
Defne’nin İstanbul’a dönüşünün üzerinden sadece birkaç gün geçmişti. Feride Hanım, hastalığını bahane ederek Defne’yi kendine yakın tutmayı başarmış, Cem’e karşı da geri adım atmadan meydan okumaya devam etmişti. Cem ise kızı için alkolü bırakıp düzenli bir hayat kurma çabasında ilerliyordu.
Her şey sanki rayına oturmuş gibiydi. Defne de yeni okuluna kesin kaydını yaptırmıştı. Biraz para, gerekli kapıları açmaya yetmişti.
Defne babaannesi üzülmesin diye elinden geleni yapıyor , her lafını sorgulamadan kabul ediyordu. Anneannesi gibi onu da kaybetmek istemiyordu. Feride Hanım iyi olduğunu söylese bile ses tonundaki o acındırma tınısı bile Defne'yi kandırabiliyordu.
Babaannesinin odasında yanıbaşında dururken Feride Hanım ellerini tutup tebessümle konuştu. Gözleri sahte gözyaşıyla doluydu ve kendini acındırır gibiydi. İyi olmasına rağmen nazlanarak odasında uzanıyordu.
" Defne'm, torunum. Sen babaanneni hiç üzmezsin bilirim..."
Defne de bu girişin ardından istemediği bir şey çıkacağını biliyordu ama yine de anlamazdan geliyordu. Defne ona devam et der gibi kafa sallayınca Feride Hanım lafını tamamladı.
" Bu akşam ortaklarımız yemeğe gelecekler, senin de masada olmanı istiyorum. Sana bir elbise sipariş etmiştim , kızlar odana bırakır. Onu giymeni istiyorum. Bir de lütfen misafirlerden önce evde ol. "
Defne şaşkınca baktı ve kafa salladı. Misafir geleceği için mi bu kadar kasmıştı Feride Hanım anlayamıyordu ama bunun arkasında başka bir iş olacağını tahmin edebiliyordu.
"Tamam erken gelirim eve ama başka bir derdin olmadığına emin misin?" diye sordu.
" Dert değil, ufak bir sürpriz. Onu da akşam öğrenirsin canım."
Defne babaannesinin sürprizlerinin bir nevi emrivaki olduğunu biliyordu ama sorgulamak bir işe yaramayacağı için susup sadece gülümsedi. Babaannesinin elini destek verircesine sıktı ve odadan çekildi. Odasından çantasını alıp kızlarla buluşmak için evden çıktı. Bahçeden çıkar çıkmaz babasını görünce tebessümle ona bakıp yaklaştı. Cem saçlarını ve sakallarını kestirmiş ve şık giyinmişti. Defne için gerçekten çabalıyor gibi görünüyordu.
" Baba, ne işin var burada?"dedi Defne boş bulunarak.
"Kızımı özledim, gelemez miyim?"dedi Cem mahcubiyetle, sesinde kırgınlık da vardı elbet.
Defne tebessüm etti, yavaşça yaklaşıp Cem'e sarıldı. Onu kırdığını fark etse de sarılarak telafi etmeye çalışmıştı.Defne de özlüyordu onu ama bunu kendine bile söyleyemiyordu. Cem beklemediği bu sarılmayla gülümsedi ve umutlandı.
"İşin yoksa biraz vakit geçirmek istiyordum seninle"dedi.
"Kusura bakma baba, kızlara söz verdim. "
Defne üzgün bir ifadeyle Cem'e baktı. Cem tebessüm etmeye çalışarak kızının elini tuttu.
"Peki akşam?"
"Akşam... Misafirler gelecek burada olmam lazım ama yarın gelirim olur mu?" dedi Defne, Cem'i kırmamaya çalışarak . Ona kızgın olsa da psikolojik olarak iyi durumda olmadığını farkındaydı.
"Tamam o zaman yarın akşam evimizde bekliyorum seni" dedi Cem gülümsemeye çalışarak, Defne de tebessüm etti ve babasına el sallayıp yanından geçip ilerledi.
"Görüşürüz!"
Cem kızının arkasından bakarken ona seslendi ve gülümsedi. Onun büyüdüğünü kabullenemiyordu.
"Hava soğuk üşütme!"
Defne de gülümsedi ve arkasına dönüp el salladı. Cem ise orada öylece kızının gidişini izledi. O uzaklaşana kadar izledikten sonra bahçe kapısından girip içeri geçti. Güvenlik onu tanıdığı için sorgulamadı ve rahatça ilerledi.
Bahçeden eve bakarken annesinin odasındaki pencereden ona bakıp alaylı bir şekilde gülümsediğini görüp sinirlendi. Hızlıca içeri girdi ve Berfu'yla rastlaşıp sıkıca sarıldı.
"Abi" dedi Berfu, Cem'in buraya gelmesine şaşırarak.
" Annem iyi mi?" diye sordu Cem hızlıca, sertti ama sesinde gerçek bir merak vardı. Berfu kafa salladı ve tebessüm ederek konuştu.
"İyi ama sonuç bekliyoruz. Zararsız bir şey olduğunu düşünüyorum ben. Haftaya belli olur. "dedi. Cem çenesini sıktı ve Berfu'ya baktı.
"Defne'ye zarar vermesine izin verme. Bizim gibi onun da Feride Hanım'ın hırsıyla karşılaşmasını istemiyorum. O, onu iyi bilsin. Üzülmesin... "
Berfu duygulu bir şekilde abisine baktı ve kafasını onun omzuna koydu, mırıldandı.
" Defne akıllı kız, her şeyi farkında ama onu da kaybetmek istemiyor. Hem ona istemediği bir şeyi kimse yaptıramaz. Aklın kalmasın, halası burada."
Cem kardeşinin alnından öptü ve geri çekilip merdivenlere baktı. Yukarı çıkıp annesini görmek isteyip istemediğini düşünüyordu. Öylece beklerken Berfu ona destek vermek için omzuna dokundu.
" Bence gidip gör, belki de gerçekten hastadır. Pişman olmanı istemiyorum."
Cem elini sakallarına götürdü ve çenesini kaşıdı, kafası karışık olsa da içindeki 'o' sese güvenip koşar adımlarla yukarı çıktı. Annesi kötü biri bile olsa annesiydi işte... Bir şekilde bağları vardı. Çekingen bir şekilde duraksayıp annesinin odasına girdi. Feride Hanım pencere kenarında oturuyordu, oğlunu görünce şaşırıp ayaklandı.
"Cem..." Feride Hanım bir an sevinir gibi oldu.
Cem annesine baktı ve dolu gözlerle onu süzdü.
" Kötüye bir şey olmaz lafı gerçekmiş sayende onu da öğreniyorum."
" O nasıl laf öyle, ölmemi mi istiyorsun?" dedi Feride Hanım ciddiyetle. Cem elini yumruk yapıp sıkarken konuştu.
" Senin ne iyiliğini ne kötülüğünü istiyorum. Sadece kızımı bir kukla gibi kullanmanı istemiyorum. Defne'ye zarar verme. Onun saf duygularını kullanma."
Feride güldü ve Cem'e kınayarak baktı.
" Kimseye istemediği bir şeyi yaptırmıyorum. Defne bizimle mutlu, bunu kabul et. Onu kaçırdın bizden ama bak geri döndüğü yer neresi oldu? Sevdiklerin tek tek senden gidiyorsa suçlusu ben miyim? "
Cem yumruğunu sıktı ve annesine sinirle bakarak konuştu. Bu kadın öz evladının canını yakmaktan asla çekinmiyordu. Üstelik karşısındaki adam çok sevdiği karısını kaybetmiş olan öz oğluydu.Buna rağmen gamsız ve kalpsiz olabiliyordu. Hem Defne onunla da mutlu değildi çünkü mutlu görünmek, mutlu olmak demek değildi.
" Dua et ki annemsin. " dedi Cem dişlerini sıkarak.
" En azından bunu hatırlıyorsun oğlum."dedi Feride ve böbürlenerek tebessüm etti. Cem sinirli bir şekilde orayı terk edip koşarak merdivenlerden indi. Annesi tüm kötülükleri hak eden bir cadıydı onun için. Hızlıca evden çıktı ve arkasına bile bakmadan arabasına binip gözden kayboldu.
***
Defne, Açelya ve Zeynep'le türk kahvesi eşliğinde sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Laf lafı açmış herkes kendinden söz edip geçmişi anmıştı.
Açelya okuduğu bölümün zorluğundan, Caner'le ilişkisinden; Zeynep ise ailevi dertlerinden bahsediyordu. Defne'ye sıra geldiğinde kızlar anlatması için baskı yapmışlardı. Üç yıl boyunca orada yeni bir aşka yelken açmamış olmasına inanamıyorlardı. Üç yıl çok uzun bir zamandı ve Defne çok güzel bir kızdı,asla onu yalnız bırakmış olamazlardı.
" Hadi Defne!" dedi Zeynep gülerek.
"Orada hiç başka biri olmadı mı yani, sana bakan , konuşmak isteyen,hoşuna giden?"
Defne derin bir nefes aldı ve geçirdiği zamanları düşünüp gülümsemeye çalıştı. Olmuştu olmasına ama Defne kimseye yüz vermemişti, gizlese de kalbinde yatan kişi belliydi;ancak platonik olarak ondan hoşlanan birileri vardı. O kimseye başka gözle bakamamıştı. Defne'den bir cevap alamayınca Açelya , Defne'yi dürtüp yan masadaki çocuğu gösterdi.
"Bu çocuk seni kesiyor sanki"
Defne kafasını hafifçe çevirdi ve sarışın hemen hemen aynı yaşlarda karizmatik bir erkekle göz göze gelip gözlerini kaçırdı. Her gördüğü sarışın onun aklına Ege'yi sokuyordu. Kalbi hafifçe hızlanmaya başlarken yanakları kızarıyordu.
"Ay bırak Açi, kimseyi istemiyorum hayatımda... İngiltere'de de bu böyle oldu. Hâlâ da fikrim aynı. Erkekler benden birkaç adım uzakta dursun. "
Açelya güldü ve Zeynep'e bakıp konuştu.
"Ee peki, sende var mı aşk?"
"Nerede... Keşke olsa"dedi Zeynep sitemle. Henüz platonikten öte gidememişti. Defne de onlara dönüp kıkırdayarak gülmeye başladı. Onlar gülüşürken yanlarına Caner geliverdi,
"Selam kızlar"dedi ve Açelya'ya sarılıp öptü.Defne'ye göz kırparak
"Neler oluyor burada?"diye ekledi.
Açelya kaş göz yaparak Defne'yi izleyen genç adamı gösterdi. Defne'nin artık yeni bir aşka yelken açmasını istiyordu Açelya. Artık Ege için üzülmesini istemiyordu. Caner sinirli bir halde o tarafa baktı ardından Açelya ve Defne'nin ortasına oturdu.
"Kimse ben varken bu masayı kesemez ha!"Caner ciddi ciddi sinirlenmişti ama şakaya vuruyordu.
Defne güldü ve Caner'e bakıp konuştu.
"Sıkıntı yok, kimse umrumda değil zaten Caner'ciğim."dedi. Caner masaya bakan adama kasıntı bir şekilde bakmaya devam ederken Defne saatin geç olduğunu fark edip ayaklandı.
"Kankalarım, bu akşam misafirlerimiz varmış. O yüzden ben kaçıyorum. Artık temelli buradayım nasıl olsa, yine görüşürüz. " dedi ve hızlıca kızlara sarılıp öptü. Caner de hemen göz devirip konuştu.
"Ben geldim ya hemen kaç "
"Yok canım seninle bir alakası yok"deyip güldü Defne. Caner'in de elini sıkıp geri çekildi.
"İyi bakalım öyle olsun, gidince yaz gruba. " dedi Caner, sonrasında da hepsi bir ağızdan konuştular.
"Görüşürüz!"
Defne gülümsedi ve eliyle öpücük atarak herkesi selamladı. Onlarla vakit geçirmek ona fazlasıyla iyi geliyordu. Her şey değişse bile arkadaşlıklarının aynı kalması onu mutlu ediyordu.En azından kaybolduğu bu yolda ona ışık tutan birileri vardı.
***
Defne eve gelip hızlıca hazırlandı, babaannesinin istediği mütevazi(!) elbiseyi giyip aynada kendini izledi. Bordo rengi kendine yakıştırsa da biraz fazla gösterişli bir elbiseydi üzerindeki. Yine de babaannesini kırmayarak sade bir makyajla tamamlayıp misafirler için aşağı indi. Babaannesi de aşağıda koşuşturuyor ve eksiklerin tamamlanması için mutfakta terör estiriyordu. Dışarıdan gayet sağlıklı ve iyileşmiş görünüyordu.
Defne, Berfu'ya yaklaştı ve mırıldandı.
" Babaannem iyileşmiş ha "
Berfu güldü ve eğilip Defne'nin kulağına fısıldadı.
" O dışarıya güçsüz gözükmek istemez. Nazı bize geçiyor hayatım."
Defne de tebessüm etti ve başını salladı. Berfu da tekrar fısıldadı ve Defne'nin elinden sıkıca tuttu.
" Baban da geldi ya, ondan bu hırsı. Kimbilir ne dedi abim"
Defne merakla kaşlarını kaldırırken zil çaldı ve herkes telaşla ayaklandı. Defne ve Berfu'nun konuşması da yarım kaldı. Misafirler içeri girdiğinde herkes ayakta selamlamak için bekliyordu.Herkes birbiriyle gülümseyerek tokalaşmaya başladı.
Defne, diğer herkesle el sıkıştıktan sonra daha önce tanıştığı torunları Savaş’a doğru döndü ve elini nazikçe uzattı. Savaş, tanıdık bir gülümsemeyle Defne'nin elini sıkıca kavradı fakat Savaş'ın eli Defne'nin elini olması gerekenden biraz sert, kaba sıkınca Defne olduğu yerde durup istemsizce kaşlarını çattı. Karşısındaki kişinin ne yaptığını anlamaya çalışarak baktı ve elini çekmeyi denedi, hafifçe Savaş'a doğru yalpalayınca sinirli bir şekilde onun yüzüne bakarak elini ondan kurtardı. Savaş bıyık altından gülümseyerek Defne'nin gözlerine bakıyordu,sanki onunla oyun oynamak isteyen bir çocuktu.
"Merhaba küçük hanım" deyip Defne'nin yanından umursuzca geçip içeri gitti. Defne ne olduğunu anlamaya çalışarak arkasından bakarken , Savaş'ın zamanında da kendisine karşı kaba olduğunu hatırlayıp somurttu. Sessizce mırıldandı.
"Ukala"
Defne, yüzüne yapmacık bir tebessüm takıp diğerlerinin arasına geçti ve sessizce yerine oturdu. Babaannesi ortaklarıyla konuşurken Savaş sık sık Defne’ye bakıyordu. Defne ise onun bu kadar aptal olmasına anlam veremiyordu. Bir an önce defolup gitmesini istiyordu, ona hiç ısınamamıştı ve anlaşabileceklerini de sanmıyordu. Geçen seneler boyunca hiç olgunlaşmamış olmasını garipsiyordu.
Feride Hanım'ın yönlendirmesiyle herkes masaya geçti, planlanmış gibi Defne'nin tam karşısına Savaş oturmuştu. Defne etrafa rahatsız olduğu belli bir ifadeyle bakarken Berfu onun elini tutup gülümsedi.
" Sakin ol canım. "dedi anlamış gibi ve göz kırpıp diğerlerine döndü. Herkes Berfu'nun dolandırıldığını bildiği için ona saf gözüyle bakıyordu ama Berfu aslında her şeyi farkında olan duygusal biriydi,yaptığı tek hata güvenmekti. Feride Hanım'ın da kaybettiği parasını yeniden başka yollarla artırmaya çalıştığını görebiliyordu, bunun için ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu.
"Hoş geldin Defne'ciğim, temelli dönmene çok sevindik. Ne kadar büyümüşsün, güzelleşmişsin." dedi Bediha Hanım. Defne gülümsemeye çalışarak teşekkür edip bir şeyler atıştırmaya devam etti. Savaş'ın anne - babası da Defne'ye birtakım sorular sorup tanımaya çalışıyordu.
"Babaannen senden çok bahsediyor. Endüstri mühendisliği değil mi? "
"Evet efendim."
"Ne güzel, Savaş da okulu bitirdi şirkette çalışıyor artık darısı sana diyelim. Sen de alt departmanlarda başlarsın işe sonra yöneticiliğe yükselirsiniz. Ee biz gidince size kalacak oralar..." dedi kadın. Feride Hanım gülümseyerek lafa girdi , sesi heyecanlıydı.
"Aslında biz Bediha Hanım'la daha önce konuştuk. Defne'ye de ufak bir sürpriz olsun dedik. Şirketimizde ona uyan bir bölümde staj yapması için destek vereceğiz." dedi Defne'ye dönerek.Defne şaşkın bir şekilde bakarken henüz staj yapacak kadar bir şey bilmediğini düşünüyordu. Bediha Hanım da gülerek konuştu.
"Evet, hem Savaş da ona yardımcı olur. Onunla ilgilenir yabancılık çektirmez. Değil mi Savaş'cığım? Güzel arkadaşına staj işlerinde yardımcı olursun." Defne bunu duyunca kendi içinden 'imdat' çığlıkları atıyordu. Savaş denen aptalla aynı masada durmak istemezken bir de dışarıda da mı görüşecekti? Neyse ki aynı mesleğe sahip değillerdi, iki dakika görüp işine dönebilirdi.
"Tabii yardımcı olurum, büyük bir zevkle."dedi Savaş,Defne'ye bakarak.Defne çekingen bir şekilde yerinde kıpırdandı ve tam yardım istemediğini söyleyecekken Feride Hanım lafa atladı.
"Çok güzel , biricik torunum şirkete ilk adımını atacağı için çok heyecanlıyım. Savaş Bey de onu yönlendirirse çok mutlu oluruz. Sonuçta şirket ileride onlara kalacak şimdiden iyi anlaşsalar onlar için daha iyi olur."dedi. Herkes gülüşüp bunu onaylarken Savaş ve Defne birbirlerine kaşlarını çatarak bakıyorlardı. İkisi de bu durumdan pek memnun görünmüyordu. Yalnızca Savaş bunu eğlenebileceği bir oyun farzediyordu.
Yemek bitip tatlı faslı geldiğinde Feride Hanım, Defne'ye gülümseyerek emrivaki bir şekilde konuştu.
"Defne'ciğim, Savaş Bey'e kış bahçemizi göstermek ister misin?" Feride Hanım'ın bu kibarlığı Defne'nin gözlerini yaşartmıştı(!).
Defne sinirli ve şaşkın bir şekilde babaannesine baktı, bunu istemediği her halinden belliydi . Feride Hanım rica eder gibi kaşgöz yaptığı için geri çeviremeyip ayağa kalktı ama bu durumdan hiç hoşnut değildi.
"Tabii, kış bahçemizde babaannem bizzat kendisi bitkilere bakıyor. Göstermek isterim size de." dedi ve Savaş'a baktı. Savaş, her ne kadar kibar olsa da onun da bu durumdan rahatsız olduğunu fark edip gülümsedi ve ardından ilerledi. Onlar dışarı geçerken Berfu da ayağa kalkıp yanlarına geçmek istedi ama Feride Hanım'ın yargılayıcı sesiyle duraksadı.
"Sen otur Berfu, gençlerin muhabbetine uyum sağlayamazsın sen."
Berfu annesinin lafıyla yerine geri oturup kafasını eğdi,artık onun gözünde ikinci sınıf bir insan olduğunu fark ediyordu.Artık annesinin işine yaramazdı. Onu, yaptığı evlilik yüzünden oldukça zarara uğratmıştı.
Feride Hanım 'ın amacı aslında torunuyla iş ortağını başbaşa bırakıp kaynaştırmaktı. İkisi de artık yetişkin olduğuna göre izdivaçlarında da bir sorun olmazdı. Torununa ve kendisine en uygun damat adayı da Savaş gibi görünüyordu, üstelik böylece mallar bölünmeyecek ve aile içinde kalacaktı.
Kış bahçesine vardıklarında Defne oldukça gergindi ve içinden babaannesine söyleniyordu. Zaten bu Savaş denen ukalayı sevmemişti bir de ona bahçeyi gezdiriyordu. Savaş da Defne'nin yanında sessizce onun gerilen yüzünü inceliyordu,onunla uğraşmak hoşuna gidiyor gibi gözüküyordu.
" Hep böyle suratsız mısınız küçük hanım ?" dedi şakacı bir tonda ve tebessümle Defne'nin gözlerine baktı. Defne kaşlarını daha da çatarak mırıldandı.
" Benimle düzgün konuşur musunuz? Adım Defne."
" Seninle gayet düzgün konuşuyorum ufaklık" dedi Savaş, yüzünde Defne'yi sinirlendirmiş olmanın yarattığı keyif vardı. Defne yine sinirlendi ve bu defa farkında olmadan Savaş'a yaklaştı.
" Ben ufaklık falan değilim! Ne biçim konuşuyorsun sen benimle, ilk tanıştığımızdaki yaşımda kalmadım herhalde. Benimle üstten konuşmayı kes!"
Savaş sanki zafer kazanmış gibi gülümseyip Defne'nin yakınlaşan yüzüne baktı,onu kızdırmak hoşuna gitmişti.Bir adım da o attı ve meydan okuyan ifadesiyle Defne'yi inceledi. Defne birden, fazla yakın olduklarını fark edip hızlıca geri çekildi. Geri çekilmesiyle ayağı kaydı ve saksıdaki bitkilerin üzerine düştü.
Her şey bir anda olmuştu, Defne saksıdaki dikenli bitkinin üzerine düşünce saksı kırıldı ve bitkinin dikenleri, kırılan beton parçaları Defne'nin kolunu yaraladı. Defne düşerken çığlık atıp acıyla inledi. Canı acırken, yerdeki kan damlalarını görebiliyordu. Savaş telaşla ona yaklaşıp hemen kucakladı. Kırılan saksının parçalarını kenara itip Defne'nin vücudunu inceledi.
"İyi misin?"diye sordu ciddiyetle. Defne hafifçe kafa salladığında o da derin bir nefes verdi. Neyse ki çok ciddi bir şeyi yoktu, elbisesi kalın olduğu için aldığı hasar da az olmuştu. Kolları çizilmiş dikenler ellerine batmıştı. Defne,Savaş'ın kucağında olduğunu fark edene kadar bir süre geçti. Sonrasında Savaş onu kucağında yukarıya kaldırdı.
"Ufaklık deyince kızıyorsun ama bunu çocuklar bile yapmazdı"
Defne sinirli bir şekilde solurken canının yanmasıyla bağırdı.
"Senin yüzünden düştüm! İndir beni... "
Savaş tebessüm etti ve eve doğru yürümeye başladı. Defne onunla bu şekilde görünmek istemediğinden inmek için tepinmeye başladı. O hareket ettikçe kolundaki kesikler can yakıyordu. Savaş'ın ceketini çekiştirip durdu. Hayır, bu çocuk laf da dinlemiyordu.
"Bırakır mısın beni? Sapık mısın sen be! Yere indir dedim sana"
Savaş yardım etmeye çalıştığı kıza bıkkınlıkla baktı ve sinirlendi.
"Sana yardımcı olmaya çalışıyorum burada, atarım bak yere seni görürsün gününü. Çocuk çocuk hareketlerin var, yemedik seni herhalde."
Defne bunun üzerine somurttu ve Savaş'ı izledi.Kucağında Defne ile içeri girip çalışanlardan ilk yardım çantası istedi. Sonrasında da Defne'yi nazikçe portmantonun yanındaki pufa oturttu. Nazik olmaya çalışır gibiydi ama ifadesi sinirliydi. Defne de nazlı bir kız çocuğu gibi görünüyordu. Üzerindeki elbise yarım kollu olduğu için sağ kolunun yarısı diken yaraları ve minik kesiklerle kaplıydı, kolundaki yaralar kanamaya devam ediyordu. Sağ dizi de düşmenin etkisiyle yarılmıştı ve kanıyordu.
Çalışanlar ilk yardım için bir şeyler getirdiğinde Savaş nazikçe bildiği şeyleri uygulamaya başladı. Defne sakinleşmeye başlasa da kaşlarını çatarak bakmaya devam ediyordu. Savaş dizindeki yaraya pamuğu bastırıp üflerken Defne mahcup hissetmeye başlamıştı bile. O, Savaş'a sapık bile demişti ama o gerçekten yardım ediyordu. Savaş pansumanları yaptıktan sonra Defne'yi dikkatlice inceleyip gözlerine baktı.
"Acıyan, sızlayan başka bir yerin var mı?"diye sordu. Defne kafasını iki yana salladı ve tebessüm etmeye çalışarak konuştu.
"Teşekkür ederim, iyiyim..." Surat ifadesi inatçı ve mahcup görünüyordu.
Savaş eğildiği yerden doğruldu ve ayağa kalktı. Karşısındaki kızın saflığı onu güldürüyordu. Kaşla göz arasında nasıl düşüp kendini yaralayabilmişti hiç akıl erdiremiyordu. Defne ile konuşmadan birbirlerine bakarlarken içeriden gelen sesler bu gergin anı bozdu.
"Teşekkür ederiz bu güzel yemek için Feride Hanım'cığım. Tekrardan geçmiş olsun.Hasta ziyareti kısa olur..."
"Ne demek yine bekleriz. Zaten artık daha sık görüşürüz değil mi?" dedi Feride Hanım. Defne oturduğu yerden yavaşça kalktı ve bakışlarını sesin geldiği yere doğru çevirdi. Herkes gitmek için hazırlanırken Feride Hanım tebessümle konuştu.
" Savaş Bey oğlum, yarın Defne'ye yardımcı olabilirsin değil mi? Bir an önce çalışmaya başlasın istiyorum. Okulu açılınca çok fazla gelip gidemeyebilir."dedi. Defne kendisinin yerine karar alınmasından hoşnut değildi ama alttan alıp susmayı tercih ediyordu. Savaş, Defne'yi süzüp güldükten sonra Feride Hanım'a dönüp kafa salladı.
"Defne Hanım'a eşlik etmek benim için büyük bir zevk olacak. Hafta başında başlaması daha mantıklı olurdu aslında ama siz öyle istediyseniz yarın başlasın. Sabah şirkette odama gelirse yardımcı olacağımdan şüpheniz olmasın."dedi. Defne'nin somurtgan duruşu ona keyif verdiğinden büyük bir zevkle Defne'nin eline uzanıp kibarca öptü. Defne tiksinerek ona bakarken zoraki gülümsemeyle karşılık verdi.
"Çok memnun oldum, yarın görüşmek üzere Defne Hanım."dedi ve ailesinin yanına geçip herkesle beraber evden çıktı. Defne , Savaş'ın öptüğü elini elbisesine silerek büyük bir öfkeyle babaannesine baktı. Feride Hanım halinden memnun ve keyifliydi. Defne burnundan soluyarak babaannesine işaret parmağını doğrulttu. Sinirden kendiini kontrol edemiyordu.
"Ne yapmak istediğini farkındayım ama bunu yapma! Seni çok güzel kırarım, bana bunu yaptırma babaanne! " dedi. Feride Hanım anlamazdan gelerek bakınırken Berfu, Defne'nin kolunu fark edip yanına geldi. Lafı değiştirmek istemişti.
" Defne koluna ne oldu halacığım?"
Defne halasına bakıp sinirli bir şekilde sesini yükseltti. Sitemi elbette halasına değildi ama ona denk gelmişti.
" Bir şey olduğu yok hala, İyi geceler!"dedi ve arkasına bile bakmadan odasına çıktı. Bunun üzerine Berfu annesine dönüp suratını bükerek söylendi.
"Melek gibi kızı bile küstürdün, aferin sana anne. Bana zengin koca arayışın bitti sıra Defne'ye mi geldi?"
Feride kızının laflarına göz devirdi ve merdivene yönelirken konuştu.
" Siz safsınız kızım, iyilikten anlamıyorsunuz. Ben siz soylu bir aileye gelin gidin diye uğraşıyorum. Anneni dinlemedin gittin çapulcuyu damat diye getirdin gördük, neredeyse evimizi kaybediyorduk. Zamanında beni dinleseydin şimdi yalıda hanımdın."
Berfu annesinin lafıyla sinirlenirken Feride Hanım odasına çıkıvermişti. Berfu da öfkeyle evden ayrıldı ve aracına binerek tek sığınağı olan abisine doğru yola çıktı. Bu gece onunla kalmayı istiyordu zira annesi konusunda kendisini tek anlayan kişi oydu. Belki Defne'nin annesi karşısında nasıl dik durduğunu da Cem'e anlatırdı.
Defne odasında sinirden ağlarken annesi için yazdığı günlüğe hızlıca ve hararetle bir şeyler karalıyordu. Yazarken annesine dert anlatıyor gibiydi. Babasının haklı çıkması istediği son şey olsa da babaannesinin diğer yüzünü sonunda görüyordu. Onu sırf kendi istiyor diye biriyle yakınlaştırıyor ve buna zorunda bırakıyordu. Babasının dediği gibi tek amacı bu muydu? Onu bir oyuncak gibi mi görüyordu? Savaş denen ukala da onunla oynuyordu zaten , alay etmekten keyif alıyordu. Ama bir yandan da ona pansuman yapıp iyi davranmıştı. Defne de tam olarak bunu anlamıyordu, neden ikili oynamıştı? İyi biri mi yoksa kötü mü? Babaannesi gibi hırsı için yakınlaşır mı? Yoksa o da zorla mı konuşuyordu kendisiyle?
Defne yorgun bir ifadeyle defteri kapattı ve çekmeceye koyup dolu gözlerle pencereye doğru yöneldi. Kollarını göğsünde birleştirip gökyüzüne doğru baktı. Üç yıldır aklındaki ve kalbindeki hep oydu. Allah şahitti bir gün bile başkasını sevememişti. Geleceğini umut etmişti hep, her ne kadar dili istemiyorum dese de ne bir başkasını sevebilirdi ne de biriyle evlenebilirdi. Ege gelse bir şeyler değişir miydi? Eskisi gibi onu sevebilir miydi, onu da bilmiyordu. Sadece adını andığında,gökyüzüne baktığında içini yakan hisleri biliyordu.
Derin bir nefes aldı ve gökyüzüne bakarken yanağına süzülen göz yaşını elinin tersiyle sildi. Kendine acıyordu, o bir hiçi bekliyordu. Umrunda bile olmadığı tek derdi unutulmamak olan adam için mi bu sadakat, diye düşünüyordu. Kafası karışık ne yapacağını bilmeyen bir halde ellerini açıp dua ederken buldu kendini.
" Allah'ım içimi ferahlat,bana yardım et. Benim için hayırlı olan neyse onu bana nasip et. Bencil ve kötü insanlardan koru beni. Onlara karşı dayanabilmem için güç ver. "diye mırıldandı ve gökyüzündeki en parlak yıldıza bakıp iç geçirdi.
" Umarım yaşıyorsundur ve mutlusundur Ege, bunca zamana değer bir hayat yaşıyorsundur... "
Defne yaşayıp yaşamadığını bile bilmediği birini seviyor olmaktan utanıyordu. Vazgeçmek ve bu hislerden kurtulmak istiyordu. Ege dönse bile onu nasıl affedecekti? Daha kendi öz babasını affedemezken... O kadar uzun süre baktı ki gökyüzüne bir yıldızın kaydığını görüp dilek diledi. Buruk bir tebessümle unutmayı diledi, sadece unutmayı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.38k Okunma |
1.48k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |