
Yurt kapısı arkasında kapanırken çıkan ses, Şeyma’nın yüreğinde kocaman bir boşluk bıraktı. Soğuk bir İstanbul sabahıydı. Gri gökyüzü, yağacak gibi duran bulutlarla doluydu. Bir elinde yıllar boyunca biriktirdiği eşyalarla dolu küçük bavulu, diğer elinde ise yıllardır sırt sırta verdiği insan… Leyla.
Birlikte büyümüşlerdi.
Birlikte ağlamış, birlikte susmuş, birlikte hayal kurmuşlardı.
Ve şimdi o hayallerin ucundan gerçek hayata tutunmak için çıkıyorlardı.
Kapının önünde birkaç saniye durup birbirlerine baktılar. Ne Şeyma’nın, ne de Leyla’nın yüzünde büyük bir tebessüm vardı. Çünkü dışarıdaki dünya, o soğuk duvarların ardındaki belirsizliğe göre bile çok daha korkutucuydu.
"Artık her şey bize kaldı," dedi Leyla, sesi çatallıydı ama kararlıydı.
Şeyma başını salladı. “Ve kimse bizim için bir şey yapmayacak.”
Leyla onun elini tuttu. “Ama biz birbirimiz için yaparız, değil mi?”
Şeyma'nın gözleri doldu. "Her zaman."
---
İstanbul’un kalabalığı arasında ilerlerken, bir bankta oturup nefeslendiler. Ceplerinde sadece birkaç kuruş, ellerinde umutla dolu bir gelecek vardı. İlk kez kimsenin onları akşam yemeğinde yoklayamayacağı, sabah geç kalkarlarsa azar işitmeyecekleri bir gündü. Özgürlük, yürek burkan bir yalnızlığa karışıyordu.
Kaldıkları geçici pansiyonun penceresinden dışarı bakarken Şeyma, uzaktan geçen simitçiyi izledi.
Hayatın olağan akışı, onun için yeni başlıyordu.
Ve hiçbir şeyin kolay olmayacağını çok iyi biliyordu.
---
🌷 İlk İşler, İlk Yorulmalar
İki hafta içinde Şeyma küçük bir çiçekçide çalışmaya başladı. Rengârenk çiçeklerin arasında, parmaklarının arasına dolanan toprakla kendine bir alan yaratmaya çalıştı. Sabah erkenden gelip dükkânı açıyor, gülleri suya koyuyor, yaprakları ayıklıyor ve vitrin süslemeleri yapıyordu. Her geçen gün, kendine daha çok yetmeye başladığını hissediyordu.
Leyla ise bir kafede iş buldu. Uzun saatler ayakta durmaktan belini tutar olmuştu ama her akşam Şeyma’nın aldığı bir dilim kekle kahve içtiklerinde, tüm yorgunlukları bir süreliğine geçiyordu.
“Bak,” demişti Leyla bir akşam. “Hayat o kadar da kötü değil. En azından artık aynı battaniyeyi paylaşmak zorunda değiliz.”
Şeyma gülümsedi. Ama içinde hâlâ bir eksiklik vardı.
Çiçeklerin kokusu bile o eksikliği dolduramıyordu.
---
🌫️ Sessiz Geceler, Sessiz Düşler
Geceleri yalnız kaldığında, odasında uzanırken eski anılar gelir dururdu aklına.
Yastığının altında sakladığı o eski, plastik oyuncak asker…
Kimse bilmezdi ama o oyuncağı bir çocuk ona hediye etmişti.
Küçüktüler.
İkisi de ürkekti.
Ama o çocuk ona sadece bir oyuncak değil, umut vermişti.
Şeyma o günü, o bakışı, o minicik gülümsemeyi hiç unutmamıştı.
Şimdi bir çiçekçiydi.
Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kadındı.
Ama kalbinin bir köşesi hâlâ o yurt odasında, o küçük askerin yanındaydı.
---
🏙️ Hayatın Gerçekliği
Pazar günleri izinli olduklarında, birlikte pazara gidiyor, akşam ucuzlayan meyvelerden alıp çatı katındaki odalarına dönüyorlardı. Hayatları sade ama gerçekti.
Sabah kahvaltısı için bir simit bile lüks sayılabiliyordu.
Ama yine de gülüyorlardı.
Çünkü yıllarca sahip olmadıkları özgürlüğe şimdi yavaş yavaş kavuşuyorlardı.
Şeyma, bir gün dükkâna gelen kır saçlı bir adamın yüzüne bakarken, içinden durduk yere şöyle geçirdi:
“Biri beni gerçekten sever mi?”
“Ben kimsesizim… Ama belki bir gün, birinin her şeyi olurum.”
---
Ve henüz bilmediği bir şey vardı...
Yıllar önce ona oyuncak asker veren o çocuk, şimdi bir kışlanın soğuk nöbet kulübesinde onu düşünüyordu.
Henüz tanışmamışlardı.
Henüz göz göze gelmemişlerdi.
Ama yolları... çoktan kesişmişti.
İlk bölüm nasıl geldi yüreğine? 🥺
Şeyma ve Leyla'nın sıfırdan hayat kurmaya çalıştığı bu dünyada senin de yüreğini bıraktığın bir yer oldu mu?
Yorumlarda buluşalım mı canımm?
👀 En çok hangi cümle içine dokundu, onu yazmayı unutma.
💬 Yorumunla ses ver,
❤️ Oyunu bırak,
📌 Listene ekle ki birlikte yol alalım.
Unutma: Bu sadece başlangıç… Gerisi daha da kalp titretecek!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |