18. Bölüm

~Aşk Eski Bir Yalan~

Minl3e
minl3e

-Minho'nun anlatımından-

Aşk neydi? Sevdiğin biri için sahip olduğun her şeyi feda etmek mi? Bütün dünyayı karşına alıp hayatını hiçe saymak mı? Bütün benliğini geri almamacasına birine teslim etmek, bütün ipleri onun eline koşulsuz vermek mi? Uğruna savaştığın her amacın yolunda onun için geri çekilmek, ömrünün her bir salisesi onun güzel simasını düşünerek nefesinin kesilmesi, yeri geldiğinde keyifli vakit geçirdiğin beş karışıklık deniz suyunda bile boğulmak mı? Her göz kırptığında onu görmek, aklında her an onu tasvir etmek, her bir ince ayrıntısını hafızanın en derinlerine bir daha silinmemecesine kazımak mı? Soğuk bir kış günü yalnızlıkla ağlayıp titrerken, onun kollarında sıcaklık ve huzur bulduğunu hayal edip uyuyakalmak mı? Doğrusunu isterseniz aşk bunlardan hiç biri. Aşk ancak ölümlü vücutlarımızın, ölümsüz ruhlarımızı esir etmek için bize oynadığı bir oyun. Bir kaç hormonel reaksiyondan ibaret bir yalan. Aşk ancak bütün bilincimizi yitirip körelten, beynimizi sarhoş eden bir zehir. Zihninizin savunma mekanizmasını yıkan bir silah. Uzun lafın kısası; Aşk bir zayıflık.

Öyle ki, tarih boyunca en güçlü kral ve kraliçeler, prens ve prensesler, nice savaşçılar, nice suçlular, tek bir sebepten güçsüz düşüp yıkıldılar. Aşk denen lanet. Evet bu bir lanet ki öylesine mühim kimselerden tutun da, dünya üzerindeki en sıradan kişiye kadar bu lanet insanların geri dönüşü olmayan hatalar yapmasına, hayatlarını hiçe sayıp benliklerini yitirmesine sebep olmuş, olmaya da devam ediyor. Lakin elden ne gelir? Kalp denen illet yerinde durmuyor.

İşte bende bu zayıflıkla sınanıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bundan sonraki hiç bir adım takip edilemez, yönlendirilemez. Her şey tanrının insafına kalmış vaziyette. Öylesine belirsiz bir yol var ki önümde..

Bilincim yerinde sayılmazdı. Arada sırada göz kapaklarımı hafifçe aralayıp çevremde olup bitenleri gözlemliyor, bana ne olacağına dair çıkarımlarda bulunmaya çabalıyordum lakin bütün bunlar boşunaydı. Bu uzun karanlık yollar boyunca anlayabildiğim tek şey, ölümün her bir saniye bana yaklaşmakta olduğuydu.

Nihayet, algılaması biraz daha basit mekanlara giriş yapmış olmalıydık ki gözüm etrafı daha net seçebiliyordu. Beni taşıdıkları tahtanın üstünde zincirlerle bağlı, kol ve bacaklarım taşmış, başım ters bir şekilde sarkmış olsada. Bu binanın büyücülerin şatosu olduğunu fark edebilmiştim. 7-8 yaşlarındayken babam ile buraya bir görüşme için geldiğimizi hatırlıyorum. Çok net olmasa da aşina olduğum bir yer.

Ah, güzel sirenim... Nasıl oldu da geri dönüşü olmayan bu ihaneti yapabildin bana? Bu saatten sonra bedenime istedikleri eziyeti yapsınlar, kanımı en âlâ işlerde kullansınlar, kimin umurunda? Benim ruhum paramparça olmuş; kalbimi cayır cayır yaksınlar, ne yazar? Hayatta en değer verdiğim, canımdan çok sevdiğim adam, kendi elleriyle fütursuzca beni bu yâd ellere vermiş... Gerisine kim dertlenir?

 

-Jisung'un anlatımından-

Minho'yu büyücülerin şatosundaki kazan odasına götürüyor olmalıydılar. Elbette onun kendinden geçmiş, zincirli vücudunun yanında yürümeye ne vicdanım ne de onurum el verirdi. Evet, halkımın refahını sağlamış genç bir prens olmanın gururuyla yüzlerce yıl yaşamaya devam edecektim belki ama sevdiğim adama ettiğim bu ihanet beni tek bir dakika yalnız bırakmayacak, her nefesi bana zehir edecekti. Bunun farkındaydım. Öte yandan bütün soyumun yok olup gitmesine nasıl göz yumabilirdim? Hayır. Bu kesinlikle daha berbat bir ihtimal olurdu. En azından şimdi, vicdan azabım tek bir kişiden kaynaklanıyordu. Bir zamanlar uğruna sahip olduğum her şeyi hiçe sayıp her fırsatta yanına koştuğum adam.. Gözlerimin önünde, ensesinden enjekte edilen uyuşturucu zehir ile bayılmadan önce bana söyleyebildiği son söz; 'Ne için özür diliyorsun, aşkım?' olmuştu. Oysa şimdi kendisi de ne için özür dilediğimi çok net anlamıştı.

 

-Minho'nun anlatımından-

Annemi hayatım boyunca hiç sevmedim. Ona bakarken hep, nedenini bilmediğim bir nefret duydum. Hiçbir zaman duygusal bir bağım olmadı onunla. Ancak şimdi, geriye dönüp baktığımda, onun her bir sözünün ardındaki anlamı çok net fark ediyor; yaptığı her hareketin, söylediği her sözün benim yararıma olduğunu, içim yana yana anlıyorum. Bu geceki en büyük ikinci pişmanlığım bu oldu sanırım. İlki elbette aşk denilen gereksiz duyguya kalbimde yer ayırmak.

Özel tasarlanmış, gümüş alaşımlı olduğunu tahmin ettiğim bir iğne ile ana toplardamarıma girdiklerinde vücudumda hissettiğim yanma tarif edilemezdi. Zaten gümüş tenime temas ettiği an kas refleksim gerilerek zincirden kurtulmaya çalıştı. Ancak bu mümkün olmayınca tenimden hafif dumanlarla birlikte yükselen kan kokusu ciğerlerime işledi. Benden damıtmaya başladıkları kan yüzünden her geçen saniye bilincim bulanıklaşıyordu. Kan damarlarımdan akıp her birinin içi opsidyenle kaplı ve dışı koruyucu mühürlerle kapatılmış özel tüplere dolmaya başlamıştı. Bu kıymetli kan sayesinde kim bilir kaç soy sorunsuzca nesillerini devam ettirebilecekti. Şüphesiz benim güzel sirenim de bu şanslı kesimde yer alacaktı. Acaba gönlü bütün bunlara el verecek miydi?

 

-Jisung'un anlatımından-

Büyük bir ikilem yaşıyordum. Sevdiğim adam mı? Beni var eden soyum mu? Minho'ya ihanet edersem yaşayacakları düşünmeye tahammül bile edemiyordum. Bütün o sahneler gözümde canlanırken kararımı vermiştim.

"Minho.."

Minho büyük bir narinlik ile cevapladı küçüğünü.

"Efendim, güzelim?"

"Özür dilerim."

"Ne için özür diliyorsun, aşkım?"

"Bunun için."

Jisung ani bir hareket ile sevgilisinin belini kavradı ve onu kendiyle birlikte okyanus suyunun içine çekti. Olağanca hızıyla toplantı şatosundan ve diğer soylardan uzağa kaçırdı onu. Belki her şeye izin verirdi bu hayatta ama sevdiği adamın gözleri önünde harcanmasına hele ki bunun kendi kararları neticesinde gelişmesine asla müsade etmezdi. Nereye gideceğini çok iyi biliyordu. Önceden bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak plan yapmıştı. Buradan kilometrelerce uzakta, en yüksek dağların etekleri arasında kozmopolit bir toplum yaşıyordu. Sözü edilen bu yerin efsaneden ibaret olduğu düşünülse de bir kaç yıl önce Jisung, üst düzey soylu yöneticilerden bazılarının bu yer hakkındaki bir konuşmasına şahit olmuştu. Orada bütün soylardan yaratıklar, bir arada uyum içinde hayatlarını sürdürüyor. Herkes aşkını hangi soydan olduğuna ehemmiyet vermeden özgürce yaşıyordu. Jisung canından çok sevdiği vampirini de yanına alıp bu güvenli topraklara kaçtı o gece. Barbar soylar arkalarından bakıp Jisung'un yaptığı bu ihanet için kraliçe Han'ı suçlamaya başladıklarında. İki genç çoktan, gözden kaybolmuştu derin okyanus suları içinde.

 

--2 ay sonra Minho'dan--

Bugün Jisung'um ile beraber yerel şenlik meydanına gidiyoruz. Yaklaşık iki aydır içinde bulunduğumuz bu toplum bizi öyle iyi karşıladı ki.. Adete bir aile samimiyeti ile sarıp sarmaladılar bizi. Pek çok farklı soy bir arada yaşıyoruz. Herkes birbirine yardım ediyor. Mutsuz, huzursuz geçen bir saniyemiz bile olmuyor. Şenlik meydanı bugün de cıvıl cıvıl.

"Sevgilim! Bak."

Jisung arkasında bir şey saklayarak bana doğru koşuyordu. Yanıma geldiğinde avucunda iki doğal taş bilekliği sakladığını gördüm. Ben anlam veremediğimden sadece bakıyordum. Avcunun açtı ve beyaz, opal taşlı olan bilekliği benim bileğime geçirdi. Ardından elindeki lacivert renkli, safir taşlı bilekliği de kendisine taktı.

"Wooyoung hediye etti. Çift bilekliğiymiş, San ile takıyorlarmış. 'Siz de takın, şans ve mutluluk getirir.' dedi."

Sevgilimi belinden tutup kendime çektim ve güzel, pembe dudaklarına küçük bir aşk öpücüğü bıraktım.

"Benim şans ve mutluluğum zaten yanımda."

Göz kırptım ona ve gülümsedim. Bu çocuk benim başıma gelen en güzel şeydi hiç şüphesiz. Birlikte gün batımını izlerken tanrıya bir defa daha şükrettim o akşam.

 

-----------------------THE END------------------------

04.05.2025~

Elveda, years from death | minsung

 

1025 kelime ile de son bir rekor kaydı yapmış olalım. Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok duygusalım. Sıradan görünebilir ama benim ilk kurgumdu ve cidden bendeki yeri çok büyük.

Her neyse başka kurgularda yeni yolculuklara yelken açmak dileğiyle görüşmek üzere🖤💋

Bölüm : 04.05.2025 13:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...