21. Bölüm

21. bölüm

Merve
merooo

Arabada hiçbir ses yoktu, yalnızca motorun uğultusu ve içimdeki öfkenin gittikçe artan yankıları vardı. Azat’ın yüzü, gözlerindeki karanlıkla bir araya geldiğinde, sanki çevremdeki hava bile ağırlaşmıştı. Sert bakışları, direksiyonu öfkeyle sıktığı elleriyle birleşince, arabada bir gerilim oluştu. Cemre, derin bir nefes alıp dayanamadan patladı:

 

“Bu yaptığını açıklayacak mısın?” diye bağırdı. “Beni sırtına alıp bir eşya gibi taşımak ne demek oluyor, Azat? Ben bir insanım! Hayatım senin kurallarından ibaret değil!”

 

Azat, bir an gözlerini yoldan çekip ona baktı, ancak sesindeki soğukluk bir an bile azalmak bilmedi. "Sana daha önce söyledim," dedi, sesi buz gibi. "Timur gibi adamlardan uzak duracaksın. Onun oyunlarına dahil olmanı izleyemem."

 

Cemre, öfkesinin kontrolünü kaybetmek üzereydi. “Timur’un ne dediği umurumda değil!” diye bağırdı, sesinde titreme vardı. “Ama senin bu kontrol manyaklığın beni boğuyor, Azat! Sürekli beni susturuyorsun, yönlendiriyorsun. Ben senin kuklan değilim!”

 

Azat, biraz daha sertleşerek direksiyonu sıkıca kavradı ve hızla dönüş yaparak arabayı evlerinin önünde durdurdu. Motoru kapattığında, içindeki fırtına hâlâ durulmamıştı. Cemre, arabadan inmeden önce kapıyı açıp, arkasından hızlıca yürüdü. İçeri girdiğinde, Azat kapıyı sertçe çarptı. Cemre onu takip etti.

 

“Senin bu tavırların artık dayanılmaz oldu, Azat!” dedi, öfkesini gizlemeden. “Benim hayallerimi hiçe sayıyorsun, hayatımı yok sayıyorsun!”

 

Odaya girdiklerinde, Azat ceketini fırlatıp bir kenara attı. “Bu saçmalık artık yeter!” diye bağırdı, sesi evin duvarlarında yankılandı. “Ben seni korumaya çalışıyorum, Cemre! Anlamıyor musun? Timur senin hayatını mahveder. Bunu kendi gözlerimle gördüm!”

 

Cemre, gözleri öfkeyle parlayarak karşılık verdi. “Senin bu koruma bahanen, beni senden daha çok mahvediyor!” dedi, elleri masayı kavrayarak. “Beni sürekli bir kafese koyuyorsun! Hayallerimi, özgürlüğümü elimden alıyorsun. Ben sadece kendi hayatımı yaşamak istiyorum, Azat. Bu kadar zor mu bunu anlamak?”

 

Azat, bir adım daha yaklaşıp gözlerinin içine bakarken, Cemre'nin bu öfkesine engel olamıyordu. Gözlerindeki karanlık, bir adım daha yaklaşmak istese de, Cemre’nin sesindeki haykırış onu daha da öfkelendiriyordu. “Hayatımı kontrol etmeye çalışmayı bırak!” diye bağırdı. Ellerini masaya vurarak, üzerindeki birkaç eşya yere düştü. Odadaki gerilim bir anda hissedilir hale geldi.

 

Azat, çılgına dönerek bağırdı: “Sen benim karımsın! Bu evlilik sadece bir isimden ibaret değil. Benim sorumluluğum altındasın ve seni kimsenin zarar vermesine izin vermem!”

 

Cemre, öfkesini kaybetmiş bir şekilde karşılık verdi. “Beni koruduğunu söyleyerek asıl zararı sen veriyorsun, Azat!” dedi, etrafındaki her şeyi eline geçirip ona doğru savurmak istiyordu. “Beni bu şekilde boğamazsın!”

 

Ve o anda, Cemre’nin sabrı tükendi. Bir vazo aldı ve öfkeyle yere fırlattı. Parçalanan camlar, odadaki havayı bir anda daha da gerdi. “Hayatımın kontrolünü senin ellerine bırakmayacağım!” dedi, gözlerinden yaşlar süzüldü.

 

Azat bir adım geri çekildi, ama Cemre’nin öfkesi hâlâ yerinde duruyordu. Gözlerindeki öfke, garip bir şekilde, derin bir üzüntüyle karışmıştı. Cemre’nin karşısında durarak, derin bir nefes aldı. “Beni dinlemek zorundasın, Cemre,” dedi, sesi biraz daha alçalmıştı.

 

“Dinlemeyeceğim!” diye bağırarak karşılık verdi Cemre, gözyaşları yanaklarından süzüldü. “Artık senin kurallarını dinlemeyeceğim. Hayatımı geri istiyorum!”

 

Azat, bir anda ona yaklaşarak, gözlerini derin derin içine bakarak söyledi. “Bunu sen istedin, Cemre,” dedi ve ardından aniden onu öptü.

 

Cemre, şok olmuş bir şekilde hareketsiz kaldı. Dudaklarındaki baskı, hem öfkeyle hem de çaresizlikle doluydu. Bir an için geri çekilmeye çalıştı ama Azat onu daha sıkı tutarak, aralarındaki gerilimi bir anda ortadan kaldırmaya çalıştı. Ancak Cemre, daha fazla dayanamadı ve yüzüne şiddetle tokadını yapıştırdı. Tokadın sesi, odadaki hava ile birlikte sarsıldı.

 

Azat, geri çekildi ve şaşkın bir şekilde Cemre’ye baktı. Cemre, ona doğru bir adım daha attı. “bir daha sakın ama sakın bunu yapma !” dedi, öfkesinden titreyerek.

 

Azat, derin bir nefes aldı, ama Cemre'nin gözlerindeki kararlılığı gördü. Bir adım geri çekilerek, odadan çıkmaya karar verdi. İçindeki öfkeyi toparlamadan, kapıyı sertçe çarpıp dışarıya gitti.

 

Cemre, Azat'ın ardında kalan sessizlikte yalnız kaldı. İçindeki öfke ve kırgınlık,olduğu yerde birikmeye devam etti.

Azat’ın evden çıkmasının ardından odaya tek başına kalmıştı. İçindeki öfke, her geçen saniye daha da büyüyordu. Gözleri bir an kararmış gibi hissetti. Yavaşça masaya doğru ilerledi, ama adımlarının hızla atılması kaçınılmazdı. O kadar çok sinirliydi ki, elleri sanki kendi kontrolünden çıkmış gibiydi. Masanın üzerine devirdiği her şey, etrafa savruluyor, düşen kitaplar, bıçaklar, tabaklar birer silah gibi odanın her köşesinde yankılanıyordu.

 

"Güzel, işte ne oldu?" diye fısıldadı kendi kendine. "Bütün hayatım dağıldı. Ama bunlar hep senin yüzünden, Azat! Beni bu eve ve buna zorla getiren kimdi?"

 

Bir anda, boş bir vazo elinde belirdi. Çılgınca bir öfkeyle kafasına doğru fırlatmayı düşündü, ama son anda vazgeçti. Bunun yerine odayı ne varsa devirmeye devam etti. Eşyalar yere düşüp kırıldıkça, içindeki öfke de daha çok büyüyordu. Her şeyin dağıldığını görmek, ona bir tür boşalma gibi geliyordu. Ama bir yandan da bu hiç bir şeyin düzelmeyeceğini, bu evliliğin bir yıkıma dönüştüğünü fark ediyordu.

 

Bir süre sonra, öfkesini atmayı başaramamıştı. Gözlerinde yaşlar belirdi, ama ağlamadı. Sadece elleriyle yüzünü kavrayıp derin bir nefes aldı. Zihninde bir adım geri atıp, tüm olan biteni düşündü.

 

"Senin yüzünden, her şey bu hale geldi!" diye bağırdı, gözleri dolmuş ama sesi hâlâ öfkeliydi. Duvarda ki Azat'ın resmini alıp yere fırlattı. Ardından dolaptaki Azat'ın elbiselerini alıp kesmeye başladı.

 

Cemre, her geçen dakika abisinin ve Azat’ın kontrolü altında sıkışıp kalıyordu. Hangi yönüyle olursa olsun, birinin hayatına karar vermesi, onu bir oyuncak gibi kullanması artık dayanılmaz hale gelmişti. Herkesin hayatını yönlendirmesi ve kendi iradesiyle hareket edememesi onu deli ediyordu.

 

"İstemiyorum artık bu hayatı! Artık hiçbir şey istemiyorum!" diye bağırdı, bir yastığı kuvvetle duvara savurdu. O kadar güçlüydü ki, yastık duvarda bir iz bıraktı. “Beni kendi başıma bırakın!”

 

Yavaşça yere oturdu, elleri başını kavrayarak. Her şeyin hızla kötüye gitmesi, ona ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. Ama içinde bir şey vardı, bir umut. Bir şeyin değişmesi gerektiğini biliyordu. Ve bu değişim, Cemre’nin kendi hayatını, özgürlüğünü almasıyla başlayacaktı.

 

Odanın karanlığına hapsolmuştum ama o karanlıkta bile bir ışık arıyordu. Kendisini bulma mücadelesi, bu karmaşada en büyük savaşıydı.

 

Bir anda Azat’ın sesini duydum. “Cemre…” dedi, ama ben hala yerimden kımıldamıyordum. O an sadece bir şey fark ettim: Bütün bu karmaşa, bu öfke ve çatışma, bir çözüme gitmiyordu. Sanki her şey daha da derinleşiyor, daha da karışıyordu.

 

Gözlerimi kapadım, derin bir nefes aldım ve bir anlığa her şeyin yok olmasını diledim. Ama olmuyordu. Öfkemin içinde sıkışıp kaldım ve bir an önce bu boşluğu, bu yalnızlığı atlatmak istedim. Fakat bir şey vardı ki, ne yaparsam yapayım, o hiçbir zaman değişmeyecekti.

 

​​Evetttt yeni bölüme hoş geldiniz...

 

Nasıl buldunuz cemreyi?

 

Azat'ın öpmesini bekleyen var mıydı?

 

 

 

Bölüm : 17.12.2024 00:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...