49. Bölüm

💚💙🌷🦋

Mina ece toprak
minaecetoprak

 

 

 

 

Yolculuğumuz havaalanın iç hatlar bölümünde son bulmuştu haydi gençlik yetişmemiz gereken bir iftar yemeği var bunu diyen kocamın peşinden gidiyorduk. Gerçekten çok büyük bir sürpriz olacaktı evdekileri özellikle Fırat ve Abdullah babam Yusuf Mirza 'yı gördüklerinde çok sevinecekti eminim ki oğlum da bu gece iki dedesi arasında mekik çekecekti. Ben bunları düşündükçe çoktan uçak yolculuğu başlamıştı. 2 saatin ardından İstanbuldaydık ben bu adama aşığım diyorum da nasıl olmayayım en ince ayrıntıları bile düşünüyordu araba kiralamıştı yolun üzerinden tatlı siparişini almıştık İstanbul trafiğine inat iftara 10 dakikada kala evin önündeydik binanın kapısını açtık asansörle 4 kata bastık kapının önünde içerideki sesleri dinliyorduk zile basmadan Yusuf'un sesi yükseldi de "dede kapıyı aaçç" Miray eli zilde hepimizin yüzünde kocaman bir gülüşle kapının açılmasını bekliyorduk Mina ' nin kapıyı açmasıyla Barış'ın sus işareti yapması bir oldu Yusuf'u içeri ilk yolladı salona doğru koşan oğlum "ben geldim" diye bağırıyordu. Herkesin yüzündeki o şaşkınlık herseye değerdi Herkesin gözü benim ve Miray'ın üzerindeydi herkes masayı unutup bizimle ilgileniyordu. Fırat babam olmasaydı belki de kimse iftar yapmayacaktı Fırat babam "ezan şimdi okunur hanımlar" bende peşinden "evet doğru oturalım ben çok acıktım" servislerimiz açıldı hepimiz aynı masanın etrafında oturmuştuk iftarımızı açmak için neredeyse ezan okunuyordu aklıma sarmalar geldi "Mina poşette!" dememle ayaklandı sarmaları görünce ilk onlarla orucunu açtı "ellerine sağlık yengem çok lezzetli olmuşlar" dediğinde herkes "kızım bizede getir" demeye başlamıştı. Huzur ve mutluluk içinde yapılan iftardan sonra mutfağı toparlayıp çay servisine başlamıştık bu kez biz oturuyorduk Betül ablam Mina ve gül yengem hizmet yapıyordu. Hepimiz Yusuf'un dedelerine bir şeyler anlatmasına odaklanmıştı bir anda "benim iki kardeşim olacak ben adlarını koydum dede biliyor musun?" deyip babama baktı Fırat babam "neymiş aslan parçası adları ?"diye sorunca "biri Ahsen biri de Asel olacak dede "dediğinde hepimiz şaşırmıştık hele ben ve kocam biz daha isim bile düşünmemiştik Barış'ın "oğlum biz anne babayız ya biz bunu neden bilmiyoruz" dediğinde arada gittiği kreşte duymuş bu isimleri ve çok sevmiş Allah'ım bu benim oğlum alemdi ben kalabalık seviyormuşum bugün bunu bir kez daha anladım etrafım dolu olsun istiyorum belki de etrafımda olanlardan kötülük görmedim diye . Gözlerim eşimin gece gözleriyle kesisince varlığına şükür ettim o olmasaydı benim böyle büyük güzel bir ailem olmayacaktı seviyordum bu adamı ben o arada ona nasıl bakmışsam kıskanmıştı abim "güzelim yanıma gelir misin ?" dedi yerimden kalktıp yanına oturdum kolunun altına alıp başımı göğsüne yasladı kocaman bir öpücük kondurup "senin o bakışın bana olsun abisisin canı kıskanıyorum seni halen daha seni" "benim canımın içisin abim hiç kıskanma" kıskanmıştı bizim koca "yaa senin benim karımla ne işin var Beratim anla artık oğlum aldım onu ben o artık benim " dediğinde utanmıştım parmağımla sus işareti yaptım Yusuf durur mu gelip kucağıma yerleşti "annemin en büyük aşkı benim kimse annemi benim kadar sevemez" dediğinde abim "bu baba oğul benim güzelimle arama girmeye yeminli" herkes gülmeye başladı.

 

 

 

 

Herkes evine dağıldıktan sonra bütün aile oturup sohbet etmeye başladık sahuru bekliyorduk Yusufum çoktan uyumuş halasının yatakta ki yerini almıştı .Sahuru doğru mutfağa geçip sahur için hazırlık yapmaya başladık bir yandan yumurta haşlanmaya bırakırken bir yandan tava böreği yapılıyordu çay ocakta kaynıyordu bir kez daha "Elhamdülillah " dedim biz masayı kurmaya başladık ki kocam gelip başıma öpücük kondurup kulağıma "seni seviyorum be hatunum iyi ki "dedi geçip masaya oturdu bütün aile bu kez sahur masasında toplandık. Ezan okundu imamımız eşim arkasında bütün ev halkı namazımızı kılıp yattık.

 

 

 

 

Öğleye doğru ben annemlere geçtim bu akşam amcamlar dayimlar gelecekti onları da görmek bana iyi gelecekti Ertuğrul dayımı çok özledim Dilara yengem hamile son ayında. Halasının kuzuları Umay'ım Alperen 'im ve teyze minnoşum Amine 'mle ve yusuf'umla oyun oynadım yengem çok birsey yaptırmadı bana sadece ben 3 renkli böreği ve kuru dolmayı yapmıştım geri kalan yemekler onun ve ablamın marifetiydi annemler zelal annemleri de çağırdı ama onlar müsade isteyip gelmediler bu kez ailemle beraber açtım iftarımı özlem giderdik her biriyle nazlanarak sohbet etmeyi şakalaşıp eğlenmeyi özlemiştim herkesi Ertuğrul dayım Yusuf'la güreş tutması koca dayı sen haksızlık ettin ben daha küçüğüm deyip küsüp babamın kucağında uyuya kalması geceme ayri bir güzeldi sahura kalmadan kalkmıştık yarın geriye yolculuk vardı yarın akşam eşimin başka bir yerde daveti vardi eve gelip bizimkilerle vakit geçirdik inşallah haftaya geliyordular.

 

 

 

 

Saat 3 de uçağımız vardı Miray'lar kalıyordu bir kaç daha eve gitmeden iftar davetine gidecektik ondan sonra eve gidecektik yolculuk başlıyordu Yusuf bey epeyce ağladı herkes burada kalmış o ve biz neden gidiyorduk dedelerimiz geleceğini söyledi evden çıkmadan Fırat babamla havaalina gelincede babamı arayıp ondanda söz aldı bu minik adam bizi ve herkesi parmağında oynatıyordu bazen benimde işime geliyordu ben annemleri çağırdığımda geliriz deyip uzatıyorlardı geliş zamanlarını ama oğlum istediği zaman en geç bir haftaya kadar gelip iki üç kalıp gidiyorlardı yolculuk bitmişti Devran abinin davetine icabet ediyorduk eşi sümbül abla çok iyi biriydi o da buradaki ablarimdan biriydi Yusuf'tan bir hafta küçük bir kızı vardı Mihrimah benim mavi gözlü prensesim Barış'a kalırsa gelini aa siz bilmiyorsunuz benim Yusufum da onu kimseyle oynatmaz yanındayken Devran abinin konağına gelince arabadan indik kapıyı bize Devran abi açtı Yusuf'un "Devran amca biz İstanbul'dan geldik buraya biliyor musun " o da "öylemi aslanım hoşgeldiniz " başını sallayarak "Hoşbulduk " deyip içeri girdi "Mihrimah Sultan" diye bağırıyordu Barış'ın "abi selamün aleyküm" demesiyle bizde içeri adım attık "ve aleyküm selam kardeşlerim hoşgeldiniz .. Miraç senin oğlunun bacağını kıracağım oğlum bıraksın kızımın yakasını" dedi hafif kızgın sesiyle bu kez Barış neşeli sesiyle "abi kızın benim gelinim anla artık insan damadının bacağını kırmak ister mi?" Sesi daha kızgın çıkmıştı "de hayde o bacaksıza kız vermem" onlar öyle konuşurken Yusufun sesi çıktı böyle bir bağırma yoktu "onu sen öpeceksin benim ooo " gelip benim bacaklarıma sarıldı "anne benim kalbim acıyor " deyip ağlıyordu eğilip ona baktım "oğlum ne oldu ?" "Sergen Mihrimah'ı öptü " bizim iki koca bebek oğluma gülüyordu sümbül abla gelip "hoşgeldiniz "dedikten sonra yusufa döndü" benim minik adamım sergen'e ben kızarım bir daha kızımı öpmesine izin vermem " dediğinde Yusuf ona döndü sarıldı "kız Sümbül teyze kız bir daha öpmesin sarılmasın ona " ama en tatlı an Mihrimah koşup yusufa sarılmasıydı "Sergen pis Yusuf ben seni seviyorum " bu söz Barış'ın çok hoşuna gitmiş olacak ki Devran abinin omzuna vurup "dünürüm sana söz kızını kızım gibi seveceğim " Devran abi sadece "hosst!" Demişti

 

 

 

Bölüm : 15.01.2025 23:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...