

Defne gözünü açtığında yatağında yalnız olduğunu fark edip dudak büktü. Ege o uyanmadan çoktan gitmişti, komodinin üzerine de bir not bırakmıştı.
Mutlu sonsuz olsun ♡
Bu şarkı sözünü hatırlayıp gülümsedi Defne ve şarkıyı mırıldanarak aşağı inmek için hazırlandı.
Uyu aşkım koynumda kaygısız mışıl mışıl
Bana emanet gülyüzünde gülümseyen huzur...
Şarkıyı mırıldanarak odasından çıktı, koridorla Açelya'yla karşılaşınca gülümsedi.
" Günaydın , mutlu uyanmışsınız Defne Hanım, ne hoş" dedi Açelya, ki kendisi de güzel uyanmıştı.
"Günaydın, Allah neşemizi bozmasın diyelim" dedi ve yürürken konuşmaya devam ettiler.
"Amin"
Nilgün Hanım da aşağıda kahvaltının hazırlanmasına yardım ediyordu, kızların sesini duyup koşar adımlarla yanlarına yetişti.
"Günaydın güzeller, ne güzel oldunuz siz kardeş gibi"dedi ve kızları baştan ayağı süzdü.
"Maşallah size" dedi. Defne hemen anneannesine sarıldı.
"Sana maşallah asıl sana güzel anneannem benim. Seni çok seviyorum. " dedi. Nilgün kahkaha atıp gülerken kızlar da yanında neşeyle kıkırdıyorlardı. Nilgün birden yere doğru sendeleyip Defne'ye tutundu.
Defne panikle kadını tutarken korkuyla bağırdı.
"Anneanne!"
Cem koşarak salondan kızların yanına geldi, o kısa sürede bişey olmaması için dua bile etmişti. Telaşlı olan Defne'yi sakince itip Nilgün'ü kucakladı. Salona taşıyıp hızlıca koltuğa yatırdı.
Bunlar olurken Nilgün Hanım kendindeydi ve sakin olmalarını mırıldanıp duruyordu. Defne bir köşeye çökmüş korkuyla yere bakıyor Açelya'da onun yanına çöküp sakinleştirmeye çalışıyordu. Defne çöktüğü yerde istemsizce sallanıyordu.
"Defne, sakin ol. Anneannen iyi salonda babanla birlikte "
Defne hemen etrafına bakındı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sanki birden zaman durmuştu ve orada sıkışıp kalmıştı. Anneannesine bir şey olacak diye neredeyse aklını yitirecekti. Onun hastalık durumunu bilmemesine rağmen hissetmiş gibi korkmuştu.
"Hadi Defne, anneannene bakalım. Eminim daha iyidir"dedi Açelya, Defne de kafa sallayıp yerden yavaşça kalktı. Birlikte salona geçip koltukta uzanan Nilgün Hanım'a baktılar.
"Telaşlanmayın çocuklar açlıktan başım döndü sadece"dedi kadın Cem'e bakış atarak. Cem de tebessümle konuştu.
"Seni öyle çok seviyorlar ki korktular dengeni kaybedince "
Defne anneannesinin yanına oturdu ve ellerini tutup öptü.
"Aklımı aldın valla Nilgün sultan. Bir gün gerçekten delireceğim."
Nilgün tebessüm etti ve Defne'nin ellerini sıkarak konuştu.
"Ee alış artık anneannen yaşlı bir kadın "
Defne ve Açelya güldüler. Cem bu cümlenin altındaki anlamı bildiğinden tepki verememişti. Kızlar birbirine bakıp güldükten sonra Defre anneannesinin yanağını öpüp konuştu.
"Sen hepimize taş çıkartırsın "
Nilgün tebessüm etti ve Defne'den destek alarak ayağa kalktı.
"Hadi açlıktan yine bayılmadan edelim kahvaltımızı."
Herkes kahvaltıya oturduktan sonra evin assolisti Berfu da gelmişti. Fatma Hanım ona kapıyı açıp buyur ettikten sonra hızlıca içeri girip masaya yetişti.
"Kambersiz düğün , Berfusuz kahvaltı olmazmış "dedi ve masadaki yerine oturdu. Defne ve Açelya gülerken Cem kaşlarını çatıp kardeşine söylendi.
" Hoş geldin de dün burada kalacaksın sanmıştım , gece yarısı nereye sıvıştın?"dedi Cem kahvaltısından bir çatal almadan önce.
"Of abi kaç yaşına geldim hala aynı muhabbet. Annem arayıp eve çağırdı. Dün akşam gelmişler de eve. Buralarda yani yine ana kraliçe"
Cem sinirli bir şekilde yemeğini yemeye devam ederken Berfu da kızlara öpücük atıp yemeye başladı.
Cem kızlara bakıp gülümsemeye çalışarak konuştu.
"Defne bugün okula gitme baba kız günü yapalım istersen."dedi.
Onunla güzel ve eğlenceli anlar biriktirmek istiyordu. Bu aralar biraz boşlamıştı kızını,malum olaylarla ilgilenmekten vakit bulamıyordu.
Defne önce şaşırdı sonra sevinerek kafa salladı.
"Olur tabi babacığım" dedi. O da babasıyla arası normalleşiyor diye içten içe seviniyordu. Ne de olsa arada kapanması zor seneler vardı. Vakit geçirdikleri her an onlara kârdı.
Açelya yemekten sonra izin isteyerek kalktı ve Defne'ye iyi eğlenceler dileyerek okula gitmek için evden çıktı. Berfu da Nilgün Hanım ile sohbet ediyordu, Defne hızlıca üzerini değiştirip babasının yanına geldi ve gülümsedi.
"Ne kadar hızlısın öyle "dedi Cem. Defne de güldü ve onun gözlerine bakarak
"Kime çektiysem artık "dedi. Cem bıyık altından gülerek ona sarıldı.
" Babasının kızı" dedi.
Defne bunu duyunca istemsizce mutlu olup kendini bu eve ait hissetti. Babasının kızı da olmuştu sonunda. Güzel bir gülümseme ile bakarken Cem kolunu uzattı.
"Hadi bakalım gidelim " dedi. Defne babasının koluna girerek tebessümle konuştu.
" Gidelim ... "
Bir saatlik araba yolculuğunun ardından nihayet bir yere varmışlardı. Cem bugün bir centilmen olarak kızının kapısını açmış ve ona bir prenses gibi davranmıştı.
"Prenses'im ne yapmak istersiniz?" dedi. Defne bu lafla utanarak baktı.
"Ya baba!"
Cem artık Defne'nin kendisine baba demesi için çok beklemişti ve nihayet onun babası olmayı başarmıştı. Mutlulukla kızını kucakladı ve kafasına öpücükler kondurdu.
"Seni benim kadar kimse sevemez" dedi Defne'ye. Defne hiçbir şey demedi. Babasını kırmamak ve bugünü bozmamak için sustu.
"Lunapark'a girelim mi ,ne dersin?"dedi Cem sessizliği bölerek.
"Hıhı... " Defne onaylar bir şekilde mırıldandı ve babasının elini tutarak Lunapark'a doğru ilerledi.
Cem bugün çok uysaldı ve Defne ne derse yapıyordu. Atlıkarınca
dahil Defne'nin istediği tüm aletlere binmişlerdi. ikisi de bulutlarda gibi hafiflemişti. Baba-kız olmanın hakkını veriyorlardı.
Defne eline birer pamuk şekeri aldı koşturarak Cen'in yanına geldi. Ona şekeri uzatırken aklına Ege gelmişti. Bütün gün hiç konuşmamışlardı bu yüzden Defne merak etmesin diye mesaj attı.
Cem çok eğlenceli anlar geçirmişti, sanki ikisi de beş yaşındaki bir çocuk gibiydi. Eğleniyor, gülüyor ve şakalaşıyorlardı. Defne belki de babasıyla ilk defa bu kadar eğleniyordu.
" Seni seviyorum baba, her şey çok güzeldi"dedi ve sarıldı Defne. Cem gülümsedi ve mutlulukla
"Ben de seni çok seviyorum güzel kızım,beni o kadar mutlu ediyorki yanımda olman. En güzel hediyesin sen bana "dedi. Sonrasında Defne gülümsedi ve Cem de devam etti.
"Yemek yiyelim, ne yemek istersin? İskender yer misin?"
"Bayılırım! "dedi ve tebessüm ederek Cem'in koluna girdi. Yıllarca kendisini istemeyen babası sonunda ona yuva olmuştu. Babamın evi dediği yer de 'evi' olmuştu. En azından şuan öyle hissediyordu.
Birlikte baş başa yemek yerken Ege'den bir mesaj gelmişti.
Sevgilim:
Eve gelince yaz, kayalık yerde buluşalım. Seni seviyorum. ♡
Defne çok umursamadan cevap verdi ve babasıyla yemeğe geri döndü. Birlikte sohbet ederken gelecekten ve ara ara da annesinden bahsediyorlardı.
"Ne olmak istiyorsun?" Cem yemeği ağzına atarken sordu.
Defne de ağzındakini bitirip konuştu.
" Aslında ben hep tıp okumak isterdim ama dedem ölünce bu mesleğin pek bana göre olmadığını anladım. Bilmiyorum şuan için belki sayısal değil farklı bir alandan bölüm seçebilirim. Edebiyatım ve tarihim de en az matematiğim kadar iyidir. "dedi.
Cem gülümsedi ve kafa salladı.
"Benim kızım ne yapmak isterse onu yapacak, başarılı bir kadın olacaksın. " dedi. Defne de tebessüm etti ve annesini anarak lafa girdi.
"Annem burada olsaydı sendeki bu değişimi tebrik ederdi. Sonunda kendinden ve benden nefret etmiyorsun."
"Senden hiçbir zaman nefret etmedim ki. Sana zarar vermekten korktum. Lanetli olduğumu düşünüp durdum. Annene istemeden zarar verdim. Doğumda bir sorun olabileceğini biliyorduk ama ona rağmen seni istedik ve ben bunun için kendimi suçladım ama senin dünyaya gelmenden hiç pişman da olmadım. Belki de bu yüzden kendimi birtürlü affedemedim"
Defne gülümsemeye çalışarak babasının elini tuttu, annesi konusunda hala canının yandığını biliyordu. Ona ilk günkü kadar aşık olduğunu biliyordu.
" Annem çok şanslı bir kadın, ona sonsuza kadar sadık bir adamı sevmiş. Beni terk ettiğin için sana kızdım ama anneme bir gün bile ihanet etmediğini duyunca seni affetmem için bir sebebim oldu. Eğer başkasını hayatına alsaydın seni hiç affedemezdim. "
"Ben de kendimi affetmezdim herhalde. Ben kendimden eminim kızım, eğer öyle bir dünya gerçekten varsa her iki dünyada da Dilan'ı seveceğim. "dedi. Defne tebessüm etti.
"Umarım beni de en az senin annemi sevdiğin kadar seven biri olur "diye mırıldandı.
Cem bir şey demeden ayranını kafasına dikti ve yakında kızının çok üzüleceğini bilerek vicdan azabıyla yerinde doğruldu.
Birlikte eve döndüklerinde herkes akşam yemeğinden yeni kalkmıştı. Açelya hızlıca Defne'nin yanına gelip sarıldı.
" İyi eğlenmiş gibisin" dedi. Defne de kafa sallayıp elindeki torbalardan ufak bir hediye paketi çıkarttı.
"Senin için "dedi. Açelya şaşırarak bakarken ne diyeceğini bilememişti. Heyecanla paketi açtı ve içinden pembe tonlarda taşlı bir bileklik görünce tebessüm etti.
"Defne ne gerek vardı, harika görünüyor çok teşekkür ederim"dedi.
"İçimden geldi, sana yakışacağını düşündüm. "dedi Defne gülümseyerek. Açelya duygusal bir tonla
"Şapşal kız" deyip tekrar sarıldı. Gerçekten çok mutlu olmuştu ve duygulanmıştı.
Defne, Açelya'dan ayrılıp anneannesi ve halası Berfu'nun yanına gitti . Onların da hediyelerini verip gülümseyerek tek tek sarıldı. Anneannesine altın bir küpe, halasına ise yüzük almıştı. İkiside hediyelerini takıp teşekkür ettiler. Defne de onlar mutlu oldukça mutlu oluyordu.
En sonunda Ege'ye mesaj attı ve ' ağlama yeri ' olarak adlandırdıkları site içerisindeki kayalık alana gitti. Elbette ona da hediye almıştı ve geldiğinde verecekti. Ege yanına geldiğinde yüzü sirke satıyordu. Defne bir terslik olduğunu anlamıştı ve korkarak ona yaklaştı.
"Sevgilim?"
"Merhaba Defne"
Ege sanki Defne'ye soğuk davranmaya çalışıyor gibi adıyla seslenmişti. Defne tebessüm etmeye çalışarak Ege'ye sarıldı.
"Neyin var aşkım?" dedi. Ege de tebessüm etmeye çalışarak
konuştu.
"Bir şey yok hayatım, ailevi meseleler diyelim..."dedi Defne'nin sorgusundan kurtulmak için. Defne'ye sarılıp geri çekildi.
"Sen nasılsın? Babanlar güzel bir gün geçirebildiniz mi?" dedi.
" Babam çok değişti Ege, artık bana olan sevgisini ve anlayışını görebiliyorum. Onu affedeyim diye çok uğraşıyor. Beni çok seviyor ve bunu gösterebiliyor artık. Mutluydum, birlikte lunaparka gittik, pamuk şeker bile yedik" dedi.
Ege bunun üzerine gözleri dolsa bile gülümsemeye çalıştı. Cem'in Defne'yi sevdiğini kendisi de biliyordu ama Defne'yi terk etmesini isteyen de oydu. Bu yüzden ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
"Senin için sevindim aşkım"dedi Ege mırıldanarak. Defne onun yüzündeki hüznü anlamış olsa da bunu onun babasıyla arasındaki sorunlara yormuştu. Her şeyi bilmese de Ege'nin babasının pek iyi bir insan olmadığını biliyordu. Kendi babasını överken onu kırdığını düşünmüştü.
"Affedersin Ege, ben seni üzdüm..."
" Hayır aşkım, sen beni üzemezsin ki ben seni tanıyorum ve gerçekten böyle şeyleri pek umursamam ben. Seni mutlu görmek çok daha önemli benim için" dedi. Defne kafa salladı ve Ege'yi yanağından öptü. Ardından cebinden hediye paketini çıkartıp Ege'ye uzattı,Ege şaşkınca bakarken tebessümle elinden paketi aldı.
"Nedir bu?" dedi Ege, neredeyse ağlayacaktı.
" Küçük bir hediye, açsana"
Ege hızlıca ve yırtarak paketi açtı. İçindeki pusulalı anahtarlık avucuna düşmüştü.Defne gülümsedi.
"Hani bana kuzey yıldızı yol göstericidir demiştin ya, gökyüzüne bakamasan bile beni bulman için sana pusulalı anahtarlık aldım, senin beni her zaman bulman için. Metafor gibi yani "
Ege'nin gözleri doldu, Defne onun gideceğini bile bilmeden nasıl biliyormuş gibi konuşabiliyordu. Ona resmen nereye gidersen git ama bana geri dön demişti ya da Ege öyle anlamak istiyordu.
"Bu pusula bana hep seni gösterecek aşkım. Kalbimin hep seni gösterdiği gibi "
Ege hızlıca Defne'ye sarıldı ve gözyaşlarıyla bir süre öyle kaldı. Defne neden bu kadar duygulandığını anlamıyordu ama onu mutlu ettiğini düşünerek seviniyordu. Ege'nin sesi titremişti ve Defne'ye gerçekten sıkıştırarak sarılıyordu. Defne bu kuvvetli sarılmaya bir mana yükleyemeden öylece durdu ve çok geçmeden söylendi.
"Canım acıyor Ege"
Ege hızlıca geri çekilip gülümsedi ve
"Özür dilerim"diyerek Defne'nin dudaklarından öptü. Bunu yaparken Defne'nin iki yanağından tutup kendisine doğru çekmişti. Bir veda busesi gibi.
Aslında bu özür tüm olacaklar içindi ama Defne canı acıdığı için sanmıştı. Ege ise canını bundan daha çok acıtacağını bilerek susuyordu. Canı yanacaktı,kızacaktı ve nefret edecekti ama iyi olacaktı. En azından güvende olacaktı.
Defne'yi uzunca bir süre öptükten sonra geri çekildiğinde kalbi deli gibi atıyordu. Defne'nin de öyle. Daha önce hiç bu kadar uzun süre birbirlerini öpmemişlerdi,kendilerini garip hissettiren bu muydu yoksa Defne onun gideceğini mi hissetmişti? Defne utangaç bir halde yere bakarken Ege de gitmesi gerektiğini biliyordu.
"Y-yarın görüşürüz "dedi Defne kaçamak bakışlarla,yarın görüşüp görüşemeyecekleri bile belli değildi oysaki.
"Hoşçakal "dedi Ege,Defne hızlıca oradan uzaklaşırken. İkisi de garip ve yoğun hisler içindeydi. Defne anlamlandıramadığı kadar yoğun hisleri içinde yaşarken ne diyeceğini ve neye yoracağını bilmiyordu. Ege ise onu bırakıp gitmenin acısı ve aşkın gücüyle savaşıyorken kendini bitiriyordu. Elindeki anahtarlığa baktı ve tebessüm etmeye çalıştı.
"Sana geri geleceğim sevgilim..."
.
.
.
.
.
Yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin, gelişmem ve hikayenin gidişatı için beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.Teşekkür ederim şimdiden
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.36k Okunma |
1.48k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |