32. Bölüm

31. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Umarım seversiniz. Keyifli okumalar!

***

 

Genç kız geride bıraktığı sokak lambaları ışığını endişeli bir şekilde seyrederken elinde hissettiği temasla bakışları yan tarafında oturan genç kadına dönmüştü.

“İyi misin? Çok sessizsin…” genç kız buruk bir şekilde gülümseyerek başı
nı iki yana sallamıştı.

“Gecenin şerri çok olur abla, endişeliyim sadece.” Efnan’ın sözleri arabayı kullanan Karan tarafından da duyulmuştu.

“Endişelenme yenge, eminim önemli bir şey yoktur.” Suna genç adamı onaylayarak kızın elini daha da sıkmıştı. Hastaneden aradıklarında aklına ilk gelen Ahmet olsa da onun hasta olması kızı ablası Suna’yı aramaya teşvik etmişti. Suna ise Karan’a haber vermişti. Genç adamın savcı olması genç kadının birinci tercihi olmuştu.

“Teşekkür ederim, seni de bu saatte rahatsız ettik.”

“Ne rahatsızlığı, bu saatte tek başına gidemezdiniz. Ben olmasam bile diğer arkadaşları aramaktan da çekinmeyin. Cengiz de Kenan da size yardımcı olmak için elinden geleni yaparlar.” Genç adamın üzerinde eşofman takımı vardı. Onu yatağından kaldırdıkları belli oluyordu ancak başka şansları yoktu. Suna da sadece Karan’ın telefonu kayıtlıydı. Hastaneye gidene kadar sessizlik sürmüştü. Karan arabayı park ettiğinde iki genç kadının arkasından ilerlemeye başlamıştı. Efnan önde hızla ilerlerken Suna hemen ardında onu takip ediyordu. Doktorun odasının kapısına geldiklerinde içeriden yükselen seslerle olduğu yerde kalmıştı. Doktor biriyle tartışıyordu ve karşısındaki kişi hiçte yabana atılacak biri değildi.

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Nasıl kocamı göstermezsiniz?” Gülseren Sağlak’ın sesi odanın dışına kadar ulaşmıştı. Efnan daha fazla dayanamayarak hızla odaya girdiğinde odada dört kişi olduğunu görmüştü. Üvey annesi, babaannesi olacak kadın, kuzeni ve tanımadığı bir adam vardı.

“Efnan Hanım sonunda geldiniz? Agah beyin eşi olduğunu söyleyerek onu görmek istiyorlar.” Doktor öne çıkarken Efnan kendisine nefretle bakan kadına gözlerini dikmişti.

“Böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını biliyorsunuz doktor bey, babamın can güvenliği yok. Bu aileden kimse onu görmeyecek. Kaldı ki savcılık uzaklaştırma kararı çıkarmıştı.” Efnan’ın sözlerine sinirlenen Memnune Hanım elindeki bastonu yere vurarak oturduğu yerden ayağa kalkmıştı.

“Sen kim oluyorsun da oğlumu görmeme engel oluyorsun?”

“Ben değil, davranışlarınızın sonucunda kanun size engel oluyor. Ayrıca oğlunuz olduğu şimdi mi aklınıza geldi. Adamı yıllardır yavaş yavaş öldürüyorsunuz.”

“İftira atma, baban hep hastaydı.”

“Babam hasta değildi, siz onu zehirliyordunuz? Amacınız neydi?” Gülseren hanım öne çıkarak genç kıza saldırmak istediğinde Karan ikilinin arasına girerek “Sakın, onun kılına dokunursan hafilerde süründürürüm seni. Şimdi burayı terk edin. Agah bey iyi olup hastaneden çıkana kadar ona yaklaşmanız yasak. Size verilen cezayı deliyorsunuz.”

“Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma, avukatımız burada oğlumu görmeme kimse engel olamaz.”

“O avukatınız sizin suç işlediğinizi bilmiyor mu? Uzaklaştırma cezanız var. Üstelik gecenin bir yarısı hastanede olmanız art niyet belirtisidir.” Avukat kibirle genç adama bakarken Karan başını iki yana sallamıştı.

“Yenge bu kız Banu’yu okuldan almış. Bugün okula gittim Banu’nun kaydının alındığını söylediler.” Deren araya girerken Gülseren Hanım duyduğu şeyle iyice çileden çıkmıştı.

“Sen ne saçmalıyorsun? Ne demek okuldan aldı, hangi hakla?” Gülseren hanım Efnan’a doğru hamle yaptığında Efnan bir adım geri çekilmişti. Suna genç kızı bir abla edasıyla koruma altına alırken iki kadının önünde Karan dağ gibi dikiliyordu. “Senin o okula ayda kaç para ödediğimizden haberin var mı? Kızımı nasıl okulundan edersin?”

“Banu daha iyi bir okula gidecek. Para için öğrencilerini yarıştıran bir okula değil.”

“Kızımı hemen geri veriyorsun? Onu alıkoyamazsın.”

“Kardeşim benimle kalacak. Sizin evde can güvenliği yok. Ayrıca mahkeme velayetini bana verdi. İsteseniz de alamazsınız.”

“Seni öldürürüm.” Kadın Karan’ın boşluğundan geçip Efnan’a ulaşmak isterken bükülen bileğiyle acı bir çığlık atmıştı.

“Çek o toynaklarını, kırarım…” odada yankılanan sert sesle bakışlar kadının bileğini büken genç kadına dönerken Efnan yutkunarak karşısında ki ikiliye bakmıştı. Genç kız ne zaman geldiğini anlamadığı Açelya’nın kadının kolunu kırmak üzere olduğunu anlayınca araya girmek istemiş ancak Açelya’nın sert bakışlarıyla yerinde kalmıştı.

“Abla, bırak kadını lütfen.”

“Sen hiç konuşma Efnan, bana haber vermeden buraya gelmek ne oluyor?”

“Abla ben…” Açelya o kadar sinirliydi ki Efnan sessiz kalmayı yeğlemişti. Karan ve Suna da en az Efnan kadar şaşkındı. Açelya’nın ne ara geldiğini anlamamışlardı. Herkes şok olmuş bir şekilde genç kadına bakarken Gülseren Hanım acı içinde çığlık atmıştı.

“Bir daha Efnan’a yaklaşacak olursanız sizi yok ederim. Kimse toz parçanızı bulamaz.”

“Bizi tehdit mi ediyorsunuz?” Açelya konuşan yabancı adama bakarken alaycı bir şekilde gülümsemişti.

“Ben tehdit etmem, yaparım. Ayağınızı denk alın.” Kadını öne doğru savururken Deren yengesini güçlükle ayakta tutmuştu.

“Sen mahvedeceğim. Duydun mu bu yaptığınızı yanınıza bırakmayacağım.” Efnan’ın kolunu tutan genç kadın onu kapıya yönlendirirken doktora bakarak “Agah beyin başına bir şey gelirse sizden biliriz doktor bey. Bu aile şüpheli konumunda içeri girmelerine izin vermeyin.” Son sözlerini söyleyen genç kadın Efnan’ı alarak oradan ayrılırken Karan ve Suna da onları takip ediyordu. Kimliğini kullanarak yoğun bakım önüne adam diken Karan’ın içi rahattı. Hastanenin dışına çıktıklarında Açelya yerinde durarak genç kıza dönmüştü.

“Neden bana haber vermeden buraya geldin?”

“Geç olmuştu, rahatsız etmek istemedim.”

“Benim görevim seni korumak Efnan, böyle bir zamanda tek başına dolaşman doğru değil.”

“Abla yalnız değildim, yanımızda savcı var.”

“Kim olursa olsun ben olmadan bir daha bu saatte evden ayrılmanı istemiyorum.” İkilinin konuşmasını dinleyen Suna ve Karan birbirine bakmıştı.

“Ne oluyor?” Suna genç adama sessizce sorarken Karan derin bir iç çekmişti.

“Görev aşkı diyelim, hadi gidelim buradan. Açık hedef halindesiniz.”

“Kızları ben bırakırım savcı, sana da zahmet oldu.” Açelya taviz vermez bir şekilde konuşurken Karan neredeyse gülecekti. Genç kadın Efnan’ı tank gibi bir araca doğru ilerletirken genç adamın tek kaşı istem dışı yukarı kıvrılmıştı.

“Vay canına bu bebek senin mi?” Açelya arabasına iltifat eden adama göz devirirken Efnan da ilk kez gördüğü arabaya şaşkınlıkla bakmıştı. Açelya’nın diğer arabası da gösterişliydi. Ne de olsa zırhlı araçtı ama karşısındaki araba bir efsaneydi. Asker yeşili olan arabanın ön iki tarafında baca gibi boruları ardı. Üst kısmında arazide kullanılan bir sıra far lambaları bulunuyordu. Yerden oldukça yüksek olan araca nasıl bineceğini düşünürken Açelya’nın birden onu belinden tutup yukarı kaldırmasıyla şaşkına dönmüştü.

“Abla ne yapıyorsun?”

“Senin bakışmanı bekleyemem. Hadi acele edin,” diyerek bu kez Suna’yı arabaya bindirmişti. İki kadını kolaylıkla kaldırıp arabaya bindirdiğinde Karan onların şaşkın ifadelerine dayanamayarak gülmüştü.

“Siz önden çıkın ben sizi takip ederim.” Arabalar peş peşe yola çıkarken kısa sürede mahalleye giriş yapmışlardı. Efnan ve Suna Açelya’nın yardımıyla arabadan inerken Karan selam vererek yanlarından ayrılmıştı. Suna genç adama teşekkür edemediği için üzülürken sabah onun sevdiği böreği yapıp götürmeyi aklının köşesine yazarak binadan içeriye girmişti.

“Abla sen de kalsana, bu saatte gitme.” Efnan kapının önüne kadar kendisini çıkaran genç kadına sormuştu. Açelya başta kabul etmese de Efnan’ın masum bakışlarına dayanamayarak kabul etmek zorunda kalmıştı. Genç kadın içinden Efnan’ın ikna gücünün farkında olmadığını düşünüyordu. Öyle bir aurası vardı ki en acımasız insanı bile insafa getirirmiş gibi hissediyordu.

“Ben sana odanı hazırlayayım.” Efnan hevesle misafir odalarından birine girerken oldukça mutluydu. Açelya onu takip ederken sessiz olan evde usulca genç kızı takip etmişti. Kısa sürede odası hazır olan genç kadın Efnan’ın verdiği kıyafeti üzerine geçirirken yorgun bedenini yatağın üzerine bırakmıştı. Atakan Çetin’in attığı konuma gitmek için yola çıkmıştı. Ancak bir süre sonra yaptığını fark ederek yar yolda geri dönmüştü. Bir süre sahil kenarında oturduktan sonra saatin geç olduğunu fark ederek evine gideceği sırada Atakan’dan aldığı mesajla hızla hastaneye doğru yola çıkmıştı. Genç adam onlara gitmemesini hastanede olan olaydan kaynaklandığını sanıyordu. Sağlak ailesinin hastaneye gittiğini genç adamın mesajından öğrenmişti. Soluğu hastanede aldığındaysa genç kızın iyi olduğunu görmek tüm sinir sisteminin boşalmasına neden olmuştu. Efnan’ı bu kadar sahiplenmek genç kadını korkutmaya başlamıştı.

***

“Abla neredeydin? Seni göremeyince çok korktum.” Efnan odasına girdiğinde yatağında oturmuş kendisini bekleyen kardeşini görünce duraksamıştı. Genç kız ablasına sıkıca sarılırken korkusu titreyen bedeninden anlaşılıyordu.

“Endişelenme, hastaneye kadar gidip geldik.”

“Babama bir şey mi oldu, neden bu saatte hastaneye gittin?” Banu endişeyle geri çekilip ablasının yüzüne bakmıştı.

“Baban iyi, sadece hastanede sorun çıkmış o yüzden çağırdılar. Banu başkasından duyacaksın nasıl olsa, o yüzden benden duymanı istiyorum. Annen ve babaannen hastaneye gitmiş babanı görmek için. Doktor beni aradı bizde gittik. Baban iyi ama annen ok sinirli. Seni okuldan aldığım için çok kızdı.” Efnan üzerindeki fazlalıklardan kurtulurken bir yandan da kardeşine durumu anlatıyordu. Sessizleşen genç kıza dönen Efnan onun gözlerinin dolu dolu olduğunu görünce derin bir nefes çekmişti.

“Neden ağlamak üzeresin?”

“Beni sordular mı?” Efnan üzgün bir şekilde başını iki yana sallarken küçükte olsa yalan söyleyemediği için kendisine ilk kez kızmıştı. Söyleyebilseydi kardeşinin kalbi kırılmazdı. Annesinin onu sorduğunu istediğini söylerdi. Kadın onu sormamıştı sadece okuldan aldığı için kızmıştı. Nedeni de okula döktükleri paraların ziyanıydı.

“Neyse bunu konuşmak istemiyorum artık. Bu gece seninle yatabilir miyim?”

“Elbette canım, nasıl istersen.” Banu sevinçle gülümserken Efnan yatak kıyafetini alarak banyoya geçmişti. Saçların tarayıp küçük tülbendini takarak odaya döndüğünde kardeşini telefonda mesajlaşırken görünce şaşırmıştı.

“Kiminle konuşuyorsun?”

“Ceylan mesaj atmış, grup kurduk sohbet ediyoruz. Çok komik kızlar abla, yarın okuldan sonra ders çalışacağız.”

“Öyle mi senin adına sevindim. Suna ablan kızların iyi olduğunu zarar gelmeyeceğini söyledi. Sen yine de dikkat et olur mu?”

“Tamam abla sen nasıl istersen. Yarın okula giderken beni de alacaklar. Sabah erken gidecekmişiz.”

“Ben sizi bırakırım okula.”

“Ben tek gitmek istiyorum abla, kızlarla yürüyerek gideceğiz. Okul uzakta değil biliyorsun, mahalleyi tanımış olurum.”

“Ona da tamam ama okula gidince beni arayacaksın. Kimseyle takışmak yok.” Banu gülerek başını sallamıştı. Önceki okulda birkaç vukuatı olmuştu ama hiçbirinde haksız değildi. Kendince hakkını savunmuştu. İki kardeş yatarak uykuya dalarken üst katta oldukça endişeli bir adam olduğundan habersizlerdi.

Suna anahtarıyla kapıyı açıp eve girdiğinde mutfaktan su alıp kapıdan çıkan kardeşiyle göz göze gelmişti. Ahmet kaşları çatılı bir şekilde ablasına bakarken Suna derin bir nefes vererek elindeki çantasını portmantoya asmıştı.

“Bu saatte nereden geliyorsun abla?” Ahmet oldukça ciddi bir şekilde ablasına bakıyordu. Alacağı cevaptan daha duymadan hoşlanmayacağını hissetmişti.

“Sen neden ayaktasın?”

“Beni bırak sen soruma cevap ver, neredeydin? Saat gecenin ikisi…” Ahmet elindeki bardağı sıkıca tutarak salona ilerlerken Suna da onu takip ediyordu. Ona vereceği cevabı en az tepkiyle nasıl atlatabileceğini düşünen kadın kardeşinin aniden kendisine dönmesiyle bir adım geriye gitmişti.

“Seni dinliyorum.”

“Hastaneye gittik.”

“Hastaneye mi, neden?” Ahmet bardağı orta sehpanın üzerine bırakarak ablasına bakmıştı.

“Efnan’ı aradılar babası için, onunla gittik.”

“Bana haber vermeden?” Suna genç adamı oturtmaya çalışarak karşısına geçmişti.

“Önce otur şöyle sonra konuşalım. Yeterince yordun kendini.”

“Bana neden haber vermediniz?” genç adam oldukça ciddi görünüyordu.

“Sence neden bahar vermemiş olabiliriz. Hastaneden yeni çıktın Ahmet, dinlenmen gerekiyor.”

“Abla ben iyiyim neden anlamıyorsunuz? Karım gecenin bir yarısı hastane köşelerine gidiyor ama bana haber verme zahmetine bile girmiyor.” Ahmet’in sesi yüksek çıkmasa da kırgın çıkmıştı.

“Saçmalama Ahmet, sakın kızın yanına da bu şekilde konuşup kalbini kırma. Zaten zor bir gece geçirdi. Üvey ailesi babasını görmek için tartışma çıkardı. Karan yanımızdaydı sen gelse de bir şey yapamayacaktın.”

“Neden ben değil de Karan, neden ona haber verdi?”

“Karan’ı arayan bendim Ahmet!” Suna kısa bir soluklanmadan sonra kardeşine ters bir şekilde bakarak konuşmasına devam etmişti. “Efnan sana bir şey olacak diye ne kadar korktu haberin var mı? Dikkatsiz davranıyorsun, kendine dikkat etmiyorsun. Sana söyleseydi yarana aldırmadan bizimle gelmek isteyecektin.”

“Elbette gelecektim.” Genç adam kapıya yöneldiğinde Suna kızgın bir şekilde çıkışmıştı.

“Otur oturduğun yerde Ahmet beni sinirlendirme. Bu yaşta abla dayağı yeme. Kız iyi, yorgun ve dinlenmesi gerekiyor. Sen hastanede yatarken tüm hazırlıklarla kendisi uğraştı. Şu bir haftada ne kadar yoruldu biliyor musun? Sırf sen erken düğün istedin diye kızın iki ayağı bir pabuca girdi. Şimdi rahat dur iyileşmene bak. Sabah olunca da kıza soru sorma. Eminim kendisi gelip sana söyleyecektir.” Ahmet ablasından azarı yerken çocuk gibi yüzünü asmıştı. Kanepeye oturarak yüzünü avuçlarının arasına alırken derin derin nefes almıştı.

“Korkuyorum abla, bir şey olacak diye korkuyorum. Şu düğün olmadan rahat edemeyeceğim.” Genç adam oldukça ciddiydi.

“Neden korkuyorsun Ahmet, bilmediğimiz bir şey mi var?” genç adam başını iki yana sallamıştı.

“Bilmediğiniz bir durum yok ancak Aslı ile ailesinin etrafta dolaşması canımı sıkıyor. Özellikle ailesinin arsızlığının Efnan’ı üzmesini istemiyorum. Düğün olursa umudu keserler beni de Efnan’ı da rahat bırakırlar. Üstelik Hakan denen adamın karıma olan bakışlarından hoşlanmıyorum.” Suna kardeşinin ifadesine gülmeden edememişti.

“Kıskanıyorsun!” Ahmet bakışlarını kaçırarak geriye doğru yaslanıp başını yukarıya kaldırmıştı. Yüzünü sıvazlarken derin derin nefes almıştı.

“Bilmiyorum, bu duyguyu daha önce tatmadım.” Suna kardeşinin omzunu sıvazlayarak “Alışacaksın, bu duyguya alışacaksın. Efnan gibi bir karın varsa onu saklayamazsın Ahmet. İster istemez dikkatleri üzerine çekiyor. Üstelik farkında bile değil. Onu çok sıkarsan üzülür. Efnan nasıl davranmasını bilen bir kız. Sakın kalbini kırma.”

“Benim kalbim ne olacak abla? Bana haber vermedi, aklına bile gelmedim.”

“Öyle olmadığını biliyorsun.” Ahmet üzgün bir şekilde ablasına bakmıştı. İkili bir süre sessizce oturduktan sonra Suna yerinden kalkarak kardeşine elini uzattı. “Hadi yatalım, sabah konuşuruz bunları.” Ahmet ablasının elini tutarak ayağa kalkarken kolunu genç kadının omzuna atarak odaya doğru ilerlemeye başlamıştı. İkili kendi odalarına giderek uykuya dalarken Ahmet’in düşündüğü tek şey sabah erkenden Efnan’ı görmekti.

***

Genç kadın sabah erkenden kalkıp böreğini yaparken kapının tıklatılmasıyla duvardaki antika saate bakmıştı. Saat masif ahşap, kenarları oymalı eski bir saatti. Dedesinden babasına hatıraydı. Değişen tek yeri içinin arka kısmıydı. Zamanla daha da eski gösteriyordu. Bu kadar erken kimin geldiğini merak ederek kapıyı açtığında Efnan’ı karşısında bulunda duraksamıştı.

“Efnan, hayırdır bu saatte daha kimse kalkmadı.” Suna şaşkındı, henüz çok erkendi.

“Mutfaktan ses geldiğini duyunca yukarı çıkmak istedim. Gece uyuyamadım abla, Ahmet’le konuşmam gerekiyor. Uyanmadı mı hala?” Suna genç kızın yanağını okşayarak şefkatle ona bakmıştı. Gözleri uykusuz olduğunu belli ederken genç kadın ona kıyamamıştı.

“Daha uyanmadı, hadi sen git uyandır.” Efnan kadının sözleriyle bakışlarını kaçırırken utançtan yanakları kızarmaya başlamıştı. Ne vardı sabahın nurunda kapıya dayanacak sanki…

“Ben beklerim abla, sana yardım edeyim mi?”

“Çok konuşma, hadi sen Ahmet’in odasına git. Gece geldiğimde beni yakaladı haberin olsun.” Efnan’ın itirazlarına rağmen genç kadın onu kardeşinin odasının kapısından içeriye sokarak kapıyı sessizce kapatmıştı. Derin bir iç çekerek mutfağa döndüğünde Ahmet’in mutlu olması için içten içe duasını ediyordu.

Efnan girdiği odayı sanki ilk kez giriyormuşçasına incelerken yatakta uyuyan adama kaçamak bakışlar atıyordu. Ahmet uyurken bile düzenli uyuyordu. Etrafta tek bir dağınıklık dahi yoktu. Sessiz adımlarla yatağa yaklaşarak bir süre genç adamı izlemişti. Günah değildi ya nikahlı kocasını izliyordu. Bir kolu alnına dayalı saçları dağınık bir şekilde uyuyan adam bir süre sonra izlendiğini hissetmiş gibi gözlerini yarıya aralamıştı. Efnan’ı gördüğünde hafif gülümseyerek yan dönüp uykusuna devam ederken genç adamın tek düşündüğü rüyasına devam etmekti. Bir süre daha gözleri kapalı yatan genç adam odadaki hareketliliği hissedince hızla gözlerini aralamıştı.

“Efnan, sen…”

“Ben…” genç kız adamın hızla doğrulmasıyla öne atılmış ancak genç adam ondan önce davranarak “Bir şey mi oldu? Sen ne yapıyorsun burada?” dediğinde Efnan mahcupça bakışlarını kaçırmıştı.

“Seninle konuşmak istemiştim.”

“Bu saatte, daha kimse uyanmamıştır.” Ahmet genç kızın elini tutarak yatağın kenarına oturtmuştu. Kendisi önüne çökerken Efnan onun acı çekmesinden korkarak elinden tutup yanına oturmasını sağlamıştı. Genç kız dün gece olanları kocasına anlatırken Ahmet sessizce onu dinlemişti. Son sözlerini bitirdiğinde Ahmet karısına dönerek yüzünü avuçlarının arasına alıp gözlerini genç kadının gözlerine kenetlemişti. Yutkunan genç kız alnında hissettiği temasla duraksarken elleri istem dışı kocasının kollarına tutunmuştu. İki alın birbirini bulduğunda gözlerini kapatarak bir süre öylece duran genç adam sonunda konuşmaya mecal bulduğunda “Beni aramalıydın Efnan,” dedi. Efnan itiraz edeceği sırada Ahmet alnını geri çekerek karısının gözlerine odaklamıştı.

“Beni aramalıydın, seni bir başına oraya göndermek canımı yakıyor. Başına bir şey gelecek endişesi canımı yakıyor. Sana göz değmesin Efnan, ne olursa olsun beni aramalısın.”

“Bir dahakine söz ilk sana haber vereceğim. Darılma bana, hakkını helal et olur mu?” Efnan gözleri nemli bir şekilde Ahmet’e bakarken genç adam dayanamayarak karısını kendisine çekip sıkıca sarılmıştı.

“Gözlerin ıslanmasın, sadece senin için endişelendiğimi bil bana yeter. Hadi şimdi ablamın yanına git. Bu saatte burada olmamalısın. Bende üzerimi giyinip yanına geleceğim.” Efnan utanarak yerinden kalkarken Ahmet onu bırakmak istememişti. Genç kız odadan çıktığında ardından hülyalı bir şekilde bakan bir adam bırakmıştı.

 

***

Bir sonraki bölümde düğünümüz olacak. Bekleyin... Güzel bölüm olacağını düşünüyorum. Yorum yapan herkese şimdiden teşekkür ederim. Sağlığınıza dikkat edin...

Bölüm : 04.05.2025 15:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...