
Bölüm şarkısıdolu kadehiters tut-yarısı yok
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın<3:-)
Aynaya baktığınzda katilinizi görüyorsanız. Sizi sizden iyi kimse öldüremez.''~A. Ali Ural
"DÖRT DUVAR ARASINDA TUTSAK BİR RUH"
Her yerim ağrıyordu derin derin nefes almaya çalışıyordum burda aldığım tüm hava bana zehirdi. Soğuk bir zeminin üzerinde cenin pozisyonunda uzanıyordum. Gözlerim kapalı bekliyordum. Her yerim mosmordu ama hala bekliyordum. Hayalerini kafesin arkasında bırakıp hâlâ, dışarı salınmayı bekleyen bir kuş gibiydim, nefes alıyordum ama yaşadığım söylenemezdi.
Ben kim miyim? Güzel soru ben Mina Karan başka bir deyişle, Gece Aksoy.
peki ben neden mi burdayım?
Çünkü herkes gibi vicdanımı susturamadım.
Vicdanımla bir oyun oynadık; ama o çoktan kazanmıştı bile...
172 kadını katlettiler hemde sebepsiz yere 172 kadın bunu bir sayıdan ibaret göremezsiniz 172 öksüz 172 aile 172 hayat hepsi mahfedilmişti.
Susmadım susamadım o kadar can yakılmışken diğerleri gibi bekleyemedim banane diyemedim vicdanım el vermedi.
Yüz yetmiş iki...
Peki ben mi niye burdayım?
Tekrar ediyorum; ben kendi vicdanımı susturamadım.
Ve hükümetin askerlerinin olduğu bölgeyi patlattırdım.
Onlar gibi yaptım ama onlarla aramızda bir fark vardı, onlar masumları katletmişti bense suçluları.
Pişman mıydım?
Hayır.
Madem onlar o kadar kadını katletme cesaretini kendilerinde bulmuşlardı, o zaman karşılarına beni almayı da kabul etmişlerdi çoktan.
Ama o katilerle aramda hep bir fark olacaktı, çünkü kadın erkek eşitliği diye bir şey bu bölgede yoktu, kadın daima üstün sayılmalıydı Çünkü kadın, var olduğu sürece erkek vardı.
Daldığım düşüncelerden tekmelenerek açılan kapı bölmüştü. İrkilerek kafamı olumsuz anlamda salladım, gelen her kimse kesinlikle papatya çayı içmesi gerekiyordu.
Hafif doğrulmaya gelenin kim olduğunu görmeye çalıştım, bunun yanında kimsenin karşısında savunmasız bir durumdaymış gibi durmak kendimi kötü hissettiriyordu.
Kafamı uzatıp bakmama gerek kalmadan dibinde biten adamla gözlerimi devirdim, gelen kişi seri sapığım Aras İzgiç'di.
Herzaman ki suratsızlığıyla tam karşımda duruyordu, üzerine giydiği takım elbise ona ciddi bir hava katmıştı.
Sarı saçları yanlara doğru hafif dağılmıştı can sıkıntımı gidermek için biraz onunla uğraşmaya karar verdim.
Derin nefes aldım alaycı bir tavırla, "Ne o haseretime mi dayanamadın da iki saat bile geçmeden geri geldin. '' diye mırıldandığımda kan çanağına dönmüş gözleri direkt gözlerimi buldu.
Alt dudağımı dişledim açıkcası biraz olsun tırsıyordum, devam ettiğimde aynı alayla devam etmem biraz zordu,'' Gerçi sende haklısın bende olsam bende beni özlerdim. ''
Derin nefes aldı bana katlanamıyormuş gibiydi, ''O kadar dayak yedikten sonra nasıl hâlâ alay ediyorsun çok merak ediyorum.''
Büyük bir ciddiyetle cevap verdim, ''Meslek sırrı canım söyleyemem malesef."
Sertçe dişlerini birbirine geçirdi, elinde olsa şuan öldürüldü bu manyak beni.
''Bakalım işkence odasında da böyle alayla gülebilecek misin?''
Yutkundum bunu beklemiyordum işte, her zaman çok iyi yerden vuruyordu abisi gibi...
Ne zaman gözlerimi bağladılar hiç bir fikrim yoktu ama korku tüm bedenimin kontrolünü eline almıştı bile.
En sonunda beni bir yere bağlayıp gözümü açtılar nefesimi tutup gözlerimi ayaklarıma çevirdim. O gözlerimi açmaz olaydılar keşke! yerde çürümüş bir sürü ceset ve yeni öldürüldüğü belli olan sekiz tane adam vardı. Odanın her tarafında kırılmış kemiklerde mevcuttu, umarım onlar dekor içindir yoksa hapı yutmuştum.
Yanıma doğru yaklaştı ve aynı hizada olalım diye eğildi, ''Bak sana bir teklifim var, sonuçta yabancı değilsin."
Bir yandan onu dinlerken diğer yandan gözlerim onun elinde ki şırıngayı kontrol ediyordu.
Kaşlarımı yukarı kaldırdım büyük bir ciddiyetle ona odaklandığımda, '' Dinliyorum'', diye mırıldandım.
''Eğer tüm halkın önünde, benimle evlenmeyi kabul edersen, arkamdaki cesetlerin çektiği acıları sen çekmemiş olursun. ''
Dalga mı geçiyordu bu? Ben ve onunla evlenmek?
Sinirle güldüğüm de bakışları anlamsızca çehremde dolaştı.
Yanıma yaklaştığında sinirle kafamı geriye çekip hızlıca burnuna doğru kafa atmıştım ama aynı zamanda kafamı da kırmıştım...
Acı içinde inleyip hızla benden uzaklaştı burnunu tutarak bana döndü, ''Senin varya ben.. ''
''Senle evleneceğime ölürüm daha iyi.''
Bana baktı ve, ''Geber Mina geber ki bende senden kurtulayım!" Askerleri içeriye doğru çağırdığında arkasına bile bakmadan emir verdi,'' Acımayın lan bu şeref yoksunu varlığa kırın tüm kemiklerini!''
Askerlerden üst olduğu belli olan bir sandalye çekip oturduğunda diğer askerler arkamda dizilip tek bir ağızdan bağırdı,"Emret komutanım!"
"Burnunu kurmakla başlayabilirsiniz bu vatan haininin!"
Burnuma atılan yumrukla öyle bir nevrim dönmüştü ki Nefes almakta bile zorluk çekiyordum, defalarca kez burnuma atılan yumruklar yüzünden bilincim kapanmak üzereydi, emir veren askerin sesini işittim.
''Bilinci gitmiş bu fahişenin, en iyisi soğuk suyla şoklayıp kendi haline bırakın!'', dediğini duymuştum.
Saçlarımdan tutup soğuk suya daldırdıklarında dudaklarımdan cılız bir çığlık kaçıverdi. Defalarca kez soğuk suya daldırıp çıkarmışlardı o kadar çok çığlık atmıştım ki sesim kısılmış boğazımdan hafif kan tadı geliyordu, Gözlerimden akan yaşlar ve yüzümden süzülen kanlar birbirine girmiş ve kurmuştu bile.
İçlerinden biri elinde şırıngayla yaklaştı ve, ''Bunun zırlamayı keseceği yok en iyisi acı çekerek zıbarması'', demişti. Ben daha ne olduğunu anlamadan koluma saplanmış şırınga yüzünden tek hatırladığım kısık sesli bir çığlıktı...
♡
Bir hiçliğin ortasında gibiydim kafamı kaldırdığımda annem ve babamın cesedi vardı. Onların başında ise o vardı. Nefretle baktım ona o kadar yalvarmama rağmen öldürmüştü yok etmişti ailemi yere çöktüm ailemin yanına elini omzuma koydu bir şeyler söyledi onu pek dinlemiyordum mahfolmuştum yerden onların cesetlerini kaldırıyorlardı ne kadar yalvarsam da nafileydi yanımdaydı.
Keşke hiç olmasaydı bana sürekli açıklama yapıyordu ama ben ailemin cesedinin peşine doğru gidiyordum çoktan arabaya koymuşlardı arkalarından koşsamda bir faydası yoktu.
Onlar ölmüştü, yapabileceğim hiç bir şey yoktu gözlerim ona döndü arkamdaydı. Sürekli ondan nefret ettiğimi söyleyip duruyordum.
Beni her seferinde sakinleştirmeye çalışıyordu. Yere çökmüştüm bana söylediği tek şey 'mecburdum' tek bir kelime, elim ayağım titriyordu.
Gözlerim o an bir farkındalıkla açık kaldı abim. Onu öldürmüşler miydi?
Ağzımdan çıkan o an en duymak istemediğim şeyi sordum abimi. Bana ona dokunmadığını söyledi.
Hızlıca telefonumu çıkardım olan her şeyi ona anlatmalıydım ama açmıyordu. O ise bana sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Gözüme kestirdiğim motora çevik bir hızla bindim ve ordan uzaklaşmaya başladım ormanlık bir alandaydık onları öldürmek için ıssız bir yer seçmişlerdi bunu yeni anladığım da kısa süreliğine boşluğa dalmıştım.
Gözlerim arkamda ki arabaya döndü peşimi hâlâ bırakmamıştı. Yutkundum gözlerimden akan yaşlar görüşümü engelliyordu çok hızlı sürüyordum, kısa bir anlığına hızlandığımda arkama tekrar döndüm kimse yoktu kalbim hızlı hızlı atarken onu atlamayı başardığımı düşünüp daha da yüklendim.
Hızlı hızlı sürmeye devam ederken bir arkaya bir öne bakıyordum, bir anda tekrar önüme döndüğümde arabanın üstüme doğru geldiğini zar zor fark ettim. Ondan sonrası ise tek duyduğum şey siren sesleriydi ...
Acı aylardır hissettiğim tek duyguydu rüyalarımda dahil hergün aralıksız acı verici şeyler yaşıyordum.
Hücrenin en üstünden içeri doğru süzülen cılız umut verici bir güneş ışığı yansıyordu tavan o kadar yüksekti ki duvarların üst kısımları sarmaşıklarla kapanmıştı.
Ellerimi belime yaslayıp doğrulmaya çalıştım üşüyorudum fazlasıyla, kemiklerim tirtir titrerken kollarımı dizlerime doladım burda sıcak birşey yok muydu?
Gözlerim odanın içinde sıcak birşey bulmak için dolandı, önce eski bir yatağa taklıldı gözlerim, sonra kırık bir tuvalet ve aynaya. Yatağın üzerinde bile hiç birşey yoktu.
Titreyerek doğrulup aynanın önüne doğru hafif adımlar atmaya çalıştım o kadar çok darbe almıştım ki yürümekte bile zorlanıyordum.
Aynanın önüne vardığımda aylardır yapamadığım şeyi yaptım, kendime, sefaletime bir göz attım.
İlk önce gözlerime kaydı bakışlarım ölü okyanus rengine dönmüş maviler eskisi kadar umutlu bakmıyolardı, saçlarımda dolandı bu sefer gözlerim silik bir sarı renkteydi ve parlaklığını yitirmişti.
Yüzümü tamamıyla inceledim bu sefer, her yerim mosmor sayılırdı dudağım patlamış ve fazlasıyla zayıflamıştım, berbat bir haldeydim.
Gözlerimi bu defa arkadaki eski demir kapıya takıldı kapının altında altın işlemeli siyah renkli bir zarf vardı. İlk başta kaşlarım çatıldı daha sonra idrak ettiğim bir gerçekle yutkundum bunu beklemiyordum en azından bu kadar çabuk.
Zarfı almak için eğildimde bedenim benden bağımsız bir şekilde korkudan titriyordu. Farklı bir şey çıkmasını diledim o an zarfın içinden, burdan çıktığımın habercisi olsun istedim...gereksiz bir umuttu benim burdan çıkmam...
Zarfı açtım ve titreyen ellerimle içinden çıkan kağıdı okumaya çalıştım ilk başta afalasamda daha sonra okuyabilmiştim,
Ben Hakim Korhan Özar
''Bundan 6 ay önce kendisinin hükümetin yarısını patlatmasına vesile olmaktan dolaylı; milyonlarca askeri öldürerek Akademiye ve hükümete karşı gelmesinden ötürü, aynı zamanda dün yapılan konuşmada pişman olmadığını belirtmesinden dolayı, Sevgili Müvekkilin Avukatı tarafından ertelenen idam kararının bizzat gerçekleştirilmesi gerektiğini ve bunun akademinin bahçesinde yapılacağını onaylamış bulunmaktayım.
Sanığın yarın saat 9.52'de idam kararının gerçekleşeceğini ondan önce son kez Catherine'nin - hükümet başkanının- sorgu için son kez çıkaracalığını belirtmek isterim."
Ellerim dondu buz kesildim tarih dün atılmıştı bu da demek oluyordu ki...
O zaman bu karar bugün gerçekleşecekti.
Saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu, kalbime inen sıcak bir baskıyla ellerimi göğüs kafesine bastırıp defalarca kez bir mucize diledim sadece bir mucize...
Kaçmak için aylardır yapmadığım şey yoktu bir süper gücüm yoksa kaçamazdım, Sessizce elimde zarfa duvarın dibine çöktüm yavaş yavaş kabullenme kararı almıştım. Bekledim gelip beni almaları için, aklımda yıllar önce evimin önünde bulduğum not kağdındaki not kondu, 'ben zaten ölmüştüm sadece mezar denen yere ihtiyacım vardı.'
Bu kadar çabuk bir idam kararı daha önce akademi tarafından hiç alınmamıştı. Bir ilkti bunun etkisinde ise kesin Aras vardı, bundan emindim Ona dün söylediklerimi sindirememişti... Onu red etmemi kaldıramamıştı. Dün söylediğim hiç bir söz için pişman değildim ben hâlâ.
Ağır demir kapı aralandığında içeri girenin kim olduğuna bakmak için başımı yukarı ağır ağır kaldırdığında yutkundum, abimin burda olmasını beklemiyordum demek ki zarf ona da gitmişti.
Arkasından ise Aras girdi içeri abimi görmenin heyecanıyla doğrulup soluğu onun yanında almıştım. Gözleri benim ki kadar olmasa da onunda kıpkırmızıydı siyah saçları dağılmış, Üzerinde ince siyah bir tişört vardı anladığım kadarıyla o bir kaç gün önceden almıştı zarfı.
Bana bakacakken aklına birşey gelmiş gibi arkasını döndü Aras'a doğru sinirle atıfta bulundu. Aras geriye adımladığında abimden korkması uzun zaman sonra ilk defa gülmemi sağlamıştı.
Aras bana yönelip, '' Ufak bir şeyi söylemeye geldim Taha saldırganlaşma hemen. Bak Mina teklifim hala geçerli ölmek istemiyorsan gerekeni yap." Ciddiyetle kurduğu cümleyi sinirle sindirmeye çalışırken, ağzımı açmadan o kapıyı çekip çıkmıştı bile.
Tek kurtuluşumun Aras olduğunu bilmek gururuma dokunuyordu.
Abime baktım onu gözlerinde ki şeyler benim herşeyi boş vermemi sağlıyordu. Bedenimin çektiği acıyı umursamadan bir adım atıp kollarımı araladım, '' Seni çok özledim'', diye mırıldandım.
Bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatıp, saçlarımı okşadı sonra beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı bıraksa sanki gidecekmişim ya da elinden alacaklarmış gibi sarmıştı beni...
Yıkılmış bir haldeydi, Öz abim değildi belki ama aynı aile de büyümüştük. Bu bizi kardeş yapardı.
Derin nefes aldım ardından,''Tolga ve Ada'da geldi mi? onlarla son kez vedalaşmak istiyorum.''
Yüzümü korkuyla daha sıkı gömdüğüm de, sinirini kontrol etmeye çalışarak konuşuyordu.
''Kimseyle son kez vedalaşmayacaksın seni burdan çıkaracağım karşımda ki kim olursa olsun umrumda değil Mina bana bak o çeneni dik tut ve ne olursa olsun herşeyi akışa bırak fazla cidddiyet iyi değildir Bazen.''
Ben daha cevap veremeden o ağır demir kapı bir kez daha açıldı gelen hükümet hizmetçilerinden biriydi. Abime dönüp saygıyla röverans yapıp göz teması kurmadan konuştu, ''Sizi dışarı alabilir miyim? ''
Abim benden ayrılmayı sindirememiş gibi kafasını geriye atıp gözlerini kapattı sakinleşmeye çalışyor gibiydi.
"Dediğim gibi fazla ciddiyet iyi değildir, bazen durumları değerlendirmek gerekir." Diyerek arkasına bakmadan hışımla dışarı çıktı.
Kız bana yöneldi ve, ''Öncelikle bir idam mahkumu olarak değil akademinin bir askeri olduğunuz için, duş alıp hazırlanmanın lazım efendim'', dedi.
Çok saol ölmeden hep son kez duş almak istemişimdir zaten...
Kız kapıya doğru yönelip ağır kapıya narin elleriyle vurup bir kaç asker çağırdı içeri gelen ilk asker ağır top takılı kelepçeyi çıkarıp daha küçüğünü taktı.
Koluma takılan kelepçelerle nereye götürülüyordum hiçbir fikrim yoktu.
Issız hücreden çıktığımızda iki merdiven aşağıda olan bir asansörün önünde durmuştuk.
Gözlerim yanıma kaydığında hizmetli kız açıklama yapma gereği duymuş olmalı ki,
"Efendim baş komutanın gelip kart okutmasını bekliyoruz." Diye mırıldandı.
Kafamla sessizce onayladığımda, elinde kartla bize yaklaşan bir adam belirdi, arkasında yedi askerle gelip kartı okutup birşey demeden geri dönmüştü.
Asansöre benle birlikte iki asker ve o kız bindi. Eksi beşinci bastıklarında yutkunup gözlerimi kaçırdım.
Bir ara cehenneme doğru mu gidiyoruz acaba diye bir an ciddi ciddi düşünmüştüm.
Bir yere indik, askerler inmedi ve buraya başka askerleri göndericeklerini belirtiler yanımdaki hizmetli kıza, benim görmeyeceğini zannederek kızın eline tutuşturmuşlardı anahtarı.
Az ilerinden dönüp ağır demir kapılı bir odaya girdiğimizde sanki diğer şeyler çok normalmiş gibi, neden yer altında bir oda vardı onu sorguluyordum. Kelepçelerimi açmadan beni küvete doğru ilerletti. Kapıyı kapattıktan sonra kelepçeleri çıkardı, eliyle küveti gösterdi ardından eliyle oda denilecek kadar basık tavanlı yeri gösterdi, "Sakın kaçmaya çalışma burdan kaçamazsın.''
Hatırlattığı için teşekkürler canım ben bilmiyordum çünkü...
Sinir bozukluğuyla gülümsedim, bazı konularda birinin haklı çıkması sinirimi oynatıyordu.
Suyu hazırladıktan sonra kıyafet alıp geleceğini ve kapıyı kilitlediğini belirtti.
Aklımda çoktan bir plan belirmişti, Üstümü çıkardım ve küvete girdim. Uzun zaman sonra banyo yapmak bana fazlasıyla iyi gelmişti.
Kapı açıldı yine o kız gelmişti önümde durdu ve elinde tuttuğu kıyafetleren hangisini giyeceğimi belirliyordu bende öylece durmuş bana yakıştıracağı şeyi bekliyordum.
Ciddi bir kıyafet seçmişti benim için. İlginç olan şuydu daha önce hiç bir mahkumu böyle özel hazırlamadıklarına adım kadar emindim...
Hepsi Başkan'ın karşısına zavallı bir halde çıkmışlardı. Peki ben neden öyle özel bir şekilde hazırlanıyordum?
Aklımda o an tek bir şüphe vardı ; Catherine bana iyi baktığını ama nankörlük yaptığımı halk karşısında ne kadar iyi bakıldığında buna rağmen herkesi satabileceğimi göstermeye çalışıyordu?
Halk karşısında kendini zavallı göstermek?
Peki bu benim işime gelirdi.
Bir havluya sarılıp dışarı çıktığımda üzerine bir rahatlama çökmüştü. Uzun zamandır rahat bir uyku uyumamıştım.
Kız banan seçtiği kıyafetlerin altına güzel bir siyah yüksek topuklu bir ayakkabı seçmişti, tamam ama zar zor yürebilirken bir de topuklu ile mi yürüyecektim?
Taha'nın dediğini yapacaktım bu gidişle ve fazla ciddi olmayacaktım, ölmeye giderken bile tarzdım...
Evet buna odaklanmak daha iyiydi.
Saçımı kurutmaya geçtiğinde bir kaç kez birşey söylemeye çalıştı, fakat sesten onu duymadığım için en sonunda kurutma makinesini hafif kısıp kulağıma eğildi"Beni abiniz tuttu efendim ve burdan çıkamanıza yardım edeceğim." Hızla telaffuz ettiği cümlelerle kalbime akın eden heyecan eş orantılıydı.
Sanki bölmemi istemiyormuş gibi devam etti,"Bakın şimdi ben banyoya gideceğim siz şu köşedeki camı alacaksın ben bağıracağım ve beni öldürmeye çalıştığınızı söyleyeceğim, sonra ne olacak bilmiyorum benim görevim bu kadar. Şimdi dediklerimi sırasıyla yapın lütfen." Diyerek saç kurutma makinesini kapattı.
Ne bu aksiyon filmi mi?
Elime anahtarı tutuşturup hızlıca banyoya girdi.
Kısa bir süre sonra bende onun peşinden gittiğimde, kapının arkasından camı alıp, saçını başını hafif dağınık görüntüsü verdi.
amma profesyonel yalnız.
Derin bir nefes alıp tüm gücüyle çığlık attığında yutkunup rolüne odaklanmaya çalıştım.
''Yardım edin! beni öldürmeye çalışıyor! İmdat!'
Kapıyı kırarcasına açtıklarında askerler hızla üzerime hücum edip bileklerimi tutular.
Eline ne ara aldığını bilmediğim kelepçeyi gösterdi ,''Onu takmaya çalıştım ama elindeki camı boğazıma dayadı ve bağırırsam beni öldüreceğini söyledi!''
kendini bir askerin üzerine attığında ben hâlâ olanaları tam idrak edememiş öylece kalakalmıştım.
Camı nerden bulduğumu sordular kız bilmediğini ona arkadan saldırıp tehtit ettiğimi söylemişti.
Anahtarı elimin içinde iyice sakladım, odadan çıkarılıp asansörün oraya yönlendirdiler.
Çıt çıkarmadan sessizce yukarı doğru çıktığımızda gözlerimi kapatıp yüze kadar saymaya başladım.
Asansörden indiğimiz de olanları anlatıp beni burdan sonrası için muhafızlara teslim etmişlerdi.
Başkan'nın karşısına doğru yürütüldüm de kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
İçeri attığım ilk adımda yüreğim yeniden yerinden çıkarcasına atmaya başlamıştı nefesimi her adım başına daha da daralıyordu.
Gözlerim Taha'yı aramak bir nebze olsun rahtlamak pahasına etrafı süzdüğünde, en sonunda onu görebilmiştim yanında Tolga ve Ada'da vardı onları gördüğüm için sebepsiz bir şekilde bedenim biraz olsun sakinleşmişti.
Tolga'ya bakarken gözlerim onun arkasına takıldığında sanki ona baktığımı fark etmiş gibi Tolga'nın arkasından bir adımla çıkıp nefesimin kesilmesine sebep olmuştu.
Buradaydı!
yeşil gözleri tam üzerimde durduğunda zar zor ayakta tutupum bedenim ufak hir sarsıntı yaşamıştı...
BÖLÜM SONU
Yayaayyaya ay çok güzel hdhdhd çok hoşuma gitti şuan ilk bölüm
başladığımda pek içime sinmemişti
evet ilk bölümümüz nasıldı?
Sizce Mina kimi gördü?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız bir sonraki bölümde görüşürüz
KİTAP HAKKINDA Kİ GELİŞMELER İÇİN;kefensizruhlarofficial'i ve beni watty.prensesiyim takip etmeyi unutmayın kendinize iyi bakın bir sonra ki bölümlerde görüşürüz<3<3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
