
İyi okumalar dilerim...
*
Gözlerimi açtığımda perdeden sızan ışık direkt göz bebeklerime vurmuştu. Kaçınmak için yan tarafa döndüğümde boşlukla karşılaşmıştım. Barlas çoktan kalkmış olmalıydı. O kadar çok uyumuştum ki yavaş yavaş geliyordu aklım başıma. Bedenimde hissettiğim tatlı yorgunluk öğlene kadar deliksiz yatırmıştı beni.
"Barlas?" diye seslendim ancak bir cevap alamadım. Öğlen olmuştu. Barlas bu saatte evde ne arasın, işe gitmişti elbette.
Evde yalnızdım ama yine de biri varmış gibi hareket ediyordum. Bir yerlerden Melek teyze ve Ahmet amca çıkacak gibi geliyordu. Alışkanlık olmuştu sanırım...
Hızlı bir banyodan sonra üstümü giyinip mutfağa geçtim. Masanın üzerinde yiyecekler üstü kapalı şekilde duruyordu. Bir de minik not vardı.
Yoruldun biliyorum... Uyandırmaya kıyamadım. Güzelce dinlen, keyif yap...
"Şapşal..."
Bunu sesli söylemiştim. Barlas duygularını açıp karşılık bulduktan sonra iyice farklı biri gibi davranmaya başlamıştı. Küçük bir çocuk mu, flörtöz bir liseli mi yoksa olgun bir adam mı çözemiyordum. Belki de hepsiydi...
Barlas' ın da önerdiği gibi gün boyu keyif yapmıştım. Kıyafetleri dolaba yerleştirmek ve evdeki bir kaç eşyayı kendime göre düzenlemek de benim için keyif verici şeylerdi. Kahve yapıp kitap eşliğinde yudumlamak terapi gibi gelmişti. Şarkı söyleyerek yemek yapmaktan zevk alıyordum. Ama sanki bir şey eksikti...
Bir ay boyunca neredeyse her günüm bu şekilde geçmişti. Barlas erkenden işe gidiyor ve benim ev rutinim başlıyordu. Akşama kadar kendimi bir şekilde oyalıyordum ve Barlas geldiğinde onunla oyalanıyordum. Bazen film izliyor, bazen yürüyüş yapıyorduk. Arabayla gezintiye çıkıp kokoreç yemeye gidiyorduk. Aslında hayatım Barlas eve döndüğü an başlıyordu. Onunla yaptığım her şey bitmesin istiyordum. Ama gündüzleri evde tek başına durmak içimi daraltmaya başlamıştı. Bir uğraş bulmalıydım. Mümkünse sürekli bir işe girmeliydim.
"Uzak yerlere gitmeni istemiyorum ama çevrede istediğin işe görebilirsin." demişti Barlas düşüncemi onunla paylaştığımda. Benim de isteğim buydu. Otobüste sürünerek gidip gelmek istemiyordum. Aslında aklımda bir yer vardı zaten. Barlas' ın da kabul edeceğine emindim.
"Aşağı sokakta Gülay Pastanesi var. Küçük bir yer. Dün gezinirken dikkatimi çekti, eleman aranıyor yazmışlar..."
Gözlerimi kırpıştırarak Barlas' a gülümsedim. Zaten onay vereceğini biliyordum ama sevimli davranınca, yüzündeki gülümsemenin genişlemesi hoşuma gidiyordu.
"Hmm... Pastane demek. O meşhur, büyük çukurlu şekerpareni herkes tanıyacak o zaman... Kıskandm, sadece bana özel sanıyordum..."
Dudakları büzüp yeniden çocuk modunu almıştı. O günden sonra bir daha şekerpare yapmamıştım. O ise unutmamıştı.
"Onlar sadece sana özel zaten... Bunlar küçük çukurlu olacak..." derken gözlerim dolmuştu. Ne güzel başlamıştı o gün... Tüm askerlerin en sevdiği yiyecekleri yapmıştık. Ben ise sadece şekerpareye yardım etmiştim. Barlas' ın en sevdiği tatlıya...
"Özür dilerim... Ben gül diye söylemiştim." dediğinde sımsıkı sarıldım Barlas' a. İçim dolmuştu işte, göz yaşımı durduramıyordum. Uzun zamandır düşünmemiştim oysa. Şimdi birden gelivermişti aklıma.
"Zümra... Yapma böyle güzelim..."
Barlas sırtımı sıvazladıkça yavaş yavaş durmuştu damlalar. Geriye doğru gidip yüzüne baktığımda, parmaklarıyla damla izlerini silmişti.
"Anlık geldiler öyle... İyiyim şimdi." dedim gülümseyerek.
"Onları özlüyorsan ya da görmek ister-"
"Hayır." dedim hızlıca. Artık benim için yabancıydı herbiri. Aslında onlar beni çoktan gözlerinden çıkarmıştı zaten. Sadece benim de çıkarmam gerekiyordu, aramızdaki olmayan bağı koparmak için. Beni ve yuvam dediğim adamın ipini kestikleri gün, aile bağını da koparmışlardı zaten. Yine düşünceler beynimi kemirmeye başlamıştı. O gün tam olarak ne olmuştu?
"Barlas..." dedim sorup sormamak arasında gidip gelirken. Bu konuları açmak bir getiri sağlamayacaktı ama merak ediyordum. Bunca zaman konuşmamıştık hiç kendi aramızda.
"Söyle güzelim..." diyince derin bir nefes aldım.
"O gün tam olarak ne oldu? Ben anlamıyorum... Sanki birileri bir oyun kurguladı ve herkes bunu oynadı gibi. Neden biz yandık Barlas? Niye kimse bir şey söylemedi... Neden herkes sustu?"
Barlas gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Fazla mı üstüne gitmiştim? Yaşadığı şeyleri hatırlayarak onu da üzmüş olmayacak mıydım şimdi?
"Gel..." diyerek elimi tuttuğunda peşinden gittim. Birlikte koltuğa oturduğumuzda elimi bırakmadan konuşmaya başlamıştı.
"Zümra... Ben de her şeyin bir oyun olduğunu düşünmüştüm ama işler hiç de öyle değilmiş."
Barlas' a anlamsızca baktım. Söylediğinin doğruluğu tartışılırdı. İşin içinde eminim ki bir şey vardı. Barlas endişeli şekilde girip iyi misin diye niye sormuştu o zaman? İçerideki çığlık sesini niye herkes benim çığlığım sanmıştı? Tüm bunları Barlas'a hatırlattığımda başını hayır anlamında sağa sola salladı.
"Dediklerinin de bir nedeni var... Bir çocuk geldi yanıma nefes nefese. Evi işaret etti kötü bir şey olmuş gibi. Girdiğimde sen vardın sadece. O kilitli kapıya ve çığlığa gelecek olursak... Aleyna diye bir kız senin odana girmiş gizlice zarar vermek için. Duyan çocuklardan biri de o an bana haber vermiş oldu. Ben içeri girdiğimde, zaten odadaydı yani. "
"O zaman niye çığlık atıp pencereden kaçıyor? Bizim sesimizi duyup korkmuş mu?"
Barlas yine başını salladığında beynim iyice allak bullak olmuştu.
"O, odaya girmeden önce başka birisi daha girmişti. Aleyna kapıyı kilitleyince o da içeride kaldı."
"Kim?" dedim yine Barlas' ın sözünü keserek. Bırakmıyordum ki anlatsın...
"Murat... Eve girdiğini görmüştüm ama çıkmamıştı zaten. Ablana sevdalıydı, onun odası diye seninkine girdi. Aleyna gelince saklanmıştı demek ki. Benim geldiğim anda da, Murat' ı görüp korktu. Murat da panikleyip pencereden atladı. Biz kapıya gelince, Aleyna da yakalanırım diye o da korkup kaçtı. Sonrası zaten..."
Anlattıkları gözümde canlanmıştı. Aleyna benden nefret ederdi. Ev herkese açık olunca böyle bir şeye niyetlenmiş olabilirdi. Annem bana tokadı basarken nefes nefese izlemesi bundandı belki de. Çocuktu evet bir hata yapıp eşyalarıma zarar verebilirdi. Ama en büyük hatayı susarak yapmıştı. Murat abi desen... İnsan arkadaşına bunu yapabilir miydi? O da susarak bu günaha ortak olmuştu. Bizim köyden çıkmamıza yardımcı olması da kendince günah çıkartmasıydı.
"Sen bunları nasıl öğrendin peki?" dedim Barlas'ın elini parmağımla okşarken. Hafifçe yutkunmuştu. Benden bir şey sakladığını anlamıştım gözlerinden.
"Barlas..." derken hafifçe yüzümü yüzüne yaklaştırdım. İçindeki hesaplaşmadan sonra pes etmişti.
"Murat' la karşılaştık dün... Yolun ortasında helallik istemeye başladı. Ne yapsaydım Zümra, koca adamı tersleyemedim sokağın ortasında. Oturduk konuştuk... Anlattı... Sustuklarımın hesabı çıkıyor dedi. Affet diye yalvardı karşımda."
Bakışlarımı yere indirdim. Ne diyebilirdim ki... Yaptığı şeylere rağmen hâlâ insan yerine koyması bile yanlıştı bence. Ama fikrimi söyleyip Barlas' ı da kırmak istemiyordum.
"Bir şey söylemeyecek misin?" diyip elini yanağıma koydu.
"Affedip affetmemek sana kalmış. Ama ben affetmiyorum Barlas. Ve... Konuşmuşsunuz tamam da devamının gelmemesini umuyorum. Görüşmeyi düşünmüyorsundur herhalde?"
Barlas yumuşamamı falan bekliyorsa yanılıyordu. Onların beni sildiği yerde ben de üzerlerini karalamıştım.
"Tabiki hayır... Konu açıldı söylemiş bulundum. Yoksa zaten bir de senin canın sıkılsın istemiyordum... "
Rahatlamıştım. Barlas' ın bana karşı bir şey yapmayacağını bilsem de bu konuya duygusal yaklaşmasından tedirgin olmuştum. Şükür ki yanılmıştım ama.
"O zaman hadi kokoreç yemeye gidelim." dedim konuyu değiştirmek için. Aslında epey de canım çekmişti.
"Kokoreç? Daha yeni yemek yemedik mi güzelim..."
Haklıydı. Masayı bile toplamamıştık henüz. Ama kokoreç sevdası başkaydı işte. Geldi mi yeme isteği, git diyemiyordunuz. Barlas'ı da ikna etmiştim. Hemen gitmemiştik tabi. Bir iki saat sonra çıkmıştık. Sonra da bebek gibi uyuklamaya başlamıştım. Yer yemez eve dönmüştük.
Sabah erkenden kalkmıştım. Bugün büyük gündü benim için. Gözüme kestirdiğim pastanede çalışıp çalışamayacağımı öğrenecektim. Barlas ile çıkmıştım ben de evden. O arabayla işe giderken ben yakın diye yürümek istemiştim.
Pastanenin önüne geldiğimde yeni açıldığını anlamıştım. Muhtemelen sahibi olan kadın kapıda beklediğimi görünce, gülerek bana dönmüştü.
"Buyrun..."
Gülerek içeri girdim ve etrafa göz gezdirdim. Küçüktü ama girer girmez içim açılmıştı adeta.
"Ben, ilan için gelmiştim..."
Kadın baştan aşağı süzdükten sonra şaşkın bir şekilde bakmaya devam etti.
"Bir sorun mu var?" diye sormak zorunda kalmıştım. Çünkü neden böyle baktığını kestiremiyordum.
"Afedersiniz... Burası küçük bir yer ve verebileceğim ücret çok aman aman değil. Genelde öğrenciler geliyordu harçlıkları çıksın maksatlı. Sizin pek ihtiyacınız yok gibi geldi de o yüzden baktım, kusura bakmayın."
Kadın samimi gelmişti. Bazı insanlar ilk bakışta yapmacıklığını belli eder ya hani. Bu öyle değildi.
"Anladım. Ben ihtiyacım olduğu için değil aslında. Daha çok bir uğraş olsun diye istiyorum çalışmayı."
Kadın ilgili davranıyordu. Bir kaç soru daha sordu tanımak amaçlı. İsminin, pastanenin adı olan Gülay olduğunu öğrenmiştim. Frekanslarımız mı tuttu biliyorum ama çok iyi anlaşacağız gibi bir his vardı içimde. Gülay elini sıkmak için uzattığında içtenlikle karşılık verdim.
"O zaman hayırlı olsun..."
Yüzümde beliren ve gitmeyen gülümseme ile Gülay ne dediyse yapmıştım. Daha çok pastanenin işleyişi ile ilgili bilgiler vermişti gerçi. Ama her birini itinayla dinlemiştim. Günüm harika geçiyordu diyebilirim. Bu harikalığa bir yenisi daha eklenmek üzereydi.
Telefonun çalmasıyla, kurabiyeleri yerleştirmeyi bırakıp Barlas' a cevap vermiştim.
"Hayatım..."
Barlas' ın sesi o kadar keyifli geliyordu ki onu duymak bile beni mutlu etmeye yetmişti.
"Bil bakalım ne oldu?" dediğinde aklıma hiçbir şey gelmediği için cevap verememiştim. Öyle pat diye sorduğu içindi ama bu. Yoksa elbette beklediğimiz tek bir haber vardı. Barlas bekletmeden söylemişti zaten.
"Mesleğe döndüğüme dair karar çıkmış Zümra... "
*
Bölüm sonu...
Nasıl bulduğunuzu yorumlarda belirtmeyi unutmayınız 🌸
Oy vererek destek olabilirsiniz 💕
Kendinize iyi bakın...💙
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.92k Okunma |
2.15k Oy |
0 Takip |
21 Bölümlü Kitap |