
Selamlar, selamlarr 🩷
Birce ve Aziz'i özledik mi?🥲
İlk özel bölümümüz
Biliyorsunuz ki ben genelde oldu bitti şeklinde yazamıyorum. Yani anlaşılan o ki bizim daha çok özel bölümümüz olacak 🤭
Bu bilgiyi de verdiğime göre
İyi okumalarrr🩷
Bir kadın vardı... Hamile olduğunu öğrendiğinde mide bulantısı yaşamadığı için galiba kolay bir hamilelik geçireceğim demişti...
O kadından davacıyım!
Bu hayatta kendime yaptığım en büyük kötülüklerin şom ağzımdan dolayı ortaya çıktığına eminim zira şu an yatağın içinde sabah bulantılarımın geçmesini beklememin başka hiçbir manası olamaz.
17.haftanın içinde bulunan bir hamile olarak yaklaşık 7 haftadır bu hamilelikten tam anlamıyla çekiyorum! Mide bulantıları bir yana, sürekli bir yorgunluk ve sürekli bir uyku hali vücudumun her yerinde kol geziyor.
Hastaneye gittikten sonra takviyelere başladık, mide bulantılarım için çok olmasa da ilaç da kullanıyorum ama hiçbir şey fayda etmiyor. Yatağımın yanındaki tuzlu çubuk kraker de dahil olmak üzere şu hayatta mide bulantılarımı geçirecek bir şey henüz üretilmemiş gibi hissediyorum.
Aziz kapının aralığından "Biriciğim.." diye seslendiğinde henüz yataktan çıkmak bir kenara dursun gözlerimi bile açamaz bir haldeydim.
Benim mide bulantılarım benden çok kocamı hasta ediyordu. Hamileliğimle ilgili konularda elinden bir şey gelmiyor olması onu deli ediyordu.
Yemek kokuları midemde bir felakete yol açtığı için bir süredir mutfağa girmiyordum. Mide bulantılarımı elinden gelen imkanlarla çözemeyen kocam en azından yemek yiyebilmem için sabah akşam mutfaktaydı.
Elinde bir tepsiyle içeri girdiğini biliyordum ama gözlerimi açmadım. Gözümü açarsam kusacak gibi hissediyordum. Tepsinin komidinin üzerine koyuluşunu duydum. Sonra Aziz'in yavaşça yatağa, yanına oturmasını hissettim. Elleri kollarımı okşadı önce yavaşça.
"Bir tanem gözünü açarsan kusmazsın. Hadi aç gözünü. Kusarsan da kova burda."
'Kova' artık benim için bir travmaydı. Bir kere banyoya yetişemeyince yatakta yatmak yerine banyoda kalmaya çalıştığımı gören kocam böyle bir çözüm bulmuştu. Ama gerçekten kovadan da kusacaktım artık. Hiçbir şey istemiyordum.
Ağlar gibi mızmızlanmaya başladığımda Aziz'in eli saçlarıma çıktı ve beni rahatlatmaya çalışır gibi saçlarımı okşamaya başladı.
"Aziz kusarken çocuğu da çıkaracağım artık! Neden böyle oluyor ya?"
"Bilimsel tarafını mı duymak istersin hurafe tarafını mı?"
"Bana sakın bebeğimiz saçlı olacakmış deme."
Sözlerimin ardından güldüğünü duydum. Gözlerimi açmamakta ısrar ediyordum. "Saçlı olacak mı bilmiyorum ama nazlı olacağı kesin. Kendi kafasının dikine giden nazlı bir kız."
"Daha cinsiyetini öğrenmedik Aziz." dedim pek de umursamadığı bir gerçeği ona hatırlatarak.
Hâlâ daha pek umrunda değildi. Kendine oldukça güvendiği ses tonundan bile belli oluyordu.
"Sen öğrenmemiş olabilirsin. Ben biliyorum."
"Erkek olursa çok pis patlarsın farkındasın değil mi?"
"Oğlan olması sıkıntı değil. Ama kız olacak."
Onu onaylamadığımı belli eder gibi başımı iki yana salladım. "Gerçekten inanılmazsın."
"Hadi aç gözünü de bir şeyler ye. Midenin bulanacağı şeyler değil söz veriyorum."
Artık oldukça uyanıktım ama buna rağmen gözümü açmıyordum. Bazı insanlar -babaannem- abarttığımı düşünse de kusmak benim için artık travmaydı. "Sevgilim, böyle bir şeyin sözünü veremezsin." dedim anlayışla. Çünkü gerçekten de ne zaman neyden midemin bulanacağı belli olmuyordu. "Geçen gün midem çizim kağıdından bulandı??"
"Demek ki kızımız mimar olmayacak. Öğrendiğimiz iyi oldu."
Aziz'in söylediğini kulak arkası ederek "Ananas var mı?" dedim gözlerim hâlâ kapalıyken. Dudaklarıma değen ıslak şeyle ağzımı açtım ama ananas yerine kocamın dudakları dudaklarımı etkisi altına aldı. Kısa süreli ama etkili bir öpüşmenin ardından gözlerim yavaşça açılırken Aziz ananas dilimini ağzıma getirdi. Ağzımı yavaşça açıp ananas dilimini ağzıma aldığımda Aziz gururla "Bak o mide bulantısı ilaçları yerine her sabah bir doz Aziz alsan aslında böyle güzel güzel beslenebilirsin." dedi.
Dediklerini tam anlamıyla totoma bile takmadım. "Yeşil zeytin." dedim bir sonraki isteğimi belirtirken. Aziz zeytini vermeden önce beni yatakta dikleştirdi. Sırtımı yatağın başlığına yasladı ve tepsiyi bacaklarıma koydu. Çatala zeytini takıp ağzıma doğru uzattı. Midemi bulandırmayan bazı besinler olduğu doğruydu. Ananas ve yeşil zeytin bunlardan ikisiydi. Karşımdaki bey ise bir diğeri. Sabah saatlerinde bazen Aziz'in kokusunu mide bulantımı gidermek için kullandığım oluyordu ama tabi kocamın da bir saatten sonra kalkıp bana kahvaltı hazırlayıp işe gitmesi gerekiyordu.
Ben şu sıralar evden çalışır olmuştum. Bebeğim sağ olsun bazen yataktan kalktığım an tüm mide bulantısını anında tekrar bedenime gönderiyordu. Annesinin dinlenmesini istediği için bunu yaptığını düşünmek istiyordum.
"Peynir?"
"Bugün iyi gidiyor gibiyiz. Hiç denemeyelim sevgilim."
Peynirde de böyle bir durum söz konusuydu. Şeklini sevdiklerimin tadını sevmiyor tadını sevdiklerimin şeklini sevemiyordum. Daha doğrusu iş benim sevgime kalmıyordu. Karnımdaki minik gurmenin midemi bulandırması 2 saniyesini almıyordu.
"Bunları önden aperatif gibi yiyelim. Miden bulanmazsa eğer yulaf hazırladım aşağıda. Kefirini koyar yersin."
"Sen yedin mi?" dedim bana uzattığı çataldan salatalık yerken.
Beni elleriyle besliyor ve yemek yiyişimi izliyordu. "Şu an oldukça doyuruyorum." dedi bir gözünü kırpıp. Oldukça hoşuma gitmişti bu dediği ama şu an sadece flörtöz bir genç kız değildim. Onun beni düşündüğü kadar benim de onun sağlığını düşünmem gerekiyordu.
"Bir tanem ama senin de yemen lazım. Babamız güçten düşerse biz ne yaparız?"
Aziz elindeki çatal havadayken gözlerini bana kitledi. "Annemiz de sabah sabah güçten düşmek için yoğun çaba sarf ediyor diye yorumluyorum bu cümlelerini." dedi tehdit eder bir tonla. Sadece 'babamız' demiştim ama işte Aziz'i bana karşı fişeklemek için küçük şeyler bile yetiyordu.
Gözüm biraz daha açılmış, midemin bulantısı da yavaş yavaş vücudumu terk ediyordu o yüzden keyfim yerindeydi. 'Bilmem' der gibi omuzlarımı silktim.
Aziz bu sefer ağzıma çatalı getirmek yerine kendi dudaklarını getirdi. Ben pijamalarla, kusmaktan ve yorgunluktan dağılmış halimle yatağın içindeydim kocamsa jilet gibi gömleğini üstüne çekmiş, traşını olmuş, parfümünü sıkmış yakışıklı mı yakışıklı görünerek yanımda oturuyordu.
Önce tam parfüm sıkmış olmasına kurulacaktım ki bebeğim benden önce davrandı. Aziz beni öpmeden hemen önce içime çektiğim nefes burnumun ucunda kalmayıp resmen mideme ulaşmıştı anında. İşin garip tarafı Aziz'in daha önce de kullandığı ve gayet sevdiğim bir kokuydu ama şu an.. Kusacaktım..
Anında kendimi Aziz'den çektim ve yatağın yanında duran kovaya doğru eğildim. Aziz de sanki buna hazırlıklıymış gibi saçlarımın önüme gelmesine engel olup sırtımı sıvazlamaya başlamıştı. Daha öncesinde direkt üstüne kusmuşluğum olduğu için artık bu aşamayı aşmıştık.
"Bitti mi?" diye sordu önce. Ben zorla başımı salladığımda da "Hadi bakalım." deyip beni kucakladığı gibi banyoya götürdü. Lavabonun önünde indirip ağzımı çalkaladı. Kustuktan sonra kusmuş olmanın vermiş olduğu bir yorgunluk hakim oluyordu bünyeme. Aziz de bunu bilerek kolunu belime sarmış her işimi kendisi yapıyordu. Ağzımı çalkaladıktan sonra yüzüme ve boynuma da su çarptı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar kucağına alıp yatağa bıraktı. Kovayı banyoya götürüp boşaltıp temizleyip geri getirdi. Beklememi söyleyip aşağıya indi ve elinde bir içecekle geri geldi.
"En azından bunu içersin yudum yudum. Biraz enerji gelir vücuduna."
Aziz'in böyle içecekleri çoktu. İnternetten, kitaplardan araştırıyor, arkadaşlarından tavsiye alıyor ve beni beslemek için sürekli farklı yollar deniyordu. Bebeğimizin gelişimi çok iyi olsa da ben kilo vermiştim ve bu Aziz'i inanılmaz huzursuz etmişti. Aslında mide bulantılarından ötürü ilk aylarda böyle şeyler olabilirdi ama Aziz bunu onur ve gurur meselesi haline getirmişti. Babam şaka yollu da olsa 'Bakamıyorsan yolla kızımı.' deyince Aziz'in şalterler atmıştı. Öyle ki 'herkes kendi karısıyla alakadar olsun lütfen' demişti asla gülmeyerek.
Ben de kocamın sözünden çıkmamaya çalışıyordum. Midem bulanmadığı sürece yemekle ilgili bir problemim yoktu ama artık yedikten sonra bulanacak diye korkmaktan yiyemiyordum.
"Aşkım tamam ver hadi işe geç kalacaksın bak."
"İstersen hiç gitmem bir tanem. Karım hamile benim."
"Kocacım ne yazık ki size hamilelik izni vermiyorlar. Çalışıp para kazanman lazım."
'Dalga mı geçiyorsun?' der gibi bir kalını kaldırıp gülerek baktı bana. "Şu an çalışmayı bıraksam da çocuklarımın hayatını garantilediğimi düşünüyorum."
"Kızım kızım deyip duruyorsun. Masraflı bir şey çıkar, tüm mal varlığını yerse görürsün."
Olması çok mümkün olan bir şey söylemiştim ama tehditim Aziz'e pek de ulaşmamıştı.
"Yesin, helali hoş olsun. Karımla kızım istediklerini yiyebilirler." dedi yanağıma kocaman bir öpücük kondurup. Biz istediğimiz kadar para yerken o da bizi yiyecekti anlaşılan.
O yanaklarımı sıkıştırıp beni öperken "Oğlun?" diye sordum büzüşmüş dudaklarımla. Geri çekilip bana baktığında kafasında bir şeyleri tarttığı belli oluyordu.
"Belli bir yaşa kadar şımarmayacağı şekilde o da yiyebilir. Sonra eli ekmek tutacak."
"E kızın?"
"Onun da eli ekmek tutacak tabi ama ne istiyorsa onu yapsın. Para için değil."
Kocaman bir cinsiyetçilik görüyordum. Karnımdakinin cinsiyetinin ne olduğunu henüz bilmiyordum ama ne olursa olsun hakkını yedirmezdim.
"Ha oğlun para için mutlu olmadığı bir işte çalışabilir yani."
Aziz saçlarıma bir öpücük kondurup ayağa kalktı. Bir yandan ceketini, kravatını düzeltirken diğer yandan kendinden oldukça emin bir şekilde "Herkes her zaman yaptığı işten mutluluk duymuyor güzelim ama hem kendine hem de ailesine iyi bir gelecek sağlamak istiyorsa yapmak zorunda." dedi.
"Niye? Sen yaptığın işi severek yapıyorsun. Ben de severek yapıyorum. Çocuklarımız da severek yapacakları işler bulabilirler"
Aziz tekrar yanıma gelip yanağıma doğru eğildi bir eli saçlarımı geriye doğru tararken diğeri çenemden tutarak beni kendine çekti ve yanağıma kocaman bir öpücük bıraktı. "Bulabilirler güzelim." deyip diğer taraftan da öptü. "Senin bugün çok işin var mı?"
Konuyu böylece kapatmıştı ama bu tavrı aklımın bir köşesine yazmıştım.
"Online bir toplantı var onun dışında da çizim yapmam gerekiyor. Biraz daha yatakta takılıp bebişi mutlu edeyim sonra masamın başına geçerim."
"Kendini çok yorma. O Şahin'e de söyle hamile olduğunun bilincine varsın, sana iş kitlemesin."
Hamileliğimi iş yerinde de söylediğim andan itibaren Aziz aldığım her işe düşman oluyordu. Ona göre Şahin bu işlerin hiçbirini bana vermemeliymiş. Daha hamilelik iznine ayrılmadığımı söylediğimde de 'Onun bununla ne alakası var bu görgü kuralıdır' diyerek olmayan kurallar önüme sürüyordu.
"Ay Aziz iş kitlediği falan yok yapmam gereken şeyleri yapıyorum."
"Ben anlamam. Karım yorulmayacak."
"Peki beyefendi iletirim karınıza."
"Çok sağ ol canım." dedi başını hafifçe eğip.
"Kime canım diyorsun sen?"
Kurulacak yer aradığımı fark edip kendini anında bu konuşmanın içinden çıkardı. "Şimdi hiç o toplara girme. Bir tek karıma canım diyorum. Ve benden başka istediğin bir şey yoksa işe gidiyorum."
Normalde bunun tribini bir yarım saate yakın atardım ama kendimde de o enerjiyi hissetmiyordum. "İyi hadi acıdım sana. İyi işler kocacığım."
"Sana da iyi işler biriciğim. Kendini yorma."
"Yormam."
Aziz tekrar yanaklarımı çenemi alnımı burnumu dudaklarımı öpüp dururken zor da olsa sonunda evden çıkmayı başardı.
Evladımın gönlünü yapmak için biraz daha yatakta takılırken Aziz'in hazırladığı içeceği içtim. Oldukça iyiydi. Belli ki bebişimizi de mutlu edebilmiştik. İçeceğim bittiğinde ona yataktan ayrıldığımı çaktırmamaya çalışarak yavaşça kalktım yataktan ve minik adımlarla aşağıya indim.
Biraz esneme hareketleri yaptım ve ardından hamileler için olan, düzenli yaptığım pilates videolarından birini açtım. Zamanımın çoğunu yatakta geçirdiğim için günün bu kısmı bana oldukça iyi geliyordu. Sağ olsun evladım da pilates yapmama izin veriyordu. Şahsına münhasır bir kişilikti. Kesinlikle sevdiği ve sevmediği şeyler vardı ve sevmediği şeyleri yapmama izin vermiyordu. Tüm öğünlerim midemi bulandırmayan şeylere göreydi artık ve ben midemi bulandıranın bizzat o olduğundan emindim. Tıpla falan ilgilenmiyordum.
Pilatesten sonra Şahin'le kısa süreli bir online görüşme gerçekleştirdik ardından da ben elimizdeki projenin çizimleri için masamın başına geçtim. Eskiden çizim yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım ama artık belli bir süreden sonra yavrum varlığını mide bulantısıyla belli edip masadan kalkmam gereken vakti bana söylüyordu.
Yine mide bulantısıyla masadan kalktığımda bahçede biraz yürüyüş yapıp dinlenmenin bana iyi geleceğine karar verdim. Biraz temiz hava aldıktan sonra bahçede kaldırılmayı bekleyen hamağa kuruldum. Sonbahardaydık ama havaların çok da soğuk olduğu söylenemezdi. Bir süre daha hamağın keyfini çıkarabilirdim. Neyse ki midem bulanmasına rağmen hamakta sallanmakta bir sorun yoktu. Şahsına münhasır bir insan ve kişisel zevkler var derken yalan söylemiyordum...
Haftaya randevumuz vardı ve bir öncekinde göremediğimiz cinsiyeti görmeyi umut ediyorduk. Kız çocuklarını çok seviyordum ama Akgün ve Kuzey o kadar güzel çocuklardı ki erkek çocuklarına karşı da çok büyük bir sevgi besliyordum. Etrafımdaki herkes cinsiyetiyle ilgili ne hissettiğimi soruyordu ama emin olamıyordum. Aklıma ara ara düğün sabahı gördüğüm rüya geliyordu. Kızımla yatakta keyif yaparken biscolata erkeği kocamın gelip bizi öpücüklere boğduğu rüya...
Doğruyu söylemek gerekirse o rüyadaki hislerimi gerçekten tatmak için oldukça sabırsızdım ama kız çocuk isteyen kocama erkek çocuk şokunu da merak etmiyor değildim.
Her ne olursa olsun çok iyi bir baba olacağından emindim. Ben de çektiğim çilelerle iyi bir anne adayı gibiydim gözümde. En azından yavrumdan gelen çileleri çekmekte başarılı sayabilirdim kendimi.
Gözlerim hafifçe kapanırken Aziz'le kurduğumuz ailemizi düşünüyordum. Belki kısa süreliğine de olsa bebeğimiz cinsiyetini rüyamda göstermek isteyebilir diye düşünmüştüm ama aradan ne kadar zaman geçtiğini fark edemeden karnımdaki küçük küçük kasılmalar tekrar uyanmama sebep oldu. Bu kasılmalar regl sancısı çektiğim dönemlere götürdü beni ama şu an için böyle bir sancının normal olmadığını biliyordum. Hamaktan kalkıp içeri geçmek istedim ama ben kasılmanın sebebini anlayamadıkça sanki sancım daha da artıyordu.
İçimde büyük bir panik varken bir şey olmadığına dair kendimi rahatlatmaya çalışarak içeri geçtim. Telefonumu elime aldığımda çok da zaman geçmediğini fark ettim. Bu garip bir şekilde içimi rahatlattı. Karnımda sancı varken hâlâ işimi düşünüyor olmaksa hiç hoşuma giden bir durum değildi ama bunu sonra düşünecektim.
Aziz'in bugün önemli bir toplantısı olduğunu biliyordum ama o an bu aklımın ucundan bile geçmedi. Çünkü gerçekten korkuyordum. Her şeyi ilk kez tecrübe ediyor olmak sırf bu yüzden çok zor ve yorucuydu. En ufak bir farklılık beni çok korkutuyor ve her şeyi olduğundan daha büyük bir hale getiriyordu.
Aziz'i ararken bile ikinci çalış benim için panik sebebiydi ve neden telefonunu açmadığıyla ilgili söylenmeye başlayacakken telefon açıldı.
"Bir tanem?"
Bir elim daha çıkıntısı bile yeni yeni belli olan karnımda diğeri kulağımdaki telefondayken duyduğum sesle kendimi biraz olsun rahatlatmaya çalıştım. Yalnız değildim. Bu anı tek başıma atlatmama gerek yoktu.
"Aziz, karnım... Ağrıyor... Yani kasılmam var galiba..."
Telefonun diğer ucundan çok sesli bir sandalye sesi duydum. Muhtemelen oturduğu yerden ani bir hareketle kalkmıştı. Kapıların açılıp kapanışını duyarken "Ben gelene kadar dayanabilir misin?" dedi sakinliğini korumaya çalışan bir sesle.
"Dayanırım... Çok fazla değil... Sadece, korkuyorum Aziz."
"Korkma güzelim benim. Bir sorun yok. Kanaman yok değil mi?"
Aziz sorana kadar bunu düşünmemiştim bile. Elimi taytıma atarak korkuyla kontrol ettim ama görünürde bir şey yoktu. "Hayır, yani yok galiba.."
"Tamam ben şimdi arabadayım. Sen de ayaktaysan rahat bir yere otur ve derin nefesler alıp ver."
Sanki kodlanmışım gibi Aziz'in dediğini yaptım. Hemen içerideki kanepeye oturup ayaklarımı uzattım ve derin nefesler alıp verdim. Kasılmalarım hala oradaydı ama Aziz'in telefondan bile yanımda olması iyi hissettiriyordu.
"Güzelim hani sana bahsetmiştim ya bir yerde okudum diye 'yalancı kasılmalar' vardı. Sen de evet 'Friends'te izledim demiştin."
Aziz'in söylediği şeyle bundan birkaç hafta öncesine gittim. Canım kocam hamilelikte olan, olabilecek her şeyi okuyup bana ders verir gibi temel bilgilerle anlatıyordu.
"Evet hatırlıyorum ama o daha sonraki aylarda olan bir şey değil mi?"
"Hayır güzelim senin içinde bulunduğun haftada da olabilir."
"Ama gerçekten acıyor Aziz..." dedim bacaklarımı karnıma sarıp kendimi ve bebeğimi ağrıdan korumaya çalışırken.
Birkaç saniye sessiz kaldı. Nefesini verdiğini duydum. Sanki diyecek bir şeyi yokmuş gibiydi ama şu an onun canının da çok acıdığına emindim.
"Geçecek bir tanem. Ben geleceğim ve hastaneye götüreceğim sizi. Doktor kontrol edecek. Hiçbir sorun olmadığını göreceğiz ve evimize geri geleceğiz. Ayrılmayacağım bugün de yanından."
"Aziz, işin var saçmalama.."
"Birce çocuğum duyabilirken beni kötü konuşturma güzelim. Hiçbir şey sizden kıymetli değil."
"Tamam.." dedim sakince. Söylediği çok hoşuma gitse de şu an acıdan bunu düşünemiyordum.
"Az kaldı güzelim.. Birazdan evdeyim."
"Aziz dikkatli gel tamam mı? Ben burdayım. Seni bekliyorum."
"Merak etme. Sen beni düşünme."
"Düşünürüm.. Niye düşünmeyecekmişim? Kocam değil misin? Ah.. İstediğim gibi düşünürüm."
Bir yandan Aziz'e küçük çaplı bir trip atarken diğer yandan sancılarla baş etmeye çalışıyordum. Ben gerçekten doğruyor olabilir miydim acaba? Yok yok olamazdım. Doğmalık zaman daha gelmemişti. Ama doğmalık olmayan sancı bile böyleyse ben tam olarak doğumda ne halt yiyecektim??
"Düşünürsün tabi güzelim, düşünürsün tabi biriciğim. İstediğin kadar düşün.."
"Bu kadar ağrının sızının içinde bir de seni düşüneyim yani? Ahh.. Tamam Aziz. Seni de düşünürüm."
Ne dediğini ben de bilmiyordum. Sadece Aziz'in dediklerine katılmak istemiyordum. Haklı haklı konuşmasına hiç ihtiyacım yoktu.
"Bebeğim biraz beni düşün sonra kenara at."
"Atmam kocamı kenara ya! Niye atıyorum??"
"Atma güzelim.."
"Bana ne yapacağımı söyleme."
"Söylemem canım."
"Her dediğimi yapma! Senin kendi fikrin yok mu?" dedim sinirle. Evet.. her dediğimi yaptığı için de kocama sinirleniyordum.
"Var, çok güzel fikirlerim var."
"Neymiş o çok güzel fikirlerin?"
"Karımı hastaneye götürmek, sancısını dindirmek. Bir sorun olmadığını öğrenmek ve sonrasında onu tekrar eve getirip bu triplerini yemek."
Gelen sancıyı bastırıp Aziz'e cevap verdim.
"Triplerim yemek değil."
"Öyleler güzelim. Benim için öyleler."
Sancıyı bastırmam pek de başarılı olamamıştı. "Aziiizz.." dedim sızlanarak.
"Efendim canım."
"Nerde kaldın?"
"Beş dakika güzelim benim. Çok mu canın acıyor?"
"Evet.." derken karnımdaki sancı giderek şiddetini arttırıyordu.
Aziz dediği gibi beş dakika içinde gelmişti. O beş dakika içerisinde de sürekli beni telkin eden cümleler kurup beni çok sevdiğini söyleyip durmuştu. Sancılar gerçekten korkutucuydu ama kulağımda Aziz'le daha katlanılabilirdi.
Eve geldiği gibi hızla kapıyı açtı. Öncesinde nerede olduğumu sorduğu için doğruca olduğum yere geldi. Önce alnımı sonra yanağımı öpüp elini karnıma koydu. Acı çektiğim suratımdan belli oluyordu o yüzden bir şey sormadı. "Kimliğini alıp geliyorum." deyip yukarı çıktı ve saniyeler içinde geri dönüp beni kucağına aldı.
Arabayı çalışır durumda bırakmıştı. Beni sağ koltuğa bırakıp kemerimi taktıktan sonra hızla sürücü koltuğuna geçti. Benim iki elim de karnımdaki minik çıkıntıdaydı. Aziz de sanki onu tutmamda bana yardımcı olmak ister gibi sağ elini karnıma koymuştu. Yol boyu elini karnımdan hiç çekmedi.
Neyseki her zaman gittiğim hastane evimize uzak değildi. Aziz yolda doktorumu arayıp durumdan haberdar etti. O da birazdan bir sezaryene gireceğini, acile gitmemizi ve doğum biter bitmez yanımıza geleceğini söyledi. Biz de öyle yaptık.
Hastaneye geldiğimiz an Aziz beni kucağına alarak acile götürdü. Gördüğü insanlara "Karım hamile, sancısı var." diye diye ulaşmamız gereken yere beni ulaştırdı.
İşin kötü tarafı artık o kadar da çok sancımın olmamasıydı. Hastaneye geldiğinde karın ağrısı kesilen çocuklar gibiydim.
Acildeki doktor beni muayene etti ama gözle görünür bir şey bulamadı. Bu tabi ki şükredeceğim bir şeydi ama biraz da utanıyordum.
"Büyük ihtimalle Braxton Hicks kasılmasıydı." dedi ultrasonla karnıma bakmaya devam ederken. "Her şey yolunda görünüyor."
"Ama onun için erken değil mi? Bir yerde 20. haftadan sonra olduğunu okumuştum. Biz daha 16. haftayı bitirdik. 17'deyiz."
Canım kocam oldukça profesyonel bir şekilde paniğini gizlediğini bir kez daha belli ediyordu. Aynı şeyi ben de sorduğumda bana her şeyin normal olduğunu söylemişti.
"Gaz sancısıyla da birleşmiş olabilir tabi." dedi genç doktor karnıma bakmayı sürdürürken. Ben de fırsat bu fırsat bebeğimi izliyordum. O sırada içimizi rahat ettirmek için kalp atışının da sesini açtı. "Bir sorun yok." dedi. "Zaten annemiz de rahatlamış görünüyor? Öyle değil mi?"
Sorunun bana sorulduğunu biraz geç anladım. Bakışlarımı ekrandan doktora çevirdim. "Evet daha iyiyim." diye mırıldandım.
"Bazen annelerin bebeklerini göresileri geliyor. O zaman da böyle sancıları oluyor." dedi gülerek.
İlk birkaç saniye ne demek istediğini anlamasam da sonrasında bebeğimi görmek için sahte bir sancıyla acile geldiğimi iddia ettiğini fark ettim.
Karşımda sanki çok komik bir şaka yapmış gibi kıkır kıkır gülüyordu bir de. Normalde de böyle laubali tiplere dayanamazdım ama maalesef ki hamilelik bana normal şartlar altında bende bulunmayan bir özellik vermişti..
"Pardon? Komik mi? Neye gülüyorsun?" dedim ne kadar ciddi olduğumu belli ederek. Benim gülmediğimi ancak o zaman fark etti ama her şey için çok geçti. Gülen yüzü yavaşça solarken bir Aziz'e bir bana baktı. Kusura bakma beyefendi ama burada sana yardım edecek kimse yok.
"Yok yani... ben.."
"Bebeğimi görmek için yalandan kasılmam varmış gibi davranmaya ihtiyacım olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bir anneyim ben farkındaysanız. İlk kez anne olacak bir kadınım ve sancılarım size yalan mı geliyor?"
"Yok yani ben.."
Cümlesinin devamını getirmemesi daha da sinirimi bozuyordu. "Yok yani siz ne?" dedim uyaran bir tonla.
"Öyle bir şey demedim tabi de. Bu sancılar da bu kadar güçlü olmaz zaten. Çoğu kadın hissetmez bile."
İnadına mı yapıyordu yoksa fazlaca mı aptaldı bilmiyordum ama içimdeki o kadını ateşe veriyordu. "Kaç kere doğurdunuz daha önce?"
"Efendim?"
"Rahminiz varmış gibi konuştunuz. Çok hamile kalmış gibi bilgili görünüyorsunuz."
Doktorun gözleri tekrardan Aziz'i bulduğunda ağzımı tekrar açmıştım ki özür dileyerek bana döndü.
"Küçük bey de iyi siz de çok iyisiniz."
Öyle bir anda söylemişti ki bunu bir an neyden bahsettiğini bile anlayamamıştım. Yanımdaki kocamın çaresiz "Ne?" sesiyle doktorun neyden bahsetmiş olabileceğini fark ettiğimde kan iyice beynime sıçradı.
"Sorduk mu?" derken sesim düşündüğümden yüksek çıkmıştı. O da şok içinde bana bakıyordu. "Cinsiyeti ne diye sorduk mu? Nasıl cinsiyetini biliyor musunuz demeden böyle bir şey söyleyebiliyorsunuz?"
"Ah bilmiyor muydunuz?" dedi tüm masumluğuyla ama asla masum olmadığını biliyordum. Hatta bilerek yaptığına oldukça emindim.
"Net görünüyor mu?" diyen kocamın girdiği şoktan çabucak kurtulup inkar aşamasına geçtiğini fark ettim.
"Yok aslında göstermiyor ama biz omuz ölçüsüyle de cinsiyet tahmini yapabiliyoruz ve buradakinin küçük bir bey olduğuna eminim." dedi aleti karnımda biraz daha gezdirirken. Elimin tersiyle elini itip Aziz'e, peçeteyi vermesi için elimi uzattım. Bu rutine hazır olduğu için hemen kopardığı peçeteyle karnımı temizledi.
"Bir sorun görünmüyor yani." dedi pişmiş kelle gibi sırıtarak.
"Sorun tam gözümün önünde ama görünmemesi normal tabi." diyerek gözlerinin içine baktım ama hiç anlamamış gibi saf saf bana bakıyordu.
Ağzımın içinde bir teşekkürle çıktım odadan Aziz de peşimden geldi. Ben oldukça sinirliydim ama o biraz durgun gibiydi. Hızlı adımlarla arabaya doğru ilerleyip koltuğa oturdum. Sinirim hâlâ içimden taşacak gibiydi. Aziz de kendi tarafına oturduğunda sessizce geçirdik yolu. Bir şey demek çok istiyordum ama bağırıp çağıracaktım ve kocamın buna maruz kalmasını istediğimden emin değildim. O yüzden kendimi en azından eve gidene kadar tuttum. Zaten en fazla oraya kadar tutabilirmişim ki eve girdiğim anda hatırladığım şeylerle sinirim tekrar tepeme çıktı.
"Herife bak. O kadar da ağrı olmazmış. Yok anneler çocuklarını görmek için yalan söyleyebiliyormuş! Siktir git be! Göt! İstesem o ultrason cihazını da alırım seni de alırım!" Bir anlığına kendi söylediğimden utanıp Aziz'e döndüm. Ona doğru adımlayıp dalgın gözlerle bakan kocama kollarımı doladım. "Ama öyle söylemedim kocam. Dilime o kadar sahip çıkabildim. Zaten hep bu çocuğun beni böyle konuşturuyor. Az önce de küfrettim fark ettin mi? Angaralı genlerin aktif galiba."
Son cümlemle birlikte gülerken başımı kaldırıp Aziz'e baktım ve gözlerinin hâlâ dalgın olduğunu gördüm. Beni dinlediğinden bile emin değildim. "Kocam?" dedim kollarını belinden çözmeden alttan alttan Aziz'e bakarken. Dalıp gittiği yerden çıkıp bana soru dolu gözlerle bakmaya başladığında beni gerçekten de pek dinlemediğine emin oldum. "Nereye daldın sen öyle?"
Birkaç saniye sessiz kalıp hemen ardından "Hiiç." dediğinde bunun 'hiiç' olmadığına oldukça emindim. Neyse ki bana gelince pek iyi bir yalancı değildi.
"Hiç değil. Ne oldu? Neye daldın gittin?"
Bir süre sessiz kaldı. Gözlerimin içine bakarken ara sıra gözlerini kaçırıp tekrardan bana dönüyordu. Bir şey demek istiyor ama diyemiyor gibiydi. "Hadi söyle." deyip cesaret verdiğimde pek de istekli olmayarak "Küçük bey dedi." diye mırıldandı. O an neyden bahsettiğini anlayamadım. Aklımın içinde 'kim küçük bey dedi, neye küçük bey dedi' soruları dolaşırken Aziz'in derbeder halinin tek bir açıklaması olabileceği geldi aklıma.
"Sevgilim... Sen o doktor bebeğimizin erkek olacağını söylediği için mi böylesin?" dedim önce şaşkınlıkla. Sonra ikinci tur bir sinir krizi geldi. Kollarımı Aziz'den çektim "Gerizekalı ya! Sorduk sanki aptal. 'Kiçik biy di iyi' Onu mu soruyoruz sana? Ağrımız var normal mi diyoruz adam benimle dalga geçiyor bir de çocuğumun bilmediğim cinsiyetini söylüyor Gerizekalı!" Sinirimden sağıma soluma dönüp dururken gözlerim tekrar durgun kocama takıldı. "Aziz sen gerçekten o doktor oğlan dedi diye mi böylesin?"
Benim sinirim Aziz'i çoktan toparlamıştı. Birazdan ona da sövebileceğim konusunda çekinceleri olduğunu düşünüyordum. Öyle ki sakince yanıma gelip bu sefer o doladı kollarını omuzlarıma ve şakağıma bir öpücük bıraktı. Ardından da sol gözümün altına, elmacık kemiklerimin üstüne doğru bir öpücük daha bıraktı. "Hiç öyle şey olur mu biriciğim benim. Sadece... Şaşırdım yani... Zaten bir cinsiyet duymayı beklemiyorduk. Birden duyunca... Bir de biliyorsun kız hissediyordum. Ama çok mutluyum. Bebeğimiz sağlıklı, sen öylesin. Önemli olan bu."
Saçlarımın dibine, alnıma yanağıma öpücükler kondurmaya devam etti. Kollarını vücudumdan hiç çekmedi. Sıkıca tutuyordu beni sanki bir yere gidebilecekmişim gibi. Öpüşlerinin arasında konuşmaya devam etti. "O panikle aklıma gelmedi ama senin için rahat etmedi o doktorla. Hışımla çıktık bizimkini de göremedik. En iyisi babaannemi arayalım bir sorun varsa ona sor güzelim. Öğrendiği günden beri 'Aklınıza takılan bir şey olursa arayın beni' diyordu."
Önerdiği şey oldukça mantıklıydı. Kocamın babaannesi kadın doğum uzmanıydı sonuç olarak. En azından içimi rahatlatabilirdi. Aziz'in öpücükleri beni iyice mayıştırdığı için göğsüne iyice yaslandım. "Doğru diyorsun. Ben en iyisi arayayım babaanneni. Ama şimdi çok yorgunum."
"Uyutayım güzel karımı." deyip anında beni kucağına aldı. Merdivenlere yönelmişken ben de kollarımı iyice boynuna dolayıp "Aziz.." diye mırıldandım. Dudaklarının arasından çıkan mırıltıyla hafifçe açtım gözlerimi. Tepkisini görmek istiyordum. "Pipisini görmedi ama erkek dedi ya doktor..." dedim devamında biraz durarak. Aziz bakışlarını bana çevirmedi. Gözleri merdivendeydi. Sadece beni onaylayacak şekilde mırıldandı yine. "Mutsuz mu oldun?"
Aziz tam merdiveni çıkmayı bitirmişti ki olduğu yerde kalakaldı. Çatık kaşlarını bana doğru çevirdi. Sonra tekrar önüne dönerek yürümeye devam etti. "Umarım ne dediğini bilmiyorsundur güzelim benim." diyerek yatak odasından içeri girdi.
"Biliyordum kız istediğini Aziiz. Üzülmüş olabilirsin sonuçta."
Dudağının kenarında bir gülüş peyda olmuşken beni yatağa bıraktı. Bacaklarıma battaniyeyi serdi. Gözlerimin içine bakarak kravatını çıkarmaya başladı. Dudaklarındaki o gülüş de yerini koruyordu. Kravatını çıkarıp odadaki koltuğa doğru attı aynı şekilde ceketini de çıkardı. Gömleğinin düğmelerini tek tek çözerken gözlerini benden ayırmıyordu. Az önce ne konuşuyorduk aklımdan silinip gitmişti. Hiçbir fikrim yoktu. Kocamın yatağa gelmesi şu an benim için çok daha büyük bir önem taşıyordu. Gömleğini çıkarıp attığında önümdeki manzaranın kısa süre sonra yanımda olacağını düşünüp ben de gülümsemeye başlamıştım ki kemerini de çıkarmasıyla bir an için gülüşüm dudaklarımda dondu kaldı. Bunun Aziz'i daha çok eğlendirdiğinin fakındaydım ama en azından pantolonu altında kalır diye düşünmüştüm. Şaşkınlığımı mazur görmeliydi.
Pantolonunu da olduğu yere çıkardığında birkaç saniye onu süzmeme izin verdi. Ama ben ona baktıkça daha fazla dayanamayıp yatağa yanıma girdi anında. Kocama sokulmak için hazırlanırken üzerimdeki bol sweati ben daha ne olduğunu anlamadan çıkardı üzerinden. Biz şu an sevişmek üzereydik de benim mi haberim yoktu acaba?
Üstümdeki sporcu sütyeniyle kaldığımda Aziz'in gözleri sütyenin sıkıca tuttuğu göğüslerime indi. "Bunların şu aşamada zararlı olduğuna eminim." dedi bakışlarını göğüslerimden çekmezken. Sütyenin göğüslerime zararından mı yoksa göğüslerimin kendisine zararından mı bahsediyor emin değildim.
"Çok sıkıyordur güzelim. Rahat edebiliyor musun içinde?"
"Yani aslında rahattılar da... Göğüslerim biraz büyüdüğü için... yenilerini almak lazım..."
Daha fazla dinlemedi. Sıkı sütyenin iki yanından nasıl bir güçle tuttu bilmiyorum ama o çıkarırken başka hiçbir yere temas etmedi sütyen ve Aziz'in gömleğiyle buluştu. Ben sırtımı yatağın başlığına yaslamışken Aziz de bedeni bana dönük bir şekilde bir kolunu yatağa yaslayıp üzerime doğru yaklaştı. Burnunu göğüslerimin arasına yaklaştırdı yavaşça. Burnu göğüs oluğuma değdiğinde içine derin bir nefes aldı. Yüzünü iyice göğüslerime bastırırken boştaki eli sol göğsümü hafifçe okşamaya başladı. Hamileliğin de getirisiyle farklı bir hassaslık vardı göğüslerimde. Dudaklarımı birbirine bastırıp sesimi içime hapsettim.
Aziz göğüs oluğumu öperek yavaş yavaş aşağıya doğru ilerledi. Eşofmanımın lastik kısmını hafifçe aşağıya doğru çekiştirdi. Göbeğime kocaman bir öpücük bıraktı ve henüz küçük bir çıkıntı olsa da bebeğinin olduğu yeri okşamaya başladı. Başını göbeğime yaslayıp bir süre daha okşamaya devam etti. O karnımı okşarken benim elim de saçlarına gitti. O bebeğimizi okşuyordu ben de büyük bebeğimi.
"Gerçekten rüya gibi." diye mırıldandı. "Hiç bilmiyorsun ama bazı geceler bir anda uykumdan uyanıyorum. Korkuyla ya da başka bir şeyle değil. Başlarda anlam verememiştim ama uyurken uzun süre seni göremeyince bedenim ne yapacağını şaşırıyor bence. Seni tekrar karşımda görünce içime nasıl bir huzur doluyor anlatamam. Bu çok uzun zamandır böyle. Hamile olduğunu öğrendikten sonraysa her sana baktığımda aklıma hamile olduğun geliyor ve gözüm karnına ilişiyor. Bebeğimiz henüz kendini tam olarak belli edemediği için benim için buna inanması o kadar zor ki Birce. Karısının hamile olduğunu kavrayamayan bir koca değilim sadece. Zaman zaman evli olduğumuz ve bir bebeğimiz olacağı aklıma gelince hayatımda hiç etmediğim kadar teşekkür etmek geliyor içimden. Ediyorum da. Her gece sessizce teşekkür ederiyorum."
Başını yasladığı yerden kaldırdı ve tekrar yüz hizama çıktı. "ve sen bana kalkıp bebeğin erkek olma ihtimaline üzülüp üzülmediğimi mi soruyorsun? Ha benim güzel karım?"
Bir an için güzel sözleriyle ve çıplak bedenlerimizin birbirine deyişiyle Azize ne sorduğumu bile unutmuştum. Soruyla bakan gözlerini benden çekmediğinde bir cevap beklediğinin farkına vardım. Kollarımı boynuna dolaladım ve sırtını hafifçe okşamaya başlarken gözlerimi kısıp kocamın güzel suratını süzdüm.
"Güzel sözlerinle aklımı karıştırmaya çalışıyorsun Aziz Çınar Leventoğlu ama yemezler. Nasıl donup kaldığını fark ettim. Sevinemedin bile."
"Yanlış değerlendirme yapıyorsun Birce Leventoğlu. Ben bir bebeğimiz olacağı için zaten mutluyum. Bebeğimizin erkek olması şu aşamada beni üzmez. Kız olması ekstra mı sevindirir? Evet belki... ama bu erkek olmasına üzüleceğim anlamına gelmiyor. Senden bir çocuğum olurken cinsiyetine üzülmek gibi şımarıklık yaparsam beni boşa."
Güzel güzel konuşurken son kelimesiyle sırtına şamarı yedi. "Ağzına öyle kolay alma o kelimeyi."
Gülerken başını tekrardan göğüslerime yasladı. "Haklısın ağzıma almamı hak edecek çok daha güzel şeyler var." Uyarı mahiyetinde saçını çektiğimde bunun onun için bir uyarı olmadığının farkındaydım. Gülüşünün içine karışan kısık inlemesi beni iyice sıcaklatıyordu.
Hazır ikimiz de bu konuma gelmişken elim boş geri dönmek hiç istemiyordum doğrusu. Dokunuşlarım da bunu anlatır gibi Aziz'in sırtında ve saçlarında dolaşıyordu. Burnunu göğüslerime sürtüp öpmekle meşguldü. Bir an için kafasını kaldırdı ve göz göze geldik. O an beni öpeceğini düşündüğüm için tam yanaşacaktım ki "Babaannemi aramamız lazım." dedi.
Tam da bu anda yüzüme karşı böyle bir cümle söylenmesini beklemiyordum. Suratımı buruşturarak gözlerimi kapattım. "Aziz bu cümlenin ne kadar libido killer olduğunu hayal edemezsin sevgilim." dedim hayal kırıklığımı dile getirerek.
Gülerek üstümden kalktı ve telefonuna uzandı. O kalktığında kalkan başka şeyleri de görmüş bulundum. Ona baktığımı fark etti telefonunda babaannesinin numarasını ararken kısa bir an bakışlarını bana değdirdi. "Eserinle gurur duy." dedi sırıtarak. Sonra telefonunu kulağına götürdü. "O aptal doktora hiç güvenmiyorum. Babaanneme her şeyin normal olup olmadığını soracağım."
"Aşkım ağrım yok. Sancıydı gelip geçti işte."
"Sancıydı gelip geçti işte diye bakmıyoruz güzelim. Alo babaanne. Nasılsın?"
Benimle konuşurken babaannesinin telefonu açmasıyla Aziz dikkatini oradaki konuşmaya verdi. "Sağ ol iyi sayılırız biz de. Birce'nin bugün biraz sancısı oldu da. Hastaneye gittik. Doktor bir şey olmadığını söylüyor ama ben pek güvenemedim o herife... Tamam meslektaşlarına saygı duyuyorum ama o bize saygı duymuyordu yani... Evet biz de öyle düşündük ama onun için biraz erken sanki... Olabilir mi diyorsun?.. Devam edebilir yani günlük yaşamına... Her zamanki şekilde... Onu sormamıştım babaanne... Çok ayıp... Tamam tamam tıpta ayıp yok da torununun hayatında var yani... İyi şu an bir sorun yok... Tamam... tamam teşekkür ederim... Görüşürüz."
Babaannesinin sesini duymadığım için konuşmanın sadece Aziz tarafına hakimdi ama bu haliyle bile beni şaşırtmaya yetmişti. "Aziz sana inanamıyorum gerçekten." dedim yorganı üstüme çekip göğüslerimi kapatırken.
"Ne?"
"Bir de sorsaydın direkt 'Birce'yle sevişebilir miyiz?' diye!"
Sırıtarak telefonunu bir köşeye koydu. "Yok onu sormama gerek kalmadı. Kendisi söyledi zaten."
"Ne?!"
"Ne ne?" derken tekrar yatağa gelip bana yanaşmaya başladı.
"Aziz şaka mı yapıyorsun?"
Yanıma gelip boynuma sokulduğunda üstümden yorganı çekip üst bedenimi tekrar açıkta bıraktı ve bir eliyle de belimi okşamaya başladı. "Ne şakası güzelim. Tıpta ayıp yok kadın söyledi işte. Hem ben sormadım o söyledi. Benim babaannem modern bir kadın. Aş bunları."
"Ben şimdi bir aşıcam seni."
Gülüp boynumdan uzaklaştı. Sırt üstü kendini yatağa bıraktı ve ellerini başının arkasına yaslayıp göz kırptı. "Aş beni."
"Sen niye soyundun bakayım? İşe gitmeyecek misin? Daha mesainin bitmesine var."
"Yiyorsa kovsunlar." dedi güvenle.
"Sen gerçekten Türkiye'de çalıştıkça tüm etik. Değerlerini kaybediyorsun sevgilim."
Tespitime güldü sadece. "Onlara bu kadar etiklik yeterli." dedi. "İşi konuşacağımıza başka etik konuları konuşabiliriz seninle." deyip belimden tutup kendisine doğru çekti. Vücudumun bir kısmı Aziz'in üzerindeydi.
"Neymiş o etik konular?"
"Hamileliğinin her geçen gününde bu kadar güzelleşmen mesela? Etik mi?"
Ani iltifatı karşısında bir anlığına dilim tutuldu. Alışamadığım tek şey Aziz'in bu laf cambazlığıydı. "Ya.. Salak çocuk." dedim kıkırdayarak.
"Çocuk?.. O çocuktan çocuk yaptınız Birce Leventoğlu."
"Ayy doğru dedin onu." deyip elimi karnıma götürdüm. "Sana benzeyecek bence... Erkekmiş de zaten."
'Erkek' dememle Aziz bu meseleyi tekrar hatırlamanın sancısıyla derin bir iç çekti. Dediği doğruydu. Bir oğlu olacağı için tabi ki mutsuz değildi ama kızı olmasını daha çok istiyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ben de rüyama haberci rüya gözüyle bakıyordum bir süredir.
"Oğlan dayıya çeker diye yanlışlıkla Mahir abine ya da Poyraz'a çekmesin de.."
O an Aziz'in aklına hiç gelmediğinin farkındaydım ama oğlumun benzeme ihtimali olan dayısını sadece fotoğraflardan tanıyordum... Gerçekten de abime benzer miydi tam bu an merak etmeye başlamıştım. İçimden bunu düşünsem de anı bozmak istemedim ve Aziz'e ayak uydurdum.
"Ne varmış Mahir abimle Poyraz'da? Gayet de yakışıklılar. Yeşil gözlü. Boylu poslu." diyerek anımda savundum dayı adaylarını.
Aziz'in gözleri bana çok şey anlatıyordu. "Aynen, maşallah genç kızları takıyorlar peşlerine."
"Çok ayıp."
"Ben ayıp bir şey yapmıyorum. Ayıp şeyleri senin kuzenlerin yapıyor genelde."
"Gerçekten babama benziyorsun Aziz... Bu kadar tripli olman inanılmaz gerçekten."
"Olurum tabi tripli. Haltlar yenirken bir telefon açıp haber vermek yok. Baş sıkışınca koş Aziz. O Poyraz'ı döveceğim zaten de uçuş eğitimi tamamlansın diye bekliyorum."
"Tamam aşkım döversin."
Her şeyi tekrar hatırlamış olmak iyice sinirlenmesine neden olmuştu. Şu an zihninde o anları tekrar tekrar yaşadığına emindim. "Bak yine sinirim bozuldu ya. Neyse biz nerden geldik bu konuya?"
"Ben oğlumuzun sana benzemesini istemiştim sen de bizimkileri attın ortaya hemen."
"Yok yaa. Yemin ediyorum erkek çocuk çok sıkıntılı."
Tepkiyle geriye çekildim. Buna benzer bir söz ağzından bir kere daha çıkarsa çok farklı önlemler alacaktım. "Ne yapayım Aziz?! Değiştireyim ister misin karnımdaki çocuğu! Beğendiremedik galiba."
Sinirimi bozduğunu fark ettiğinde anında toparladı kendini. "Güzelim ben ikimizin çocuğu için demiyorum bunu tabi ki. Ama görüyorsun etrafımızdaki erkek cinslerini..."
Çığlık attım.
"Ayy Aziz. Sen de babamla Mahir abim gibi başladın 'erkek cinsi' demeye. Sen de erkek cinsisin. Çocuğunu düzgün yetiştir o da kendini yetiştirsin. Bak sen ne güzel yetişmişsin."
"14 yaşındayken sana göz koydum."
Öyle bir şekilde söylemişti ki bunu gören de namusuma göz dikti zannederdi.
"Masum bir hoşlantıdan bahsediyoruz." dedim 14 yaşındaki Aziz'i koruyarak.
Bakışlarını bedenimde dolaştırıp gözlerini ayırdı benden. "Sen öyle san.." dedi ağzının içinde.
Belli ki terbiyesiz ergen yıllar önceki düşünceleri de pek de terbiyeli değildi. "Aziiz." diyerek hatıralarımdaki masum aşığıma dokunmaması için uyardım.
"Efendim bir tanem."
"Bir tanem deyip yumuşatmaya çalışma hiç."
"Hiç öyle bir amacım yoktu biliyor musun?" deyip elini yavaşça bacağımda dolaştırdı. Parmaklarının hareketiyle karnım kasıldı. "Benim karım bana karşı her zaman yumuşak."
"Allah Allah."
"Evet.. Göstermemi ister misin?"
Beni iyice sarıp kendine doğru çektiğinde eli de kalçamı buldu. Yumuşaklığını kanıtlar gibi hafifçe sıktı.
"Bunlar bi başka oldular.. yukardakiler desen gözümü alamıyorum... Şu karnın bir an önce kendini iyice belli etse de sevişirken sana acımam gerektiğini hatırlatan bir şey olsa gözümün önünde."
"Niye benimle sevişirken unutuyor musun hamile olduğumu?"
"Yalan söyleyemeyeceğim o anlarda pek aklıma gelmiyor."
Omzuna yalandan vurdum hafifçe. "Rezil herif."
"Biraz öyleyim güzelim ama yakıtım da sensin." deyip boynuma bir öpücük kondurdu.
Keyifle gülümserken biraz daha yaklaştım dudaklarına. "Gel o zaman yakıtın biraz yaksın seni."
"Sen bu çocuğu yaktın Birce. Ne hayalleri vardı ulan kardeşimin."
"Çok geçmiş olsun kardeşim. Duyduk çok üzüldük."
İki gün sonra bizimkilerle bizim evde toplanmıştık. Ben pek çenemi tutamayıp herkese gıcık olduğum doktoru anlatırken yanlışlıkla bebeğin cinsiyetinden bahsettiği kısmı da anlatmıştım. "Erkek mi?" çığlıklarıyla ancak ne yaptığımın farkına varabilmiştim. Ben "öyleymiş" derken Aziz "daha belli değil" diyordu. Ama tabi ki arkadaşlarımız Sarp ve Erdem kocamın üzerine gitmekten oldukça keyif alıyordu.
Özellikle Erdem sanki bir çeşit intikam almışçasına mutluydu. O kız babası olamamıştı ya Aziz'in de olmaması resmen onu keyiflendiriyordu.
"Şimdi bende iki tane olduğu için söylüyorum biliyorsun prof bir babayım. Küçükken pek anlamıyorsun kız erkek farkını. Bebek yani hepsi aynı şeyleri yapıyor. Ama şöyle bir durum söz konusu ki erkek olduğunda üstüne işenmesine hazırlıklı ol kardeşim."
Oturma odasının geniş koltuklarında herkes eşinin yanında rahat pozisyonlarda oturuyordu. Kuzey Erdem'in omzunda gaz çıkarma seansındayken Akgün de Aziz'in aylar öncesinde ona aldığı ameliyat oyunuyla oynuyordu. Aziz'in kolunun altına girmiş arkadaşlarımın kocamı sinir edişlerini dinliyordum. Bana her ne kadar oğlu olduğu için tabi ki mutsuz olmadığını söylese de şu an Erdem'e bir yumruk atabilir gibi duruyordu.
"Sen git önce sırtından aşağı kusan çocuğuna bak sonra bana akıl ver prof baba."
dedi Aziz az önce emdiklerini çıkaran Kuzey'i gösterirken. Erdem Kuzey'i omzundan kaldırdığında sırtını Leyla'ya döndü sanki Aziz'in doğru söyleyip söylemediğini kontrol ettirmek için. "Ay Erdem yaa." diyen Leyla çocuğunu emzirdiği sütlerin kocasının kazağından aşağı akmasına oldukça içerlemiş duruyordu.
"Erdem yani gerçekten şu işi bir çözemedin gitti hayatım. İlla bir porsiyon akıp gidiyor çocuğumun ağzından."
"Karıcım, demek ki fazla gelmiş çocuğa Allah Allah. Bir kısmını çıkarıyor işte."
"Bir kısmını çıkarıyor da gazını çıkaramıyor Erdem."
Leyla'nın teessüf eder gibi kendine bakışına aynı şekilde tepki verdi Erdem. Sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki ayağa kalktı ve bize doğru geldi. "Hadi bakalım baba adayı derslere devam al bakalım yeğenini gaz çıkarma pratiği yap." deyip Kuzey'i Aziz'e doğru uzattı. Erdem'i ikiletmedi Aziz ama Kuzey'i kucağına alıp ayağa kalkarken yan bakışlarını Erdem'e fırlatıyordu.
"Ver çocuğu ver. Şu beş ayda yemin ediyorum senden çok gazını çıkardım çocuğun."
"Fena mı oğlum. Ne güzel senin oğlanda zorlanmayacaksın işte."
"Daha belli değil diyorum sana değil mi? Oğlun oğlun deyip durma."
"Niye Aziz? Oğlun olsa sevmeyecek misin?" Dedi Leyla da kocası gibi Aziz'le uğraşmaya başlayarak.
"Leylacım bu soruyu duymuyorum canım benim. Ben oğlumu da severim kızımı da. Sadece yanlış bilgi aktarımı olsun istemiyorum. Çocuğuma kafanıza göre cinsiyet ataması yapamazsınız."
"Kusura bakma kanki. Onu Birce'ye söyleyecektin." dedi Sarp topu bana atarak. Çok yanlış kişiye oynuyordu ama farkında değildi.
"Ne var yani? Sinirlerim bozulmuş manyağın biri çocuğumun cinsiyetini dan diye söylemiş kimseyle paylaşamayacak mıydım? Kusura bakmayın Sarp bey bir sonrakinde size özel balon patlatırız."
Şakasına sinirlenmiş gibi yapacak olsam da gerçek bir sinire dönüşmesi çok uzun zaman almamıştı. Sinirlendiğimi gören kocam kucağında Kuzey'le sağa sola giderken Sarp'ın oturduğu koltuğa gidip bacağına bir tekme savurmayı da ihmal etmemişti sağ olsun.
"Ne kızdırıyorsun lan karımı?"
Benden yediği sözlü ve kocamdan yediği fiziksel darbeyle neye uğradığını şaşırarak bakışlarını ikimiz arasında gezdirdi. "Yav ne dedim ben ya?"
Meryem nişanlısının hatasını örtmeye çalışır gibi sakince ağzını kapatıp kendisine doğru çekti.
"Sen de bunları öğren koçum. İleride karın hamile olduğunda ağzını nerelerde açıp nerelerde kapatman gerektiğini bilmek önemli konular çünkü." Erdem yetkili eş ve bana olarak grubun erkeklerine sürekli akıl verme derdindeydi.
"Aziz'e bebek pratiği yaptırdığın gibi bana da hamile eş pratiği mi yaptıracaksın abi?"
Tam o anda Kuzey gazını çıkardı ve gözler Aziz'in üzerine çevrildi. Yüzünde gururlu gülüşü vardı. Kuzey'i bize doğru çevirdiğindeyse Kuzey'in de oldukça rahatladığı için etrafa gülücükler saçıyordu. Böyle gülerken yanağındaki tek gamzesi hemen ortaya çıkıyordu.
"Bak ama nasıl ustalaştı görüyor musun? Ben hep sizi düşündüğümden yapıyorum bunları." dedi Erdem kendine oldukça güvenen bir tavırla. Çakaldı falan ama Aziz'in birçok pratiği Kuzey'in üzerinde öğrendiği doğruydu.
"Ya Aziz gerçekten helal olsun sana ya. Kuzey'in gazını çıkaramayıp seni çağırdığımız o geceden beri sana olan saygım nirvanaya ulaşmıştı. Kendine hayran bıraktırıyorsun yeminle." dedi bir yandan da Aziz'i alkışlayarak. Aziz'se yüzündeki gururlu gülüşü silmeden yanıma geldi. Kuzey artık beş aylık olmuştu ve iyice ele gelen bir kıvama girmeye başlamıştı. Özellikle de gazı çıktığında inanılmaz keyifli bir bebek oluyordu. Açlık ve gaz hayatının en büyük problemleriydi. Neyse ki ikisi de bir şekilde çözülüyordu.
Aziz kucağında Kuzey'le birlikte tekrar yanıma oturduğunda oldukça profesyonel bir şekilde dizine yaslayıp kendine doğru çevirdi Kuzey'i. "Siz fazla nazik davranıyorsunuz. Daha önce hiç gaz çıkarma videosu falan da mı izlemediniz? Bu Akgün'ün gazları nasıl çıktı merak ediyorum valla. Öyle kıy kıy okşamakla çıkmaz o gazlar. Biraz sert olacaksın. Ben de Karagünün bana hatırlattığı kara günü düşünüyorum bazen o çok yardımcı oluyor."
Aziz'in bu itiraf niteliğindeki konuşması Leyla'da şok etkisi yarattı. Az önce övgüler yağdırdığı adama şu an aynı gözle bakmıyordu. "Aziz, yazıklar olsun sen çocuğumdan intikam almak için mi gazını çıkartıyorsun."
Leyla'nın suçlamasına karşılık bacağına yasladığı Kuzey'i kaldırıp annesine gösterdi. Kuzey Aziz'in her hareketine gülüp duruyordu. "Sence şu tipten intikam almışım gibi mi görünüyor? Şu sırıtır surata bak. Şu gamzeye bak. Hiç intikam alınmış gibi görünüyor mu?"
Leyla oğluna bakarken eridi gitti sanki. "Oy annesi kurban olsun tipe bak. Şu gülüş var ya şu gülüş. Başımıza çok belalar açacak gibi."
Aziz gülerek Kuzey'i tekrar kendine çevirdiğinde Kuzey kollarını bana doğru uzattı. Onu ikiletmeden ellerimi ona doğru uzatıp kucağıma aldım. Başını anında göğsüme yasladı. Utanmış da sığınmış gibiydi. Kaçamak bakışları ve gamzeli gülüşü hala yüzündeydi. Aziz Kuzey'i bana verdiğinde gözleri anında Akgün'ü buldu. Hemen yanına gidip çöktü. Yaşına göre bir oyuncak değildi bu ama en sevdiği oyuncaklarından biriydi ve artık bu ameliyat oyununu oynamakta çok iyiydi.
"Aslanım sen doktor mu olacaksın acaba?" dedi Aziz Akgün'ün hastadan çıkardığı şeylere bakarken. Hevesle Aziz'e dönüp başını aşağı yukarı salladı Akgün.
"Göbek bağını bizim hastaneye gömmemiz işe yarayacak galiba Leyloş." dedi Meryem gülerek. Gerçekten de öyle yapmıştık. Üçümüz gizli saklı hastanenin bahçesine göbek bağı gömme operasyonu yapmıştık birkaç yıl önce.
"Kuzey'inkini nereye gömeceksiniz Leyloş? Benim kliniğin etrafında toprak yok valla olsa oraya gömelim derdim ama isterseniz sizin için kavanozda saklayabilirim." diyen Sarpın söylediği şeyle tam anlamıyla midem bulandı. Nedense o görüntü gözümün önüne gelmişti. Neyse ki tek ben değildim. Leyla da 'ıyy'layarak yüzünü buruşturdu.
"Çocuğum bu kadar da milletin ağız kokusunu çekmesin ve Sarp." dedi Erdem de gülerek.
"Doğru diyorsun onu kardeşim. Bir şey diyemem. Ama iyi para kazanıyoruz haberin olsun."
"Oğlum derdim parada olsa Aziz'e verirdim göbekbağını o gömerdi iş yerinde bir yerlere."
Aziz Akgün'le oynadığı oyundan kafasını kaldırıp "Elimi bile sürmem." deyip dikkatini tekrar oyuna verdi.
Erdem Aziz'i takmayıp bana doğru kıyın kıyın yanaştı. "Ya aslında Bircesi ben ne düşünüyorum biliyor musun? Valla ben biliyorsun ki seni hep takdir ettim. Mesleğinde inanılmazsın. Sadece bu evden bile görebiliyoruz. Ben diyorum ki. Bu evin bahçesine gömsek de hem mimar olmasını hem de ileride böyle güzel bir evi olmasını mı sağlasak yeğeninin? Ha? Ne dersin?"
"Olur tabi nede..."
Aziz çoktan kafasını oyuncaktan kaldırmış dolandırılmamı önlemek ister gibi ben daha sözümü bitiremeden lafa atladı. "Birce kanma. Oğlanı bize kakalamaya çalışıyor bu."
Erdem gür bir kahkaha attı. "Ha bir ha iki Azizim ne fark eder sizin oğlanla birlikte büyütürsünüz işte."
Aziz oyuncak hastanın organlarından birini çıkarıp Erdem'e doğru fırlattı. "Yemin ediyorum çocukların var diye dövmüyorum seni Erdem."
"Dövme tabi dövme. Bak yavrumla masum masum oyun oynuyorsun. Karın diğer yavrumu dizlerinde uyutmuş. Sen farkında değilsin ama siz bizim oğlanları alalı çok oldu."
"Evet, bugün cinsiyeti öğreneceğiz heyecan var mı? Bir organizasyon düşünüyor muyuz? Ona göre bir kağıda yazayım size söylemeyeyim." dedi doktorum neşeyle. Ben şimdi bu kadına zevzek bir doktor cinsiyeti söyledi nasıl diyecektim?
"Nehir hanım biz geçen gün sancıyla geldiğimizde bizimle ilgilenen doktor sağ olsun cinsiyeti sormamamıza rağmen söyledi. Erkek olacakmış sanırım."
Nehir Hanım aleti karnımda dolaştırırken hafifçe kaşları çatıldı. "Allah allah gösterdi mi kendini o zaman?"
"Yok, omuz ölçüsünden tahmin yapmış.." dedim memnuniyetsiz bir şekilde. Bu olay gerçekten sinirimi bozuyordu.
"Yani öyle bir tahmin yapılabilir tabi ki ama bu kadar imkanımız varken iğneye makasa oturma hurafesi gibi olur. Ben şimdi göreceğim cinsiyeti ve bir kağıda da yazacağım. En azından kendinize ait bir anınızda baş başa açın da çocuğunuz yıllar sonra sorduğunda ona anlatacak daha güzel bir hikayeniz olsun."
Karnımda aleti dolaştırdı. Hafifçe gülümsedi. Her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Aziz'le üstümü toparlarken doktorumuz da masasına doğru gitti.
"Doğru diyor aslında doktorumuz güzelim. Hiçbir anından mahrum kalmayalım. Hem ilerde bizim videolarımızı izledikten sonra nerde benim cinsiyetimi öğrendiğiniz video diyebilir. Başımız eğik olmasın yavrumuza."
Son cümlesiyle ben de güldüm. Haklıydı. Ona izleteceğimiz o kadar çok video vardı ki.. Her şeyi kaydetmişsiniz bu niye yok diyebilirdi.
Doktorumuzun yanına gittiğimizde bize kapalı bir zarf uzattı. Zarfı verdikten sonraysa bir sonraki kontrole kadar yapmam gereken şeylerden bahsetti.
Zarf elimde hastaneden çıktığımızda açacağımız an için Aziz'i kolluyordum resmen ama o hiç açmak istiyormuş gibi durmuyordu. Arabaya binip yolculuğa başladığımızda
"Açmayacak mıyız?" diye sordum heyecanla.
"Kuru kuruya açılmaz öyle." dedi çok bilmiş bir edayla.
"Ne yapacağız ya? Havai fişekler patlatıp kuşlar mı uçuracaksın yoksa babası?"
"İstersen büyük bir şey de yapabiliriz ama... instagramda görüyorum pastanın içini renkli yapıyorlar sonra bardak batırıp cinsiyeti öğreniyorlar."
Anlatmaya çalıştığı şeyle hevesle ona döndüm. "Senin de mi önüne çıktı onlar?!! Benim de çıkıyordu."
"Bence güzel olabilir ne dersin?"
Hevesle salladım başımı. "Olur, öyle yapalım."
"Tamam, benim bildiğim güzel bir pastane var. Oraya verelim zarfı. Sen de internetten pastanın dışının nasıl görünmesini istediğini seç."
Pastaneye giderken ben de Aziz'in dediği gibi pasta seçimi yapmıştım. Abartılı bir şey değildi. Dışının özellikle beyaz olmasını istedim. Aziz pastanın siparişini verdiğinde acil olduğunu söylediğimiz için bizden birkaç saat istediler. Biz de o sırada vaktimizi bebek mağazalarında geçirdik. Gözüm kız bebek kıyafetlerine kaysa da sanki içimden bir yer 'kendini alıştır' deyip beni erkek bebek kıyafetlerine yönlendiriyordu. Sonunda sadece yenidoğan kıyafetlerinin olduğu tarafa yöneldim ve renklerine takılmadan sadece minicik oluşlarına bakarak birkaç parça bir şey seçtim.
Mağaza mağaza dolaşırken pastamızın hazır olduğu haberini aldığımızda elimizdekilerle kasaya gittik. Aziz bir şey almıştı ve onu da bir kutunun içine koymuştu. Bana göstermemekte ısrar ediyordu. O yüzden beni tam anlamıyla sıradan kovaladı. Ben mağazanın dışında onun gelmesini beklerken ne aldığını ve neden bana göstermediğini deli gibi merak ediyordum.
Çok geçmeden poşetlerle yanıma geldi ve birlikte arabaya geçtik. Çok heyecanlıydım. Heyecanımın saçma olduğunu düşünüyordum çünkü her şey ortadaydı ama yine de heyecanlıydım. Pastaneye geldiğimizde Aziz arabadan inip pastayı aldı ve benim kucağıma koydu. Elimde sanki bir bomba varmış gibiydi. Hiç hareket ettirmeden eve kadar başarılı bir şekilde taşımıştım.
Eve geldiğimizde Aziz poşetlerle birlikte pastayı da almak istedi ama izin vermedim. Pastanın bir de gözlerimizin önünde yere düşüp dağılmasını seyredemezdim. İçeri girdiğimizde Aziz, bahçeyi hazırlayacağını bana da hazırlanmamı söyledi. Ben de ikiletmeden odaya çıktım ve renk tercihimi hiçbir şeyi belli etmemek için beyazdan yana yaptım. Beyaz bir kazak ve beyaz bir etekle hava durumuna da uygun giyindim. Ben hazırlanırken Aziz de geldi ve onun için çıkardığım gömleği ve pantolonu giydi ama gömleğinin üstüne ona ördüğüm kazağı da giymeyi ihmal etmemişti. Ben ona gülerken o hiç üstüne alınmayıp elimi tutup odadan çıkardı beni. Bahçeyi hazırlamıştı. Çimenlerin üstüne bir piknik örtüsü sermişti. Karşımıza da Suna'yı kurmuştu. Altıma bir yastık verdi ve ben yere otururken içeri gidip pastayı ve kadehleri aldı.
O kadar heyecanlıydım ki bardağı elime aldığım anda pastaya batırmak istiyordum ama Aziz buna engel oldu. "Önce biraz konuşalım." dedi kamerayı gösterip. Bebeğimizle konuşma fikrine ikimiz de pek adapte olamamıştık. Aziz zaman zaman karnımı öpüyordu ama bir şey söylemiyordu. Bense zaten içimde olduğu için pek konuşma ihtiyacı hissetmiyordum. Muhtemelen bunda karnımın yeterince büyümemiş olmasının da etkisi vardı. Doktora göre bu normaldi ve bazı insanlarda yaşanabiliyordu. Hatta bana karnı çıkmadığı için hamile olduğunu anlayamayan insanlar olduğundan bahsetmişti. Bir gün Aziz'le oturup onlarla ilgili bir program izlemiştik. Açıkçası biraz korkunçtu. Neyse ki ben hamile olduğumu biliyordum ama etrafımdaki insanların göbeğimi görmedikçe verdikleri tepki sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Vardı bir kere, minik bir çıkıntı vardı. Ben görebiliyordum. Hatta Aziz'e gösterdiğimde o da 'evet var' demişti. Biz görebiliyorduk!
Aziz'in konuşmamı söylemesinin ardından zihnimden birkaç saniye içinde geçen şeylerle yine sinirlenmiştim ama kendimi toparlayıp kameraya döndüm. Sonra diyecek bir şey bulamayıp tekrar Aziz'e döndüm.
"Ben bebeğin annesiyim nokta nokta hissediyorum falan mı demem gerekiyor?"
Aziz gülüp yanağıma bir öpücük kondurdu. Elini belime atıp beni kendine yasladı ve kameraya döndü. "Merhaba babacım, annenle birlikte birazdan cinsiyetini öğreneceğiz. Bu anın bize özel olmasını istediğimiz için evimizin bahçesinde baş başayız. Cinsiyetin bu pastanın içinde. Kız da olsan erkek de olsan... Bizim olduğun için çok mutluyuz. Bizim bebeğimiz olmayı seçtiğin için çok mutluyuz."
Bakışlarımı kameradan Aziz'e çevirdiğimde gözlerinin dolduğunu gördüm. Bunu beklemiyordum. Onun gözlerinin dolması benim de içimi sızlattı. Kollarımı boynuna doladım ve yanağını öptüm anında.
"Duygusallaştık biraz.." dedi burnunu çekerken. "Ama annenden öpücüğü aldım görüyorsun." deyip kameraya göz kırptı. Bu oyunbaz tavrına gülerken bir öpücük daha bıraktım yanağına. Bana doğru döndü güzel gülüşüyle. "Biliyor musun? Aslında kız hissetmemin sebebi sadece kız istemem değil." dedi birden. "Evleneceğimiz gün bir rüya gördüm. Rüyamda kızıma ve sana kahvaltı hazırlayıp yanınıza geliyordum. Siz de o sırada yatak keyfi yapıyordunuz. Ben de kahvaltı öncesi aperatif niyetine sizi yiyordum."
Aziz'in anlattığı rüyayla donup kaldım. Gözlerim Aziz'in gözlerine kitlenmişken o eminim ki rüyadan etkilendiğim için böyle kalakaldığımı zannediyordu. "Aziiz.." dedim gözlerimin dolmasına engel olamayarak. "Ben de o gün aynı rüyayı gördüm. Ama seni heveslendirmemek için anlatmamıştım o gün."
Aziz de duyduklarıyla en az benim kadar şaşkındı. "Ben de sen üstünde bir baskı hissetme diye anlatmamıştım." dedi gülerek.
Duygulanmıştım... Gerçekten çok duygulanmıştım ama o an aklıma gelen şeyle gözyaşlarım akamadan gözümde dondu kaldı. Aziz'in kulağına yaklaşıp "Bence bu kısmı keselim. Birazdan bu pastanın içinden mavi çıktığında pek hoş bir konuşma olmayacak çünkü." dedim. Aziz benim bu minik endişem karşısında oldukça eğlenmişti. Şakaklarıma bir öpücük bırakıp gözleri kapatıp açtı. "Bende o iş merak etme." dedi fısıltıyla. Sonra kendi bardağını alırken benim de elime diğer bardağı verdi.
Bir elimizle bardakları tutarken diğer ellerimiz birbirini bulmuştu anında. Göz göze birbirimize bakarken heyecandan kıpır kıpırdım. Aziz de benim bu halime gülüyordu. Bardakları batırdık ve 3-2-1 diye sayarak tam pastadan çıkardığımız anda çevirdik bakışlarımızı.
Aklımın bana oyun oynadığını düşünüyordum.
Çünkü gördüğüm renk pembeydi.
Ben şokla kalakalmışken Aziz'in şaşkınlık süresi daha kısa sürmüştü. "BİLİYORDUM!" dedi elindeki kadehi havaya kaldırıp. "Biliyordum, biliyordum!"
Elindeki bardağı bir köşeye bırakıp bana döndü. Benim de şaşkınlığım yerini artık yavaş yavaş mutluluğa bırakıyordu. Az önce sınıra gelip tuttuğum gözyaşlarım artık çeşmesi açılmış gibi akıyordu. Elimdeki kadehin içindeki pastayı sanki Aziz görmemişçesine ona gösteriyordum
"Pembe!" deyip bir yandan da ağlıyordum. "Evet bir tanem benim. Pembe!" diyerek bardağı tuttuğum elime öpücükler bırakıyordu Aziz de.
"Aziz rüyalarımızdaki gibi mi olacak?" dedim heyecanla. Her şey ortadaydı ama yine de sormam ve duymam gerekiyordu.
Bardağı elimden alıp kenara koydu. Ellerimi tutarak beni kendine çekti. Bir elini boynuma getirip yavaşça yanağımı okşadı. "Rüyalarımızdaki gibi olacak güzelim. Bir kızımız olacak. Annesinin zamanında hayatıma bir ışık gibi doğması gibi, hayatımızı aydınlatacak bir kızımız olacak." Gözyaşlarım yanaklarımdan akarken hiç umursamadı ve beni kendine çekip dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdi.
Öyle bir sıcaklık öyle bir huzur hissediyordum ki içimde. Sanki her şey tam da şu an tamammış gibiydi. Üst dudağımı dudaklarının arasına alıp küçük küçük öperken ben de ellerimi Aziz'in boynuna çıkardım. Dudaklarımdan kısa bir süreliğine ayrılıp gözlerini açtı. Onunla aynı anda ben de açtım gözlerimi. Sonra gülerek gözlerini kapatıp tekrar öptü. Tekrar tekrar ve tekrar. Dudaklarıma öpücüklerini kondururken ben de öpücüklerinin tadını çıkarmak için gülmemeye çalışıyordum ama bir yere kadar dayanabildim. Kıkırdayarak kendimi geri çekip Aziz'in boynuna saklandım. Kollarını sırtıma dolayıp beni sarıp sarmaladı.
Başımı yasladığım göğsünden kalp atışını duyabiliyordum. Oldukça hızlı atıyordu. Elimle yavaşça okşadım kalbini. İçimden kendini çok yormamasını tembih ettim. Daha böyle güzel çok günlerimiz olacaktı. Aziz'in eli sırtımdayken diğeri saçlarıma doğru gitti.
"Sana bir şey demiştim hatırlıyor musun?" dedi alnımla saçlarımın birleştiği noktayı öperken. Başımı yasladığım göğsünden kaldırdım ve ona baktım. Şu an tam olarak neyden bahsettiğini bilmiyordum.
"Kızımızın ismini düşündüğümü, eğer ki bir gün bir kız çocuğuna hamile olursan o zaman sana söyleyeceğimi söylemiştim."
Dediği şeyi anında hatırladım. Açıkçası o aptal doktorun erkek demesinden sonra bu olayı silip atmıştım kafamdan ama o ana kadar sırf Aziz'in hangi ismi düşündüğünü duymak için bile bebeğimizin kız olmasını istiyordum.
"Evet hatırlıyorum." dedim heyecanla ellerini tutarken. "Hadi söyle çok merak ediyorum."
"Seveceğini düşünüyordum ama şu an gerçekten bu anı yaşadığımız için biraz gerginim." dedi gülümserken. Gerçekten de gergin görünüyordu. "Severim tabi ki sevgilim neden sevmeyeyim. Hadi söyle." dedim hevesle.
Önce gözlerimin içine baktı birkaç saniye sonra "Işık." diye mırıldandı.
Az önce söylediği cümleler doluştu zihinime. 'Annesinin zamanında hayatıma bir ışık gibi doğması gibi, hayatımızı aydınlatacak bir kızımız olacak.' Anında doldu gözlerim. Daha ne kadar ağlayabilirdim bilmiyordum ama her bir olayda sanki gözyaşlarım yenileniyordu.
"Lisede, adını öğrendiğimde bendeki bu etkinin sebebini anlamıştım Birce Işık. Sen benim hayatımdaki tek ışığımdın. Bana sevginin, sevmenin, sevilmenin ne demek olduğunu öğrettin. Çok uzaklardayken bile ışığını hemen yanımda hissettim. O ışık o kadar sönmedi ki kalbimde sonsuza kadar yanacak olan bir ışık oluştu senin adınla." Elimi göğsüne, ameliyat izinin üstüne getirdi. "Yaralarımın üstünde biten en güzel umudumdun sen benim. Işığın beni karanlıkta bırakmadı. Şimdi bizim ışığımız, aşkımızın güzeller güzeli meyvesi, annesinin ve babasının biricik kızı Işık'ı olsun mu güzelim?"
Gözyaşlarım konuşmama engel olurken sadece başımı sallayabiliyordum. Işık, çok güzel bir isimdi. Aziz o kadar güzel anlatmıştı ki sevmememe imkan yoktu. Ve aynı zamanda soyadımdı da. Soyadımla ilgili böyle şeyler düşündüğünü hiç bilmiyordum. Hayatındaki ışık olduğumu söylüyordu!! Ağzımı açıp bir şeyler diyecektim ki bu düşünceyle daha çok ağladım. Ellerimi gözlerime kapatıp Aziz'in göğsüne, dövmesinin üstüne yaslandım. O yine her zamanki gibi beni sarıp sarmalamıştı anında. Kendimi biraz olsun toparlayıp tekrar kaldırdım başımı. Aziz anında yanaklarımdaki ıslaklıkları silerken yüzüme yapışan saçlarımı geriye doğru attı.
"Işık Leventoğlu." dedim gülümseyerek. Kulağa o kadar güzel geliyordu ki. Soyadlarımızı yan yana kendi adımda taşıyordum ama bizim yarattığımız minik ailemiz kızımızın adında sonsuza kadar bir arada olacaktı.
"Işık Leventoğlu." dedi Aziz de aynı şekilde gülümseyip başını sallarken.
"Kızımız..."
"Bizim kızımız.."
"Aziz ve Birce'nin kızı..."
"Birce ve Aziz'in kızı..."
"Hayatımızın ışığı..."
"Hayatımızın ışığı..."

🌸Bölüm Sonu Yorumları🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 131.87k Okunma |
10.06k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |