55. Bölüm

55. Bölüm- Yeni Bir Hayat

Melin Öğüt
melinogut

Selamlar, selamlarr🩷

Finale son 3 😭

Bu bölüm belli bir kısımda size sürpriz var 👉👈 Olumak istemeyenler için işaret koydum ona göre şeeedersinizzz.

Biraz geç geldik ama geçerli sebebim var. Bölüm sonundaki notu da okursanız sevinirimm. O zamann...

İyi okumalarr🩷

 

Aziz'in istediği olmuştu. Leyla düğünümüzde doğurmamıştı... Ama doğumu, ilk gecemizin ortasına bomba gibi düşmüştü..

 

"Tamam, sakin oluyorsun, panik yapmıyorsun. Daha önce yaptın yine yaparsın. İyi şeylere odaklanalım. İyi ki Akgün'ü babaannesiyle göndermişsiniz onu düşünmene gerek yok. Bebişe odaklan sadece. Siz hazırlanın biz de iniyoruz aşağı tamam mı?"

 

Telefonu kapattığımda nereye gitmem gerektiğini bir süre algılayamayıp kapıya yöneldim. Aziz'in anında kollarımdan tutmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.

"Nereye?" dedi büyüttüğü gözleriyle.

 

"Leyla doğuruyor?" dedim ben de beni durdurmasındaki nedeni anlamadan.

 

"Sen doktor musun?" Bu sorunun cevabını oldukça merak ediyor gibi görünüyordu.

 

Bir an ne diyeceğimi bilemedim şaşkınlıkla "Aziz kız doğuruyor!"diyebildim sadece.

 

"Tamam kocası yanında Allah Allah. Arabanın anahtarını vereceğim Erdem'e hastaneye gidecekler." Tüm planı kafasında kurmuştu canım kocam. Ama bilmediği bir şey vardı.

 

"Erdem'e bir de!" dedim hiç olmayacak bir şeyden bahsettiğini anlasın diye. "Erdem şu anda Leyla'dan daha paniktir. Akgün'ün doğumunda bayıldı durduk bir de onu ayıltmaya uğraştık. Leyla'nın yanında Erdem'i isteyeceğini hiç zannetmiyorum. Hadi gidelim."

 

Kolundan tutup çekmeye çalıştığımda beni tekrar durdurdu. "Bu halde mi?" diye sorana kadar üstüme giydiğim dansöz kıyafetini unutmuştum.

 

"Ay!" deyip ne yapacağımı çözemezken Aziz beni tekrar banyoya yönlendirdi. "Yanında normal bir kıyafet yok değil mi?" diye sorarken dolaba astığım kıyafetlerde dolandı gözleri. Yarın kahvaltı için elbise ve o elbisenin yedeğini getirmiştim sadece.

 

"Ne yapayım? After elbisemi giyeyim tekrardan." deyip banyoya girdiğimde Aziz'in arkamdan mızmızlanmasını duydum.

 

"Gelinliğini giy bence. Dostlarımız daha birkaç saat önce evlendiğimizi hatırlasınlar." İçinde bulunduğumuz halden oldukça mutsuzdu. Haksız da sayılmazdı ama keyfi bir durumun içinde de değildik sonuçta.

 

Üzerimi çıkarırken bir yandan da ona laf yetiştiriyordum. "Mızmızlanma Aziz. Böyle anlar önemli anlar. İlerde bir gün Leyla da benim doğumumda olacak."

 

Sesini bana duyurmak için biraz yükseltti. "Olmasın, hiç problem değil. Ben olacağım yanında. Erdem gibi bayılıp kalmam merak etme. Herkes kendi çocuğunun doğumuna girsin canım bu ne böyle? Hem böyle anlar önemli anlarsa şu an bu anımız da çok önemli. İnsanların önemli anına bizim önemli anımızdan daha mı çok saygı duyuyorsun?"

 

Oldukça ciddi bir şekilde argüman üretişine gülmeden edemedim. Çıkardığım elbiseyi geri giyerken "Hayır öyle bir şey yapmıyorum ama bizim 'özel' anımız yarın da olabilir. Leyla 'şu an' doğuruyor." dedim.

 

Söylediğimin yanlış olmadığını biliyordu ama bu kabulleneceği anlamına gelmiyordu. "Adamlar hem bize 2 fark attı hem de olası geleceğimizi önlüyorlar. Belki bu geceden 9 ay sonra da Leyla'nın yerinde sen olacaktın ama engellendik."

 

Elbisemi giyip dışarı çıktığımda başımı hafifçe sağa yatırıp yargılayan gözlerle Aziz'e baktım. "Belki yeri değil ama söylemem gerek gibi hissediyorum sevgilim... Leyla'nın doğumu bizi engellemeseydi de öyle bir şey olmayacaktı. Bir süre daha korunmak istiyorum."

Doğruyu söylemek gerekirse mantığım böyle düşünüyordu ama gördüğüm rüya da beni oldukça etkilemişti. Aziz'in bebek istediğini biliyordum ama kendi içimdeki çalkantılı sürece onu dahil etmek istemiyordum. Benim istekleri le zihnim birbirini yemekle meşguldü. Aziz'e de şimdi istiyorum, şimdi istemiyorum diyemezdim sonuçta. Düğünden önce, kendimize biraz daha zaman vermek adına doğum kontrol hapına başlamıştım. Buna ne kadar devam ederdim bilmiyordum ama Aziz'i sürekli değişen düşüncelerim arasında ümitlendirmek istemiyordum.

 

Bakışlarının hafifçe durgunlaştığını gördüm ardından hemen attı bu hissi gözlerinden şakacı pırıltıları yerleştirdi. "O hiç önemli değil güzelim. Gün gelecek devran dönecek. Sana şimdilik sadece bu kadarını söyleyebilirim." dedi bir gözünü kırparken.

 

Yanımıza almamız gereken şeyleri alıp odadan çıktığımızda merdivenlerde derin nefesler alan Leyla'yı ve ondan da derin nefesler alan Erdem'i gördük.

 

"Leyloş iyi misin?" diye yanına koşturduğumda boynuma sarılması bir oldu.

 

"İnsan karısı doğururken bayılır mı Erdem Taşkın?" diyerek aramıza katılan Aziz'le merdivenlerden inmeye başladık.

 

Leyla'nın diğer koluna girmiş ve Leyla'nın aldığı derin nefeslerle kendini sakinleştirmeye çalışan Erdem kınayan bakışlarını bana çevirdi. "Birce hemen de söyledin mi be kızım? Hem bu kez farklı kendime güveniyorum bayılmayacağım."

 

Aziz duyduğu şeyden oldukça memnun olmuştu. "Öyle diyorsan al anahtarı git ben karımla geri odaya çıkıyorum."

Ben merdivenden inen Leyla'nın elini tutmuşken Aziz de benim elimi tutup yukarıya doğru bir adım attı.

 

Ciddi olmadığını biliyordum ama bu cümlesiyle Leyla'nın delici bakışlarını üstüne çekmişti. Belki de amacı buydu. Leyla'nın paniğini dağıtmak için kendini öne sürmüştü.

"Aziz istersen Erdem'i alıp odaya çıkabilirsin Birce benimle geliyor."

Leyla'nın kasılmayla birlikte kurduğu cümle dişlerinin arasından oldukça korkutucu bir şekilde çıkmıştı.

 

Erdem karısı tarafından Aziz'e satılmanın şokuyla ağzı açık bir halde kalmıştı. Aziz'se Leyla'nın dikkatini üzerine çekebilmenin rahatlığıyla sırıttı. "Kocanı bana kakalamaya mı çalışıyorsun Leyloş. Yemezler sağol. Benim güzeller güzeli karım var."

 

Leyla merdivenlerden inerken elimi daha sıkı tuttu. "Görmemişin karısı olmuş..."

 

"Görmemişim tabi Leyla hanım. Allah Allah! O oğlun var ya o oğlun. Kendini korumak istiyorsa çıkmasın bir süre daha."

 

Leyla sancısına rağmen gülerken Aziz'e salladığı eliyle birkaç darbe indirmişti kocama. Çok etkili darbeler değildi ama Aziz bilerek hepsini yedi.

 

Merdivenden oldukça gürültülü bir şekilde bahçeye doğru indiğimizde bahçenin ortasında Meryem ve Sarp'ı el ele tutuşmuş bize bakarken bulduk.

 

"Nerdeydin lan sen? Sen telefonunu açmıyorsun diye düğün gecesi adamı aradım!"

Erdem'in Sarp'a saldırısının ardından Meryem Sarp'ın elini bırakıp hızlıca ama panik yapmadan yanımıza geldi.

 

"Leyloş doğuruyor musun?"

 

"Oluyor galiba öyle bir şey." dedi Leyla zoraki bir gülümsemeyle.

 

"Kasılmaların arasındaki süreyi saydınız mı? Yeni mi başladı? Suyun geldi mi?"

 

Leyla sanki suçlu bir çocuk gibi bakışlarını kaçırdı. "Suyum birkaç saat önce gelmiş olabilir. Sanırım tuvaletteyken suyumun geldiğini pek konduramadım. Süreden de emin değilim. Gün boyu hafif hafif kasılmalar hissettim ama daha 2 hafta var demişti doktor."

 

"Oğlan düğün görünce katılmak istediyse demek." diyerek ortamı biraz neşelendirmeye çalışan Erdem'e Aziz de Leyla da ölümcül bakışlar fırlatıyordu. Tam o sırada Leyla'nın karnına giren sancıyla hepimiz ona odaklandık. Meryem anında saatine baktı. Sancının ne kadar sürdüğünü söyleyip bir sonraki için hazırlıklı olmamızı söyledi.

 

"Leyla bence en yakın hastaneye gidelim. Doktoruna güvendiğini biliyorum ama bu bebiş bu kadar beklemeyecek gibi hissediyorum." Meryem doktor olarak olaya hepimizden daha mantıklı bir bakış açısıyla yaklaşabiliyordu tabi ki.

 

"Sen nereye?" dedi Sarp Meryem'e doğru, hepimizin peşinden koşarken. Meryem ona 'ne diyorsun?' der gibi bakıyordu. "Bir şey konuşuyorduk ya kelebeğim?"

 

Meryem arkadan gelen Sarp'a uyarıcı bir bakış gönderdi. "Sarp'cım sırası mı sence canım benim?"

 

Biz hala arabaya doğru yürümeye devam ederken Sarp da arkamızdan geliyordu. "Tam sırasıydı hem de." diye mırıldanışını gayet net duymuştum. Pozisyonlarını ve Sarp'ın Aziz'inkine benzer isyanını birleştirdiğimde biz gelmeseydik Meryem'e evlilik teklif edeceğinden emindim.

 

Meryem ve ben Leyla ile birlikte hala süslerinden arındırılmamış gelin arabamızın arka koltuğuna bindik. Aziz şoför koltuğuna geçtiğinde Erdem de sağ koltuğa oturmuştu.

 

Sarp'ın "Ben nereye bineceğim lan?!" isyanıyla Erdem'in "Bagaja bin!" cümlesi çatışınca Sarp gerçekten de bagaja bindi. Neyse ki bizimle iletişim kurabileceği, geniş bir bagajdı.

 

Meryem sancılar arasındaki süreyi sayıp Leyla'yı panikletmeden Aziz'e hızlı olması gerektiğini söylerken ben de Leyla'yla birlikte derin nefes alıyordum. Erdem Leyla'nın elini tutmuş, güzel hayallerini sıralıyordu.

 

"Yapabilirsin balım. Yabilirsin güzelim benim. Oğluş gelecek. Hemencecik gelecek. Annesine hiç kıyamaz benim oğlum hemencecik gelecek. O Akgün zırtapozu gibi babasını da bayıltmayacak. Annesiyle babasıyla derdi yok bizim oğlumuzun belli ki amcası ve teyzeleriyle var."

 

Leyla sancı sırasında gülerken bir yandan da anında oğlunu da savunmaya geçmişti. "Zırtapoz deme oğluma. Babası korkak çıktıysa oğlum ne yapsın?"

 

"Haklısın güzelim acemiliğime ver. Mimar Sinan gibi, oğluş kalfalık eserim olacak."

 

"Tüh usta olamayacaksın desene."

 

Erdem ağzını açıp tek bir kelime laf edememişti muhtemelen bilerek etmemişti. 2. çocuklarını doğurmak üzer olan karısına 'neden üçüncüyü yapmıyoruz ya?' diye sormanın çok büyük aptallık olduğunun farkındaydı.

 

En yakındaki hastaneye vardığımızda Leyla'yı tekerlekli sandalyeye alıp içeri götürdüler. Biz de peşinden gittik. Birkaç dakika içinde her yanımıza gelen Leyla'yı hızlı bir şekilde muayene edip gitti. En son yanımıza gelen ve ebe olduğunu düşündüğüm kadın "Doğum çoktan başlamış. 8 santime ulaşmışsın kızım bu zaman kadar nasıl dayandın böyle? Seni hazırlamamız gerek." dediğinde bunun bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Meryem ben ve Erdem Leyla hazırlanırken odadaydık. Sonrasında hemşire gelip doğumda yanında kimi istediğini sorduğunda Leyla'nın gözleri üçümüz arasında gidip geldi.

 

"Erdem, yine bayılacak mısın?" diye sorduğunda Erdem'de bu zamana kadar gördüğüm en büyük kararlığı gördüm. Hayır anlamında başını iki yana salladı. "Birce, Meryem... Siz yine de hazır olun tamam mı?" dediğinde gülmemeye çalışarak başımızı salladık bizde.

 

İkisini doğumhaneye uğurlarken kapının önünde bir süre olduğumuz yerde gözlerimiz doğumhane yazısının üzerinde kalakalmıştık. Ben Aziz'in kolları arasındayken Meryem de Sarp'ın kolunun altındaydı.

 

"Madem sen girmeyecektin doğuma neden bizim gecemizi bozdu bunlar?"

Aziz'in huysuz sesiyle bakışlarımız ona çevrilince "Ne?" dedi aynı huysuzlukla. "Annemleri falan da çağırsaydık böyle az kişi olduk."

 

"Yeğeninin doğumuna tanıklık ettiğin için mutlu değil misin? Minik arkadaş grubumuz için tarihi bir an yaşıyoruz şu an. İki numaramız aramıza katılıyor."

Benim kardeşi olacak bir çocuğu ikna etmeye çalışan anne gibi tavrım Aziz'de aynı şekilde etki bulmadı.

 

"Gelsin gelsin. Geleceği varsa göreceği var. Eşek herif 2 haftası varken erkenden doğmaya çalışmak ne demekmiş göstereceğim ben ona."

Cümleleri oldukça tehditkârdı ama yüzü ve ses tonu öyle değildi. Aziz'in şu an buna şahit oluyor olmaktan çok mutlu olduğunu biliyordum. Tabi böyle bir gecede olmasa daha çok mutlu olurdu orası ayrı ama o da biraz bebişin şakasıydı.

 

"Beni de say kardeşim. Benim de kesilecek bir hesabım var."

 

"Senin ne hesabın var ya daha doğmamış çocukla?" diye sordu Meryem Sarp'ın kolunun altından kafasını kaldırıp bakarken.

 

Sarp bir süre Meryem'e baktı sessizce. Sonra sanki bir karara varmış gibi. "Sikerler." dedi ağzının içinden. Meryem'in ellerini tutarak bir dizinin üstüne çöktü.

 

"Kelebeğim, hastalıkta sağlıkta denebilecek en doğru mekandayız. Arkamızdaki kapının ardında yeni bir hayat yeşeriyor şu an. Benim hayatım da senin varlığınla yeşerdi. Söz ben sana daha güzelini de yapacağım ama ben bu gece bu teklifi etmezsem öleceğim artık. Ömrümüzün geri kalanında birlikte çiçek açalım mı güzelim? Benimle evlenir misin?"

 

Meryem şaşkınlıkla Sarp'a bakerken Sarp sanki son anda bir şeyi hatırlamış gibi ellerini hızla Meryem'in ellerinden çözüp ceketinin cebine uzandı. Ceketinin cebinden yüzük kutusu çıkardığında kutuyu aceleyle açıp Meryem'e doğru kaldırdı. Tekrardan hazırladı kendini. "Evlenelim mi çiçeğim? Yılları yine birlikte devirmek ister misin?"

 

Meryem bir Sarp'ın elindeki kutuya bir de Sarp'ın gözlerine bakıyordu. Bense Aziz'in kollarının arasında şaşkınlıkla kala kalmıştım. Ama bu tabii ki telefonumu cebimden çıkarıp Sarp'ın diz çöktüğü andan itibaren kameramı açmama engel olmamıştı. Oldukça ikonik bir teklifti ama bu teklifini neden şu an yapılması gerektiğini tahmin edebiliyordum. Sarp bu gece düğün bittikten sonra Meryem'e evlenme teklif etmeyi düşünüyordu ama muhtemelen Meryem 'bana neden evlenme teklif etmiyorsun' çıkışını yapmıştı. Leyla'nın sancısı tutmasa Sarp o an evlenme teklif edecekti ama soluğu hastanede almak durumunda kalmıştık. Durum böyle olunca da eğer o evlenme teklifi bugün edilmezse Meryem, isyanından dolayı Sarp'ın ona evlenme teklif ettiğini düşünecekti. Evlilik teklifinin bu isyanla alakalı olmadığını Meryem'e inandırmanın tek yolu o teklifi bu gece yapmaktı. Sarp da tam olarak bunu yapmıştı. Neyse ki ağzı iyi kötü laf yapıyordu da hastanede olmamızı bile sözleriyle fırsata çevirebilmişti.

 

Meryem sanki 'bu çocuk bana neden evlenme teklif etmiyor ya!' diye isyan eden kendisi değilmiş gibi şaşkınlıktan ağzını açıp açıp kapatıyordu. Tam derin bir nefes almış ve kafasında cümlelerini toparlamış görünüyordu ki doğumhanenin kapısı açıldı. Şu sırada görmeyi beklediğimiz en son manzara Sarp'ın Meryem'e evlenme teklif etmesi değilmiş meğerse. Daha yarım saat önce doğumhaneye giden arkadaşlarımız kucaklarında bebekleriyle yürüyerek doğumhaneden çıkıyorlardı.

 

Hepimiz başımızı doğumhane kapısına çevirince Sarp da arkasında kalan kapıya doğru döndü. "Oha sizin ne işiniz var lan burada." Maskesi ile birlikte dışarı çıkan doktor "Hayatımın en hızlı doğumuydu." derken maskesini çıkardı. Bugün daha ne kadar garipleşebilir diyordum ama galiba yalıda evlenmenin bir bedeli vardı. Allah bir yerden alıyor bir yerden veriyor mu deniyordu bu duruma ne deniyordu? Jinekolog Altan Leyla'yı mı doğurtmuştu?

 

O da beni gördüğünde oldukça şaşırmış gibiydi. En son yüz yüze anne babası bizim eve geldiğinde kapının önündeki kaosta görüşmüştük. Sonrasında benden arayarak özür dilemişti. İkimiz de birbirimize iyi dileklerimizi ileterek kapatmıştık. Bu konuşmanın üzerinden aylar geçmişti.

 

"Birce?" dedi gerçekten karşısında olup olmadığıma emin olmayarak. "Ben de bu çift nerden tanıdık geliyor diyorum. Senin doğum gününde görmüştüm. Şimdi hatırladım." Kucaklarında bebekleriyle şok ve mutluluk duygularıyla harmanlanmış Leyla ve Erdem'e döndü yüzünü. "Hemşire ablaları ilgilensin minik aslanla sizi de odanıza alalım. Birazdan getirirler."

 

Erdem kızarmış gözlerinden akan yaşı bebeğini hemşirenin kucağına bıraktığında elinin tersiyle sildi ve Leyla'yı kanadının altına aldı. "Süper Leyla yemin ediyorum. Ne güzel doğurdun öyle karım benim." Leyla'nın saçlarının arasına bir öpücük kondurduğunda kurduğu cümle hepimizi güldürmüştü.

 

"Gerçekten çok başarılıydı Leyla Hanım. Ama şimdi bebeğiniz gelene kadar dinlenin. Hak ettiniz."

 

"Ay çok sağolun Altan Bey. Ne saçma bir tesadüf oldu böyle ama çok sağ olun gerçekten pıt diye doğurdum."

 

Altan gülerek cevap verdi Leyla'ya. "O başarı yalnız sizin. Tekrardan tebrik ederim. Allah analı babalı büyütsün."

 

Erdem ve Leyla odalarına doğru yürümeye başladıklarında şu an ne yapmam gerektiği konusunda emin değildim. Arkadaşlarımın peşinden gitmek istiyordum ama Altan'la da birkaç kelime konuşmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

 

"Hayırlı olsun." dedi üstümüzdeki kıyafetleri göstererek. Yanımızdaki Meryem ve Sarp da düğünden çıktıkları belli olan kıyafetler içerisindelerdi. Aziz'in üstündeki takım, benim beyaz elbisem ve saçım makyajımla evlendiğimiz oldukça belli oluyordu. "Aziz Bey bana davetiye gönderdi ama nöbetçi olduğum için gelemedim."

 

Ben üstümüzden başımızdan olayı anladığını düşünmüştüm ama ne demişti o? Aziz davetiye mi göndermişti? Gerçekten bazen iyi ki Aziz beni seviyor diyordum çünkü sevmediği bir insan olmak çok zordu. Duyduğum şeyin etkisiyle bunu doğrulaması için bakışlarımı Aziz'e çevirdiğimde dudağının kenarındaki küçük gülümsemeyi görebiliyordum. "Olsun, biz seninkine geliriz artık." deyip Altan'ın elini işaret etti bakışlarıyla. Altan elini gayriihtiyari kaldırdığında parmağındaki yüzüğü gördüm.

 

"Ah." dedi sanki o da yüzüğü o an fark etmiş gibi. "Bizimki geçen ay oldu. Memleketteydi o yüzden çağıramadım. Gerçi... çağırmayı da... pek... düşünmemiştim ama... Yani sizin de çağıracağınızı düşünmezdim. Şaşırdım davetiye gelince."

 

Aziz sahte bir yakınlıkla yaklaştı Altan'a. "Olur mu hiç? Anne babanı bile tanıyoruz. Yakın akraba sayılırsın." Aziz'in gülerek kurduğu cümleye Altan da çekingen bir tebessümle karşılık verdi. Anne babası adına hala utanıyor olmalıydı. Bu kadar kısa sürede birini bulup evlenmiş olmasına şaşırmıştım ama zaten niyeti evlilik olan bir insandı. Ben şu an sadece karısıyla anne babasının arasında iyi bir iletişim olmasını umut ediyordum. O ebeveynler fazla zorlayıcı görünüyorlardı. Kaosları beni bile bayıltmıştı.

 

"O gün için tekrardan kusura bakmayın. Ve tekrardan hayırlı olsun. Benim şimdi gitmem gerekiyor."

 

"Sana da hayırlı olsun." dedim başka ne diyeceğimi bilemeyerek. Aziz bir süre giden Altan'ın arkasından baktı. Sonra sinirle çevirdi başını. "Bu herif bile bizden önce evlenmiş. Nasıl bir bahtım var benim ulan!"

 

Onun söylediğini asla umursamadım. "Aziz sen adamı düğüne mi çağırdın?" dedim absürt noktaya dikkat çekerek. Sanki dünyanın en normal şeyinden bahsediyormuşum gibiydi yüzü. Omuzlarını silkeledi 'ne olmuş?' der gibi. "Evet?"

 

"Manyak mısın sen niye çağırıyorsun adamı düğüne?" Sesim biraz yükseldiğinde Altan'ın artık bizi duyamayacak mesafede olması içimi rahatlatmıştı.

 

"Evlendiğimizi görmesi gereken herkesi çağırdım." dedi oldukça rahat tavrını sürdürürken. Gözlerim yavaşça kısıldı. Bu düşündüğüm anlama gelmiyordu değil mi?

 

"Aziz..." dedim ve bir süre es verdim. "Sen kimleri çağırdın düğüne?" Aklımda oldukça sakıncalı iki isim vardı be nedense Aziz'in onları düğüne çağırdığına emin gibiydim.

 

"Gelmediler zaten. Şu an bu konuyu konuşmamız gerektiğini düşünmüyorum. Arkadaşlarımız doğum yaptı. Şu arkamızdaki arkadaşlarımızın evlilik teklifi yarım kaldı." Bakışlarını benden arkamızdaki Sarp ve Meryem'e çevirdi. "Ne diyorsun Meryem evet diyor musun? Çocuk kutuyla kaldı öyle. Neyse ki ayağa kalkmayı akıl edebilmiş."

 

Sarp oldukça yılmış bir şekilde Meryem'e bakıyordu. Aziz'in dediği gibi bir elinde yüzük kutusu açık bir şekilde duruyordu. Leylalar doğumhaneden çıktığı anda ayağa kalkmış olmalıydı. Sonra Altan, sonra biz derken dünyanın en bölünen evlenme teklifi falan olabilirdi. Meryem Aziz'in uyarısıyla yanındaki Sarp'a döndü. Sarp Meryem'le göz göze geldiğinde sanki 'hayır' demesinden korkar gibi hemen kendini açıklamaya kalktı. "Güzelim söz ben sana daha güzelini de edeceğim ama sen tam sana evlenme teklifi edeceğim gece öyle 'bana niye evlenme teklif etmiyorsun' diye söylenmeye başlayınca... Ben bu gece etmezsem sen dedin diye ettiğimi düşünürsün istemedim. Yemin ediyorum barıştığımızdan beri bu anı düşünüyorum. Hatta sen benimle barışmadan önce de ben bu anı düşünüyordum. Her şey içine sinsin istedim. İlişkimizi eski günlere getirelim istedim. Daha da güzelini yaptık. Korktuğunu da biliyordum o yüzden üstüne gitmedim. Beni susturmazsan ben böyle konuşmay..."

 

Susturmuştu... Meryem ellerini Sarp'ın yanaklarına koydu ve minik bir öpücük bıraktı. "Çok kötü bir zamanlaman var." dedi dudaklarını Sarp'ın dudaklarından çektikten sonra. "Hep böyleydin ama. Durup durup son sene açılmıştın bana da."

 

"Kötü mü yaptım kelebeğim? Beni çalıştıra çalıştıra tıp kazandın. Allah razı olsun ben de diş kazandım sayende. Sen adam ettin beni."

 

"Ettim evet." dedi Meryem normalde ondan görülmeyecek bir özgüvenle. "Evlenirim o yüzden. Ben adam ettim. Ben evlenirim."

Onun bir anlığına geçmiş günlere kurulması Sarp'ı güldürmüştü. Kutudan çıkardığı yüzüğü Meryem'in parmağına takarken Meryem yüzüğe dolmuş gözleriyle bakıyordu. "Çok güzel." dedi yüzüğü gösterip. "Evlilik teklifi kötü ama yüzük çok güzel." dedi gülerek. Sarp da ona katıldığını belli eder gibi başını salladı. Meryem yüzüğüne bakarken onu kollarının arasına aldı. Hastanede olduğumu unutmadan minik alkışlarımla destekledim arkadaşlarımı. "Söz ben sana daha güzelini yapacağım." dedi Sarp Meryem'in boynuna öpücüğünü kondurup. Bunu sürekli tekrarlayıp bu kötü teklifi unutturmayı amaçlıyordu galiba.

 

"Tamam çok iyi. Evlenme teklif edildi. Bebek doğdu. Burada başka iş yoksa biz yalıya dönüyoruz." Aziz'in beni elimden tutup çekmesiyle bir anlığına dengemi şaşırıp onun peşinden birkaç adım attım ama gerçekten gitmeye çalıştığını fark etttiğimde onu durdurdum.

 

"Aziz napıyorsun saçmalama. O kadar doğuma geldik bebeği de görelim."

 

"Biz bu çocuğa bebek bebek diyip duruyoruz ha. Karar veremediler mi bunlar hala bu çocuğun adına." Meryem'in elini tutup arkamızdan gelen Sarp'tı bu soruyu soran. Doğru bir soruydu. Leyla ve Erdem birkaç isim arasında kararsız kalmışlardı. Daha doğrusu birbirlerinin önerdiği isimleri veto ediyorlardı sürekli. Biz bile sürekli site site dolaşıp isim önermiştik ama en son ana kadar bir isme karar vermediklerine emindim.

 

"Bak ne güzel söyledin Sarp'cım. Hadi arkadaşlarımızın yanına gidelim de grubumuzun yeni üyesinini ismini öğrenelim."

 

Koridorda Aziz'i çekiştirerek yürümeye devam ederken ona döndüğümde onun sırıtarak bana baktığını gördüm. 'Ne oldu?' der gibi başımı salladığımda. "Ne güzel dedin öyle." dedi gülümseyerek. "Grubumuzun yeni üyesi..." Onun bu tatlı gülümseyen suratına karşı koyamadım ben de gülümsedim. "Evet öyleler. Taşkın ailesi sağ olsun grubumuzu büyütmekteki katkıları çok büyük."

 

Gülüşü biraz daha büyüdü. "Yükü üstlerinden almak lazım." deyip göz kırptı. Benim bir şey söylememe izin vermedi. Kendisi de başka bir şey söylemedi. Hep birlikte kapıyı çalıp odaya girdiğimizde Leyla kucağında bebeğiyle yatakta yatıyordu. Erdem de başlarında bir eli Leyla'nın saçlarında gözleri bebeğinin üstünde uyuyan oğullarını izliyorlardı.

 

Gözlerimin çoktan dolduğunu hissediyordum. Yatağa doğru adımladığımda Leyla'nın kucağındaki yanaklı, fırından yeni çıkmış gibi kızarmış bebeğin tatlılığıyla mest oldum anında. Dilimden dökülen 'Aziiz' nidasının bile farkında değildim.

 

"Çocuğuma hastanenin yenidoğan setini giydirdiler teyzesi. Senin aldığın, çantada kalmıştı." Leyla'nın hemen bebeğin kombinini eleştirmesi inanılmazdı. Bir de yeni doğurmuş haliyle bana açıklama yapıyordu.

 

Sarp evlenme teklifinin kabul edilmesinin rahatlığıyla gevşek gevşek gülerek "Çocuk o kadar hızlı çıktı ki pizza siparişi versek anca şimdi gelirdi herhalde." dedi. Tespiti oldukça doğruydu. Bebeği uyandırmaktan korkar gibi sessizce güldük hepimiz.

 

"Oğlum annesini hiç uğraştırmadı. Hemencecik kollarına kurulmak için acele etti. Yerinin iyi olduğunu biliyor tabi sıpa." Erdem gözünü bir an bile olsun oğlundan çekmiyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse liseden beri kız çocuğu hayali olan bir adamdı ama çok iyi bir erkek babasıydı. Bunu Akgün'de gayet net anlamıştım. Şimdi bu iki numarada da cinsiyet konusunda biraz hüsrana uğrasa da ilk kez baba olmuş gibi aşkla bakıyordu oğluna.

 

"Ee bizi tanıştırmayacak mısınız gurubumuzun yeni üyesiyle?" dedi Aziz gözünü bana değdirip. Bir isme karar verip vermediklerini çok merak ediyordum. Bu gidişle çocuğun bir kahramanlık yapmasını bekleyebilirler gibi de hissediyordum.

 

Leyla heyecanla Erdem'e baktı. Hafifçe sallandı yerinde. Belli ki isme karar vermişlerdi. "O zaman tanışın amcaları, teyzeleri..." dedi Erdem Leyla'dan gözlerini çekip bize bakarken. "Oğlumuz Kuzey Taşkın."

 

Şaşkınlık ve neşeyle gözlerimi Aziz'e doğru çevirdim çünkü bu onun önerdiği isimdi. "İsimler arasında sürekli eleme yapıp sizi de bezdirdiğimizi biliyoruz ama içimize çok sinen bir isim oldu." Aziz oldukça şaşkındı. O bizim kadar isim önermemişti. Az ve öz birkaç isim önermişti ama arkadaşlarının bu isimleri çocuklarına koyacaklarını pek de düşünüyor gibi değildi.

 

"Ee isim babası sensin Aziz Çınar. Al bakalım isim oğlunu kucağına." Leyla kucağındaki Kuzey'i hafifçe kaldırdı. Aziz o yorulmasın diye anında kollarını uzattı Leyla'ya doğru ama bebek nasıl tutulurla ilgili ufak bir problem yaşıyordu. Kollarını tutarak ona doğrusunu gösterdiğimde Kuzey'i doğru bir şekilde kucağına almıştı. Kollarının arasında iyice minicik görünüyordu. Bana doğru döndüğünde Kuzey ikimizin arasında kaldı. Allah affetsin yenidoğan bebek çirkinliğinde değildi, gerçekten de güzel bir bebekti. Taşkın ailesi güzel bebekler üretiyordu.

 

Parmağımın dışıyla yanağını çok hafifçe okşadım. Sanki bu okşamamdan huylanmış gibi hareketlendi ve yüzündeki güler gibi ifadenin tadını çıkarırken yanağındaki gamzeyi gördüm. O da gördü mü diye bakışlarımı Aziz'e kaldırdığımda onun çoktan bana bakıyor olduğunu fark ettim. "Gördün mü?" dedim heyecanla. "Neyi?" diye sorduğunda görmediğini anladım. Leyla'ya döndüm gülerek. "Gamzesi var tek tarafta. Bizim ayva deneyi işe yaramış."

 

Hamilelik sürecinde internette gördüğümüz onlarca hurafe vardı bunlardan biri de ayva yenirse çocuğun gamzeli olacağıydı. Pek de inandığımız söylenemezdi ama canımız ayva da çekince bir deneyelim demiştik. Gerçekten de olmuştu.

 

"Ay hani bakiyim." dedi Leyla yatakta dikleşmeye çalışırken.

 

"Şimdi görünmüyor. Az önce gülünce göründü. Ama nasıl tatlı maşallah abisinden aşağı kalır yanı yok." Benim heyecanlı halimi görünce Aziz Kuzey'i kucağıma vermeyi teklif etti ben de anında kabul ettim.

 

Ben Kuzey'i kucağıma alırken "Darısı size." dedi Erdem olduğu yerde sallanırken. Haylaz bakışlarıyla hiç iki çocuk babası gibi durmuyordu. Lisede dostlarını 'shipleyen' o gevşek çocuktu.

 

"Darısı bizeyse düğün gecemizde niye zır zır zır arıyorsun şerefsiz!" Kucağında Kuzey olmamasından dolayı daha rahat hareket ediyordu Aziz. Erdem'e doğru bir yumruk savurdu. "Bir de kucağıma verdi çocuğu kızmayayım diye." Bu cümleyi kurduktan sonra birkaç saniye sessiz kaldı. Ardından bana baktı. Ardından da kucağımdaki Kuzey'e. Zihninde bir şeyi tartıyor gibiydi.

 

"Birce sen bugün kucağına hiç çocuk almadın değil mi?" dedi derinden hissedilen bir panikle.

 

Sorduğu alakasız soruyla kaşlarım çatıldı. Ne alaka olduğunu hiç anlayamamıştım ama cevap verdim. "Hayır, almadım."

 

Paniği biraz daha artmıştı. "Ben de almadım. Bu bugün kucağıma aldığım ilk çocuk. Sen de aldın şimdi kucağına." Şu an neyi çözmeye çalıştığını anlamıyordum. "Birce ben sana düğünümüzde kız çocuğu alalım kucağımıza demedim mi? Niye kız çocuğu almadık biz?" Kollarımdaki Kuzey'e tekrar baktı. "Ver, ver annesine ver."

 

"Oğlum 3 saniye kuralı mı lan bu tövbe estağfurullah. Aldınız işte erkek bebeği kucağınıza. Hayırlı uğurlu olsun. Bizim oğlanlara arkadaş geliyor." Erdem'in sırıtarak söylediği şeyle Aziz'in neye bu kadar dertlendiğini anlamıştım. Canım kocam uyarmıştı da beni aylar öncesinden ama düğünde hiç aklıma bile gelmemişti. Kimse de kucağıma bir çocuk vermemişti.

 

"Aşkım teknik olarak düğün bitti. Yani bu sayılmaz." dedim Kuzey'in tatlı suratını Aziz'e gösterirken. Aziz bir bana bir Kuzey'e bakıyordu. "Bu çocuk şimdiden benim geleceğimle oynuyor." dedi işaret parmağını tehdit eder gibi Erdem'e çevirmişken.

 

"Beni de say." dedi Sarp. "Hastanede evlenme teklifi ettim bebeğiniz yüzünden."

 

"Ne var yani oğlum güzel anların içine erkenden dahil olmak istediyse! Onun da hakkı değil mi?"

Az önce doğurmuş, taze lohusa anne Leyla konu ne olursa olsun haklıydı. Onun lafının üstüne laf gelmeme süresi bir kırk gün daha uzamıştı. Benimki bitmişti maalesef.

 

Leyla'nın anne babası geldiklerinde bu kadar kısa sürede doğmuş torunlarıyla en az bizim kadar şaşkındılar. Kuzey herkesi şaşırtmıştı.

 

Leyla,Erdem ve Kuzey kıyafetlerini değiştirdiklerinde Aziz'e birkaç yeni doğan çekimi yaptırdılar. Sarp da aradan çıkıp "Bize de evlilik teklifi çekimi yapsana." diye taleplerde bulunmaya başladığında Aziz'in sabrı tükenmişti. Ne zaman elimden tuttu ne zaman odadan çıkardı bilmiyorum ama arabaya binip yalının yolunu tuttuğumuzda oldukça kararlı olduğunun farkına vardım.

 

Yalıya vardığımızda güneş kızıllığıyla etrafı boyamaya başlamıştı. Boğazın manzarası bahçeden çok güzel görünüyordu ama odamızın da manzarasının aynı olduğunu hatırlayınca hiç vakit kaybetmeden odamıza çıktık.

 

Ben kendimi yorgunlukla yatağa bıraktığımda Aziz bu halime gülerek bakıp o da kendini üstüme bıraktı. Ağırlığını kollarına vermişti ama tamamen üzerimdeydi. İkimiz de yorgunduk ama Aziz'in sağının solunun belli olmayacağına emindim. Ben bu düşüncelerin içindeyken dudakları boynumu bulduğunda kokumu içine çekip çekip öpmeye başlamıştı. Dün geceden sonra ne duş olabilmiştim ne başka bir şey ama Aziz sanki kafasını gül bahçesine sokmuş gibi derin derin nefesleniyordu.

 

Burnu ve öpücükleri boynumu gıdıkladığında kendimi tutmayarak kıkırdadım. Yüzünü boynumdan çıkardığında gözleri gülüşüme kaydı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi derin bir nefes verirken başını sola doğru çevirdi.

 

"Karımla ilk sabahıma bakar mısın?" dedi bana dert yanarken. "Az önce bir çocuk doğurttuk ve bizim bile değil. Gerçekten inanılmaz."

 

Kurduğu cümleyle gülüşüm kahkahaya dönüştü. Böyle bir şey söylemesini beklemiyordum. "Ya Aziz!" deyip ellerimi yanaklarına çıkardım. Doğruyu söylemek gerekirse gerçekten yorgundum ve uyumak istiyordum ama üstümde yunan heykeli kılıklı kocam varken beynim ikiye bölünmüş gibiydi.

 

Tuttuğum yanaklarından onu kendime yaklaştırdım ve dudaklarına benim kontrolümde olan sulu bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Daha böyle çok sabahlarımız olacak, olsun. Bu da çok özel oldu. Yıllarca hatırlarız. Ben şimdiden gülerek anlatırım da eminim yıllar sonra sen de gülerek anlatacaksın."

 

"İnan bana bir tanem bu olayı gülerek anlatmayacağım. Karım bana oryantal şov düzenleyecekken bebek doğumuna gittik."

 

İsyanı o kadar tatlıydı ki gülmeden edemiyordum. Tabi bu gülüşlerimin sebeplerinden biri de uykusuzluk sarhoşluğuydu. Uyuyamadığım zamanlarda bir tık sarhoş gibi olurdum. Her şeye daha fazla güler ve saçma şakalar yapardım.

 

"Bebek bebek deyip durma ya." dedim gülerek. "Onun bir adı var artık. Kuzey."

 

"Şerefsizler kızmayayım diye benim önerdiğim ismi koymuşlar bir de." dedi kendini yanıma atarak. Ellerini başının altında yasladı.

 

Yatakta yan dönüp ona doğru kalktım. Başımı elime yasladığımda ona üstten bakıyordum. "Kuzey ismi nerden gelmişti aklına? Senin böyle olası bebek isimleri listen mi var? Zaten kızımızın da ismini düşündüğünü söylemiştin. Gerçi bana söylemedin ne düşündüğünü."

 

Meraklanmam hoşuna gidiyordu. Bu ismi bana ancak ben bir kız bebeğe hamile kalırsam söyleyeceğini anlatmıştı daha öncesinde ama gerçekten ara ara aklıma geliyor ve meraklanıyordum.

 

"Sana ne zaman söyleyeceğimi söylemiştim güzelim." dedi dudağının kenarından gülerken.

 

Gülüşü o kadar çok hoşuma gitmişti ki yorgunluğumun bir anda üzerimden atıldığını hissettim. Anlık gelen enerjiyle bacağımı Aziz'in üzerine atıp üstüne çıktım. Tam kasıklarına sertçe oturduğumda beklemediği bu hamleden dolayı bacaklarımın arasında kalan yerde çok daha farklı bir his uyandığına emindim. Ani inlemesi bunun kanıtı gibiydi.

 

Ellerimi gömleğinin düğmelerinde çıkardım yavaşça. Tek tek açmaya başladım. "Evet söylemiştin." dedim gözlerimi gözlerinden ayırmadan. "Kızımız bir süre daha aramızda olmayacak ben de ismini öğrenemeyeceğim gibi ama şu an bu durum hiç de umrumda değil biliyor musun?"

 

Bir kaşı havalandı. Meraktan çatlayabilecek bir insan olarak umrumda olmadığını söylemem onu şaşırtmıştı. Tüm düğmelerini açtığımda iki yana açılan gömlekle manzaram Aziz'in o bayıldığım yüzücü vücuduydu. Ellerimi karnının üstünde dolaştırmaya başladığımda gözlerimi tekrar gözlerine çıkardım.

 

"Babasıyla özlemini gidereceğimiz bir on yıl var. Kızımız biraz olsun bekleyebilir değil mi?"

 

(+18)

 

Gözlerindeki parıltının sebebi 'babası' mı 'kızımız' mı yoksa 'özlemini gidereceğimiz on yıl' mı dememdi emin değildim ama bence tüm söylediklerim gözünün önünden geçmişti.

 

Kasıklarına baskı yaparak iyice üzerine eğildiğimde kulağına doğru fısıldadım. "Kocamla doya doya sevişmek istiyorum."

 

Böyle bir şey duymayı düşünmediğine emindim. Bu zaman kadar çok da açık sözlü olduğum söylenemezdi. Genelde romantik anlarımızı katlederdim, sevişirken de kendimi akışa bırakırdım. Bu kadar cesur hiç olmamıştım.

 

Başımı kulağının yanından geri çekerken yüz hizasında durdurdum. Dudaklarımızı engelleyecek hiçbir mesafe yoktu. Kalçamı biraz daha bastırıp oynatmaya başladığımda ikimizden de kısık bir inilti döküldü.

 

Elbisemin altındaki şort ve Aziz'in kumaş pantolonu hisleri pek de gizleyebilen kumaşlar değildi. Ben sürtünmeye devam ettikçe Aziz sadece anın tadını çıkarıyor gibi görünüyordu. Elleri hala başının altında, oldukça keyifli bir pozisyondaydı.

 

Dudaklarım dudaklarına sataştı ama bilerek doğru düzgün öpmedim. Bu hoşuma gitmiyordu ama bir şey yapması gerektiğinin farkındaydı. O da benimle uğraşmak istiyordu.

 

"Söyle o zaman ne yapsın kocan sana?"

 

'Kocam' olmaktan ne kadar büyük bir zevk duyduğunu o kelimeyi söyleyişinden bile anlayabiliyordum.

 

"Ellerini kendine saklamamakla başlayabilir mesela?" dediğimde anında iki eli kalçalarımı kavradı ve kasıklarına yaptığı daha sert bir baskıyla ikimizi de inletti. Ben sürtünmeye devam ederken o bir yandan bana destek veriyor bir yandan da kalçalarımı sıkıyordu.

 

"Başka?" dedi arsızca. Belli ki cesaretim hoşuna gitmişti ve bu sabah bunun hakkını verecekti.

 

"Fazla şey giyiyorum. Bence beni onlardan kurtarabilir."

 

'Hay hay' der gibi başını sallayıp bir elini belime sardı ve yataktan sırtını kaldırdı. O otururken ben hala kucağındaydım. Elbisemin fermuarını eliyle koymuş gibi buldu ve yavaşça aşağı indirdi. Boynuma da bir öpücük kondurdu. Derken elbisenin eteklerinden tutup tek hamlede çekip çıkardı. İçimdeki askısız sütyenle göz göze geldi. Rengine bayıldığına emindim. Başını geriye doğru attı.

 

"Bu renk eskiden benim için çok masumdu. Onu da beni de bu hale sen getirdin." dedi kızar gibi. Ama bunun kendine hakim olma tonu olduğunu biliyordum. Sütyenin dışında kalan yerleri öpmeye başladığında kendimi ona daha çok yaslayıp başımı geriye attım. Gözlerimi kapattığımda sadece yüzüme vurduğunu hissettiğim güneş ışığı, Aziz'in öpüşleri ve bacak aramda kendini belli eden sertliği vardı.

 

Ben anın tadını çıkarırken sırtımda hissettiğim parmaklar çok kısa sürede sütyenin kopçasını açtı ve göğüslerimi özgür bıraktı. O anda benim de gözlerim açıldı. Aziz sütyeni alıp odanın bir köşesine fırlattığında yüzünü göğüslerimin arasına daldırdı. Orada derin derin soludu.

 

"Bu sütyen açma işinde iyice ustalaştın." dedim bir elim omzundayken diğerini ensesinden saçlarının arasına daldırmıştım. Bana bir cevap vermedi. Göğüslerime öpücüklerini sürdürdü. Saçlarından tutup geriye çektiğimde gözleri sonunda beni buldu.

 

"Birileri sağ olsun nişanlımızla münasebetimizi engellediği için tüm bilgiler sıfırlanmasın diye evdeki sütyenlerinle pratik yaptığım doğrudur."

 

Hayatımda attığım en yüksek sesli kahkahayı attım. Yalının ses izolasyonunun iyi olduğunu ümit ederek bir süre daha katıla katıla gülmeye devam ettim.

 

"Sen karın için pratik mi yaptın?" dedim dudağına minicik bir öpücük kondurup. Onu çocuksu bir şekilde sevmem şu an hoşuna gitmemişti.

 

"Evet, yaptım. Kendimi bir alanda çok geliştirdiğime inanıyorum. Deneyelim mi?"

 

Bakışları beni birazcık korkutmadı desem yalan olurdu. Ama meraktan de ölüyordum. Neyse ki beni çok meraklandırmadan kucağındaki beni yavaşça yatağa koydu. Üzerindeki gömleği kollarından sıyırıp çıkardı. Bacaklarımın arasında dizlerinin üzerindeyken kiloduma uzandı ve inanılmaz bir yavaşlıkta bacaklarımdan çıkardı. O da odanın bir köşesini boyladığında bakışları doğrudan kavuşmak için delirdiği gözlerinden belli olan yuvasına kaydı. Öyle bir bakıştı ki bu az önceki arsız halimi yerden yere vurmuştu ve ben çoktan utanmaya başlamıştım. Bacaklarımı kapatacağım esnada elleriyle engel oldu.

 

"Şşş. Şimdi utanamazsın." dedi çapkın bakışlarıyla. İşte eline düşmemeliydin. Yoksa böyle hemen üste çıkıyordu. Hem mecazi hem de gerçek anlamda.

 

Utanmadığımı gösterir gibi araladım bacaklarımı. Bu oldukça hoşuna gitti. Daha fazla beklemeden dudaklarını kapattı bacak arama. Kollarını iki bacağıma sarmış bir yere kaçmamı engeller gibi sıkı sıkı tutmuştu.

 

Evet... Evet... Kendini oldukça geliştirmişti. İlkimiz inanılmazdı ve ben seviyenin en üstünün orası olduğunu düşünmüştüm ama şu an dili ne yaptığını çok iyi biliyordu.

 

Ben sadece sayısız sinir hücremde onun etkilerini hissedip bunun keyfini çıkarırken kocamın orada büyük bir işle uğraştığının farkındayım. Öyle ki kelebek uğur böceğine çoktan tekrar uçmayı öğretmişti çünkü ben havalanmaya başlamıştım. İçimde büyüyen hisle kalçam da olduğu yerden biraz kalktığında fark etmeden Aziz'in işini kolaylaştırdım. Bunun bana geri dönüşü çok daha büyük oldu. Bacaklarım hem Aziz'in bana hissettirdikleriyle hem de vücudumun ağırlığını taşımakla titremeye başladığında geleceğimi anladım. Aziz hem parmaklarını hem de dilini kullanıyorken benim kullanabildiğim tek şey sesimdi. İnlemelerimin ona zevk verdiğini biliyordum. Onları dinleyip ona göre hareketlerini düzenliyordu.

 

Benim için dünyadaki seslerin silindiği noktada o durmadan devam etti. Sonunda vücudumda can kalmayınca kalçam tekrar yatağı buldu. Aziz'in kolları bacaklarımdan çözüldü ve nefesi benden uzaklaştı. Yataktan kalktığını hissettim ama başımı kaldırıp da bakamadım. Zaten çok geçmeden tekrar bacaklarımın arasındaki yerini almıştı. Bu sefer bacaklarımın arasındaki misafir dili değil daha uzun bir uzvuydu. Çıplak tenlerimizin birbirine değdiğini hissettiğimde gözlerimi açtım ve Aziz'i karşımda buldum. Heyecanla gözlerimi açışıma gülüşü büyüdü.

 

"Selam." dedi sırıtarak. O az önceki duygularımın etkisiyle iyice gevşemiştim ben de gülerek "Selam." dedim.

 

Bir sonraki saniye dudakları dudaklarımı bulmuştu. Az önce aşağıdaki iyi işinin ödülünü ben de dudaklarımla geri ona verdim. Vücudumuzun her bir noktası birbirine değerken kendime geldiğimi hissediyordum. Hafifçe çekildim dudaklarından. "Üstümde kıyafetlerim yok ama sana birkaç hareket göstermek isterim Aziz Çınar." dedim hınzır bir bakışla. Oryantal kıyafetlerim başka bir zamana kalmıştı ama asıl şov bendeydi zaten.

 

Ne yapacağımı anlayamamış bir halde bana bakarken yatakta pozisyonlarımızı değiştirdim. Artık o altta ben üsteydim. Islaklığımla onun aletini de ıslatarak hareket etmeye başladım. Kalçalarım, göğsüm, belim dalgalanmaya başladığında ona sunduğum şovun tadını çıkarıyordu. Kısıtlı bir alanda yaptığım şova ellerini kalçama atarak destek veriyordu.

 

"Birde daha farklı bir hareket var." deyip sularıma bulanmış sertliğini tutup girişime yasladım. Nazik olmadım. Hem de hiç nazik olmadım. Tek seferde içime aldığımda odada ikimizin de inlemesi yankılandı. Birkaç saniye kendime geldikten sonra yaptığım dalgalanmaların hepsini sertliği içimdeyken yaptım. Oldukça yavaştım. Bunun Aziz'i tükettiğini görebiliyordum. Nereye kadar dayanabilecek diye düşündüğüm anda yerlerimizi değiştirdi. Bu şekilde kalacağımızı düşünmüştüm ama beklemediğim bir şekilde yüz üstü çevrildiğimde farklı bir pozisyonun getirdiği şaşkınlıkla kalakaldım. Kulağıma doğru yaklaşıp. "Nazik olmaya çalışıyordum ama bunu istemediğine karar verdim." diye fısıldadı.

 

Haklıydı, istemiyordum. O sevişmelerimizin hastasıydım. Daha önce pek sert seviştiğimiz söylenemezdi. Gerçekten de o anlarda birbirimize olan özlemimiz aşkla ve merhametle bir araya geliyor, kelimenin tam anlamıyla aşk yapıyorduk. Ama özellikle bugün istediğim şey o değildi. Karı koca olarak ilk sevişmemizin diğerlerinden daha farklı olmasını istiyordum.

 

Oldu da. Aziz'in yumuşak hareketlerinin yerini bambaşka bir duygu almış gibiydi. Ben de ona ayak uydurdum. Bazen onu geçtim, o bana yetişti. Birbirimizi tükettik ve yeniden var ettik. Ne kadar zaman geçti hiçbir fikrim yoktu. Bizim dışımızdaki hiçbir şeyden de haberim yoktu.

 

(+18 bitti)

 

Aziz'in üstüne yığıldığımda odadaki nefes seslerimize dışarıdan gelen çatal kaşık sesleri eşlik etti. Dışarıda kahvaltıyı hazırlıyordu. Düğün sabahımızda ailelerimizle edeceğimiz kahvaltı hazırlanıyordu ama benim parmağımı kaldıracak halim bile yoktu. Öyle ki kendimi Aziz'in üstünden yana doğru bile atamıyordum. Bir eli belimde bir eli kalçamda onun da beni pek üstünden atma gibi bir niyeti yoktu.

 

Hiçbir şeyi düşünemeden o halde uykuya dalmak üzereydim.

 

Aziz'in kulağımın yanında saçlarımı okşarken "Güzel karım benim." diye fısıldadığını duydum. Sanki kendisini inandırmaya çalışıyor gibi bunu birkaç kez tekrarladı. "Karım... Benim karım... Bir tanem... Güzeller güzeli karım..."

 

Onu duyabiliyor ama cevap verebilecek enerjiyi kendimde bulamıyordum. Sadece göğsünde yatarken gözlerim kapalı bir halde gülümseyebildim. Güldüğümü göremezdi. Hatta muhtemelen çoktan uykuya daldığımı düşünüyordu. "Birce'm, biriciğim, hayatımın ışığı..." Başımın üzerine kondurduğu öpücüklerle iyice mayışıyordum. "Karım benim.."

 

Sevgi sözcüklerini karşılıksız bırakmak istemedim. Dudaklarımın arasından cılız bir "Kocam.." kelimesi döküldü önce. "Sen... sen benim her zaman yaslandığım aziz çınarımsın. Bu güçlü kollarınla beni her zaman bir çınar gibi sar tamam mı?"

Uzun cümleler kuruyordum ama sansürüm yoktu. Beynimin o kısmı çalışmıyordu. Tüm düşündüklerimi olduğu gibi söylüyordum.

 

"Eskiden korkardım yalnızlıktan, korkmam artık sen varsın."

İyice sarhoş gibi konuşmaya başlamıştım. İkinci dans şarkımızın bu kısmını melodisiyle söylemeye çalışmıştım ama anlamış mıydı emin değildim.

 

Başımı zorlukla kaldırdım yasladığım göğüsten. Uykuya bayılarak teslim olacaktım birazdan ama Aziz'in gözlerinin içine baktım.

 

"Ben korkuyorum ama benim korkularımı tuzla buz et tamam mı? Bebeklerimin babası olmanı istiyorum."

 

Sonrasında hatırlamak için çok çaba sarf edeceğim son sözlerim bunlardı. Aziz böyle bir şey dediğimi bana asla söylemedi. Tek yaptığı geçen zaman içinde birer bire tüm korkularımı tek tek tuzla buz etmekti...

 

 

Bir haber vereyim, haftaya Yirmi Dokuz'a yeni bölüm gelemiyor... Daha önce söylemiştim galiba ama ben bu sene mezun oluyorum ve şu aralar mezuniyet projem yüzünden inanılmazzz yoğunum. Yirmi Dokuz benim için çok kıymetli ve finale yaklaşan bölümlerini asla geçiştirmek istemiyorum. Zaten sonrasında telafi ederim bu yokluğu bilirsiniz. Bir düze çıkayım azıcık nefes alayım da keyifle yazayım finale doğru bölümlerimizi. Anlaştık mı 🤝 tamam mıdır? skdksldlsls. Sizi seviyoruumm

Bölüm : 15.05.2025 00:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Melin Öğüt / Yirmi Dokuz / 55. Bölüm- Yeni Bir Hayat
Melin Öğüt
Yirmi Dokuz
1. Bölüm Verilen Söz2. Bölüm- Ve Ayrılmaz Dostluğa!3. Bölüm- Etkileyici Hediye4. Bölüm- Karşılaşma5. Bölüm- Ellerimde Çiçekler6. Bölüm- Nedensiz, Nasılsız7. Bölüm- İhtimallerin Heyecanı8. Bölüm- Agop'un Meyhanesi9. Bölüm- Kim Bilir?10. Bölüm- Söz11. Bölüm- Kıskançlık12. Bölüm- Geçmemiş Geçmiş13. Bölüm- İnandır Beni14. Bölüm- Önce Sen!15. Bölüm- Aile16. Bölüm- Tırtıl ile Uğur Böceği17. Bölüm- İlk Bakış18. Bölüm- Geçmişin İzi19. Bölüm- Yüzleşme20. Bölüm- Yeniden21. Bölüm- Yarın Hiç Olmayabilir22. Bölüm- Yara23. Bölüm- Kendimden Bile24. Bölüm- İtiraf Çabası25. Bölüm- Tatil Öncesi26. Bölüm- Özgür Kelebek27. Bölüm- Çıkma Teklifi28. Bölüm- Korku29. Bölüm- Sevdalı Oldu, Felaket Oldu, Ayrılık Oldu30. Bölüm- Sevgili31. Bölüm- Her Şeye Rağmen32. Bölüm- Şimdi Uzaklardasın33. Bölüm- Uzak Mesafe34. Bölüm- İstanbul->İngiltere35. Bölüm-İlk Gün36. Bölüm-Ev37. Bölüm- Yüzük38. Bölüm- Davet39. Bölüm- Kavuşma40. Bölüm- Dönüş41. Bölüm- Bebek?42. Bölüm- Yemek.43. Bölüm- Plan44. Bölüm- İstiyorum, Veriyor Musun?45. Bölüm- Kız İsteme Volume 3 Part 146. Bölüm- Kız İsteme Volume 3 Part 247. Bölüm- Unutulan48. Bölüm- İyi ki49. Bölüm- Zafiyet50. Bölüm- Gizlenen51. Bölüm-Yanında52. Bölüm- Hayat53. Bölüm- Son Gün54. Bölüm- Evet!55. Bölüm- Yeni Bir Hayat56. Bölüm- Leventoğlu57. Bölüm- 2+158. Bölüm- Otuzuncu Mum Işığı (Final)Özel Bölüm: Hayat IşığıÖzel Bölüm: I.L.
Hikayeyi Paylaş
Loading...