
Lunaparkın girişinde bekliyorduk. Ailemin evinden kaçtıktan sonra lunaparka gitmiştim bir kaç kez ama hep tek başıma gitmiştim. İlk defa yanımda birilerinin olmasının verdiği bir heyecan vardı.
İlk konuşan Zürafa oldu "Eee niye girmiyoruz." Okan "Hadi gidelim." dedi. Yürümeye başladık içeri girdiğimizde Zürafa "Gişe şurada bilet alalım" dedi. "Niye abi ya biz Asel ile burada bekleriz."
"Kendi adına adına konuş Okan ben gidiyorum Zürafaya eşlik edeceğim." Ben bunu dediğimde Zürafa Okan'a "Oh canıma değsin" der gibi baktı. "Aaa bakışmayı kesin de bilet almaya gidelim." Okan'ın "Ayy yemedik sevdiğini." diye mırıldandığını fark ettim. Yanına gidip elimle sırtına vurdum dostça görünen ama sert bir vurmaydı. Elimi koluna doğru kaydırıp sıkarken dişlerimin arasından konuştum. "Bir şey mi dedin Okancım." "Yok yengecim." Kolunu biraz daha sıktım. "Ay pardon Asel." "Şöyle akıllı ol." Tekrar sırtına vurdum. "Ahh acıdı yaa." "Acısın diye vuruyorum zaten"
"Zürafa gidelim haydi." "Kaç kere Zürafa deme dedim." "Aaa hiç duymamışım. Duysam da diyecektim zaten." deyip kahkaha attım. Zürafa bana ters ters bakıp yürümeye başladı bende peşinden gittim. Gişenin önünde durduğumuzda görevli konuştu "Kaç bilet istersiniz?"
Zürafa bakışlarını bana çevirdi. "Altı tane yeterli bence." dedim. Tekrar görevliye döndü "Biz yüz yirmi tane alalım garanti olsun." "Abartma." görevliye döndüm hemen "Gerek yok o kadara altı tane yeter." Zürafa bana döndü "Sana ne kızım belki ben bineceğim." "İyi peki." Biletleri bir poşette aldıktan sonra Okan'ın yanına gittik. "Biz geldik." "Hoş geldiniz."
"Hangisine binelim." Zürafa'nın sesiyle ona doğru döndüm. "Kamikaze." Okan'ın bakışlarıyla kahkaha attım. "Korktun mu?." "Yoo ne alaka." "İyi o zaman hadi binelim." dedikten sonra oraya yürümeye başladım. Arkama baktığımda Okan hâlâ orada duruyordu. Oflayarak ona doğru gittim. İki elimi sırtına koyarak ittirmeye başladım. "Abi ya biz seni böyle sürükleyecek miyiz?" "Yok yürürüm kendim." deyip kendisi yürümeye başladı.
Kamikazeye geldiğimizde Zürafa hemen üç tane bilet uzattı. Biz de yer bulup oraya geçtik görevliler kemerlerimizi bağladılar. Diğer insanlarda yerlerine oturup kemerleri bağlanınca diğer koruma platformu da indi ve oyuncak çalışmaya başladı.
Okan'ın "Bismillahirrahmanirrahim." dediğini duyduğumda kıkırdadım. "Ne gülüyorsun bee Allah katına çıkıyoruz." "Abart Okan abart." Ve Okandan bir çığlık onunla eş zamanlı olarak Zürafadan da bir çığlık. Bendense bir kahkaha. "Oğlum sen manyak mısın? Niye gülüyorsun ruh hastası." "Eğlenceli çünkü." "Manyak."
Oyuncaktan indiğimizde daha ikisinin bir şey demesine vakit vermeden "Adalet kulesine gidiyoruz." dedim. "Aaa daha yeni indik bir soluklanalım. Alaz bir şey desene." "Abi ben ne diyebilirim ki. Yürü adalet kulesine de gidelim." "Vay şerefsiz bir kere bana arka çıksan şaşırırım zaten."
Oyuncağa gelip yerleştikten sonra oyuncak çalıştı ve yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladı. Bir süre sonra en tepede durdu. Okan tam "Bak bu güzelmiş." dediği anda birden aşağı indik. "Aaaa oha lafımı geri alıyorum vay anasını." oyuncak durdu ve biz indik. "Okan sen burda bekle biz Bal ile su alıp geleceğiz."
Elimizde suyla geri geldiğimizde Okan aynı şekilde aynı yere bakarak öylece bekliyordu. "Zürafa buna bir şey mi olmuş" "Yaşıyor." "Allah Allah sen söylemesen fark etmeyecektim. Sağ ol." "Rica ederim." "Siz delirtirsiniz insanı."
Hemen Okan'ın yanına gittim. Elimi suratının önünde salladım. "Okan koçum noldu sana böyle ya." Etrafında bir tur attım. Zürafaya döndüm "Ayy valla buna bir şey oldu." omuz silkti. Belki biraz beklersek düzelir diye bir köşeye oturup bekledim.
On beş dakika dolunca yerimden kalktım su şişesinin kapağını açıp yüzüne çarptım suyu. "Oha lan ne yaşadık biz öyle." "Günaydın Okan Bey hayat nasıl gidiyor. Yaklaşık yarım saattir size ulaşmaya çalışıyoruz." Beni umursamadan Zürafaya döndü. "Abi bence bu kızı bırak bu oyuncaklarda kahkaha atan bize neler yapmaz. Korkuyorum ben bundan." "Asel diyecektin galiba." "Ayy pardon evet Asel diyecektim." Gülümsedim. "Güzel kıvama gelmişsin sen."
Bir kaç tane daha oyuncağa bindikten sonra sıra çarpışan arabalara geldi. "Ohh be sonunda Asel bizi düzgün beynimizi burnumuzdan akıtmayacak bir yere getirdi." Zürafa buraya geldiğimizden beri ilk defa kahkaha attı. "Abartmayın sizde çok eğlenceliydi." "Bunun neresi eğlenceliydi lan ben yirmi kere beyaz ışığı gördüm." "Çok konuşmayın da arabalara binin haydi." Herkes arabasına binince görevli makinayı çalıştırdı. Tabii ilk hedefim Okandı onun peşinden giderken bir sürü insana çarpmıştım. Zürafa da beni kovalıyordu ve o da bir sürü insana çarpmıştı ama ilk hedefine ulaşan kişi bendim ve gidip Okan'a çarptım. Hemen sonra zürafa çarptı bana.
Oyun bittiğinde arabalardan indik ben "Hadi gidelim eve." dedim. "Oh bee sonunda kurtuldum bu kadının elinden." "Okan sana bir şey çektirecek olsam sadece burada mı çektiririm sence?" "Doğru diyorsun ya." "Siz gidin ben geliyorum." Zürafa'nın dedikleri üzerine ben Okan ile birlikte arabaya doğru yürüdüm.
Bir süre sonra Zürafa yanımıza elinde pamuk şekerlerle geldi. Mavi pamuk şekerlerden birini Okan'a verdi birini arabanın üstüne koydu. Şuan elinde üç çeşit pamuk şeker vardı. Beyaz, mavi, pembe. "Hangisini seversin bilemedim o yüzden her çeşitten birer tane aldım." "Sağol ama ben pamuk şeker yemedim daha önce hangisi daha güzel bilemem." "O zaman tadarsın." Bu arada Minik ve Venüs'ü soracak olursanız onlar güvenliklerin yarısından fazlasıyla birlikte Zürafa'nın evine gittiler. "Ben bunların hepsini nasıl tadayım." "Tadarsın. Eğer tek derdin buysa şimdilik birinin tadına bak ben istediğin zaman diğerlerinden de aldırıp tattırırırım sana." "Peki o zaman. Bugün için teşekkür ederim." "Rica ederim."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |