36. Bölüm

35. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Keyifli okumalar arkadaşlar!

**

 

Genç adam hayranlıkla manzarayı seyreden karısına bakarken oldukça dalgındı. Ahmet ve Efnan yan eve giderek Alya’nın onlar için hazırladığı odaya geçmişlerdi. Ahmet daha önce kaldığı evi bildiğinden yabancılık çekmiyordu. Karısının valizi yere bırakarak odaya kısa bir bakış attıktan sona pencereye doğru ilerlemişti. Merakına yenilen genç kız perdeleri aralayarak dışarıya baktığında evin tepede olması dolayısıyla müthiş bir şehir manzarası karşılamıştı.

“Mükemmel,” ağzından çıkan tek kelime bu olmuştu. Aşağısı ışıl ışıldı. Gözleri gördüğü manzara ile parıldarken genç adam omzunu dolaba yaslayarak karısının hayran olunası yan profilini izlemeye başlamıştı. Efnan genç adama döndüğünde adamın bakışlarından utanarak yutkunmuştu.

“Yatalım mı artık, sabah erken kalkacağız.” Ahmet kızın kızaran yanaklarını ısırmak istiyordu. Kendi düşüncelerine şaşıran adam başını iki yana sallarken eliyle odadaki kapıyı göstererek devam etmişti.

“Burası banyo, duş almak istersen rahatlıkla kullanabilirsin.”

“Sen daha önce bu evde kalmıştın değil mi?” Ahmet başını sallayarak onu onaylamıştı.

“Her geldiğimde burada kalırım. Evde misafirler için hazırlanmış odalar var. Her odada banyosu olduğu için istediğin odada kalabiliyorsun. Alya manzarayı seveceğini düşündüğü için bu odayı hazırlamış olmalı.” Efnan başını sallayarak onu onaylamıştı.

“Gerçekten çok güzel.”

“Sen bir de onların evindeki manzarayı görmelisin. Arka tarafta balkonları var. Yarın istersen kahvaltıyı orada yaparız.”

“Rahatsızlık vermeyelim.” Efnan mahcupça bakışlarını kaçırmıştı. Genç adam ağır adımlarla karısına yaklaşarak yüzünü avuçlarının arasına almıştı. Gözlerini karısının gözlerine sabitleyerek konuştu.

“Alya asla rahatsız olmaz. Cenk ve diğerleri de sakın kendini mahcup hissetme. Böyle düşündüğünü duyarlarsa üzülürler. Yarın kahvaltı yapar çıkarız. Trabzon turu yaparız seninle. Gitmek istediğin bir yer varsa gideriz.”

“Ben bilmiyorum, sen nereye gitmek istersen gideriz. Rehber sensin.” Ahmet gülerek genç kızın alnına dudaklarını bastırmıştı.

“O zaman rehbere ayak uyduracaksın. Hadi git üzerini değiştir, sabahtan beri rahatsızca kıpırdanıyorsun.” Efnan şaşkınlıkla kocasına bakarken onun kendisini incelediğini anlıyordu. Uzun yolculuktan gelmişlerdi ve kendini kirli hissediyordu. Valizinden kıyafetlerini alarak banyoya girdiğinde kısa bir duş alıp aynadaki yansımasına bakmıştı. Banyoda saç kurutmanın bile düşünülmüş olması genç kızı gülümsetmişti. Saçlarını kurulayarak omzundan aşağıya salmıştı. Ahmet’in karşısına ilk kez bu şekilde çıkacaktı ve kalbi heyecandan deli gibi atıyordu. Üzerinde oldukça uzun beyaz bir gece elbisesi vardı. Beyaz tenine nazaran gece karası saçları banyo yapmasına rağmen oldukça düzdü. Banyodan çıktığında kocası ile göz göze gelmişti. Ahmet genç kızı gördüğünde yutkunarak ona bakarken Efnan bakışlarını kaçırarak yatağa doğru ilerledi.

“İstersen sende banyo yap, uzun süre araba kullandın rahatlarsın.” Ahmet kızın utandığını görünce sessizce kıyafetlerini alarak banyoya geçmişti. İlk kez bu kadar heyecanlanıyordu. İçeride olan kız onun karısıydı. Diğer yarısı olacak olan kadındı. Duşunu alıp odaya geçtiğinde havlu ile saçlarını kuruluyordu. Efnan sırtını yatak başlığına dayamış olarak genç adamın banyodan çıkmasını beklerken yorgunlukla gözleri hafif dalmıştı. Kapı sesini duyunca açılan gözleri genç adamı görünce derin bir iç çekti.

“Makineyle kurutsaydın ya?”

“Makine başımı ağrıtıyor. Böylesi daha iyi,” diyen adam yatağın kenarına oturduğunda Efnan dayanamayarak adamın elindeki havluya uzanıp almıştı. Ahmet kızın hareketiyle duraksarken genç kız adamın saçını kurulamaya başlamıştı. Bu tamamen istem dışı yapılan bir hareketti. Ahmet elleri havada öylece kalırken hissettiği huzurla derin bir nefes aldı.

“Efnan!”

“hım…” genç kız dalgın bir şekilde cevaplarken Ahmet kızı havlu tutan ellini kavrayarak gözlerine odaklanmıştı.

“Şükür sebebimsin!” Efnan adamın sözleriyle yutkunarak ona bakmıştı. Gece karası saçları öne doğru eğildiği için omuzlarından göğsüne dökülmüştü. Genç adam uzanarak kızın bir tutam saçını kavrarken, kavradığı saçları burnuna getirerek gözleri kapalı bir şekilde kokusunu içine çekmişti. Efnan hipnoz oluş bir şekilde kocasını izlerken genç adam derin derin iç çekerek koyu mavilerini açarak kıza baktı.

“Hazır hissetmediğin hiçbir şey olmayacak biliyorsun değil mi?” Efnan adamın sözleriyle duraksamıştı. Onun neden bahsettiği elbette anlamıştı ancak ne söyleyeceğini bilememişti. Ama bildiği bir şey vardı ki Ahmet ile arasına mesafe koyarsa bir daha asla ona yaklaşmaya cesaret edemezdi. Onun üzerinde kocalık hakları olduğu gibi Efnan’ın da onun karısı olarak hakları vardı. Başını iki yana sallayarak hafif gülümsemişti.

“Biliyorum…” Ahmet kızın gülümsemesinden cesaretle uzanarak karısının yanaklarını kavrayıp gözlerine odaklanmıştı. Karısının yanaklarını usulca öperken ellerine dolanan saçlarla mest oluyordu. İçinden bir bir şükürle karısına yaklaşırken heyecandan kalbinin durmamasını diliyordu. Otuzuna merdiven dayamış ergen çocuklar gibi yüreği çırpınırken elinin altındaki tenin titremesiyle karısının da heyecanını anlayabiliyordu. Belki ilk kez bir kadının elini tutmamıştı ama ilk kez bedenini paylaşacaktı. Bu kişinin karısı olması tüm ruhunu huzurla dolduruyordu.

***

Genç kız uyandığında bedeninde hissettiği gariplikle yutkunmuştu. Beline dolanan kolun varlığı genç kızın ruhunu esir ederken kızaran yanaklarına inat yüzünde oluşan gülümsemeye inanamıyordu. Belki de en gergin olması gereken geceyi anlayamadığı bir rahatlıkla atlatmıştı. Bu rahatlığa en büyük etken şüphesiz Ahmet’in nazik davranışları etkendi. Kocası… kollarında olduğu adam onun tam anlamıyla kocasıydı. Yüreğinde az bir şüphe olsa da dün gece tamamen o şüphe silinmişti. Hiç kimse yüreğinde biri varken başkasına dün gece kocasının ona dokunduğu gibi dokunamazdı. Efnan derin bir iç çekerken istem dışı yine gülümsemişti. Bedeninde hissettiği kıpırtı ile kocasının uyanmaya başladığını anlayan genç kadın boynuna gömülen yüz ile gerilmişti.

“Günaydın!” Ahmet karısının yüzünü görmese de aldığı derin nefeslerden uyandığını anlamıştı. Genç kadını daha sıkı sararken saçları arasında genç kadının ensesine derin bir öpücük kondurmuştu. Efnan genç adamın öpmesiyle titrerken genç adamın kıkırtısı kulaklarına dolunca kaşlarını çatarak dirseğini kocasının karnına geçirdi.

“Ah!”

“Çok eğleniyorsun değil mi?” Ahmet karısının söylemine gülerek karşılık vermişti. Mutluydu… Efnan’ın kendisini biranda kabul etmesini beklemiyordu. Karısının kendisinden zaman istemesini beklerken hiç beklemediği anda onun olmuştu. Belki de aşmaları gereken en büyük engeli aşmışları.

“Canını yaktım mı?” genç adamın ciddi sorusuyla Efnan utanmıştı. Genç kadın başını iki yana sallarken sesli yanıt verememişti. Güney perdelerin arasından usulca odaya dolarken Efnan huzurla belindeki eli kavramıştı.

“Güneş çoktan doğdu, saat kaç acaba?” Ahmet karısının sorusunu cevaplamak isterken dışarıdan gelen sesle gözlerini kapatmıştı.

“Süt dayı… Süt dayı, Efyan nerede?” evin içinden gelen sesle ikili hızla yerinde doğrulmuştu. Üzerlerinde uygunsuz bir kıyafet yoktu ancak genç kız oldukça utanmıştı. Sabaha karşı abdestini alıp namazlarını kılmışlardı. Şüphesiz kocasının ardında namaz kılan Efnan’dan daha mutlusu yoktu o anda.

“Şu veletten kurtulamayacağım, taktı karıma kafayı!” Ahmet Asil’in deli gibi bağırmasıyla homurdanmıştı. Efnan ise çocuğun kocasına ‘süt dayı’ diye seslenmesine gülmemek için kendisini zor tutuyordu.

“Gül karıcım, kendini tutma.”

“Sana süt dayı diyor!”

“Hep beyni gelişmiş anası olacak yüzünden. Adım süt dayı kaldı!” Efnan kendini daha fazla tutamayarak gülmüştü. Sesi yüksek çıkmamıştı ama genç adama öyle ahenkli gelmişti ki Ahmet o gülsün diye her zaman ‘süt dayı’ olarak çağrılmaya razıydı.

“Ben gidip şuna bakayım yoksa odaya dalacak!” Ahmet hızla odadan çıkarken Efnan üzerini toparlayarak yerinden kalkmıştı. Pencereyi açıp temiz havanın içeri girmesini sağlarken dağınık yatağı toplamıştı. Sabaha karşı yatak çarşaflarını da değiştiği için kirlileri kenara alarak etrafına bakınmaya başladı. Böyle bir evde muhakkak çamaşır odası olmalıydı. Ahmet’in söylenerek odaya girdiğini görünce istem dışı bakışlarını kaçırmıştı.

“Ne oldu Efnan, neden bakışlarını kaçırıyorsun?”

“Şey…” Efnan’ın bakışlarının kaydığı yeri gören genç adam gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. Karısının utandığını anlayabiliyordu. Uzanarak kirlileri alıp odadan çıkan adam genç kadını meraklandırmıştı. Birkaç kapı ötedeki kapıdan içeriye girdiğindeyse onu takip etmişti. Ahmet kirlileri makineye atarak yıkanması için kısa programda açarken mahcup olan karısının alnına dudaklarını bastırmıştı.

“Biz utanacak bir şey yapmadık hatun, kızartma hemen yanaklarını.” Efnan başını adamın göğsüne saklarken genç adam kendini tutamayarak gülmüştü.

“Ayıp olacak onlara…”

“Ayıp falan olmayacak, hem yıkandıktan sonra kurutmayı da açarız.” Efnan geri çekilerek yarım oda büyüklüğündeki odaya bakmıştı. Üst üste konulan çamaşır ve kurutma makinesinin yanı sıra ütü alanının bulunduğu odada lavabonun bulunduğu uzunca bir tezgah vardı. İkili odanın kapısını kapattığında içeriden makine sesinin gelmemesi Efnan’ı şaşırtmıştı.

“Hadi hazırlan da karşıya geçelim, kahvaltı için bizi bekliyorlar.” Efnan odaya geçerek üzerine bol kıyafetlerinden birini geçirmişti. Örtüsünü göğsünün üzerine kadar uzatarak genç adama döndüğünde Ahmet’in iç çekmesiyle “Ne oldu, olmamış mı?” diye sordu.

“Çok güzel oldun, hadi ben vazgeçmeden gidelim. Yoksa Alya beni paralar.” Efnan kocasının sözlerine gülerken başını sallayıp öne geçmişti. İkili yan yana evden çıkıp karşıdaki tomruk eve geçerken Efnan hayranlıkla tek katlı eve bakıyordu.

“Çok şanslılar, bu evde yaşamak güzel olmalı. Sessiz, huzur dolu,” dediğinde Ahmet kolunu karısının omzuna atarak şakağını öpmüştü. Genç kadın utanırken Ahmet’i uyarmadan edememişti. Genç adam ona gülümserken uzaktan onları izleyen Alya derin bir iç çekti.

“Ne düşünüyorsun hayatım?” Cenk karısının yanına gelirken Alya buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Şunlara bak Cenk, Ahmet sonunda mutlu. Onu yıllardır bu kadar mutlu görmemiştim. Kardeşimin yüzü gerçekten gülüyor. Sahte gülümsemesi yüzünden kayboldu.”

“Öyle, sence de çok çabuk adapte olmadı mı? Bilmesek Efnan’ı yıllardır seviyor sanırdım.”

“Belki de seviyordur!” Alya kıkırdarken Cenk şaşkınlıkla ona bakmıştı.

“Ne demek istiyorsun?” Alya iç çekerek kendilerine doğru gelen çifte bakmıştı. Ahmet ne söylemişse Efnan’ın yüzünün kızarıklığı uzaktan bile belli oluyordu.

“Gülay annemler söyledi, küçükken bu ikisi çok iyi anlaşırmış. Ahmet Efnan’ı yanından ayırmak istemezmiş. Büyüdüklerinde Efnan uzaklaşınca Ahmet’in uzun süre kendine gelemediğini söylemişti. Küçük kalbi kırılmış olmalı.” Cenk karısının sözlerine gülerken başını iki yana sallamıştı.

“Hadi taze çifti karşılayalım.” İkili genç çifti karşılarken evin neşesi çocuklar onların etrafını sarmıştı. Ahmet çocuklarla çocuklaşırken Efnan gülümseyerek onları izliyordu. Keyifli bir kahvaltıdan sonra Alya’ya yardım eden genç kız oldukça doğal davranıyordu. Deniz hanım torunlarını oyalarken Ahmet karısına dönerek “Biz çıkalım mı artık, yakın yerleri gezeriz, yarın sabah erkenden de yaylalara çıkarız.” Efnan kocasını onaylarken izin isteyerek yola koyulmuşlardı. Merkeze yakın turistlik yerleri gezdikten sonra akşama doğru Efnan’ın isteğiyle Emine hanımlara gitmişlerdi. Genç kadın kocasının süt annesini merak ediyordu. Eve vardıklarında onları oldukça kalabalık bir ortam karşılamıştı. Alya, Arya ve diğer aile üyeleri ikiliyi karşılamak için aile evine gelmişti. Efnan bir anda büyük bir curcunanın içine düşünce şaşkına dönmüştü. Emine hanım genç kadını yanına oturtarak sevgiyle sarmalarken Ahmet uzaktan onları izliyordu. Selim ve Serdar abisi ile sohbet ederken Arya’nın kocası Aras ve Cenk’te onlara katılmıştı. Ahmet bey erkekleri alarak evden çıkarken Efnan ailenin arasında tek kaldığı için başta gerilse de evin gelinleri ve kızları onun etrafına dört dönerken o gerginliği de yok olmuştu.

“Sizi ayrı ayrı görseydim karıştırırdım. İlk kez birbirinin kopyası olan ikizler görüyorum.” Efnan Arya ve Alya’ya bakarak şaşkınlıkla konuşmuştu.

“Değil mi? Görümcelerimizi biz de ilk başta karıştırıyorduk.” Serdar’ın karısı Gülşen konuşurken Esma gülümsemekle yetinmişti. Üzerine oturan ağırlıkla evin en büyük ablası durumundaydı. Efnan Esma gelinin evde Emine hanımdan sonra sözü geçen kişi olduğunu anlamıştı. Aile üyeleri kadının ağzından çıkacak kelimeleri havada kapıp hemen yerine getiriyordu.

“Anne ben acıktım!” içeriden koşturarak gelen sekiz dokuz yaşlarında ki küçük kız altın sarısı saçlarını hoplatarak Arya’nın kucağına yerleşmişti. Küçük kız kollarını kadının boynuna dolarken Arya iştahla kızın yanaklarını öpüyordu.

“Şunlara bak Alya, bunların sevgisi zaman geçtikçe daha da artıyor.”

“Küçüğüm daha yeni yemek yedik ama ne çabuk açıktın?” Ecem yüzünü asarken Alya yerinden kalkarak “Gel hayatım, teyzen sana istediğini versin.” Alya küçük kızın dolapta pastayı gördüğünü anlamıştı. Ecem’in gözleri parlarken Arya onaylamaz bir şekilde kardeşine baktı.

“Tatlı için çok geç Alya, kızıma sağlıksız şeyler yedirme.”

“Bu yaşta yemeyecekse ne zaman yiyecek, sen karışma. Gel hayatım!” Ecem’i kucağına alarak salondan çıkarken yüzü asılan genç kadına annesi Emine Hanım gülmüştü.

“Kızım boşuna uğraşıyorsun. Sende biliyorsun ki Ecem her zaman istediğini alıyor. Dayıları olmadığı için senin üzerinden teyzesine duyurdu isteğini. Senin kabul etmeyeceğini biliyordu.”

“Bu kız ne zaman bu kadar uyanık oldu anne?” Arya söylenirken iki gelin onun bu haline gülmüştü. İçeriden çocuk sesleri yükselmeye başladığında Emine Hanım derin bir iç çekti.

“Yarın dayınlar gelecek, sakın geç kalmayın.” Arya’nın dayısı Adnan Bey iş için yurt dışına çıkmıştı. Bu gidişinde karısı ve küçük oğlunu da yanına götürmüştü. On beş günlük seyahatten sonra geri dönüyordu.

“Geliriz anne sen merak etme. Kendi başına da iş yapma. Biz evin işini hallederiz.”

“Anne geçen gün Selim’le konuştuk. Neden bize taşınmıyorsunuz?”

“Olur mu öyle şey kızım, ev üzerine ev olmaz. Biz böyle iyiyiz.” Esma yüzünü asarken Arya ona gülümseyerek bakmıştı. Şu hayattaki en büyük şansları kendilerine ikinci bir anne olan Esma yengesiydi. Kadın hiç gocunmadan onların işlerine koşturup duruyordu.

“Ama anne geçen gün evde düşmüşsün bize söylememişsin. Çok kırıldım biz ne güne duruyoruz neden haber vermiyorsun?” Esma’nın sözleriyle Arya annesine dönmüştü.

“Anne ne zaman düştün?” Emine hanım kızının üzgün ifadesine gülümseyerek karşılık vermişti.

“Bir şey olmadı kızım, görüyorsun sapasağlam karşındayım.”

“Yine de söylemeliydin.” Arya’nın konuşmasını çalan kapı zili bölmüştü. Genç kadın kapıyı açarken Ahmet’in Efnan’ı istemesiyle salona seslenmişti. Efnan kapıya çıktığında genç adam “Hadi çıkalım sana göstermek istediğim bir şey var,” dedi. Efnan evdekilerle vedalaşıp kapıya yöneldiğinde genç adam karısının elini tutarak onu yönlendirmişti.

“Nereye Ahmet?”

“Kendi evimize!” Efnan şaşkınlıkla genç adama bakarken kocasının kendisini karşı binaya yönlendirdiğini görünce duraksamıştı. Ahmet onun duraksadığını görünce derin bir nefes vererek kolunu karısının omzuna atıp yürümesini sağladı. Bina eski bir bina olsa da oldukça bakımlıydı. Binadan içeriye girdiklerinde Efnan sessizce kocasına ayak uydurdu. Üçüncü kata geldiklerinde genç adam cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp kenara çekildi.

“Burası neresi Ahmet, neden buraya geldik?”

“Burası benim büyüdüğüm ev. Sana bahsettiğim ev…” Efnan adamın sözleriyle heyecanlanmıştı. Kocasının büyüdüğü evi görecek olmak genç kadını heyecanlandırmıştı. Birlikte içeri girdiklerinde Efnan içinden sürekli dua okuyordu. Işıkları yakan genç adam boş olan evi karısına gezdirirken her bir köşesinde anısı olan evi özlemle anlatıyordu. Anne babasının ileride burada yaşamak istediğinden bahsettiğinde Efnan duraksamıştı.

“Buraya mı taşınacaklar?”

“Öyle istiyorlar ama kesin değil. Sadece buradaki evin açık kalmasını istiyoruz. Geldiğimizde rahat bir şekilde kendi evimizde kalalım, kimseye rahatsızlık vermeyelim…”

“Alya duymasın seni paralar!” Efnan kocasını taklit ederken Ahmet’in kahkahası boş evde yankılanmıştı. Balkonu olan büyük salona girdiklerinde genç kadın yerdeki çift kişilik yatağı görünce duraksamıştı. Ahmet karısının gözlerinin içine bakarken Efnan yutkunarak bakışlarını kaçırdı.

“Bu akşam burada kalalım mı?” Ahmet öyle bir sormuştu ki soruyu genç kadın asla itiraz edemezdi. Başını sallarken Ahmet derin bir iç çekerek genç kadını kollarının arasına çekerek sıkıca sarılmıştı. Gün boyu ikisi de yorulmuştu.

“Nereden buldun bu yer yatağını?”

“Alya’dan aldım. Bu akşam burada kalmak istediğimi söylediğimde beni paralıyordu!” dediğinde son sözleri imayla söylemişti.

“Sen geçmişi yad etmek istiyorsun?”

“Bu evde kalmayı özlemişim. Boş bile olsa elektrik suyu var. Bu gece ikimizi idare eder.” Efnan anlayışla genç adama bakarken Alya’nın onları çaya davet etmesiyle ikili yeniden karşı eve geçmişlerdi.

Gece oldukça keyifli geçerken Efnan gelen aramayla izin istemişti. Arayan Kardeşi Banu’ydu. Mutfak balkonuna geçerken çayları tazeleyen Gülşen’e hafif gülümsemişti.

“Selamünaleyküm Banu, nasılsınız?”

“İyiyiz abla gittin aramadın. Çok kırıldım.” Efnan kardeşinin sözlerine gülümsemişti.

“Zaman nasıl geçti anlamadık canım. Özür dilerim, annemler nasıl?”

“Hepsi iyi ben sana bir şey söylemek için aradım.” Efnan merakla telefonu diğer kulağına almıştı. Düğün akşamından sonra görüşmemişlerdi.

“Seni dinliyorum, bir şeye mi ihtiyacın var?”

“Şey abla, şu kadın yine geldi.”

“Hangi kadın?”

“Hani eğlencede gördüğümüz kadın. Eve de gelmişlerdi.” Efnan sıkıntıyla içini sıkarken kimden bahsettiğini hemen anlamıştı. Aslı’nın ailesi mahallede sık gezmeye başlamıştı ve bu durum genç kadının canını sıkıyordu.

“Sana bir şey mi yaptı? Eğer canını sıktıysa evdekilere söyle Banu, tek başına hareket etme.”

“Beni görmedi ki. Gizlice binaya girmiş, ben de tesadüfen gördüm.” Efnan kızın sözleriyle duraksamıştı.

“Ne demek gizlice binaya girdi. Ne yaptı binada?” Banu kısa bir süre duraksadıktan sonra ablasını cevaplamıştı.

“Sizin evin kapısının oradaydı. Bir şeyler saklıyor gibiydi. Ses yapınca asansöre binip kaçtı ama binanın çıkışında düşürdüğü kağıdı buldum.”

“Kağıt mı? Not mu yazmış?” Efnan balkon kapısının açılmasıyla bakışlarını yanına gelen kocasına çevirmişti.

“Anlamadım ki abla, üzerine Arapça yazı yazıyor. Sen anlarsın diye sana resmini attım.” Efnan kardeşinin sözlerine ürpermişti. Hızla telefonun mesaj kısmına girerek kardeşinin attığı fotoğrafa bakmıştı. Okudukları karşısında bütün bedeni ürperirken yutkunarak kocasına baktı.

“Banu o kâğıdı hemen anneme ver o ne yapılması gerektiğini bilir. Dikkatli olun, bir daha o kadın gelirse dikkat edin. Sakın o kâğıdı evime sokmayın!” Efnan o kadar telaşlıydı ki Ahmet karısının neden bu kadar telaş yaptığını anlamamıştı. Gözleri sinirden yaşarırken ilk kez bu kadar öfkelendiğini hissediyordu. Oysa o her zaman dua ile sakinleşirdi. Duyduğuna ve gördüğüne inanamıyordu. Kadın resmen onlara büyü yapıyordu.

“Neler oluyor Efnan?” Ahmet endişeyle karısına bakarken genç kız gözleri nemli bir şekilde kocasına bakmıştı. Genç adam karısının yüzünü kavrarken Efnan içinden yuvasının dağılmaması için bildiği tüm duaları yapıyordu. Onları koruyacak yalnızca Allah’tı. Sığınağı sadece O’ydu. Kocasına anlatsa kendisine inanır mıydı acaba? Ahmet onun yalan söylediğini düşünür müydü? Efnan çaresizce yaşlarını dökerken kardeşinin kadını gördüğü için şükrediyordu. Ya Banu kadını görmeseydi? Ya o muska yuvasını dağıtsaydı? İçine yerleşen derin bir korku vardı ve kolay çıkmayacak gibiydi. Geriye döndüğünde ilk işi o kadını kocasından en uzak yere göndermek olacaktı.

 

***

Bölüm sonu umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum...

 

 

Bölüm : 28.06.2025 01:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...