
Yemek odasına geldiğimizde çokta şaşırmamıştım. Upuzun bir masa vardı. Aynı bizim evdeki gibi. Bütün sülalenin burada kalmasına karşılık bu masa anca yetiyordu bence. Edip beni masanın kapıya yakın olan ucuna götürdü. Masanın ucunda normalde tek sandalye olurdu. Ama burada 2 sandalye vardı. İçeriye aile üyeleri girmeye başlayınca abimler hatırlamadan edemedim. Demir neslinde o kadar erkeğin arasında tek kız çocuğu olmak, pirinç tanelerinin arasındaki taş gibiydi.
Demir malikanesinde sıradan bir yemek günü
“Hakan kafanı kırdırtma bana! Yapıcaz dediysem yapıcaz. O kadar.”
“Bunu yapacağımıza emin miyiz?” Oturduğu koskaca leğenin içinde merdivenlere bakıyordu.
“Tabii ki yapıcağız. Hem bak göreceksin yemek odasına daha hızlı varacağız.” Tam ayağa kalmaya çalışacaktı ki ben ondan önce davranıp leğenini ittim. Kafamızda kask olduğu sürece bir şey olmayacaktı. Kendimi de ittiğimde heyecan çığlığı dudaklarımdan kaçmıştı. Hakan holdeki duvara toslayınca acı dolu iniltileri kulaklarıma geldi. Acaba yanlış mı yapmıştım?
Merdivenlerden hızlıca kayarken bende Hakana tosladım. Leğenler bir tarafta biz bir taraftaydık. Ayağı kalkıp üstümü silktim. Hakanı da kaldırınca koluna girip yemek odasına doğru yol aldık.
“Harikaydı değil mi?” Diye çığlık attım.
“Aynen baya güzeldi. Lan kafam kırılıyordu, kafam!”
“Bakıyorum da sapa sağlam kafan. Tabi biraz eksiklikler var ama neyse.”
“Babam o hamur leğenleriyle kaydığımızı öğrenirse ilk benim kafamı kırar!”
“Uf naptık sanki abartma sende.” dedim. Yemek odasına paldır küldür girdiğimizde abimlerin bakışı bize döndü. Babam yoktu. Yanlarında karıları ile beraber oturuyorlardı. Hızlıca kendi yerime geçip oturdum. Tabağımda her zaman olduğu gibi tavuklu pilav vardı. En sevdiğim. Yemeğimi yemeğe başladım.
“Ahu, sakin ol önünden yemeğini alan yok.” Abimin bana olan garip bakışlarını es geçerek tabağımı biraz daha önüme çektim.
“Siz onuda yaparsınız.” Ağzım dolu dolu konuştuğum için yüzünü buruşturdu.
“İğrençleşme. Ağzındakini bitirde konuş.”
Abime nah çekip yemeğime döndüm. Niye bu kadar hızlı bitmişti ki?
Herkesin önündeki yemeklere baktım. Barış abimin önünde pilav vardı. O ise pilava hiç dokunmamış kendi çapında yaptığı sağlıklı yemeğini yiyordu. Ayağı kalkıp masada onun olduğu uca yürüdüm. Önündeki tabağa uzanırken elime vurdu.
“Ne yapıyorsun Ahu?”
“Ne yapıyorum abi?” Kaşlarını çattığında korktuğum için cevapladım. “Galiba yanlışlıkla senin önüne koymuşlar pilavı onu almaya geldim.”
“Hayır doğru koydular. Ve bundan sonrada öyle olacak. Hep pilav yiye yiye için dışın pilav oldu.”
“Hayır bir kere sadece evde pilav yiyorum.”
“Pilav yasak sana bundan sonra, yemeden önce diyecektim tadını çıkara çıkara ye diye çünkü o senin yediğin son pilavdı.” dediğinde sinirden dişlerimi sıkıyordum. Pilavsız hayat ve ben. Yan yana uyuşmuyorlardı bile!
“Barış abim canım abim.” diyip boynuna sarıldım. Amca çocukları olmamıza rağmen hepsine abi diyordum. Çünkü ailemden çok onlar büyütmüştü beni. Demir ailesinde kız evlat olmak zordu. Bazen çocukları olduğumdan şüphelenmiyor değilim.
Yanağına bir sürü öpücük kondurdum. Güldü.
“Al Allahım cezası, al.” dedi. Ben mutlulukla tabağı alırken Hakan gıcığı bu mutluluğuma karışmadan durmadı.
“Abi! Geçen gün senden su istedim diye ağzıma sıçtın. Ben senin kardeşin değil miyim bana niye kıyıyorsunuz?”
“Sus lan sen. Senin ismin Ahu mu?” Dedi. Hakan tam ağzını açıp konuşacaktı ki abim kaşığı kafasına fırlattı. Hakana o cevap susmasına yetmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 82.35k Okunma |
3.16k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |