
Merhaba arkadaşlar. Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Şu salgın hastalık ne yazık ki beni de vurdu. Gerçekten berbat bir durum. Allah hasta olan herkese acil şifa versin. neredeyse bir aydır çektiriyor. Özellikle gözlere etkisi çok büyük. Bu zaman boyunca anlayış gösterip beklediğiniz için teşekkür ederim. Hikayeler artık her hafta sonu gelecek. Bilginize. Eğer erken yazarsam erkende gelebilir. Ama hafta sonları kesin gelecek. Bildiriler için mermarid.yy hesabını ya da kanalımı takip edebilirsiniz. Bundan sonra daha aktif olacağım. Teşekkür ederim. Keyifli okumalar.
****
Genç kız hastane koridorunda beklerken yanında ki kız kardeşinin stresten bacağını salladığını görünce uzanarak dizindeki elini tutmuştu. İki kardeş uzaktan o kadar abes duruyordu ki yanlarından geçenler tekrar dönüp onlara bakıyordu. Kardeşi ile Efnan arasında dış görünüş olarak dağlar kadar fark vardı. Bu sadece kıyafetle alakalı değildi, yüz hatları bedensel ölçüleri de çok farklıydı.
"Endişelenme artık birazdan doktor çıkınca babanı göreceksin." Banu başını sallarken ablasına bakmıştı. Konuşacağı sırada doktorun yoğun bakım bölümünden çıktığını gördüğünde ikisi de yerinden kalkarak doktorun karşısına geçmişti.
"Nasıl oldu? Bir gelişme var mı?"
"Durumu stabil babanızın. Organ nakli şimdilik gerekmiyor. Kan bağışı sorununu hallettiğiniz için babanızı bir süre daha gözetim altına alacağız. Ancak uzun süren bir tedavi babanızı bekliyor." Efnan anladığını belirtircesine başını sallarken Banu "Babamı görebilir miyim?" diye sordu.
"Kısa bir süre yanına girebilirsiniz. Ancak fazla ayık kalmayacağı için uyku halinde olabilir. Onu çok yormayın." Banu sevinçle ablasının ellerini sıkarken Efnan buruk bir şekilde ona bakmıştı. İçeride yatan onun da babasıydı ancak içindeki burukluk geçmek bilmiyordu.
"Hazırlanmanız için hemşire gelecek. Benim diğer hastalarla ilgilenmem gerekiyor. İyi günler." Doktor kibar bir şekilde açıklama yaparak oradan ayrılırken Efnan kalktığı yere yeniden oturmuştu. Birkaç dakika sonra hemşire gelerek Banu'nun hazırlanması için onu götürürken genç kız dalgın bir şekilde karşıdaki duvara bakmaya başlamıştı. Birkaç dakika sonra karşısına dikilen gölgeyle ürken genç kız başını ağır bir şekilde kaldırarak karşısında duran adama kısa bir bakış atıp hemen gözlerini kaçırmıştı. Ayağa kalkmak istese de adamın yakınlığı dolayısıyla bunu yapamıyordu. Üzerinde siyah takım elbisesi olan adamın ciddi bir ifadeyle kendisine bakması genç kızı tedirgin ederken Efnan boğazını temizleyerek "Biraz uzaklaşır mısınız, güvenli alanımı ihlal ediyorsunuz," dediğinde genç kızın berrak sesi adamı kendine getirmiş gibi hemen geri adım atmıştı.
"Özür dilerim yenge benimki meslek alışkanlığı çok affedersin." Efnan gözlerini kısarak tekrar adama baktığında adamın tanıdık simasını çıkarmak istese de mahrem olmayan bir adamı uzun süre inceleyemeyeceği için adama kısa bakışlar atıyordu.
"Yenge?" genç kız yerinden kalkarak bir adım daha gerilerken adamın kendisine neden yenge dediğini anlayamamıştı. Genç adam cebinden kartını çıkararak genç kıza uzattı.
"Cumhuriyet savcısı Karan Aydoğdu, babanızın davasına ben bakıyorum. Ayrıca..." genç adam devam edeceği sıradan arkalarından gelen sesle genç adama dönmüşlerdi.
"Karan ne işin var burada?" Ahmet Açelya'nın karakola geçtiğini öğrenince başka korumalara güvenmediği için apar topar hastaneye gelmişti. Nefes nefese yoğun bakım ünitesinin katına çıkarken karısının karşısında ki arkadaşını görünce şaşırmıştı.
"Hoş geldin kardeşim, bende yenge hanımla tanışıyordum!" Ahmet gözlerini devirerek arkadaşına bakarken bakışları Efnan'a dönmüştü.
"Beni neden aramadın, tek başına dolanman tehlikeli bilmiyor musun?" dediğinde Efnan adamın sözlerinden çok ikilinin samimi konuşmasına takılmıştı.
"Siz tanışıyor musunuz?"
"Çocukluk arkadaşıyız yenge, gerçi evlendiğini bize söylememişti ama neyse. Nasılsa acısını çıkarırız." Efnan Ahmet'in çocukluk arkadaşlarını düşününce aralarında Karan adında olanı hatırlamaya çalışmıştı.
"Nesli teyzenin oğlusunuz?"
"Annemi hatırlıyor musun?" Efnan hafif tebessümle karşılık verse de adamın yüzüne bakmıyordu.
"Çocukken gözlemesini çok yemiştim." Ahmet karısının yanına yaklaşarak arkadaşına dönmüştü.
"Sen neden buradasın? Birine bir şey mi oldu?" Ahmet merakla sorarken Karan başını iki yana sallayarak cevaplamıştı.
"Resmi görevle geldim. Agah Sağlak'ın davasını gen araştırıyorum. Yengeyle görüşmeye gelmiştim."
"Öyle mi sevindim, en azından tanıdığım bir savcı olması rahat ettirdi."
"Tanıdık olmamız ayrı işim ayrı Ahmet. Çift yönlü araştırma yapacağım. Şikayeti Efnan yaptığı için ilk onunla görüşmeye geldim. Ayrıca Agah beyin kızı için velayet davası açmışsınız. Bununla ilgili de konuşacağım."
"Elbette istediğinizi sorabilirsiniz." Genç kız araya girerek iki arkadaşın sözünü bölmüştü.
"Burası konuşmak için pek uygun değil, daha sakin bir yere geçebilir miyiz?"
"İsterdim ancak kardeşim içerde babasını ziyaret ediyor o çıksın birlikte gideriz. Beni göremezse korkabilir."
"Şu anda reşit olmayan bir çocuğu alıkoyuyorsunuz farkında mısın?"
"Kimseyi alıkoyduğum yok. Soy isimlerimiz farklı olsa da Banu benim kardeşim. O evde güvende olmadığı için kardeşimi yanım aldım. Bugün mahkeme kararını verecek."
"Bu kadar çabuk mu?" Efnan adamın sorusuna cevap verecekken telefonu çalmıştı. Ekranda gördüğü isimle gerilerek cevap verirken derin bir rahatlama yaşamıştı.
"Ne oldu?" Efnan kısa görüşmesinden sonra telefonu kapattığında Ahmet merakla sormuştu. Genç kızın rahatlayan ifadesinden güzel bir haber aldığı belli oluyordu ancak birde onun ağzından duymak istiyordu.
"Avukat babam iyi olana kadar geçici velayeti aldığımızı söyledi. Banu bizimle kalacak."
"Bunu resmi belgeyle kanıtlamalısınız." Karan kızın sözlerine karşılık konuşmuştu.
"Elbette avukat bir saat içinde belgeyi bana ulaştıracak. O zaman kadar bizim işimizde biter sanırım." Karan başını sallarken açılan kapı sesiyle bakışlar kapıdan çıkan genç kıza dönmüştü. Efnan kardeşinin yanına yaklaşırken gözleri ağlamaktan kızarmış olan Banu ablasına sarılarak yeniden ağlamaya başlamıştı.
"Ne oldu Banu, neden ağlıyorsun? Baban iyi olacak..." Banu geri çekilerek ablasının gözlerine ıslak gözlerini dikmişti.
"İyi görünüyor. Az da olsa gözlerini açtı. Beni sen sandı abla..." Efnan yutkunarak kardeşine bakarken buruk bir şekilde gülümsemişti.
"Aldığı ilaçlardan halüsinasyon görmesi normal, üzülme." Banu başını iki yana sallarken Efnan yeniden kıza sarılmıştı. İki adam kardeşleri izlerken oldukça üzgündü.
"Ben bunun için ağlamadım abla, istediği kadar bana Efnan desin üzülmem ama babam çok acı çekiyor abla."
"Tamam ağlama artık, hadi gidelim. Savcı bey bizimle konuşacakmış daha fazla beklemesin." Ablasının sözleriyle geri çekilen genç kız utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
"Hazırsanız gidelim artık." Ahmet karısını önüne geçirirken Efnan kardeşinin kolunda hastanenin kantinine doğru ilerlemeye başlamıştı. Uzun bir konuşmanın ardından eve döndüklerinde oldukça yorgun olan genç kız odasına çekilirken Banu da ablasının peşinden odaya girdi.
"Bir şey mi oldu Banu, neden odana geçmedin?"
"Odam mı? Benim odam mı var?" Efnan elini alnına koyarak hafif sıvazlamıştı. Başını iki yana sallayarak yerinden kalkarken Banu dikkatle onu izliyordu. Efnan önden giderek genç kızın takip etmesini isterken Banu merakla onun peşine takılmıştı. Efnan'ın odasının çaprazındaki odanın kapısı açtığında kenara çekilerek Banu'nun içeri girmesini beklemişti. Banu odaya girdiğinde şaşkınlıkla ablasına döndü.
"Bu odada mı kalacağım?"
"Neden beğenmedin mi? Annem bugün yerleştirdi. Eğer beğenmediğin bir şey varsa değiştirebilirsin." Banu ellerini iki yana sallayarak hemen itiraz etmişti.
"Beğenmemek mi? Çok güzel olmuş burası. Annene zahmet olmadı mı?" Efnan odanın içinde heyecanla dolaşan genç kıza gülümseyerek bakarken kapıdan içeriye giren Zeynep Hanım kızın mutluluğunu görünce rahatlamıştı.
"Ne zahmeti kızım, hep hayalimdi kızıma bir oda hazırlamak. Efnan'a yapamamıştım ama sana nasip oldu." Banu şüpheyle kadına bakarken Efnan mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı. O böyle şatafatlı şeyleri sevmezdi. Kuran kursu yurtlarında zamanının çoğunu geçirdiği için böyle bir odada kalmak ona nasip olmamıştı. İyi ki de olmamıştı diye düşünüyordu.
'Malın aşırısından Allah'a sığınırım...'
Genç kız içinden dua ederken Banu Zeynep hanıma sarılarak teşekkür etmişti. Efnan biri süre annesi ve kardeşini izledikten sonra yorgun olduğunu söyleyerek odasına geçerken annesinin kardeşiyle ilgileneceğine emindi.
***
Genç adam ofisinden içeriye girdiğinde oldukça yorgundu. Gün boyu koşturup durmuştu ve birikmiş işlerini halletmek için yeniden ofise dönmek zorunda kalmıştı. Bu akşam geç dönecekti eve. Trabzon'a gitmeyi planladığı için dosyaları bitirmesi gerekiyordu.
"Abi neden bu saatte buraya geldik." Cem genç adama yorgun bir şekilde bakarken Ahmet genç adama bakarak cevaplamıştı.
"İşleri halletmemiz gerekiyor Cem, hafta sonu şehir dışında olacağım." Cem sessiz kalırken ikili dosyaları incelemeye almıştı. Yaklaşık iki saat sonra telefonu çalan genç adam gerinerek geriye yaslanırken yanındaki asistanının uyukladığını görünce dosyaları alarak eve götürmeye karar vermişti.
"Bu kadar yeter hadi bırakalım."
"Ama incelememiz gereken dosyalar vardı."
"Bu halde yanlış yaparız. Hadi toparlan da çıkalım. Seni evine bırakayım." Genç adamın telefonu yeniden çalınca arayan kişiye bakmıştı. Ablasının aradığını görünce meraklanarak cevap verdi. Geç geleceğini onlara söylememişti. Dolayısıyla ailesi meraklanmıştı.
"Efendim,"
"Neredesin Ahmet, saat kaç oldu gelmedin. Efnan'a da söylememişsin nerede olduğunu."
"Fabrikadayım abla, birikmiş iş vardı onları halledip gelecektim. Birazdan çıkarım."
"Sen böyle düşüncesizlik etmezdin Ahmet, aklın nerede? Merak edeceğimizi düşünmedin mi?" küçük bir çocuk gibi ablasından azar yiyen Ahmet gülümsemişti. Bu duyguyu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Önceden ablası olmadığı için eve erken gidip ailesini yalnız bırakmıyordu. Ablası üzücü bir şekilde de olsa geri dönmüştü ve Ahmet evden her çıktığında anne babası yalnız olmadığı için içi rahat işine gidiyordu.
"Özür dilerim abla, birazdan evde olurum." Genç adam toparlanarak odasından çıkarken kapısını kilitlemeyi unutmamıştı. Üretim vardiya sistemiyle devam ettiği için fabrikada hala birçok işçi vardı. Onları kontrol etmek istese de saatin epey geç olduğunu görünce vazgeçmişti. Çıkışa vardığında Cem de ona katılmıştı. İkili birlikte arabaya doğru ilerlerken Ahmet istem dışı yönetim binasına baktığında üst odalardan birinde hareket eden ışığı görünce kaşlarını çattı. Nitekim ışığın olduğu oda amcasına aitti.
"Ne oldu abi?"
"Mehmet beyin odasında ışık var."
"Belki o da bizim gibi mesaiye kalmıştır." Cem'in sözleriyle Ahmet gözlerini devirmişti.
"Sen Mehmet beyin buraya geldiğini gördün mü? Amcam mesaiye kalacak biri mi?"
"Haklısın abi o zaman hırsız mı girdi dersin?"
"Güvenliği çağır, ben önden gidip bakacağım." Cem endişeli bir şekilde genç adama seslense de Ahmet hızlı adımlarla yönetim binasına girmişti. Amcası odasında açıkta dosya bırakmazdı. Kim girdiyse bunu bilmiyor olmalıydı. Son zamanlarda birkaç ilaç ihalesine gireceklerdi... aklına gelen ihtimalle adımları daha da hızlanmıştı. Asansör ses yapacağından üçüncü kata seri ama sessiz adımlarla çıkmıştı. Odanın kapısına geldiğinde içeride gelen seslerle dikkatli davranmaya çalışarak aralık kapıyı biraz daha itelemişti. Öncelikle içerideki kişinin hırsız mı yoksa tanıdık biri mi olduğunu öğrenmesi gerekiyordu.
"Ne olabilir bu şifre?" duyduğu fısıltıyla kaşları çatılan genç adam odaya girip ışığı yaktığında masanı altına eğilmiş kasanın başındaki maskeli adamla göz göze gelmişti.
"Sende kimsin?" genç adam ileri atılırken masanın altındaki adam hızla yerinde doğrularak Ahmet'e doğru hamle yapmıştı. Küçük bir boğuşmada Ahmet adamın yüzünü açacakken sırtında hissettiği yanma ile nefessiz kaldığını sanmıştı. Adamın üzerine doğru yığılan Ahmet geriye doğru savrulurken adamın "Ne yaptın sen?" diyen sert sesini duymuştu. Ahmet gözleri baygın bir şekilde kapıdan koşarak kaçan iki adamı seçerken arkadan çıkanın tanıdık bedeninin kime ait olduğunu anlamaya çalışmıştı. Birkaç saniye sonra gözleri iyice kapanırken son duyduğu şey Cem'in "Ahmet abi," diye bağıran sesi olmuştu. "Ambulans çağırın!" adamın sesi yankılanırken güvenlik koşturarak kaçan adamların peşine düşse de kimseyi yakalayamamışlardı. Bu olan onları başına patlayacaktı. Güvenlik ekibi olarak fabrikaya giren yabancıya engel olamamışlardı. On dakika sonra ambulans geldiğinde Ahmet'in başında fabrikanın doktoru ve Cem vardı.
"Bıçakla yaralama, yarası sırtında. Kanamasını durdurmaya çalıştım ancak elimdeki imkanlarla bu kadar oldu. Acil hastaneye kaldırılıp ameliyat olmalı." Doktor gelen sağlık ekiplerine bilgi geçerken ambulansa alınan genç adam herkesi oldukça korkutmuştu. O gece fabrikada konuşulan en önemli konu Ahmet'e saldıran hırsızlar ve Ahmet'in durumu olmuştu.
***
Suna kardeşinin geleceğim diyerek hala eve gelmemesi endişelenmesine neden olmuştu. Anne babası yattığı için onlara bir şey söylememişti. Kızlar da uyuyordu ancak kendisi Ahmet gelmeden uyumak istememişti. Telefonunu alarak yeniden kardeşini aramıştı. Ahmet'in cevap vermesini beklerken tanımadığı bir adamın cevap vermesiyle hızla yerinde doğrulmuştu.
"Abla ben Cem, Ahmet abi hastanede. Gelseniz iyi olur," diyen adamla Suna neredeyse düşüp bayılacaktı.
"Hangi hastane? Ahmet iyi mi?" genç kadın titreyen sesiyle sorarken Cem fazla ayrıntı vermeden Suna'ya hastaneye gelmesini söylemişti. Suna ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Saat gecenin ikisi olmuştu. Bu saatte anne babasını uyandırırsa büyük panik yaşarlardı. Önce ne olduğunu kendisi öğrenip sonra ailesine haber verebilirdi. Belki de onları telaşlandıracak bir durum yoktu.
"Ne yapacağım? Efnan!" aklına gelen kızla hızla telefonu eline alıp Efnan'ı aramıştı. Geç olsa da ondan başka arayacak kimsesi yokmuş gibi hissetmişti. Telefon kapanmak üzereyken açıldığında "Abla," diye sordu.
"Efnan acil çıkmamız gerekiyor." Karşıdan gelen hışırtıyla genç kızın kalktığını anlamıştı.
"Ne oldu birine bir şey mi oldu?" kapının açılıp kapanma sesini duyunca Suna anahtarını alarak evden çıkmıştı. Ailesi için erken çıktığına dair not bırakmayı da unutmamıştı. Annesi sabah erkenden kalkardı, onu görmezse endişelenebilirdi. Merdivenlerden bir alt kata indiğinde Efnan'ın üzerine feracesini giymiş, şalını gelişigüzel bağlamış bir şekilde kapıdan çıktığını görmüştü.
"Abla ne oluyor?"
"Ahmet gelmedi, aradım asistanı telefonu açtı. Hastanede olduklarını söyledi Efnan. Herkes uyuyor kimi arayacağımı bilemedim." Ahmet'in hastanede olduğunu duyan genç kızın içi sıkışırken hızla eve girmiş, çantasını alarak geri çıkmıştı.
"Hadi gidelim,"
"Nasıl gideceğiz Efnan, bu saatte kimden bizi götürmesini isteyeceğiz."
"Benim arabam Açelya abladaydı. Babamın arabası şirkette," diyen Efnan da düşünceliydi. Bu saatte taksi bulmak, o taksiciye bu zamanda güvenmek çok zordu. Aklına gelen kişiyle hızla çantasındaki kartı çıkarmıştı. Üzerindeki numarayı tuşlarken bir yandan da tedirgin bir şekilde bekliyordu.
"Alo..." karşıdan gelen kalın boğuk sesle Efnan biran duraksamıştı.
"Kimsiniz?" Efnan adamın sorusuyla kendisine gelirken yutkunarak konuşmuştu.
"Karan Bey ben Efnan, yardımınıza ihtiyacım var. Bu saatte rahatsız ettik ama başka kimi arayacağımı bilemedim. Buraya gelebilir misiniz?"
"Neredesin yenge, hemen geliyorum."
"Evden çıktık, binanın içinde bekliyoruz. Lütfen..."
"Hemen geliyorum, dışarıya çıkmayın." Genç adam telefonu kapattığında Suna merakla genç kıza bakmıştı.
"Kimi aradın?"
"Ahmet'in arkadaşı Karan. Bugün bana kartını vermişti. En yakında o var. Daha çabuk gelir." Suna başını sallarken oldukça endişeliydi. Dışarıdan gelen araba sesiyle ikili hızla binadan dışarıya çıkmıştı. Karan arabadan inerek ikiliye bakarken "Suna, yenge ne oluyor?" diye soruduğunda Suna kısa bir an duraksamıştı.
"Ahmet'i hastaneye kaldırmışlar. Ama neden kaldırdılar bilmiyorum. Yanındaki kişi acil hastaneye gelmemi istedi. Seni de bu saatte rahatsız ettik Karan, kusura bakma."
"O nasıl söz Suna, elbette beni arayacaksınız. Hadi gidelim. Hangi hastane söylediler mi?"
"Araştırma hastanesine götürdüler." İki kadın arabanın arka koltuğuna geçerken Karan direksiyona geçerek hızla yola koyulmuştu. Kısa sürede araba hastaneye ulaştığında üçü birlikte hızlı adımlarla acil servisten içeriye girmişti. Efnan Cem'i tek başına beklerken görünce "Cem," diye ona seslenmişti.
"Efnan Hanım?"
"Ne oluyor Cem, Ahmet neden burada?" Cem üzgün bir şekilde Efnan'a bakarken neredeyse ağlayacak durumdaydı.
"Fabrikadan çıkıp eve dönüyorduk, Mehmet beyin odasında ki ışığı görünce gidip bakmak istedi. Bende güvenlikle odaya gittiğimde Ahmet abi yerde kanlar içinde yatıyordu. Ne olduğunu anlamadım. Sırtından bıçaklamışlar," diyen genç adamla Efnan bir adım geriye gitmişti. Kalbi korkudan deli gibi atarken Suna hıçkırığına engel olamamıştı. Karan soğuk kanlılıkla olaya hemen müdahale ederken mesleğin getirdiği tecrübeyle polis merkezini arayarak fabrikanın adını vererek olay yeri inceleme yönlendirmişti. Bizzat olayı takip edeceğini, kendisi gelmeden hiçbir şeye dokunulmaması gerektiğini bildirmişti. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Efnan Açelya'yı arayıp hastanede olduğunu söylemişti. Ayrıca ailesine durumu açıklaması için önce eve gidip ailesini almasını istemişti. Ahmet ameliyathanedeydi ve durumu hakkında henüz bir haber alamamışlardı. Saat sabahın beşinde ameliyathanenin kapısı açıldığında Efnan herkesten önce öne atılarak doktorun karşısına dikilmişti.
"Kocam nasıl doktor bey, nasıl geçti ameliyat?" adam Efnan'a kısa bir bakış attıktan sonra cevap vermişti.
"Ahmet Bey bıçak yarasıyla geldi, geldiğinde kan kaybı fazla olsa da durumu stabil hale getirdik. Ameliyat iyi geçti, kısa bir süre yoğun bakım bölümünde misafirimiz olacak. Gün içinde normal odaya alacağız. Geçmiş olsun." Efnan rahat bir nefes verirken Suna ile birbirine sarılarak sevinçlerini belli etmişti. Karan iyi haberi alır almaz hastaneden olay yerine gitmek için ayrılmıştı. Oldukça sinirliydi. Hastanede soğukkanlı durmaya çalışsa da yaralanan kendi can dostu olunca siniri had safhaya çıkmıştı. Arabasını son sürat fabrikaya doğru sürerken bir yandan da tutaçtaki telefonundan arkadaşlarını arıyordu. Kenan'dan erken kalktığını bildiği Cengiz'i önce arayarak Kenan'ı alıp hastaneye gitmesini istemişti. Olayı kısa bir özet geçerken Ahmet ve ailesini yalnız bırakmamalarını tembihlemişti. Olayın basit bir hırsızlıktan daha ötede olduğundan şüpheleniyordu. Eğer doğruysa Ahmet'i ve ailesini yalnız bırakmak istememişti.
***
Açelya aile apartmanına geldiğinde acele bir şekilde önce Mehmet beye olayı anlatmış, sonra birlikte üst kata çıkarak Hilmi Bey ve Gülay hanıma olanları anlatmışlardı. Yaşlı çift oğlunun başına gelenleri duyunca küçük çaplı bir kriz yaşarken Mehmet Bey ve Zeynep Hanım onları sakinleştirerek acele hastaneye doğru yola çıkmışlardı. Suna'nın küçük kızları Banu'ya emanet edilirken ilk kez çocuk bakacak olan Banu şaşkındı. İki küçük kızla ne yapılırdı ki?
Aile Açelya eşliğinde hastaneye ulaştığında saat sekizi geçiyordu. Efnan ve Suna kantinde oturmuş sessizce ılıyan çaylarını yudumlarken karşıdan gelen ikili Suna'nın dikkatini çekmişti.
"Suna abla, nasıl oldu Ahmet?"
"Siz nereden öğrendiniz?" Suna yerinden doğrularak Cengiz ve Kenan'ı karşılamıştı.
"Karan arayıp haber verdi. Bizde hemen geldik, var mı bir ihtiyaç?"
"Şimdilik yok sağ olun çocuklar. Allah razı olsun." Bakışlar Efnan'a dönerken, genç kızı tanıyan iki adam koro şeklinde "Geçmiş olsun yenge, kardeşim güçlüdür elbet bunu da atlatır," dediler. Efnan iki adamın gür sesi ile irkilirken Suna ikiliye gözlerini devirerek bakmıştı.
"Sesinizi biraz ayarlayın çocuklar."
"İnşallah iyi olacak," diyerek Suna'dan sonra cevap vermişti Efnan. Biz şurada oturacağız, yemek yediniz mi yemediyseniz bir şeyler alıp gelelim." Kenan sorarken Suna araya girerek önce ikiliyi Efnan'a tanıtmıştı. Küçükken görmüş olsa da Efnan yetişkin olan adamların isimlerini pek hatırlamıyordu.
"Efnan, bu Kenan, bu da Cengiz. Ahmet'in çocukluk arkadaşları. Mahalleden..." Efnan başını sallarken Cengiz'e dönerek "Babama kan vermişsin, teşekkür ederim. Allah razı olsun," dedi.
"Önemli değil yenge, ihtiyaç olunca tekrar verebilirim." Efnan hafif tebessümle başını sallayarak dalgın bir şekilde önündeki içi yarım dolu çay bardağına bakmıştı.
"Allah razı olsun." İkili dediği yere otururken Suna genç kıza bakarak konuşmuştu.
"Endişelenme artık Ahmet iyi olacak. Yüzün bembeyaz oldu. Hadi lavaboya gidelim." Efnan başını sallayarak yerinden kalkarken ikilinin ayaklandığını gören erkeklerde hemen yerinden kalkmıştı. Suna onların geri durmayacağını bildiği için gelmelerine bir şey dememişti. İkilini lavaboya girdiğinde Cengiz köşe başında kızları beklerken Kenan Ahmet'in olduğu yoğun bakımın kapısına girmişti. Birkaç dakika sonra Ahmet'in çıkarıldığını gören genç adam onunla birlikte hasta asansörüyle alındığı odaya çıkmıştı. Hasta bakıcı genç adamı yatağına yerleştirirken Ahmet hala uyuyordu.
"Neden uyanmadı?" Kenan hasta bakıcıya sorarken adam "İlaçlar yüzünden uyuyor. Merak etmeyin yoğun bakımda uyanmıştı. Doktor iyi olduğunu söylemişti." Kenan onaylarcasına başını sallarken hasta bakıcı "Kıyafetleri varsa siz giydirebilirsiniz. Uyanmasını beklemekte fayda var. Yarası sırtında olduğu için yan yatıracağız. En azından bugün boyunca yatmasına dikkat edin. Dikişleri açılmasın." Kenan adamın uyarılarını dinledikten sonra Ahmet'le tek başına kalmıştı. Cengiz'e haber vererek Ahmet'in alındığı odayı söylemişti. Cengiz telefonu kapattığında Suna ve Efnan da lavabodan dışarıya çıkmıştı.
"Hayırdır Cengiz neden burada bekliyorsun?"
"Abla Ahmet'i normal odaya aldılar, hadi birlikte gidelim." Efnan aldığı haberle öne geçip hızla ilerlerken Suna da ona ayak uydururken genç adam ikiliyi geriden takip etmişti. Bir yandan da etrafı kontrol ediyordu. Karan onlara hastaneden ayrılmamaları için sıkı sıkı tembih yaptıysa elbet şüphelendiği bir durum olmalıydı.
Efnan söylenen odanın kapısına geldiğinde duraksayarak nefeslenmeye başladı. İçindeki çırpınan kalbinin sakinleşmesi için bir süre kapıda dururken omzuna dokunan elle başını elin sahibine çevirmişti.
"Sakin ol hadi içeri girelim." Efnan'ın gözleri Suna'nın sözleriyle dolu dolu olmuştu.
"Çok şükür, yaşıyor ya," diye sessizce söylenen genç kız odanın kapısını açarak içeriye girmişti. Suna ve Cengiz de odaya girerken Efnan hızlı adımlarla Ahmet'in yüzünün dönük olduğu tarafa geçerek genç adama bakmaya başlamıştı. Genç adam o kadar solgun görünüyordu ki Efnan dalgın bir şekilde uzanarak kocasının alnına düşen saçlarını geriye çekmişti. Elleri o tellere değdiği an yanmaya başlamıştı. Suna iki genç adama kapıyı işaret ederken Efnan onların odadan çıktığını bile fark etmemişti.
"Çok şükür..." Efnan sessizce şükrünü ederken uzanarak genç adamın elini tutmuştu. O kadar dalgındı ki ne Ahmet'in elini sıkıca tuttuğunun farkındaydı ne de genç adamın üzerinde hala ameliyat kıyafeti olduğunun. Kenardaki sandalyeye uzanarak yanına çekerken bakışları biran olsun genç adamdan ayrılmamıştı. Başını tuttuğu ele yaslarken içinden bildiği tüm duaları şükürle yineliyordu.
"Çok şükür..." diyen genç kız kulaklarına dolan "Efnan!" seslenişiyle başını kaldırarak kocasına bakmış ancak açık bulmayı beklediği gözlerin kapalı olduğunu görünce içi yeniden açılmıştı.
"Buradayım, iyisin... Allah'ın izniyle iyi olacaksın." Genç adam aralıklarla karısının adını sayıklarken Efnan'ın yanağından aşağıya bir damla yaş süzülmüştü. Böyle bir haldeyken bile kendisini sayıklayan bir kocası olduğu için, Ahmet'in başkasını -ki o başkası malum şahıstı- değil de kendi adını sayıklaması genç kızın şükür sebebiydi. Kocası kalbinde ve aklında geçmişini bitirmişti. Genç adam yanı başında edilen dualardan habersiz uykusuna devam ederken Efnan'ın aklında bin bir düşünce dolaşıyordu. Bu düşüncelerin başını da düğünlerini en kısa zamanda yapmak vardı.
***
Sade bir bölüm oldu. Umarım yorumlarınızla beni yalnız bırakmazsınız.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.75k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |