
Herkes bir gün eve döner.
(1 ay sonra)
Kardelenden ayrılalı bir ay olmuştu koca bir ay.
Alışmıştım, daha kötülerini biliyordum çünkü
Acının en derinini hissetmiştim
Yalnızlığın en derin sularında boğulmuştum.
Ve sonra o geldi. Tuttu elimden çıkardı karanlık sulardan.
Yaktı gökyüzündeki en parlak yıldızı ve hayatım hiç böylesine aydınlığı tatmamıştı.
Bu bir ayda onun sayesinde öyle kolay toparlanmıştım ki ben bile şaşmıştım.
Evimin her yeri Kardelenle dolan anılarlaydı baş edemedim evine taşındım.
Karanlığından şikayetçi olduğum evi benim için baştan dekore edip siyah olan her şeyi beyazla değiştirdi.
Evin tavanlarından asılan bulut ledlerle döşedi ve bu hayatımda gördüğüm en güzel şeydi.
Şimdi ise tüm timi toplamış pikniğe getirmişti. Her şey ufak bir tebessümüm içindi...
"Komutanım bu etlerin piştiğini nasıl anlayacağım ben." diye soran Çaylak'a ters bir bakış attı.
"Lan oğlum bir haltı da bil."
Sinirle yanına gidip elinden maşayı aldı.
"Git semavere odun topla."
"Emredersiniz."
Kaçar adım giden Çaylak'ın arkasından güldüm.
"Tam çaylak ne bu etlerin hali. Pişmeden yakmayı nasıl becermiş lan!"
Oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.
"Biraz sakin mi olsan?"
"Her haltı ben yapacaksam bunlar niye var güzelim? Hallerine baksana!"
Dediği gibi Şahin ve Yazel gölün kenarında oturmuş kendilerini timden soyutlamıştı.
Kuzey ve Maria çiçek topluyordu.
Cengiz hamakta tahminimce yüzüncü rüyasını görüyordu.
Barutçu ve Çaylak ise odun toplamak ayağına kaçmıştı.
Gerçekten ikimiz kalmıştık.
"Ne güzel işte. İyice öğren bana yaparsın."
"Her zaman."
Eğilip yanağıma bir buse kondurunca kendimi çektim.
"Ne yapıyorsun? Görecekler."
Omuz silkti.
"Görsünler sözlüm değil misin?"
"Henüz bir teklif almadım."
"Teklife ihtiyaç var mı? Sen benim kaderime beş yaşında yazıldın."
"Bilmem artık."
Maşayla bir köfte alıp üfledi.
"Ye bakalım nasıl olmuş."
Ağzıma tıktı. Tam anlamıyla tıktı.
"Yavaş. Boğacaksın beni."
"Bir şey olmaz ye. İncecik kaldın zaten."
"Komutanım bunları bulduk ama yeter mi?"
Elinde beş odunla gelen Çaylak'a öldürücü bakışlarını gönderen Burak'ı kucağını dolduran Barutçu sakinleştirdi.
"Çaylak."
"Emredin."
"Git seni gözüm görmesin."
"Emredersiniz."
"Barutçu, sen kalan etlere bak biz geliyoruz."
Elimden tutup yanına çekti.
"Nereye? "
"Keyfini hep bunlar mı sürecek biraz da biz dolaşalım."
Yürürken durup eğilince "Ne yapıyorsun?" diye sordum.
Birkaç papatya koparıp eğdi.
"Taç."
"Ne için?"
"Senin için. Eskinden de yapardım sen çok severdin."
Durup yüzüme bakınca gözlerini kıstı.
"Ne diyordun? Takınca prenses gibi hissediyorum. Senin prensesin."
"Uydurma öyle bir şey demedim."
"Dedin. Dedin."
"Bir kere yine yapmıştın Serdar prenses gibi olmuşsun demişti. Sen de benim prensesim. Sadece benim. Diye çocuğu dövmekten beter etmiştin."
Son çiçeği de takıp başıma yerleştirdi.
"Çok iyi yapmışım aferin bana."
Bir adım daha yaklaştı.
"Sen banasın."
Bir adım daha yaklaşıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Komutanım! Neredesiniz?"
"Çaylak bugün belanı sikeceğim ha."
Dişkerinin arasından söylenip geri çekildi.
"Ne var lan buradayız!"
"Şahin Binbaşı, eşi ve çocuğuyla geldi."
"Alinler mi?" diye sordum
"Evet Komutanım."
Burak'a döndüm "Bekletmeyelim."
Kafa sallayınca alana ilerledik.
"Karıcığım, bıraksana güzelim sen mangalı. O kadar kişi varken niye sen yapıyorsun?"
"Keremle iddiaya girdik Şahin. Bu benim için onur meselesi çok rica edeceğim karışmayın çocuklar."
Alin başından beri çılgın bir karakterdi işin iyi yanı Şahin Komutan bu hallerine tabiri caizse tapıyordu.
Öyle bir bakıyordu ki tüm enstrümanlar birleşse hissettirdiği melodiyi besteleyemezdi.
"Binbaşım. Hoş geldiniz." dedik ikimiz de Alin beni görünce gülümsedi.
"Hoş bulduk. Davetiniz için teşekkür ederiz. Uçuştan sonra açık hava iyi geldi."
Komutanın kucağındaki çocuğuna gülümseyip
"Ne demek Komutanım. Asıl siz gelip bizi şereflendirdiniz." dedim.
Şahin binbaşı 112. Filodandı imkansız denilen çok operasyonu başarıyla gerçekleştirmişti. Kendisi başlı başına bir mucizeydi.
"F16'cı işte." diye göz devirdi Alin.
"İlla belli edecek."
"Pembe pena işte. İlla belli edecek sevimli olduğunu."
Hallerine gülümsedim. Bir gün biz de böyle olur muyduk diye düşündüm.
"Etler olmuş komutanım buyrun."
Hep beraber masaya oturup sohbetle geçirdik günümüzü.
Akşam olup eve gidince anladım ki herkes öyle ya da böyle bir gün eve dönüyormuş.
Dört duvar olandan bahsetmiyorum. Ev gibi hissettiren o insanlardan bahsediyorum. Birkaç ay öncesine kadar hiçken şimdi her şey olmuştum.
BÖLÜM SONU
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 50.33k Okunma |
3.64k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |