
Benden biraz uzun olan adama kafamı kaldırıp baktım. Kaşlarımı çattım. Yüzü biraz tanıdık gelmişti sanki. Adam suratındaki aynı öfkeyle konuştu, "Her yaya geçidi gördüğünde etrafına bakmadan atlıyor musun sen?!" Aslında bu kadar sinirlenmek konusunda biraz haklıydı çünkü az daha çarpacaktı. Kaşlarımı çatarak konuştum, "Haddini bil! Kimsin sen de bana bağırıyorsun?!" Adam bir şey söylemek için dudaklarını araladığı sırada arkada bekleyen diğer şoförlerin sabrı taşmış, hunharca kornalarına basmaya başlamışlardı. Adam bana bakarak iç çekti. Susup arabasına döndü. Gözlerimi devirip karşıya geçtim.
Arya'nın telefondan gelen seslerini duyunca hızlıca tekrar telefonu kulağıma yasladım. "Yok bir şey be, öküzün tekiyle atıştık. Gelince anlatırım geldim sayılır kuzumm." Telefonu kapatıp biraz daha yürüdüm ve kafeye girdim.
Arya'ya sabahtan beri olanları anlattım ve o da bana son date'inden bahsetti. Onu çok severdim. Ailelerimiz senelerdir çok yakın arkadaştı ve çocukluktan beri arkadaştık. Biraz daha onunla oturup eve döndüm.
Annem çoktan hazırlıklara başlamıştı tabii. Üstümü değişip yanına döndüm. Gülerek yanağından öptüm. "Aman be, iyiki geliyor şu oğlunla gelinin." Annem kaşlarını çattı, "Baban gibi başlama da yardım et." gülüp ona yardım etmeye başladım. Abimler geleceği zaman hep bütün aşçıları mutfaktan atar kendi hazırlardı. Abimle yengem Paris'te kendi hallerinde mutlu mesut yaşıyorlardı ama annemin onları çok özlediğini anlayabiliyordum.
Zaman geçip akşama doğru abimler geldiğine ailecek oturmaya başladık. Saat 23.00 olmuştu. Hep birlikte güldük, sohbet ettik. Tek sorun babamın hâlâ dönmemiş olmasıydı. Abim babamın hâlâ gelmemiş olmasına biraz bozulmuştu.
Park Jimin(Adel'in Abisi): "En azından bugün biraz işlerini erteleyemez miydi?" Abim bunu der demez kapı çalmış, Emma açmıştı. Emma kendimi bildim bileli bizim evdeydi. Artık bir hizmetliden öteydi, ailemizin bir parçasıydı. Küçüklüğümüzden beri abimle ona "abla" veya "teyze" dememizi istemezdi, hep adıyla seslenirdik. İkinci annem derdim ona.
Babam iç çekerek ceketini çıkararak yanımıza geldi. Abimle yengeme birkaç soğuk bakış fırlattı. Abim ayağa kalkınca elini kaldırıp onu durdurdu. Soğuk bir şekilde, "Gerek yok. Hoşgeldiniz." dedi ve karşıdaki koltuğa oturdu. Annemle birbirimize bakıp iç çektik. Ortamı bir sessizlik kaplamıştı. Babam bir şey olmamış gibi televizyonu açıp haberleri izlemeye başlamıştı. Gözlerim televizyona çevirdim. Ve yine onu gördüm.
Kim Taehyung demek. Ünlü Kim ailesinin tek oğlu falan filan. Haberde bizim sabahki öküz ve ailesi bir davettelerdi, gülümsüyordu. Kaşlarımı çattım. Boğazımı temizledim.Hem biraz da ortamı yumuşatmak için bahsetmeye karar verdim. "Bu Kim'lerin oğlu mu? Sabah karşılaşmıştık. Arabayı üstüme sürdü salak." Babamın uyarıcı bakışlarıyla karşılaşınca tatlı tatlı gülümsedim.
Park Rosa(Adel'in Yengesi, Abisinin Eşi):"Aman aman dikkat et. İyi misin?". Gülümsedim. "İyiyim iyiyim. Bana bir şey olmazz." O da gülümsedi. Annem baktı ki böyle olmayacak, iç çekip konuştu; "Siz de yol yorgunusunuz çocuklar. Odanıza geçin haydi." Abimle yengem kalkıp iyi geceler diledi ve odalarına geçtiler. Annem bana ters bir bakış fırlatınca ayaklandım. "Eee şey.. Ben de yatayım bari. Haydi iyi geceler." Hızlıca merdivenleri çıkıp odama kaçtım. Annemle babam bu gece ciddi bir kavga edecekti belli.
~Yeni bölümü yıllar yıllar sonra attım çok özür dilerim🙏🏻 gpdkshalanspansjaka.~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |