
Selamlar, selamlarr 🩷
Ne ara geldik bu güne ya😭
Neyse bölümün başından duygusallık yapmayacağım onu sonraya saklıyorum.. Hem özel bölümlerimiz olacak onları unutmayalımm
O zamann yorumlarda görüşelim
İyi okumalarr 🩷

Aziz kapının önünden bir kez daha "Birce!" diye seslendiğinde artık toparlanmam gerektiğini biliyordum. Kısa sürede hızlıca düşündüm. Şu an kapıyı açıp Aziz'e testi gösterip 'ben hamileyim' diyebilirdim ama nedense elimdeki bu teste yüzde yüz güven duyamamıştım.
Şu an kendime sorduğumda emindim hamile olduğuma ama konu Aziz olduğunda ona bu konuda yanlış bir umut vermek istemiyordum. Ne kadar çok istediğini ve sadece benim için bunu ne kadar gizli tuttuğunu biliyordum. Eğer ki testte bir yanlışlık olduysa yaşayabileceği hayal kırıklığının farkındaydım. Sonuçta bu test de uzun süredir bekliyordu. Gerçi bunların bir son kullanma tarihi var mıydı onu bile bilmiyordum ama en azından bir tane daha test alabilirdim.
Zihnimin hızla çalıştığını hissettim. Klozetin üstünden kalktım. Sanki işim yeni bitmiş gibi sifona bastım. "Çıkıyorum.." dedim sesimi biraz cansızlaştırarak. Şu an beni kapının önünde beklediğine emindim. Elimdeki testi kutusunun içine koyup banyo dolabının içine arkalarda bir noktaya hiç açılmamışçasına geri koydum.
Banyonun kapısını açtığımda tahmin ettiğim gibi Aziz beni bekliyordu. Nazlanarak birkaç sarsak adım atıp kollarımı boynuna doladım. Yalandan ağlar moduma bağlayınca nazlanma vaktimin geldiğini anlamıştı.
"Yorulmuş mu benim karım?" dedi ellerini belime dolayıp. Şu an 'hamileyim' dememek için kendimi zor tutuyordum. Farkında değildi ama ikimize sarılıyordu. Bebeğimiz aramızda üçümüz birlikte sarılıyorduk.. Daha fazla bunu düşünürsem gerçekten ağlayacağımı anladığım için bu düşünceyi zihnimden attım.
"Resmen vücudum artık tamamen taşındığımızı ve büyük stresin gittiğini anladı kocam yaa." dedim hala sarılmaya devam ederken. Yüzüne bakmadan yalan söylemek daha kolaydı.
Elleri sırtımı sıvazlamaya başladı sanki yorgunluğumu almak ister gibi. "Ay aşkım belimi ovsana hafif hafif sızlamaya başladı."
Son cümlemle birlikte elleri sırtımdaki hareketini durdurdu. Tepki vermemesi beni şaşırttığı için hafifçe kendimi geri çektim. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı.
"Regl mi oldun?" dedi sanki imkansız bir şeyden bahsediyormuş gibi.
"Evet.. Gecikmişti biraz. Şu son günler o kadar stresli ve yorucuydu ki sağ olsun bedenim bana biraz zaman verdi."
Hafifçe tebessüm etti. Başını salladı beni onayladığını gösterircesine. Elleri belimi okşamaya devam etti. Şu an o kadar emindim ki reglimin geciktiğini bildiğine. Takvimimi tutuyordu resmen. İlaç kullandığımı düşünmesine rağmen 1 haftalık gecikme gözünden kaçmamıştı. Sonuçta en yakınımızdan Leyla dahi hap kullanırken Kuzey'e hamile kalmıştı. Aziz'in de birkaç gündür bu ihtimali düşünüp ümitlenmeye başladığına, en azından kendi kafasında bunu kurduğuna emindim.
Biraz daha geri çekildim kollarından. "Aşkım ben bir markete gideyim. Şu an pedler nerde bilmiyorum. Bir tane buldum ama geri kalanı aramak yerine yenisini alayım. Bir de alınacak birkaç bir şey vardı onları da alırım olur mu?"
"Sen uğraşma şimdi bu halde. Ben gider alır gelirim." dedi harekete geçerek ama buna müsaade edemezdim.
"Aşkım sen yemek yapacaktın ama. Annemler gelecekti hani akşama? 'Ben güzel bir sofra kurayım bize' demiştin. Ben gider alır gelirim. Merak etme şu an çok ağrım yok zaten. Sana nazlanmak istedim sadece."
Markete gitme konusunda ısrar edeceğine emindim. Sadece ısrar etmemesi adına dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Benim fazla ısrarım daha çok göze batardı ama çok şükür ki ısrar etmedi.
Aşağıya indiğimizde Aziz'i mutfağa postalayıp arabaya binip 'markete' ilerledim. Pazar günü olduğu için en yakındaki nöbetçi eczaneye gittim hızla.
Kapıdan içeri girdiğimde kalfa çocukla göz göze geldik. "Kolay gelsin. Hamilelik testi alabilir miyim ben acaba? İyisinden olsun... En az yanılma oranı olan hangisiyse ondan. 2 tane... 3 tane olsun."
Kalfa çocuk gerçekten kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu. "Abla ortaya karışık da yapabilirim istersen?"
Dalga geçtiğini düşünsem o testleri üzerinde denerdim onun ama çocuk da en az benim kadar şaşkın görünüyordu.
"Ben yeni başladım ama bu en pahalısı." dedi arkadan bir tane kutu çıkarıp. "Ama geçen gün eczanenin sahibi şundan verdi bir kadına bu daha uygun aralarında bir fark yok diye."
Kafam daha çok karışmıştı. İkisini artı ne olur ne olmaz diye başka bir markanınkini daha alıp eczaneden çıktım. Markete geçtiğimde Aziz'in sorma ihtimaline karşı ped aldım. Ardından içecek reyonuna gittim. Acil işemem gerekiyordu. Arabaya geri dönüp aldığım tüm suları ve meyve sularını içmeye başladım.
Eve geldiğimde kapıyı anahtarla açıp mutfakta yemek yapan Aziz'e kapıdan seslendim.
"Sevgilim ben bizimkiler gelene kadar birazcık uzanacağım olur mu?"
Anında işini bırakıp bana doğru geldi. Ellerini boynuma yasladığında gözleri yüzümün her bir köşesinde gezdi. Bir solgunluk görse anında müdahale edecekti.
"Çok mu ağrın var? Çay ister misin? Acısına ne kadar dayanabileceğim deneyi yapma lütfen güzelim iç ağrı kesiciyi. Ecza dolabını yerleştirdim. Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Uzanayım mı ben de seninle? Masaj yapayım istersen."
Bu düşünceli halleri beni bu duruma getirmişti zaten. Ben şimdi bu adamdan çocuk yapmayacaktım da ne yapacaktım? Hemen gözümün önündeki dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "Yemekleri yapman yeterli sevgilim. Çok ağrım yok zaten. Sadece biraz yoruldum ve biliyorsun regl zamanı çok uykum oluyor. Birkaç saat uyusam çok iyi hissedeceğim."
Konuşmam belli ki onu ikna etti. Saçlarımı elleriyle geriye doğru tarayarak alnımı öptü. "Tamam güzelim sen çık ben sizinkiler gelmeden önce uyandırırım seni üstünü başını değiştirirsin."
"Çok iyi olur bir tanem."
Mutfaktan çıkınca tekrar rotam yatak odasıydı. Yolda içtiğim içecekler işe yaramıştı. Hızla banyoya gidip üç testi de kutusundan çıkardım.
O uzun 120 saniyelik bekleyiş yine başlamıştı işte. Bu sefer ilkindeki gibi değildim. Aklımda sadece Aziz'e nasıl söyleyeceğim vardı. Annemlerin gelişini iptal mi ettirsem diye düşünmeye başlamıştım. Çünkü şu an bu testlerde hamile olduğumu görürsem Aziz'e söylemeden saatler boyu nasıl dayanırdım bilmiyordum.
Kesinlikle söylerken baş başa olmak istiyordum ve en azından doktora gidene kadar başka kimsenin de haberinin olmasını istemiyordum.
Aklıma bundan aylar öncesinde Aziz'in doğum gününde ona hediye ettiğim minik kazak geldiğinde nasıl söyleyeceğim de kafamda şekillenmeye başlamıştı.
Telefonun alarmı yine çaldığında yine oturduğum yerden kalkıp ters çevirdiğim testlere doğru ilerledim. Bir tanesini elime aldığımda tedirginlik ilki gibi tüm bedenimi sarmıştı. Kendime bu eziyeti daha fazla yapmadım ve testi kendime çevirdiğimde gördüğüm çift çizgiyle sanki haberi yeni alırmışçasına heyecanlandım. Anında diğerlerini de çevirip baktığımda artık şüphe duyulacak hiçbir şey yoktu. Basbayağı hamileydim.
Yerine geri koyduğum testi de çıkarıp kardeşlerinin yanına koydum. 8 tane çizgiyle bakışıyorduk. Tam anlamıyla hamileydim..
Testleri alıp giyinme odasına geçtiğimde geçici bir süreliğine onları çekmecelerden birine koyup Aziz'e doğum gününde hediye verdiğim kazakları bulmak için valizleri açmaya başladım. Allah kahretsin ki kazakları bulacağım derken tüm kıyafetleri yerleştirmiştim nerdeyse.
Ben kazak aramaya devam ederken telefonumun çalmasıyla annemin beni aradığını gördüm. Gelmek üzere olabilirler miydi?
"Alo, annecim?" diyerek açtım telefonu.
"Birce, ne yaptınız annecim? Bitti mi işleriniz? İstemediniz bizi gerek yok dediniz çıkabildiniz mi tek başınıza işin içinden?"
"Çıktık annecim çıktık. Nakliyeciler gideli oldu. Aziz de akşama yemek yapıyor şimdi."
"Oh oh afiyet olsun annecim. Biz de şimdi eski mahalleden Nurten abla vardı ya onun oğlu evleniyormuş Fuat, onun düğününe gidiyoruz. Dedim şimdi kızım beni arar düğünde duyamam falan bil diye aradım annecim."
Annemin ne dediğini anlayamamıştım. Çünkü benim bildiğim bu akşam bize geleceklerdi. Bana söylemeden gelmekten vazgeçip düğüne gitmeye karar vermezlerdi.
"Anne?" dedim sorguma başlamadan önce.
"Siz bize gelmeyecek miydiniz?"
Bir süre bir ses gelmedi telefondan. Sonrasında konuşansa babam oldu. "O kocan danası gelmeyin dedi bize Birce!"
"Ay Adem ne diyorsun çocuğa Allah aşkına?! Karısını düşünmüş benim oğlum. Birce annecim Aziz aradı bizi 'Birce çok yoruldu dinleniyor. Zaten haftaya doğum gününde görüşeceğiz bugün böyle olsa olur mu?' dedi. Yavrumun iyiliğini düşünüyor bir de bana olur mu diye soruyor. Birce annecim arada sen de nazar duası, nas felak falan oku kocana tamam mı?"
Babamın dalga geçer kahkahası kulaklarımı doldurdu. "Annen evden beri okuyor sen yanından daha etkili olursun babam. Olmadı ben gelir kurşun dökerim."
"Adem! Ne diyorsun çocuğa?"
"Demiyorum bir şey Meltem'im hep sevgiden."
"Ya ya hep sevgiden. Birce kızım biz şimdi geldik sayılır öyle ne yaptınız diye aramıştım diyeceğin bir şey yoksa kapatalım annem."
"Yok anne. İyi bakın kendinize. İyi eğlenceler düğünde."
Telefonu kapattığımda düşünceli kocamı gidip öpmek istiyordum ama yerleştirmekte olduğum valizin içinden bana bakan kutuyu görünce durdum. Tam zamanında bulmuştum.
Canım kocam hâlâ kutusunda saklıyordu küçük kazağı. Ben de kıyafetleri valize doldururken kıyıp da çıkarmamamıştım kutusundan. İyi ki de yapmamışım dedim içimden. Şimdi kullanacaktım işte.
Komidini açıp testlerden birini seçip onu da kutunun içine koydum. Aziz'in şüphelenmeyeceği ama özenli sayılabilecek yazlık salaş bir elbiseyi az önce askıya asmıştım. Onu dolaptan alıp kutuyu dolaba koydum. Üstümdeki tişörtü ve taytı çıkardığımda bir an için dolabın aynasından bedenime baktım. Sanki gözden kaçırdığım bir farklılık hissedebilecekmiş gibi süzdüm vücudumu. Gözüme çarpan pek bir şey yoktu. Göğüslerim sızlıyordu ve biraz daha dolgun görünüyorlardı ama bu regl öncesinde de yaşadığım bir şeydi. O yüzden normal karşılamıştım. Başka hiçbir belirtimin olmadığını düşününce bu hamileliğin nedense benim için oldukça kolay geçeceğine dair bir inanç doğdu içime. Bu inançla giydim elbisemi.
"Birce?"
Odadan gelen sesle başımı giyinme odasının kapısına çevirdim. Belli ki Aziz sessizce odaya girmiş beni uyurken göremeyince de seslenmeye karar vermişti.
"Burdayım." diyerek çıktım giyinme odasından. Önce bana sonra elbiseme baktı. "Daha iyi misin güzelim?"
"İyiyim. Düşündüğüm kadar ağrım olmadı. Annemler gelecekti ya birazcık özeneyim dedim ben de."
Sanki suçlu bir çocuk gibi buruşturdu yüzünü. "Güzelim.. Ben annenlere gelmeyin demiş olabilirim."
Sanki ilk kez duyuyormuş gibi şaşırmam gerekiyordu. "Aa neden?"
"Daha kötü olursun diye düşünmüştüm. Yorgundun da zaten." Yanıma gelip kollarını belime dolayıp beni hafifçe kaldırdı. "Ama madem iyisin o zaman baş başa bir kutlama yapalım. Bahçeye in, sofra hazır. Kıyafetlerim yemek kokuyor. Onları değiştirip geliyorum ben de." Gözü dolabların yerleştirilmiş kısımlarına kaydı. "Ben de seni uyuyor sanıyorum. Burda iş halletmişsin sen bayağı." deyip alnıma bir öpücük kondurdu.
Kollarını belimden çekerken "Hadi aşağı." deyip kalçama hafifçe vurdu. Dudaklarımda bir gülüş varken göz devirmeyi de unutmamıştım. İstemem yan cebime koy tavrımdı bu.
Odadan keyifle çıktığımda merdivenleri pıtır pıtır inerken birden kendimi durdurdum. Ben artık hamileydim böyle pervasız hareketler yapmamam gerekiyordu.
Sakince merdivenlerden inip bahçeye çıktığımda Aziz'in sofrayı kurduğunu hatta ışıkları bile hazırladığını gördüm. Ortam o kadar güzeldi ki. Yeni evimizi çok seviyordum. Mimarı kimdi acaba??
"Benim tabi ki." diyerek keyifle masaya oturdum. Kuş sesleri arasında, gün batımında gözlerimi kapatıp huzurlu bir nefes aldım. Nefesimi verirken yaşadığım şu günlere şükrettim içten bir şekilde.
Gelecek olan günlerin hayalini kurmaya başladığımda ne kadar süre hayal kurdum bilmiyordum ama yanağıma kondurulan bir öpücükle gözlerimi açtım. Önümde bir kutu vardı. Bir an için Aziz'e hazırladığım kutu olduğunu düşünüp çok korktum ama değildi. Rengi farklıydı.
Aziz arkamdan yanağını yanağıma yaslamışken fısıldadı. "Bugünün ne olduğunu biliyor musun?"
'Biliyorum kocacım, bebeğimiz olacağını öğrendiğimiz gün' diyemedim tabi. Keyifle gülümserken Aziz'in hangi günden bahsettiğini bilmediğim için bir anlığına gerildim.
"Belli ki biriciğim unutmuş. Hemen hatırlatayım." deyip kutunun kapağını açtı. Kutunun içinde 'suna' bana bakıyordu. Üzerinde bir post-it vardı. 'Galeriyi aç' yazıyordu. Hatırladığım şeyle hafifçe gülümsedim. Bu an bana bir yerden tanıdık geliyordu.
Galeriyi açtığımda karşımda mezuniyet günündeki hallerimiz vardı. O günkü videomuz. Anlaşma videomuz...
"Bundan tam bir yıl önce bugün..." dedi yine kulağımın dibinde. "O restoranda karşına çıkmıştım yıllar sonra.."
"Aynı bu şekilde." dedim gülümseyerek. Önümdeki videoyu açtım. O gün dikkatle izleyememiştim. Ne kadar da küçük görünüyorduk.
''Bugün 14 Haziran 2013 Cuma. Az önce Birce ile birbirimize bir söz verdik ve bu sözü bir kez de Suna'nın önünde beyan edeceğiz. Şimdi dediklerimi kendi adını kullanarak tekrarla.''
"14 Haziran 2025 Cumartesi günü, verdiğimiz sözü çok daha güzel tuttuk bir tanem. Bugün de 7 Eylül 2025. 1 yıl önce tekrar bir araya geldiğimiz gün. Senin için pek keyifli bir an olmayabilir ama benim için sonsuzluğumuzun başlangıcıydı. Bana hâlâ sinirli olduğunu fark ettiğimde dünyalar benim olmuştu biliyor musun?"
"Delisin sen." dedim gülerek. Kameranın altında da çerçevelenmiş iki fotoğraf vardı. Biri düğünümüzde nikah kıyıldıktan sonra Aziz'in elini belime doladığı, oldukça gururlu bir şekilde kameraya bakarken benim gülümseyerek elimdeki nikah cüzdanını kameraya gösterdiğim bir fotoğraftı. Diğeriyse mezuniyet günü, o duvarın üstünden indikten sonra Aziz'in beni zorlayarak da olsa çekindiğimiz bir fotoğraftı. Bu sefer tebessümle bakıyordum kameraya. Zoraki bir tebessümdü. Elimdeyse diplomam vardı. Yine nikah cüzdanını tuttuğum gibi tutmuştum. Aziz'inse yüzündeki gururlu gülümseme aynıydı. Yine bir kolunu belime dolamıştı.
"Unuttuğumu düşünüyor olabilirsin ama benim de sana bi hediyem var." dedim arkama dönüp.
Bunu beklemiyordu. "Hatırlamadığına emindim." dedi şaşırarak.
Hatırlamadığım doğru değildi. Aslında hatırladığım için bu gece Aziz'e vereceğim 'farklı' bir hediye vardı ama şimdiki hediyem aklımı başımdan aldığı için kafamdaki her şey uçmuştu.
"Senin etkileyici hediyeni ve o günü nasıl unutabilirim sevgilim? İlk öpüşmemiz o gün olmuştu. Pardon beni ilk öpüşün."
"Her seferinde hatırlatacaksın değil mi?" dedi gülerek.
"Tabii.." dedim keyifle. "Öpmeseydin."
Asla pişman görünmüyordu. "İyi ki de öpmüşüm. Yoksa diğer öpüşmemize kadar dayanamazdım."
Kınar gibi cık cıkladım. "Terbiyesiz ahlaksız."
Bana gülerken ellerimden tutup sandalyeden kaldırdı. "Hadi hediyemi ver bakalım." dedi gözleri vücudumu tararken. Belli ki o da benim normalde düşündüğüm tarzda bir hediye bekliyordu. Yanağına bir öpücük kondurup ellerinden kurtulup evin içine girdim.
Hızla odaya çıkıp kutuyu sakladığım yerden çıkardım. Aklıma gelen fikirle içindeki testi sütyenime sıkıştırdım. Kutuyu elime alıp yavaşça aşağıya indim. Bahçeye çıkarken "Aziz ya şu fotoğrafların aynısından yine çekinelim mi? Evimizde ilk fotoğrafımız olur." dedim kafamdaki planı değiştirerek.
"Olur güzelim." deyip Suna'ya uzandı. Evi arkamıza alarak güzel bir açı yakaladığında ben de aynı yere telefonumu çıkarıp koydum bir de dik olsun telefonda da dursun dedim sanki zamanlayıcı ayarlar gibi. Oysaki video açmıştım. Bu anı da diğer anlarımız gibi sonsuza kadar saklamak istiyordum.
Eve arkamızı verdiğimizde Aziz diğer fotoğraflarda da olduğu gibi elini belime dolaladı gerginlikten kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. "Beş saniye var seri çekim yapacak." dedi Aziz. Fotoğraf çekilirken sütyenime sıkıştırdığım testi çıkarıp fotoğraflarda diplomayı ve nikah cüzdanı tuttuğum gibi tuttum.
İlk fotoğraf çekildiğinde hareketlenmemi fark eden Aziz başını gayriihtiyari bana doğru çevirdi. Tekrar kameraya dönecekti ki elimdeki teste bakakaldı.
Şu an tüm algılarının kapandığına emindim. Benim kocam aşırı zeki bir adamdı. Elimdeki testten saniyesinde ne olduğunu çözmesi gerekirdi ama bence şu an anladığı şeyin doğru olmadığına o kadar inanıyordu ki işin içinde bir yanlışlık arıyor gibiydi.
Aziz'in yarım açılmış dudaklarına, şaşkınlıktan hafifçe çatılmış kaşlarına bakarken gözlerim yavaşça doldu. Kendimi bırakmamak için diğer elimi dudaklarıma çıkararak ağzımı kapattım. Sanki bu gözyaşlarıma etki edecekmiş gibi dudaklarımdan kaçacak herhangi bir hıçkırığı önlercesine parmaklarım dudaklarımın üzerindeydi.
Sonunda sesini bulabilen Aziz "Bana şaka yapmıyorsun değil mi?" dedi titreyen sesiyle. Benim ilk yaptığım teste inanmamam gibi o da şu an boş yere ümitlenmek, mutlu olmak istemiyordu.
O sesini bulabilmişti ama benim için aynı şey geçerli değildi konuşursam gerçekten ağlardım. O yüzden sadece hızlıca başımı sağa sola salladım.
"Hamilelik testi bu." dedi sanki benim hiç haberdar olmadığım bir şeyden bahseder gibi.
Gözümden akan yaşların arasında gülmeden edemedim. Elimi dudaklarımdan çektiğimde sadece "evet" diye mırıldanabildim.
"Regl oldun sen?" dedi bu sefer kendinden pek de emin olmayan bir tonla.
"Dışarıdan birkaç tane test alıp emin olmak için yalan söyledim." Bir yandan gülerek konuşuyor bir yandan gözyaşlarımimi elimin tersiyle silmeye çalışıyordum.
"Pozitif." dedi sanki yine benim haberim olmayan bir şeyden bana bahseder gibi.
Daha çok güldüm. "Biliyorum o yüzden gösteriyorum ya." dedim kahkaha atarken.
Aziz hala kendine gelememişti. Sesini biraz daha kısık tuttu. "İlaç kullanıyordun, şu an olmasın diyordun, istiyor musun gerçekten?" dedi gözlerinde derin bir korkuyla. İstemesem böyle bir sürpriz yapmayacağımın kesinlikle farkındaydı ama ona da hak veriyordum hala ilaç kullandığımı düşünüyordu. Çocukla ilgili fikirlerimdeki değişimlere hakim değildi. Onu ümitlendirmeyim derken bu konudaki hislerimi pek paylaşmamıştım.
Korkması çok normaldi. Çünkü şu an istemediğim bir bebeğe hamile olmam demek kendi hayallerine rağmen benim için o hayallerden kanlı canlı bir şekilde vazgeçmesi anlamına geliyordu. Şu an hem benim hem kendisi hem de ilişkimiz için korktuğuna emindim. Ama bu korkusuna rağmen videoda olduğumuzu fark etmiş ve diğer ihtimali de düşünerek aklını kurcalayan bu soruları kameranın duyamayacağı bir şekilde bana sormuştu. İleride çocuğumuz bu videoyu izlediğinde aklında hiçbir soru işareti olmaması için yapmıştı bunu. Ben böyle bir adamdan nasıl çocuk yapmak istemezdim ki?
"İstiyorum Aziz. İstiyorum sevgilim." dedim onu rahatlatmak istercesine. "Bir süredir istiyorum. Bir süredir ilaç kullanmıyorum. Ve reglim de bir hafta gecikti."
Yüzü sevinecek gibi bir hal aldığında kendini yine durdurdu. "Şaka yapmıyorsun değil mi?" dedi arta kalan küçük bir şüpheyle.
"Ben sana böyle şaka yapar mıyım sence?" dedim biraz daha yaklaşarak. Benim yaklaşmamla şaşkın ördek suratını bozmadan ellerini belime sardı. Sanki otomatik bir hareket gibiydi onun için. Ne yaptığının farkında bile değildi. Elimdeki testi iyice yaklaştırdım gözüne.
"Biraz daha şüphe duyarsan ben de şüpheye düşeceğim. 4 tane test yaptım dördü de pozitif. Galiba (!) hamileyim sevgilim."
Cümlelerimin zihninden geçişini gözlerinden görebiliyordum. Hayatındaki en yavaş işlemeyi gerçekleştiriyordu şu an beyni.
"Hamilesin." dedi sanki kendini de beni de inandırmak ister gibi. İşte şimdi kendine geliyordu.
"Hamileyim." derken sesimdeki ağlamaya bir kala ton kendini dışarı atmıştı.
"Hamilesin." dedi bu sefer kendinden çok daha emin bir şekilde. Onunsa sesindeki gülüş duyuluyordu.
"Hamileyim." dedim onun gibi gülmeye çalışarak ama gözümden bir damla yaş aktı.
"Bizim bebeğimiz olacak." dedi bir elini yanağıma çıkarırken. Bu sefer sadece başımı salladım.
"Senin ve benim.. Birce ve Aziz'in bebeği.."
Başımı tekrar sallarken dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Biraz geri çekilip tekrar.. Tekrar ve tekrar öptü. Eli yanağımdan saçlarıma doğru ilerlediğinde gözlerimin içine aşkla bakarken gözlerine yerleşen pırıltılardan onun da oldukça duygulandığını anladım. Saçımı okşayarak elini başımın arkasına getirdiğinde yavaşça alnımı öptü.
Aynı şekilde yavaşça geri çekildiğinde gözlerindeki yaşların aksine dudaklarında kocaman bir gülümseme vardı. İki koluyla belimi sarıp birden ayaklarımı yerden kesti. Başını boynuma gömüp beni etrafında döndürdü. "Teşekkür ederim." diye peş peşe mırıldanırken ben kahkaha atıyordum. Omzuna vurdum hafifçe. "Başım dönüyor. İndir beni." dediğimde anında durdu. Ayaklarımı yere değdirmeden önce gözümün içine bakarak iyi olduğuma emin oldu.
"Bir de sen şimdi gerçekten hamileysen eğer biz balayında o kadar şey yaptık.." dedi panik bir ifadeyle.
Anında karşı çıktım. "Bebek için zararlı bir şey değil ki o." dedim bilmiş bilmiş.
Aziz'se benim kendime güvenen tavrımın aksine sorgular gibi kaşlarını çattı. "Uçaktan atlamanın bebek için çok da yararlı bir şey olduğunu düşünmüyorum güzelim?" dedi benden bir yanıt bekleyerek.
Resmen aklım başka yerlere gitmişti anında. Bir de savunma yapıyordum. "Ha sen onu diyorsun.." dedim gittikçe kısılan sesimle.
Aziz için tabi ki eğlence vaktiydi artık. "Ha ben onu diyorum.." dedi gülerek. Balayında yaptığımız diğer şey bebeğe zararlı değil bebeği oluşturmuş zaten sevgilim. Ama sence ne zaman oldu?"
"Balayında olduğuna eminim sevgilim ama ne zaman olduğuna inan hiç emin değilim."
"Doktora sorsak ne zaman olduğunu bulabilir mi?"
"Ne yapacaksın ne zaman olduğunu bebek iyi mi değil mi diye bakarız işte."
"Ona tabii ki bakacağız güzelim ama bu biraz da kişisel bir merak."
Resmen hangi performansının bebeği oluşturduğunu merak ediyordu. "Arsızsın aziz." dedim kınayarak. "Baba olacaksın sen kendine gel."
Sanki o an tekrar bir farkındalık yaşadı. "Baba olacağım ben değil mi?" dedi bir lokma yutmaya çalışır gibi. "Bizim bir bebeğimiz olacak. Sen Hamilesin şu an. Aziz ve Birce'nin bebeği.. sana benzeyen çok güzel bir kız."
İçim giderek onu dinliyordum ama son cümlesinde hafifçe kaşlarımı çatarak başımı sağa doğru eğdim. "Cinsiyeti belli değil biliyorsun değil mi? Erkek de olabilir. Ve şu an sana küsüyor olabilir."
Sanki bu ihtimal de onu gülümsetmişti. Dizlerinin üzerine çöküp önümde eğildi. Ellerini karnımın üzerine getirdi ve yavaşça okşadı. "Benim bebeğim bana küsmez." deyip gözlerini kapatarak büyük bir öpücük kondurdu.
"ve erkek olmayacağı için küsmesi söz konusu bile değil.."
✨✨✨✨✨✨
"Adet kanamasının gecikmesi? Mevcut."
Aziz'le bahçede yedigimiz ilk akşam yemeğimizin ardından hava serinlediği için üşümemem adına içeri geçmiştik. Ben kanepemizde uzanıp bacaklarımı Aziz'in bacakları üstüne atmışken o da eline aldığı telefonla internetten gebelik belirtilerine bakıyordu. Aziz şu an için bile bir doktor bulup muayene olmam gerektiğini düşünüyordu bense çok daha sakin olarak yarın için randevu almıştım.
Kimseye durumdan bahsetmediğimiz için Şahin'e 'taşınmak yordu yarın yokum.' diyerek yalan söylemiştim. Yarın doktordan sonra kimden ne kadar gizleyebileceğimden de emin değildim..
"Göğüs ağrısı ve hassasiyet?" diye soran Aziz'le düşünce dünyamdan çıkıp göğüslerimin durumunu merak eden kocama çevirdim bakışlarımı. Benim cevap vermediğimi görünce bir elini uzatıp hafifçe sıktı göğsümü.
"Ah.. ne yapıyorsun be?!" diye sesimi yükselttim göğsüme uzanmış eline vurarak.
Tepkimi umursamadan "Bu da mevcut." diyerek belirtilere bir tik daha attı. "Mide bulantısı ve metalik tat hissi?"
Bu işe kendini oldukça verdiğini fark ettiğim için ben de ciddi bir şekilde cevap verdim.
"Hiç bulantım olmadı bak. İnsanlar genelde bulantıdan anlıyorlar. Gerçi bazı hamileler de hiç bulantı şikayeti yaşamadığını söylüyor. Ben galiba onlardan olacağım."
"Bulantı kötü. Şahit olduğum iş arkadaşlarım olmuştu. Umarım hep böyle gider seninki de güzelim."
"Gider gider.." dedim oldukça rahat bir tavırla. Annemin de midesi hiç bulanmamış bana hamileyken. Bence genetik bir şey olabilir."
Telefonuyla ilgilenirken dediğim şeye pek de güvenmemiş gibi başını oynattı. "Genetik bir şey olduğunu hiç düşünmüyorum sevgilim ama öyleyse de umarım annene çekmişsindir."
"Kime çekeceğim be başka babama mı çekeceğim?"
Belli ki bu ihtimal Aziz'i bayağı güldürmüştü. Gülerek kaldırdı başını telefondan "Eminim hamile kalsa çok nazlı bir hamile olurdu."
"Ne olurdu nazlı hamile olsa?" dedim kaşlarımı çatarak. "Çekmez miydin nazını? Çekmeyecek misin nazımı?"
Konunun ne ara geldiğini anlayamamış gibiydi ama anında toparladı. "Senin nazına niyazına huyuna suyuna sözüne gözüne gülüşüne öpüşüne süzüşüne paspas olurum ben." deyip masaj niyetine alt baldırlarımda dolaşan parmakları yavaşça yukarı doğru çıkarken dizlerime de öpücükler bıraktı.
"İyi aferin." deyip sözlerinin hoşuma gittiğini saklamaya çalıştım ama pek başarılı olamadım. Gülümsememi tutmaya çalıştığımı görünce gülerek doğruldu üzerimde. Kendini kanepeyle arama sıkıştırarak yanıma uzandı yüz üstü. Yüzünü hemen boynuma koyup öpücükler bırakırken eli de karnımı bulmuştu. Bir süre ses çıkarmadan okşadı sadece. Ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini bilmiyordum. Ben de elimi elinin üzerine koyduğumda bebeğimizi birlikte okşadık.
Öyle huzur dolu ve yorgundum ki gözlerim kapanmak için çok uzun süre bekleyemedi. Aziz'in "Belirtilerden biri de bu güzelim. Uyu, uyu da bebeğimizi büyüt." diye mırıldanışını duydum. Boynumdan kalkıp yanağımı öptü. Yanımdan kalkışını da hissettim. Beni kucakladığı gibi yürümeye başladı. Normalde kanepede uyuduğumuz çok gece olmuştu ama eminim ki şu an hamile olduğum için buna izin vermiyordu.
Beni yatağa yatırıp elbisemi çıkarıp pijamamı giydirdi. Her şeyin farkındaydım da gözümü açacak gücüm yoktu. Kendimi kocamın kollarına bıraktım. Zaten o da altına eşofmanını giyip yatağa geldi kısa bir süre sonra. İşte o zaman gerçekten kollarına aldı beni. Eli yine karnıma gitti. Daha belirgin bir göbeğim bile yoktu ama belli ki önümüzdeki aylarda Aziz'in favori noktası burası olacaktı.
Alnıma bir öpücük kondurup "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Uykuya yenik düşmeden önce son duyduğum şey Aziz'in "Birce ve Aziz'in bebeği... Minik Leventoğlu" diye mırıldanışıydı.
✨✨✨✨
"Ben stres oldum ya. Sanki sınava girecekmişim gibi hissediyorum." Gerçekten kasılan karnım beni üniversite sınavına gireceğim güne götürmüştü. O gün de tam olarak böyle hissediyordum.
Aziz'se bir eli omzumda bir elindekinde beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Güzelim sakin oluyoruz. Stres bebek için de benim bebeğim için de iyi bir şey değil. Derin nefes al. Stres yapacak bir şey yok. Kan tahlilimizi verdik şimdi doktor sonuçlarımızı söyleyecek." Her şeyden basitçe bahsederek biraz daha iyi hissetmemi sağlamıştı. "Belki bebeğimizin fotoğrafını bile verir bize." dedi küçük bir çocuk ikna etmeye çalışır gibi. Belli ki bebeğimiz inatlaşacak yaşa geldiğinde Aziz'i göreve çağıracaktık.
"Nokta kadar bir şey muhtemelen Aziz. Fotoğraf için çok da heyecanlanma bence."
"İsterse tırnak işareti kadar olsun. Babası olmayan ağzını yüzünü yer onun."
Kurduğu cümleye gülerken bir anda söylediği bir kelimeyle iç çektim. 'Babası' demişti. Öyleydi. Bebeğimin babasıydı. 1 yılda her şeyim olmuştu. Şimdi de bebeğimin babası olacaktı. İç çekmem küçük bir hıçkırığa dönüştüğünde ne olduğunu anlamadan kendimi ağlarken buldum.
Aziz de panik bir şekilde bana döndüğünde neden ağladığımı çözmeye çalışıyordu. Konuşmak yerine kocamın kolları arasına girdim. Tüm sevgisiyle beni sarıp sarmalarken ismim sesleninceye kadar ağlamaya devam ettim. Etrafımda kim var şu an neredeyim hiç umrumda değildi.
Adım seslenince gözyaşlarımı sildim kendimi toparladım. Aziz'le birlikte içeri girdik ve merhabalaşarak doktorun karşısına oturduk. Bilgisayardan tahlil sonuçlarımı kontrol ederken ikimiz de kadının herhangi bir mimiğini yakalamak istercesine yüzüne bakıyorduk.
Bilgisayardan bakışlarını çektiğinde gülerek yüzümüze baktı. "Tebrik ederim Birce hanım. Hamilesiniz."
Dört hamilelik testimin de pozitif olmasına rağmen sanki bir şeyler benim için şu an netlik kazanmıştı.
Doktor hanım bakışlarını benden Aziz'e doğru çevirdi. "Sizi de tebrik ederim babası.."
Aziz duyduğu cümleyle kocaman gülümseyip bana baktığında zar zor durdurduğum yaşlarım bu sefer çok daha şiddetli bir şekilde geri geldi. 'Babası' demişti doktor da. Öyleydi çünkü. Babasıydı..
Beni kandırır gibi "Hadi ultrasondan bebeğimize bakalım." diyene kadar ağlamaya devam ettim.
Ultrason muayenesinde bebeğimizin kesesini ve nokta gibi olan varlığını gördük. Aziz elimi bir an bile bırakmadı.
"Tahlil ve ultrasona göre 4 haftayı geride bıraktığınızı söyleyebilirim. 5. haftadayız."
Tabi ki tarih balayımıza geliyordu ama ne zaman olduğunu bilmek şu an için imkansızdı. Her gün, günde birden fazla kez.. olunca tahmin etmek zorlaşıyordu.
"Bebekte.. yani sağlığında bir sorun yok değil mi? Fazla aktif günler geçirdik de.."
Aziz'in cümlesi ve zihnimdeki düşünce birleşince büyüyen gözlerimle uyarı dolu bakışlarımı arsız kocama gönderiyordum ki "Yani çok fazla ekstrem spor yaptık. Skydiving bile yaptık. 4-5 haftalıksa o sırada da bebek var olabilir. Bir sorun olmuş olabilir mi?" diyen kocamın yine günahını aldığımı fark ettim.
Doktor hanım karnımda biraz daha oyalandı. "Merak etmeyin. Eğer yaptığınız aktiviteler embriyonun tutunmasını ya da gelişimini engelleyecek kadar ağır bir etkide bulunmuş olsaydı, gebelik büyük ihtimalle hiç ilerlemeden sonlanırdı.Şu an için bir sorun görünmüyor ama ilk zamanlar hep biraz daha risklidir. İsterseniz masama geçelim ben orada ne yapıp ne yapmamanız gerektiğini ve bu süreci nasıl geçireceğimizi size detaylıca anlatayım."
"Şey, bir de fotoğraf alabilir miyiz acaba." dedim ilkokul öğrencisi gibi parmağımı kaldırarak.
Doktor hanım gülümseyerek bana "Tabi ki " dedikten sonra Aziz karnımdaki jeli silip kalkmama yardımcı oldu. Doktorun dediği her şeyi özenle dinledim ama telefonundan ses kaydı açıp bir yandan da not tutan kocam benden daha dikkatliydi. Doktorun açıklamalarını aralarına giriyor, sorular soruyor, ne zamandır olduğunu bilmediğim bir şekilde bilgili duruyordu.
Doktor tüm anlatacaklarını anlattığında Aziz de tüm soracaklarını sorduğunda odadan dışarı çıkıp koridor boyu yürümeye başladık. Koridordan arabaya kadar yürürken ikimizin de zihninde hala gerçekliğini sorguladığımız bebeğimiz vardı. Kapımı açıp beni arabaya bindirdi ve tek kelime etmedi. Kendi tarafına geçip kapıyı kapattığında derin bir nefes verdi.
"Birce bana şöyle okkalı bir tokat atar mısın? Kendimi anın gerçekliğine inandırmaktan yoruldum. Rüyada olmadığımı bilmeye ihtiyacım var."
Gerçekten yardım istediği yüzünden belli oluyordu. Gülerek ellerimi yanaklarına koyup kendime doğru çektim başını. Dudağına hafif bir öpücük kondururken birkaç saniye sonra alt dudağına minik bir ısırık bıraktım. Beklemediği bu saldırı yüzünden dudaklarının arasından bir inilti kaçtı. Geri çekilip yüzüne baktığımda az önceki şaşkın ifade kaybolmuştu. "Rüyada mıymışsın?" dedim gülerek.
"Bilmiyorum hiç anlamadım bir daha deneyelim mi?" diyerek bana yaklaştığında gülerek dudaklarına hafifçe vurdum ama sonrasında geri de çevirmedim bu telifi.
Eve gittiğimizi sanıyordum ama yol üstünde Aziz arabayı park ettiğinde nereye geldiğimizi anlamadım. Arabadan inip kapımı açtığında elimi tutup arabadan çıkmama yardımcı oldu. Bu yardıma karnım şiştiğinde ihtiyacım olacaktı ama Aziz'in tüm hareketleri karnım burnumda hamileymişim gibiydi. Arabadan indiğimde bir bebek mağazasının önünde olduğumuzu fark ettim.
"Aziz, sevgilim sence bunun için biraz erken değil mi?" dedim Aziz'in peşinden yürürken.
"Niye erken olsun? Hamilesin işte. Bebeğimiz var karnında. Varlığını öğrenip öylece duracak mıydık? Bir şeyler almamız lazım. Ufak bir şeyler de olur. Sence ailelerimize ve bizimkilere haberi ne zaman verelim? Ben pek fazla saklayabileceğimi sanmıyorum haberin olsun."
Mağazadan içeri girdiğimizde bebek kıyafetleriyle aklım başımdan gitti. Hepsi o kadar güzel, o kadar tatlı, o kadar minicikti ki.. Gözlerim kıyafetlerin üstünde gezerken. "Galiba ben de pek fazla saklayamacağım..." dedim hevesle. O sırada aklıma gelen fikirle Aziz'e döndüm.
"Doğum günümde söyleyelim mi?" dedim heyecanla. "30. yaş günümde. Zaten bizim evde bir kutlama yapacaktık hafta sonu. Çifte kutlama olsun."
Aziz sanki o anı hayal ediyormuş gibi gülümsedi. Tuttuğu elimin üzerine bir öpücük kondurup "Çok güzel olur." dedi. "Nasıl söyleyeceğiz peki? Burdan bir şeyler alıp kutuların içine mi koysak? Gördüm öyle yapıyorlar."
"Evet dün ben de ördüğüm kazakla öyle bir şey yapacaktım ama fotoğrafları görünce aklıma başka bir fikir geldi... Bence ben nasıl söylememiz gerektiğini biliyorum." dedim sırıtarak. Aklımda güzel bir fikir vardı.
Aziz'le kıyafet bakarken eli sürekli kız bebek kıyafetlerine gidiyordu. Haklıydı, kız bebek kıyafetleri aşırı tatlıydı. O etekler o elbiseler hormonlarımı tavan yaptıyordu ama daha bebeğimizin cinsiyeti belli değilken de gaza gelip elbise almak istemiyordum. Daha unisex bir seyler alalım diye zıbınlara yönelmiştik.
Aziz'in "Birce bugün bunu almadan burdan çıkarsak olay çıkartırım." demesiyle ona döndüm ve elindeki açık pembe zıbını gördüm. "Tamam beyaz, sarı yeşil yeşil alalım bir şeyler ama lütfen bunu da alalım."
Gülerek aldım zıbını elinden. "Tamam alalım." dedim zıbının ayını kontrol ederken. "Yenidoğanmış.." dedim gözüme küçücük görünen zıbına bakıp. Sonra karnımın üzerine koydum sanki karnımdaki son zamanlarında nasıl olacağını görmek ister gibi. Gözüme az önceki kadar küçük görünmedi. Gözlerim yavaşça vücudumun daha aşağı bölgelerine indiğinde zıbını tekrar Aziz'in eline verdim.
"Çok küçük değil mi?" dedi Aziz incinecek bir şey tutar gibi elindeki zıbına bakarken.
"Senden çıkmayacak ya.. Sana küçük geliyor tabi." dedim ve yanından uzaklaştım. Yaptığımın hiçbir mantıklı tarafı yoktu ama zaten şu süreçte yaptığım ve yapacağım çoğu şeyin mantığım tarafından gerçekleştirilmeyeceğini henüz bilmiyordum.
Ben beşiklerin olduğu tarafa gitmişken hemen peşimden geldi. "Güzelim?" deyip önce beni yokladı. Sert bir cevap vermeyip sakince "Efendim." dediğimde güvende olduğunu düşündü. "Bir tanem benim hiç merak etme. Doğum öncesi ne gerekiyorsa yapacağız. Doğru nefes almasından tut, bebek bakımına oradan tut doğurmanın altın yollarına kadar ben araştıracağım güzelim en iyilerini bulacağız. Leyla'nın Kuzey'i doğurması gibi olacak. Hıphızlı. Hem bak arkadaşımız iki çocuk annesi. Eminim o da seni rahatlatır. Hı? Ne diyorsun?"
Nasıl da kolay konuşuyordu böyle erkek erkek. O işler de yle oluyordu zaten tabi. "Leyla'nın ilk doğumunda ben de vardım Aziz. Şu an bu söylediklerinin hepsi o doğum anında çöp oluyor. Neyse.. Bunun için trip atmayacağım. Sen istedin diye olmadı sonuçta bu çocuk. Ben de istedim. En zorlu görev neden bana düşüyor hiç bilmiyorum ama doğuracağız bir şekilde."
Bana minnetle bakarken şakağımı öptü. "Güzelim inan yapabilseydim denizatı gibi doğururdum."
"Aman aman, erkekler doğursaydı insan nüfusu tükenmişti. Biz doğururuz. Siz üstünüze düşeni yapın yeter."
Elini belime dolayıp bu sefer de yanağımı öptü uzunca. "Sen hiç merak etme güzelim. Her şeyi öğrenceğim ama her şeyi. Beşiğindeki sedirden, biberonundaki cama, kıyafetindeki pamuktan bezindeki cırtcırta kadar her şeyi öğreneceğim sen hiç merak etme. Hamileliğinde de sonrasında da hangi ay neler olur bana sorarak öğreneceksin öyle çok şey öğreneceğim."
"Karşımdaki adam sen değil de herhangi bir erkek olsaydı bu sözlere hiç inanmazdım ama sana güveniyorum Aziz Çınar. Zaten o yüzden senden yaptım bu çocuğu." Karnımı tutarak bebeğimizi babasına gösterirken Aziz de hemen elini karnıma götürüp okşadı.
"Beşik alalım mı?" dedi hevesle.
"Saçmalama Aziz. Çok erken. Bu zıbınlar ve patikler yeterli. Daha alışveriş yapacak çok zamanımız olacak inşallah kocacım. Keyfini çıkara çıkara alalım."
"Tüm sürecin keyfini çıkaracağına söz veriyorum bir tanem."
✨✨✨✨
Hafta sonuna kadar bu minik sırrı herkesten saklamak çok zordu. Annem görüntülü aramalarında birden 'hamile misin sen?' diye soracak diye ödüm kopuyordu çünkü ofisteki çaycı abla beni kenara çekip tam olarak bunu sormuştu ve dışardan belli olduğunu söylemişti. Nasıl belli olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama bu kadar profesyonel birine yalan söyleyememiştim. Kimseye söylemesin diye onu tembihlediğimde bebeğin varlığını annesi babası ve doktor dışında bilen ilk insan olmanın gururuyla sessiz kalacağını söyledi.
İş yerinde birkaç kez Şahin'le birebir toplantılarımız sırasında fazla yükseldiğim için bende farklı bir şeyler olduğunu hissedecek sandım ama "Can güvenliğim için soruyorum.. regl mi oldun?" deyince hiçbir şey anlamadığından emin oldum. Tabi bu cümle beni çok daha fazla sinirlendirdi orası ayrıydı. Emre'nin gelip gidip bana çikolata dayamasından onun da böyle düşündüğünü anladım. Ne yazık ki üç beş günde geçecek bir durumla karşı karşıya değillerdi. Yine de çikolataları keyifle yedim.
Aklımda dolanan soruları dikkat çekmemek için Leyla'ya soramıyordum. Bir araya gelirsek de söylemek isteriz diye arkadaşlarımızla da doğru düzgün görüşmemiştik. Yok evin şurasını topluyoruz yok dinleniyoruz yok dışardayız derken sonunda herkesin evimizde toplanacağı an gelmişti.
14 Eylül'deydik. Bahçede güzel bir masa kurmuştuk. Hava şansımıza oldukça iyiydi. Kurmuştuk dediği de ben odamızda hazılanırken camdan Aziz'i ve bugün için gelen yardımcıları izlemiştim. Aziz beni hazırlıktan uzak tutmuştu. Hafta içi işe gitmemi yorgunluk olarak gören kocam eve geldiğim andan itibaren bana iş yaptırtmıyor, hafta sonu öğlene kadar yataktan çıkartmıyordu. Tabi bu sırada yatağa kahvaltımızı getiriyor, kahvaltıdan sonra da bir süre yatakta keyif yapıyorduk. Tabi ardından beni yataktan çıkarıp ormanda yürüyüşe götürüyordu. Yürüyüşün hamilelikte çok önemli olduğunu öğrenmiş ve hafta sonu yürüyüşlerimizi başlatmıştı. Birkaç hafta sonra da hamile yogası pilatesi ne varsa başlayacağız diyordu.
Misafirlerimizin gelmesine kısa bir süre vardı. Elbisemi giymiş saçımı yapmıştım. Makyajımda da son rötuşları yapıp aşağıya inecektim ki Aziz odaya geldi. Bana bakarak yavaş yavaş adımladığında ben de bakışlarımı ona çevirdim.
"Bir tane hurafe var ki çok pis sinirimi bozuyor." dedi makyaj masasına yaslanıp.
"Neymiş o?"
"Kız annenin güzelliğini alır oğlan anneye güzellik verir diyorlar. Eğer doğruysa, ki umarım değildir, sendeki bu güzellikle bebeğimizin kız olma imkanı yok."
Ben ciddi bir şey diyecek diye beklerken yine kalbimi eritmişti pis herif. "Ya Aziiz" deyip oturduğum yerden kalkıp kollarımı boynuna doladım. "Çok mu güzelleştim." dedim nazlanarak.
"Zaten aklımı başımda bırakmayacak kadar güzeldin bir de üstüne farklı bir ışıltı geldi sana. Daha bir göz alıcı oldun."
Cevabını beğenmiştim. "Aferin." dedim takdirle. "Çok mu güzelleştim soruma direkt evet deseydin kalayı yiyecektin benden."
Gülüp açıktaki omzuma bir öpücük bıraktı. "Bu elbise de ne güzel yakışmış üstüne."
"Sağ ol canım. Kocam aldı."
"Aman aman kocası almışmış. Kocam diyen o ağzını yerim senin." Dudaklarımın dibine girip söylediğinde oldukça tehdit vari bir cümleydi. "ama misafirlerimiz gelmeye başladı."
"Aziiz niye söylemiyorsun burda cilveleşiyoruz böyle."
"Karımla cilveleşmek istediğim için söylemiyorum."
Onaylamayan bakışlarımı ona gönderirken aynada son kez kendimi kontrol ettim. "Kim geldi."
"Annemler."
"Seninkiler mi? Ya kadın Fransa'dan geliyor ben evimde aşağı vaktinde inemiyorum. Çık Aziz ya.." deyip Aziz'in kollarının arasından kurtulup kapıya yöneldim. Pişmiş kelle gibi sırıtarak peşimden geldiğine emindim.
Birgül anne ve Tekin babayla sarılırken kapımızın çalınmasıyla benimkiler de geldiler. Bir süredir yüz yüze görüşmediğimiz için duygu dolu sarılmalar gerçekleşmişti. Neyse ki bizimkiler tam vaktinde gelmişti de ortamdaki duygusallık bozulmuştu.
"Vay babasını! Eve bak. İnşaat halini görmüştük ama böyle bitmiş halini görünce insan bir şaşırıyor ne güzel olmuş burası Bircesi ellerine sağlık." deyip etrafta göz gezdiren Erdem, Kuzey'i kucağıma vermek için bana yaklaştığında Aziz anında seri bir müdahaleyle Erdem'in elinden Kuzey'i kaptı.
"Ne alıyon lan oğlumu? Teyzesine verecektim ben."
"Amcası çok özledi. Hasretinden prangalar eskittim." deyip Kuzey'in kafasını koklarken ara ara da yanağını öpüyordu.
"Çocuğuma 'karagün' demelerin bitti mi? Özlüyor musun artık?" dedi Erdem bir umut. Aziz'le Kuzey'in arasındaki bu saçma ilişki en çok onun hoşuna gidiyordu ama çaktırmıyordu.
Aziz Kuzey'in kafasını koklamaya devam ederken "Yok kardeşim o bitmedi. Bitmeyecek de." dedi derin bir nefes çekip. "İntikamım soğuk yenilen bir yemek olacak o konuda. Ama bu kafasının çok güzel koktuğu gerçeğini değiştirmiyor. Leyloş bunu yıkıyorsunuz diye mi böyle oluyor orijinal kokusu mu?"
"Orijinal canım orijinal. Tadını çıkar şu an ilk doğduğundaki gibi değil. Zaman geçtikçe iyice yok oluyor. Bak Akgün'ünki safi dalin." dedi Leyla elinden tutmuş etrafına bakan Akgün'ü işaret ederken. Aziz eğilip diğer koluyla da onu kaldırdı havaya. Bir kolunda Akgün, bir kolunda Kuzey şu an tam olarak yemelik görünüyordu. Hormonlarım her daim kocamın babalığına yükselecekti galiba. Akgün'ün de yanağına bir öpücük kondurduğunda onunla konuşarak bahçeye çıkardı çocukları.
Kızlarla tekrar sarıldığımızda ellerindeki hediyeleri nereye koyacaklarını sordular. "Ya kızlar niye zahmet ettiniz?" dediğimde Sarp elindeki paketi bana uzatıp "Evine bir borcam almadan olmazdı Bircesi." dedi.
"Evimin tek eksiği teşekkürler Sarpısı."
"Sarpısı ne kızım? Kendi lakaplarını bize uyarlama."
"Bir de sana lakap bulmaya mı uğraşacağım. O kocamın görevi."
Bahçeden "Ne konuşuyor o lülük Sarp? Gel yardım et şuraya. Kucağımda çocuk var yapamıyorum." diye bağıran kocam görevini yerine getirmişti.
"Bu da böyle çocukları kucağına alınca iyice nazlı analar gibi oluyor. Aman kendi çocuğu olmasın lohusa olur bu suyunu bize koydurur."
Lohusa Aziz düşünmemeye çalışarak Sarp'ı sırtından ittirdim. "Kocamın dedikodusunu bana yapmaya utanmıyor musun lülük Sarp. Hadi yürü."
Gülerek bahçeye çıktığımızda babam kurulan sofrayı övüyordu. "Dünürüm sen oralarda bulamıyorsundur. Türk mutfağının güzellikleri buyur ye. Sarma fena olmuş."
"Ben yaptım baba sarmayı." dedi Aziz takdir bekleyen küçük çocuk gururuyla.
"Oğlum senin niye böyle özelliklerin var lan? Yeminle beni her seferinde şaşırtıyorsun. Meltem resmen her şey dahil oğlan almışız."
Annem Aziz'i kendi yetiştirmişçesine gururlandı. "Benim yavrum bir tanedir bir tane. Geçenlerde alışverişe çıktığımızda 'oğlumla gezmelerde' diye fotoğraf paylaştım. Peşine de nazar için dua okudum vallahi ağzım yırtılacaktı esnemekten. Herkese nasip olmuyor böyle damat maşallah oğluma."
"Aa yalnız sizin damadınız mı iyi? Asıl bizim kızımız bir tane." diyerek beni anında övmeye geçti canım kayınbabam. "Partideki herkes sonrasında bir hafta Birce'yi konuştu valla. Hatta bir çiftin evinin projesini bile aldınız değil mi kızım?"
Sofraya oturacağım zaman Aziz kucağındaki çocuklara rağmen sandalyemi çekti. "Evet evet başladık. Bu hafta onunla ilgilendim ben hep."
"Çocuklarımız pırlanta. Maşallah arkadaşları da öyle." dedi Birgül anne bizimkiler de kıskanmasın diye onları da överken.
"Kendi dünyalarını ne güzel kurdular ama değil mi?" dedi annem. Duygulandığı belliydi. "Erdem'le Leyla zaten maşallah iki de çocuk yaptılar yıllardır bir aradalar. Bizimkiler yuvalarını kurdu. Nasipse bu iki sıpa da yakında dünyaevine girecek.. Belirledimiz mi tarihi?"
Meryem kendisine gelen soruyu yeni gelin utangaçlığıyla cevaplamıştı. Evet bu gerçekten de yeni gelinlerde ortaya çıkan bir utangaçlıktı. "Bahar gibi olsun istiyoruz Meltem teyze."
"Hangi bahar?" dedi Aziz birden bu fikri hiç beğenmemiş gibi.
"Eylül ayında olduğumuza göre önümüzdeki yaz Aziz."
Aziz'in kucağında çocuklar olmasa şu an Sarp'ın kafasına yapıştıracağına emindim. 'Hangi bahar?' demesinin tek sebebi bebeğimizin bir bahar bebeği olacak olmasıydı. Belli ki düğünlerinde karnım burnumda olacaktı. Hatta daha kötüsü.. Tarih tekerrür edebilirdi.
"Önümüzdeki bahar işte. Mayıs haziran gibi. Annem illa da anneler gününde evlenin bana hediye olsun diyor ama sanmıyorum o tarihte olacağını."
"Aman aman yavrum. Hayırlısıyla olsun da ne zaman olduğunun bir önemi yok."
"Tam olarak öyle." dedi Aziz bakışlarını bana çevirip. Bunu bizim için söylediğine emindim. Arada sırada geçen yıllara üzülmemem için bana böyle küçük cümleler kurduğu oluyordu. Ben de zaten artık üzülmüyordum. Geçen yılları değil Aziz'le birlikte gelecek yıllarımızı düşünmek çok daha keyifliydi çünkü. O kadar çok şey vardı ki bizi bekleyen. Uzun bir ömür, ömrümüze katacağımız yeni canlar...
Biri karnımda filizleniyordu şu an. Babası ve ben dışında odadaki kimsenin haberi yoktu onun varlığından ama birazdan söylediğimizde her birinin sevincinin bir başka olacağına adım gibi emindim.
Bu bir insana verilebilecek en büyük nimetti ve ben ona sahiptim.
Hep birlikte yemeğin keyfini çıkardık bir süre. Ardından Aziz içeri gidip pastamla geri döndü. Pastayı masanın üzerine bıraktı ve masanın diğer tarafında beni alkışlayan ailemin yanına geçip Suna'da kaydı başlattı.
30.yaş günüm.
Masanın üzerinde kocamın benim için özel olarak hazırlattığı üzerinde 'hello my 30' yazan ve mumlarından asla cimrilik edilmemiş, Tam 30 tane muma ev sahipliği yapan mükemmel pastam var.
Kendisi masada yalnız değil. Benim de bu hayatta yalnız olmadığım gibi. Etrafı güzelliklerle dolu. Aziz'in sardığı sarmalar ilgiyle karşılandığı için yeni bir postası masada yerini almış vaziyette, Leyla çocuklarla ilgilenirken Erdem'in çabucak yaptığı makarna salatası görsel olarak pek hoş görünmese de tat olarak rakiplerine taş çıkaracak cinste. Meryem'in 'ev hanımı' olma yolundaki denemesi olan, Sarp'ın herkesin adına yiyip 'çok güzel olmuş kelebeğim' dediği için tadından pek emin olamadığımız kurabiyeleri, annemin Aziz için özel olarak yapıp getirdiği peynirli börekleri ve yemek şirketinin hazırladığı bilimum başka yiyecekler masada pastama eşlik ediyor.
Geçen sene, '30.yaş gününde Aziz'le evli ve hamile olacaksın' deselerdi bunu diyenin suratına öyle bir kahkaha patlatırdım ki muhtemelen bir daha insan içinde konuşacak cesareti olmazdı.
Kendimden çok emindim dersem yalan söylemiş olurdum. Aziz'in karşıma çıktığı ilk gün zarar görmüştü duvarlarım. Sonraki her gün de birer birer kaldırmıştı tüm zırhlarımı.
Şimdiyse bu harika masanın başında, yanan 30 mumumla birlikte ellerinde telefonlarla karşımda durup beni çekerken heyecanları her hallerinden belli olan aileme bakıyordum.
Herkes dilek dilememi bekliyordu ama daha fazla ne dileyebilirdim hiçbir fikrim yoktu. İsteyebileceğim her şeye zaten sahiptim.
Sahip olduğum en kıymetli şeylerin üzerinde gözümü gezdirirken gözlerim onunkilerle buluştu. Diğer herkesin biraz daha arkasında durmuş elindeki kamerasıyla beni kaydederken öyle güzel gülümsüyordu ki...
Gülünce kısılan o gözlerini... Bebeğimize de verse keşke.
Kısılmış gözlerinden bile ne düşündüğünü anlayabiliyordum. Heyecanlıydı görebiliyordum ve çok mutlu. Şu an ortamdaki kimseyi umursamadan gidip o iki yana kıvrılmış dudaklarını öpmeyi gerçekten de çok istiyordum.
Ben normalde bu kadar temas arayan bir insan değildim ama Aziz hayatıma tekrar girdiğinden beri aramızdaki şu birkaç metre mesafe bile gözümde o kadar büyüyordu ki. Onu her zaman yanımda yanıbaşımda istiyordum. Gözlerimi ondan almadığımı fark edince gözünü kırptı ve bu göz kırpışın zihnimde farklı fanteziler uyandırması benim suçum değildi. Onun suçuydu.
30. yaşıma bu kadar mutlu, huzurlu, evimde, sevdiklerimle, evli ve hamile olarak girmem ise tamamen onun suçuydu. Tamam belki biraz da benim suçum...
İkimizin suçluluğu bir yana bu hikayenin asıl suçlusu B.A.L Lisesinin 12 yıl önceki mezuniyet töreniydi. Cezamız müebbet olabilirdi..
İyi ki o gün Aziz'le o anlasmayi yapmışız da yıllar sonra karşıma çıkmak için bahane olarak kullanmış ve beni çıldırtmış.
Mumlarımı üflemeden önce Aziz'i yanıma çağırdım. Suna'yı kapatmadan yanıma geldi ailelerimiz bizi çekerken o da onları çekiyordu.
"Bir dilek tutalım benimle üfle." dedim ve gözlerimi kapattım dileyebileceğim tek şey sevdiklerimizle ve aramıza yeni katılacak üyelerimizle bu mutluluk ve huzurun içerisinde sağlıkla yılları devirmekti.
Gözümü açtığımda aziz bana bakıyordu ona gülümseyerek pastaya doğru döndüğümde 3 2 1 diye sayarak pastanın üzerindeki 30 mumu birlikte üfledik.
Tek başıma nefesim yetmezdi... Onunlayken her şeye vardım..
Herkes alkışlarken artık zamanın geldiğini biliyorduk. Aziz'in pantolonunun arka cebinden ultrason fotoğrafını çıkarıp pastanın üzerine koydum.
Ne koyduğumu anlamadıkları için alkışlamaya ve gülümsemeye devam ettiler birkaç saniye. Pastanın üzerindeki kağıdın ne olduğunu ilk anlayan tecrübeli anne Leyla oldu.
"Ultrason fotoğrafımı o?" diye çığlık attığında diğer herkes de fotoğrafın ne olduğunu görmek için şok içerisinde pastaya doğru yaklaştılar.
"Ay birce gerçek mi bu?"
"Anneciğim hamile misin?"
"Şaka yapıyorlar şaka bak Aziz'in de kamerası açık bizi çekiyor." diyerek bu habere inanmamaya çalışan babamın bile gözlerinde bir ihtimal var mı böyle bir şey ümidini görebiliyordum.
"Şaka değil." dedi Aziz gülerek. Bunu kendine de inandırması zor olmuştu o yüzden şu an söylemekten oldukça keyif aldığı o cümleyi kurdu. "Birce hamile"
İnanmaz bakışlara daha fazla dayanamadım. "Bebeğimiz olacak. Dede anneanne babaanne oluyorsunuz." dedim anne babalarımıza bakarak. Şokla karışık mutluluk tam olarak böyle görünüyor olmalıydı. "Amca teyze oluyorsunuz sizde." dedim bizimkilere dönüp. "Tabi bence dayı teyze olmalısınız ama neyse Doğunca karar verirsiniz."
Benim absürt konuşmamın üstüne yükselen Ççığlıklı tebrik ve gülüşme sesleriyle herkes bir anda bize doğru gelip sarılmaya başladı. Önce annem sarıldı kocaman sonra kızlar sonra Birgül anne ve Tekin baba. Erdem ve Sarp Aziz'i hırpalamakla meşgulken bakışlarım annemin yanında durup bana bakan babama kaydı.
Ağladı ağlayacak olan halini bana göstermemek için çok çaba sarf etti ama çoktan fark etmiştim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi birkaç adım atıp yanıma geldiğinde ellerini yanaklarıma çıkardı. "abenim bebeğimin bebeği mi olacak?"dedi gülerek. Benim için de çeşmelerimi tutmak buraya kadardı.
Biraz babamın kollarında biraz annemin kollarında ağladım. Sonunda Aziz "Karımı neden ağlatıyorsunuz? Ben ağlamasın diye neler yapıyorum haberiniz var mı sizin?" diye şakalı bir sitemde bulunarak beni kendi kanatlarının altına aldı.
Bahçemizdeki curcuna o kadar güzeldi ki. Sarp ve Erdem dede olmalarıyla alakalı babalarla uğraşıyorlardı. Annem ve Birgül anne birbirlerine sarılarak birbirlerini tebrik ediyorlardı. Leyla kucağındaki Kuzey'e 'arkadaş geliyor, arkadaş geliyor' diye uydurma bir şarkı söylerken Akgün de Meryem'le el ele tutuşmuş şarkıyı tekrarlayarak etrafında dönüyordu.
Aziz'in kolları etrafıma sarılıyken benim de başım onun göğsüne gömülüydü. Eli saçlarımda dolaşırken alnımı öptü hafifçe.
"İyi ki seni gördüğüm o ilk andan beri seni istemekten hiç vazgeçmedim. Bana böyle bir mutluluğu senden başka hiç kimse veremezdi Birce biriciğim. Kendim bile."
Basımı göğsünden kaldırıp gözlerinin içine baktım. "İyi ki beni gördün Aziz. İyi ki ben gözlerimi bağlamışken ışık gibi sızdın o bağdan içeri. İyi ki açtın gözlerimi ve iyi ki seni gördüm. İyi ki vazgeçmedin benden. İyi ki tekrar çeldin aklımı. Benim de aklım çelinmeye müsaitti sen tarafından biliyorsun. Kırk kere gelsen kırk kere de çelinir aklım bir bakışına."
Sözlerim onu şaşırttı. Her zaman duyduğu şeyler değildi. İlişkinin romantik tarafının Aziz olduğunu kabul ederdim. "Bugün romantik tarafınızdan kalkmışsınız karım." dedi yumuşak bir tonla. Söylediklerimin hoşuna gittiği sesinden bile belliydi.
"İçimde senden bir parça taşırken romantik olmamak ne mümkün kocam." deyip yanağına ufacık bir öpücük bıraktım.
Gözleri gözlerimde kayboldu birkaç saniye . ne düşündüğünü hiç anlayamadım.
"O içindeki parçaya da sana da yaşarım güzeller güzelim."
'Ölürüm' demekten çok daha fazlasıydı bu. Zamanımda benim sayemde vermişti mücadelesini, öyle söylemişti. Yaşamıştı ve ödülünü almıştı. "Yaşa Aziz." dedim tek duamış gibi. "Hep birlikte yaşayalım. Çok zor kurduk bu kocaman aileyi. Tadını çıkaralım olur mu?"
"Çıkaracağız güzelim. Gelecek bizi bekliyor. Daha yaşayacak çok şeyimiz var."
Doğruydu.. yaşayacak çok şeyimiz vardı. Ama bunların hepsi yeni bir maceraydı. Otuzlarımın hikayesi yirmilerimin hikayesinden çok daha farklı olacaktı. 30. yaşımı böyle karşılamayı hayal bile edemezdim. Ama işte o gün gelmişti. Ve ben kalabalık ailemle evimin bahçesinde yanımda kocam karnımda bebegimle 30 mum üflemiştim.
Artık Yirmi Dokuz'umun sonuna gelmiştim...
Evet.. Yirmi Dokuz'un sonuna geldik..
Özel bölümlerde tabi ki Birce'nin hamilelik sürecini bebişin doğumunu ve bizimkilerin anne baba oluşunu göreceğiz ama Yirmi Dokuz için en doğru final Birce'nin 30 oluşuydu.
Onun 29. yaş gününde başlayan hikayemiz 30. yaş gününde tamamlandı..
Neredeyse 9 ay önce başlamışız bu hikayeye. Yirmi Dokuz benim paylaşmaya cesaret edebildiğim ilk hikayem ve şu an bu okunmaları, yorumları görmek benim için ne kadar değerli anlatamıyorum.
Her biriniz iyi kii varsınız. Kiminiz neredeyse en başından beri buradaydı kiminiz sonradan keşfedip 2 günde bitirdi hikayeyi 😭
Ay çok da uzatmayayım vedalaşmışız gibi. Birçoğunuz biliyordur bence diğer hikayemiz 'Döneceksin Diye Söz Ver' de devam ediyoruuzz.
Burada da okuduğunuz Mahir'in hikayesii. Orada görüşmeye devam ederizzz.
Bir kusurumuz olduysa affola 🙏
Bu yolda yanımda olduğunuz için çokkk teşekkür ederimm 🩷
Instagrama Yirmi Dokuz'la ilgili bir soru cevap koyayım gelirseniz biraz Yirmi Dokuz konuşuruz..
instagram: melin.ogut
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 131.89k Okunma |
10.07k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |