48. Bölüm

48.BÖLÜM KÜÇÜK BİR VEDA

anonymous
mermaidmaryy


Cem'in Defne'yi gitmek için ikna etmesinin üzerinden tam iki hafta geçmişti. Defne kararını verdikten sonra İngiltere'deki özel okula başvurup kabul edilmişti. Geriye bu haberi herkese duyurmak kalmıştı. Ona çok alışan babaannesi bu habere olumsuz tepki verebilirdi, zira babaannesinin Defne ile ilgili başka planları vardı,onu kendine göre yetiştirmek istiyordu.

Halası ve babaannesiyle beraber kahvaltı ederken bu sürpriz haberi onlarla da paylaştı.

" Sizinle paylaşmam gereken çok önemli bir konu var.İngiltere'de özel bir okula kabul edildim. Gerekli işlemler için birkaç gün sonra gitmem gerekiyor."

Defne birdenbire bunu söyleyince herkesin yüzü gerildi, özellikle de Feride Hanım'ın. Kendisi sürprizlerden ve emrivakiden zaten hoşlanmazdı. Üstelik böyle ciddi bir konu için ona danışılmamış olmasına kızmıştı.

"Demek babanla gizlice bir plan yaptınız.İstersen gittikten sonra söyleseydin Defne! Biz dış kapının mandalı mıyız? " dedi ve ağzını peçete ile silip nefes verdi. Defne babaannesinin haberi olmadığı için bozulduğunu anlasa da umursamamayı tercih etti. Haber gelmesini bekleyerek doğru ânı kolluyordu sadece.

"Hayırlı olsun yeğenim benim.Harika işler çıkaracaksın biliyorum ben "dedi Berfu onu destekleyerek. Yavaşça ayağa kalktı ve yaklaşıp Defne'yi öptü. Kollarını ona doladı ve başını onun omzuna koydu.

"Yeğenim halasına çekmiş ama benden daha başarılı olacak" deyip güldü. Defne de halasına karşılık verip gülümserken Feride Hanım ciddi bir tonda konuştu.

"Bizim fikrimizi alma gereği bile duymadığına göre her şeyi baban karşılayacak öyle mi? Sana gösterdiğimiz onca iyi niyete ve sevgiye rağmen bizi bırakıp öylece gidecek misin?" dedi. Bunun üzerine Defne gergin bir halde korkarak babaannesine baktı.

" Babaanne ben sadece kesinleşmesini istedim size söylemek için. Kırılacağını düşünmemiştim.Sizi bıraktığım yok sadece okumaya gideceğim, ben senin de bu okul işine olumlu bakacağını sanıyordum. Hem ara sıra yine buraya geleceğim, benim evim artık burası biliyorsun." dedi. İfadesi mahcup olmuş gibiydi, Feride Hanım da onu suçlu hissettirerek bakıyordu. Sitemkâr bir ses tonuyla konuştu.

"Sen gidince ev sessiz kalacak, sana bu kadar alışmışken gönlüm gitmenden yana değil. Hem özleyeceğim de seni ,yaşlı biriyim ben öyle hemen her dakika gelemem oralara, yine de kararın neyse sen iyisini bilirsin torunum."

Defne tebessüm etti ve elini babaannesinin elinin üzerine koydu. Onun kendisine değer verdiğini düşünüyordu ama oysa Feride,onu kontrol edemeyeceği için gitmesini istemiyordu. Kontrolünde olmayan şeyleri ve yönetemediği insanı sevmezdi. Yine de torunu özgür olmak istiyorsa ona engel olmayacaktı.

" Babaanne ben seni çok geç tanıdım ama sana çok çabuk bağlandım. Senin sayende iyileşmeye başladım. Kalbimi susturmayı bana sen öğrettin. Bu yüzden gerçekten gitme yanımda kal dersen..."

Berfu köşede onları izlerken Feride'nin kalmasını isteyeceğini sanıyordu ama Feride Hanım gitmesini istemişti çünkü onun zoruyla değil kendi isteğiyle kalmasını istiyordu.

" Sen gitmeyi çok istiyorsun sanırım, eğer öyleyse gitmelisin. Beni, halanı merakta bırakma sadece hep ara, tatillerinde evine gel. Bu ev senin evin istediğin zaman geri dönebilirsin. Sana destek olacağım,sen de karşılığında çok başarılı bir kariyer elde edeceksin ama söz mü?"

Defne tebessümle kafa salladı ve parlayan gözleriyle babaannesine sıkıca sarıldı. Feride Hanım bu yakın temastan biraz rahatsız olsa da karşılık verip güldü.

"Ay,deli kız"

Berfu da yanlarına gidip sarıldı ve Defne'nin saçlarından öptü.

"Babaannen ve halan her konuda destekçin hayatım"dedi. Defne mutlu bir şekilde geri çekildi ve rahatlayarak yerine oturdu.

" Sizi seviyorum" dedi. Berfu gülümseyip Defne'nin çenesini okşadı ve "Biz de seni fıstığım"dedi.

Feride de bunun üzerine kibar bir şekilde gülümsemekle yetinip omletinden bir çatal aldı.

" Arkadaşlarınla da paylaşacak mısın bu haberi"diye sordu.Defne de hevesli bir ses tonuyla cevapladı.

"Tabii ki, gitmeden önce vedalaşmam da gerek zaten. Bugün buluşuruz."

"Buraya davet et istersen, ben dışarı çıkacağım sizi başbaşa bırakırım"dedi Feride Hanım. Defne de kafa salladı ve hevesli bir şekilde kahvaltısını etmeye devam etti.

Kahvaltıdan sonra Defne, Açelya, Caner ve Zeynep'i eve çağırdı. Onlar için çalışanlara güzel atıştırmalıklar hazırlattı ve odasında hazırlanmaya koyuldu. Hızlıca makyajını yaparken aynadaki değişen yansımasına bakıyordu. Kendisi her aynaya baktığında bir yabancılık çekiyordu ama bunu görmezden geliyordu. Feride Hanım ona hem kalbini hem de aklını susturmayı öğretmişti artık kolayca istemediği düşüncelerini yok sayabiliyordu. O bazı şeyleri unuttuğunu sansa da aslında yaptığı, derinlere doğru itmekti. Bastırdığı duyguların gelecekte onu daha kötü etkileyeceğinden habersizdi. Anlık mutluluğun peşinde ilerliyordu.

Hazırlanıp aşağı ineceği sırada telefonuna bilmediği yabancı bir numaradan mesaj gelince duraksadı. Sakin kalmaya çalışarak yutkundu, gelen mesaja tıkladı. Bu, gelen bir şarkı linkiydi. Şaşkın bir ifadeyle şarkıyı açtı ve dinlemeye başladı. Kim neden ona şarkı gönderiyordu? Anlamamıştı ama şüpheleniyordu. Sessiz telefon aramaları ve bu şarkı ona tek bir kişiyi anımsatıyordu: Ege'yi. Şarkı çalmaya başladığında Defne'nin gözleri doldu ve yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Bu şarkının sözleri ona bir şeyler anlatmaya çalışır gibiydi ancak Defne, inadı ve gururu yüzünden gerçekleri göremiyordu.

Ağlama ne olur,vazgeçme ,bekle beni
Döneceğim mutlaka sabret

Defne kalbinin ağrısıyla yüzünü buruşturup elini göğsüne yasladı, geçti sandığı acı tek bir şarkıyla geri gelmişti. Unuttuğunu sandığı aşkı yeniden alevlenmişti. Konuşmaya yüzü olmayan da kendini şarkılarla hatırlatıyor diye düşündü. Şarkının anlamı çok derindi, bu da Defne'nin kafasını karıştırıyordu. Neden konuşup derdini anlatmıyordu? Belki de tek derdi kendini unutturmamaktı. O gittiği yerde yeni aşklar peşindeyken belki de Defne'nin onu unutmasını istemiyordu.

Defne hıçkırıklarla ağlarken aynadaki yansımasına baktı. Bu haline üzülüyordu, ancak çektiği acılara rağmen onun için aşkla atan kalbine de kızıyordu. İstese Ege'den daha iyisini bulabilirdi, fakat kalbi yalnızca tek bir kişi için bu denli atıyordu. Onun için çektiği acı bile, başkasının yaşatacağı mutluluktan daha fazla haz veriyordu.

"Senin için atan kalbime de aşk olsun"diye sitemle mırıldandı ve ağladı. Şarkı bittiğinde ağlamayı bırakıp gözyaşlarını sildi, usta bir oyuncu gibi gerçekçi sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Makyajını tazeledi ve arkadaşlarını karşılamak için hızlıca aşağı indi.

O hazırlanırken arkadaşları gelmişlerdi bile, Defne gülümseyerek yanlarına indi ve tek tek hepsine sarıldı. Caner yine iltifat etmeyi unutmadı ve göz kırparak konuştu.

" Bu ne güzellik böyle"

Defne tebessüm edip ona sarılırken,Açelya ikisini dikkatle izliyordu. İçinde garip bir kıskançlık vardı ama kendisine bile açıklamak istemiyordu bu durumu. Düşünceleri onu alıkoyuyordu.

"İyi ki geldiniz. Sizin için çok güzel şeyler hazırlattım."

"Ne gerek vardı Defne"dedi Zeynep ve gülümsedi. Defne'nin gözleri Açelya 'yı bulunca onun yüzünün düştüğünü farkedip ona doğru yaklaştı ve fısıltıyla sordu.

"İyi misin? Her şey yolunda mı?"

Açelya daldığı düşüncelerden Defne'nin sesiyle uzaklaşıp tebessüm etti.

"İyiyim, sorun yok canım. Ee neler yaptın bakalım?" dedi. Defne de gülümseyip dışarıyı işaret etti.

"Bahçede oturalım mı? Orada daha rahat konuşuruz"

Diğerleri de Defne'yi onayladı,birlikte oraya doğru ilerlediler. Defne oturur oturmaz çalışanlardan içecek bir şeyler istedi ve beklemeden bu okul mevzusunu anlattı.

" Size nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama ... Her neyse direkt konuya giriyorum. Ben İngiltere'ye gidiyorum! Orada özel bir okuldan kabul aldım. Üzüleceğinizi biliyorum ama benim için mutlu olacağınıza da eminim."

Caner bir an duraksadı, gözleri yaşla dolar gibi oldu. Sonrasında bozuntuya vermeden gülümsedi. Defne de Ege gibi uzaklara gidiyordu...İki dostunu da kaybetmiş gibi hissediyordu.

"Gideceksin yani?" dedi Caner. Defne dostça elini tuttu ve gülümsedi.

"Üzülme canım,yine tatillerde geleceğim yanınıza hem siz de gelirsiniz belki. Ben ara sıra gelirim, internet denen bir şey var istediğimizde görüntülü konuşabiliriz. " dedi ve diğer eliyle de Açelya'nın elini tuttu.

"Hepinizi çok özleyeceğim ama belki bana daha iyi gelir babamdan ve bu yaşananlardan uzak olmak." dedi,Açelya gülümsemeye çalışarak Defne'ye baktı ve sıkıca sarıldı.

"Sen mutlu olacaksan eğer biz tabii ki seviniriz ama sensiz buralar eksik olacak. Hepimiz seni seviyoruz ve sadece mutluluğunu istiyoruz."diye mırıldanarak konuştu. Defne de Açelya'ya sarılıp geri çekildi. Zeynep de Defne'nin yanına yaklaşıp elini tuttu.

"Mutlu ol arkadaşım,bunu hak ediyorsun "dedi.

Caner de tebessüm ederek kafa salladı, Defne'nin saçlarını eliyle dağıtarak konuştu.

"Seni özleyeceğim deli, bak sakın irtibatı kesmek yok bizimle"

Defne Caner'in elini ittirip güldü,kafa salladı.
"Her şeyi detaylarıyla yazacağım size hiç geri kalmayacaksınız hayatımdan merak etmeyin"dedi.

Zeynep boş bulunarak ağzından dememesi gereken bir şey kaçırdı.

" Sen de Ege gibi kimseyi aramazsan..." söylediği şeyin yanlış olduğunu fark edince durdu ve Caner 'e baktı. Kimse bu lafın üzerine bir şey söyleyemedi. Defne yutkundu ve afallayarak ayağa kalktı. Kalbine ok saplanmıştı sanki o ismi duyunca. Unutmuş gibi yapmaya çalışıyordu ama herkes acı çektiğini farkındaydı.

" Ben bir içeri bakayım, içecekler nerede kaldı?"dedi ve hızlıca içeri geçti. Caner hafif sinirli bir şekilde Zeynep'e bakıp kaşlarını çattı.

"Aferin sana çok güzel pot kırdın Zeyno"

"Özür dilerim düşünemedim"dedi Zeynep üzgün bir halde Açelya da Zeynep'e destek olmak için konuştu.

"Kız kötü bir şey demedi, hem Defne aştı bence artık Ege'yi"

Caner aklına Ege gelince üzüldü, içlerinde gerçeği bilen tek kişi oydu. Acaba şimdi nerede ne yapıyordu? Defne'nin onu unutmasını istemiyordu çünkü Ege bunu hak etmiyordu.

"Unutmak öyle kolay mı Açelya Hanım?"

"Size kolay değil herhalde Caner Bey"dedi Açelya ve hafif gergin bir şekilde Defne'ye bakma bahanesiyle içeri doğru ilerledi. Defne elinde tepsiyle yaklaşırken karşılaştılar.

"Ne güzel şeyler yapmışlar öyle "dedi Açelya,Defne'nin elindeki tepside duran kurabiyeleri ve limonataları görünce.

"Çok lezzetli yapıyorlar, babaannem o konuda çok seçici, özel şef çalıştırıyor."diye detaylandırdı Defne. Açelya gülümsedi ve kırıcı olmamaya çalışarak sordu.

"Bana kızmazsan eğer sana bir şey soracağım,Ege'yi gerçekten unuttun mu? Yani onun adını duymak seni üzüyor mu hâlâ? "

Elinde tuttuğu tepsi titrerken Defne ne diyeceğini bilememişti. Derin bir nefes alıp verdi,Açelya'ya baktı. Gözleri gerçekleri söylese de dili aksini iddia ediyordu.

"Ben onu sildim Açelya, hayatımda hiç var olmamış gibi..."
Açelya kaşlarını çattı ve gülümsemeye çalışarak kafa salladı.

"Üzmek istemedim, sadece merak ettim. Afedersin"

Defne tebessüm etti ve kafasını salladı.

"Sorun yok hadi sohbete kaldığımız yerden devam edelim"deyip bahçeye yürüdü. Açelya da arkasından ilerledi ve Caner'in yanına oturdu.

Hep birlikte uzunca sohbet edip Defne'nin yeni hayatı hakkında yorumlar ve tahminler yaparak vakit geçirdiler.Dostlukları çok güzeldi ve Defne onlardan ayrılacağı için biraz buruktu. Güzel sohbetin ardından Zeynep erkenden evden ayrıldı, her zamanki gibi ailesi sorun çıkartmıştı. Açelya ve Caner de biraz daha sohbet ettikten sonra Defne'nin babannesi gelmeden önce evden çıktılar.

Evden ayrılır ayrılmaz Caner , Açelya'ya bu gerginliğin sebebini sordu. Defne'nin evinin yakınlarında taksi beklerken geçen boş vakti değerlendiriyordu.

"Sorun ne Açi?"

"Sorun ne mi?"dedi Açelya, sesi gergindi ama Caner gerçekten ne olduğunu anlamıyordu. Soru soran gözlerle Açelya'ya bakmaya devam ediyordu.

"Bak canım ne olduğunu söylemezsen sorunu nasıl çözebiliriz? "dedi.

" Tamam madem merak ettin kafamı kurcalayan soruyu sana sorayım." Açelya gözleri dolu bir halde Caner'in gözlerine baktı ve zorlanarak yutkundu.
" Defne'ye karşı hislerin hâlâ devam ediyor mu?"dedi.

Caner şaşkın bir ifadeyle Açelya'ya baktı ve gülerek cevap verdi.

"Sen ne dediğini farkında mısın? Çok komik bir soru bu çünkü "

Caner sorunun şaka olduğunu varsayıyordu ama Açelya gerçekten bunu merak ediyordu ve soruyordu.

"Onu görünce beni unutuyorsun, elimi bırakıp onun elini tutuyorsun mesela, iltifatlar ediyorsun. "dedi Açelya,sesi oldukça gergindi. Caner de bu laflardan sonra gerilmeye başlamıştı.

" Açi, aşkım sen nasıl böyle düşünürsün? Defne bizim yakın arkadaşımız,canımız. Ben ona aşık olsam gider onunla olurdum ama ben seni sevdiğim için seninleyim. Hem o benim sadece dostum hem de Ege'nin sevgilisi."

"Eski sevgilisi artık, Ege de aradan çekildi, belki hislerin yine canlanmıştır"dedi Açelya, saçmaladığının farkında değildi, böyle yaparak Caner'i sinirlendiriyordu.

"Canım, bak. Defne'nin yeri benim için çok farklı ve hep öyle olacak. Ona olan sevgim gerçekten büyük ama bu asla aşk değil. Ona o gözle bakmıyorum ben. Ben sana aşığım. Bak tekrar söylüyorum; ben seni seviyorum ama buna inanmak istemezsen seni ikna edemem."

Açelya derin bir nefes verdi ve sonrasında Caner'e inanmak isteyerek baktı.

"Kıskanıyorum işte, aranızda ne oldu bilmiyorum ama... Onu bir zamanlar nasıl sevdiğini biliyorum. Ona bakışlarını gördüm."

Caner gülümsedi ve Açelya'nın belini kavrayıp kendine çekti.

"Peki seni ne kadar sevdiğimi göremeyecek kadar kör müsün?"dedi. Açelya şaşkın bir halde onun gözlerine baktı ve kaşlarını hafifçe çattı.

"Seni seviyorum, başka bir ihtimal söz konusu değil. Lütfen bana güven, Defne sadece arkadaşım. " dedi ve burnunu Açelya'nın burnuna yaklaştırdı. Açelya bu jest üzerine gülümsedi. Zihnini meşgul eden konunun açıklığa kavuşmasıyla rahatladı. Dudakları neredeyse birleşmek üzereyken, o esnada taksi önlerinde durdu ve korna çaldı. Hızla birbirlerinden uzaklaştıktan sonra, utangaç bir ifadeyle taksiye bindiler ve oradan ayrıldılar.


***
Sonunda beklenen gün geldi. Defne, kendisine acı veren bu yerden çok uzağa gidecekti. Uzaklaşınca tüm dertleri sonlanacak sanıyordu ama derdin kendi içinde olduğunu unutuyordu. Nereye giderse gitsin, yaşadıkları da onunla birlikte gelecekti;ama o bunun farkında değildi.

Tüm gerekli eşyalarını almıştı ve evdekilerle vedalaşmak için aşağı inmişti. Babaannesi oldukça üzgün bir halde onu bekliyordu, gitmesini içten içe hiç istemiyordu. Defne'ye sıkıca sarıldı ve mırıldandı.

"Unutma bizi, inince de haber edersin torunum"
Defne gözleri dolu bir halde babaannesine baktı ve elini tutarak konuştu.

"Merak etme"

Berfu da ıslak gözlerini eliyle silip ağlamıyormuş gibi ciddi bir şekilde konuştu.

" Her zaman telefonum açık , bir şeye canın sıkılır kimseye diyemezsen beni ararsın halacığım."

Hala-yeğen sıkıca sarıldılar ve dışarıda korna çalan Cem'in yanına gitmek için ayrılıp hızlıca dışarı çıktılar. Cem arabanın içinde kızını ve Berfu'yu bekliyordu. Onların geldiğini görünce hemen arabadan indi. Defne de babaannesine bakarak ilerliyordu. Babaannesi somurtgan bir halde arabaya bakıp Defne 'ye seslendi.

"Ben gelmeyeceğim, fena olurum orada. Kusura bakma.Yolun açık olsun"

Defne kafa salladı ve tebessüm ederek babasına bavulları verip arabaya geçti.

Berfu, Defne ve Cem beraber havalimanına doğru ilerlediler. Kimse yol boyu ağzını açmayıp içindeki buruk duyguyu yaşadı.Herkes Defne'den ayrılacağı için üzgündü.Defne de karışık duygular içinde dışarıyı izliyordu. Cem kızının gitmesine üzülüyor olsa da böylesinin onun için daha doğru olacağını biliyordu. Berfu da aynı şekilde düşünüyordu. Defne'nin kendi yolunu kendi çizmesi gerekiyordu.

Havalimanına vardıklarında Defne, Caner ve Açelya'yı da görüp sevindi. Koşarak yanlarına gitti ve ikisine de sıkıca sarılıp gizlemeye çalışarak ağladı. Herkes ağladığını farkındaydı ama bozuntuya vermediler. Defne ikisine bakıp duygulanarak konuştu.

" Ben burada nefes alabildiysem eğer bu sizin dostluğunuz sayesinde, ben sizi asla unutmayacağım ve siz de beni asla unutmayacağınıza söz verin."

Caner alaylı bir şekilde Defne'ye bakıp söylendi.

"Alt tarafı okula gidiyorsun tatillerde geleceksin Defne, ilgiyi üzerine çekmeye bayılıyorsun valla"

Defne şaşırırken Caner tekrar sarıldı ve güldü.

"Şaka yapıyorum seni unutmak da neymiş. Tabii ki unutmayacağız,söz."

Açelya da birbirine sarılan iki dostun arasına girip sıkıca duygulanarak sarıldı.

"Hayatımızdaki her detayı zaten her gün telefonda konuşacağız. Seni unutmaya bir fırsatımız olmayacak" dedi Açelya. Defne ikisinden de ayrıldığında eliyle gözlerini silip yine halasına sarıldı, herkesten her şey için teşekkür etti.

"Bu küçük bir veda sadece "dedi ve son defa Canerlere baktı.
Cem bir köşede öksüz çocuklar gibi kızına sarılmayı beklerken Defne'nin ona kırgınlıkla baktığını görüp duygulandı. Kızını küs bir halde uzaklara göndermek ağrına gidiyordu. Defne ona baktı,soğuk bir şekilde hızlıca sarılıp geri çekildi.

"Bize zaman gerek."dedi ve bavullarını eline aldı, arkasını onlara dönüp ilerledi. İçeri girdiğinde artık diğerleri yanına gelemeyecekti ve Cem kızına doya doya sarılamayınca ağlayarak arkasından seslendi.

"Kızım..."

Defne tam içeri girecekken duraksadı ve düşünceli bir şekilde bekleyip arkasını döndü. Cem'i hüngür hüngür ağlarken görmeyi beklemiyordu, onu öyle görünce boğazı düğümlendi. Bavulları orada bırakıp hızlıca Cem'e doğru koştu ve yanına gelip sıkıca sarıldı. Babasına kızgın olması ona ihtiyaç duymadığı anlamına gelmezdi, hala onun sevgisine ihtiyacı vardı. Hala onu seviyordu. Sıkıca sarıldı,kokladı ve ağlayarak geri çekildi.

" Hoşça kal baba ne olursa olsun, sen benim babamsın"dedi ağlayarak ve Cem de Defne'nin avuç içlerini öpüp geri çekildi.

"Canım kızım, seni seviyorum. Git ve güzel bir hayat çiz kendine, ben evimizde bekleyeceğim,geri döneceğin günü..."dedi ve ağlamaya devam etti.Defne de babasına dolu gözleriyle bakınca Cem tekrar konuştu.
"Beni affet Defne"dedi. "Sana yaşattığım her şey için özür dilerim."

Defne bir şey demeden tebessüm etti ve ağlamamaya çalışarak onun yanından uzaklaştı. Buraya ilk geldiği günü anımsadı, babasıyla arasında geçenleri düşündü ve onun ne kadar değiştiğini fark etti. Babasının sevgisini hissedebiliyordu ama onun bencil biri olduğunu da biliyordu. Affetmek maalesef elinde olan bir şey değildi, zaman lazımdı. O affetse çocuk kalbi affetmezdi Cem'i. Ona kırgın olan çok Defne vardı içinde, bebek Defne, çocuk Defne ve acı çeken,canı yanan Defne... Babasının sevgisinden, ilgisinden mahrum kalan her çocuk gibi kırgındı. Tüm bu şeyleri onun bencilliğinden dolayı yaşamamış mıydı zaten? Onun aşkı evladından bile önemliydi, onun nefreti de öyle... Sırf kendi annesine duyduğu nefretten kızının gitmesini isteyen oydu. Defne'nin kırgın olduğu konu buydu aslında, bunları bile bile nasıl onu affedebilirdi ki? Yine de kendisi dahil herkesin iyi olması için gidiyordu işte.


İçeri girip bir sürü kapıdan geçerken gözleri çeşme gibi akıyordu. Ona kızıyordu, kırgındı ama onu affetmeyi de istiyordu bir gün. Her şeye rağmen babasına yeniden kavuşmayı diliyordu. Sonunda uçağa yerleştiğinde,göğe yükselirken artık önünde yeni ve temiz bir hayatın olduğunu düşünüyor ve kendini öyle rahatlatıyordu. Kırgınlıklarını, acılarını unutup geçmişe gömeceği yere gidiyordu. Ailesinden ve sevdiği herkesten uzağa...

Bölüm : 29.11.2025 21:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...