
Minho arkasına bakıp annesi ile göz göze geldi bir süre. Ölümcül bakışlarındaki ciddiyete şahit oldu. Önüne dönüp hızlı bir şekilde şatodan içeri girdi. Dik merdivenleri olabilecek en hızlı şekilde çıkıp odasına kapattı kendisini. Zaten emir de böyleydi.
İçini bir tedirginlik duygusu kaplamıştı. Bütün vücudu bu duygu altında eziliyor güçsüz düşüyordu. Odanın içinde bir ileri bir geri turlar atıyor, uzun uzun her ihtimali düşünüyordu. Annesinin, sirenin varlığından haberi varmıydı yani? Ne zamandır? Daha çok düşündü daha çok ter döktü Minho. Aklındaki soru silsilesi uçsuz bucaksızdı. Nasıl öğrenmişti? O an aklına gelenle duraksayıp karşısındaki aynada kendisiyle göz göze geldi Minho. Olabilir miydi? Aceleyle yerdeki taş döşemeyi kaldırıp altındaki ahşap sandığı çıkardı. Kilidi.. Kilidi kırılmıştı. İçini açtı Minho. Boştu.. Resimler gitmişti. İçinden bir lanet okudu ve sinirle kapattı boş sandığı.
Yatağa oturup başını ellerinin arasına aldı ve düşünmeye devam etti. Şimdi ne olacaktı? Nasıl açıklayacaktı bunu? Annesinden başka bu durumu bilen varmıydı? Resimleri neredeydi? Kendini her kötü hissettiğinde huzur bularak çizdiği, aşık olduğu çocuğun resimleri neredeydi? Ya yaktılarsa? Minho onları bir gün Jisung'a gösterebilme hayaliyle yaşıyordu ve şimdi resimler annesinin elindeydi.. Sinirle ayaklandı ve odadaki bir kaç şamdan, vazo, heykel gibi şeyleri eliyle iktirip kırılmasını sağladı. Öfkesine yenik düşmüştü ve bunun ağır sonuçlarının olacağının farkındaydı. Ama umurunda mıydı? Hayır, değildi. Uğruna canını verebileceği aşık olduğu çocuğu görmesine bile izin verilmiyorken bu şekilde yaşamanın ne anlamı vardı? Nitekim kırdığı vazolardan biri gözüne ilişti. Üzerinde kan vardı. Eline baktı Minho. Kesilmişti. Umursamadı ve cama yasladı bedenini. Geçen sefer buradan inerken düşmüştü. Ama hem vampir olduğundan çok etkilenmemiş hem de nasıl olduğunu hâlâ çözemediği bir şekilde Jisung onu kurtarmıştı. Acaba tekrar düşecek olsa.. Jisung yine onu kurtarmaya gelir miydi?
"Aklından bile geçirme." Yumuşak ama ciddi bir tonda kulağında yankılandı bu ses?
"Ha- ne?" Minho odasına göz gezdirdi. Kimse yoktu, zaten kapı da açılmamıştı. Gerçi bu fazla tanıdık bir ses de değildi. Ne şatodaki asiller ne de koruma ve asker vampirler böylesine temiz ve etkileyici bir ses tonuna sahipti. "Yanlış tarafa bakıyorsun yakışıklı çocuk~" Minho iyice afalladı. Nereden geliyordu bu ses? En sonunda bu odada yalnızlıktan şizofren olmuş olmalıydı.
"Akıl sağlığın gayet yerinde, aşağıdayım."
Minho aceleyle pencereden dışarı baktığında kayalıklara yaslanmış sirenini görmeyi beklemiyordu.
"S-sen nasıl? Aklımı okuyabiliyor musun?" Diye sordu Minho. Belli etmek istemese de sireni görmek huzura kavuşturmuştu onu.
"Evet" diye cevapladı siren. Minho şaşkınlık içinde tatlı surat ifadesi ile bakıyordu ona. O an göz göze geldiler.. Kaç dakika öyle kaldılar bilmiyorlardı ama bu göz teması ikisininde kalplerinde bir kıvılcım çıkmasına neden olmuştu.
Ben terazi burcuyum yani bir dediğim bir dediğimi tutmaz. Güya bölüm atmayacaktım hshshsh
Her neyse okuduğunuz ve beni desteklediğiniz için minnettarım🙏🏼
Lütfen lütfen lütfenn yıldızımı renklendirin★
Sizleri çook seviyorumm kendinize iyi bakınn🖤💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.59k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
18 Bölümlü Kitap |