23. Bölüm

22. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Umarım herkes iyidir. Çok şükür bu bölümü de tamamlayabildim. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar...

 

***

 

 

“Onu şu köşeye yerleştireli, orası daha uygun.” Genç kız kapının pervazına yaslanmış bir şekilde annesinin işçilere direktif vermesini izliyordu. Şu bir gerçekti ki annesi yeni evine taşınmadan mutlu olmaya başlamıştı. İlk kez ev düzmenin heyecanını yaşadığını düşünmeye başlayan Efnan derin bir iç çekerek yerinde doğruldu.

“Anne bu kadar yetmez mi?” Zeynep hanım parlayan gözlerle kızına dönerken gülümsemişti.

“Güzel olmadı mı Efnan, baksana ne kadar ferah bir salon.” Efnan annesinin sözlerine hak veriyordu. Yeni evleri Ahmet’lerin dairesinin aynısı olsa da içindeki eşyalar evi bambaşka bir hale sokmuştu. Sade ama kaliteli mobilyalar yerlerini alırken ev yaşanacak duruma gelmeye başlamıştı. Annesi bizzat kendi zevkine göre döşemişti evlerini. Her odaya bir dokunuşu vardı Zeynep hanımın. Önceki malikaneden bozma büyük evlerine tek mobilya bile seçmemişti. Onlar taşındığında Mehmet Bey iç mimarla anlaşmış, evin her detayını mimar tasarlamıştı.

“Gülay annem yemeğe çağırdı, sabahtan beri bir şey yemedin. Hadi çıkalım.”

“Dur kızım adamlar ne olacak? Onları burada bırakamayız.”

“Anne her şey zaten yerleştirildi, geriye kalanları biz hallederiz. Hem onlarda çok yoruldu. Bırak dinlensinler.” Efnan’ın sözlerini duyan adamlar minnetle ona bakmıştı. Sabahtan beri eşya taşımaktan ve onları sağa sola çekmekten belleri kopmuştu. Yatak odaları kurulmuş, yemek odası monte dilerek tüm ev baştan düzenlenmişti. Üstelik bunları yaparken Zeynep Hanım sürekli mobilyaların yerini beğenmeyerek değişmelerini istemişti. Kadın çalışanlara baktığında onlar için üzülmüştü. Kiminin yüzü yorgunluktan kıpkırmızı olmuştu. Kendini kaptırdığı için onlara eziyet ettiğinin farkına bile varamamıştı.

Allah affetsin…

“Çok yorduk sizi hakkınızı helal edin. Gerisini biz hallederiz. Monte edilecek mobilya kalmadı zaten. Hesap numaralarınızı kağıda yazıp verirseniz paranızı yatıracağız.” Genç kız annesinin sözlerine şaşırmıştı. Normalde elden paralarını vermeyi planlıyordular. Adamlar da en az kendisi kadar şaşırmıştı. Başta tedirgin olsalar da sesleri çıkmamıştı. Mobilyaların kaliteli oluşundan parayı alacaklarını düşünerek hesap numaralarını bırakıp evden ayrılmışlardı.

“Anne neden elden para vermedin?”

“Kızım o kadar nakidim yok,” diyen kadınla Efnan başını iki yana sallamıştı. Kağıdı eline alarak kocasının yanına giderken Efnan da onu takip ediyordu. Hep birlikte üst kata Gülay hanımların evine çıktıklarında kapıyı onlara Ahmet açmıştı. Genç adamın işten geldiği üzerindeki takım elbiseden belli oluyordu.

“Geldiniz mi bende sizi çağırmaya iniyordum. Nasıl, kolaylayabildiniz mi ev toplamayı. Keşke beni de bekleseydiniz…”

“Dur evladım hele bir içeri girelim, soluklanalım.” Ahmet mahcup bir şekilde geri çekilirken anne kız eve girmişti.

“Selamünaleyküm,” diyen genç kız Ahmet’e bakarken Ahmet kızın selamını alarak derin bir iç çekmişti.

“Ne oldu?” Efnan merakla genç adama bakarken Zeynep Hanım çoktan salona geçerek onları bir başına bırakmıştı.

“Bugün işe gelmedin!” Efnan şaşırmış bir şekilde genç adama bakarken dalgın bir şekilde cevaplamıştı.

“Evle ilgilendiğim için gelmeyeceğimi biliyordun zaten. Bir sorun mu çıktı?” Ahmet çocuk gibi omzunu silkerken Efnan genç adamın tavrına iyice şaşırmıştı.

“Alışmışım seninle yemeye tek yemek hiç keyifli değildi.”

“Birkaç günde mi?” Efnan’ın şaşkın ifadesi genç adamı güldürürken Ahmet gözleri büyüyen karısına biraz daha yaklaşarak başını eğmişti.

“Artık nasıl bir alışkanlık yaptığınızı sen düşün karıcım, bir günde hasret kaldım gül cemaline.” Efnan genç adamın yakınlığıyla yutkunurken bir adım geriye giderek kızaran yanaklarını saklamak için başını eğmişti.

“Alışkanlıklar değişebilir dikkat etmelisin.” Efnan aklına gelen şeyle yüzü asılmıştı. Aslı’nın şirkette olmasından hoşlanmıyordu. Bir zamanlar kocasının sevdiği kadın olduğunu bilmek içini huzursuz ediyordu. Şimdilik beklemedeydi ancak kocasına güvenecekti. O her zaman Allah’a sığınmıştı ve bundan sonra da O’na sığınacaktı.

Ahmet yanından geçip salona giden karısının ardından buruk bir şekilde bakarken onun üzerine çok gitmiş olabileceğini düşündü. Efnan daha önce hiçbir erkekle bu kadar yakında durmamıştı. Kocası olabilirdi ancak onun da kendisini güvenli hissedeceği bir alanı olmalıydı. Ahmet bunu atladığını düşünmüştü. Kendisine alışması için ona zaman tanımalıydı.

“Evladım nerede kaldın, herkes masaya geçti sen kaldı kapılarda.” Gülay hanım oğlunu azarlarken Ahmet’in yüzü asılmıştı.

“Geldim anne,” Ahmet karısının yanına boş bırakılan sandalyeye otururken masanın iki ucuna oturan yaşlı adamların bakışlarının hedefi olmuştu.

“Bugün fabrikada bir sorun çıktı mı Ahmet, nasıldı genel durum?” Ahmet amcasının sorusuyla ona bakmıştı.

“Üretimde bir sıkıntı yok amca, pazarlama yeni ürün talebiyle geldiler. Onları yetiştirmeye çalışıyoruz.”

“Kapasitenin üzerine çıkmayın, ne kadar gerekiyorsa o kadar üretim yapın. Ayrıca Efnan, yarın işe gidiyorsun. Satış sonuçlarını alıp bana getiriyorsun. Özellikle hangi ilaç daha çok satılmış, nasıl satılmış bilmek istiyorum.” Efnan başını sallayarak “Sen nasıl istersen babacım,” dediğinde Hilmi Bey derin bir iç çekmişti. Bazen genç kızın Mehmet’e ‘babacım’ diye seslenmesine imreniyordu. Kendi kızı Suna’nın elbet sevgi sözcükleri vardı ona karşı ancak Efnan’ın o naif sesinden çıkan ‘babacım’ sözü içini ısıtıyordu. Bakışlar Hilmi beye dönerken Suna babasının zorunu anlayarak gülümsemişti.

“Hayırdır baba?” Suna babasına imalı bir şekilde gülümserken yaşlı adam kaşlarını çatarak kızına baktı.

“Yok bir şey,” Suna babasının Efnan’a olan düşkünlüğünü bildiği için derdini anlayabiliyordu. Belki kıskanması gerekiyordu ancak genç kadın kıskanmak bir yana babasına hak vermeden edemiyordu. Kendisi de Efnan’ı ayrı severdi.

“Tabağın bitmiş yemek doldurayım mı?” Suna’nın sorusuyla Efnan’ın bakışları adamın boş tabağına takılmıştı. Doğal bir şekilde yerinden kalkarak adamın tabağına uzanırken Hilmi Bey sevgiyle gelini olan ama kızından ayırmadığı Efnan’ın ardından bakmıştı. Ahmet babasının bakışlarını yakaladığında gülümsemesini saklamak için başını önündeki tabağına eğdi.

“Çok mu acıktın oğlum, başın tabağın içine girecek.” Genç adam başını kaldırarak annesine bakmışı. Efnan’ın kapıdan içeriye girdiğini görünce bakışları hemen karısını bulurken genç kız elindeki tabağı Hilmi beyin önüne bırakarak “Afiyet olsun baba,” dedi. Adam şimdilik bu seslenişe de razıydı.

“Ellerin dert görmesin kızım,” diyen adam yemeğine devam ederken, masada erkeklerin sohbet etmesiyle hoş bir ortam oluşmuştu.

Masayı toplamak için yerinden kalkan Efnan, Suna’ya yardım ederken Ahmet’te ikilinin peşine takılmıştı. Elindeki tabakla mutfağa girdiğinde Suna kardeşine kaş göz işareti yaparak “Hayırdır sen neden geldin?” dedi.

“Yardım ediyorum abla,”

“Teşekkür ederim ama biz hallediyorduk. Sen içeri geç…” Ahmet ablasının sözleriyle kaşlarını çatarak ona bakmıştı.

“Neden, namahrem mi var burada?” Efnan adamın sorusuyla gülümserken Suna gözlerini kısarak Ahmet’i kapıya yönlendirmişti.

“Hadi canım hadi belki bizim özel konuşacaklarımız var. Ne diye dibimizde bitiyorsun.”

“Karımın ne özeli olacak benden saklı, bende duymak istiyorum.”

“Hadi Ahmet beni deli etme. Sonra karını izlersin.” Suna’nın sözleriyle Efnan utarak bakışlarını kaçırmıştı. Tezgâhın üzerindeki tabakları sıyırarak makineye doldururken bir yandan da ocağın üzerinde kaynayan sudan çayı demlemişti. İki kardeş tartışmaya o kadar dalmıştı ki Efnan’ın mutfağı çoktan topladığını bittikten sonra fark etmişlerdi.

“Bak beni lafa tuttun kız tüm işi tek başına yaptı. Yorucu bir gün geçirdi üstelik.”

“Sende beni karımdan uzak tutmaya çalışma o zaman. Ayrıca bu kız senin kölen mi neden ona iş yaptırıyorsun? Ben varken…”

“Ahmet lütfen…” genç kız araya girerek tartışmaya son noktayı koymuştu.

“Ev için internetten mobilya bakalım mı diye soracaktım. Sağ olsun ablam yan yana olmamızı devlet meselesi haline getirdi.” Efnan adamın asılan yüzüne dayanamayarak konuşmuştu.

“Ben siteden bakmak istemiyorum, bizzat mağazada görüp almak istiyorum.”

“O zaman hafta sonu evimizin eşyasını alalım.” Efnan başını sallayarak onu onaylarken genç kızın telefonu çalınca dikkatler ona dönmüştü. Efnan endişeyle telefonu açarken karşıdan gelen konuşmayla elini sıkarak güçlü durmaya çalışmıştı. Telefon kapandığında yüzü beyazlayan genç kız güçlükle sandalye çekip otururken Ahmet ve Suna endişeyle dibinde çökmüştü.

“Efnan, ne oldu?” Ahmet kızın yanağından aşağıya akan sessiz yaşları imtina ile silerken ıslanan gözler genç adamı yüreğinden vurmuştu.

“Efnan hayatım ne oldu?” Suna bardağa su doldurarak ona içirmeye çalışırken genç kızın bedeni titremeye başlamıştı.

“Efnan korkutma beni, kimdi arayan?”

“Arkadaşım… Agah beyin sonuçlarını ve ilaçları doktor bir arkadaşıma göndermiştim. Onu öldürüyorlar Ahmet, o ilaçlar onu günden güne öldürüyor. Ne zamandır o ilaçları alıyor bilmiyorum ama uzun süre alındığında organ yetmezliğiyle ani ölüm yapıyorlarmış.” Suna elini ağzına götürerek şaşkınlığını saklarken Ahmet dişlerini sıkarak yerinde doğrulmuştu. Kim olduğu önemli değildi. Bile bile bir insanın ölmesine göz yumanların serbest kalmasına izin veremezdi.

“Sakin ol öncelikle, ne yapacağımızı düşüneceğiz.”

“Açelya abla, o ne yapılacağını bilir. Benim onu aramam gerek.” Efnan telaşla telefona sarılırken bir türlü Açelya’nın numarasını bulup onu arayamamıştı.

“Önce sakinleş, ben onu arar çağırırım. Hadi salona gidelim. Amcamlar merak eder burada kalırsak.” Efnan gözlerini silerek salona geçtiğinde anne ve babasının da endişelenmesine neden olmuştu. Ahmet olanları onlara anlattığında ailedeki herkes endişelenmişti. Açelya’nın gelmesi uzun sürünce Efnan dayanamayarak kapıya yönelmişti.

“Nereye gidiyorsun?”

“Polise, şikayette bulunacağım.” Efnan üzerini giyinerek çantasını koluna takmıştı. Ahmet’te onunla birlikte kapıya yöneldiğinde Mehmet Bey ve Hilmi Bey ikilinin arkasından bakmakla yetinmişti. Bu karı kocanın ilk kez birbirine destek oluşu olacaktı. Apartmandan çıktıklarında Açelya da arabayı park ediyordu.

“Ne oldu neden beni acele çağırdınız?” Açelya merakla ikiliye bakarken Efnan’ın kızarık gözleri dikkatinden kaçmamıştı. Sert bakışları Ahmet’e dönerken genç adam ilk kez Açelya’dan ürkmüştü.

“Bana öyle bakma, ağlamasının benimle alakası yok.”

“Olmasa iyi olur damat,” dediğinde Ahmet şok olmuş bir şekilde ona bakmıştı. ‘Bir korumanın damadı olmamıştı o da oldu…’ ağzının içinden homurdanırken Efnan onu duymuş ancak tepki verememişti.

“Polise gidiyoruz.”

“Neden?” Açelya merakla arabaya binen kızın ardından bakarken kendisi de direksiyona geçmişti. Neden merkeze gittiklerini bilmediğinden arada oturan ikiliye bakmıştı.

“Polis merkezinde ne yapacağız?”

“Sağlak ailesinden şikayetçi olacağım. Babamı onların elinden kurtaracağım.” Efnan’ın Agah beye ilk kez baba dediğini duyan Ahmet ona bakarken genç kızın bu durumun farkında olduğunu sanmıyordu. Efnan o kadar doğal ‘babam’ demişti ki bilmeyen biri onun Agah beyle yaşadığını sanırdı. Garip bir şekilde ağzında eğrelti durmamıştı. Özellikle son zamanlarda öğrendiklerinden sonra karısının babasına karşı yumuşadığını görebiliyordu.

“Onları neden şikayet edeceksin? Geçerli bir nedenin var mı?” Açelya bir yandan arabayı sürerken diğer yandan genç kıza sorular sorarak düşüncelerini dağıtmaya çalışıyordu.

“Agah beye yanlış tedavi uygulayarak onu ölüme gönderiyorlar. Anlamıyorum, ne kadar kötü olursa olsun bir anne nasıl oğlunu ölüme gönderir.”

“Memnune hanımın işin içinde olduğunu sanmıyorum.” Ahmet araya girerken Efnan ona inanmak istese de ihtimalleri düşünmek zorundaydı. O kadın küçük bir çocuğa merhamet etmemişti kendi oğluna zarar verenlerin arasında olmasını istemezdi. Araba polis merkezinin önüne durduğunda Akasya genç kıza dönerek “Emin misin Efnan, bu işin sonucu sıkıntılı olacak. Biyolojik baban olsa da aynı soyadını taşımıyorsunuz. Bu sorun olabilir.”

“O zaman bende vatandaş olarak ihbar ederim. Babam o ailede kalmayacak. Bunca öğrendiklerimden sonra onu o canilerin eline bırakamam.” Ahmet karısına hal verirken derin bir nefes almıştı.

“Hadi gidelim şikayetimizi edelim.” Genç adam arabadan inerek karısının tarafına dolanmıştı. Onun da arabadan inmesiyle genç kızın elini tutarak Açelya eşliğinde güvenlik kapısından içeriye girmişlerdi.

“Biz şikayette bulunacaktık,” diyen genç adam kendisini yönlendiren memurun peşinden gerekli alana geçmişlerdi. Efnan maruzatını anlatırken dilekçeyi yazan kadın ona gözlüklerinin üzerinden bakmıştı.

“Şikayetçi olduğunuz aile neyiniz oluyor?”

“Babamın ailesi… Agah Sağlak benim babamdır ve şu anda yanlış bir tedavi ile canına kastediliyor.” Polis gözlerini kısarak şüpheyle genç kıza bakmıştı.

“Elinizde kanıt var mı? Bu bahsettiğiniz durum ciddi bir şey. Eğer söyledikleriniz yalan çıkarsa sizin başınız ağrır.” Efnan başını sallarken cevap vermişti.

“Eminim memure hanım, hasta dosyasını ve kullandığı ilaçları bizzat güvenilir olan doktor arkadaşıma incelettim. Agah Sağlak’ın canına kastediliyor. Gerekli işlemleri yapmanızı, bir an önce hastanın hastaneye kaldırılmasını istiyorum.” Kadın Efnan’ın ciddi olduğunu anlayınca işlemleri daha da hızlandırarak gerekli yerlerden izinleri alıp bir ekip çıkararak yola koyulmuştu. Efnan ve diğerleri polisin peşinden giderken bir yandan da polisin ambulansı çağırıp çağırmadığını merak ediyordu.

“Gergin görünüyorsun,” diyen Ahmet genç kızı bakmıştı.

“Gerginlikten ziyade endişeliyim Ahmet, inşallah çok geç kalmamışızdır.” Efnan’ın üzgün bakışları genç adamın da üzülmesine neden oluyordu. Açelya arabayı biraz daha hızlandırarak önden giden polis arabalarıyla aranın açılmamasını sağlamıştı. Üç polis arabasına kısa bir süre sonra ambulansın da eşlik etmesiyle Efnan derin bir nefes almıştı. Ambulansı görene kadar genç kız kendisini ciddiye almadıklarını düşünüyordu. Öyle ki polislerin kapıdan bakıp ayrılacaklarını bile düşünmüştü.

“Ambulans geldiğine göre savcılıktan izin çıkardılar. Yoksa ve girmelerine izin vermezlerdi.” Açelya kendi kendine konuşurken genç çift onu duysa da sessiz kalmıştı. Konvoy halindeki arabalar Sağlak malikanesinin kapısına dayandığında güvenlik kapısı hemen açılmıştı. Peş peşe bahçeye giren arabalardan inen polis memurları evin kapısına doğru ilerlerken evin kapısının açılmasıyla Efnan da arabasından inmişti. Genç kız dayanamayarak kapıya doğru koştururken Ahmet’te onun peşine takılmıştı. Açelya ise her an etikteydi. Uzaktan gördüğü adama fark ettirmeden baş selamı verirken Efnan’ın peşinden gitmişti.

“Ne oluyor polis bey?” Efnan’ın amcası kaşları çatılı bir şekilde sorarken öndeki memur adamı cevaplamıştı.

“Hakkınızda ihbar var, bizimle karakola kadar geleceksiniz.”

“Anlamadım ne ihbarı?” adamın gözleri Efnan’a takıldığında kaşları daha çok çatılmıştı. Geçen gün evde olanlar yüzünden polisin kapıya geldiğini düşünüyordu. “Bakın memur bey, yeğenim size ne şikayette bulundu bilmiyorum ama bir yanlış anlaşılma olmuştur. Biz sadece onu biraz daha misafir etmek istemiştik.”

“Efnan hanımın yeğeniniz olduğunu kabul ediyorsunuz o halde?”

“Elbette, kendisi ağabeyim Agah Sağlak’ın kızı olur. Her ne kadar nüfustan çıkarılmış olsa da hala bizim kanımızı taşır.” Polis memuru kaşlarını çatarak adama bakmıştı. Hemen arkasında Efnan’ın üvey ağabeyiyle birlikte ailenin diğer üyeleri de vardı.

“Efnan Hanım babasını öldürmeye çalıştığınızı iddia ediyor. Ona yanlış tedavi uygulayarak canına kastettiğinize dair şikayette bulundu.” Adam duyduklarıyla hiddetlenirken polis memuru arkada duran sağlık görevlilerine işaret vererek “Agah beyi alabilirsiniz,” dediğinde adam hızla önlerini kesmişti.

“Buna hakkınız yok, haneye tecavüz ediyorsunuz!” üvey annesi arkadan konuşurken Efnan öfkeyle dişlerini sıkmıştı. Öne çıkarak amcası olacak adamı kenara itip evin içine girdiğinde ilk kez bu kadar öfkelenmiş bir şekilde onlara bakıyordu. İçinden ‘öfkelenmek şeytanın işidir, Estağfurullah,’ diye dua etse de geride durmamıştı.

“Babamı almaya geldim, zorluk çıkarırsanız daha da kötü olacak. Şimdi çekilin önümüzden.”

“Sen kim oluyorsun da kocamı alacaksın,”

“Kocanın kızıyım,” dediğinde kadının engel olmasına izin vermeden merdivenlere yönelmişti. Polis memuru savcılık iznini gösterdiğinde aile üyelerinin ellerinden bir şey gelmemişti. Hatta Efnan’ın adını verdiği herkes gözaltına alınmış polis arabalarına götürülüyordu. Genç kız merdivenlerin başında karşılaştığı yaşlı kadında kısa bir süre duraksa da umursamamıştı. Hızla babasının odasına giderken arkasından söylenen kadına dönüp bakmamıştı. Kapıyı açıp odaya girdiğinde babasının bitkin bir şekilde yatakta yarı gözleri açık kız kardeşine baktığını görmüştü. Kapı sesini duyduğunda Efnan babasıyla göz göze gelmişti.

“Efnan,” adamın zayıf esi odada yankılanırken genç kız hızla yatağa doğru ilerleyip adamın elini öpmüştü.

“Buradan gideceğiz, seni burada bırakmayacağım.” Banu ablasına şaşkın bir şekilde bakarken babasının gözlerinin parlayışına iç çekmeden edememişti. Agah bey hasretliği olan kızını görünce yanağından akan yaşa engel olamamıştı. Adam zor nefes alıyordu ve bu durum Efnan’ı iyice endişelendirmişti.

“Efnan abla ne oluyor?”

“Babanı buradan götüreceğim Banu, iyileşmesi için elimden geleni yapacağım. Allah’ın izniyle de iyi olacak.”

“Gerçekten mi? Ama babaannem buna izin vermez ki!” kızın hüzünlü sesi Efnan’ın içini acıtmıştı. Ahmet’in eşliğinde odaya giren sağlık görevlileri polis gözetiminde Agah beye bakarken görevlilerden biri hızla yanındaki arkadaşına dönmüştü.

“Onu hemen götürmemiz gerek, sen hastaneye haber ver.”

“Hangi hastaneye götüreceksiniz?” Efnan arkadaşının olduğu hastaneye götürmeleri için ısrarcı olsa da sağlıkçılar kendi görevli oldukları hastaneye götüreceklerini söylemişti. Gerekirse sonradan istediğimiz hastaneye yatırabileceğimizi de eklemişti. Polis memuru yaşlı adamın durumunu görünce olayın ciddi olduğunu telsizi ile ilgili kişilere bildirmişti. Agah bey acil olarak ambulansa alınırken Efnan ve Banu yanına binmek istemiş ancak sağlıkçılar yaşı küçük olduğu için ona izin vermemişti.

“Hadi biz arabaya geçelim,” Efnan kardeşinin koluna girerek arabaya yönelirken Ahmet’e kısa bir bakış atmıştı.

“Ben babanın yanında olacağım sen merak etme. Hadi güzelim siz arabayla bizi takip edersiniz.” Genç adama minnetle bakan Efnan başını sallarken ambulansın peşinden büyük evin bahçesinden çıkmışlardı. Sosyetenin ağırlıkta olduğu bu semtte daha önce böyle bir olay olmadığı için meraklı olan aileler kendi aralarında konuşarak Sağlak ailesinin neden polisler tarafından götürüldüğünü anlamaya çalışıyordu.

Genç kız arabada ağlarken Efnan onu kendine çekerek sıkıca sarılmıştı. Banu henüz reşit sayılmadığından ebeveyni olarak vasisi yanında olmalıydı ancak şu anda bunu düşünecek zamanı yoktu. O ailenin içinde nasıl büyüdüğünü nasıl yetiştirildiğini bilmediği kardeşi için elinden geleni yapacağını biliyordu. Ailede Banu hariç herkes gözaltına alınarak götürülmüştü.

“Babam iyi olacak değil mi? O ilaçlar ona iyi gelmiyordu zaten. Anneme söylediğimde bana kızmıştı.”

“Merak etme Banu, baban iyi olacak.” Genç kız geri çekilerek ablasına alttan bir bakış atmıştı. Bakışlarındaki çekingenlik Efnan’ın tebessüm etmesine neden olmuştu.

“Sen gerçekten babamın kızı mısın?”

“Evet öyleyim,” diyen Efnan soruyu hiç duraksamadan cevaplamıştı.

“Babamın bahsettiği Nurlususun o zaman. Neden daha önce gelmedin?” Efnan kızın sözleriyle yutkunmuştu. Babası ondan ‘Nurlu’ diye mi bahsediyordu. Başını iki yana sallayarak “Zamanı değilmiş demek ki. Her şeyin bir zamanı vardır Banu, Allah böyle istedi ki böyle bir zamanda girdim hayatınıza.”

“Teşekkür ederim, babam sana güvenebileceğimi söyledi. Ne olursa olsun senin bana yardım edeceğini söyledi.”

“Her zaman. Allah izin verdiği sürece her zaman yanında olacağım. Şimdi sil gözlerini baban seni böyle görmesin. Bir süre benim yanımda kalacaksın.”

“Ama annemler?” Banu merakla sorarken polislerin onları hemen bırakmayacağını düşünüyordu. Özellikle doktor yakalandığında kimi ele vereceğini merak ediyordu.

“Anneleri polis götürdü, bir süre evde olamayabilirler.”

“Neden?” kız oldukça şaşırmıştı. Evet evde polisleri görmüştü ama onların ailesini götürdüğünü bilmiyordu.

“Babana yanlış ilaç verdikleri için şüpheli durumundalar. Doktor için gözaltı kararı çıkana kadar onları bırakmazlar.”

“Doktor annemin akrabasıydı. Sence o mu babamı hasta ediyor?” kız o kadar olgun sorular soruyordu ki on dört yaşındaki bir kız için oldukça düşünceliydi. Onu yetiştirenin babası olduğunu düşünmek istiyordu. O adamla kısa bir zaman geçirmişti ama merhametli kalbini gözlerinden görebilmişti.

“Geldik Efnan,” Açelya’nın sesiyle duran arabadan hızla inmişlerdi. Babası kırmızı alana alındığında durumun ciddi olduğunu anlamıştı. Genç kız arkadaşını arayarak adını verdiği hastaneye gelmesini isterken bir yandan da babasına haber vermişti. Ailesinin bir saat içinde yanında olacağını biliyordu. Banu etrafa tedirgin bakışlar atarken Efnan kızın yanına yaklaşarak bir elini kardeşinin omzuna atmıştı.

“Sakin ol birazdan bize haber vereceklerdir.” Kız başını sallarken sessizleşmişti. Tek başınaydı ve ne kadar ablası olduğunu söylese de yanında Efnan’dan başka kimse yoktu. Efnan kardeşinin duygularını anlayabiliyor ona hak veriyordu.

“Sence bundan sonra ne olacak?”

“Doktorlar gerekli testleri yaparak ilaçların vücuduna ne kadar zarar verdiğini anlayacak. Sonrada gerekli tedaviyi yapacaklar.”

“Ondan sonra o eve dönecek mi? Babam giderse ben ne olacağım? Oradakiler beni pek sevmiyor.” Kızın sözlerine üzülen genç kız ne söyleyeceğini bilmiyordu. Onu elbette yalnız bırakmayacaktı ama elinden bir şey gelmezdi. Reşit olmayan bir çocuğu ablası da olsa yanına bırakmazlardı. Babasının bir an önce iyileşip ayağa kalkması için dua ediyordu.

“Geldiniz mi? Doktor gerekli testleri yağmak için kan aldırdı. Birde kullandığı ilaçların listesini istediler.” Efnan telefonundaki resmi Ahmet’e atarak doktora göstermesini istemişti. Babasına verilen ilaçların listesiydi bu fotoğraf. Genç adam hızla çıktığı kapıdan içeriye girerken doktora ilaçların listesini vermiş sonra karısının yanına dönmüştü.

“Şimdi ne yapacaksın? Karşı atağa geçeceklerdir.”

“Önemli olan Agah beyin iyi olması, gerisini halledebiliriz. Ayrıca…” bakışları yanında sessizce ağlayan kardeşine dönmüştü.

“Onun için velayet davası açacağım!” Efnan’ın sözleriyle Ahmet’in gözleri büyümüştü.

“Velayet davası mı? Nasıl? Kardeşini sana vermezler ki!” dediğinde Efnan başını iki yana sallamıştı. Babası hastanede yatıyor, annesi ve diğer ailesi şüpheli konumunda sence geçici velayetini tek akrabası olan bana vermezler mi?” diye sorduğunda Ahmet duraksamıştı. Kardeş olsalar da Efnan Mehmet beyin nüfusuna kayıtlıydı.

“Ama senin baban resmi olarak amcam.”

“Ondan önce de Agah beydi. Babam ben üç yaşındayken kendi nüfusuna geçirdi beni. Bunu nüfus idaresinden öğrenmek kolay. Kaldı ki e-devletten de bakarız.” Genç kız hiç vakit kaybetmeden e-devlet bilgilerini kontrol ederken istediği belgeyi bulunca derin bir nefes almıştı. Belgeyi telefonuna indirerek avukatına göndermişti. Not olarak da Banu Sağlak’ın geçici velayetinin ablası olarak kendisine verilmesini sağlamasını istemişti.” Efnan’ın hızlı düşünüp uygulaması genç adamı oldukça şaşırmıştı. Olanlardan habersiz sessiz gözyaşı döken kıza kısa bir bakış atarak yeniden önüne döndü.

“Kızım ne oldu?” Efnan babasının sesini duyunca oturduğu yerden kalkarak hızla Mehmet beyin kollarının arasına girmişti.

“Onu içeri aldılar baba, durumu pe iyi görünmüyordu.” Efnan adama daha sıkı sarılırken Ahmet onun sığınma çabası karşısında içinin acıdığını hissetmişti.

“Endişelenme, Allah’ın izniyle iyi olacak.”

“Elbette iyi olacak, gel buraya bakalım.” Gülay hanım genç kızı kocasının kollarından alıp kendi sarılmıştı. Kadının bakışları arkada oturan ve kendilerine korkmuş bir şekilde bakan genç kıza takıldığında geri çekilerek “Kim bu tatlı kız?” diye sordu. Efnan annesinin sorusuyla Banu’ya döndüğünde buruk bir gülümsemeyle “Kardeşim Banu anne,” dedi. Banu yutkunarak ikiliye bakarken Zeynep Hanım onun mahzunluğuna dayanamayarak genç kıza yaklaşıp sıkıca sarılmıştı.

“Korkma baban iyi olacak.” Banu tanımadığı kadının kendisine sarılmasıyla hüngür hüngür ağlamaya başladığında Mehmet Bey Ahmet’in yanına giderek olanları öğrenmeye çalışmıştı. Efnan annesiyle birlikte kardeşini ortalarına alarak oturmuşlardı. Bir saatlik beklemenin ardından doktor onları odasına çağırmıştı. Odaya sadece Efnan ve Ahmet girmişti. Önündeki belgeleri inceleyen adam bir yandan da bilgisayar ekranına bakıp tuhaf sesler çıkarıyordu.

“Durumu nasıl Agah beyin?” genç adam sorarken doktor cevap verecekken odanın kapısı tıklatılıp içeriye iki polis memuru girmişti.

“Buyurun memur bey bir şey mi istemiştiniz?”

“Agah bey hakkında verilen bilgilerin bizim yanımızda verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla sizin vereceğiniz bilgi açılacak dava için çok önemli.” Doktor şaşırarak karşısındaki insanlara bakmıştı. Memur elindeki kağıda resmi olmayan bir şekilde not almaya başladığında doktor gelen soruyla bakışlarını diğer memura çevirmişti.

“Agah beye yanlış tedavi uygulandığını düşünüyor musunuz?”

“Bakın memur bey bunu benim söylemem doğru değil, adli doktorların inceleme yapıp olayı aydınlatması gerekir. Ama evet hastalığıyla alakalı olmayan ilaçlar kullandığı doğru. Bu ilaçlar Agah Bey için ölümcül olabilecek tozda sayılır.”

“Yani babam iyileşecek mi?”

“Açık konuşacağım babanızın durumu pek iyi değil. Tedavisine başladık bir süre yoğun bakımda tutulacak. Bu sırada beyaz kan takviyesi yapmamız gerekecek. Onun için kan verecek birilerini bulmalısınız. Maalesef nadir bulunan bir kan gurubu var.”

“Ben verebilirim, kan gurubumuz aynımı bilmiyorum ama…”

“Vericinin erkek olması önceliğimizdir. Şimdilik gerekli müdahaleyi yaptık. Bir şey olursa size haber verilecek.”

“Doktor bir arkadaşımın da babamı muayene etmesini istiyorum mümkün mü? Farklı bir hastanede görev yapıyor.”

“Elbette, bilgi alışverişi yaparsak bizim içinde iyi olur. Sonuçta hastanın sorumluluğu bizde.” Efnan başını sallarken Ahmet karısının elini sıkıca tutuyordu.

“Ne zamana kadar tedavisi sürer?”

“Uzun bir süre olacağını söyleyebilirim.” Genç kız mahzunlaşan bakışlarını kaçırırken anladığını belirtircesine başını sallamıştı.

“Aldığı ilaçlar organlara zarar vermiş mi?”

“Böbreklerde sıkıntı var. Tedavi etmeye çalışacağız. Tedaviye olumlu sonuç vermezse böbrek nakli gerekebilir.” Efnan nefesini tutarken Ahmet’in elini daha da sıkmıştı. Karı koca polis eşliğinde odadan çıkarken Efnan güçlükle ayakta durabilmişti. Kapıda onları bekleyen ailesini görünce sessiz gözyaşlarını dökerek babasına sığınmıştı.

“İyi olacak baba, Allah’ın izniyle iyi olacak.” Genç kızın sözleri acı bir şekilde dudaklarının arasından çıksa da umut barındırıyordu. Şimdi önemli olan babası için aranan kanı bulmaktı.

“Ben kan verebilir miyim bir bakayım, siz arabaya geçin. Burada beklemenin bir anlamı yok. Agah beyi yoğun bakıma almışlar bir süre orada tedavi edecekler.”

“Ben bekleyeceğim, birazdan arkadaşım gelecek o da sonuçları kontrol edecek.” Genç kızın sözleriyle Ahmet ona bakmıştı.

“Peki biz geride kalırız, amca sizin beklemenize gerek yok. Bizde işimiz bittiğinde geleceğiz.”

“Tamam evladım, bir şeye ihtiyaç olursa haber verin.”

“Şey anne Banu’yu da bize götürür müsün, burada telef olacak.”

“Elbette kızım, hadi Banu bize gidelim.” Genç kız Zeynep hanımın sözleriyle hızla Efnan’a sarılmıştı.

“Beni yanından gönderme, seninle kalayım!” dediğinde Efnan onun haline dayanamayarak başını sallamıştı.

“Siz geçin anne ben gelirken onu da getiririm. Baba avukattan bir şey istedim, araya sokacak tanıdıklar var mı?” Efnan ilk kez babasının böyle bir şey istiyordu. Mehmet bey şaşkın bir şekilde kızına bakarken başını sallayarak “Denerim kızım,” dediğinde Efnan rahatlamıştı. Torpil istemiyordu sadece işin aciliyetini vurgulamaya çalışıyordu. Keyfi bir şekilde birçok resmi işin bekletildiğine bizzat şahit olmuştu. Tanıdık savcılardan yardım almak onların illa görevini kötüye kullanması anlamına gelmiyordu. Bazen görevi kötüye kullanmadan da işini yapan savcılarda bulunabiliyordu. Şimdi tek istediği bir an önce kardeşinin geçici velayetini ona vermeleriydi. Ne de olsa o evli bir kadındı ve velayeti almak için önünde hiçbir engel yoktu. Bunun için kocasına minnetle bakmıştı. Ahmet velayet davası hakkında olumsuz tek bir cimle kurmamıştı. Sessizce onaylamıştı.

“Ahmet, Allah senden razı olsun” diyen kız adamın duraksamasına neden olmuştu. Genç kız öyle bir tonda ona dua etmişti ki genç adamın dili tutulmuş karşılık verememişti. Efnan adamı daha da şaşırtarak kollarını kocasının beline dolayarak başını omzuna yasladı. Efnan standart boydan biraz daha uzun olmasına rağmen genç adamın ancak omzuna kadar uzanan boyuyla yerini bulmuş gibi adamın göğsüne sığınmıştı. Elleri iki yanda şaşkına dönen genç adamın kalbine yaptığı tahribattan habersiz teselliyi kocasında aramıştı. Birkaç saniyelik bocalamanın ardından geri çekilmek üzere olan genç kızı kollarının arasına hapsederek sıkıca sarılırken ilk kez yaşadığı hazzı sonuna kadar hissetmek istiyordu. Efnan onun diğer parçasıydı, uzun zaman sonra kalbini deli attıran yegane kadındı ve Ahmet onu kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Biliyordu ki eğer onu kaybederse yaşadığı kayıp önceki hiçbir şeye benzemeyecekti.

“Allah senden de razı olsun karıcım…”

***

Yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen ben, yalnız bırakmayın. Neredeyse 500 kişi okuyor ama yorumlar 10'u bulmuyor. Haksızlık :(

 

 

 

Bölüm : 31.12.2024 19:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...