
Uzun bir bölümle karşınızdayım. Önümüzdeki 2 hafta boyunca yeni bölüm gelmeyecek. Lütfen yorumlara durmadan yeni bölüm yazmayın. Bu iki haftanın boyunca boş zamanlarımda yeni bölüm yazmaya çalışacağım. Eğer Elanore ve Luther çiftini sevmezseniz Gelecek ve Gelmeyecek kitabımı okumanızı öneririm. O kitabın bölümleri en az 2500 kelime. Yani bu kitabımdaki gibi 300-500 kelime değil. Bu yüzden Elanore ve Luther'ın olduğu bölümler daima uzun olacak. Size iyi okumalar.
**
Çalışanlar etrafta koşuşturuyor ve bir eksik var mı diye kontrol ediyorlardı. Gelecek olan değerli misafirlerim için her şeyin kusursuz olması gerekiyordu. Oturduğum koltukta, kameralardan insanların özenle çalışmasını izlemek suratımda memnun bir sırıtışa neden oldu.
Luther Wind ve Elanore Wind.
Umarım aralarını düzeltmiş şekilde gelirlerdi. Onların kavgalarını hiç çekemezdim. Bakalım görüşmeyeli neler değişmişti. Luther'ın deneyleri ve icatları sonrasında Bilim binası ünlenmişti. Amerika'yı robotların basmasından sonra baskında Luther'ın da kendine ait olan robotlarının olduğunu duymuştum. Luther ve Elanore çiplerle ilgili bir çok bilgiyi biliyorlardı. Luther'ın, Elanore'u kolay bir şekilde elde edemezdi. Etmemeliydi de zaten, kızı kandırıp arkasından işler çevirirse olacağı buydu zaten. Ayrılık. Büyük ihtimalle yeni oluşturduğu çiplerle uğraşıp Elanore ile barışmıştı. Ya da yeni bir icadı ile bir şeyler yapmıştı. Kafam bundan fazlasına basmıyordu.
Luther'ın, Elanore'un arkasından işler çevirmesi bana tek bir kişiyi değil, bir çok kişiyi hatırlattı. İnsanların ne kadar acımasız ve nankör olduğunu unutmuştum. Sağolsunlar hatırlatmayı da unutmuyorlardı. Babam, deli gibi sevdiğim babam. Aslında nefret ettiğim kişiydi. Hakan, biricik ikizim. Başka bir ailenin çocuğu olan sahte ikizim. Ve diğerleri. Çok sevdiğim yakın arkadaşlarım. Bu ihanetleri kaldırabilirdim. Her şeye hazırlıklı olmam gerekiyordu.
En önemli kişilerden biri. Canım kocam. Arkamdan ölüm planımı oluşturan kocacığım. Belki yapacaklarımdan sonra onu affedecektim fakat ona bu yaptığının bedelini ödetmeden rahat vermeyecektim. Çip'i incelemem gerekiyordu. Ve bunu, bana zarar vermeden yapacak tek kişi Lutherdı. Güzel bir intikam alışım olacaktı. İlk başta ailemin sonunu getirecektim. Bana yaşattıklarının bin katını yaşatacaktım. Dokunulmazı karşılarına almamayı bilmeliydiler.
''Dokunulmaz, Luther Wind ve Elanore Wind binaya giriş yaptılar. Toplantı odasına yönlendirmemi ister misiniz?'' Kapımda duran korumalardan biri ona gelen haberi söyleyince bakışlarımı kameralardan almadan cevap verdim.
''Yönlendirin. Dokunulmazın en kısa sürede yanlarında olacağını ilet.'' deyip oturduğum koltuğumdan kalktım ve kameraları izlemeyi bıraktım. Koruma yüzüme bakmadan başını sallayıp onayladı ve dışarı çıktı. Oturduğum yerin tam arkasında olan kitaplığa göz attım. Jacob'ın kafasını kitaplığa vurduğum an aklıma geldi. Dudaklarımda sinsi bir kıvrılış oldu. Kitaplıktan sevdiğim bir yazarın kitabını aldım. İçini açıp koleksiyon silahlarımdan olan gümüş kaplama tabancam vardı. Bu kitapların hepsi normal kitaplar değildi. Bir çoğunun sadece görüntüsü kitaptı. İçleri ise tam bir saklama kutusuydu. Tabancayı belime yerleştirip Sweatimle kapattım.
Kapıya ilerleyip odamdan çıktım. Jacob'ın odamı işgal etmesinden sonra hem kilidi değiştirmiştim hem de güvenliği arttırmıştım. Sadece kendi odamın değil binanın bütün kilitlerini, şifrelerini ve bir çok parmak izlerini değiştirmiştim. Kapı arkamdan otomatik olarak kilitlendiğin de asansöre doğru yürüdüm. Bir yandan da Elanore'u yıllar sonra göreceğimin heyecanı vardı. Üniversiteyi aynı okulda okumuştuk. Sadece bölümlerimiz farklıydı. Amerika'daki anılarımız aklıma gelince gülümsemeden edemedim. Asansöre bindiğimde özel bir şifre girip toplantı odasının olduğu katı tuşladım.
***
''Öncelikle hoş geldiniz değerli dostlarım. Sizi uzun zaman sonra görmek beni çok mutlu etti.''
''Senide görmek çok güzel Melenie. En son görüşmemiz ne zaman olmuştu? O kadar zaman geçmiş ki hatırlayamıyorum.'' diyerek bana laf sokmayı unutmadı Luther. Beni hâlâ Melenie olarak tanıyordu. Bu çip'i en kısa zamanda çözmem gerekiyordu. Ona göz devirip bakışlarımı Elanore'a çevirdim. Kızıl saçlarını bukle bukle yapmıştı. Gözleri ise maviydi. Neden lens taktığına anlam verememiştim ama sorgulamadım. Bu Elanore'un bir şeyler bildiği anlamına geliyordu.
''Elanore.''
''Melenie''
Sıkıca Elanore'a sarıldığımda kendine özel olan parfümünün kokusunu alamamıştım. Kesinlikle bir değişiklik vardı. Geri çekildim.
''Bir süre sizi Türkiyede ağırlayacağım. Konuşmamız gereken konular var.'' deyip kendi koltuğuma oturdum. Onlarda oturduklarında Luther anlamaz gözlerle bana bakıyordu.
''Bizi, çok önemli olan konu için çağırmıştın. O önemli olan konu nedir Melenie?''
''Beynimde olan çiple alakalı Luther. Çip'i işlerinde uzman olan doktorlar tarafından çıkarttırdım. İncelenmesi gerekiyor ve içinde olan anıları geri almam gerekiyor.'' dediğimde kaşları havalandı.
''Ne demek anıları geri alman gerekiyor, zihnini mi sildiler? Peki sen bunu fark edemeyecek kadar nasıl dikkatsiz oldun.''
''Bu çok farklı bir şey Luther. Küçüklüğümden beri beynimde olan bir çipten bahsediyoruz. 19 yaşlarımda bu çipi farkettim ve kendi ürettiğim tıpa tıp aynısı olan bir çiple değiştirdim. Sadece tek fark yönetimin benim elimde olmasıydı. Ama son zamanlarda olan olaylardan sonra bir arkadaşımın, aslında gerçek ikizim olan arkadaşımın bana gerçekleri anlatmasıyla bu çipin kontrol için değil hafızayı silmek için beynime yerleştirildiğini.''
''Peki bu çipi hazırlayanlar hiç sana demediler mi bu çipin ne olduğunu?'' dedi Luther olayları anlamaya çalışarak.
''Biliyorsun sorgulanmaktan hoşlanmam ve çalışanlarım sorgusuz sualsiz dediklerimi yapıyorlardı. O çip'in içinde olan anılar şuan ki çipin içinde. Zarar vermemek için sizin gelmenizi bekledim.'' dedim. Luther dediklerimi anladığında kafasını salladı.
''En kısa sürede o çip'i incelemem gerekiyor Melenie. Beni çipin olduğu yere götür. Elanore'u ise evine götürsen daha iyi olur. Yolculuk onu yordu.'' dedi. Luther her zaman iyi bir eş olmuştu. Elanore'un neden ondan ayrıldığını hiçbir zaman anlamamıştım. Tabii anlattıklarından sonra takıntılı bir manyak olduğunu öğrenmiştim. Luther'ı onaylayıp telefonumu çıkardım. Alex'i arayıp bir kere çaldırdım ve kapattım. Alex kapıdan içeri girdiğinde ayağı kalktım.
''Luther sana eşlik edecek olan kişi Alex. Ona güvenebilirsin. Kendisi benim yakın korumamdır. O seni çip'e götürürken bizde Elanore ile birlikte evime dinlenmeye gidelim.''
***
Salonda televizyondan film açmış Elanore ile yorganın altında oturmuş patlamış mısır yiyorduk.
''Çok sıkıldım Melenie. Bu boktan film'i izlemeyi neden seçtik ki?'' dediğinde sesindeki sıkılmışlık belli oluyordu.
''Bilmiyorum Elanore.'' dedim. Kumandayı alıp televizyonu kapattım. ''Ee Elanore, Ne zaman anlatmaya başlayacaksın?''
''Nereden başlayayım?''
''Kesinlikle en başından.''
''Tamam.'' dedi. ''Biliyorsun ki Luther ile olan ayrılığımız sonrası artık kendi yoluma bakmaya başladım. Kendi icatlarım ile ünlendim. Bir çok düşman edindim.''
''Elanore bunlar zaten bildiğim şeyler.'' dedim bıkkınlıkla.
''Tamam buraları geçiyorum. Son zamanlarda olan saldırılar çoğaldı. Evimde doğru düzgün duramıyordum bile. En son ki saldırıdan sonra evimden ayrılmak zorunda kaldım. Markete erzak almaya gittiğimde karşıma minik bir kız çocuğu çıktı. Onu yanıma aldım. Bilim binasına yakın olan evime yerleştim. Kız çocuğu sanki bana tanrının bir ödülüymüş gibiydi. İsmi Agnes. Çok zeki bir çocuk. Geçmişini hâlâ çözemedim çünkü şuan Luther'ın yanındayım.''
''Nasıl yani, anlamadım. Luther'ın yanında olmanla alakası nedir?'' dedim merakla.
''Şöyle ki geçen aylarda Luther beni buldu ve zihnimdeki onunla olan kötü anılarımı sildi. Yaptığı deneyleri bana unutturdu. Tabii kendisi öyle sanıyor. Biliyorsun ben zeki bir insanım ve beni dandik bir ameliyat anılarımı unutturamaz. Lutherdan kaçmaktan çok yorulmuştum. Her an tetikte olmak çok zordu. Üstelik yanımda artık bir çocuk vardı. O şuan güvende. Luther onu saklıyordu. Korkusuz timinden yardım istemiştim. onlarda beni kırmayıp yardım etmişlerdi. Agnes'ı, robot Agnes ile değiştirdiler.'' dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Demek ki Elanore Glare bile zamanı geldiğinde yorulabiliyormuş. Bir gün bende onun gibi yorulup Edip'e geri dönecektim. Ama ondan önce intikamımı alacaktım.
Telefonumun çalmasıyla Elanore da olan bakışlarım telefonuma gitti. Arayan kişiye baktığımda yüzümde alaycı bir gülümseme oldu.
''Hemen geliyorum Elanore.'' dedim gözümü telefondan ayırmadan. Hole çıktım. Misafir odalarının olduğu koridora girdim. Çok kullanmadığım çalışma odama girdim ve koltuğuma oturdum. Telefonu açıp kulağıma koydum.
''Ahu bu siktiğimin kaçmaları sence de biraz fazla olmadı mı? Neredesin, üç gündür eve geri dönmemişsin.''
''Dur bir dakika, sen bu süre zarfında evde değildin ve sonradan öğrendin eve gelmediğimi öyle mi?''
''Saçmalamayı bırak Ahu ve bana nerede olduğunu söyle. Seni almaya geleceğim.''
''Evimde, biricik iş belgelerimle beraber koltuğumda oturuyorum. Sen nasılsın?''
''Siktirme bana iş belgelerini! Gene ne oldu, istediğin yemeği mi yapmadılar da kaçtın?'' Hayvan gibi bağırdığında kulaklarım acımıştı.
''Yoo. Sadece yakışıklı kocamın benimle ilgili öldürme planları yaptığını duydum.'' dediğimde telefonun diğer ucunda bir sessizlik oldu. yutkunduğunu duydum. ''Eee ne zaman ölüyormuşum karar verdiniz mi? Hangi hafta olduğunu söyleyin de güzel giyineyim o hafta boyunca.''
''Ahu sen onu yanlış anlamışsın. O toplantı evet Dokunulmazı ortadan kaldırmak içindi. Ama ben asla onaylamadım. Senin dokunulmaz olduğunu öğrendiğimden beri seninle ilgili olan her şeye karşı çıkıyorum. Sana zarar vermemeleri için o gün bir toplantı oldu. Sorular sorarak onları manipüle etmeye çalıştım ve işe yarıyordu da. Ta ki senin şirketi birbirine kattığın haberi gelene kadar.''
''Toplantıda ne bok yediğiniz beni ilgilendirmiyor. Orada beni öldürmek için planlar dönüyordu ve sen oradaydın. Ne yaptığın beni ilgilendirmez ama senin orada olmaman gerekiyordu!'' diye sinirli çıkan sesimle bağırdım. ''Bu saatten sonra götünü iyi kolla Hayalet! Çünkü Korkusuzlar ve Dokunulmaz karşında olacak.'' deyip bir şey demesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım.
Önceden ne yaptığı beni ilgilendirmezdi. Tamam bilmiyordu benim olduğumu ama o toplantı olduğunda biliyordu ve toplantıyı iptal etmemişti. Onun orada bulunması bana biraz koymuştu. Nasıl farkedememiştim? Nasıl bu kadar gören kör olmuştum? Gerçekten aşk bazı şeyleri görmezden gelebiliyormuş. Ama aşkın bile affedemeyeceği bir şey vardır. Hayal kırıklığı.
Eski Dokunulmaz, yani benden önce olan Dokunulmaz, gelecekteki Dokunulmaz olan kişiden tek beklentisi duygularını yok etmesiydi. Ve ben bunda başarısız olmuştum. Benden önceki Dokunulmazın bir çok notunu bulmuştum. Teknolojisi ve zekası çok üst düzeydi. Kötü amaçlarla uğraşan insanları öldürmeyi bırakmasının sebebi yeni bir çocuğa hamile olmasıydı. Bırakılan notların tarihi yoktu. Eskiye de benzemiyordu. Eski Dokunulmazın ismini bilmiyordum. Hiçbir yerde onunla alakalı bir eşya ya da herhangi bir şey bulamamıştım. Çok iyi saklanıyordu. Korkusuz timinde olan Alex, benim sağ kolum olan Alex'in babası bir zamanlar Dokunulmaza çalışıyordu. Alex'in babasının isminde de Alex vardı. Dokunulmazın sağ kolu hakkında notlarını okumuştum. Bir zamanlar daha 13 yaşındayken Dokunulmaz olmaya karar vermişti ve ona yardım eden kişi Alex'in babasıydı. Onun hikayesini çok merak ediyordum. Bir insan 13 yaşında ne yaşamış olabilirdi de, kendini riske atıp dünyadaki bütün pislikleri öldürmeyi seçerdi?
Bazı silinen haberleri okumuştum. Orada Dokunulmazı tanıtıyorlardı. Yaptığı cinayetlerde bir sanat eseri diye tanıtıyordu ve mutlaka öldürdüğü kişinin bedenine ya da herhangi bir uzvuna o kişinin yaptığı pis emelleri yazıyordu ki boş boşuna öldürmediğini söylüyordu. Dokunulmazın kadın olduğunu biliyordum. Psikopat bir deliydi. Psikopat olduğu da kanıtlanmıştı. Şuan bana ait olan iş binasının altında bir işkence merkezi vardı. Yüzlerce hücre vardı. Hâlâ binanın gerçek ismini öğrenememiştim. Kendimde bir isim koymak istememiştim. Genelde korkusuzların olduğu yer diye kullanıyorlardı.
''Melenie! Kiminle bu kadar konuşuyorsun? Acıktım ben!'' Elanore'un deli gibi bağırma sesi kulaklarıma geldiğinde yerimde sıçradım. Hızlıca ayağı kalkıp odadan çıktım. Bu kadınla üniversite boyunca aynı evlerde kalmıştık ve ikimizin de bir ortak noktasını keşfetmiştik. Sürekli aç olmamız. Tabii Elanore benim gibi sürekli aç değildi. Bazen 2 gün yemek yemediği bile oluyordu. Ama sanki bu günlerde biraz fazla acıkıyordum. Hayır biraz değil. Çok fazla acıkıyordum. Kahve içtiğimde genelde kusuyordum evet ama sanki bu aralar daha çok kusmaya başlamıştım. Galiba midemi bozmuştum. En kısa zamanda işlerimi bir kenarı atıp kontroller yapmalıydım.
''Neredesin sen?'' Elanore çatık kaşlarıyla bana bakarken yuvarlak yüz yapısı ve kızıl saçları onu çok tatlı gösteriyordu.
''Bir kaç evrağı kontrol etmem gerekti. Mutfağa gidelim bir şeyler hazırlamışlardır.'' dedim. Elanore sanki görüşmeyeli daha fazla acıkır olmuştu. Elanore koluma girdiğinde mutfağa doğru yürümeye başladık. Teması sevmediğimi biliyordu. Ses etmedim.
''Elanore bana eksik anlatmış olduğun bir şeyler var gibi hissediyorum. Unuttuğun bir şey olabilir mi?''
''Hayır, Luther'ın hafızamı sildiğini, Agnes denen kız çocuğunu yanıma aldığımı ve hamile olduğumu söyle-'' duraksadı. ''Hamile olduğumu söylemedim.''
''Ne.'' Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Hem Luther'ın ona yaptıklarını biliyordu hem de onunla ilişkiye girip hamile kalmıştı öyle mi? Bu nasıl olurdu.
''Sana yorulduğumu söylemiştim. Bu benimde beklemediğim bir olasılıktı. Luther daha hamile olduğumu bilmiyor o yüzden pat diye söyleme sakın. Sana da önerim kocanla aranda olan ilişkini düzgün tut. Tabii evlenirsen, evde kaldın.'' dedi. Evlendiğimi bilmiyordu. Oysa uzun uzun yazdığım mesajda söylemiştim. Kızın suçu yoktu ki ben çok uzun mesajlar yazıp insanları bezdiriyordum. O az önce bana kocanla arandaki ilişkileri düzgün mü tut demişti? Kendisine bakmıyordu herhalde. Kocasıyla ölümüne düşman olmuşlardı ve en son Luther'ı vurmuştu.
Bu deli aklıyla bir de bana akıl veriyordu öyle mi?
''Mesajımı bir daha okumamazlıktan gelirsen evini patlatırım senin!'' diye bağırdığımda şaşırdı. Mutfağa giriş yaptığımızda küçük yemek masasına oturduk. Çalışanlar yemekleri tabaklara koyarken Elanore bana anlamamış bir yüz ifadesiyle bakıyordu.
''Ne? Bütün mesajlarını okuyorum bir kere.''
''Bu okumuş halin mi? Evliyim ben evli Elanore!'' dediğimde gözleri şaşkınlıkla irice açıldı. Aynen öyle Elanore. Aynen öyle...
''Biliyorum. Ben zorla evlendiğiniz için şey etmiştim.'' diye toparlamaya çalışmıştı ama toparlamak yerine daha çok batıyordu.
''Bir daha bok anlatırım sana yaşadıklarımı.'' dedim. Evlilik kısmından sadece zorla olan yerini okumuştu. ''Şimdi ben Luther geldiğinde üstünde 'Junior Luther geliyor' diye yazan pasta yapıp yüzüne yapıştırmam mı?''
Elanore güldüğünde şaka yaptığımı sanıyordu. Çok iyi bildiği tek şey vardı o da benim şakalarımın ardında her zaman bir gerçeklik olmasıydı. Gülüşü bir anda soldu.
''Hayır bunu yapmayacaksın.''
''Yapacağım.'' dedim. Bir anda neresinden çıkardığını anlamadığım silah görünümlü bir şeyi bana doğrulttu.
''Lazer silahı. Bölemeyeceği hiçbir şey olmamıştır.'' diye tehdit etti.
''Tamam çek şu siktiğimin lazer şeysini burnumun dibinden!'' diye bağırdığımda lazer silahını geri çekip önüne gelen yemeği sakin sakin kaşıklamaya başladı. Sanki daha yeni beni tehdit etmemiş gibiydi.
''Delisin sen!'' dedim.
''Senden kalır bir yanım yok.'' deyip göz kırptı.
Doğru söylüyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 82.76k Okunma |
3.2k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |