
Cem içindeki sinirle o gece annesine gidip hesap sordu. Feride Hanım onu çok umursamasa da Cem dediğini yapıp her şeyi kırıp döktü ve Defne'den uzak durmasını bağıra çağıra söyledi. İnsan ne annesini ne de babasını seçebilirdi. O annesine Defne de ona öfkeliydi, bunu biliyordu ve kızına daha önce verdiği tepkilerden pişmandı.
Ertesi sabah Defne kahvaltıya inmeden Cem odasına kapıyı tıklatarak girdi. Defne makyaj masasında makyaj yapıp süsleniyor ve bambaşka biri gibi görünüyordu. Defne'nin bu haline uzunca bakıp konuştu.
"Dün için özür dilerim, konu sen olunca kendime hakim olamıyorum. Seni korumaya çalışıyorum."
Defne derin bir nefes alıp babasına döndü. Onun bu özür dilemelerinden oldukça sıkılmıştı artık. Her şeyi yapıp yapıp özür diliyordu.
"Ben seni affetmeye çalışmaktan çok yoruldum baba. "dedi. Ayağa kalktı ve güçlü görünmeye çalışarak konuştu.
"Ben böyle çok daha iyiyim. Babaannem bana iyi geldi, görmüyor musun?" dedi. Cem de kızına bakıp kafasını iki yana salladı.
" O sana iyi gelemez, beni anlamıyorsun ama bir bildiğim var ki söylüyorum. O kendi için herkesi harcar. Paradan, gösterişten, yükseklerden başka derdi yok onun kızım."
Defne omuz silkti ve çantasını hazırlarken güldü.
" Onun nasıl birisi olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Ben kendimi her şeyden korurum. O bana şuan iyi geliyor ve ben iyi olmak istiyorum , lütfen bana karışma baba. "dedi. Defne kendi istediğini yapma konusunda inatçıydı, Cem de bunu bildiğinden kabullenip kafa sallamak zorunda kaldı. Kızı için buna katlanabileceğini düşünüyordu.
"Peki ama en azından bana haber ver. Her adımını, onunla nereye gidiyorsan bileyim."
Defne somurttu ve oflayarak kapıya yöneldi.
"Çıkalım hadi, acıktım ve senin bu paranoyanı çekemeyeceğim"
Cem duraksadı ve Defne'yi kendine çekip sıkıca sarıldı. Ona bir şey olmasından çok korkuyordu. Hem bu hallerinin de kendi yüzünden olduğunu farkında olup pişmanlık duyuyordu. Kızının kokusunu içine çekti. Defne de Cem'e kıyamayıp tebessüm ederek sarıldı.
" Hadi inelim" dedi ve geri çekilip kapıyı açtı.
Kahvaltıya indiklerinde Açelya çoktan masadaydı ve bir konuşma yapmak için onları bekliyordu. Annesi tahliye olmuştu ama işlerini halledene kadar Açelya'nın orada kalmaya devam etmesini istemişti. O da bu süreçte Defne'ye de destek olmak için kalmaya devam etmişti. Şimdiyse evdekilere veda etmek için heyecanlı bir şekilde masaya gelmelerini bekliyordu.
Defne ve Cem de kapıdaki bavulu fark edip masaya oturduklarında Açelya zaman kaybetmeden konuştu.
" Nasıl söylenir bilmiyorum ama... artık gitme vaktim geldi. Her şey için ikinize de teşekkür ederim. Beni asla bu evde bir yabancı gibi hissettirmediniz ama ben annemi çok özledim, bu yüzden artık onunla yaşamaya devam etmek istiyorum."dedi.
Defne üzgün bir ifadeyle Açelya'ya baktı ve gözü dolarken onun elini tuttu.
"Açi... Sen bu evin bir parçası oldun. Keşke gitmesen ama seni de anlıyorum. Her zaman kardeşiz ve bu değişmeyecek biliyorsun bunu."
Açelya da gözleri dolu bir şekilde bakarken Cem de konuşmaya başladı.
"Defne haklı, sen bu evin bir ferdi olmuştun. Annenin ve senin her zaman yanındayız, neye ihtiyacınız olursa çekinmeden söyleyin. Hatta isterseniz burada da kalabilirsiniz."dedi. Açelya gözleri dolu bir şekilde gülümsedi ve teşekkür etti.
"Sağ ol Cem amca ama... yeteri kadar yardımcı oldunuz zaten. Biz kendi başımızın çaresine bakarız. Zaten tüm okul masraflarımı da Ömer amcayla birlikte karşılamışsınız."
"Ne demek canım,lafı bile olmaz. Sen artık Defne'nin manevi kardeşisin.Benim de kızım sayılırsın. "dedi Cem.
Açelya da gülümsemeye çalışarak Defne'ye baktı ama Defne, gözlerindeki yaşı silmeye çalışarak tabağına bakıyordu. Cem ortamdaki duygusallığı dağıtmaya çalışarak konuştu.
"Hadi kahvaltı edin, Defne de seninle birlikte gelir. Zaten okulun son günleri bu dönem de bitti sayılır. Devamsızlığı çok sorun etmezler. "dedi. Defne de gülümsemeye çalışıp kafa salladı, Açelya'ya döndü.
"Tabii ben de seninle gelirim. Hem anneni daha yakından görmüş olurum böylece..." dedi. Açelya kafasıyla onaylayıp yemeğe devam etti.
Kahvaltıdan onra Defne üstünü değiştirmeye giderken Açelya da kapıda kendisini bekleyen Caner'in yanına gitmişti. Koşarak bahçe kapısından geçti ve köşede bekleyen Caner'e sarıldı. Kokusu burnuna dolunca gözleri dolarak gülümsedi.
" Ağlama" dedi Caner saçlarını okşarken. Açelya kendini tutmaya çalışsa da yapamayıp ağlamıştı. Caner ise dolu gözlerle ona bakarken ona karşı çok daha yoğun hisleri olduğunu anlıyordu.
" Açelya, sanki dünyanın öbür ucuna gidiyorsun. Alt tarafı buradan ayrılıyorsun. Okulda görüşeceğiz, dışarıda görüşeceğiz. Telefonumuz var konuşuruz hep."dedi ve onun alnından öpüp yanaklarını avucunun içine aldı.
"Seninle her an görüşebiliyorduk ama artık daha az olacak bu. Yaz tatili de geldi..."dedi Açelya duygusal bir tonda. Caner de gülümseyerek yavaşça onu öptü.
"Ben de seni özleyeceğim sevgilim" dedi. Açelya sıkıca tekrar sarıldığında Caner yine konuştu.
"Annene kavuşuyorsun sonunda, bu daha önemli tamam mı? Ben seni görmeye geleceğim. Sen de beni görmeye gelirsin,yaz tatili olduysa ne olmuş yani? Yine görüşürüz, aynı okulda olacağız."dedi. Açelya kafa salladı ve burnunu çekerek doğruldu. Tebessüm etmeye çalışarak yanağından öptü ve ellerini tuttu.
"Seni seviyorum "dedi. Caner ile aralarında tamir edici bir güç vardı,ikisi de birbirlerinin kalp kırıklarını tamir edip sonunda birbirlerine bir şeyler hissetmeye başlamışlardı. Bu yüzden Açelya biraz da olsa korkuyordu. Caner'in Defne'yi nasıl sevmiş olduğunu bildiğinden o burada yokken aralarında bir şeylerin olmasından ,kendisine bile söyleyemese de ,tedirgin oluyordu.
"Seni çok seviyorum "dedi Caner içten bir şekilde. O esnada yanlarına doğru gelen Defne'yi görüp gülümsedi. Açelya da gözlerindeki yaşları hızlıca siliyordu.
"Hoş geldin Defne, saçların ne güzel olmuş."dedi Caner.
Açelya, Defne'ye dönerken içinde oluşan garip duyguyla duraksadı. İçinde kaybetme duygusu yaşıyordu ve kendine kızıyordu. Nasıl arkadaşından şüphe edebilirdi. Defne'yi tanıyordu,o hala Ege'yi seviyordu hem sevmese de arkadaşına ihanet edecek biri değildi.
"Sağ ol Caner'im"dedi Defne de ve saçlarını eliyle düzeltip Açelya'ya baktı.
"Gidelim hadi Açi, annen seni bekler"
Caner de kafa salladı ve gülümseyerek ortalarına geçti. İkisinin de omuzlarına kolunu koyup konuştu.
"Ben de gelebilir miyim peki kızlar?"
"Gel tabii ki sevgilinin yanında ol." Defne bunu deyip gülerken, Açelya da düşüncelerden uzaklaşıp tebessümle kafa salladı. Üçü beraber Açelya'yı gideceği yere götürmek için yola çıktılar. Bavulu Caner taşıyor kızlar da kol kola çıkıştaki taksiye doğru ilerliyorlardı.
***
Açelya'yı gideceği yere bırakıp annesiyle tanıştıktan sonra Caner ve Defne sahilde biraz yürüyüş yapmak istediler. Caner,Defne'nin iyi olmasını istiyor ve onunla konuşabileceği sakin bir yer arıyordu. Beraber bir banka oturduktan sonra sakince denizi izleyerek konuştu.
" Nasılsın?"
Defne de denizi izleyerek cevap verdi.
"İyii"
"Defne, gerçekten nasılsın? " dedi Caner bu defa ona dönerek. Defne de bakışlarını ona çevirince birden duygusallaştı.
"İyi olmak istiyorum artık." dedi. Caner kolunu onun omzuna atıp kendine çekti.
"İyi olacaksın... Bu değişim sana iyi geliyor mu? Şu saç,makyaj işleri işte."
Defne kafa salladı ve gözleri dolarken başını Caner'in göğsüne yasladı. Mırıldandı.
"Onu sevmek istemiyorum artık ben... Anneannemi geri istiyorum, ikisini de geri istiyorum..."
Caner çenesini Defne'nin başına yaslayıp konuştu. Sesi biraz kısık çıkmıştı.
" Bazen istemediğimiz şeyler oluyor Defne. Belki geçmiyor ama insan alışıyor. Sen de atlatacaksın,anneannen seni çok seviyordu ve hayatına devam etmeni isterdi,öyle değil mi?"dedi.
" Keşke kolay olsaydı Caner, anneanneme de Ege'ye de en ihtiyacım olduğu zamanlardayım. Anneannemi kaybettiğimde Ege'nin kollarında ağlamak isterdim. Ege beni terk ettiğindeyse anneannemin bacaklarında yatmak,onda teselli bulmak isterdim. İkisini de yapamamak beni çok kötü hissettiriyor, yalnız hissettiriyor. Anneannem isteyerek gitmedi ama Ege beni terk etti... Ben bunu nasıl unutabilirim?"
Defne aklına gelen düşüncelerle ağlarken Caner ona sıkıca sarıldı.
"Dostların olarak hep yanındayız. Ben senin hep yanındayım, seni asla ama asla bırakmayacağıma söz veriyorum. Sen yanlış da yapsan ben hep senin yanında olacağım. Asla yalnız değilsin."
Defne kafasını kaldırdı ve gözyaşlarını sildi. Caner'e bakıp gülümsedi, yorgun bir şekilde bakarak ayağa kalktı.
" Teşekkür ederim Cano, konuşmak iyi geldi."dedi.
Caner de tebessüm etmeye çalışarak ayağa kalkıp onunla beraber yürümeye devam etti. Birlikte biraz daha yürüyüp konuşup dertleşip evlerine döndüler. Açelya'nın yokluğu Defne'nin yalnızlığını tetikliyordu. O evde babası ve kendisi yine yalnız kalmışlardı.
***
Birkaç hafta sonra...
Açelya gideli Defne için uzun süre olmuştu,ev karmaşıktı ve Defne yalnızlaşmıştı. Cem de kendini işlere vermiş ve olanları böyle hazmetmeye çalışıyordu. Gelecek hafta okullar tatil olacak karneler dağıtılacaktı bu yüzden Defne de o anlamda rahattı ama kafasını verebilecek başka şeyler arayışındaydı. Babaannesiyle arası babasıyla olandan çok daha iyi olduğu için neredeyse her günü onunla geçiriyordu. Cem sinirlense de onu kimse takmıyordu artık. Defne onun sinirine alıştığı için kâle bile almıyordu.
Bugünün akşamında babaannesiyle birlikte bir akşam yemeğine katılacaktı. Sabah erken kalkmıştı, içindeki üzüntü ve kederi bastırmak için son ses müzik dinlerken dans ederek ağlıyordu. Güçlü görüntüsünün ardında hala kırık bir kalp vardı. Anneannesini özleyen, Ege'yi unutamayan ona kırgın olan bir kalp.
Gözleri yaşlı ama yüzü gülerken tempolu bir şekilde dans edip duruyordu. Cem de bu sesi duyup hemen hızlıca odaya girip müziği kapattı.
"Kızım sabah sabah kafayı mı yedin sen?Bu ne gürültü!"dedi Defne'ye bakarak. Defne somurttu ve kafayı salladı elinin tersiyle gözlerini sildi ve Cem'e baktı.
"Evet kafayı yedim baba. Sayenizde o da oldu. Tebrik ederim emeği geçen herkesi"
Cem sinirli bir ifadeyle Defne'ye yaklaşıp sakin olmaya çalışarak ona sarıldı. Defne'nin ondan uzaklaşmasından korkuyordu.
"Ne oldu birtanem anlat hadi babana"
"Bir şey yok baba... İyiyim."
Cem sıkıca sarılıp Defne'nin alnından öptü. Geri çekilip yüzünü avuçları arasına aldı ve konuştu.
"Sen benim bir tanemsin, ben seni çok seviyorum. Tüm bunlar geçip gidecek merak etme... "dedi. Defne de çenesi titreyerek ona baktı.
" Anneannemi çok özlüyorum ben..." dedi,sesi titrerken. Yüzü de kendini tutmaya çalıştığı için kızarmıştı.
"Ben de özlüyorum onları ama elimizden bir şey gelmezki kızım. Sadece iyi olalım onlar için, onlar da bunu isterdi."dedi. Defne kafa salladı ve nefes verdi.
" Ben de bunu biliyorum ama içime söz geçiremiyorum işte."
"Sadece yas sürecindesin hala, bu normal. Psikolog da bunu söyledi sana biliyorsun. Herkesin yas süreci farklı dedi, konuştunuz... "
Defne kada salladı ve gözyaşlarını sildi. Cem de ona bakarak gülümsemeye çalıştı.
"O çocuk mu üzüyor seni, gitmesi mi hala etkiliyor? "
Defne derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Onun adını bile ağzıma almam artık... Sorma bana "dedi ve dik durarak geri çekildi. Cem de onu anlamaya çalışarak geri çekilip kafa salladı.
"Pekala... Akşam yemekten geç geleceksen eğer Berfu halan seni eve bıraksın tamam mı?
"Tamam"
Cem tekrardan kızına baktı ve tebessüm etmeye çalışarak kapıyı araladı.
"Müzik dinlemek istersen de istediğin gibi dinle, bugünlük karışmak yok kızıma."dedi.
Defne, Cem'e bakıp tebessüm etti ve kafa sallayarak babasına baktı. Cem de gülümseyip odadan çıkıp onu odasında yalnız bıraktı. Kendi de işleri için evden erken çıktı.
Defne akşama kadar evde yalnız başına müzik dinleyip, dans edip, kıyafetleriyle kendi kendine defile yaptı. Bir şekilde içlerinden birini seçip yavaş yavaş hazırlandı. Saçlarını düzleştirip bir de kıyafetine uygun bir makyaj yaptı. Babaannesinin onu neden yemeğe davet ettiğini bilmese de onunla birlikte vakit geçirmek ona güçlü hissettirdiği için oraya gidiyordu.
Defne babaannesinin kendine özel olarak yolladığı arabayla akşam yemeğinin yapılacağı otele gelmişti. Yeni saçları ve makyajı onu olduğundan daha büyük gösteriyordu. Hızlı bir şekilde içeri doğru ilerlerken biriyle çarpışıp sendeledi.

"Yavaş be, kim sokuyor sizi böyle içeri!"diye bağırındı adam Defne 'ye sert bir şekilde.
Defne de sinirli bir şekilde adama bakıp söylendi.
"Sen bana çarptın be! Önüne baksana dağ ayısı"
Genç adam duraksadı ve Defne'yi süzüp üstten bir bakış atıp ilerledi. Defne 'yi küçük görüp cevap bile vermemişti.Defne de sinirli bir ifadeyle sakin olmaya çalışarak çalışana hangi masada olduklarını sordu.
Çalışanın yönlendirmesi ile beraber bir masaya doğru ilerlerken babaannesini ve diğer misafirlerle az önce çarpıştığı kişiyi görüp şaşırdı. O uyuz adam babaannesinin tanıdığıydı demek, bu kadar kalabalık olmasa ona diyeceğini çok iyi biliyordu ama yine de saygısından sustu. Babaannesi gelir gelmez hemen onu tanıtmaya başladığında Defne masum bir şekilde tanımadığı insanlara bakıyordu.
" Sizinle tanıştırmak için can attığım torunum Defne. "
Defne şaşkın bir bakışla etrafına bakarken az önce çarpıştığı genç adam da hayretle ona bakıyordu. Gözleri birbirini bulduğunda ikisi de memnuniyetsiz bir ifade takındı. Masada babaannesi dahil 3 kadın 2 adam ve bir de o genç adam vardı. Adamlardan biri diğerinin babası gibi görünüyordu. Kadınlar da anne kız gibiydiler. Herkes Defne'ye selam verdi ve ardından Feride Hanım tebessümle konuştu.
" Asaf Bey ve Bediha Hanım 'ın torunu Savaş ..."diyerek çarpıştığı ve oldukça kaba olan genci tanıttı Defne'ye.
"Memnun oldum "dedi Defne aslında hiç memnun olmamasına rağmen. Babaannesine bakıp hemen yerine oturdu.
Adının Bediha olduğunu öğrendiği kadın konuştu sonrasında da gülümseyerek.
"Savaş bizim biricik torunumuz ileride şirket yönetimini ona devretmek istiyoruz, şuan işletme okuyor, sen ne okuyordun Defne'ciğim? Arkadaş olmanızı çok isteriz."dedi. Defne oldukça rahatsız bir şekilde yerine kıpırdanarak konuştu.
"17 yaşındayım ben henüz, lisedeyim henüz alan seçmedim."diyerek mırıldandı. Feride de gülümsedi ve Defne'nin elini tutup konuştu.
" Ortaklığımızı kutlarken geleceğin varislerini de bir araya getirmek istedik. Benim de varis olarak gördüğüm bir tek sen varsın torunum."
Defne şaşkın bir şekilde bakarken diğerleri Savaş'ın okuduğu bölümle ilgili konuşuyordu.
"Savaş aslında yurtdışında okuyor ,bizi de kırmadı tanışmaya geldi o da. "dedi kadın. Defne gergin bir şekilde orada otururken babaannesinin kendisini varis olarak göstermesine şaşırıyordu. Olacaklardan habersiz babaannesinin niyetini öğrenmeye çalışıyordu. Onu gerçekten varis olarak mı görüyordu yoksa ortaklarının torunuyla arasını mı yapmaya çalışıyordu anlamamıştı. Fakat Feride Hanım oldukça rahat bir şekilde davranıyor ve onlara yönelik bir yorum yapmıyordu.
Akşam yemeğinde yeni ortaklıkları kutlandı ve normal bir şekilde yemek bittiğinde Defne babaannesine bakıp korkuyla sordu.
" Amacın ne? Beni o çocukla evlendirmek mi niyetin?" Feride Hanım bu lafın üzerine kahkaha atıp cevap verdi.
"Olur mu öyle Defne'ciğim. Sen daha bir çocuksun ne evliliği... Hem o çocuk da 21 yaşında falandır. Anlaşılan baban senin aklını oldukça karıştırmış benimle alakalı oysa ben seni torunum olarak çevreme tanıtmak istemiştim. İleride belkide şirketi sen yöneteceksin yani ortağımızın torunuyla birlikte.Sadece bir tanışma yemeğiydi, o şapşal çocukla seni evlendirmek aklıma gelmedi hem sana da yakıştıramam onu. Sen daha iyilerine layıksın." dedi. Defne kafasını karıştıran sorunun cevabını alıp rahatlarken arabaya geçip babaannesinden özür diledi.
"Üzgünüm ama sanırım fazla paranoyak biriyim. Babamı da daha önce başkalarıyla tanıştırıp evlendirmeye çalışmışsın ya... ondan etkilendim herhalde"
" Ben bunu yaparken baban reşit bir adamdı. Bunları konuşmayalım lütfen, sen ne istiyorsun hangi okulda okuyacaksın ne yapacaksın bunları konuşalım. Hem Savaş da sana yardımcı olabilir üniversite tercihi yapacağın zaman"
"Daha üniversiteye çok var babaanne, bunları kafana takma sen"dedi Defne tebessümle, zaten henüz 10.sınıfı yeni bitiriyordu. Hem bunları konuşmak için erken olduğunu düşünüyordu hem de o Savaş denen ukalayı hiç sevmemişti. Ondan ne tavsiyesi alabilirdi?
Babaannesinden ayrılıp evine geldiğinde babasını göremeyince merakla onun çalışma odasına çıktı ama onu orada görmeyince şaşırdı. Henüz eve gelmemiş olduğunu düşünüp içeriye girdi. Çalışma masasının üzerini dağınık görünce merak edip koltuğa oturdu ve belgelere göz gezdirdi. Anneannesinin adının yazılı olduğu belgeyi fark edince şaşkın ve tedirgin bir şekilde elleri titreyerek açtı ve hasta raporunu gördü. Bu eve taşınmadan önce hastalığı olduğuna dair kanıtlardı bunlar. Defne'den gizlenen hastalığının... Defne içindeki panikle hızlı bir şekilde nefes alıp verdi ve babasının ona bunu nasıl söylemediğini düşündü. Tüm hepsini okuyup sindirmeye çalışıyordu. Anneannesinin baygın hallerini düşünüp kaşlarını çattı. O gözlerinin önünde ölürken Defne bunu anlamamıştı bile. Belki söyleseydi anneannesiyle daha çok vakit geçirir günlerini değerlendirirdi, belki onu iyileştirecek motivasyonu sağlardı. Belki bu kadar sessiz sedasız gitmezdi. Nasıl olur da bunu ondan saklayabilmişlerdi. Onların buna hakkı yoktu ve Defne gözleri kararmış bir şekilde başka bir kanıt daha aramaya çalıştı. Çekmecenin içindeki babasının ondan gizlediği şeylerden birinin daha yazılı olduğu kapalı bir zarfı açmak üzereyken kapı açıldı ve Cem içeri girdi.
"Defne?"diyerek mırıldandı ama Defne elindeki belgeleri tutarak gözyaşları içinde ona baktı. Gözlerindeki hayalkırıklığı belirgindi. Babasına güvenini bir kez daha kaybetmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.36k Okunma |
1.48k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |