
~Hatırlatma~
"Bir şey istiyorsan önce haketmen lazım."
...
Sikiyim. Beni süründürecekti. Henüz erekte olmasam çoktan kalkıp giderdim. Lakin bulunduğum konum bile bunun imkansız olduğunu kanıtlıyordu bir kere daha. Nefeslenmeye çalıştım. Çok canım yanıyordu. Bol kot pantolunumdan bile belli olacak kadar büyümüştü. Artık çok geçti. Amacı beni kuklası yapmaksa olacaktım. Beynimdeki irade fonksiyonları işlevini çoktan yitirmişti. Yutkundum.
"Ne istiyorsun?"
Sesimin titrememesine bende fazlasıyla şaşırmıştım. Derin bir oh çektim içimden. Penisimi işaret ederek sırıttı.
"Kötü görünüyor."
"Seninki de öyle."
Ayağının ucuyla sertliğime bastırması ile derince inledim. Cidden sert oynuyordu. Pekala, öyle olsun.
Bende onun boxerı üzerinden bile belli olan şişliğine dişlerimi geçirdim. Bu defa başta ne yapacağını bilemedi. Ancak bir kaç saniye sonra kendine gelip geri çekilebildi. İnlemeyi bırak tek bir nefes bile çıkmamıştı ağzından. Ya benim gibi hassas değildi. Ya da nefes alamamıştı. İkinci ihtimalin aklıma gelmesi ile kıkırdadım.
"Çok mu komik sincapcık, hm?"
"Acaba üvey babam oğlunun sadist olduğunu biliyor mu..."
Alayla sırıttığımda yüzü hayretle sararır gibi olmuştu. İşin bu kısmını düşünememişti heralde. Onun bu haline bakıp gülmekten kendi derdimi unuttum bir süre. Elbette kimseye bir şey söyleyeceğimden değildi. Sadece eğleniyordum.
"Ne o? Tırstın sanki."
"Sen bir burdan sağ çık. O küçük aklından geçen planları sonra uygularsın tamam mı, sincapcık?"
Yaptığı ima ile yine kitlendim. Cidden o kadar sert olabilir miydi? Böyle baby face, 1.72, tavşana benzeyen bir adam. Başta ihtimal vermemiştim ancak şu an her şey çok farklıydı. Bana miyavlayan Minho'yla bu aynı Minho muydu? Tanrım korkunç..
Yavaş yavaş gömleğinin düğmelerini açmaya başladı o anda. Göğüs kaslarını görmem hiç yardımcı olmuyordu şu an. Öyle bir yavaşlıkla, ağır ağır açıyordu ki gömleğinin önünü. İşin temas kısmına geçmemiz günler alabilirdi ve ben bunu beklemeye mahkumdum.
"Sende soyunsana. Oww~ bacakların tutmuyor mu yoksa?~"
Benimle dalga geçiyordu. Bu hem sinirimi çok bozuyor, hem de nedenini çözemediğim bir şekilde beni yükseltiyordu. Acaba..
"Ne o? Dilini mi yuttun yoksa aşağılanmak hoşuna mı gidiyor?"
"H-hayır."
"Anlıyorum.."
Gülümsemesi daha da genişledi. Üstten çok muhtaç görünüyor olmalıydım. Nihayet gömleğini tamamen çıkarıp olduğu gibi yere bıraktı. Ardından sağ elini saçlarıma attı ve okşamaya başladı.
"Çok güzelsin Sungie~"
Kendimi bildim bileli bu konularda arsız biri olmama rağmen, şu anda utanıp sıkılıyor, yüzümün alev alev yanarak kızardığını hissediyordum. Başta teşekkür etmek istedim ancak dilim tutulmuştu. Bırakın anlamlı bir-iki kelime söylemeyi, bir mırıldanma dahi dökülmüyordu dudaklarımdan.
"Sana bakmaya bile kıyamıyorken bunu yapamam. Gel, yatak odasına gidip vanilya devam edelim."
Ben bir süre gözlerine bakmaya devam ettim. Cidden bana kıyamıyor muydu? Burada gördüğüm bütün o fantezileri benim üzerimde uygulamamak büyük bir irade gerektirirdi içinde bulunduğumuz durumda. Ama o karşımda saçlarımı okşayarak bana gülümsüyor, şefkat gösteriyordu. Kalkmaya yetecek gücü kendimde bulamadığım için yerde oturmaya devam ediyordum.
Bir süre sonra bu durumu anlayıp yere eğildi ve beni bir bebek gibi kollarına alıp rahatça kaldırdı. Burnunu boynuma gömerek kokumu içine çekti, nazik bir kaç öpücük kondurdu. Bu hâl ve hareketlerinin üzerimde garip bir tesiri oldu. Bütün şehvetim bir anda dinmiş, yerini ağlama hissiyle karışık bir huzur doldurmuştu. Daha önce kimseye karşı böyle hissetmemiştim. Sanki yıllardır aradığım, içimde, kalbimde eksikliğinin bile farkında olmadığım bir duyguyu bulmuştum onun kollarında. Bir daha teninin hissinden asla kopmak istemiyordum. Sürekli onunla etkileşim halinde olmak, kokusunu içime çekmek, her anımı onunla yaşamak. Hafızamı onunla doldurmak istiyordum o an. Aşk böyle bir şey miydi acaba? Ben Minho'ya aşık mı oluyordum?
"Minho.."
"Efendim, güzelim?"
"Neden kıyamıyorsun bana? Sadece güzel olduğum için mi?"
Minho başta cevap vermekte tereddüt eder gibiydi. Bir süre sessiz kalıp gözlerime baktı. Sonra odanın köşesindeki seyir sandalyesi olduğunu düşündüğüm yere oturdu kucağında benimle beraber.
"Aslına bakarsan, bu yataktan güzel olan çok sayıda insan geçti.."
O an kalbimin acıdığını hissettim. Onun başkalarını da becermiş olması, bana ait olmaması canımı yakmıştı. Başkaları da ondan zevk almış, onun tenini hissetmişti. Oysa ben şu anda onu kimseyle paylaşmak istemiyordum. Kucağında sadece bana yer olmalıydı. Sadece bana sahip olabilmeliydi. Sadece bana zevk vermeli, benim gözlerime bakmalıydı o uğruna canımı feda edebileceğim gözleriyle.. Ben, bir kaç milisaniye içerisinde zihnimden bütün bu düşünceleri geçirirken o konuşmaya devam etti.
"Ama hepsi, şu an adlarını bile unuttuğum geçici zevklerdi benim için."
Bunu duymak biraz da olsa içimi rahatlamıştı. Lakin, beni hâlâ tatmin edememişti bu cevap. Neyseki Minho az sonra dudaklarıma küçük bir öpücük kondurup alnını alnıma yasladı ve bir daha ömrü hayatım boyunca aklımdan çıkarmayacağım şu cümleyi kurdu.
"Oysa sen benim bütün dünyadan saklamak istediğim ilk ve tek aşkımsın Han Jisung, hemde seni gördüğüm ilk günden beri."
~
Lütfen bütün bölümlere oy verdiğinizden emin olun okuma ve oy sayıları çok orantısız bu da benim hevesimi kırıyor..
Böyle devam ederse uzun süre yb atmayabilirim lütfen oy vermeyi ihmal etmeyin🙏🏼
Seviliyorsunuz🖤💋 (Hazır yağmur yağıyorken Save me(us)'a da yb yazsam çok iyi olur aslında🐰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |