıma daha da yaklaştı. Dilini girişimde hissettiğimde belim yay gibi gerildi. Dilini içeriye doğru soktuğunda ise inlemem odayı doldurdu.
Çıkardığım hiçbir ses onu durdurmuyordu. Durmasını da istemiyordum zaten. Şu an durursa, saçlarının arasındaki parmağımda takılı olan yüzüğü çıkarıp bir kenara koyardım. O derece yüksekteydim.
Aziz'in dilinin darbeleri ve dudaklarının hareketleri hız kesmeden devam ederken ben kesilmek üzereydim. Göğsümden boynuma doğru yükselen sıcaklığın kat kat fazlası kadınlığımdaydı. Daha fazlası olamaz dediğim yerde inlemelerimin sesi arttı. Beni orada bir süre dolaştırdıktan sonra her şey koptu.
İçimden akıp giden rahatlamayla birlikte sesli bir nefes verdim. Verdiğim nefes inleme olarak kulağıma ulaştığında gözlerimi zor da olsa açabildim.
Aziz başını bacak aramdan kaldırdı. Gözlerimin içine bakarak baş parmağıyla dudaklarının etrafındaki ıslaklığı silerken ağırlığının bir kısmını bana vererek tekrardan üstüme çıktı. Bir kolu başımın yanında yataktan destek alıyorken diğer eli alnımdan aktığını bile fark etmediğim terlere gitti. Terleri yavaş yavaş silip yanağımı avucunun içine alıp alnımı öptü. Öpücüğüyle kapanan gözlerim dudaklarının alnımdan çekilmesiyle yavaşça açıldı.
"Güzelim benim." diye mırıldandı. "Çok güzelsin... Dilim tutuluyor sana bakınca.. Ama neyse ki tadına baktığımda çözülüyor.."
Kurduğu cümleyle resmen ağzım açık kalmıştı. O çekinen korkan adam neredeydi acaba? Tabi anlamıştı beni doruğa ulaştırdığını, keyfi yerindeydi.
"Senin de dilin tutuldu galiba?.." dedi bir kaşını havaya kaldırıp. Beni utandırıp kendi üste çıkamazdı. İzin vermezdim. Bunları hatırlayıp daha sonra utanacağıma kendimi ikna ettikten sonra kollarımı omuzlarına çıkardım.
Parmaklarım geçtiği yerleri okşayarak omuzlarından sırtına doğru ilerledi. Geniş sırtı ellerimin altındayken onu üstüme doğru biraz daha çektim. Elimi, ulaşabileceği en alt noktaya götürdüm ve tırnaklarımı hafifçe sürterek yukarıya doğru hareket ettirdim. Kapalı dudaklarına hapsolan kısık inlemesi doğru yolda olduğumun işaretiydi.
Başını boynuma doğru çektiğimde kulağına yaklaştım. "Dilim tutuldu, aklım başımdan gitti... Hayatımda hiç bu kadar zevk alıp rahatlamamıştım.. Ne yaptın bana?" diye fısıldadım.
Başını yüzüme çevirdiğinde aramızda bir nefeslik dahi mesafe yoktu. Gözleri şaşkınlıkla parlıyordu. Aniden elini kalbine götürdü. "Ah.. kalbim.." Çatılan kaşlarıyla canının acıdığını düşündüğüm için panikle ona baktım.
"Aziz? İyi misin?"
Kaşları yavaşça düzelirken yüzünün gülmesinin peşine kahkahası yükselmişti. "Senin benim kalbimle ne zorun var kızım? Nasıl laflar onlar öyle? Çıldırayım mı aşkımdan ne istiyorsun?"
Beni yine kandırdığını fark ettiğimde omzuna şamarı yapıştırdım. "Çıldır, deli köpek!" deyip onu üstümden atmaya çalıştım ama o bunu istemedikçe pek de mümkün değildi.
Kahkahası kulağımda çınlarken burnumun ucuna bir öpücük bıraktı. "Cık, önce seni çıldırtmayı düşünüyorum." dediği anda boxerının üstünden sertliğini, kadınlığıma bastırdı. Aldığım nefes ağzımda yarım kalmıştı. "İster misin?" diye sordu sanki dondurma ikram eder gibi.
"İsterim." diye fısıldayıp dudaklarına yapıştığımda kadınlığımda sertliğini daha çok hissederken, kendini de kollarımın arasına bırakmıştı. Az önceki zevkin tadını birbirimizin dudaklarından çıkarır gibi öpüşmemizin ardından üzerimden yavaşça çekildi. Yataktan tekrar kalktığında bu sefer vücudunda son kalan giysiyi de çıkardı.
Gözümün önünde beliren erkekliğini yine göz hapsine almıştım. Merak ve göz korkusu aynı anda bedenimde hüküm sürüyordu.
"Öyle bakarsan arsızlaşır demiştim. Beğendin mi yaptığını?"
Gayet de beğenmiştim. Ama bu kadar dürüst olmaya gerek yoktu. Onun yerine gülüşümle onu yatağa tekrar davet ettim. O da davetimi ikiletmeden anında üstümde yerini aldı.
Boynumu öperken eli göğsümü sıkıştırıp bıraktı. Diğer eli bedenimde kayarak bacak arama ulaştığında parmağı ıslaklığın içinde kolayca hareket etti. Tek parmağını içime soktuğunda dudaklarına doğru nefesimi verdim. Heyecandan kendimi kontrol edemiyordum. Nefesimi nerden aldığımdan emin değildim. İkinci parmağını da içime soktuğunda bu sefer sesli bir nefes bıraktım. Gözleri bende, tepkilerimi kontrol ederken parmakları içimde ileri geri hareketleri yapmaya devam ediyordu. Bir yerde parmaklarını içimden çıkardı. Bu boşluk hissini hiç sevmediğim için tırnaklarımı uyarı mahiyetinde Aziz'in sırtına batırdım.
Uyarımı almış olacak ki yüzündeki gülümseme büyürken sertliğini girişimde hissetmem bir olmuştu. Bir elini yanağıma çıkardı. "Neden hırçınlaştın güzelim?" diye sordu gülen ses tonuyla.
"Aziz.." diye mırıldandığımda gözlerindeki bakış değişti.
"Yavaş hareket etmeye çalışacağım. Beni yönlendir tamam mı? Durmamı istediğinde dur de. Ne zaman devam edeceğimi söyle. İkimizin de keyif alması için elimden geleni yapacağım."
"Çok zor olacağını zannetmiyorum çünkü ben aşağıda seninle öpüştüğümüz andan itibaren zevkin içinde yüzüyorum. Dokunuşun bile beni.."
Kadınlığımda içeri yavaşça giren erkekliğiyle cümlem yarıda kalmıştı. Gözlerimin içine bakıyor ve ona söyleyeceğim şeyi bekliyordu. "Devam et." dedim fısıltıyla. Bir hamle daha yaptığında kadınlığımdaki sızı gözlerimi kapatıp yüzümün gerilmesine neden oldu.
"Birce, gözünü aç güzelim. Ve konuş benimle."
"Devam et." dedim ama hareket etmedi. Gözlerimi açıp sözümü tekrar ettiğimde bir hamle daha yaptı. Bu sefer ikimizin inleyişi birbirine karışmıştı. Aziz'in kendini tutmakta zorlandığını alnının boncuk boncuk terleyişinden anlayabiliyordum. Beklemenin ikimize de yararı yoktu. "Devam et." dedim tekrardan. Son hamlesiyle tamamen içime girmişti. İçimde hissettiğim doluluk bambaşka duygularımı dışa vuruyordu. Aziz'e sıkıca sarıldım. Tırnaklarım sırtındaki hareketine devam ediyordu.
Kendimi zorla toparladım. "Aziz, devam et ve durma.." diyebildim güçlükle. Aziz'se sanki bunu bekliyormuş gibi içimden biraz çıkıp geri girdi. Nefeslerimiz, seslerimiz, vücutlarımız birlikte hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline sardığımda bir sonraki hamlesini daha derinlerimde hissettim. Gelgitlerine bir süre daha devam etti. İkimiz de kendimizi bedenlerimize ayak uydururken bulmuştuk. Onun hareketlerini ben de kalçamla karşılamaya başladığımda ikimiz için de zevk daha da artmıştı.
Bu ne kadar böyle devam etti bilmiyorum ama bir elini yatağa bastırıp diğer eliyle sırtımı destekleyerek yataktan kalkmamı sağladı. Hâlâ üzerime doğru eğiliyordu ama sırtımdaki eliyle bedenini desteklemeyi de bırakmıyordu. Hem kucağında hem yatakta gibiydim.
Hareketleri hızlandığında daha önce hissettiğim o duygu tekrar bedenimi esir almıştı. İkimiz de hızlanmıştık. İkimizin de ağzından çıkan inlemeler zevkimizi daha da arttırıyordu. Aziz'in inlemesi beni çıldırtıyordu.
Sona ulaşırken Aziz'in omuzlarındaki ellerim de yavaş yavaş gücünü kaybediyordu. Başımı geriye doğru attım. Zevkin doruklarından düşerken ben kendimi bıraksam da Aziz beni bırakmamıştı. Benden kısa bir süre sonra onun da boşaldığını çıkardığı seslerden ve rahatlamasından fark ettim. Bedenimi yavaşça yatağa bıraktı. Kendini de üstüme...
(+18 bitişi)
Aziz yüzüstü bir şekilde göğüslerimin üstünde uzanırken elim saçlarının arasındaydı. İkimiz de nefesimizi toparlamaya çalışıyorduk. Nefesimi biraz daha toparlayabildiğim an az önce yaşananları düşünürken buldum kendimi. Bilgisiz bir insan değildim ama Aziz haklıydı, tecrübe başka bir şeydi. Ve ben tüm tecrübeleri Aziz'le kazanmaya çok hazırdım.
Nefeslerinin göğsüme vuruşunun hızı azaldığında onun da kendini toparladığını anladım. Boştaki elimi görüş açımdaki sırtına, biraz önce çizdiğim noktalara ilerlettim. Parmağımla onların üstünden giderken birazcık içim de acımıştı ama bana yaptıklarının yanında bu hiçbir şeydi.
"Normalde geçmişi bir kenara bırakmak istiyordum ama beni bundan uzun yıllar mahrum ettiğin için seninle fena şekilde tartışabilirim Aziz Çınar."
Kıkırtısı göğüslerimin arasında kayboldu. Gücünü toplayıp kendini yanıma sırtüstü attı ve beni de üstüne çekti. Artık ben onun göğsünde yatıyordum. İki kolunu da bedenime sardığında hiç bırakmayacak gibi sıkı tutuyordu.
"Gitmeyip kalsaydım ve senin her şeyden haberin olsaydı benimle sevişmeyeceğine dair ben de şu an seninle tartışabilirim."
İyi bir noktaya parmak basmıştı ama benim daha doğru bir noktam vardı. Göğsünden başımı kaldırdım ve ona döndüm. Parmaklarım çenesinde hareket ediyordu.
"Ne kadar karşı koyabilirdim ki sana?"
Bir eliyle çenemden kavrayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Seni öptükten sonra kalbimin atışını hissettiğin ilk an yeterli olurdu daha fazlasını yapmamaya ikna olmana."
Elim gayriihtiyari yarasının daha doğrusu dövmesinin üzerine gitti. Kalbi şu anda da yavaş sayılmazdı ama galiba benimki de henüz o kadar yavaş değildi.
"O kadar hızlı mı atardı kalbin?"
Başımı tekrardan göğsüne yatırdı. "Atıyordu. İzmir'de neredeyse öpüşeceğimiz o an... Muhtemelen seni öptükten sonra yanında bayılırdım. Bu da korkunç bir travma yaşamana sebep olurdu. Bir daha da bana yaklaşmazdın."
O an böyle bir şey yaşasak kesinlikle böyle olurdu. Ama şu an düşünmesi çok komik gelmişti. Kıkırdamama engel olmadım. "Belki.." dedim mırıldanarak. Tam anlamıyla da kabul edemezdim.
Bir elimin parmakları Aziz'in gövdesinde gezintiye çıkmıştı bile. Kaslarının arasında, göğsünde, boynunda davetsiz bir şekilde dolaşıyordu. "Ama madem bundan mahrum kaldık. Mahrum kaldığımız zamanların hesabını görmek gerekir."
Sesinin tonundan güldüğünü anlayabiliyordum. "Hoşuna gitti mi?" diye sorduğunda elimi karnına bastırarak kendimi tekrar göğsünden kaldırdım.
"Sence??" dedim bunu sormasına bile şaşırarak. Seslerimden ne kadar hoşuma gittiğini anladığını düşünmüştüm oysa ki. Ya da sırtındaki izlerden... Ya da boynundaki morl...
"Senden duymak istiyorum." dedi belime sarılan ellerini sıkılaştırırken. Ben ona bir cevap vermeden yan gülüşümle yüzüne baktığımda bir eli kalçamı sardı ve konuşmam için hafifçe sıktı.
Gülüşümü tutamadım. Gülüşümle karışan bir "Gitti." çıktı ağzımdan. Dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. "Hem de çok hoşuma gitti." Dudağının kenarına yanağına doğru bir öpücük daha kondurdum. "Sen çok hoşuma gidiyorsun." Tekrar dudaklarının üzerinden bu sefer de diğer yanağına ilerledim. "Ellerin çok hoşuma gidiyor" Bu sefer çenesinden boynuna doğru ilerledim. Boynunu öperken gözlerinin kapandığını fark etmiştim. "Boynun çok hoşuma gidiyor." Kaslı göğsüne kondurduğum sulu öpücükler dövmesine geldiğinde durdu. Kafamı kaldırdığımda kapanmamak için zor duran gözleriyle karşılaştım. Tadını çıkarmak istiyordu ama beni görmek de istiyordu. Dudaklarımdaki tutkuyu bir kenara bırakıp en yumuşak öpücüğümü, sanki hâlâ acıyabilirmiş gibi dövmesinin üzerine bıraktım. "Dövmen çok ama çok hoşuma gidiyor."
Kalçamdaki elinin baskısı arttığında dudaklarımın arasından küçük bir inleme çıktı. Beni tekrar yüzünün hizasına çıkardı. Dudaklarıma saldırdığında bu sefer dili de ağzımın içine sızdı. Sanki bir şey hatırlamış gibi dudaklarımızı ayırdığımda yarım kalmışlığının surat ifadesi, üzerine atlamak istememe sebep oluyordu. Ama aklımdan geçeni Aziz'e söylemesem de olmazdı. "Hele dilinle yaptığın o şey var ya... En çok o hoşum..."
Tek bir hamlede kendimi sırt üstü yatağın üstünde, Aziz'i de kendi üstümde buldum. İki kolumu bileklerimden tuttu ve tek eliyle başımın üzerine sabitledi. Vücudunun ağırlığını üstümde hissediyordum. Boynuma doğru yaklaştığında bir öpücük bırakıp geri çekileceğini düşündüm ama öyle olmadı. Dilini hissettiğim öpüşleri boynumu gıdıklıyordu.
Dudaklarını boynumdan çektiğinde kulağıma doğru ilerledi.
"Unuttun mu güzelim ben avukatım."
Tok sesi fısıltıyla çıkmıştı. Bu bile kasıklarımda yeni bir canlanmaya sebep oldu. Kulak mememi dudaklarının arasında aldığında dilini de etrafında dolaştırdı. Fena huylanıyordum ama Aziz'in boynumdaki başını oradan çekecek gücüm yoktu. Neyse ki işkencesini çok uzun tutmadan başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Dudaklarıma yerleşen o yan gülüşü kalbimi hoplatıyordu.
"Hem de çok iyi bir avukatım. Dilimi kullanma konusunda çok başarılıyım."
Sesli bir kıkırtı dudaklarımın arasından kaçtığında Aziz'in elinin altındaki ellerime rağmen kendimi yatakta ona doğru kaldırdım. Aziz'in gözleri, yüzümden göğüslerime doğru indi ardından da hemen dibindeki dudaklarıma. Ağzımdan çıkacak olan sözleri bekliyordu.
"Başarılarının devamını dilerim."
Kendimi gülerek yatağa geri bıraktığımda Aziz de 3 saniyelik bir sessizliğin ardından kahkaha atmıştı. Başını göğüslerime doğru indirdiğinde nefesini orada hissediyordum. İkimiz de gülmemizi kesemiyorduk. Mutluluk patlaması yaşıyor gibiydik.
Ben gülmeye devam ederken aniden Aziz'in göğsümün ucunu ağzına olmasıyla sesim soluğum kesildi. Dudaklarının arasındaki göğsümde dilini dolaştırdığında sırtım yay gibi yataktan kalktı. Başım ve kalçalarım hâlâ yataktaydı. Göğsümü ise resmen daha fazlasını ister gibi kaldırmıştım. Dudakları göğsümden ayrılırken çıkardığı sesle gözlerimi açtım.
"Nasıl hissediyorsun?"
"İstekli!" deyip dudaklarına yapışmak için kafamı yastıktan kaldırdım ama kendi kafasını geriye çekerek buna engel oldu. "Onu sormamıştım." dedi gülerek. "Ağrın var mı?"
Sorduğu soruyla bir an için bedenimi dinledim. Açıkçası bir ağrım varsa da şu an bunu hissetmiyordum. "Var.." dedim suratımı büzüştürerek. Gözlerindeki ışıltının yerini bir panik aldı. "Bileklerim acıyor, bırakır mısın?"
Elini anında bileklerimden çekti. "Özür dilerim güzelim acıttığımı fark et..."
Aziz'in lafı bedeninin iki yanında duran bacaklarımdan birini bacağına takıp üstümdeki gövdesini elimle yatağın diğer tarafına atıp üstüne çıktığımda kesilmişti.
Ne olduğunu anlayamadan sırtını yatakta beni de karnının üzerinde otururken bulmuştu. "Kollarım dışında bir ağrım yok. Sorduğun için teşekkür ederim."
Kendimi karnından sertliğine doğru indirirken sürtünüşüm Aziz'in şaşkınlığına karışan sesli inlemesini kulaklarıma taşımıştı. Artık tamamen üstünde oturuyordum. İleri geri hareketlerimle kendimi birkaç kez sürttüğümde altımda hissettiğim şey canlı olduğunu bana hatırlatmak ister gibi sertleşmişti.
"Senin de bir ağrın, sızın yok belli ki.."
Ben üstündeyken kendini hafifçe kaldırıp sırtını yatağın başlığına yasladı. Yüzünde neler yapmak istediğini apaçık anlatan gülüşüyle ellerini belimin iki yanından kalçalarıma getirdi.
"Turp gibiyim!"
"Fark ettim onu." deyip üstünde oturduğum yere biraz daha sürtündüm.
"Yarın akşam uçuşumuz var. Dinlenmek istemediğine emin misin?" diye sordu. Bu soruyu gönülsüzce sorduğuna adım gibi emindim.
Dilimi damağıma vurarak 'cık' dedim. Ben şu anki uçuşla ilgileneceğim."
Kahkahası odanın için doldurduğunda beni kucağına daha çok çekti. "Kontrol sende.."
🦋🐞🦋🐞
Gözüme vuran ışık hissiyle istemeden de olsa gözümü açmak zorunda kalmıştım. Bu odada perde olmadığı için doğan güneş doğrudan gözümün içine girmeyi tercih etmişti. Gözümü açtıktan sonraki saniye Aziz'in göğsünde uzandığımı fark ettim. İkimiz de çıplaktık ve dün gece... Bayağı hoş şeyler yaşanmıştı. Gözüm önce parmağımdaki yüzüğe takıldı. Gün ışında ayrı bir güzel görünüyordu. Zaten diğer yüzüğü gördüğümde hiç içime sinmemişti. Aziz'in tarzım olmayan bir yüzüğü bana almış olmasına sesimi çıkaramasam da o yüzük benim olsaydı biraz üzülürdüm ama şu an parmağımdaki yüzük tam benlikti ve Aziz bunu biliyordu. Bazen beni bu kadar iyi tanıyor olması garibime gidiyordu ama sanırım bu biraz yıllar önce kalplerimize yerleşmemizle ilgili bir durumdu. Ben de herhangi bir çaba sarfetmeden onun hoşuna neyin gideceğini biliyordum. Mesela eminim ki dün geceki ikinci turumuz çok hoşuna gitmişti. Beni üstte görmeyi sevdiğine emindim.
İlk kez sevişmiştik ama ikimiz de bir şekilde o kadar uyumluyduk ki acemiliklerimiz bile bana ayrı bir keyif vermişti. Aziz'in tecrübesiz olduğu için çekindiği düşünülürse, çekinmesine hiç gerek olmadığını imzam ve mührümle onaylayabilirdim. Sadece diliyle bile bana orgazmı tattırmıştı. Dediği gibi belli ki bilgiliydi. Dün gece ise tüm bilgilerini benim üzerimde pratiğe dökmüştü. Bundan son derece memnundum.
Başımı yasladığım göğsünden kaldırdım ve bir müddet yüzünü izledim. Dağılmış saçları, dün geceki şeklinin aksine dalgalanmıştı. Dudakları şişmişti. Muhtemelen ben de farklı bir durumda değildim. Boynunda ve göğüslerinde minik kızarıklar ve morluklar vardı. Ve yine muhtemelen ben de farklı bir durumda değildim.
Biraz daha uyuyan Aziz'in keyfini çıkarmak ve uyuma numarasıyla ona kahvaltı hazırlatmak istesem de aklıma gelen şeyle sessizce yataktan çıktım. Aziz'in dün gece yatağın başlığına attığı kazağını üstüme geçirdim. Yeterli bir alanı kapatabilmişti.
Kapıdan indim ve doğruca merdivene yöneldim. Bir kat aşağı indiğimde durmadım diğer katı da indim. Dün gece evlik teklifi aldığım sinema salonuna girdim. Aziz'in dünkü videoyu açtığını düşündüğüm laptop odanın arkasında duruyordu. Onu da alıp perdeye yakın geniş koltuklardan birine oturdum.
Laptobu açtığımda karşıma çıkan şifre ekranıyla önce bir durdum. Ne olabileceğini aklımdan geçirirken Aziz'in İstanbul'daki evinin şifresi aklıma geldi. Neydi?.. 14.. 06.. 13..
Şifreyi girdiğimde ekranın açılmasıyla zafer kazanmışçasına gülümsedim. Evinin şifresinin anlaşma yaptığımız gün olduğunu yeni fark etmemiştim ama bende bıraktığı etki hep aynı olacaktı.
Dünkü videoyu tekrar izlemek için açılan sekmeleri gözden geçirirken dosyalar arasında 'biricik' isimli bir klasör gözüme çarptı. Muhtemelen bunun içindeydi.
Klasörü açtığımdaysa önüme çıkan tek bir video değildi. Videolardı. Hepsinin altında tarih olan videolar. En eski tarihli videoya gitti elim. Onu açtığımda bilgisayarın hâlâ ekrana bağlı olduğunu fark ettim çünkü 14 yaşındaki halim şu an bana bakıyordu. Belli ki sinirliydi ama kendini kameraya çekmeyi de ihmal etmiyordu. Gözlerini diktiği yerden sinirle kameraya çevirdi.
"Bu Aziz'i alacak olan kadına zamanı gelince Allah sabır versin."
Kavuştuk 😌🤭
Kız ne zormuş +18 sahne yazmak. İlk kez yazdım.. Şimdi sizden bir ricam olacak profesyonel okurlar olarak o bölümler hakkında olumlu olumsuz değerlendirmelerinizi, yorumlarınızı bekliyorum ki ben de kendimi geliştirebileyim..
Haftaya görüşürüzzz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 131.87k Okunma |
10.06k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |