
Evett.. Bu bölüm.. İşte bu bölüm Han Jisung hikayeye giriş yapıyor!! Hadi o kısma gelmeden tahmin edin. Sizce Han hangi mitolojik yaratık?
Aşırı ciddi ve sıkıcı aile toplantısından sonra Minho odasına döndü. Gün batımından 2 saat önce savunma eğitimi vardı. O zamana kadar dinlenmeye karar verdi. Yatağına uzandı genç oğlan. Olanları düşündü. Annesinin ölümcül bakışlarını, büyük babasının mükemmellik takıntısını. Babasının yaptığı psikolojik baskıyı.. Bir kaç damla yaş süzüldü kehribar gözlerinden, ay beyazı teninden yastığına damladı. Ses çıkarmadı. Kapının önündeki korumalar bunu duymamalıydı. Alışmıştı sessiz ağlamaya.. Tam o anda bir ses işitti Minho.. Bu daha önce duyduğu hiç bir sese benzemiyordu. Çok tizdi ama kulak tırmalamıyordu. Aksine.. aksine huzur veriyordu genç oğlana. Kendine çağırıyordu onu.. Çok geçmeden uyuya kalmıştı. Tekrar hizmetlilerden birinin kapıyı çalması ile uyandı.
"Efendim, eğitiminiz başlamak üzere."
"Çok geçmeden salonda olurum."
Kadın başıyla onaylayıp çıktı. Minho hemen savaş zırhını giydi. Bu vampirlerin dövüş esnasında güçlerine hakim olmasını sağlayan özel bir zırhtı. Gerekli yerlerde özel kurumları vardı. Örneğin boyun kısmında. Çünkü bir vampiri öldürmenin en kolay yolu boynunu koparmaktır. Bunu herkes bilir. Özellikle de barbar soylar. Minho dövüş arenasına geldiğinde karşısında annesini görmeyi beklemiyordu.
"Nihayet gelebildin." Dedi annesi iğneleyici bir tonda. Minho onun göremeyeceği şekilde göz devirdi ve konuştu. "Benim hatam, efendim."
"Bir dahaki sefere daha sorumlu davran Lee Minho. Beni utandırıyorsun" Minho alışmıştı artık. Eskiden olsa gözü dolar, odasına gidince saatlerce ağlardı bunun için. Ama büyümüştü artık. Hem bedeni, hem ruhu..
-Geçmişten bir gün-
"Lee Minho. Düzgün iç şu şarabı." Annesine baktı Minho. "Özür dilerim ann-" sözünü kesti annesi. "Anne deme bana. Efendim diyeceksin. Bu asillerin yanında daha fazla rezil etme beni. Odana." Minho'nun gözleri doldu. İstemsizce dudak büzüp kalktı masadan. Odasına kapattı kendisini. Daha doğrusu annesi korumalara emir vermişti çıkmaması için. Bu onun tercihi değildi. Ne zaman kendi tercihlerini yapabildi ki zaten? Yatağına uzandı. Ağladı.. ağladı.. Bir ses yankılandı kulağında. Tiz ama kulağa bir melodi gibi gelen o ses bir şeyler fısıldıyordu Minho'ya.
Minho camdan dışarı baktı. Uçsuz bucaksız okyanus gözlerinin önüne bir çarşaf gibi serilmişti adeta. Yakamoz ışıkları aydınlatıyordu suyu. Yıldızlar okyanusa yansıyor, oradan da Minho'nun gözünü alıyordu. Ağlaması durmuştu Minho'nun. Elbet bir gün kurtulacaktı bu hayattan.
Gözüne ilişen başka bir şey daha vardı.. Neydi bu bir balık mı? Hayır.. insana benziyordu. Ama... Ama insan olsa askerler almış olurdu onu. Ayrıca biraz daha dikkatli bakınca yüzgeçleri vardı. Minho o an hatırladı aldığı mitolojik yaratıklar eğitimini. Bu bir siren olmalıydı. Bu kadar yakına gelebildiklerini bilmiyordu. Evet okyanus vampirlerin kovanına dahil değildi ama çok yakınındaydı. Demek ki vampirler sirenler için tehlike oluşturmuyor diye düşündü Minho. O an göz göze geldi onunla.. Bu... Bu bir erkek.. Sirenlerin geneli kadın olurdu ama karşısında oldukça yakışıklı bir çocuk duruyordu. Büyük gözleri siyah bir inci misali ay ışığında parlıyordu.. Bu güzellik olağanüstü diye düşündü Minho.. Sessizce fısıldadı;
"Kimsin sen?"
Bir bölüm daha attım çünkü hafta içi bir kaç gün atamam muhtemelen.
Yıldızı renklendirin lütfenn★
Sonra görüşmek üzeree🖤💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.59k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
18 Bölümlü Kitap |