16. Bölüm

Bölüm 16★

Minl3e
minl3e

"J-Jisung ben.. Geleceğim."

Alnına dökülen saçlarının üzerine tüy kadar hafif bir öpücük bırakıp zevk noktasına olan vuruşlarımı hızlandırdım. Kendimde sona yaklaşıyordum. Bir kaç dakikanın ardından ben onun içine o ise benim karnıma doğru boşalmıştı. Yanına uzandım ve göğsüme doğru çektim yorgun bedenini.

Sushi restoranından çıktıktan sonra rastgele bir bara gidip içmiştik. Ben kolay sarhoş olduğumu bildiğim için yalnızca bir kadeh şarap içmiştim. Minho her zamanki gibi fazla kaçırıp bir kaç bardak votka ve bir şişe viski içmişti. Biraz yaramaz bir çocuk ama sorun değil. O benim biricik sevgilim. Şu anda hem alkolden hem sevişmeden kızarmış yanakları, alev alev yanan güçsüz bedeni, kapanmamak için direnen baygın gözleri ile kollarımın arasında tutuyorum onu.

Bazen o kadar tatlı ve muhtaç oluyor ki, çatı katında bdsm fantazi odası olan adamla bu Minho aynı kişi mi diye sorgulamadan edemiyorum. Sanki iki farklı kişiliğe sahip, zaman zaman ikisinide gösteriyor bana. Hangi Minho'yu daha çok sevdiğime karar vermek zor. Bana kalırsa kalbim onun her halini çok seviyor, adeta çırpınıyor onun için. Kısık ve boğuk sesiyle konuşmaya başladığında aklımdan geçen düşünceleri kısa bir süreliğine susturdum.

"Jisungie~"

Yüzünü ekşitmesi ile ne istediğini anlayıp sol elimi kasıklarına koydum ve hafif hafif ovmaya başladım. Az sonra elimi bacaklarının iç kısmına doğru kaydırıp devam ettiğimde küçük bir çığlık kopardı. Korkuyla elimi geri çektim ve anlamamış bir ifade ile gözlerine bakmaya başladım.

"Sevgilim?"

"Gerizekalı, ısırdın ya orayı niye bastırıyorsun? Ah.."

Söylediği ile gerçekten öylemiydi diye üzerimizde örtülü çarşafı açtım ve bacaklarına göz gezdirdim. Gerçekten mosmor olmuştu. Ne ara bütün bu izleri yapacak kadar kaybetmiştim kendimi? İçimden kendime küfredip ayaklandım.

"Nereye?"

"Geliyorum şimdi."

Alt kata inip mutfağa girdiğimde kendi kendime söyleniyordum. "Tam bir öküzsün Jisung. Çocuğun bacaklarını bi' yemediğin kalmış." Bir taraftan afterglow kremi arıyordum. "Neredeydi bu sikik krem?" Sinirle bir kaç dolap kapağı açıp kapattıktan sonra nihayet çekmecede bulduğum kremi aldım ve hızlıca yatak odasına döndüm. Zavallı bebeğim uyuya kalmış. Dikkatlice onu uyandırmamaya özen göstererek yatağa oturdum ve kremin kapağını açıp işaret parmağıma biraz sürdüm. Sırayla her bir yarasına önce bir öpücük bahşediyor, ardından parmağımdaki soğuk jeli nazik hareketler ile yaraya yediriyordum. Bunu her tekrarladığımda hafifçe ürpererek kendini geri çekmeye çalışıyor, lakin hali hazırda kollarım arasında sıkışmış olduğu için fazla kıpırdayamıyordu zayıf bedeni.

Az sonra tekrar yanına uzanıp kendime çektim onu. Bu defa onu sarsmamaya özen gösterdim. Zaten yeterince vicdan azabı çekiyordum. Ağzından hafif iç çekmeyle karışık acılı nidalar dökülmeye devam ediyordu. Bir elimi saçlarına ulaştırıp şefkat göstermek adına okşamaya başladım. Bu esnada o gözlerini açmış, Perdenin aralık bıraktığı camdan vuran ay ışığı ile aydınlanan kahverengileri ile bana bakmaya başlamıştı.

"Bebeğim? Uyusana."

"Jisung.. Annemlere ne zaman söyleyeceğiz?"

Söylediği şey ile derin bir iç çektim. Evet, ailelerimiz hetero olmadığımızı biliyor ve saygı duyuyorlardı. Ancak biz ne de olsa resmiyette Minho ile üvey kardeştik. Bunun çok da hoş karşılanmayacağını tahmin etmek zor değildi.

"Sısh.. Düşünme bunları. Yarın kahvaltıdan sonra ayık kafayla konuşuruz, olur mu?"

Minho başıyla onaylayıp daha sıkı sarıldı bana. Bende yüzümü başına dayayıp cennet bahçelerinden güzel kokan saçlarının bana getirdiği huzur ile derin bir uykuya daldım.

 

~

Lütfen oy verin. Oy sayıları o kadar düşük ki, 3.65k okunmaya 639 oy mu cidden?

 

Bölüm : 16.06.2025 13:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...