46. Bölüm

46.BÖLÜM AFFEDERSİN

anonymous
mermaidmaryy


Defne dolu gözlerle Cem'e bakarken elindeki belgeleri ve açmadığı zarfı yere fırlattı. Babasını ne zaman affetse yine bir hata ile geliyordu karşısına. Artık onu affedebilecek bahaneler bile bulamıyordu. Nefes alış-verişleri artarken babasına yaklaştı.

"Bana bunu nasıl yaparsın baba!?"

Cem ilk önce Ege'yi öğrendiğini sanıp afalladı. Eli ayağı telaştan birbirine dolandı.

"Ben senin iyiliğin için..."

Defne gözünden akan yaşla babasına bakıp bağırdı. Sesi o kadar kuvvetli çıkıyordu ki sokağın başından bile duyulabilirdi.

"Yeter artık bu bahanelerinden bıktım ben senin! İyiliğimi falan da isteme artık!Anneannemin hasta olduğunu nasıl söylemezsin bana, ben bilseydim belki... Belki daha farklı olurdu, onunla daha çok vakit geçirebilirdim. Sen benim onunla geçireceğim zamanlarımı hiç ettin!"

Cem gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, sonrasındaysa Defne'nin yanına yaklaşıp elini tutmaya çalıştı. Özür dilemek ve kendini açıklamak istedi.

"Kızım sakin ol ve beni dinle... Bunu ben istemedim anneannen kendisi istedi. Öğrenip üzülmeni istemedi, onu iyileştirmek için çok doktor buldum ama tedavisi yoktu,çok geçti. İnan ki seni üzmek istemedik. İnanki onu iyi etmek için elimden geleni yaptım ben."

Defne elini tutmaya çalışan Cem'e izin vermeden elini çekti ve ağlayarak kapıya yöneldi. Arkasını dönüp hayal kırıklığı ile Cem'e baktı. Onun yüzünü görmek bile istemiyordu.

"O yaşlı bir kadındı, tamam hastaydı ve mantıklı düşünemiyordu ama sen onu dinlemeseydin! Sen beni gerçekten düşünüyor olsaydın yanıma gelip doğru bir şekilde söylerdin. SAKLAMAZDIN!"

Defne sonrasında kendini tutamayıp hıçkırarak ağladı ve Cem 'in cevap vermesini beklemeden oradan çıktı. Cem kızının arkasından bir şeyler anlatıyordu ama Defne duymuyordu yalnızca yürüyordu. Cem kızının kolunu tuttu ve kendine çekti.

"Nereye gidiyorsun?"

" SANA NE! Bırak beni"

Cem beklemediği bu tepkinin ardından mırıldanarak ve yalvararak konuştu.

"Yapma kızım,seni sevdiğim için sustum o yüzden sana söylemedim. Anneannen istemedi,böyle olacağını bilemedik."

"Senden nefret ediyorum Cem Arslan!" dedi Defne ve ağlayarak kolunu hızlıca çekip odasına girdi. Odaya girmesiyle kapıyı kapatıp kilitlemesi bir olmuştu. Cem üzgün bir şekilde kapının ardında kalırken içten bir şekilde konuştu.

"Özür dilerim Defne, senin üzülmenden korktum. Haklısın senden gizlememeliydim ama... bilemedim işte."

Defne anneannesinin öldüğü günü hatırlarken ağlamaya devam eti ve kapının dibine oturup bağırdı.

" Ben bilseydim belki bu kadar ağır yaşamazdım bunu. Onun buz gibi bedenine sarılıp üşüdüğünü düşünmezdim.Kendimi hazırlardım belki buna ama sen yine benim adıma karar verip benden bunu sakladın!"

Cem elini kapıya koydu ve dolu gözlerle baktı. Üzgün ifadesi altındaki düşüncesi, kızının Ege'nin gidişinde payı olduğunu öğrenmek üzere olmasıydı.
Bunu bir şekilde affederdi belki ama Ege'nin gidişini söylemediğini öğrenirse ne yapardı bilmiyordu. Korkmuştu ve kendi de olduğu yerde titriyordu. Telaşla odasına gidip evrakları yakıp yok etti. Defne'yi kaybetme korkusu ve efkar tüm bedenini kapladı. O gece kimse kimseyi görmedi ama ikisi de uyumamıştı. Cem ,Dilan'ın fotoğrafına bakarak konuşuyor ve Defne'nin iyiliğini istediği için bunları yaptığını söyleyip içini rahatlatıyordu. Defne de sabaha kadar ağlayıp dualar ederek düşünüyordu. Babasının ona bunları yapmasını kendine yediremiyordu. Çocuk değildi ve çocuk muamelesi görmekten oldukça bıkmış bir haldeydi. Sabah olunca babaannesine mesaj yazdı ve ona artık bu evde yaşamak istemediğini söyledi. Zar zor verdiği bu kararı tüm gece çokca düşünmüştü. Hayatını mahveden babasından uzak olmak istediğini biliyordu. En azından bir süre... Babasının evi ona hiç de iyi gelmemişti. Ona kayıplar ve üzüntüler yaşatmaktan hayal kırıklığına uğratmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

Sabah olduğunda Feride Hanım, Defne'yi arayıp onu alacağını söyledi ve hazırlanmasını istedi. Oğluna kafa tutarak torununun daha fazla üzülmesini engellemeye çalışacaktı.

Defne tüm özel eşyalarını bir bavula sığdırıp güçlükle aşağı indirdi ve derin bir nefes alarak kahvaltı masasındaki babasının yanına geldi. Elindeki anahtarlığı masaya bırakıp manalı bir ifadeyle tebessüm etti.

"Hoşça kal."

Cem şaşkın bir şekilde ayağa kalkıp Defne'ye baktı. Kendisi ile dalga geçiyor olmalıydı.
"Kızım... Ne demek oluyor bu?"dedi Cem gergin bir tonda. Defne baktı ve tebessüm etmeye çalışarak konuştu.

" Bana babasının kızı diyorsun ya baba, ben de bunun hakkını veriyorum. Yıllar önce beni terk ettiğin gibi şimdi ben de seni terk ediyorum.Ödeşelim."

Cem kalbini tutarak sendeledi ve masadan destek alıp Defne'ye baktı. Yüzünden pişmanlık akıyordu ve gözleri dolmuştu. Kalbi sıkıştı ve nefes almakta zorlanarak konuşmaya başladı.

" Gidemezsin, sen reşit bile değilsin. Bensiz hiçbir yere gidemezsin. Ben senin babanım ve benim iznim olmadan hiçbir yerde kalamazsın." dedi sinirle ve Defne'ye doğru birkaç adım attı. Defne de aynı şekilde geri çekildi ve çenesi titreyerek gözlerinden yaşların akmasına izin verdi.

"Ben yoruldum baba, seni affetmeye çalıştıkça sürekli bir şeylerin altından senin çıkmandan çok yoruldum. Sürekli beni üzecek şeylerin sebebi olmandan ve bahanelerinle beni kandırabileceğini sanmandan çok sıkıldım. Biz birlikte yapamıyoruz, önce bunu kabul edelim."

Cem kalbini tuttu ve Defne'ye üzgün bir şekilde bakarak konuştu.

"Gidemezsin, babanı bırakıp nereye gideceksin?"

"Sen benim babam olmayı hiç istemedin ki"

Defne dolu gözlerini uzaklaştırıp dudağının ısırdı. Canı yanıyordu ve babasına çok alışsa da artık onunla yaşamak istemediğini biliyordu. Başka şeylerin de altından onun çıkmasından korkuyordu. Dillendirmese de Ege'nin gidişinde bir parmağı olmasından da şüpheleniyordu. Elleri titrerken kafasını başka yöne çevirip elini ağzına kapatıp duraksadı. O esnada zil çaldı ve babannesi içeri girdi. O girer girmez ortam bir savaş alanına döndü. Cem altında kaldığı lafı sindiremeden Feride Hanım,tüm ihtişamıyla ve gücüyle onların yanına geldi ve:
" Torunum benimle yaşamak istediğini söyledi. " diyerek Cem'in üzerine doğru yürüdü. Cem gözleri dolu bir şekilde annesine bakıp bağırdı.

"Sen doldurdun kızımı değil mi?! Ne istiyorsun bizden? Senin ardından yerine geçebilecek bir kukla mı? Defne'yi sana yedirmem! Onu da hiçbir kuvvet benim yanımdan alıp götüremez. Ben onun babasıyım."dedi. Bunu dedikten hemen sonra Defne'ye yalvarır gibi bakmıştı.

Feride Hanım tebessüm ederek oğlunun omzuna dokundu ve Defne'ye baktı.

" Defne seneye reşit olacak. Şimdi gitmesine izin vermezsen tamamen kaybedeceksin onu. Yapma bunu oğlum. Zorla birini bir yerde tutamazsın. Seninle olmak istemiyor,anla bunu. En azınsan babaannesiyle kalacak."dedi. Defne de kafa salladı ve bunun üzerine konuştu.

" Gitmeme izin ver baba, benim de seni gerçekten affetmeye bir sebebim olsun. Eğer izin vermezsen şimdi gitmeme on sekiz olur olmaz ardıma bile bakmadan giderim, seninle bir daha da asla görüşmem. Seni affetmemi, görüşmeyi bırakmamamı gerçekten istiyorsan gitmeme karışma! Bana iyi gelen şeyleri yapmak ve kendimi senden korumak istiyorum"

Cem dolu gözlerle Defne'ye baktı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı, Defne'ye yaklaştı ve kendine çekip ağladı.

"Gitme Defne, hallederiz bir şekilde, affedersin beni sen. Babanım ben senin, bu kadının yanına gitmene nasıl izin veririm? Beni yalnız bırakma bu evde. "

Defne üzgün bir şekilde Cem'e sarıldı ve ağlayarak geri çekildi.

"Sen yalnız kalmaya alışıksın,yine alışırsın. Ara sıra görüşürüz ama zorluk çıkartma lütfen. Ben halam ve babaannemle kalmak istiyorum. "dedi.

Cem ağlarken yere çöktü ve Defne'nin bacağına sarıldı.

"Defne... Sen benim kızımsın, gideceğini ve seni durduramayacağımı biliyorum. Benimle yaşamak istemezsen eğer seni yurtdışındaki bir okula yazdırırız orada okursun ve beni affedecek zamanı orada bulursun. Babannenle yaşamanı istemiyorum. Lütfen kızım, affet beni."

Defne kaşlarını çattı ve duygusal bir şekilde babaannesine baktı. Feride oğluna bakıp üzgün bir şekilde elini tuttu ve onu kaldırmaya çalıştı.

"Kızını kaçırmıyorum ya oğlum, eğer isterse yurtdışına okumaya da gider. Bu kız ne istiyorsa onu yapacak.Artık onun da bir birey olduğunu fark et! Kalk kendine gel!"

Defne ,Cem'e korkuyla bakarken Cem ağlayarak doğruldu ve kızına baktı.Gitme der gibi bakarak ağlıyordu. Defne'nin kalbi acısa da kararını vermişti dün gece. Babaannesinin evinde daha huzurlu olacağını düşünüyordu. Belki de dedikleri gibi yurt dışına okumaya giderdi ama burada Cem ile kalıp daha fazla delirmek istemiyordu.

"Seni affetmemi istiyorsan şimdi gitmeme izin ver. "diye mırıldandı.

Cem kırgın bir şekilde Defne'ye bakıp duraksadı. Onun bir gün bu evden gideceğini düşünmemişti. Her şeyi onun için yapsa bile doğruydu, onu çok üzmüştü. Bir yandan hak veriyor diğer yandan annesinin ona daha fazla zarar vereceğinden korkuyordu. Ağlayarak kafa salladı ve Defne'ye sarıldı. Defne'nin lafları Cem'in boğazına ve kalbine dizilmişti. Defne de babasına üzgün bir şekilde sarılırken içten içe ona kıyamıyordu.

"Afedersin" diye mırıldandı Cem.

"Böylesi ikimizin ilişkisi için daha iyi olacak"dedi Defne ve babasına bakıp geri çekildi. Babaannesi de oğluna üzgün bir ifadeyle bakıp omzuna dokundu.

"İstediğin zaman gelirsin"dedi. Oğluna bir yandan üzülse bile içten içe kazandığı için seviniyordu ve daha da üzülmesini istiyordu.

Defne bavulunu alıp dışarı çıkarken kadın da mırıldanarak oğluna söylendi.

"Sen anneni affettiysen kızın da seni affeder "

Feride Hanım oğlundan intikam alıyormuş gibi bir ifadeyle gülümseyerek bunları söylerken Cem de bunun üzerine daha da sinirlenip bağırıyordu.

"Sana bırakmayacağım kızımı, gerekirse onu yurtdışına yollarım ama seninle o evde bırakmam! Defne de senin gerçek yüzünü görünce kalmayacak yanında merak etme!"

***

Defne gözleri dolu bir şekilde yaptığının doğru olup olmadığını düşünmeden edemiyordu. Babaannesinin evine vardığında kendisinin hazırlayabileceği bir oda vermişlerdi ona. İsterse kendi isterse iç mimarla birlikte düzenleyebilecekti. Üstelik eski odasının iki katı kadar büyüktü. Evdeki ihtişam onun pişmanlığını da bir nebze unutturmuştu.Berfu da Defne'yi evde görünce oldukça şaşkın bir şekilde tepki vermiş,temelli kalacağını duyunca şaşkınlığı daha da artmıştı. Abisinin buna asla izin vermeyeceğini biliyordu ve şaşırmıştı. Yine de Defne'nin eve gelişini kutlamak için annesiyle evde ufak bir parti vermeye karar verdiler.

Akşam olduğunda yemekte özenli ve farklı şeyler yapılmıştı. Defne ortamdaki yemeklerin çoğunu ilk defa duyuyordu. Feride Hanım da onun bu kadar kültürsüz yetişmesine hayret ediyor ve alttan alttan söyleniyordu.

" Sana yol yordam öğretecek bir mentora ihtiyacımız olacak Defne'ciğim. Kızma bana ama fazla taşralısın, biraz görgü ve adap öğrenmelisin. Sana yeni arkadaşlar,yeni bir ortam lazım."

Defne suratı düşse bile kırıldığını belli etmemeye çalıştı ama yine de babaannesinin davranışı çok kaba hissettirmişti. Belki de babasının dediklerinin haklı çıkmasından korkmuştu, bilmiyordu.

Daha sonrasında da kutlama için kendi aralarında şampanya patlattılar ve üç kadın Defne'nin eve gelişini kutladılar. Berfu, Defne'ye şampanya yerine meyve suyu verip gülümserken Feride Hanım her şeye takılıyor ve mükemmel olsun istiyordu.

" Yarın da birlikte alışverişe çıkarız daha sonra tatil planı yaparız, hep birlikte Dubai'ye ya da Bali'ye gidebiliriz kızlar." dediğinde Feride Hanım, Defne buruk bir şekilde gülümsedi ve ayağa kalkıp izin istedi.

"Olur babaanne, siz nasıl isterseniz. Ben bugün fazlasıyla yoruldum, izninizle."

Feride Hanım da şefkatli bir ifadeyle kafa sallayıp gülümseyerek torununa gitmesi için izin verdi. Defne yavaş adımlarla odasına geçerken içi biraz huzursuzdu. Anneannesiyle ve babasıyla mutlu oldukları bir fotoğrafı çerçevesiyle masasının üzerine koyup sandalyeye oturdu. Fotoğrafa bakarken gözleri dolmuştu. Ne olursa olsun babasını o evde yalnız bıraktığı için üzülmüştü. Ne de olsa Cem, onun babasıydı. Dünyadaki en kötü adam bile olsa Defne'nin kalbinde her zaman bir yeri vardı. Onu düşünüp meraklandı,kocaman evde tek başına ve üzgün olduğunu biliyordu.Bir an eli telefonuna gitti ama arayamadı. Derin bir nefesle vazgeçip masanın üzerindeki fotoğrafa baktı.

" Yıllarca bensiz yaşayabildin o evde, şimdi de yaşarsın bence..."

Üzerindekileri değiştirip yatağa geçerken aklında bir kişi daha vardı ama gururunu bir kenara koyup aramak istese bile arayamazdı.

Defne yastığa başını koyar koymaz başa çıkamadığı duygularının etkisiyle ağlamaya başladı. Bütün bu şeyler neden onun başına geliyordu? Neden hep o üzülüyordu? Ege'yi çok özlüyordu ve bunu gündüzleri bastırmaya başarsa bile geceleri bu duygular yine ortaya çıkıyordu.
Bir yanı onun sesini unutmaktan bile korkuyordu diğer yanıysa ondan nefret ediyordu. Ege onu dünyanın en mutlu ve güzel kızı gibi hissettirip , göklere çıkarıp sonrasında hiç var olmamışcasına çekip gitmişti. Defne de yerin dibine çakılmıştı.

Defne telefonundan Ege ile olan konuşmalarını okuyup ağlarken daha önce atmış olduğu sesli mesaja tıkladı. Onun sesini sanki ilk defa duyuyormuş gibi şaşırarak elini ağzına kapattı. Defne hüngür hüngür ağlarken; Ege ona olan sevgisini anlatıyordu ses kaydında.

Sen benim hayatımdaki tek değerli şeysin ya! Ailemsin,aşkımsın. Sen benim için her şeysin birtanem. Birazdan kapına geleceğim, hazırlan,çok bekletme ama tamam mı? Seni çok seviyorum, özledim.

Defne sesi dinlerken çok kötü oldu ama toparlamaya çalıştı kendini.Mesajlarının iletilemeyeceğini bildiği için rahatça ses kaydına bastı ve mırıldandı.

"Seni çok özledim sevgilim"

Ege'yi sevgili oldukları andaki gibi hatırlamak istiyordu. Hiç terk edip gitmemiş gibi... Sanki terk eden adamla sevdiği adam aynı kişi değil gibi hissediyordu. Onu silse bile kalbindeki Ege'yi silemiyordu. Ağlayarak telefondaki resimlere bakarken ondan bir haber almayı diliyordu. En azından iyi olduğunu bilmek istiyordu.

Babaannesinin evindeki ilk gecesi ağlayarak ve ağlamaktan bayılmasıyla geçti. Babasını uykusuz bıraktığı gece kendi de ağlamaktan güçsüz düşmüştü. Babaannesinin evinde kalma fikri mantıklı gelmiş olsa da içini rahatsız ediyordu. Babasını ve o evi şimdiden özlüyordu.

***
Sonraki günlerde Defne eve alışmaya çalışmış, babaannesinin dediği şeyleri eksiksiz yapmaya özen göstermişti. Her ne kadar elinden geleni yapsa da Feride Hanım'a göre hep yetersizdi. Tabii torununa bunu gizlice ve yumuşak bir şekilde belli ediyordu. Defne'yi kendi gibi güçlü bir hanımefendi yapmak istiyordu. Yediklerine,giydiklerine ve hatta görüştüklerine karışmaya bile başlamıştı. Defne bundan rahatsız olsa da kararından dönmek istemiyordu. Belki de babasının haklı çıkmasından korkuyordu.

Defne, Feride Hanım'ın kuralcılığından bunalmıştı ama karnesini aldıktan sonra bir aylık güzel bir tatil yapınca yumuşar gibi olmuştu. Feride Hanım'a göre hayat boşa geçirmek için çok kısaydı, bu yüzden başarılı ve kültürlü olmak için çok çalışmalıydı. Tatilde bile yemeklerine karışıp durmuştu,Feride Hanım'a göre kadınlar her zaman zayıf ve zarif olmalılardı. Defne'ye de zaten zayıf olmasına rağmen yemek kısıtlaması uyguluyordu. Yine de Defne tatil boyunca uyumlu ve sevilen torun olmaya çalışmıştı.

Defne,Berfu ve Feride Hanım güzel bir tatilin ardından eve döndüklerinde Cem, Defne ile konuşmak için kapıda bekliyordu. haftalarca kızını görmediği için zamanında asla gelmem dediği evin önünde onları bekliyordu.

"Defne'm hoş geldin,"

Defne'yi görür görmez seslendi ve kollarını açtı. Yüzünden pişmanlığı belli oluyordu ve sanki saçındaki beyazları çoğalmıştı. Yine de Defne ağırlığını koruyarak sakince yaklaştı.

"Sen de hoş geldin baba"

Defne sarılmayınca ona doğru biraz daha yaklaşıp kendisi sıkıca sarıldı Cem. Kızının huyu , suyu, kokusu bile değişmişti sanki. Tedirgin bir şekilde geri çekilip yüzüne baktı. Yüzü zayıflamış, beli incelmiş gibi görünüyordu. Zaten üzüntüden zayıflamış olan vücudu sanki şimdi daha da zayıf düşmüştü.

" Biraz dışarı çıkalım, yemeğe gidelim ister misin?" dedi.

Defne boş bakışlarla babasına bakıp kaşlarını çattı, sonrasında babaannesine bakıp konuştu.

"Daha yeni geldik eve, giyinip arkadaşlarımla buluşmaya gideceğim. Başka zaman çıkarız."dedi soğuk bir ses tonuyla.

Cem annesine öfkeli bir bakış attıktan sonra kızına dönüp sakince konuştu ama bunu yaparken yumruğunu sıkıyordu.

" Seninle konuşmak istediğim konular vardı. Birlikte çıkalım en azından arabada konuşuruz. Ben seni gideceğin yere bırakırım."

Defne ağzını açacakken babaannesi lafını kesip cevap verdi.

" Ne konuşacaksanız konuşun burada,yabancı yok."

Cem sinirle annesine bakıp nefes verdi.
"Ben kızımla konuşurken sen araya girme! "

"Terbiyesiz!"

Defne ikisinin de tavırlarından bunalmış bir şekilde ofladı ve eve doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Kapıya gelene kadar hiçbir şey söylemedi ama sonra dayanamayarak Cem'e seslendi.

"Tamam. Bekle geleceğim birazdan."

Cem fazla bir şey söylemeden bahçedeki banka oturup beklerken Feride Hanım onu umursamadan eve geçmişti.Defne hızlı bir şekilde hazırlanıp babasının yanına geldi. Üzerine giydiği şeyler Defne'ye göre fazla açık ve yapmacıktı, Cem bunu fark edip duraksadı ama kızını kırmamak için susmayı tercih etti. Onu belinden tutarak arabaya doğru yönlendirdi.Defne babasına gideceği yeri söyleyip koltuğa yerleşti ve telefonuyla ilgilenmeye başladı.

İkisi birlikte arabada giderlerken Cem yolu izleyerek konuşuyordu.

"Çok zayıflamışsın"

"İyiyim ben, kan değerlerim gayet normal geçen hafta yaptırdık. Endişelenme diye söylüyorum."

Cem endişeli bir ifade takınarak ufak kaçamak bakışlarla Defne'ye bakıp arabayı sürmeye devam etti. Sesi titreyerek onunla konuşmaya çalıştı.

"Bana hala kızgınsın biliyorum. Seni çok özledim.meğer sensiz ev hapishaneden farksızmış. Duvarlar üzerime gelir oldu. En son annen gittiğinde bu kadar çaresizdim."

Defne nefes aldı ve bıkkın bir şekilde geri verdi. Babasının bu ajitasyonlarından da sıkılmıştı. Ne yaparsa yapsın dönmek istemiyordu işte.

"Ajitasyon yapma baba. Ne diyeceksen de , ben çok sıkıldım."

" Sana bir şeyler olmuş, ilk eve geldiğinde de kırgındın bana ama iyi ve saygılıydın. Kızım yerine Feride Hanımla görüşüyorum sanki. Tamam affetme ama böyle de davranma bana olmaz mı?"dedi Cem yine yolu takip ederken attığı kaçamak bakışlar arasında.

Defne de yorgun ifadesiyle uzaklara baktı ve babasının dediklerini düşünüp kendi içinde bir sorguladı.

" Oldu evet. Bana çok şeyler oldu baba, ben üst üste kayıplar yaşadım, acılar çektim; babasız kaldım,anasız kaldım, ben yuvasız kaldım baba. Hayal kırıklığına uğradım, yetmedi terk edildim. Sevdim kırıldım,sevemedim kırıldım, sevilmedim yine kırıldım. Canım çok yandı ben delirdim, ilaçlar olmasa aklımı da kaybederdim. Ben bunları yaşarken sen ne yaptın? Bunları da konuşalım mı? "diyerek ardı ardına sıraladı. Cem şok olmuş bir şekilde sessizleşirken Defne alayla güldü.

"Böyle susarsın işte yapamadığın babalığın konusu açılınca"diye ekledi. Cem iyice paramparça oldu bu laflarla ve gözleri dolu bir şekilde direksiyonu tutmaya çalıştı. Elleri titredi ve arabayı yavaşça kaydırdı.Hemen sonra kendine gelip doğruldu. Asıl konuşmak istediği konuyu konuşmaya yeltendi.

"Ben aslında senin için birkaç okul bulmuştum. Biri Almanya'da , biri Fransa'da biri de İngiltere'de... En azından bana olan öfkeni
kendini geliştirmek için kullan. Orada ,artık hangisini istersen, seni bir yurda yerleştiririz.Kendi odan olur, her kültürden dostun olur. Dil de biliyorsun zaten. Tatillerde gelirsin buraya o zaman da istediğin yerde kalırsın. "

Defne uzaklara bakarak dinledi ve kafa sallayarak babasına döndü. Bir süredir zaten bu düşünce içinden geçiyordu, babasının da istemesi onu yüreklendirdi. Babaannesinin baskıcı tavrı da onu bunaltıyordu. Yurt dışına okumaya giderse herkes memnun olabilirdi belki.

"Tamam kabul ediyorum. Hangisi iyiyse ona giderim. Ben de kendimi geliştirmek istiyordum zaten. Hem seni de böyle görmem her dakika , daha iyi olur."

" O kadından uzak ol da telefonla da konuşuruz biz. Hem sen orada yalnızken şuankinden daha güvende olursun benim için."dedi Cem üzgün bir ifadeyle. Kızının iyiliği için görmekten de feragat ederdi,onu gerçekten çok seviyordu. O bunu fark etmese bile onun için canını verirdi. Boşa geçen zamanlarına her geçen gün daha çok pişmanlık duyuyordu. Kendinden de zaman zaman nefret ediyordu. Aklından da hep aynı şeyler geçiyordu.

Kızımı korumak için onun hayatını, güç alacağı kahramanını, güzel anlarını,kahkahalarını çaldım... Babasını, annesini kaybeden bir çocuğun en ihtiyacı olan kişiyi esirgedim. Oysa korumak istemiştim. O zaman da ve şimdi de...

Cem arabayı durdurup Defne'ye baktı. Varacakları yere gelmişlerdi. Defne kemerini açıp doğrulurken Cem ona yalvararak bakıyordu. Defne babasının bakışlarına içten içe üzülse de dillendirmedi.

"Tamam o zaman haberleşiriz. Canerler beni bekliyordur."dedi ve gülümsemeye çalıştı. Cem duraksadı ve tebessüm ederek kızına uzandı.

"Sarılabilir miyiz?"

Defne isteksiz bir halde sarıldı ve hızlıca geri çekilip arabadan indi. Kaldırıma geçip babasına bakarken el salladı. Cem orada genç bir kız değil de ufak bir kız çocuğu görüyordu. O gözleri dolu bir şekilde oradan uzaklaşırken Defne farkında olmadan tuttuğu nefesini bırakıp yüzünü buruşturdu. Ona çok kırgındı, tüm yaşananlara da yaşanamayanlara da... Ne yapsa içindeki bu kırgınlık geçmiyordu, onu affetmeyi denediği her gün canı biraz daha yanıyordu. Cem yeni bir hatayla gelirken onu nasıl affedebilirdi ki? Defne dolan gözlerini elinin tersiyle sildi ve ağlamamaya çalışarak babasının arkasından bakakaldı. Kırgın, yalnız ve kimsesiz gibi...

Lütfen anlatımda ve kurguda yanlışlık/hata olduğunda beni uyarınız. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum ve bu sizler sayesinde☆☆☆ Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin :*♡♡♡ Dipnot: Sanırım yaşla ilgili bir yanlış yaptım, bu yüzden de biraz anlatım bozukluğu oldu. 11.sınıfmış gibi düşünelim ♡ Caner de 12.sınıfta olarak revize edeceğim. Umarım kusuruma bakmazsınızz.

Bölüm : 22.11.2025 04:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...