
Merhaba arkadaşlar. Bölümleri haftada bir yayınlıyorum ve Watpadle bloger aynı anda yayınlanıyor. Bir iki kişi hariç doğru düzgün yorum yapan yok. Hikayeyi beğenmiyorsanız bile lütfen yorum yapın. Bu şekilde eksikler tamamlanıp düzenleme yapabilirim. Keyifli okumalar...
****
Genç adam yavaş bir şekilde hazırlanan koltuğa otururken arkadaşı Kenan’a ters bir şekilde bakmıştı. Kenan adamın neden kızgın olduğunu bildiğinden imalı bir şekilde ona gülümsemişti. Dört günlük bir hastane serüveninden sonra nihayet Ahmet taburcu olmuştu. Ailesinin onu almaya gelmemesini istediği için Kenan ve Cengiz onu almaya gelmişti. Oysaki onun istediği kişi dünden beri görmediği karısı Efnan’dı. Eve gelmesine rağmen genç kadın hala ortalıklarda yoktu. Onun düğün için hazırlık yaptığını biliyordu. Üstelik fabrikada da işler yoğundu. Birçok işle aynı anda uğraşan Efnan yorulsa da şikayetçi değildi.
“Bakma bana öyle, birazdan gelir yenge. Madem onun almasını istiyordun telefon etseydin.” Ahmet çocuk gibi omzunu silkerken elinde içecekle Gülay hanım salona girmişti.
“Rahat mısın oğlum?”
“Efnan nerede anne?” Ahmet annesinin uzattığı bardağı alırken karısını sormuştu.
“Okula gidecekti, Banu’nun kaydını mahalledeki liseye aldırdı.” Ahmet başını sallarken gözleri kısılmıştı.
“Ne zaman yaptı bunu? Neden benim haberim yok?”
“Sen hastanedeydin oğlum. Kardeşinin o okula gitmesini istemediği için ilk fırsatta kaydını aldırdı. Banu da çok sevindi. Görende zengin aile kızı değil sanır. Bizim liseyi çok sevmiş.” Ahmet anlayışla annesine bakmıştı. Banu’nun neden mahalle lisesini sevdiğini anlayabiliyordu. Özel okuldaki öğrencilerin ne denli zalim olabileceğini biliyordu. Kendisinin de özel okula giden arkadaşları vardı ve hiçbiri mutlu değildi. Sessizleşen genç adam uzanarak gözlerini kapattığında iki arkadaşı izin isteyerek işlerinin başına dönmüştü.
Efnan kardeşinin okuluna uğramış kaydını almıştı. Mahalledeki liseye kaydını yaptırdığında Banu’nun heyecanı onu da sevindirmişti. Şimdide onun için alışveriş yapmaya gidiyorlardı. Önce okul forması alınacak sonrada eksik olan kitaplar tamamlanacaktı. Kıyafet serbest olsa da genç kız forma giymek istemişti. Eğitim hayatı boyunca hep kural dışı kıyafetler giymişti. Annesinin onu basit okul formasıyla görmesini çok isterdi. Dış görünüşe çok önem veren Gülseren Sağlak’ın kızı devlet okulunda okuyacak, okul formasıyla okula gidecekti. Banu düşündükçe keyifleniyordu.
“Keyfin yerinde şükür, istediğin başka bir şey var mı?” Efnan kardeşine sorarken genç kız ablasının koluna girerek başını omzuna yaslamıştı.
“Her şeyi aldık. Babamı görmeye gidecek miyiz?”
“Doktorla konuştum, bugün çok yorulduğu için görüş yaptırmayacaklar. Yarın okuldan sonra götürürüm seni. Sen derslerine odaklan, üniversite sınavı için hazırlanmaya başlamalısın.”
“Üniversite okumak istemiyorum.” Efnan kardeşinin sözleriyle şaşırmıştı.
“Neden?”
“Kendime küçük bir kafe açmak istiyorum. Okulla zaman kaybetmek istemiyorum.”
“Tamam açarsın ama okulunu oku. Kendi işletmeni başkasının himayesine mi vereceksin?” Banu yüzünü asarken onun tek istediği küçük bir kafe açıp kendi halinde ortam oluşturmaktı. Özellikle küçük pasta kurabiye yapıp satmak istiyordu. Ailesinden gizli gittiği pastacılık kursunun nimetlerinden yararlanmak istiyordu.
“Pasta yapıp satmak için okul okumaya gerek olduğunu sanmıyorum.”
“Pasta mı?” Efnan oldukça şaşkındı. Kardeşinin daha önce mutfağa girmiş olabileceğini düşünmüyordu. Bir süredir kendisiyle yaşamasına rağmen onun doğru düzgün yemek yaptığını bile görmemişti.
“Neden şaşırdın? Ben pasta yapamaz mıyım?”
“Elbette yaparsın sadece seni daha önce mutfakta görmemiştim.”
“Yemek yapmakta iyi değilim ama güzel pasta kurabiye yaparım,” diyen kızla Efnan gülümsemişti.
“O zaman eve gidince marifetlerini gösterirsin.” Açelya sessizce iki kardeşi dinlerken içi gidiyordu. Onunda kardeşi vardı ama görüşmüyorlardı.
“Abla önce kursa gidelim, bir eksikleri var mı öğrenelim. Suna ablayı alıp eve öyle geçeriz.” Açelya kızı onaylarken yol güzergahını değiştirerek kursa doğru ilerlemeye başlamışlardı. Banu daha önce geçmediği sokakları incelerken gördükleri karşısında heyecanlanıyordu.
“İlk kez böyle bir yere geliyorum.” Banu arabanın camına adeta yapışmış durumdaydı. Onun bu heyecanı genç kızı da gülümsetmişti.
“İstersen her zaman gelebilirsin. Söylemen yeterli.” Araba kursun güvenlik kapısından içeriye girerken Banu daha da meraklanmıştı. Açelya arabadan inerek etrafı kontrol ettikten sonra Efnan’ın da arabadan inmesi için kapısını açmıştı. Genç kız hafif gülümsemeyle kadına bakarken Banu ablasının peşine takılarak kursun kapısına doğru ilerlemeye başlamıştı. İçeriden koro halinde söylenen ilahiyi duyunca duraksayan genç kız ablasının koluna tutarak “Ne oluyor içeride?” diye sordu.
“İlahi söylüyorlar, yakında Ramazan etkinlikleri olacak.” Banu anlamadığını belirterek sadece genç kıza bakmıştı.
“Abla ben müdirenin odasına geçiyorum siz isterseniz Suna ablanın yanına uğrayın.”
“Senin yanından ayrılamam.”
“Burada bana bir şey olmaz. Siz rahatınıza bakın. İşim bitince ararım sizi.” Açelya genç kızı müdirenin odasının kapısına kadar götürerek daha önce gittiği çocuk kreşi bölümüne doğru ilerlemeye başlamıştı. Banu da onu takip ediyordu. Koridor boyu duvarlarda asılı olan ayetler, hat resimleri ve Allah’ın isimleri dikkatinden kaçmamıştı.
“Açelya abla, ablam burada mı okudu?”
“Sanmıyorum ama kursun masraflarını kendisi ve birkaç yardım sever karşılıyor.” Banu şaşırarak genç kadını takip ediyordu.
“Açeyla abla!” Açelya adını düzgün telaffuz edemeyen sese doğru dönüğünde kendisine doğru koşarak gelen küçük Eslem’i görünce duraksamıştı. Onun kreşte kaldığını unutmuştu. Yutkunan genç kadın bacaklarına sarılan küçük kızı görebilmek için eğilerek Eslem ile aynı boya gelmişti.
“Eslem neden buradasın? Neden arkadaşlarının yanında değilsin?”
“Tuvalete gittim. Seni gördüm…” dediğinde Açelya kızın sevimliliğine dayanamayarak kucaklayıp ayağa kalkmıştı. Banu onları izlerken Açelya “Bak ablası bu güzelliğin adı Eslem,” diyerek onları tanıştırmıştı. Sevimli kız Banu’ya gülümseyerek başını Açelya’nın boynuna gömmüştü. Bu hareketle duraksayan genç kadın yutkunurken içinin titrediğini hissetmişti.
“Biliyor musun? Babam bugün beni alacakmış. Sonrada babaanneme gideceğiz. Sende gelsene!” Açelya kızın sözleriyle donup kalırken Banu gülmemek için kendisini tutuyordu.
“Sen Açelya ablanı çok mu seviyorsun?” Banu araya girerek Açelya’nın kendisine gelmesi için zaman tanımıştı.
“Evet, babam dedi ki Açelya abla onun mahallesinde büyümüş!” Açelya duyduğu eyle hızla küçük kıza bakmıştı. Konuşacağı sırada yanlarına gelen Suna ile susmak zorunda kalmıştı.
“Eslem’cim baban seni almaya geldi. Hoş geldiniz Açelya, Banu sende ablanla mı geldin?” Banu Suna’ya başını sallayarak cevap verirken iş çıkışına yarım saat olduğu için onları kreşe yönlendirmişti.
“Abla sende gelsene, babamı da görürsün!” Açelya kucağından inmek istemeyen küçük kızı isteğini mecbur kabul etmişti. Suna’ya dönerek Banu’yu kreşe göndermesini isterken onun Çetin’i görmesini istememişti. Çetin’i görmesi demek operasyonun riske girmesi demekti.
“Banu’cum sen çocukların yanına geçer misin ben çocuğu babasına teslim edip geliyorum.” Genç kız üzerinde renkli karakterler bulunan kapıya doğru ilerken Suna ve Açelya çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştı.
“Babasını tanıyor musun?” Suna’nın sorusuyla başını sallamıştı.
“Şu anda aynı operasyonda çalışıyoruz. Banu’nun onu görmemesi gerek. Kendisi polis.” Suna anlayışla genç kadına bakarken dış kapıdan çıktıklarında kucağında ki kızın “Baba!” diye bağırmasıyla ikilinin bakışları karşılarındaki genç adama dönmüştü. Üzerinde siyah kot pantolon, bisiklet yaka beyaz kazak ve gri tonlarda kot ceket vardı. Genç adam oldukça fit ve yakışıklı görünüyordu. Açelya’yı görünce bakışlarının değişimi Suna’nın gözünden kaçmamıştı.
“Fena sayılmaz!” Suna’nın kulağına sessizce söylediği sözlerle Açelya kaşlarını çatarak genç kadına bakmıştı.
“Saçmalama Suna,” küçük kızı yere bırakarak babasına doğru gitmesini izlemişti. Küçük kız babasının boynuna sarılırken neşeye şakımıştı.
“Baba bak Açelya ablam gelmiş. Bizimle gelebilir mi? Babaannem onu görmek istediğini söylemişti,” dediğinde Atakan boğazını temizleyerek öksürmüştü. Açelya kaşlarını çatarak genç adama bakarken Çetin imayla tek kaşını kaldırıp “Açelya komutanım, sizi burada görmek ne güzel?” dediğinde Açelya ters bir şekilde genç adama cevap vermişti.
“Küçük çocuğun aklını saçma şeylerle doldurmanız hiç hoş değil Çetin komiserim. Size hiç yakışmıyor.” Genç kadın özellikle genç adamın soyadını bastırarak söylemişti.
“Ben kızıma olmayacak bir şeyi söylemiyorum. Eslem doğru söylüyordu, annem seni görmek istiyor.”
“Annene saygılarımı ilet, tanımadığım insanların evine gitmek adetim değildir.” Atakan kaşlarını çatarak genç kadına bakmıştı.
“Tanımıyor musun yoksa tanımazlıktan mı geliyorsun?” Açelya adamın sorusuyla şaşırmıştı. Atakan Çetin! Bu isti hafızasında bulmaya çalışmıştı ancak onun hatırladığı çocuğun karşısındaki adamla akalası yoktu. Bir kere göz renkleri tutmuyordu. Kahve gözlerin aksine karşısındaki adamın gözleri yeşildi. Zayıf çelimsiz çocuğun bu kadar değişmesine imkan tanımıyordu. Onun sessizliği genç adamı güldürmüştü.
“Akşama sana konum atarım, gelirsen annem çok sevinir. Ardında başka bir şey aramadan gelebilirsin.” Açelya adama cevap veremeden Atakan kızını arabaya bindirerek direksiyona geçmişti.
“Onu tanımadığına emin misin?”
“Bilmiyorum, adı tanıdık geliyor ama tipi…” Suna genç kadının çıkmazda olduğunu görünce konuyu değiştirmeye karar vermişti.
“Neyse nasılsa yakında anlaşılır. Efnan müdirenin yanında mı?”
“Evet, eksikleri öğrenecekmiş.” İkili binadan içeriye girerken oldukça sessizdi. İki kadının da kendine göre çıkmazları vardı. Suna kardeşinin hastaneden çıkacağını hatırlayınca “Ben hemen hazırlanıp geliyorum,” diyerek Açelya’nın yanından ayrılmıştı. Açelya kreş kapısına geldiğinde içeriden yükselen çocuk sesleriyle gülümsemişti. Aralarına karışan Banu’nun sesiyse meraklanmasına neden olmuştu. Kapıyı açıp geniş alana girdiğinde Banu’nun çocukları toplayıp yuvarlak oluşturduğunu ve elinde mendille zıplaya zıplaya çemberin etrafına dönerek “zambak zumbak dön arkana iyi bak,” diye bağırıyordu. Açelya kızın eğlencesini bozmak istemediği için bir köşede sırtını duvara yaslayarak onları izlemeye başlamıştı. Yaşları üç ila beş arası olan çocuklardan biri arkasına bırakılan mendili alarak Banu’yu kovalamaya başladığında genç kız bir süre çemberin etrafında koşarak boş bulduğu alana çökmüştü. Alkışlar eşliğinde eğlence devam ederken şarkı ‘yağ satarım,’ yeniden başlamıştı.
“Hadi çocuklar bugünlük bu kadar. Aileleriniz geldi hazırlanalım.” Suna çocukları hazırlarken Banu da ona yardım ediyordu. Çocuklar genç kıza yeniden gelmesi için yalvarırken Banu belki de ilk kez sevildiğini hissetmişti.
“Abla hazır mısınız?” Efnan oldukça moralsiz bir şekilde yanlarına geldiğinde hepsi hazır bekliyordu. Çocuklar ailelerine teslim edilip yola çıkıldığında da genç kız sessizdi.
“Neyin var?”
“Anlayamıyorum, içimde anlamlandıramadığım bir his var. Abla kurs yönetiminde gözüne çarpan bir şey oldu mu?”
“Ne gibi?”
“Kursta yatılı kalan kızların ihtiyacı için yatırılan burslar yetersiz kalmış. Halbuki her zamanki burs yatırılıyor. Kişisel ihtiyaçları da biz karşılıyoruz. Yetersiz olması şaşırtıcı.”
“Belki de şahsi kullanıyorlardır.”
“Kesin olmayan bilgilerle hareket edip kimsenin günahını alamam. Senden ricam biraz daha dikkatli olan. Yetimin hakkını başkalarının yemesine izin veremem. Allah’a nasıl hesap veririz. O paralar kimsesiz çocuklar için, durumu olmayan ailelerin çocuklarının eğitimleri için toplanıyor. Birilerinin zengin olması için değil.”
“Sen merak etme canım, gözüm üzerlerinde olacak.”
“Anne, ablamı da okuldan alalım mı?” Suna küçük kızını da kendiyle birlikte kreşe götürüyordu.
“Ablanı deden okuldan almıştır kızım. Evde dayın bizi bekliyor.” Efnan Ahmet’in eve geldiğini duyunca adamın hastaneden çıkacağını unuttuğu için kendine kızıyordu. Kim bilir evde onu göremediği için ne kadar üzülmüştü. Hastanede kaldığı dört gün boyunca kocasıyla arasındaki samimiyet iyice ilerlemişti. Artık onun yanında daha rahat hareket ediyor, sözlerini düşünmeden söyleyebiliyordu. Bu durumun Ahmet’in hoşuna gittiğinin de farkındaydı. Efnan ona ne kadar yakın davranırsa Ahmet daha da yakınlaşıyordu. Bir adıma yüz adım gibi kocası ona yaklaşıyordu.
“Abla biraz daha hızlanalım mı? Ahmet çoktan eve gelmiştir.”
“Merak etme damadın keyfi yerindedir. Bırak biraz karısını özlesin.” Açelya imayla konuşurken Efnan’ın yüzü kızarmaya başlamıştı. Suna genç kıza gülümserken Banu ablasına takılan ikiliye gözlerini kısarak bakmıştı.
“Ablamı rahat bırakın, yeni evlendi. Elbette kocasını merak edecek.” İkili gülerken Efnan başını iki yana sallamıştı. Anlaşılan eve gidene kadar onların çenesinden çekecekti.
Araba mahalleye giriş yaptığında Banu her zamanki gibi mahallede oynayan gençlere odaklanmıştı. Henüz kimseyi tanımıyordu ama okula gittikten sonra mahalleden arkadaş edinebileceğini düşünüyordu. Arabadan indiklerinde Efnan Suna’ya dönerek sormuştu.
“Bakkaldan bir şeyler alalım mı abla, çocuklar sevinir.”
“Evde her şey var Efnan, senin canının istediği bir şey varsa alalım.”
“Suna abla nasılsın?” Suna kendisine seslenen kıza dönerek gülümsemişti. Onunla birlikte Efnan ve diğerleri de kendilerine doğru gelen üç kişilik kız grubunu izliyordu.
“Ceylan canım ne kadar büyümüşsün. Maşallah genç kız oldun artık.”
“Teşekkür ederim. Abim söyledi mahallemizin güzeli geri dönmüş.” Suna buruk bir şekilde gülümsemişti. Suna’nın güzelliği mahallede elbette konuşuluyordu ancak onun asıl güzelliğinin kalbinden geldiğini bilenler ona ‘mahallenin güzeli’ lakabını takmıştı.
“Güzellik mi kaldı canım, sizin güzel bakışınız o. Ne yapıyorsunuz? Dersler nasıl?” Suna onlarla konuşurken Efnan bakkala girmişti. Açelya ise etrafı kolaçan ediyordu.
“Bak Ceylan’cım bu Banu. Sizin liseye başlayacak. Yardımcı olursunuz değil mi?” Ceylan Banu’yu baştan aşağıya incelerken bakkaldan çıkan Efnan’ı gören kızlar hayran bakışlarla onu süzmeye başlamıştı.
“Abla bu afet kim?” Ceylan eğilerek Suna’ya sorduğunda genç kadın gülmeden edememişti.
“O afet Ahmet abinizin karısı. Banu’nun da ablası olur.” Ceylan ve diğer kızların gözleri dehşetle büyürken Efnan ne olduğunu anlamadan “Yalan…” diye bağıran kızların sesiyle yerinde zıplamıştı.
“Estağfurullah.” Kızın içten bir tövbe çekişi Suna’yı güldürürken kenara çekilen kadın kızların Efnan’ın çevresini sarmasını izlemişti.
“Sen gerçekten Ahmet abinin karısı mısın?”
“Adın ne?”
“Ne kadar güzel gözlerin var!” Efnan şaşkınlıkla etrafını saran kızlara bakarken onların sorularına yetişemiyordu.
“Ay Ahmet abim durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Maşallah yengemiz çok güzel.”
“Kızlar bırakın yengenizi de yukarıya çıksın sonra gelir ziyaret edersiniz.” Ahmet yattığı yerde sıkılarak balkona çıktığında aşağıdaki kızları görmüştü. Karısını abluka altına alan mahallenin gençlerine gülümseyerek bakarken Efnan’ın yüzünün aldığı şekle dayanamayarak yukarıdan seslenmişti.
“Ama Ahmet abi evlenmişsin bizim haberimiz yok. Çok kırıldık,” diye seslenen bu kez Ceylan’ın yanındaki Sevda’ydı.
“Çok konuşma kız, bırakın yengenizi yukarı çıksın. İşten geldi yorgundur şimdi.”
“Karısını da düşünürmüş. Olmuşsun sen abi…” kızlar kıkırdarken Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Banu olanları izlerken ablasının peşinden binaya ilerlerken Ceylan’ın “Banu,” diye seslenmesiyle durmuştu.
“Akşama mahallede buluşup sohbet edeceğiz, sende gelsene…” dediğinde Banu şaşkınlıkla onlara bakmıştı. Ablasından izin almak için bakışlarını Efnan’a çevirdiğinde Efnan başını sallayarak onu onaylamıştı.
“Olur nereye geleceğim?”
“Biz seni giderken alırız, mahallede yenisin kaybolma.”
“Tamam olur. Ahmet abilerin alt katında oturuyoruz. Zile basarsınız.” Ceylan onaylarken yanındaki kızlarla oradan ayrılmıştı.
“Ay abla ilk kez kız buluşması yapacağım. Sence ne yapacağız?” Efnan kardeşi için üzülürken mahallenin ona iyi geleceğini biliyordu.
“Hadi yukarı çıkalım,” hep birlikte yukarıya çıktıklarında Ahmet onları kapıda bekliyordu.
“Sen neden kapıdasın?” Efnan onaylamaz bir şekilde genç adama kızarken Ahmet genç kızın kırmayı bile beceremediğini görünce gülümsemişti.
“Karımı bekliyorum. Hastaneden çıktım sevgili karım evde yok.” Efnan bakışlarını kaçırırken Suna gülerek ikiliye bakıyordu.
“Abla ben aşağıya iniyorum çok yoruldum.”
“Zeynep yengem burada, anahtarın var mı Banu?” Ahmet sorarken Banu gülümseyerek başını sallamıştı.
“Dün Mehmet amca bana anahtar verdi. Siz rahatınıza bakın ben kızlar gelene kadar biraz dinleneceğim.”
“Tamam canım bende gelirim birazdan.”
“Sen bir yere gitmiyorsun. Canım sıkıldı biraz benim yanımda kal.”
“Annemler evde ya, niye canın sıkıldı?” Efnan üzerindeki feracesini çıkararak portmantoya asarken Ahmet’te ona yardım ediyordu. Tamamen bilinçsizce yapılan hareketler Suna’nın gözünden kaçmazken genç kızın Ahmet’in koluna girerek onu salona yönlendirmesiyle kendisi de odasına geçmişti.
“Neden rahat durmuyorsun Ahmet? İyi olmak istemiyor musun?”
“Sıkıldım dedim ya, sen yoksun. Annemler sabahtan beri mutfakta. Sanki ordu doyuracaklar.” Ahmet’in sözlerine gülümseyen genç kız adamın iç çekmesine neden olmuştu.
“Ne zaman düğün yapacağız biz.”
“Ne acelen var?” adamın ikide bir düğünden bahsetmesi genç kızı utandırıyordu.
“Ramazan geliyor.” Efnan başını sallayarak uzanan adamın üzerini örtmüştü.
“Ben annemlere bir bakayım. Alya’lar nerede?”
“Onlar Akasya’nın ailesini ziyarete gittiler. Akşama gelecekler.”
“İstersen bizde kalsınlar, burası çok kalabalık. Babamların yorulmasını istemiyorum.”
“Babamlar yorulmaz. Ev büyük sığıyoruz.”
“Sığdığınızı biliyorum Ahmet. Altı çocuk var bu evde, onları gürültüsü Gülay annemle babamın başını ağrıtabilir.”
“Merak etme hiç şikayetçi değiller. Üçüzler zaten annesinin yanında ses yapmıyor. Yapsalar da Amine onları susturmayı başarıyor. Sen onları boş ver de gel yanıma otur.” Efnan adamın yanına otururken genç adam uzanarak kızın elini kavramıştı.
“Evimizin bitmek üzere olduğunu söyledi kızlar. Her şey istediğin gibi değil mi? Efnan, evi seveceğin şekilde düzenlemeni istiyorum. Nasip olursa orası ömürlük yuvamız olacak.” Efnan’ın yüzü kızarsa da adama hafif gülümsemişti.
“Merak etme, sevdiğim şekilde eşyaları yerleştirdik. Yarında ince işçilik yapılacak. Eğer babamda müsaade ederse hafta sonu düğünü yaparız.”
“Gerçekten mi?” Efnan adamın heyecanına gülümserken bakışlarını kaçırmıştı. Aklına gelen şeyle gülümsemesi azalan genç kız Ahmet’in dikkatli bakışlarından kaçamamıştı.
“Ne oldu, neden gül cemalin asıldı?”
“Banu’yu düşünüyordum. Babası hastaneden çıkana kadar benim himayemde. Biz evlendiğimizde…”
“Düşünme bunları. O senin kardeşin başımızın üzerinde yeri var. İster bizimle kalsın isterse amcamlarla. Zeynep yengemi biraz olsun tanıyorsam Banu’yu bırakmak istemeyecektir. Kardeşin nerede isterse orada kalacak.”
“Teşekkür ederim. Bugün okulunu değiştik. O kadar mutlu oldu ki anlatamam. Kardeşim ailesinde mutlu değildi Ahmet. O daha küçük, anne babasının himayesinde olması gerek ama geldiğinden beri bir kez olsun annesini sormadı.”
“Bazı kadınlar doğursa da hakkıyla anne olamıyor Efnan, aldırma sen. Kardeşin gizli bir yerde değil. Onu saklamıyoruz. İsterlerse gelip görebilirler.”
“Öyle… Ağrın var mı? Bir ihtiyacın varsa söyle…”
“Yanımda kalmana ihtiyacım var. Başka bir şey istemiyorum.”
“Ben…” Efnan ne söyleyeceğini bilemezken Ahmet hayranlıkla karısının güzel yüzünü seyrediyordu.
“Namaz kılmam gerekiyor, aşağıya ineyim.”
“Burada kıl. Benim odamda abdest alabilirsin. Ablam sana uygun kıyafet verecektir.” Efnan adamın kendisini bırakmayacağını anladığında başını sallayarak onu onaylamıştı. Genç adamın odasında abdestini alarak odada bulunan namazlıklardan birini alarak namazını kılarken bol bol kocası için dua etmişti. Duası bitince salona geri dönen genç kız Ahmet’in uykuya daldığını görünce sessizce mutfağa giderek kadınların yemek hazırlıklarına yardım etmeye başlamıştı.
“Kızım tüm gün koşturdun yorulmuşsundur. Biz hallederiz burayı.”
“Olur mu öyle şey anne, ben iyiyim. Akşama misafir mi var neden bu kadar çok yemek yaptınız?”
“Akasya ve ailesi de gelecek. Hem komşulardan gelecek olan da var.” Efnan anlayışla kadına bakarken ailesinin bu kadar çok sevilmesi onu mutlu etmişti.
“Anne izniniz olursa bu hafta sonu düğünü yapalım diyoruz. Davetiyeler hazır zaten. Mahalledekilere davetiye veririz. Diğerlerine elektronik postayla göndeririz. Gelen gelir gelmeyeninde canı sağ olsun.”
“Babanla konuşayım kızım, uygun görürse mekan hazır zaten.” Efnan’ın içi içine sığmıyordu. Her şey yoluna girerse birkaç gün sonra kendi mutfağında dolanacaktı.
“Efnan!” mutfak masasında oturup sohbet yapan kadınlar içeriden adamın seslenmesiyle susmuştu. Efnan yerinden kalkarken Gülay Hanım genç kıza bakarak “Kazan mübarek olsun kızım, Ahmet hasta olmasın çocuk gibi olur,” diyerek sevimlice gülümsemişti. Efnan mutfaktan çıkıp salona geçtiğinde Ahmet’in çocuk gibi kaşlarını çatarak genç kıza bakmasıyla Efnan duraksamıştı.
“Bir şey mi oldu?”
“Neden yanımda değilsin?”
“Uyuyordun Ahmet, annemlere yardım ediyordum.”
“Bırak onlar yapsın sen yanımdan ayrılma.” Genç kız şaşkınca adama bakarken Ahmet kızın elindeki yarısı yenmiş kurabiyeye bakarak “Kurabiye mi o?” diye sormuştu. Efnan elindekine bakarak “Yer misin getireyim sana,” derken genç adam eliyle kızı yanına çağırmıştı. Efnan bir şey söyleyeceğini düşünerek adamın yanına giderken Ahmet uzanarak kızın elindeki kurabiyeyi alıp ağzına atmıştı. Genç kız şaşkınlıkla ona bakarken Ahmet oralı olmayarak “Başka var mı?” diye sordu. Adamın hiç tiksinmeden kendi ısırdığı kurabiyeyi yemesi kızın içini hoplatırken yutkunarak hızla salondan çıkmıştı.
“Kızım ne bu hal?” Gülay hanım gelininin kızarmış yüzüne bakarken Zeynep Hanım yerinden kalkarak Efnan’ı sandalyeye oturtmuştu. Elini alnına koyarak ateşine bakarken kızın sıcaklığının normal olması kadının şüpheyle ona bakmasına neden olmuştu.
“Neden bu kadar kızardın sen?”
“Ay Zeynep kız hasta mı oluyor?” Efnan kendisi için endişelenen iki kadına mahcup bir şekilde bakarak başını iki yana sallamıştı.
“İyiyim ben annelerim. Ahmet kurabiye istemişti onu götüreyim ben.” Genç kız hızla bir tabak hazırlayarak yanında çayını alıp salona geçmişti. Ahmet’in önüne ikramlarını bırakırken genç adam karısını izliyordu. Yanakları al al olan kız izlenilesi bir şölen gibiydi.
“Üşüyorum kapama gözlerini…” Efnan şaşkınlıkla genç adama bakarken Ahmet gözleri parlayarak kendisine dönen gözlere bakmıştı.
“Efendim?”
“Ahmed Arif demiş, bir anda aklıma geldi.” Genç adam konuştukça kız daha da şaşırıyordu. Ahmet’in şiir sevdiğini bilmiyordu. Dış görünüş gerçekten yanıltıcı olabiliyordu ve şu anda karşısındaki adam ona bir şiirden alıntı yapmıştı.
“Şiir sevdiğini bilmiyordum.”
“Sana kadar bende ezberlediğimi bilmiyordum!” Efnan ağzını hafif aralamış bir şey söylemek istiyordu ancak dudaklarının arasından tek kelime çıkmıyordu. Daha fazla adamın yanında kalamayacağını düşünerek hızla salondan çıkmıştı. Mutfağa yönelmeden kapısından içeriye doğru “Ben eve geçiyorum anne, sonra geliri,” diyerek evden dışarıya zor atmıştı kendini. Kapıyı kapattığında koridordaki duvara yaslanarak bir elini kalbinin üzerine koyup sakinleşmeyi beklemişti. Kalbi deli gibi atıyordu. Adamın bakışları, sözleri genç kızın içine işlerken dilinden duası dökülmüştü.
“Allah’ım gönlüme senin sevginden daha ileri bir aşk nakşetme. Sen bizleri sevdiklerimizle sınama.” Ellerini yüzüne sürerek ‘Amin’ derken bir kat aşağıya inerek evine girmişti. Üst kata akşam kızlar geldiğinde çıkmayı planlıyordu. Annesinin yardımıyla özel eşyalarının çoğunu üst kata kendi evine taşımıştı.
“Abla hoş geldin? Bende birazdan çıkacağım.”
“Kızlar geldi mi? Dikkatli ol hayatım. Fazla uzaklaşmayın evden. Buraları tam olarak bilmiyorsun.”
“Tamam abla, sen merak etme.” Genç kız odasına giderek kıyafetlerini hazırlayıp banyoya geçmişti. Banyo yapmak onu biraz olsun rahatlatabilirdi. Akşam kalabalık olacaklardı ve dinlenmesi gerekiyordu. Genç kız banyodan çıktığında telefonun çaldığını duymuş seri adımlarla masasının üzerindeki telefonu alarak cevap vermişti.
“Efendim?”
“Efnan Hanım, hastaneden arıyoruz. Buraya gelirseniz çok iyi olur!” Efnan şaşkınlıkla telefona bakarken hiçbir açıklama yapmadan telefonun yüzüne kapanmasına şüphelenmişti. Hastanede ne olduğunu bilmesi gerekiyordu. Ancak böyle karışık bir zamanda tek başına hastaneye gidemezdi. Akşam olmak üzereydi ve Ahmet’in de kendisiyle gelmesine olanak yoktu. Açelya’yı aramış ancak genç kadın cevap vermemişti. Kimin onu aradığını bilmiyordu sadece hastaneye gitmesi isteniyordu. Aklına gelen kişiyle gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı. Önce araması gereken kişiyi aramıştı. Daha sonraysa onları hastaneye götürmesini istediği güvenilir kişiye haber verecekti. Onları hastanede ne bekliyordu bilmiyordu ancak babasıyla alakalı olmamasını diliyordu. Bir kaybı daha kaldıramazdı.
***
Umarım sevmişsinizdir. Konu ağır işliyor farkındayım ancak içerik olmadan hareket olmaz. Çiftimiz evlendikten sonra hikaye başka bir boyuta çıkacak gibi hissediyorum. Lütfen olumlu olumsuz yorum yapınız.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.75k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |