Bölüme geçmeden yıldızımızı parlatmayı unutmayınızzz efendimmm
***
Burak'ın evindeki dördüncü günümdü ve göreve çıkmayalı tam bir hafta olmuştu ki bu durumdan hiç memnun değildim. Tek tesellim ise kolumun artık iyileşmiş olmasıydı.
Battaniyeye sarılmış odamda otururken sokak lambalarının ışığını seyrediyorum. Yüzbaşı pek odasından çıkmıyordu benim yüzümden göreve gidemediği için görmeye tahammül edememesine hak veriyordum.
Müzik açmak için radyoma ilerlerken sönen ışıklar adımımın havada kalmasına sebep oldu.
"Elektrikler gitti." derken kalbim çoktan çarpmaya başlamıştı bile.
Titreye titreye kapıyı bulmaya çalıştım.
Benim evimde asla elektrikler gitmezdi karanlığa dayanamazdım.
"Burak!" diye var gücümle bağırdım.
"Sakin ol kızım. Sakin ol yok bir şey. Birazdan gelecek elektrikler."
Ellerimle kapıyı aramaya devam ederken sert bedenine çarptım. Aşağıdan yukarıya koşmuş olacak ki nefes alması normalden hızlıydı.
Soruyu sorarken çoktan cama ilerlemişti.
Endişeyle bir oraya bir buraya bakıyordu.
Elinde tuttuğu silahı derin bir nefesle beline yerleştirdi.
"Bunun için evi ayağa kaldırdın yani?"
Cümlemi bitirir bitirmez hunharca kahkaha atacak sandım ama o aksine tek kelime etmeden telefonunun ışığını açıp yatağın üstüne koydu ve odadan çıktı.
Beş dakika sonra dediği gibi geldi elinde ay ve yıldızlı uzun ledlerle...
Sonunda büyük bir ışık kaynağı gören fobim biraz da olsa rahatladı.
Olduğum yerde donuk bir şekilde beklerken onun özenle camdan sarkıtmaya çalıştığı ledleri izledim. Odamda kapalı bir balkon vardı ve üstten sarkan Ay yıldızla gökyüzüne benzemişti.
Dolaptan iki tane puf çıkarıp halının üzerine koyunca yanıma gelip elini uzattı.
"Komutanım, buyurmaz mısınız?"
"Hiç naz yapamayacağım. Harika görünüyor."
Cümleme ufak bir gülümsemeyle karşılık verip kalkmama yardımcı oldu. Birlikte balkona ilerleyince küçükken kurduğum bir hayal aklıma geldi.
Yurdun penceresinden yağan kar küçük kızı o kadar büyülemişti ki, her seferinde böyle olurdu,uzaktan izlemeye daha fazla dayanamayıp kaçmanın bir yolunu çoktan düşünmeye başlamıştı.
Plan şuydu: Herkes uyuyunca sessizce bahçeye çıkacak. Yağan kara doyacaktı. Kar onun için gökyüzünün yağdırdığı hediyeydi.
Saat sonunda gece 03.00 'e gelince önce arkadaşlarını sonra öğretmenlerini kontrol edip alt kata indi. Kapıyı zorlamadan direkt müdürün odasına girdi ve çekmeceden anahtarı büyük bir ustalıkla alıp uzaklaştı.
Sonunda kar durmadan kendini bahçeye atabilmişti. Gülerek bir oraya bir buraya neşe içinde koşup kendini kar yığınına bıraktı.
Öyle mutluydu ki yanına gelen oğlan çocuğunu bile fark etmedi.
"Sen de mi seviyorsun karı?"
Oğlan da kendini yere bıraktı.
"Gecenin bu saatinde dışarıdasın?"
"Evet. Gökyüzü anne doğum günüm için yağdırıyormuş. Necla Öğretmen öyle söyledi."
Elinde yuvarladığı kar topunu gökyüzüne fırlattı çocuk.
"Hayatımda duyduğum en güzel hediye."
"Büyüyünce evimin her yeri baştan aşağı cam olsun kar yağınca gökyüzünü doyasıya izleyeyim istiyorum."
"O kadar yakın olsun ki ay, dokunayım. Yıldızlar balkonumu süslesin."
"Sen de öyle bir evin olsun istemez misin?"
"Evimde sen ol isterim." 1
"Buradakiler benimle konuşmuyor. Uğursuz diyorlar bana Sadece sen konuşuyorsun. Sana uğur getirdiğimi söylüyorsun. Yalnızlığımı paylaştığım tek kişi sensin...
Ve sanırım sadece senin varlığın balkonumu parlatmaya yeter. Tüm yıldızlar birleşse senin kadar parlak yapamaz sıkıcı hayatımı. "
Çocukların sohbetini geceleri sık sık tuvalete kalkan huysuz müdür bozdu.
"Burak, Asena! Ne halt yiyorsunuz orada bacaksızlar."
Birbirlerine bakıp tek bir cümle söylediler.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
34.31k Okunma |
2.6k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |