
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, kötülükle iyiliğin; siyahla beyazın iç içe geçtiği, en uzak diyarların birinde bir kız bir de oğlan yaşarmış. İkisinin de kimi kimsesi yokmuş. Aile nedir bilmezken birbirlerinin ailesi olmuşlar. Öyle ki biri hastalanınca diğerinin canı daha çok yanarmış. Biri sevinince diğerinin etekleri zil çalarmış. İkisi de birbirinin fırtınalı havalardaki limanıymış. Fırtınalı hava sevmeseler de ikisi de kara bayılırmış. Her gün kar yağsın diye dilek tutar, dilekleri kabul olunca soluğu dışarıda alırlarmış. Çünkü ikisi de inanırmış ki en beyaz kar yağdığı gün ikisinin de ailesi gelecek ve hep hayal ettikleri anne babaya sahip olacaklarmış.
Günler geçmiş
Haftalar geçmiş
Aylar, yıllar geçmiş.
Ama her gün bir öncekinden daha da beyaz kar yağmış. Sonu gelmiyormuş. Çünkü bekledikleri gelmiyormuş.
Vazgeçmişler ve birbirlerine sarılmışlar.
Kızın ailesi oğlan, oğlanın ailesi kızmış. Buna alışmışlar ve kabullenince hayatları daha güzel olmuş. Mutlu bir yaşam sürdürüyorlar derken bu mutlulukları oğlanın ölümcül hastalığa yakalanmasıyla pek de uzun sürmemiş.
Çok uzun süre şifahanede yatması gereken oğlan çocuğu kızdan ayrılırken 'En beyaz karın yağdığı gün iyileşip geleceğini.' söylemiş.
Ne kadar uzun sürerse sürsün bekleyeceğim,demiş kız da.
Beklemiş de ama ne kar yağmış ne de oğlan gelmiş.
Sonra bir haber gelmiş. Oğlan artık melekmiş.
İşte o gün, gökyüzünden en kirli kar yağmış. Kız bir daha kara teninin bile değmesine tahammül edememiş ve beyaz olan her şeyden nefret etmiş.
Kimsesizliğine sarılmış.
***
"Sendin değil mi? Başından beri biliyordun."
Buraktan ayrılıp gözümden akan yaşı sildim.
"İsmini duyduğum ilk andan beri."
"O zaman neden sen olduğunu söylemedin?"
"Söyleyemezdim. Tutamadığım sözümle karşına dikilemezdim yıllar sonra."
Gökyüzünü işaret etti.
"Hem en beyaz kar bile yağmadı."
"Öldün sandım gerizekalı!"
Omzuna sert bir yumruk attım.
"Ben ne çektim haberin var mı!?"
Bir yumruk daha.
"Ne kadar yalnız kaldığım hakkında bir fikrin var mı!?"
Ve bir yumruk daha.
"Karşına çıkamazdım. Yokluğuma alışmışken bir daha olmazdı."
"Neden! Neden!"
Artık o da ağlıyordu.
"Hiçbir şeyin garantisi yok çünkü. Sen bensiz iyisin. Ben, senin sadece zayıf noktan olurum."
"Sensizlik mi beni güçlü yaptı?"
Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.
"Burak, ben çok yoruldum yıllardır yalnız olmaktan çok yoruldum."
Omuzlarım düştü.
"Yıllardır yalnız savaşmaktan öyle yoruldum ki. Hep seni aradım mezarın yoktu, her güçsüz düştüğümde gökyüzüne sığındım. Sen Gökyüzüydün. Şimdi gelmiş bensiz daha iyisin diyorsun. Bu yüzden uzak kaldım diyorsun."
Ağlamam şiddetlendi. Çok uzun süre güçlü kalan insanlar, onları anlayan birini bulduğunda, güvenli limanlarını bulduğunda her şeyi koyverebiliyordu.
Çok uzun süre dayanmıştım ve şimdi ağlamaya da koyvermeye de hakkım vardı.
Asena Yıldırım ilk defa bu kadar ağlıyordu.
Tek kelime etmeden kocaman sarıldı.
"Telafisi yok biliyorum ama özür dilerim."
Yüzümü ıslatanın göz yaşım olduğunu sanmıştım ama değildi.
Başımı gökyüzüne çevirdiğimde hayatım boyunca gördüğüm en beyaz karı gördüm.
BÖLÜM SONU
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 50.33k Okunma |
3.64k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |