
Buğra’nın cevabını gördüğünde, Şeyma’nın içinde yıllardır kilitli tuttuğu bir çekmece usulca açıldı.
İçinden yalnızlık çıktı.
Ama bu kez yerini gülümsemeye bıraktı.
> “Gülümsedim.
Sanırım o gülümsemeyi sana borçluyum.”
Bu cümleyi defalarca okudu.
Her okuyuşunda kalbinin sesi biraz daha yükseldi.
“Cevap verdi,” dedi kendi kendine.
“Cevap verdi ve içten bir şeyler yazdı.”
Derin bir nefes aldı.
Ellerinin titremesi geçmişti.
Artık parmakları özgürce yazdı:
> “Senin görevde olduğunu biliyordum.
Belki de... bu yüzden yazdım.
Uzakta bile olsan, bir cümle kurmak istedim.
Çünkü düğündeki dans... sessiz değildi.
Ben orada bir şey duydum.
Sen de duydun mu?”
Buğra mesajı okuduğunda yüzüne hafif bir tebessüm yayıldı.
Askeriyenin gri duvarları içinde, ilk defa renkli bir his dolaştı içinde.
Kulaklığını çıkarıp yatağına uzandı.
Karşı duvarda asılı olan görev haritasına baktı.
Ama o harita bile Şeyma’nın gözlerinin yerini tutamazdı.
Yazdı:
> “O dans...
uzun zamandır hissetmediğim bir sıcaklıktı.
İnsan kalabalıkta birine yaklaşınca, kendi yalnızlığını da hissediyor.
Ben senin gözlerinde hem kalabalığı hem huzuru gördüm.
Garip değil mi?”
Şeyma bir süre telefona bakakaldı.
Ne diyeceğini bilemedi.
Ama hissettiklerini yazdı:
> “Garip değil.
Güzel.
Çünkü ilk defa birinin gözlerinde kendimi gördüm.”
---
O gece yazışmalar saatlerce sürdü.
Gecenin sessizliğinde cümleler yankılandı.
Tanımadıkları hayatları, bilmedikleri anıları, geçmişte gizli kalmış çocukluk kırıklarını paylaştılar.
Buğra yazdı:
> “Ben hiç sevdiğimi söylemedim.
Belki biraz askeri disiplin, biraz da korku.
Ama seninle konuşurken... sanki her şeyin mümkün olabileceğini hissediyorum.”
Şeyma yazdı:
> “Ben çok sevdim.
Ama hep içimde tuttum.
Kendi kalbimi bile susturdum bazen.
Ama şu an... seninle susmak bile huzurlu.”
Ve sonra bir sessizlik oldu.
Şeyma tam bir şey yazacakken…
Ekranda bir yazı belirdi.
📞 Buğra seni arıyor...
Gözleri büyüdü.
Kalbi hızlandı.
Ellerini telefona götürdü ama birkaç saniye öylece durdu.
Nefesini tuttu.
Ve sonra... açtı.
“Şeyma?”
Buğra’nın sesi telefondan öyle yumuşak geldi ki,
sanki aralarında binlerce kilometre değil, sadece bir kapı aralığı vardı.
— Buradayım… dedi usulca.
— Mesajla yazmak yetmedi.
Seni... sesinle tanımak istedim.
Şeyma yutkundu.
Gözleri doldu.
— Ben... biraz şaşkınım.
— Ben de.
Ama güzel bir şaşkınlık bu.
Sanki... gecenin içinde bir yıldız denk gelmiş bana.
Adı da: Şeyma.
Gülümsediler.
Telefonda uzun bir sessizlik oldu.
Ama bu kez sessizlik sıkıcı değil, güvenliydi.
İkisi de konuşmadan birbirini dinliyordu sanki.
Sonunda Şeyma fısıldadı:
— Ben... senin sesini sevdim.
Çünkü içimdeki korkuları susturdu.
Buğra da sessizce cevapladı:
— Ben senin susuşunu sevdim.
Çünkü içimdeki gürültüyü yatıştırdı.
O gece telefondaki o kısa konuşma,
iki kalbin birbirine attığı ilk gerçek adımdı.
Henüz sevgili değillerdi.
Henüz “biz” bile dememişlerdi.
Ama artık “birbirlerine ait” bir duyguları vardı.
Ve bu...
Her şeyin başlangıcıydı.
Aşkııııııııımm bu nasıl bir geceydi yaaa 😭
O mesajdan telefona uzanan bağ,
O içten yazışmalar,
O “Şeyma?” diyen ses…
İçimiz titredi, gözlerimiz doldu!
Sen söyle:
📞 Hayatında birini ilk kez sesinden tanıyıp bağlandığın oldu mu?
💬 Yoruma yaz bebek!
❤️ Oy ver aşkımmm
📌 Listene ekle çünkü sırada... Buğra görevi bitirip geri dönecek.
Ve Şeyma’ya "ilk gerçek buluşma" sözü verecek! 👀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |