
"Sen şu civcivin ışıltısına bak be!" Melisa'nın övgüsünü de aldığıma göre artık gam yemezdim. Daha fazla muhabbete girmeden mekanın içine girdik. Yüksek ses müzik kulaklarımı kanatırken bu tür yerleri neden sevmediğimi tekrar hatırlamak zorunda kaldım. Kendinize ait locaya geçtiğimizde güvenlik kontrolünden geçmemiştik. U şeklinde olan koltuğa oturduğumuzda Hakan elini belimden çekti.
"Şuandan itibaren sen beni tanımıyorsun ben seni tanımıyorum. Bu gece eğlence var!" Deyip deli gibi eğlenen insanların arşına karıştı. Arkasından bakakalmışken Kaderin şaşkın sesi kulaklarıma geldi.
"Başına dert açacak biliyorsun değil mi?"
"Evet."
"Ve götünü senin toplayacağını da biliyorsundur?"
"Maalesef."
"Hiçbir şey yapmayıp burada oturacak mısın yani?"
"Ay evet Kader, evet!" Sorularından bunaldığımda patlamıştım. Kader gülüp geri çekildi. Yasin ve Cem derin sohbet içindeydiler. Ömer'i ise yanlarında zorla tutuyorlar gibiydi. Bir anda Melisa'nın beni çekiştirmesiyle ayağı kalkmak zorunda kaldım. Bir anda çekiştirdiği için afallamıştım. Kolumu sertçe çektim. Kızgın gözlerle Melisa'ya bakıyordum.
"Melisa eğer bir daha bana ani bir temas edersen senin kafanı kırarım!" dediğimde Melisa pekte kafaya takmamıştı. Umursamazlığı beni sinir edince yanımda Kaderin olduğunu farkettim. Piste doğru ilerlerken insanların arasından sıvışarak dans etmeye başlamışlardı bile. Tabi buna dans denirse. Şahsen dışardan görsem deli sanarım. Ama burada herkes öyle dans ettikleri için kimse birbirini yargılamıyordu. Beni unuttuklarından emin olduğumda onlardan uzaklaştım. Bar kısmına geldiğimde bir sandalyeye oturdum. Barmen dibindeydi.
"Kırmızı şarap." Barmen kafasını sallayıp içeceği hazırlamaya gitti. Etrafıma bi göz attım. Biraz uzağımda deli gibi öpüşen çifler, ayakta yiyişenler, deli gibi içenleri görünce midem bulandı. Benim burada ne işim vardı ki? Ben şuan kendi favori kafemde kahve ve kruvasan yiyor olabilirdim. Ama işte şuan burdaydım. Barmen şarabımı getirince bir kaç yudum aldım. Anlaşılan gece yeni başlıyordu.
Kafam dönmeye ve aklım nehir kıyılarındayken tuvalete gitmem gerektiğini hissettim. Şarabın parasını masaya koyup kalktım. Locamızın olduğu yere baktığımda Yasin ve Cem'in yanında iki kadın vardı ve derin bir sohbetin içindeydiler. Ömer ise artık pes etmiş gibi arkasına yaslanmış içkisinden yudumlar alıyordu. Diğer üçlüyü pistte göremediğimde başlarına dert açmamalarını diledim. Bir garsonu durdurup lavabonun yerini sordum. Cevap verdiğinde teşekkür edip hızlıca müzik seslerinden uzaklaştım.
"Kus, kustuğun kadar Lena. Eğlence yeni başlıyor!" Lavaboya girdiğim an bir kaç kişinin sohbetine kulak misafiri olmuştum. Sarışın kız, siyah saçlı kızın saçlarını tutup bir şeyler diyordu. Aynanın karşısına geçip çantamı önündeki mermere koydum. Kahve tonlarındaki rujumu çıkartıp sürerken hemen yanımda duran kız topluluğunun sohbetine kulak misafiri oldum.
"Burada olması olağanüstü bir şey değil mi?"
"Aptal olma. Herkesin eğlenmeye ihtiyacı vardır."
"Ayrıca burası onun mekanı. Edip bey'i bir sürü mekanının arasında burada görmeyi beklemiyordum."
Diğer kızlar onun dediği karşılığında kafalarını salladığında rujumu kapatıp çantama koydum. Çantamı tekrar koluma asıp lavabodan çıktım. Mekanın sahibi demek buradaydı. Koridordan çıkarken birine çarpıp yere kapaklanmıştım. Hadi ama!
"Ahu kafayı yemek üzereyim. Defolup gidelim burdan yoksa kadınların bana sırnaşmasından kendimi kesicem." Çarptığım kişinin Ömer olduğunu gördüğümde rahatlamıştım.
"Çok konuşma da kaldır beni! Hem direk gibi dikilmişsin hemde özür dilemiyorsun. Aptal!" Diye çemkirdiğimde hızlıca beni yerden kaldırdı.
"Özür dilerim, delirmek üzereyim ve kimse beni anlamıyor Ahu. Ayrıca bak," boynunu gösterdiğinde beyaz teninin üzerinde bir morluk vardı. "Bir kadın hayvan gibi üzerime atladı ne olduğunu anlayamadım bile!" İşte bu komikti. Ömer kadınlara karşı hassas olduğu için laf edemiyordu. Zarar vermekten korkuyordu. Bir anda yüzü ciddileşti.
"Ben hemen lavaboya girip geliyorum. Sen devam et." Deyip gözden kayboldu. Bu çocuğun hareketleri beni hep güldürüyordu. Koridorda ilerlerken nerden geldiğimi unutmuştum. Lavaboları geçmiştim ve ne taraftaydı hatırlamıyordum. Geri gitsem bu sefer başka koridorlara girip daha da kaybolacaktım.
Birine çarptığımda yerimde sendeledim. Kimin bana çarptığına baktığımda soyadları Aytunç olan ve sabah göz göze geldiğim adam olduğunu farkettim.
"Merhaba, tekrar karşılaştık. Demir kızını burada, bana özel olan bir yerde beklemiyordum." Ne yani özel odaların olduğu yere mi gelmiştim? Ne ara!
"Kusura bakma diyeceğim ama bana çarpan sensin ve kayboldum. Merdivenleri bulmaya çalışıyordum." Histerik bir gülüşüyle beni inceliyordu.
"Neden tanışmıyoruz? Bundan sonra sık sık görüşeceğiz Demir kızı." Dediğinde Aytunçlarla ortak olduğumuzu anladım. Babam önemli kişiler olduğunu söylemişti. Eğer teklifini reddedersem bu şirkete büyük bir zarar olurdu. Ve o zarar en çok bana olurdu. Babam beni mahvederdi.
Tebessüm edip, "Çok iyi olur. Zaten müzik seside kafamı ütülemişti." Dedim.
"Bu taraftan." Bir odanın kapısını gösterdiğinde korumalardan biri kapıyı açıp girmemi işaret etmişti. İçeri girdiğimde arkamdan girip koyu meşe masanın önünde duran tek kişilik iki koltuğu gösterdi.
“Oturabilirsin” Dedi. koltuğa oturduğumda yeterince stres olmuştum. Ama bunu belli etmiyordum. Nerden nerelere gelmiştim! Hakanı gördüğüm ilk yerde parçalayacaktım. Kendi koltuğuna oturduğunda, "Bir şeyler ister misin?" dedi.
"Teşekkürler, daha fazla içeceğimi düşünmüyorum." Kafasını salladı.
"Demir holdingle olan arkadaşlığımız uzun yıllara dayanıyor bunu biliyorsundur. Ben Aytunç holding'in sahibi Edip Aytunç." Dedikten sonra elini uzatmıştı. İsmini sonunda öğrendiğimde gülümsedim.
"Ahu, Ahu Demir." dedim ve uzattığı eli sıktım.
"Demir ailesinde bir kız görmek garip. Herkes Demir ailesinin erkek çocuklara takıntılı olduklarını bilir. Bu kural uzun yıllardır devam ediyordu. Herkes bugüne kadar Demirlerin bir kızı olduğunu bilmiyordu." Kurallarımızı bilmesi ve bahsetmesi beni sinir etmişti. İstifimi bozmadım.
"Öyleydi. Kız olduğum için beni yaşatmamaları gerekiyordu ama babam anneme deli divane olduğu için gizlemeye karar verdiler."
"Annen. Bugün ortalıkta hiç görmedim." Konuyu irdelemesi beni daha fazla sinirlendiriyordu.
"Yurtdışında. Neden konuyu değiştirip birazda iş hakkında konuşmuyoruz?" Daralma gelmişti bu sohbetten. Çok soruyordu. Çok konuşuyordu. Hiç benlik şeyler değildi. Bu kadar konuşmak bana iyi gelmiyordu. Dediğime karşılık güldü.
"İş konuşmak için erken değil mi? Toplantılarda yeterince konuşacağız." Bir anda telefonumdaki alarm arama gibi çalınca çantamdan telefonu çıkarıp kapattım. Normalde alarmı clupten kaçmak için ayarlamıştım. Telefona bakıp Edip'e döndüm.
"Kusura bakma gitmem gerekiyor. Tanıştığımıza tekrar memnun oldum Edip bey." deyip hızlıca ayaklandım ve kapıya ilerledim. Kapıyı açmak için hamle yapacakken bir anda iki koruma önümü kesti. Anlamsız gözlerle iki korumaya baktım. Arkama dönüp, "Bu ne demek oluyor? Söylesenize çekilsinler." dedim. Edip'in dibimde olduğunu farkettiğimde kalbim hızla atmaya başlamıştı. Neler oluyordu?
"Benim oluyorsun demek Demir kızı." Boynumda bir acı hissettiğimde bilincim yavaş yavaş kapanmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 82.69k Okunma |
3.2k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |