

Herkese merhaba arkadaşlar. Uzun zaman sonra yeniden bir aradayız. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar!
***
Genç kadın yatağından kalkarak pufun üzerinde duran şalı omuzlarına alıp odadan çıkmıştı. Hava soğumaya başlasa da evin ısısı oldukça iyiydi. Balkon kapısını açarak temiz havayı içine çekerken mahremiyet için özel yapım olan cama doğru ilerledi. Dışarıdan içeriyi göstermeyen ancak içeriden tüm sokağı görebileceği bir cam balkon yaptırmışlardı. Bu yüzden oldukça rahat davranıyordu. Üst kısımdaki havalandırma bölümü içeriye temiz havayı alıyordu.
“Hayırlı sabahlar hatun, yine benden önce kalkmışsın!” genç kadın kendisine sitem eden kocasına dönerek gülümsemişti. İki gün olmuştu tatilden döneli. Ahmet uzanarak karısını ensesinden tutup alnına dudaklarını bastırmıştı. Efnan utanarak kızarırken genç adam ona takılmadan edememişti.
“Yine yanaklar elma olmuş.” Efnan gözlerini kaçırarak kocasının karnına dirseğini geçirip mutfağa yönelmişti. Ahmet karnını tutarak gülümserken Efnan mutfakta kahvaltı hazırlamaya başlamıştı.
“Yardım edeyim mi?” Ahmet mutfağa geçerken Efnan başını sallayarak ona cevap vermişti.
“Fırına gidebilir misin? Bizimkileri kahvaltıya çağırmak istiyorum.” Ahmet karısını onaylarken genç kadının isteklerini not alarak evden ayrılırken ıslık çalarak fırına doğru yürümeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra önce Kenan, sonra Cengiz de ona katılmıştı.
“Keyfin yerinde?” Kenan’ın sözleriyle Ahmet gülümsemişti.
“Keyfimi kaçırma o zaman!” Ahmet arkadaşını terslerken Cengiz gülerek ona bakmıştı.
“Çok şükür, yenge ile iyi anlaştın. Zorunluluktan evlendiğini düşünerek üzülüyorduk.”
“Efnan ile anlaşamayacak kimse yoktur. Şanslıyım ki bana nasip oldu. Çok şükür amcam damat olarak beni düşündü.” Ahmet’in iç çekmesiyle Kenan ve Cengiz birbirine bakmıştı.
“Mutluluğun daim olsun dostum ama dikkatli olmalısın. Birkaç gün önce senin şu Aslı’nın ailesi mahallede geziyordu.” Ahmet duyduklarıyla yerinde kalmıştı. Şimdi keyfi kaçmıştı işte. Aslı’yı umursamıyordu ancak ailesi sınır tanımaz kötülükle doluydu.
“O kadın mahalleye girdiğinde haberim olacak Kenan, mahallenin gençlerine haber sal. Yengeleri ve kardeşi ben yokken onlara emanet.” Kenan başını sallarken Cengiz sessizdi.
“Sana ne oldu?”
“Ben mi bir şey yok!” Cengiz genç adamı geçiştirirken Kenan gülmekten kendisini alamamıştı.
“Sen bakma ona abi, onu vahşi bir kedi tırmaladı. O günden beri kendine gelemedi.” Cengiz Kenan’a ters bir şekilde bakarken Ahmet imayla gülümsemişti.
“Hayırdır, sevdalandın mı la…” Kenan ve Cengiz’in gözleri genç adamın sözleriyle sonuna kadar açılırken Ahmet ikiliye gülmeye başlamıştı. Cengiz donup kalırken nefesi boğazında tıkanmıştı. Kenan şoka giren arkadaşını kendine getirmek için sırtına vururken kulağına eğilerek “Kendine gel oğlum ne bu hal!” dedi.
“Duymadın mı ne dediğini?”
“Duydum ama sende saçmalama, sadece takılıyor.”
“Ne bekliyorsunuz, gelsenize.” Ahmet iki arkadaşına seslenirken ikili hızla onun peşine takılmıştı. Kenan hala kendine gelemeyen Cengiz’e kısa bakışlar atarken onun bu kadar etkilenmiş olmasına inanamıyordu. Üç arkadaş ekmeklerini alıp evlerine dönerken Ahmet aynı keyifle önce amcasının kapısını çalmış kahvaltıya çağırmıştı. Bir üst katta oturan ailesinin kapısına geldiğindeyse karısıyla karşılaşmıştı. Annesi Efnan’a sıkıca sarılmış gülümsüyordu. Genç adam derin bir iç çekerek “Kıskanıyorum ama…” diyerek araya girdiğinde ikili ayrılmıştı.
“Kıskanma evladım gel sana da sarılayım.” Ahmet annesine gülerek Efnan’ı kolunun altına alarak “Seni kıskanmadım ki anacım, ben karım için demiştim.”
“Ahmet!” Efnan kızarken Gülay Hanım keyifli bir kahkaha atmıştı. Oğlunu yıllar sonra bu şekilde mutlu görüyordu. Ondan daha mutlusu olamazdı.
“Ne oluyor gülüm?” Hilmi bey kapıya çıktığında Efnan hızla kocasının kolunun altından çıkmıştı.
“Sizi kahvaltıya çağırmaya gelmiştim baba,” Efnan hemen araya girerken yaşlı adam keyifle gülümsemişti.
“Geliriz kızım, yormasaydın kendini.”
“Ne yorgunluğu baba ne zamandır bir arada olamadık. Babamları da çağıracağım,” dediğinde Ahmet araya girmişti.
“Amcamları ben çağırdım hatun, hadi eve çıkalım. Sizde gelin anne…” Ahmet karısının elini tutarak üst kata çıkarken Efnan utanarak elini çekmek istemiş ancak Ahmet “kıpraşma” diyerek elini daha sıkı tutmuştu. İkili gözden kaybolurken Gülay Hanım sessizce ağlayarak kocasına sokulurken Hilmi Bey şaşkın bir şekilde ona bakmıştı.
“Niye ağlıyorsun?”
“Görmedin mi Hilmi, oğlumun gözünün içindeki ışığı? Oğlum geri geldi, eski şakacı evladım geri geldi.” Kadın kocasına sarılırken onları izleyen Suna boğazını temizlemişti.
“Mutluluğunuz daim olsun, hadi hazırlanalım. Gelin hanım beklemesin.” Suna ailesiyle şakalaşırken kızları da onlara katılmıştı.
Ahmet salona girdiğinde büyük masanın üzerini donatılmış görünce şaşırmıştı. Efnan ekmekleri kesmek için mutfağa geçerken Ahmet’te peşine takılmıştı.
“Maşallah hatunuma masayı donatmışsın. Ne ara bu kadar şey hazırladın?” Efnan genç adama gülerken onun yanında ne kadar kolay gülümsediğini düşünmüştü.
“Ben bir şey yapmadım Ahmet, dolap doluydu. Sağ olsun annemler dolabı doldurmuş.” Ahmet gülerken Efnan ekmekleri alarak salona geçmişti. Genç adam kenardaki su ısıtıcısına su koyarak yedek su ısıtmaya başlamıştı. Kapı zili çaldığında Efnan kapıyı açmaya gitmişti. Ahmet hemen arkasında beklerken aile üyeleri bir bir eve girerek selam veriyordu. İki yaşlı adam masaların baş köşesine otururken Suna ve Banu ona servis için yardım ediyordu.
“Ellerine sağlık kızım sabah sabah uğraşmışsın,” Hilmi Bey keyifle konuşurken Efnan gülümseyerek “Ben bir şey yapmadım baba, hazır olanları kızarttım sadece. Ellerinize sağlık anne, dolabı doldurmuşunuz. Allah razı olsun.”
“Senden de kızım, biz bir şey yapmadık.” Suna çayları doldururken Banu da ablasının yanına oturarak başını omzuna koymuştu.
“Çok özledim seni abla,” kızın sırnaşması Efnan’ın yutkunmasına neden olmuştu. O her zaman yalnız kalırdı. Elbette ailesi tarafından çok sevilmişti, arkadaşları vardı ama bir kardeş sevgisini hiç tatmamıştı. Banu’nun samimi sevgisi genç kızı içini ısıtıyordu. Elini uzatarak kardeşinin yanağını okşamıştı.
“Kızım börekler çok güzel olmuş eline sağlık.”
“Ben yapmadım baba, sadece kızarttım. Annemlerin eline sağlık,” diyen Efnan kadınların kıkırdamasına bakmıştı.
“Keyfiniz yerinde annecim, maşallah.”
“Börekler Banu’nun elinden çıktı, bizimle alakası yok. Kızımızın eli çok maharetli.” Efnan kardeşine dönerken Banu utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Eline sağlık ablacım, dondurucuda fazla börek var, o kadar böreği yiyemeyiz.”
“Olsun abla, çalışıyorsun eve gelince hemen kızartır yersiniz.” Kızın sözleriyle Ahmet ve Efnan birbirine bakmıştı. Zeynep hanım sevgiyle Banu’ya bakarken Gülay Hanım da “Maşallah Banu çok düşünceli. Eli de pek lezzetli.”
“Afiyet olsun,” Banu hevesle ablasına bakarak “Abla bugün babamı görmeye gidebilir miyim?” dediğinde Efnan önce babası Mehmet beye bakmıştı. Adam gülümseyerek kızına bakarken “Sende git kızım, adam seni görünce sevinir,” dedi. Efnan başını sallarken Ahmet’te onları kendisinin götüreceğini söylemişti. Keyifli geçen kahvaltıdan sonra üç kız hızlı bir şekilde masayı kaldırarak içe gidecek olanlar işine, okula gidecek olanlarda okuluna gitmişti. Herkes dağılırken Efnan hastaneye gitmek için hazırlanmaya başlamıştı. O sırada Ahmet birkaç telefon görüşmesi yaparak karısının salona gelmesini beklemişti.
“Çıkalım mı?” Efnan’ın seslenmesiyle Ahmet karısına dönmüştü. Genç adam hayran bir şekilde genç kadına bakarken onun derin bakışları karşısında Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Yine çok güzel oldun, ne yapacağız senin bu güzelliğini!” Ahmet karısına takılırken Efnan iç çekerek başını iki yana sallamıştı.
“Siz böyle yaparsanız ben ne yapacağım? Hadi gidelim, Banu bekliyor.” İkili evden çıkarken genç kadın içinden duasını okuyordu. Efnan’ın alışkanlığıydı, evden çıkarken, eve girerken belirli duaları okurdu. Ailesinin kapısını çaldığında Banu heyecanla kapıyı açmıştı.
“Okuldan sonra gitsek senin için daha iyi olmaz mıydı? Dersinden geri kalacaksın?” Banu omzunu silkerek ablasına cevap vermişti.
“Bir şey olmaz, babamı özledim.” Efnan sıkıntıyla kocasına bakarken Ahmet rahat olması için ona gözleriyle işaret etmişti. Birlikte apartmandan çıkıp arabaya doğru ilerlediklerinde Banu eniştesinin arabasına bakarak iç çekmişti.
“Abla enişteme az maaş mı veriyorsunuz, neden bu arabayı kullanıyor?” Ahmet genç kızın sözlerine gülerken Efnan neredeyse elini alnına vuracaktı.
“Enişten bu arabayı seviyor,” Efnan arabanın ön kapısını açarken karşıdan gelen kişileri görünce duraksamıştı. Ahmet arkadaşlarını karşılarken Banu Cengiz’e ters bir bakış atarak arabanın arka koltuğuna yerleşmişti. Efnan kardeşinin davranışını fark edince duraksamıştı. Ahmet bir süre kardeş gibi gördüğü adamlarla konuştuktan sonra arabaya binerek yola koyulmuştu. Hastaneye vardıklarında babasının daha iyi olduğunu görmüşlerdi. Agah bey iki kızını yan yana görünce neredeyse sevinçten ağlayacaktı. Ahmet adamın bakımını yaparken Efnan getirdikleri meyvelerden tabak hazırlayarak babası ve kardeşine ikram ediyordu.
“Yakında hastaneden çıkacağım, ayrı eve çıkmayı düşünüyorum.” Agah beyin sözleri ortamda sessizlik oluştururken Efnan babasına bakmıştı.
“Nerede yaşamak istiyorsunuz? İyi olana kadar bizimle kalabilirsiniz!” Ahmet karısının endişeli bakışlarına dayanamayarak araya girmişti. Efnan minnetle kocasına bakarken Banu babasına üzgün bir şekilde bakarken “Mahallede kalamaz mıyız?” diye sormuştu.
“Ahmet haklı, iyileşene kadar bizde kalın. Hem Banu’nun son senesi, okulundan geri kalmasın.” Agah bey kızının naif sesini içine çekerken hafif gülümsemişti. Efnan’a bakmaya doyamıyordu. Onda sevdiği kadını görüyordu ve kalbi biraz olsun huzur buluyordu.
“Baba kabul et, ablamda kalalım. Hem mahalleyi sende seveceksin.” Agah bey yalvaran kızına üzgün bir şekilde bakmıştı. Ailesinin onu aramadığına emindi. Ne annesi ne babaannesi kızını aramamış olmalıydı.
“Babaannen seni görmeye geldi mi? Annen aradı mı seni?” Banu’ya soran adam cevabı bilse de duymak istiyordu. Banu başını iki yana sallarken Ahmet araya girerek “Onlar değil ama amcanın çocukları mahallede geziyor. Bizimkiler görmüşler.” Banu gerilirken Efnan da endişelenmişti. O aileden iyi bir şey çıkmazdı.
“Açelya abla ne zaman dönecek?” Banu sorarken Efnan dalgın bir şekilde cevap vermişti.
“İki güne döner, öyle söyledi.” Açelya iş gereği şehir dışına çıkmıştı. Ahmet bir süre idare edeceklerini söylediği için yeni bir koruma talep etmemişti.
“İyi bari, aklım sizde kalmayacak.” Agah bey rahat bir nefes alırken Ahmet adamın eline uzanarak sıkmıştı.
“Kızların önce Allah’a sonra bana emanet Agah baba.” Adam minnetle Ahmet’e bakarken Efnan yutkunarak kocasının üzerindeki parıldayan gözlerine bakmıştı. Ahmet’in mavi gözleri daha bir parlıyordu sanki. Banu boğazını temizlerken Efnan utanarak bakışlarını kaçırırken Banu ablasına yaklaşarak sessizce “Abla eniştemi gözlerinle yiyemezsin, adama yazık.” Dediğinde Efnan daha da utanmıştı.
“Biz gidelim artık daha fabrikaya uğrayacağız. Uzun zamandır işler ne durumda bilmiyoruz.” Ahmet karısını onaylarken Banu babasının yanında kalmak istemiş ancak Agah Bey kalmasına razı olmamıştı. Kapıda koruma olsa da tek başına kızı için hastane güvenli değildi.
“Hadi siz gidin, sende okula gidersin. Öğleden sonraki derslere girersin.”
“Okula gitmek istemiyorum.” Banu diretirken Agah Bey kaşlarını çatmıştı.
“Ne demek okula gitmek istemiyorum. O okul bitecek, sınava da gireceksin.” Banu yüzünü asarken Efnan gülümseyerek kardeşine bakmıştı.
“Biz gidelim artık. Madem okula gitmek istemiyorsun bizimle işe gel. Çalışmanın nasıl bir şey olduğunu öğren. Belki seni yanıma çırak olarak alırım.” Efnan kardeşine takılırken Banı omzunu silkeleyerek “Ben pastane açacağım,” diyerek babasının göğsüne yatmıştı.
“Sen okulunu oku ne istiyorsan onu açarız sana.” Agah bey kızının saçını okşarken bakışları Efnan’daydı. Kızın gözlerindeki hüzün adamın içini acıtıyordu. Diğer elini uzatarak Efnan’ın tutmasını isterken tereddüt eden genç kız adamın isteğini geri çevirmeyerek elini tutmuştu. Adam şefkatli bir şekilde kızının gözünün içine bakarken neredeyse ağlayacak duruma gelmişti.
“Hadi gidin siz,” diyerek bakışlarını kaçıran adam elini öpüp alnına koyan Efnan’ın başını okşamıştı. Efnan hissettiği baskıyla duraksarken başını kaldırarak kendi gözlerinin kopyası olan gözlere bakmıştı.
“Mutlu ol kızım?” Efnan başını sallarken Ahmet’te adamın elini öperek karısının yanına geçmişti. Veda ederek hastaneden ayrılmışlardı. Fabrikaya geçtiklerinde Efnan kardeşini alarak kendi binasına geçerken Ahmet öğle yemeği için onları alacağını söyleyerek üretim bölümüne geçmişti.
“Ahmet abi?” Cem koşturarak yanına gelmişti.
“Nasılsın Cem?”
“Abi çok özlettin kendini ya, maşallah iyi gördüm seni,” diyen genç adam Ahmet’i güldürmüştü. Genç adamın mutluluğu etraftakilere de sirayet ediyordu.
“İşler nasıl Cem, biz yokken bir sıkıntı oldu mu?”
“Yok abi ama üretimin artması için yönetimden baskı yapıldı. Kapasitenin üzerinde bir üretim istiyorlar. Hakan bey ısrar etti.”
“Hakan Bey mi? Onun üretimle işi ne?” Ahmet’in keyfi kaçmıştı.
“Bilmiyorum abi ama bu adamı hiç sevemedim. Üsten üsten bakıyor bize,” Ahmet Cem’in sözleri ile gülmemek için kendisini zor tutmuştu.
“Boş ver onunda kendince sebepleri vardır. Biz işimize bakalım.” Genç adam öğleye kadar dosyalarla uğraşmış yemek saati geldiğinde yerinden kalkarak karısını almak için kapıya yönelmişti ki kapı birden açılarak içeriye paldır güldür kızlı erkekli en az yedi kişi girmişti.
“Hooo ne oluyor?” Ahmet bir adım geri çekilirken neşeli grup Ahmet’in etrafını sarmıştı.
“Aşk olsun Ahmet abi evleniyorsun bize niye haber vermiyorsun? Alya hocam söylemese haberimiz olmayacaktı.”
“Hoş geldiniz çocuklar, nasıl geldiniz? Haber verseydiniz aldırırdım sizi!” üç erkek dört kız Ahmet’e sırayla sarılmak isterken Ahmet kız öğrencileri elleriyle durdurarak “Kusura bakmayın kızlar yengeniz cinsinizle samimi olmamı istemiyor,” dediğinde kızlar yerinde duraksamıştı. Erkekler ise “Ooo” diyerek keyifle sesler çıkarıyordu.
“Nasıl istemiyor?”
“Hepiniz kardeşimsiniz ama karımı üzemem,” diyerek kızlara gülmüştü.
“Abi ya biz seninle eskisi gibi şakalaşamayacak mıyız?” diyen kızlardan biri Ahmet’i daha da güldürmüştü.
“Elbette ama tadında şaka olacak. El şakaları artık yok.” Ahmet misafirlerini ağırlarken saatin ilerlediğini görünce aklına karısı gelmişti.
“Eyvah, hatunu unuttuk,” diyerek telefonu çıkarırken kızlar hevesle “Yengeyle ne zaman tanışacağız?” diye sordu.
“Birazdan tanışırsınız kızlar, şimdi sessiz olun da karımı çağırayım.”
“Yenge burada mı çalışıyor? Burada mı aşık oldunuz?” Ahmet peş peşe soru soran kızlara göz devirirken Efnan’ın telefonu açmasıyla “Hatun misafirlerimiz var buraya kadar gelebilir misin? Seni birileriyle tanıştıracağım.” Ahmet duraksayarak “Aleykümselam,” dediğinde mahcup bir şekilde telefonu kapatmıştı.
“Ne oldu, niye yüzün asıldı? Yenge gelmeyecek mi?”
“Selam vermeden konuştum, hatundan azarı yedik.” Erkekler gür bir kahkaha atarken kızlar Ahmet’in neşesi karşısında iç çekerek ona bakmıştı.
“Seni böyle gülerken hiç görmemiştik abi, yenge sana yaradı!” Ahmet kızların en ağır başlısı olanının sözleriyle duraksamıştı.
“Öyle, Efnan benim nasibim, şükür ki Rabbim bizi birbirimize yazdı.” Odada sessizlik olurken kapının tıklatılmasıyla Ahmet yerinden kalkıp kapıdan içeriye giren karısını karşılamıştı. Genç kız üzerinde beyaz önlüğüyle odaya giriş yaptığında Ahmet kızların kendisini kenara savurmasıyla ne olduğunu anlamazken başını çevirdiğinde karısını dört kızın ortasında şaşkın bir şekilde onlara bakarken görmüştü.
“Tütüü maşallah, bu ne güzellik. Abi bu gözler gerçek mi? Yok kız lenstir.”
“Şu tenin güzelliğine bak, abim boş yere vurulmadı.”
“Kız gözünde sürme mi var yoksa doğal mı?” kızlar kendi aralarında konuşarak Efnan’ı incelerken Efnan bir adım geri giderek kocasını görmeye çalışmıştı.
“Kızlar karımı korkutuyorsunuz!”
“Sen sus, bu güzelliği bizden sakladın seninle sonra hesaplaşacağız.” Ahmet azarı yerken ablasıyla gelen Banu daha fazla dayanamayarak “Biraz ağır olun, ablamı da rahat bırakın!” Banu ablasını ortadan kenara çekerek Ahmet’e ters bir şekilde bakmıştı.
“Enişte ne bu, ablamı kurbanlık gibi ortaya attın?” dediğinde Ahmet karısının yanına yaklaşarak kolunu omzuna atıp şakağını öpmüştü.
“Ahmet ne yapıyorsun?”
“Bunlar misafirlerimiz karıcım. Evlendiğimi duymuşlar seni görmeye gelmişler. Onlara haber vermemiştim.” Efnan kendisine bakan kızlara tedirgin bir şekilde bakarken kızların Ahmet’le ne gibi ilişkileri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Akraba olmadıklarını biliyordu. Nitekim ortak akrabaları olduğu için neredeyse tüm akrabalarını tanıyordu.
“Kim bunlar, arkadaşların mı?” genç kız yaşları en fazla on dokuz olan kızlara bakarken erkeklere kısa bir bakış atıp “Hoş geldiniz,” dedi.
“Ay yenge çok güzelsin,” kızlardan biri dayanamayarak Efnan’a sarılırken Efnan şaşkın bir şekilde kocasına bakıyordu.
“Teşekkür ederim, o senin güzel bakışın.”
“Ay sesi de çok güzel, abi durdun durdun turnayı gözünden vurdun. Çok güzel oldunuz siz,” diyerek diğer kızda Efnan’a sarılırken erkekler uzaktan Efnan’a selam vermişti.
“Bu arkadaşlar öğrenci Efnan, ileride bizim çıraklarımız olacaklar.”
“Öyle mi umarım okul iyi gidiyordur.” Efnan sorarken kızlardan biri yeniden Efnan’a sarılarak “Ay Ahmet abi artık bize sarılmayacakmış, onun yerine sana bir daha sarılayım.” Efnan kocasına gözlerini kısarak bakarken “Artık mesafe koyduk aramıza. Hepsi benim kardeşim ama…”
“Uygun değil Ahmet, onlar çocuk değil artık.” Efnan kocasını uyarırken kızlar hayran hayran genç kıza bakıyordu. Hepsi Sakarya’nın farklı köylerinden gelmişti. Aileleri fabrikada işçi olarak çalışmış, kimi emekli olmuş kimi de ölmüştü.
“Abi biz sizi daha fazla rahatsız etmeyelim. Hadi kızlar.”
“Nereye yemek yiyelim öyle gidersiniz. Hem siz neyle geldiniz?” Ahmet gençlere sorarken erkeklerden biri cevap vermişti.
“Otogarda birleşip beraber geldik abi. Merak ettik seni.”
“Eyvallah, hadi yemek yiyelim sonra misafir hanede sizi ağırlarız. Yarın dönersiniz.”
“Ama abi,” itiraz etmek isteyen kızlara elini kaldırarak onları susturan genç adam “Boşuna itiraz etmeyin. Onca yol geldiniz hemen dönmeyin.”
“Sen bilirsin abi,” hep birlikte yemekhaneye gittiklerinde masalardan birinde oturan Aslı onları görünce kıskanç bir şekilde ikiliye bakıyordu. Ahmet karısının elini biran olsun bırakmazken onları görüp selam verenlere keyifle karşılık veriyordu.
“Sen otur Efnan ben yemekleri alıp geliyorum.” Efnan itiraz etmezken kardeşi ve kızları alarak masaya geçmişti. Erkekler onlar için nasılsa yemek getirirdi.
“Yenge çok teşekkür ederiz.” Efnan kendisine konuşan kıza bakarak hafif gülümsemişti.
“Neden?”
“Ahmet abi bizim için çok önemlidir. Bunca yıldır ilk kez onu bu şekilde gülerken görüyoruz. Ona çok şey borçluyuz. Okuyabiliyorsak bunu Ahmet abiye borçluyuz.”
“Neden ki?” Banu hevesle sorarken diğer kız araya girerek cevaplamıştı.
“Biz köyden geliyoruz. Ailelerimizin durumu pek iyi değildir. Bir de okumamızı istemeyen büyüklerimiz vardı. Ahmet abi hepimize burs ayarladı. Ailelerimizi ikna etti. Şimdi meslek sahibi olacaksak onun sayesinde olacak. Bak şu Bekir, beş yıl önce babası ölünce ailesinin tüm yükü ona kaldı. Okulu bırakmıştı ama Ahmet abi ailesine yardım etti. Onun tüm masraflarını bizzat kendi karşılıyor. Onun gibi birçok öğrenci var. Allah daha çok versin.”
“Şişşt bu konuları kapatalım kızlar. Ahmet duyarsa üzülür. Hem yapılan iyilik dile getirilmemelidir. Göze sokulmamalıdır. Bırakın abiniz size yardıma devam etsin.” Hafif gülümseyerek kendisine doğru iki tepsiyle gelen kocasına bakmıştı. Ahmet karısına göz kırparken Efnan gözleri büyüyerek hemen başını çevirmişti.
“Gördün mü kız, abim çapkınlık peşinde!” Banu gülerken Efnan kızları uyarırcasına homurdanmıştı. Keyifli bir yemek yedikten sonra Efnan kızları misafir hanede bırakmak istemeyerek onları eve davet etmişti. Ahmet erkekleri misafir haneye bırakırken Efnan apartmanda boş daireyi hatırlayarak erkeklerin de misafir edilmesini söylemişti. Onca yolu Ahmet’i görmeye gelen gençlerin soğuk odalarda kalmasına içi el vermemişti. Akşam kızlar toplanmış sohbet ederken Ahmet erkeklerle Suna için aldığı evde oturmuş sohbet ediyordu. Karısı onlara yemek hazır diye mesaj attığında hep birlikte üst kata çıkıp yemek yediler. Erkekler bir masada kızlar ayrı bir masada yemeklerini yerken kimse bu durumu garipsememişti. Yatma zamanı geldiğinde Efnan kocasına bakarak alt katı işaret etmişti.
“Ne oldu?”
“Ahmet kızlar buradayken annemlere mi insen?” Ahmet gözlerini kısarak karısına bakmıştı.
“Sen?”
“Misafir varken onları yalnız bırakmak olmaz.”
“Ayrı mı yatacağız?” Efnan utanırken Ahmet kaşlarını çatarak “Hayatta olmaz, ben karımdan ayrı yatmam.”
“Saçmalama Ahmet,” diyen genç kız iyice utanmıştı.
“Ben anlamam, sende benimle alt kata gel o zaman. Ya da ben burada kalırım.”
“Ayıp olur kızlara!”
“Bize bir şey olmaz yenge, Banu bizimle ilgilenir değil mi Banu?” kızlar ikilinin atışmasını keyifle izlerken Ahmet’in karısına olan davranışı hepsinin içini eritmişti. Hülyalara dalan kızlar Efnan’ı daha da utandırırken Ahmet karısını göğsüne çekerek “Oldu o zaman kızlar size Allah rahatlık versin. Biz yengenizle aşağıya ineceğiz. Evi çok dağıtmayın. Yengenize iş çıkarmayın.”
“Eyvallah abi, size Allah rahatlık versin.” Efnan ne kadar itiraz etse de genç adam onu bırakmamıştı. Efnan hem kızlara hem de ailesine rezil olacağını düşünerek utanırken genç adam oldukça rahat davranıyordu. Alt kata indiklerinde Gülay hanım ikiliye şaşkın bir şekilde bakıyordu.
“Çocuklar hayırdır?”
“Bu akşam misafiriniz anne, kovuyor musun?”
“O nasıl söz oğlum, burası sizin eviniz. Neden yukarıda kalmadınız ki?”
“Evde misafir var, karım beni evden atmak istedi bende onu bırakmadım,” diyerek gülen adam Efnan’ın yüzünün daha da kızarmasına neden olurken Gülay hanım gelininin yanağını okşayarak “İyi yapmış benim kızım,” diyerek onu savunmuştu.
“O zaman bize müsaade anacum, biz yatar.”
“Ahmet…”
“Efendim hatun? Ben çok yorgunum, sen yorgun değil misin? Sabah erkenden kalkmamız lazım.” Ahmet karısının elini tutarak odaya giderken Efnan mahcup bir şekilde kayınvalidesine bakmıştı. Odaya girdiklerinde Efnan kollarını göğsüne bağlayarak kocasına bakmıştı.
“Ne?”
“Bu yaptığın çok ayıp Ahmet, anneme rezil olduk.”
“Anneme rezil olmadık. Hem ne öyle daha birkaç haftalık kocanı yataktan göndermeler.” Efnan şaşkınlıkla genç adama bakarken Ahmet onun ifadelerini hayranlıkla izliyordu.
“Saçmalama Ahmet ne göndermesi. Evde kızlar varken uygun değildi. Hem kızların rahat etmesini istedim ne var bunda?”
“Etsinler etmesinler mi dedim. Ama ben senden ayrı yatmam Efnan, unut bunu? Bir daha da teklif etme. Kocanım ben senin…” Efnan’ın yüzü asılmıştı.
“Hakkını helal et, haklısın bunu istememeliydim.” Efnan ilk kez yaptığını fark ediyordu. Kocasını resmen kovmuştu. Hakkına girmişti. Efnan’ın yüzünün asılmasına dayanamayan genç adam uzanarak genç kadını kollarının arasına çekmişti.
“Helal olsun hatun o ne demek öyle. Sana takılıyordum…”
“Olsun, yapmamam gerekiyordu. Ben biran düşünemedim.”
“Efnan, güzelim bak bana biraz. Ne olursa olsun asla ayrı uyumayalım olur mu? Aynı yerdeysek, aynı şehirdeysek yerin benim yanım. Yerin benim kollarımın arası bunu sakın unutma. Şimdi uyuyalım sabah erken kalkacağız.” Efnan başını sallayarak kocasını onaylarken derin bir nefes almıştı. Mutluydu, huzurluydu… bu huzurun daima sürmesi için dua ediyordu…
***
Bölüm hakkında yorum yapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.75k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |