
Üstümde koyu yeşil bir sweat, altımdaysa siyah bir eşofman vardı. Tabii ki onu dinleyip hazırlamamıştım. Onundum öyle mi? Ben bir mal değildim ve kimseninde değildim! Şimdiyse odayı gezerken bir kitaplık bulmuştum. Oradaki çizgi romanlarını açmış resimlerine bakıyordum. Sadece bakıyordum bir şey anladığım yoktu. Kaçmaya çalışmıştım ama güvenlik koruması üstündü. Telefonumu ve çantamı bulamamıştım. Onlarıda almıştı. Çizgi romanı yere atıp koltuktaki yastığı alıp yüzüstü yattım. Nefes alamadığımda kafamı kaldırdım. Oflayarak ayağı kalktım. Ne zaman gelecekti şimdi bu. Kapının önüne geçip yumrukladım.
"Kapıyı açmayı düşünüyor musun!"
Ses gelmedi.
Sesini yormak istemediğim için kapının tam karşısına denk gelen yatağın ucuna oturdum. Yakında gelirdi. Yani öyle umuyordum. Zaten pezevenk yemekte vermemişti. Yemek yememek sinirlerimin bozulmasına yetiyordu. Yemek benim hayatımdı. Ve ben açtım!
Kilit açılma sesi geldiğinde ayağı kalktım. Sonunda.
"Kusura bakma yemek getirmelerini söylemiştim ama davet için olan yiyecekleri hazırlarlarken unutmuşlar." Elinde bir tepsi yemekle içeri girdiğinde heyecanlanmıştım. Ama o heyecanım aklım sayesinde saniyede sönmüştü. Belki yemeklerin içine bir şeyler katmıştı? Bu evde hiçbir şey yemeyecektim.
"Unutmuşlar mı? Yaşlıları mı çalıştırıyorsun sen burda. Eğer yaşlı değillerse yani gençlerse çoktan kapının önüne koymuştum hepsini."
"Onları işten atmamı mı istiyorsun? Oldu bil." Mükemmel bir anlama yetisi vardı. Tabi kendi çapında.
"Yemeğeceğim. O davete de inmeyeceğim. Bu kadar ve an itibariyle çenemi ağrıttığın için kendim olmaya devam edeceğim." Koltuğa doğru ilerleyip oturdum. Bacaklarımı kendime çekerek başlığına yaslandım. Madem burada beni zorla tutacaktı o zaman sonuçlarınada katlanacaktı. Kaçma planım hazırdı. Dün gece dışarı çıkamamıştım. Bugünde çıkmazsam bir sorun olduğunu anlarlardı. Hakan beni hiç mi merak etmemişti? Kafama bazı şeyler oturmaya başladığında aptallaştığımı farkettim.
2 Gün önce
"Dediğim gibi Hakan. Kafasını karıştıracaksın. İmzalar atıldı ve kurtulma vakti geldi."
"Anladım baba. Ben yapacağımı biliyorum." Babam gülümseyerek Hakanın omzunu sıkmıştı. İçeri girdim.
"Ne imzalandı? Yoksa benden habersiz Hakan şirkette çalışmaya falan mı başladı?" Toparlandıklarında beni beklemiyorlardı gibi duruyorlardı.
"Önemli bir proje için imza atıldı Ahu'm. Sen çok takma kafana"
Günümüz
O gün aslında benim imzaladığım kâğıtlardan bahsediyordu babam.
"İnmemiz gerekiyor bu davet senin için Ahu." Bu da bi gitmemişti. Cevap vermedim. İstediğimi almak için her şeyi yapardım. Yataktan kalkıp yanıma oturdu. Kollarımı birleştirip ters yöne döndüm. Bu hareketime kahkaha attığında ben ağzından çıkacak cümleyi bekliyordum.
"Tamam hadi orada sadece görünmen gerekiyor. İstediğin yerde oturabilirsin kimse seninle muhatap olmayacak. Ve evet özenle giyinmenede gerek yok." Dudaklarım kıvrılırken planımın sorunsuz işliyor olması güzeldi. Ayağı kalktım.
"Telefonumu istiyorum." dedim masum masum gözlerine bakarken. Kaşları çatıldı.
"O kadar da büyük başlı değil. Evden çıkmayacaksın. Yürü şimdi." Emir vermesi sinirlerimi bozsada bir şey demedim.
🤍
"Karın pek konuşkan gibi durmuyor Edip. Yoksa kavgalı falan mısınız?" Koltukta otururken evin her tarafına kurulmuş yuvarlak masaların başlarında insanlar sohbet ediyorlardı. Koltuğun neredeyse dibinde olan Masanın etrafında Edip ve iki çift duruyordu. Kumral olan boş boş konuşuyordu. Ona ters ters baktım ve yüzümü buruşturdum. Edip yaptığım harekete karşılık kafasını iki yana sallayarak," Kendisi konuşma taraftarı değildir Ceyhun."
"Bence bizim kızlar açar seninkini. Öyle değil mi?" Ceyhun'un yanındaki adam kendi sevgilisine ya da karısına bilmiyorum, beni işaret etmişti. Kızlardan onaylar sesler çıktığında kafayı yiyecektim. Bana kaos lazımdı. Hemde en acilinden.
"Biz bahçeye çıkalım bence. Burası bizide boğdu." Cehyunun yanındaki kız şuan favorilerime girmişti bile. Gülümseyip ayağı kalktım.
"Burada da konuşabilirsiniz sessiz bir yere geçip Derin." Edip nazikçe dışarı çıkamazsınız diyordu. Bal gibide çıkardık.
"Temiz hava alacağız Edip. Karını kaçırmayacaklar merak etme." Yürü be Derinciğim. Kaosu siktir et ben direk kaçacağım. "Hadi Ahu." Derin'in bana seslenmesiyle çok bilmiş bir gülümsemeyle Edip'e bakıp peşlerine takıldım. Bu en kraliyet sarayları gibiydi. İnsanların masalarını gezerken duymuştum. Burada sadece tek başına Edip kalmıyordu. Yakınlarıda burada yaşıyordu. Bahçeye çıktığımızda çardaklardan birine oturduk. Onlar bana bakarken ben çitlere bakıyordum. Hızlıca koşsam yarıda kalırdım. Ve buradan kaçmayı ancak bir aptal düşünürdü. Kızlara döndüm.
"Burada pek rahat edemedim arka bahçeye geçsek nasıl olur?" dediğimde ikiside şaşırmıştı. Tabii hemen konuşmamı beklemiyorlardı. Ayağı kalkıp arka bahçeye yürüyorduk.
"Bizde hoşuna gider diye buraya oturmuştuk. Anlaşılan sende bizim gibi sakin yerleri seviyorsun." Derinin yanındaki kız konuştuğunda gülümsedim ve kafamı salladım. İşte tam istediğim yere gelmiştim. Az koruma ve bol adrenalin. Çardağa yerleştiğimizde bu sefer dikkatim onlardaydı. Derinin yanındaki kız kendini tanıtmaya başladı.
"Ben Deniz. Çağların nişanlısıyım. Aynı zamanda Edip'in amcasının kızıyım."
"Ben de Derin. Ceyhun'un karısıyım. Ceyhun'la Edip amca çocukları olduğu için beni sık sık evde göreceksin. Bir işin olduğunda benim yanıma gelebilirsin." Yeni öğrendiğim bilgilerle anladığıma dair kafa salladım.
"Bende Ahu, Ahu Demir. Yani Demirdim. Çok konuşkan birisi değilimdir hatta karşımdaki kişiden hoşlanmasam tek kelime bile etmem. Sizde kötülük hissetmediğim için konuşuyorum. Sizi tek bir konuda uyarmam gerekiyor ani temaslardan hiç hoşlanmam. Aslında direk temastan hoşlanmam." Anladıklarına dair kafalarını salladılar.
Kızlarla olan uzun sohbetlerimizin ardından ilk defa kendimi başkalarının yanında iyi hissetmiştim. Derin'in çok komik bir kişiliği vardı. Anlattığı şeyler genel olarak evde yaşanan olaylardı. Mesela görümcesinin kaynanası gelinlik bakmaya gittiklerinde Ceyhun'un kardeşine yani Ceylin'e "Hiç yakışmadı bu gelinlik" diye yorum yapınca Derin "Bir dahaki sefere daha iyisini bulur" demiş ve kadın o saniyeden sonra yorum yapmayı bırakmıştı. Bu olay beni baya kahkahalara boğmuştu. Ayağı kalkıp ilerlemeye başladığımızda, "Siz devam edin hemen geliyorum." dedim.
"Hızlı ol. Havada soğudu, Edip'in çenesini çekemeyiz." dedikten sonra önlerine dönüp gitmişlerdi. Hadi bakalım şimdi ilk şu kulübeye çıkarsam sonrada duvara sıkıca tutundum mu, bir de atlayıp dengemi sağlayıp yere düştüğüm an bu iş olmuştu. Kimsenin olmadığından emin olup hızlıca koşarak kulübenin üstüne çıkmıştım. Üstümü silkeleyip kollarımı gevşettim. Hadi bakalım Ahu, yaparsın sen.
"Evet patron içerideyiz. Az sonra ilk başta malikanenin içinde olan adamlar sıkmaya başlayacak ve daha sonrada biz." Tam atlayacağım sırada bir konuşmaya şahit olduğumda kulübenin çatısından sesin geldiği tarafın ucuna sessizce hareket ettim. Adam telefonu kapatıpında yanındaki olan adam, "Ben hemen geliyorum. İşimi halletmem gerek" dedi.
"Lavabo işlerinizi daha önceden neden yapmıyorsunuz lan. Patron plan doğru işlemezse hepimizin kafasını patlatır!"
kızgın bir şekilde bağıdığında işemeye giden adam pekte takmamıştı. O uzaklaştığında adamın bana karşı arkası dönüktü. Bir anda adamın yanına atladım. Daha o ne olduğunu anlamadan yüzüne bir yumruk geçirdim. "Sen kimsin lan."
Silahını çıkardığında eline tekme atarak silahın havaya uçmasını sağladım o silaha bakarken bir yumruk daha suratına geçirdim. O daha yumruğu algılayamadan ilk kafasına döner tekme attım ve ardından göğüs kafesine. Silahı yakalayıp elime aldım. Adam bayılmıştı. Kulübenin kapısının açık olmasını diledim. Kapı kulpunu indirdiğimde kapı açıldı. Adamı ayaklarından tutup içeri sürükledim. Işığı açtığımda burasının bahçivan kulübesi olduğunu anladım. Duvarda asılı olan halatı aldım. Adamın ellerini ayaklarını bağlamıştım. Aynı zamanda ağzını da. Halatı alıp bacaklarından başlayıp kollarına kadar sardım ve bağladım. Şimdi kurtulsun bakalım kurtulabilirse. Silahı belime yerleştirip eşofmanımın ipini iyice sıktım. İşte gerçek eğlence şimdi başlıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 82.69k Okunma |
3.2k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |