2. Bölüm

2:bölüm

Meryem
meryem.0706

Leyla’nın işe başladığı kafede ikinci haftasıydı.

Her sabah alarmın çalmasıyla gözlerini güçlükle açıyor, kalın saçlarını aceleyle topluyor, makyaj yapmaya bile vakti kalmadan evden çıkıyordu.

İstanbul’un sabah ayazında otobüs beklemek, ona yetimhanenin soğuk sabahlarını anımsatıyordu. Ama artık farklıydı.

Artık çalışıyor, para kazanıyor, bir hayali yaşıyordu.

Küçük de olsa bir hayal: Kendi ayaklarının üzerinde durmak.

 

Kafenin önü o sabah kalabalıktı. Siparişleri yetiştirmek için mutfakla masa arası adeta koşuyordu. Yorgundu, evet. Ama bir şey vardı... O gün diğerlerinden farklıydı.

Bunu henüz kendisi de bilmiyordu.

 

Saat 14.10’da, kapı açıldı.

İçeriye siyah montlu, saçları hafif dağınık, gözleri kısık kısık gülen bir adam girdi.

Hemen arkasından ise, yanında genç bir delikanlıyla birlikte yaşça biraz büyük biri…

O an Leyla’nın kalbi sebepsizce hızlandı.

 

 

---

 

“Hoş geldiniz,” dedi nezaketle, ama sesinde hafif bir titreme vardı.

Gelenlerden biri, gözlerini Leyla’ya dikti.

İşte o an...

Leyla'nın içini iliklerine kadar saran o tanıdık olmayan sıcaklık...

 

Adam fazla konuşmadı.

Gülümsemesi yarım, bakışları uzun sürüyordu.

Bir an duraksadı, menüyü eline almadı.

Sonra arkasındaki genç çocuk – Buğra – hafifçe dürttü.

 

“Ağabey, çiğ köfte söylemeyeceğiz, otur da bir şey iç,” dedi.

Leyla duydu bunu. Hafifçe güldü.

 

“Çiğ köfte mi?” diye sordu merakla.

Adam başını eğdi. “Babamızın dükkânı var. Biz de paketleri dağıtıyoruz bazen.”

 

Leyla başını salladı.

“Demek çiğ köftecilerdensiniz…”

 

“Tam olarak öyle sayılmaz ama babam öyle.”

İlk cümlesiydi.

Sesini duyduğunda, Leyla’nın içi biraz daha ısındı.

 

 

---

 

Oturduklarında Leyla siparişlerini aldı.

Ama adam – ki adının sonradan “Kemal” olduğunu öğrenecekti – sürekli ona bakıyordu.

Leyla farkındaydı.

Gözlerini kaçırıyor, ama her defasında bir şekilde tekrar o bakışlarla buluşuyordu.

 

Kahveleri getirdiğinde, adam teşekkür etti.

Ama bir teşekkürü, sıradan olmaktan çok uzaktı.

 

“İlk kez biri bana kahve getirirken bu kadar nazik baktı,” dedi.

Leyla gözlerini kırpıştırdı. “İşimin parçası bu.”

“Değil,” dedi Kemal. “Bu senin kalbinin parçası.”

 

Leyla afalladı.

Ne söyleyeceğini bilemedi.

 

“Ben... başka siparişlere bakayım,” dedi hızlıca.

Kaçmadı.

Ama o an fark etti... İlk defa biri onun kalbine bakmıştı.

 

 

---

 

Günün sonunda, hesap ödenmişti.

Masaya küçük bir kart bırakılmıştı.

 

Kemal Yıldız – Özel Üretim Çiğköfte & Paket Servis

Altında bir telefon numarası...

 

Ama o kartın arkasına bir kalemle karalanmış tek bir cümle vardı:

 

> “Eğer bir gün kendi kahveni içmek istersen, seni dinlemek isterim.”

 

 

 

Leyla kartı eline aldı.

Bir an yüzü kızardı, ama sonra gülümsedi.

Bu gülümseme, yıllarca yetimhanede zorla yaptığı gülüşlere benzemiyordu.

Bu gerçekti.

 

Ve henüz bilmediği şey şuydu...

O kartın sol alt köşesine yanlışlıkla bir başka numara da yazılmıştı.

Kemal’in küçük kardeşinin numarası…

Buğra’nın.

 

Ama o başka bir hikâyeydi.

Ve Şeyma’nın kalbini yakacak olan o hikâye henüz başlamamıştı.

Ayy canımmm! Leyla ile Kemal’in o ilk bakışmalarında içi titreyen oldu mu?

Bir kart, bir cümle, bir kahve...

Ve arka planda yavaş yavaş dokunan kader ağları...

 

Yorumlarda buluşalım mı?

📝 Hadi sen de yaz:

💬 “İlk bakışta kalbin hızlandı mı?”

❤️ Oy ver,

📖 Listene ekle ki aşk yavaş yavaş içine aksın...

Bölüm : 04.07.2025 21:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...