
Keyifli okumalar!
***
Ne kadar zaman olmuştu karşısında ki kadını görmeyeli? On mu, on beş, yirmi yıl mı? Belki çok küçüktü ancak kendisine üstten bakan bu bakışların sahibini unutmasına imkan yoktu. Elinde altın kaplama sapı bulunan bastonu sanki dekor amaçlı kullanırcasına dimdik karşısında duruyordu. Yaşını gösteren tek şey saçlarına düşen yer yer beyazlardı.
“Daha ne kadar karşımda dikileceksin?” kadının otoriter sesi genç kızı kendisine getirirken yaşadığı şoktan kendine gelememişti. Kızının şaşkınlığını fark eden Mehmet Bey öne çıkarak kadının karşısına dikilmişti.
“Sizi buraya ne getirdi Memnune Hanım?” Mehmet bey kadını umursamayarak sorarken kadın ters bir bakış atarak cevap vermişti.
“İçeri buyur etmeyecek misiniz?”
“Davetli biri değilsiniz, sizi neden evime alayım?” adamın da sözleri kadın kadar ters ve sert çıkmıştı.
“Torunumu almaya geldim!” kadının sözleri komik geldiği için yaşlı adam gülmeye başlamıştı.
“Burada sizin torununuz yok!” diyen adamla Efnan gerilerek bir adım annesine yaklaşmıştı. Zeynep hanım kızını korumak istercesine arkasına alırken kadın dik bakışlarını onlara çevirmişti.
“Şu hale bak güzelim kızı ne hale çevirmişsiniz.” Kadın adamı duymazlıktan gelirken Efnan’a doğru ilerleyerek “Seni almaya geldim, hazırlan…” dediğinde Efnan istem dışı gülmüştü. Bu yaşına kadar kimseye kaba davranmamış, kimsenin kalbini kırmamaya çalışmıştı ancak karşısında ki kadın sınırlarını zorluyordu.
“Sanırım yanlış yere geldiniz hanım efendi, burada sizin torununuz yok. Kaldı ki küçük bir çocuğu almaya gelmiş gibi davranıyorsunuz.”
“Benimle saygılı konuş, baban hasta ve ölmeden seni görmek istiyor. Oğlumun son isteğini yerine getireceksin.”
“Ben bir yere gelmiyorum. Ayrıca benim babam tam karşınızda duruyor. Sizi tanımıyorum. Şimdi evimden giderseniz sevinirim.” Kadın öfkeyle bastonunu yere vururken Efnan başı dik bir şekilde kadının karşısında duruyordu.
“Bak buraya gelmeye bayılmıyorum. Sizler ölmek üzere olan bir hastanın isteğini yerine getirirsiniz diye düşündük. Hani hasta ziyareti sevaptı. Yabancı bile olsa onu görmeye gelmelisin.”
“Neden yapayım bunu? Daha bebekken beni bu kapıya attığınızda ileride ne olacağını düşünmediniz mi? Helallik istiyorsa hakkım helal olsun. Ona minnettarım sayesinde güzel bir ailenin içinde büyüdüm.”
“O zaman gel babanı gör.”
“Size söyledim benim babam burada. Şimdi gidin.” Mehmet bey kızının sinirden titremeye başladığını görünce araya girmişti.
“Akşam üzeri kızımla gelir hastanızı görürüz. Hangi hastanede yatıyor?”
“Baba ben bir yere gitmek istemiyorum.” Efnan itiraz ederken kızını iyi tanıyan adam buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Senin üzerinde hakkı olmasa da babandır Efnan. Sonradan pişman olacaksın görmediğine biliyorum. Kısa da olsa gidip görmelisin.”
“Neden şimdi değil de akşam?” kadın gözlerini kısarak onlara bakarken Zeynep Hanım bu kez araya girmişti.
“Bunun hesabını size verecek değiliz. Bizimde planlarımız, halletmemiz gereken işler var. Şimdi izin verirseniz işimize bakmak istiyoruz. İyi günler!” kadına kapıyı gösteren Zeynep Hanım yaşlı kadının daha da öfkelenmesine neden olmuştu. Kapıya yönelirken söylenmeden de duramıyordu.
“Akşam gelmezsen zorla aldırırım.” Kadın tehdit edercesine oradan ayrılırken Efnan hızla babasına sarılmıştı.
“Neden onlara gideceğimizi söyledin? İstemiyorum…”
“Senin kalbin kin tutmaz kızım. Sonradan görmediğin için pişman olacağını sende biliyorsun. Bırak Allah’ından bulsunlar, sen içini rahatlat.” Efnan babasının doğru söylediğini elbette biliyordu ancak kabullenmek istemeyen genç kız buruk bir şekilde annesine dönmüştü.
“Hadi kızım yemeğini ye hazırlıkları yapalım. Bunların rahat duracağı yok.” Yaşlı adam karısını onaylarken Efnan oldukça tedirgindi. Huzurlu hayatı bir anda tepetaklak olmuş hissediyordu.
İmtihan! Efnan’ın aklına sadece Rabbinin onu imtihana tabi tuttuğu gelmişti. Ailesiyle kahvaltısını yaptıktan sonra her şey çok hızlı olmaya başlamıştı. Açelya yanında kuaförle gelerek Efnan’ın hazırlanmasına yardımcı olmuştu. Genç kız oldukça dalgındı. Açelya onun bu dalgınlığından hoşlanmamıştı.
“Bir sorun mu var?” Açelya’nın seslenmesiyle genç kız kendine gelmişti.
“Bir şey mi dedin Açelya abla?”
“Neden dalgınsın, kötü bir şey mi oldu?” kuaföre yer göstererek elindeki çantalarını bırakmasını söylemişti. Efnan kadının elindeki çantaya sıkıntıyla bakarken Açelya’ya cevap verdi.
“Önemli bir şey yok abla, sanırım heyecan yaptım.” Açelya ona inanmasa da başını sallamıştı.
“Efnan hanım hazırlıklara başlamamız gerekiyor.” Kadının uyarısıyla genç kız gösterilen yere otururken Açelya camın kenarına geçerek onları izlemeye başlamıştı. Efnan aynanın önüne oturarak kadına izin verdiği ölçüde kendisine küçük dokunuşlar yapmasına izin vermişti. Efnan makyaj yapmak istemiyordu, sadece birkaç küçük dokunuş…
“Kıyafetinizi giyebilirsiniz,” diyen kadınla Efnan kadının sözleriyle Ahmet’in kendisi için alıp gönderdiği kırık beyaz elbiseyi koruyucusundan çıkararak banyoya geçmişti. Genç kız üzerini değiştirdikten sonra odaya döndüğünde Açelya ona hayranlıkla bakmıştı.
“Çok güzel oldun,” diyen kadınla Efnan utanmıştı.
“Şöyle geçin başınızı da yapalım,” diyen kuaför kızın başörtüsünü yaparken genç kız yüksek topuz yapılmasına izin vermemişti. Oldukça sade bir örtü taktırmıştı. Genç kız hazır olduğunda Açelya kızın kendisine dönmesiyle yutkunmuştu. Efnan’ın öyle bir bakıyordu ki genç kadın ne söyleyeceğini bilememişti. Efnan Açelya’nın sessiz kalmasından tedirgin olarak “Abla nasıl olmuşum?” dediğinde Açelya boğazını temizleyerek “Ahmet’e acımaya başladım, seni saklayacak bir yer bulamayacak.” Efnan kadının ne demek istediğini anlamayarak aynaya bakmıştı.
“Kötü mü olmuş?” kuaför gülümseyerek genç kıza cevap vermişti.
“Çok güzel oldunuz Efnan Hanım, şimdiye kadar hazırladığım en sade ve güzel gelin siz oldunuz. Umarım çok mutlu olursunuz.”
“Teşekkür ederim, elinize sağlık.” Kadın eşyalarını toplayarak kapıya yöneldiğinde Açelya onu geçirmek için peşinden gitmişti.
“Abla…”
“Birazdan yanına geleceğim, sen otur bayılacak gibi duruyorsun.” Genç kız hızla otururken Açelya onun bu hareketine gülümsemişti.
Zaman sanki hiç geçmiyordu. Genç kız kolunda ki gümüş kemerli saatine bakarken henüz öğlen olmak üzere olduğunu görünce sıkıntıyla iç çekti.
“Sakin ol Efnan, sakin ol… Sadece bir imza…” kendi kendini sakinleştirmeye çalışırken dış kapının zilini duyunca birden yerinden kalkarak titreyen ellerini birbirine bağlayarak beklemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra odasını kapısı tıklatıldığında içeriye annesi gelmişti.
“Anne?”
“Amcanlar geldi kızım, Ahmet salonda seni bekliyor. Baban nikah memurunu eve çağırmayı istiyor.” Efnan babasının isteğini hemen kabul etmişti. Evden dışarıya çıkmak onu geriyordu. Üzerinde ki kıyafeti ne kadar az kişi görürse onun için o kadar iyiydi. Genç kız odasında dolanırken derin derin nefes almaya başladı. Kapısının tıklatılmasıyla genç kız annesine dönmüştü.
“Kızım bizi bekliyorlar,” derken odanın kapısı açılarak içeriye babası girmişti. Mehmet bey kızını görünce hüzünlü bir şekilde gülümsedi. Efnan babasının nemlenen gözlerine bakarak utangaç bir şekilde gülümserken Zeynep Hanım baba kıza duygulanarak bakmıştı. Mehmet bey onunla evlendiği için her aman şükretmişti. Sayesinde anne olma mutluluğunu tattığı için kocası için dua etmediği tek bir günü bile olmamıştı. Şimdi ellerinde büyüyen kızını evlendiriyordu. Kan bağı olmasa da Efnan onun gönlünde doğurduğu evladıydı.
“Kızım çok güzel olmuşsun,” diyen adam genç kıza yaklaşarak ellerinden tutmuştu. Avucunun içindeki elleri kaldırarak göz hizasına tutmuştu.
“Şu eller ne zaman bu kadar büyüdü, ufacıklardı…”
“Baba yapma…”
“Çok mutlu ol kızım, ben Ahmet’in seni mutlu edeceğine eminim, sende onu mutlu edeceksin. İkiniz…” Efnan babasının ağlamak üzere olduğunu fark edince dayanamayarak hızla adama sarılmıştı. Efnan başını yaşlı adamın omzuna gömerken Mehmet Bey kızının sarılışıyla susarken Efnan “Biliyorum baba, benim için artık endişelenmeni istemiyorum. Hem bak en sevdiğin yeğeninle evleniyorum işte.” Efnan işi şakaya vurmak isterken Mehmet Bey gülerek geri çekilmişti.
“Doğru en sevdiğim yeğenime kızımı veriyorum. Hele seni bir üzsün canına okurum onun. Senden daha kıymetlim yok benim.” Efnan gülümseyerek babasının eline uzanıp öptü.
“Hadi ama daha ne kadar bekleteceksiniz adamları. Memur gelmiştir şimdiye kadar.” Zeynep hanım baba kızı uyarırken Mehmet Bey karısına hak vermişti.
“Hadi kızım,” adam kolunu kırarak Efnan’ın girmesin beklerken Efnan babasının koluna girerek odadan çıkmıştı. İkinci kat merdivenlerinden aşağıya inerken salondan gelen sesler kulağına ilişmişti. Merakla babasına bakarken nikahın kıyılacağı salonun kalabalık olduğunu anlamıştı.
“Oğlum bir dur otur şöyle, başımızı döndürdün.” Gülay hanımın uyarısı genç kızın kulağına kadar gelmişti. İkili salonun kapısına geldiğinde ortada dönüp duran genç adam kapıdan giren kişileri görünce olduğu yerde donup kalmıştı. Efnan bakışlarını kaçırırken yutkunarak kuruyan boğazını ıslattı. Genç adam kendisine doğru ağır adımlarla gelen kıza hayran bir şekilde bakarken gözündeki ışığın farkında değildi.
“Şişt ağzını kapat,” Akasya arkadaşının donup kaldığını görünce araya girip onu sonradan utanacağını bir davranışta bulunmaması için uyarmıştı.
“Hıhh…”
“Ağzını kapat diyorum.”
“Çok güzel değil mi?” Ahmet’in dalgın bir şekilde sorması Akasya’nın şiş göbeğini tutarak gülmesine neden oluştu.
“Çok kısmetli olduğunu söylemiştim. Şu güzelim kıza yazık olacak senin gibi biriyle evlendiği için.” Ahmet kaşlarını çatarak yanında ki arkadaşına dönmüştü.
“Benim gibi biri derken? Ne varmış bende?”
“Bilmem onu da sen bul.” Ahmet önünde duran ikiliye bakışlarını çevirirken amcası gözünün içine bakıyordu. Genç adam adamın bakışlarında ki hüzünle canının yandığını hissetmişti.
“Amca?”
“Sana en kıymetlimi emanet ediyorum Ahmet, ona gözün gibi bakacağına inanıyorum. Kızım önce Allah’a sonra sana emanet. Emanetime sahip çık.”
“Emanetin emanetimdir amca, gözün arkada kalmasın.” Kızının elini genç adamın elinin içine bırakırken genç adam uzun zaman sonra ilk kez bu kadar heyecanlandığını hissetmişti. Avucunda ki elin titreyişini hissedebiliyordu. Bakışları yanında ki kıza dönerken onun tek odak noktası amcasıydı.
“Hadi oğlum memur beyin başka nikaha yetişmesi lazım. Kıyalım şu nikahı.”
“Ay evet,” diyen Akasya ellerini çırparken Onur karısının heyecanına gülerek karşılık vermişti. Sefa ve Asya Hoca da iki genci yalnız bırakmamıştı. Asya Açelya’nın yanından ayrılmazken sürekli geçmişle alakalı soru sorarak genç kadını darlıyordu.
“Asya kadını rahat mı bıraksan artık?” Sefa karısını uyarırken Asya’nın yüzü asılmıştı.
“Ne yapayım Sefa, geçmişi anacak kimse kalmadı hayatımda.” Genç adam yüzü asılan karısının omzuna kolunu atarak şakağını öpmüştü.
“Hayatım, belli ki Açelya Hanım eskiyi hatırlarken üzülüyor. Onu üzmeyelim değil mi?” Açelya bakışlarını kaçırırken hala Asya’nın yanında ki adama alışmaya çalışıyordu. Ona göre Sinan’dan başkası genç kadının yanında duramazmış gibi geliyordu.
“Ben düşünemedim, özür dilerim.”
“Sorun değil Asya,” Açelya üzülen genç kadına buruk bir şekilde gülümserken memurun boğazını temizlemesiyle bakışlar nikah masasına oturan ikiliye dönmüştü.
“Şahitlerinizi de alalım.” Ahmet Akasya ve Onur’a bakarken Efnan’ın gözleri Açelya’ya takılmıştı.
“Açelya abla, sen nikah şahidim olur musun?” Açelya şaşırarak kıza bakarken başını sallayarak masaya doğru ilerlemişti. Ahmet’in işaretiyle Akasya ve Onur da onların yanına gelmişti.
“Ay unuttum.” Akasya telefonunu çıkararak Alya’yı görüntülü arayarak Suna’ya vermişti. Suna oldukça dalgın bir şekilde olayları seyrederken onun dalgınlığı aile büyüklerini üzmeye yetmişti. Şahitlerle nikah kısa sürede kıyılırken yeni evli çift ayaklanarak tebrikleri kabul etmişti. İki gencin kalbi heyecandan kuş gibi çırpınırken Ahmet nikah boyu bırakmadığı elin sıcaklığını kalbini içinde hissediyordu.
“Allah mesut etsin,” nikah memurunun sözleriyle Ahmet adama gülümseyerek karşılık verdi.
“Amin,” Efnan sessizce duasını ederken Mehmet bey ve Zeynep hanım ikiliye sarılarak onları tebrik etmişti. Gülay hanım yerinden kalkamadığı için oturduğu yerden yaşlarını silerken yanında oturan kızını dürterek yandaki çantayı işaret etmişti. Suna elinden geldiğince gülümseyerek ikiliye yaklaştı. Önce kardeşine sıkıca sarılarak “Mutlu ol,” dileğinde bulunurken genç adam buruk bir şekilde ablasına bakmıştı.
“Sende abla, her zaman mutlu ol,” dedi. Suna başını eğerek kısa bir an soluklanmıştı. Bakışlarını yeniden kaldırdığında bu kez Efnan’a dönmüştü. Efnan utangaç bir şekilde genç kadına bakarken Suna sıkıca genç kıza sarılarak “Allah mutlu etsin Efnan, seni kardeşim gibi gördüğümü biliyorsun. Bundan sonra her zaman yanında olacağım.”
“Allah razı olsun abla,” diyen genç kız Suna’nın elini sıkıca kavramıştı. Genç kadının keyfi olmadığını salona ilk girdiğinde anlasa da nedenini sormaya fırsatı olmamıştı. Elbet boş bir anında nedenini soracaktı. Kardeşinin nikahında şen şakrak olması gereken kadının yüzü oldukça somurtuktu. Suna elini çekerek çantadan çıkardığı takıları genç kızın koluna geçirmeye başlamıştı. Efnan itiraz etmeye çalışsa da Suna annesini işaret ederek “Bunları takmazsan kayınvaliden çok üzülür,” dediğinde Efnan’ın gözleri Gülay hanıma dönmüştü. Kadın heyecanla onlara bakıyordu. Efnan yanında arkadaşlarıyla konuşan Ahmet’i dürterken genç adam merakla çiçeği burnunda karısına dönmüştü.
“Bir şey mi oldu Efnan?”
“Annemlerin elini öpmeyi unuttuk,” Efnan sessiz bir şekilde genç adam söylenirken Ahmet kendi anne babasına bakarak gülümsemişti. Genç kızın elini sıkıca kavrayarak kanepede oturan annesine doğru ilerlemeye başlamıştı. Efnan utansa da genç adama ayak uydurmuştu.
“Öpelim anne,” Ahmet annesinin elini öperken yaşlı kadın oğlunun yüzünü kavrayarak yanaklarını öpmüştü.
“Ölsem de gözüm arkada kalmaz oğlum. Allah senden razı olsun, şu günü bana yaşattın ya…”
“Gelinini beğendin mi Gülay sultan?” Ahmet annesi ile şakalaşırken gülerek babasına dönmüştü. Hilmi bey oğluna sıkıca sarılırken Efnan’da Gülay hanımın elini öpüyordu.
“Allah razı olsun kızım,” kadın genç kızın yanaklarını öperken kulağına fısıldamıştı. Efnan geri çekilerek annesine bakarken kadının gözleri oğluna takılmıştı. Efnan onun baktığı yere gözlerini çevirdiğinde babasıyla gülerek konuşan genç adama takılmıştı gözleri.
“O nasıl söz anne, ne hakkı?”
“Oğlumun yüzünü güldürdün ya hakkın ödenmez. Sizin iş konuşulduğundan beri oğlum eski haline döndü.”
“Allah sizden de razı olsun anne,” genç kız arkadaşlarıyla da görüşürken Açelya kenarda durmuş genç kızı izliyordu. Efnan her zaman olduğu gibi oldukça naif hareketlerle misafirleri ağırlarken bir yandan da utandığı için kızaran yanaklarını elinin tersiyle soğutmaya çalışıyordu.
Açelya ile göz göze geldiklerinde genç kız ağır adımlarla ona doğru ilerlemeye başladı. Açelya genç kızın yürürken süzüldüğünü düşünmeye başlamıştı.
“Neden burada tek başına duruyorsun?”
“Uzaktan izlemek daha keyifli oluyor. Sohbet edecek havamda değilim.” Efnan genç kadın gibi sırtını dolaba yaslayarak salonda gülerek konuşan insanlara bakmaya başlamıştı.
“Herkes ne kadar da mutlu?” Açelya genç kızın sözleriyle ona bakmıştı.
“Sen değil misin?” Efnan hafif gülümseyerek “Ben… İçimde garip bir hüzün var. Ailemi geride bırakmış gibi hissetmem normal mi?”
“Aileni geride bıraktığın yok Efnan, sadece kendine yeni bir yol çiziyorsun. Ahmet iyi birine benziyor.”
“Öyle, her zaman iyiydi. Çocukluğunda da…” Efnan sözlerini fark edince susmuştu. Açelya kızın kızaran yanaklarına hayranlıkla bakarak devam etmişti.
“Birbirinize çok yakıştınız.”
“Teşekkür ederim, darısı senin başına.”
“Ben o gemiyi çoktan yolculadım, siz mutlu olun.” Efnan genç kadının ellerini tutarak gözlerine odaklanmıştı.
“Henüz yolun başındasın Açelya abla, yalnızlık sadece Allah’a mahsustur. Sende gönlüne uygun birini bulacaksın.”
“Aramıyorum Efnan, ben böyle iyiyim..” Efnan cevap vereceği sırada kapıya indirilen sert yumruklarla koruyla yerinde sıçramıştı. Açelya hızla genç kızı arkasına alıp belindeki silahı çıkarırken Mehmet Bey ve Hilmi Bey de öne çıkmıştı. Ahmet hızla Efnan’ın yanına giderek onu arkasına almıştı.
“Ne oluyor?”
“Suna!” genç kadının adı dışarıdan yükselirken Ahmet’in bakışları hızla ablasına dönmüştü. Genç kadın oldukça endişeli bir şekilde ailesine bakarken Açelya durumu anlayarak hızla kapıya yönelmişti. Sonrasında ise karşı konulmaz bir arbede onları içine çekmişti.
***
Yorum...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.75k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |