
“Yemeyeceğim!”
“Ahu aç ağızını ye şunu!” diye bağırdı Edip elindeki kaşığı göstererek. Burnumu yaklaştırıp kaşığı kokladım.
“İğrenç! Çek şunu!” deyip kaşık tutan elini ittim.
“Doktorun dediğini ne çabuk unuttun Ahu?”
“O doktor bir sikimi bilmiyor! Bak Elanore’a da diyordular kurabiye tarzı yiyecekler yasak diye, kız yedi ve bebeğini doğurdu. Hiçbir sikimde olmadı!” Dedim. Doğru söylüyordum. O pis brokoli çorbasını sikseler yemezdim!
Edip’in konuşmasına izin vermeden kucağında olan tepsiyi aldım. Odanın açık olan penceresinden dışarı atıp geri çekildim. Arkamı döndüğümde Edip bana inanamaz gözlerle bakıyordu.
“Sana yuh diyorum Ahu başka bir şeyde demiyorum. Bir kaşık içsen ölür müydün be kadın!” dedi.
O pis çorbayı içmeyeceğim dediysem, içmezdim.
“Ananın! Bu ne lan böyle!”
Dışarıdan gelen sesle bakışlarımız cama döndü. Edip ayağı kalkıp camdan dışarı baktı. Bende yanına gelerek aşağıya baktım. Derin ve Ceyhun’un tam ortasına attığım demir tepsi saplanmıştı ve çorba da Ceyhun’un kafasından aşağı dökülmüştü. Kafasında duran kase ile mal, mal bağırıyordu. Derin ise çok iyi bir eş olarak onu yerlere yatıp gülerek destekliyordu. Mükemmel bir ilişki. Bakışlarım hızlıca Edip’e döndü. Yine saçma bir fikirle ona yapacağım şeyleri anlamış olmalı ki camdan geri çekildi.
“Sakın Ahu!”
“Makyaj yapalım!”
“Asla!” dedi. “İtiraz istemiyorum. Başka bir şey iste.”
“Rus ruleti oynayalım!” dedim.
“Bu da olmaz Ahu. Doğru düzgün bir istek iste.”
“Ya Rus ruleti ya makyaj.” İşaret parmağımı ona işaret ederek, ”Başka bir seçenek daha sunmaya çalışırsan göbeğimle beraber defolup giderim!” dedim.
“Makyaj yap Ahu.”
“Yaşasın Rus ruleti oynuyoruz!”
“Ne? Makyaj dedim Ahu.”
“Birini elemek zorundaydık sende makyajı eledin.” dedim çok bilmişlikle.
“Hayır.”
“Evet!”
***
Masada karşılıklı oturmuş tabancayı masaya koymuştum.
“İçinde sadece 1 mermi var Edip.”
“Biliyorum Ahu ve bu siktiğimin şeyini nasıl kabul ettim bilmiyorum.”
“Hadi, çevirsene!” dediğimde daha fazla oyalanmayarak silahı çevirdi. Ucu Edipte durdu. Sırıtarak ona baktım. “Hadi tekte vurulmazsın.”
“Merak etme Ahu. Ben ölümden korkmam.” dedi. Silahı eline alıp kafasına bir el ateş etti. Boştu. Sıra bendeydi. Silahı elime verip alaycı yüz ifadesiyle beni izliyordu. “Tekte vurulmazsın, Demir kızı.”
“Çok komik.” dedim hiç komik olmayan şekilde. Silahın ucunu tam alnımın ortasına yerleştirdim. Sıktığımda içi gene boştu.
“Tamam bu sıkıcı olmaya başladı hadi benim yerime sen vur Ahu.” dedi. İşte istediğim olmuştu. Sinsice sırıttım.
“Tabii.” deyip silahla tam sol omzundan vurdum. Mermi omzunu delip geçtiğinde hiçbir tepki vermedi. “Oh canıma değsin.”
“Sen tam bir manyaksın Demir kızı!” diye bağırdığında omzunun acısı yeni geliyordu herhâlde. “O merminin bana geldiğini biliyordum. Sadece şu siktiğimin intikam işini hızlıca bitir diye zorlamadan bitirdim.” dedi.
“Ne demek istiyorsun?”
“Diyorum ki senin yüzünden ne düzgün yemek yer oldum ne de tek başıma bir şey yapamaz oldum. Duşa bile bilerek seni yaptırdıktan sonra giriyorum!” Dediğinde keyfim yerine gelmişti.
“Hadi hadi sen git koluna baktır bende güzel bir kahvaltı yapayım.” dedim.
“Lan kocanı burada bu siktiğimin silahıyla vurdun hâlâ özür dilemiyorsun!”
“Kocamda arkamdan iş çevirmeseymiş!”
“Hasbinallah!” diye bağırıp sandalyesinden kalktı. Boşta kalan eliyle kapıyı açıp sertçe kapattı. Göt herif.
Annesi özür dilesin ondan. Ben asla kimseden özür dilemezdim. Dilemeyecektim de.
Biraz Cem’in yanına gitsem iyi olacaktı. Hem orada yediklerime karışan cani yaratıklar yoktu.
***
“Sarı civcivim.”
“Kırık yumurtam!” deyip Cem’e sarıldım.
“Nasılmış benim biricik ikizim.” dedi geri çekildiğinde.
“Bomba gibi! Hem de canlı bomba.” dediğimde güldü. “Abimler nerde?”
“Toplantı odasındalar. Merak etme sadece kendileri var.” dedi. Koluna girip odaya ilerlemeye başladık.
“Ee daha, daha Cem, ay pardon Marc diyecektim.” dedim gülerek. Eski anıları ona hatırlattığımda o da güldü.
“Ahu, pardon Melenie. Sen olmadığın sürece biz çok iyiyiz daha ne olsun.”
“Bir kere ben bu evin mutluluk kaynağıyım. Bensiz bir ev, ev değildir!”
“Yok ya ev değil de nedir?”
“Pavyon.” deyip yandan, yandan sırıttım.
“Ne komiksin sen.” dedi. Konuşurken toplantı odasının yanına gelmiştik bile. Kapıyı açıp aniden içeri girdim.
“Baskın basanındır, eller yukarı donlar aşağı!” dedim. Abilerimin, hepsinin bakışları bana dönmüştü. Beni burada beklemiyorlardı. ”Tabii isterseniz, sıcak kollarınızla bana sarılabilirsiniz.”
“Buraya gel Ahu.” dedi Berkan abim. Onu görmemle sevinçle yanına koştum. Kollarımı sıkıca ona sardım. Sonunda şirket işleri yerine eve gelmişti. Saçlarımın üstüne minik ama derin bir öpücük kondurdu. ''Nasılmış benim güzel Ahu'm?''
''2 canlı güzel bir bomba gibi!'' dediğimde güldüler. Sandalyelerden birine oturup dediğimi anlamalarını bekledim. Gülmeleri bittiğinde yüzlerinde soğuk bir tebessüm belirdi.
''2 canlı bomba mı?''
''Evet.''
''Bizim bildiğimiz 2 can mı?''
Kafamı salladım. ''Yani üç de olabilir tam belli değil.''
''O kocan olamayacak heriften mi bu çocuklar.'' dedi Arthur abim. Amcamın oğlu Fetih, abimin kafasına bir sille geçirdi.
''Ne diyorsun lan hayvan herif! Yok birde başka birinden olsaydı ne olacaktı?''
''Bayram edecektim bu günü daha ne olsun?''
''Lan sikece-'' Tam Arthur abime bir yumruk atacaktı ki Berkan abimin sesiyle durdu.
''Kapayın o çenenizi!'' diye bağırdı ikisine. Yanımdaki koltuğuna oturdu. ''Onu bunu boş ver Ahu. Kocanın buraya geldiğinden haberi var mı?''
''Haberi olması mı gerekiyor? Abilerinin evi lan burası!'' diye söze atladı Serhat. Abim masada duran bardağı alıp kafasına attı. Serhat son anda eğilerek bardaktan kurtuldu.
''Sana soruyorum Ahu.''
''Bilmem.'' dedim omuz silkerek. Tek kaşını kaldırdı.
''Ne demek 'bilmem' Ahu?''
''Demek istediğim en son Rus ruleti oynamaya ikna ederek onu omzundan vurdum ve buraya yemek yemeğe geldim. Açım ben!'' dediğimde bir sessizlik oldu. Sessizliği ilk bozan ise Cem oldu. Gür kahkahası salonu inletirken Arthur abimde ona katıldı.
Cem gülüşlerinin arasında ''Yani sonunda intikamını aldın ve sinirin geçti öyle mi?'' dedi.
''Aslında hayır. Öldürmek istemiştim de çocuğumun babasız büyümesini istemiyorum.'' dedim.
Fetih'in bakışlarının odağındayken ''Sevmiyor musun sen bu adamı?'' dedi. Arkama yaslandım.
''Yoo seviyorum.'' dedim rahatlıkla.
''Harbiden delisin sen! Zaten bu ailede ne zaman doğru düzgün biri çıktı ki!'' diye isyan etti. Ben ise Arthur abime baktım. O da bana gülümseyerek bakıyordu. Eğitimlerimi ailenin en delisinden almıştım zaten.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 82.76k Okunma |
3.2k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |