Bölüme geçmeden gidişat hakkında birkaç yorumunuzu alırımmm.
***
3 Aralık 1995
Küçük oğlan çocuğu cama yapışmış yağan karı izlerken annesinin doğum gününe alacağı hediyeyi düşünüyordu. Bugün tam altı yaşına basmış babasının tabiriyle koca bir adam olmuştu. O büyümüştü büyümesine ama babası yoktu. Doğum gününden bir hafta önce şehit düşmüştü asker babası.
Kara dalmış düşünürken annesi içeri girdi. İşte o beklediği sürpriz sonunda gelmişti. Annesinin bir haftadır onunla konuşmamasının sebebini buna bağlıyordu. Kendisine yapılacak sürprize...
"Anne." demesine kalmadı kolundan sertçe çekilip odasından dışarı çıkarıldı.
"Gel buraya uğursuz. Uğursuz. Uğursuz. Uğursuz..." annesi durmaksızın peş peşe aynı kelimeyi tekrarlıyordu.
Montunu ne ara giydiğini dahi anlamadan kendini bir taksinin içinde buldu.
O arkada annesi yanında bilmediği bir yere gidiyorlardı. Sonunda mavi dış cepheli bir binanın önünde durdular. Yarım yamalak okumasıyla binanın üstündeki yazıyı heceledi.
"Ço-cuk ye-tiş-tir-me yır-Du."
"Burası da ne anne?" okuduğu kitapta duymuştu ne anlama geldiği aklına gelince bağırdı:
+Anne bırakma beni! Anneee!
Kadın kolundan tuttuğu oğlan çocuğunu yetiştirme yurdunun önüne fırlattı.
+Anne söz hiç yaramazlık yapmayacağım. Yemekleri de yaparım sen işten gelene kadar.
Kadın dinlemiyordu. Doğduğu günden beri uğursuzluk getiren bu çocuktan bir an önce kurtulmanın peşindeydi.
Yere düşmenin şiddetiyle kanayan burnunu koluna sildi çocuk.
+Anne lütfen bırakma beni. Ben ne yaparım burada!?
Gözyaşlarıyla karışan kan, yüzünden akıyordu bu kadının ondan daha çok iğrenmesine sebep oldu.
- Zırlamayı kes pislik. Midemi bulandırıyorsun. Neden bırakmayayım seni? Bir kendi canım kaldı onu da al diye mi!?
Kolundan tutup iyice uzağa savurdu küçük bedeni. Annesi onu önceden de sevmezdi ama bu yüzüyle ilk defa karşı karşıyaydı.
Annesi babasının ölümünden onu sorumlu tutuyordu. Ailelerinin başına gelen felaketti o büyük bir uğursuzluktu.
-Bana anne DEME! Senden nefret ediyorum. Uğursuz! Doğduğunda bağrıma basacağıma gebertseydim seni baban şehit olmayacaktı!
Boş boş baktı ıslak gözleri anne dediği kadına. Babası şehit olmuştu olmasına ama burada onun ne suçu vardı ki? Asker bir babaya sahip olan her çocuk gibi aylarca dönmeyeceği görevlere uğurlar babasını sonra da o gelene kadar yolunu gözlerdi.
Bir gün yine aynı şekilde gitmişti babası fakat elinde her zamanki şemsiye çikolatalarla dönmemişti. Kendi bile dönememişti ki.
İşte annesi bu çocuk doğduğundan beri kızının ölümüne bir de babasının ölümünü ekleyince sokağa hayvan atar gibi yurdun önüne atmıştı. Uğursuzdu işte başka açıklaması olamazdı.
Daha fazla bir şey söyleyemedi çocuk içine içine ağlayabildi sadece
+Umarım tez zamanda geberip gidersin başkasının başına bela olmazsın. Ha olur da bir şanssızlıkla yaşarsan sakın beni arama gafletinde bulunma. Senin annen babanla birlikte öldü! SENİN YÜZÜNDEN!
Anne dediği kadın arkasını dönüp öylece bir enkaz bırakarak gitti.
Aklına kazındı bu cümleler o uğursuzluktu.
Yorgun adımlarla yurdun arka bahçesine yürümeye çalıştı. Başaramayıp duvarın dibine çöktü.
Şehit oldu demişlerdi şehit ne demekti?
Annesine ne yapmıştı ki terk edilmişti?
Burnundan süzülen kan yüzünü gıdıkladı. Koluna tekrar silecekken durdu. Belki de annesi bunu yaptı diye gitmişti.
Başını kollarının arasına alıp duvar dibinde cenin pozisyonu aldı. Hıçkırarak ağlamak istedi ama annesi pişman olup gelir de onu ağlar şekilde görüp vazgeçer diye içine içine ağladı.
+Al
Başını küçük bir kız çocuğu sesiyle kaldırınca ona uzanan peçeteyi gördü.
-İstemez. Gideceğim birazdan zaten.
Annesinin hala döneceği gibi boş umutlara sığınmıştı. Herkesin en çaresiz anlarda yaptığı gibi.
Eli tabii tabii der gibi hareket etti.
- Gideceğim işte! Annem gelecek. Gideceğim.
Sırıtışını tutmaya çalıştı kız.
.+ sümüklü kanlarını sil. Tekrar gidersin.
Ürkekçe aldı peçeteyi burnuna götürdü.
- Sen de mi iğrendin yüzümden?
-Annem öyle söylerdi. İğreniyormuş benden.
Kız, çocuğun yüzünü detaylıca incelemeye başladı.
+ Hayır. Yüzün çok güzel. Sadece sümük sevmem.
Çocuğun gözleri ışıldadı. O kadar hakaretten sonra iyi bir şeyler duymak güzel hissettirdi.
Güzel bir gülümseme yerleştirdi kız dudaklarına
Kafa sallamayı da ihmal etmemişti.
Diyebildi ağlaması da durmuştu bu süreçte.
+ Asena.2
Kız ayaklanıp çantasının fermuarını açtı.
İçinden bir şeyler çıkarıp Burak'a uzattı.
"Yemekhaneden aşırdım. Bize vermiyorlar böyle tatlıları müdür ve öğretmenler için yapılıyor İzmir Bombası mıymış ne içinde çikolata var. Bir yerde okumuştum çikolata mutluluk veriyormuş. Ben çok merak ediyordum tadını ama senin daha çok ihtiyacın var gibi. "
" Teşekkür ederim ama senindi. "
" Artık senin. " göz kırpıp uzaklaştı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
34.22k Okunma |
2.59k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |