
İki gün sonra...
Defne iki gündür çoğunlukla anneannesiyle ve kız arkadaşlarıyla vakit geçiriyordu, Ege'nin soğuk halleri kafasında dert olsa da onun geçici bir buhranda olduğunu zannedip rahat bırakmaya çalışmıştı. Buna rağmen ara ara mesajlaşıp, gördüğü yerde ayak üstü onunla konuşmaya çalışmıştı. Sanki iki gün önce onu aşkla öpen Ege gitmiş, yerine buzlar kralı gelmişti. Defne belli etmese de Ege'nin bir sorunu olduğunu fark ediyordu. Sarılmaları bile bir tuhaftı, sanki onu görmekten kaçıyor gibi davranıyordu. Duygusaldı ve her zaman konuşmaktan kaçıyordu, sanki Defne'den gizleniyordu.
Defne uyanır uyanmaz Ege'ye mesaj attı.
Gönderilen:Sevgilim
Günaydın sevgilim, bugünü sana ayırmak istiyorum. Müsait misin?
Defne umutlu ve gülümseyen bir ifadeyle mesaj gönderdi ama mesaj gönderilse bile iletilmemişti. İlk defa böyle bir şey oluyordu. Şaşkınca Ege'yi arayıp telefonu kulağına dayadı.
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha son-" Defne sinirli bir şekilde telefonu kapatıp ayaklandı.
"Telefonunu mu kapatmış o?"dedi Defne öfkeyle soluyarak. Biraz sinirlense de altında kötü bir şey aramadı, şarjı bitmiştir diye düşünmek istedi ve hızlıca üzerine beyaz tülleri olan bir elbise giydi. Makyaj bile yapmadan odasından çıkıp hızlıca kahvaltıya iniverdi.
Cem ve Açelya masaya inmişlerdi çoktan, Defne de yerine oturacaktı ki anneannesinin olmadığını fark edip sordu.
"Nilgün Sultan yok mu?"
Cem sakin ve uykulu bir şekilde Defne'ye baktı ve kahvesinden yudum alıp konuştu.
" Hiç bilmiyorum kızım, uyanamadı herhalde Fatma Hanım'a söyleyelim de bir seslensin"dedi.Defne kaşlarını çattı ve tebessüm ederek Açelya'nın omzuna dokundu.
"Caner ile konuştun mu?"diye sordu. Açelya kafasını hayır anlamında salladı.
"Günaydınlaştık sadece bir şey mi oldu ?"dedi. Defne duraksayıp omuz silkti.
"Hiç, yok bir şey "dedi ve gülümseyerek merdivenlere doğru yöneldi.
"Ben anneannemi uyandırıp geleyim."
"Yorma kadıncağızı belki uyumak istiyordur"dedi Cem, Defne de lafı duymazdan gelip gülümseyerek odaya gitti. Bir iki kere tıklatıp içeri girdi.
"Ah Nilgün Sultan sen geç kalkar mıydın? Bu aralar bir kırgınsın sanki , üşüttüysen bir doktora gidelim " diyerek perdeleri ve pencereyi açtı Defne. İçeriye güneş girince odanın sanki bütün enerjisi değişmişti. Defne arkasını dönüp yatağa baktı ama Nilgün hala uyuyordu. Defne onun arkası dönük bir şekilde uyuduğunu görüp güldü.
" Bana kızardın hep uykucu diye şimdi sen mi uykucu oldun, hadi kalk da kahvaltı edelim canımın içi" diyerek üzerindeki ince yorganı kaldırdı ve yanağından öptü. Nilgün Hanım hala hareketsizdi ama Defne hala kötü bir şey getirmiyordu aklına taa ki Nilgün Hanımın eli yataktan aşağı cansızca sarkana dek.
Defne anneannesinin elinin cansız bir halde yataktan aşağı sarktığını görünce korkuyla irkildi. Konduramasa da bir şeyler olduğunu farkına varmıştı. Bütün vücudu buz gibi olmuştu,elleri titreyerek anneannesini dürttü.
"Şaka yapıyorsan bu hiç hoş değil anneanne" dedi ve yutkundu onun başını yatağa doğru çevirdi ve kadın hareketsiz bir şekilde yatağa yayıldı. Defne korkuyla çığlık atmaya başladı.
"Hayır! HAYIR HAYIR HAYIR!!!" Bağırışı tüm dünyayı sarsacak kadar içten ve acılıydı. Ağıt ediyordu sanki.
Delice bir bağırışla anneannesinin yüzüne dokundu. Teni buz gibiydi ve yüzünde gülümser gibi bir ifade vardı, sanki mutlu gitmiş gibi... Defne nefes bile almadan inlerce bağırıyordu. Elleri titreyerek anneannesini sarstı.
"Uyan lütfen uyan, sen de beni bırakma" diye ağlayarak ve bağırarak zavallı kadının cansız bedenini sarsıp yüzüne ayılması için tokatlar atıyordu.
Aşağıdan Defne'nin çığlıklarını duyanlar koşarak yanına gelmişti, Defne kendini kaybetmiş delirir gibi çığlık atarak anneannesini sarsıyordu.
"Uyan! Lütfen kalk burdan, üşümüşsün sen" diyerek onun üzerini yorganla örtmeye başlamıştı. Ağlaması dinmişti ve ciddiyetle etrafa bakınıyordu. Yüzüne bir tebessüm yerleşmişti aniden,delirircesine. Hızlı adımlarla pencereyi kapattı ve babasına bakarak konuştu.
"Üşümüş baba, camları kapatın. Kaloriferi açalım hatta biraz daha yorgan gerek bana" dedi Defne, gözleri dolmuştu. Her şeyi farkında olsa da kabullenemiyordu.
Anneannesi için kendi odasına hızla gidip kendi yorganını getirdi kadının üzerine eliyle yanlardan sıkıştırarak örttü. Onun ısınması için uğraşıyordu, o soğuk tenine değmişti ve onu bu soğuklukla hatırlamak istemiyordu.
"Anneanne duyuyor musun beni ? Isın hadi..." dedi Defne, deliliğe vurarak. Sonra nefes verdi ve Açelya'ya döndü.
"Üşümüş biraz ısınsın, iyi olunca gelir biz inelim kahvaltıya" Defne'nin sesi çatallaşmış ve kısılmıştı. Ara ara sesi artıp azalıyordu.
Açelya elini ağzına götürmüş ve göz yaşlarını gizlemeden ağlıyordu. Defne babasına baktı ve kafasını hayır anlamında salladı.
"Hadi baba çıkalım anneannem iyi olunca gelir yanımıza"dedi.
Defne korkudan aklını yitirmiş gibiydi, Cem 'in gözleri dolmuştu ve ağlamamak için zor duruyordu.
"Kızım... " dedi ve Defne'ye sıkıca sarıldı. Defne titriyordu , elleri, bedeni, burnu, gözleri kısaca her yeri titreyerek tepki veriyordu. Gözlerinden yaş akmıyor olabilirdi şuan ama en çok o ağlıyordu.
Defne titreyerek babasını itti.
"Yok, olmaz "dedi. Cem ağlayarak Defne'ye baktı , Açelya da ne yapacağını bilmeden ağlıyordu.
"Defne..." diyip ona sarıldı sadece. Defne kabul etmek istemiyordu, sanki o kabul etmezse anneannesi yaşayacaktı. Anneannesi ölemezdi. O yıllarca annelik yapmıştı ona, bir kez daha mı öksüz kalacaktı şimdi? Olmaz diyordu içinden kabul etmiyorum. Anneannem gidemez diyordu.
Defne herkesi duymazdan gelip geri çekildi.
"Susun! Neden ağlıyorsunuz bilmiyorum ama anneannem sadece üşümüş, ısınsın iyi olur o"dedi, bunları derken geri geri gidiyordu. Annannesinin yattığı yere bakıp burnu titrerken şok olmuş gibi tepkiler veriyordu. Delirmiş gibi, her şeyini de aklını da kaybetmiş gibiydi.
Ellerini istemsizce yumruk yapmıştı, elleri ve burnu buz olmuştu. Geri giderken anneannesini öyle görünce ağladı ve canı çok acıyarak Cem'e baktı.
"Baba bir şey yap..."
Cem sanki yıllar önce karısını kaybettiği günü yaşıyordu. Yine elinden hiçbir şey gelmiyordu. O ise yine kızının yüzüne bakıyordu. Korkuyordu. Nilgün Hanım ölmüştü, belkide çoktan kızıyla kocasının yanına varmıştı, o ne yapabilirdi. Allah'ın yazdığının önüne geçilemezdi.
"Defne... Çıkalım buradan kızım" diyebildi ve ona doğru yaklaştı. Açelya eliyle ağzını kapatarak ağlarken Defne'nin yaşadığı acıyı paylaşıyordu. Onun canının ne kadar yandığını hissediyordu.
"Baba... Lütfen bir şey yap"dedi Defne tekrar son bir kez daha anneannesine baktı ve acıyla inleyerek kalbini tuttu. Cem hemen kızının belinden tutup düşmesini engelledi ve onu kucakladı.
"Kızım..." derken Defne'nin gözleri yukarı doğru kaymış, bayılmıştı. Bacakları bükülüp yere doğru düşmeye başlamıştı. Cem ,Defne'yi kucaklayarak yere çökerken kızının yüzüne doğduğu günkü gibi çaresizce ve ne yapacağını bilmeden acıyla bakıyordu. On yedi yıl sonra yine aynı anı yaşıyorlardı. Biri diğerinin kucağında ve ikisi de feryatla.
Açelya hemen aşağı seslendi herkes perişan olmuştu, eve hemen iki tane ambulans gelmişti. Biri Defne 'yi diğeri ise yaşlı kadının cansız bedenini taşıyordu. Açelya ağlayarak Caner'e sarılmıştı ikisi de arkadaşlarının bu kötü gününde onun için üzülerek ağlıyorlarken Cem de Ömer'e kızı için iyi bir terapist bulmasını söylüyordu.
Defne bir sürü sakinleştirici ilaç almıştı ve onunla görüşmek için ilk önce yanına psikiyatrist girmişti. Ona gerçeği en açık şekilde söyleyip bunu kabullenmesi için uğraşmıştı. Defne eninde sonunda kabullenmek zorunda kaldı. Anneannesini son yolculuğunda yalnız bırakmayacaktı. İyileşmeye çalışacağını söyledi.
Cem de psikiyatristin ardından içeri girdi, ağlamaktan gözleri şişmişti. Kızının yanına oturup elini öptü.
"Kızım..." dedi. Defne kırmızı gözlerle ona donuk bir halde bakıp öylece sustu.
" Acın hemen geçmeyecek hatta hep orada kalacak ama bir gün daha az hissedeceksin. " dedi. Defne babasının onu anlamasını beklemiyordu, onun da hayatında bir çok acı yaşadığını farkındaydı ama o annesini iki kere kaybetmişti. Bu hangi acıya eşdeğer olabilirdi ki.
" Ben doğduğumda öksüzdüm ama o bana anne oldu hiç hissettirmedi öksüz oluşumu. Şimdi o da gitti baba , ben asıl şimdi tamamen öksüz kaldım. Nefes alamıyorum, gülemiyorum. Konuşamıyorum bile."
Cem kafasını eğdi ve gözyaşları içinde kızına sarıldı.
"Birlikte iyileşeceğiz. Sen buraya geldiğinde bana hayatın devam ettiğini gösterdin, beni yaşama inandırdın. Sen de yaşayacaksın. Anneannen bunu isterdi. Güçlü olmanı, kendine gelmeni toparlanmanı isterdi."
Defne kafa salladı ve gözünden bir damla yaş aktı dudaklarına.
"Biliyorum, onun için iyi olacağım ama şimdi değil. Onu daha şimdiden çok özledim ben..."dedi mırıldanarak. Cem sıkıca kızına sarılıp alnından öptü.
" Ben de özledim birtanem . Hayat böyle işte, acımasız. Biz hep birlikte olacağız. Baban yanında olacak her zaman."diyerek ağladı.
Açelya ve Caner kapıyı tıklatıp içeri girerken Cem ayağa kalkıp onları yalnız bıraktı. Caner yaklaşıp Defne'nin serumlu elini tuttu.
"Canım"dedi.
"CANER..." dedi Defne yavaşça.
"Her şey geride kalacak biz hep senin yanında olacağız"
" Çok canım yanıyor Caner" dedi Defne kalbini tutarak.
Caner elini onun yanağına koydu ve okşayarak konuştu.
" Çok üzgünüm Defne, başın sağ olsun. " dedi ve gözünden bir damla gözyaşı aktı.
"Siz sağ olun"
Açelya da yanına geldi ve Defne'nin saçlarını okşayarak sarıldı.
"Başımız sağ olsun kardeşim "dedi ve ağladı. Defne de ona sarıldı ve ağlamaklı bir şekilde konuştu.
"Ege nerede?"dedi. Sonunda Ege'nin olmadığını fark etmişti ama anlamlandıramıyordu. Sakinleştirici ilaçların etkisinden uykusu gelip duruyordu. Açelya hiçbir şey bilmediği için geçiştirerek konuştu.
"Mesajı alır almaz gelecektir o da"dedi ve kaçamak bakışlarla Caner'e baktı. Caner de bir şey bilmediğini ima ederek omuz silkti. Defne ilaçların etkisiyle uyuyakalırken Açelya ve Caner de onu yalnız bırakıp dışarı çıktılar.
Cem ve Ömer kendi aralarında konuşuyordu. Cem mırıldandı ve güçsüz bir sesle konuştu.
"İkisi de aynı güne gelmeseydi daha iyi olurdu tabi... Kızım gözlerimin önünde bir saatte eridi gitti Ömer, nasıl diyeceğiz Ege seni bırakıp gitti diye..." Cem'in de içi yanıyordu. Kızının canını bile isteye nasıl yakacağını bilemiyordu.
"Yapacak hiçbir şey yok. Çok üzgünüm Defne için ama çocuk gitti bir kere geri getiremeyiz. Getirdiğimiz an babası onu bulur ve ne yapar bilinmez. " dedi Ömer. Onlar aralarında bu durumu konuşurken çocuklar yanlarına gelince hemen konuyu kapattılar. Ömer üzgün bir halde Cem'e bakıp.
"Cenaze işlerini yarına bıraktık, onlarla ilgileniriz biz Ceyda'yla. Sen kızınla ilgilen onun sana ihtiyacı var kardeşim"dedi. Sonrasında da Açelya'ya döndü.
"Birkaç günlüğüne bizimle kalabilirsin Açelya'cığım"dedi.
"Teşekkürler Ömer amca ama..."diyerek Cem'e baktı. Cemden de onay gelince kafa salladı.
"Peki madem,Defne hastaneden çıkana kadar sizle kalırım." dedi. Caner masum ve üzgün bir şekilde elini Açelyanın omzuna koydu.
"Biz gidelim Cem amca, haberleşiriz."dedi Caner, sonrasında ise babasına baktı.
"Görüşürüz Cem"dedi Ömer de ve çocukların peşinden ilerledi.
Cem tüm gün kızını izledi. İlaçların etkisiyle uyuyor, serumla besleniyordu ara ara uyanıp her şeyin gerçek olduğunu farkına varıyor ve tekrardan ağlama krizine girip uyuya kalıyordu. Anne olarak gördüğü en değer verdiği kadını kaybetmişti, kalbi cayır cayır yanıyordu. Bir de sevdiği adamın onu terk ettiğini öğrenirse ne yapardı bilemiyordu Cem. Odasındaki mektubu görmediğini varsaymıştı ve eve döndüklerinde odasından alacak ve başka bir zamanda verecekti. En azından şuan ancak bu karara varabilmişti.
Cem hastane odasındaki tekli koltukta otururken içeri Berfu girdi ve telaşla abisine baktı.
"İyi misiniz?"
Cem ayağa kalktı ve sıkıca Berfu'ya sarıldı. Dünya ayağa kalkmıştı ama Berfu anca öğrenip de gelmişti. Yine de ses etmedi.
"Nasıl iyi olunur bilmiyorum, Defne perişan, ben aynı şeyleri tekrar yaşıyor gibiyim. Defne çok hassas bir çocuk,görsen Berfu ne hale geldiğini." dedi. Berfu kaşlarını çatıp Defne'ye baktı.
"Ah bebeğim benim , iyi olacak sadece zamana ihtiyacı var"dedi.
Sonra Cem'e döndü ve konuştu. Biraz çekinir gibiydi.
"Annemiz seni ve torununu görmek istiyor dışarıda,izin verirsen ... "
Cem sinirli bir şekilde Berfu'ya baktı. Burnundan soluyordu ve annesine öfkesi yoğundu.
"Kes! Burada yeğeninle birlikte bekle geleceğim hemen." dedi sinirle. Sesi ciddi ve keskindi. Kendisi de sinirle odadan çıkıp kapıyı ardından kapattı. Annesi biraz ilerdeki sandalyelerden birine oturmuş bekliyordu.
Kendini sakinleştirmeye çalışarak koşar adım kadının yanına geldi.
" Neden geldin?"
"Annenle bu nasıl bir konuşma!? "
"Hak ettiği gibi bir konuşma, sen ne istiyorsun bizden hala ben seni hayatımda istemiyorum demedim mi?"
Annesine baktı ve acıyan bir ifade ile konuştu.
" Kızımı ve beni rahat bırak. Onun acısından nemalanmaya çalışma sakın!"
Kadın korkusuzca mimiksiz bir şekilde konuştu.
"Başınız sağolsun demeye gelmiştim sadece... "
Cem sinirle karışık bir kahkaha attı.
"Senin taziyene ihtiyacımız yok, başka kapıya sana kanacak bir aptal yok burada!"
Kadın sinirle Cem'i ittirdi. Gözleri dolu dolu bakarken kaşlarını çatarak bağırdı.
"Terbiyesiz! Karşında annen var senin!"
"Git buradan !" Cem net net bir şekilde konuştu ve kadına gitmesi için eliyle koridoru gösterdi. Onun kızının acılarını kullanarak kendi istediğini yaptırabileceğinden korkuyordu. Onu Defne'den uzak tutması gerekiyordu. Berfu'yu uzak tutamasa da Defne onun kızıydı ve kiminle görüşüp kiminle görüşmeyeceğine karışabilirdi. Tüm bu acıların üzerine bir de o eklenmişti.
***
Defne ertesi gün zar zor hastaneden çıkmıştı. Anneannesine son defa veda edebilmek için kendini zorluyordu. Canı yanıyordu hala ve elinde tuttuğu altın küpeler avucuna batıyordu. Kalbinin acısından elinin acısını farkına bile varamıyordu. Dualar edilmişti,namazlar kılınmıştı. Defne toprak kazılırken bir köşede oturmuş boş boş etrafa bakınıyordu. Sakinleştiricinin etkisiyle buradaydı ve ara ara içi geçer gibi oluyordu. Caner ve Açelya yine her zamanki gibi yanındaydılar. Zeynep ve Berfu hala da yanındaydı ama arka tarafta bekliyordu. Babası toprağı kazanlardan biriydi ve Defne'nin büyüdüğü kasabadaydılar.
Defne'yi tanıyanlar yanına gelip perişan oluşunu göre göre baş sağlığı diliyor ve acımasızca yorumlar yapıyorlardı. Hayat kadar insanlar da acımasızdı.Defne duymazdan gelse de beynine kazınıyordu bazı laflar lakin ağzını bile açacak hali kalmamıştı.
Zavallı kızcağız hepten öksüz kaldı.
Defne ne çok değişmiş, dedesinin ölümünde daha iyiydi.
Kız aklını kaybetmiş gibi...
Zavallının anasından taraf kimse kalmadı.
Yavrum ne zayıf kalmış, atlatır inşallah!
Bu cümleler Defne'nin kalbine ok gibi işlerken Caner kadınları kovar gibi söyleniyordu.
"Hadi teyze , boş yapmayalım düzgünce taziyeni yap, yorum yapmadan git"
Açelya,Defne'nin elinden tutup ona destek vermeye çalışıyordu. Eline batan küpeleri fark edip Defne'nin elini açtı.
"Yapma, canın acıyacak"
"Canım zaten acıyor Açelya..."dedi,
Açelya üzgün bir ifade ile ona baktı ve sarıldı.
"Üzgünüm Defne, keşke acını geçirebilecek bir lafım olsaydı. "
Defne ilacın etkisiyle sarhoş gibi hissiz konuşuyordu. Onca şeyin ardından, onca insanın içinde yine Ege'nin yokluğunu farkına varmıştı . Ona iyi gelecek tek kişi niye yanında yoktu? Algılayamıyordu. Bunları düşünmeye hâli de yoktu, zaten iki cümleyi bile zor topluyordu kafası yine de etrafına bakınıp sordu.
"Ege nerede? Neden gelmedi? Bilmiyor mu olanları?"dedi.
Açelya da bunu merak ediyordu sahiden bu çocuk neden sevgilisinin yanına gelmiyordu. Caner'in evinden temelli gittiğini bilse de dünyanın öbür ucuna gittiğini kimse ona söylememişti. Mahcubiyetle Defne'ye dönüp konuştu.
"Üzgünüm canım, nerede olduğunu ben de bilmiyorum. " dedi. Defne anlamaya çalışarak kafa salladı ve mutsuz bir ifade ile etrafına baktı. Defne'nin yüzündeki ışık bile gitmişti. Işığını yitirmiş bir ateş böceğinden farksız bi halde yaşamaya çalışıyordu.
Toprak kazılıp tabut yakınına gelince Defne ağlayarak tabuta sarılmıştı. Canı yanarak ürkek ve yalnız kalmış bir kuş gibi tabutun üzerine kafasını koyup kollarını kanat gibi sarmıştı.
"Seni seviyorum anneanne, anneme ve dedeme selam söyle. Onları sevdiğimi söyle... Sizi özleyeceğim "
Cem kızının bu haline dayanamayarak fena olmuştu. Kalbini tutup sendeledi. Ömer koluna girip destek olunca toparlayıp doğruldu.
"Kendine gel Cem, onun sana ihtiyacı var. Hem de hiç olmadığı kadar"dedi. Cem de başını eğip kafa salladı.
Defne ağlayarak tabuta sarılırken Cem yanına gidip onu kendine çekerek kaldırdı, ağırlaşan bedenini sıkıca sardı. İnsanlar tabutu alırken Defne bağırarak ağlıyordu. Defne,Cem'in kollarında titrerken Cem de ağlayarak kızına eşlik ediyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.36k Okunma |
1.48k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |